"İçtihat Metni"
TEMYİZ
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : Ceza Genel Kurulu
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 49-51
I. HUKUKİ SÜREÇ
Görevi kötüye kullanma suçundan sanık ...'nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257/1 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, sanık ...'ın Türk Ceza Kanunu’nun 257/1, 43/1 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 12.10.2022 tarihli ve 49-51 sayılı hükümlerin, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istemli 09.01.2023 tarihli ve 2987 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık ..., birleşen 2019/18 Esas numaralı davada kendisine atfedilen eylemin görevi kötüye kullanma suçunu değil haksız dinleme suçunu oluşturduğu, bu suçun da soruşturulması ve kovuşturulmasının şikâyete tabi olduğu, haksız dinlendiği iddia ve kabul edilen M.Z'nin şikâyeti bulunmadığından davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken suç vasfının görevi kötüye kullanma suçu olduğu kabul edilerek mahkûmiyetine karar verildiği, görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığı, birleşen 2019/26 Esas numaralı davada yürüttüğü soruşturma kapsamında suç faillerinin ve yardım edenlerin tespitine yönelik yargısal takdirine giren soruşturma işlemi yaptığından eyleminin suç oluşturmadığı, sanık ...; suç mağduru M.Z'nin yargılama kapsamında tanık mağdur olarak dinlenmemiş olduğu, tanıkların usule aykırı olarak dinlenmiş olması nedeniyle soru sorma imkânından mahrum kalıp savunma hakkının ihlal edildiği, atılı suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı, savcılık yetkilerini kullanmasının suç olarak kabul edildiği gerekçeleriyle temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
III. İNCELEME KONUSU
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin sanık ... yönünden 03.01.2014, sanık ... yönünden 22.01.2014 yerine "2012-2014 yılları" olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiştir.
Sanıklar hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Birleşen 2019/18 Esas numaralı kamu davası yönünden;
Hâkimler ve Savcılar Kurulu 3. Dairesinin 13.02.2017 tarih ve 1111 sayı ile sanıklar ... ve ... hakkında soruşturma izni verilmesi teklifine dair kararı ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanının 21.02.2017 tarihli oluru, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince 07.06.2018 tarih ve 25 sayı ile kovuşturma izni verildiği,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu müfettişi tarafından düzenlenen 25.05.2017 tarihli soruşturma raporu, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/391 Esas numaralı dosyasının Hâkimler ve Savcılar Kurulu müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen 02.06.2016 tarihli inceleme tutanağı ve ekinde yer alan belgelere göre; 07.11.2013 tarihinde Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ismini vermek istemeyen erkek bir şahıs tarafından; "Yeşiloba Mahallesi, 46029 Sokak, Adana Metal Sanayi, ... sayılı adreste ... isimli şahısta bol miktarda uyuşturucu hap olduğu, ayrıca Çağrı Torna isimli iş yerinde ve ...isimli şahsın iş yerinde de bol miktarda hap olduğu ve bunları götürecekleri" yönünde yapılan ihbar üzerine nöbetçi Cumhuriyet savcısı... tarafından gecikmesinde sakınca bulunduğu gerekçesiyle ve 24 saat içinde hâkim onayına sunulması şartıyla, ihbarda bahsi geçen iş yerlerinde arama yapılması ve ele geçirilecek suç eşyalarına el konulmasına ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 119 ve devamı maddeleri gereğince yazılı emir verilmesi üzerine KOM Şube Müdürlüğü ekiplerince ihbarda geçen iş yerlerinde yapılan aramada uyuşturucu maddeye rastlanmadığı ancak yükleme yapılmakta olan bir tırda ve iş yerinde çok sayıda havan topu başlığına benzediği iddia olunan işlenmiş ve işlenmemiş şekilde demir döküm malzeme bulunduğunun tespit edildiği, bunun üzerine durumun 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ile görevli nöbetçi Cumhuriyet savcısı olan sanık ...'a bildirildiği, sanığın iş yerinde ve söz konusu tırda bulunan malzemelere el konulması ve şahısların yakalanması, olay yerine bomba imha ekibinin intikal etmesi yönünde talimat verdiği, olay yerine ulaşan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince iş yerinde ve tırda bulunan, sevk irsaliye belgesinde sondaj malzemesi olduğu belirtilen işlenmiş ve işlenmemiş demirdöküm malzeme ile havan topuna benzetilen 4 adet alüminyum malzemeye el konulduğu, tır şoförü olan... ... ile birlikte iş yeri sahibi ... ve çalışan işçilerin yakalanarak gözaltına alındıkları, evrakın TMK'nın 10. maddesi ile görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/884 soruşturma numarasına kaydedildiği, 09.11.2013 tarihinde Adana Emniyet Müdürlüğünce 4'ü çocuk toplam 11 şüpheli hakkında fezleke düzenlenerek gözaltında bulunan şüphelilerin savcılığa sevk edildikleri, ele geçen malzemeler üzerinde inceleme yapan bomba uzmanı kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 07.11.2013 tarihli inceleme raporu ile ele geçirilen demir döküm malzemenin pik demirden imal edilen el yapımı 120 mm'lik havan mermisinin dış gövde kısmı olduğu ve bu demir boruların üzerinde yapılacak tadilat neticesinde havan mermilerini ileriye doğru fırlatmak için kullanılan rampa olduğu yolunda mütalaada bulunulduğu, 08.11.2013 tarihinde ise Emniyet Genel Müdürlüğünce olayla ilgili yapılan basın açıklamasında, ele geçirilen materyallerin basında yer aldığı gibi roket başlığı olmayıp havan mermisi kovanına benzeyen, Konya ve Adana illerinde kurumsal kimliği bulunmayan atölyelerde üretilmiş ve kayıtlarda sondaj mili ve borusu şeklinde gösterilmiş malzemeler olduğunun, bu malzemeler haricinde patlayıcı özelliğe sahip herhangi bir mühimmatın bulunmadığının belirtildiği, Adana Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan 09.11.2013 tarihli fezlekede internetten elde edilen fotoğraflar ve belgelerin dosyaya eklendiği, ayrıca El Kaide, El Nusra gibi silahlı terör örgütü üye ve liderlerinin havan topu olarak belirtilen silahlar ile çekilmiş fotoğraflarının konulduğu, söz konusu malzemelerin adı geçen bu silahlı terör örgütlerine gönderilmek üzere hazırlandığı yolunda görüşlere yer verildiği, tır şoförü... ..., iş yeri sahibi ... ve olayın diğer şüphelisi ...'nun savcılık ifadelerinin ardından sevk edildikleri Adana 3 No.lu TMK Hâkimliği tarafından 09.11.2013 tarihinde silahlı terör örgütüne silah sağlama suçundan tutuklandıkları, sevk edilen bir kısım şüphelilerin ise serbest bırakıldıkları, ... ... ifadesinde daha önce iş sahibi ... ... için iki defa kendisine söylenen Reyhanlı'daki adrese benzer sondaj malzemesi götürüp teslim ettiğini belirttiği ancak herhangi bir devlet görevlisiyle irtibat hâlinde olduğuna dair beyanının bulunmadığı, tutuklandıktan sonra nakliyeci olduğunu ispatlamak amacıyla daha önce sınıra gittiği yerleri göstermek için talepte bulunması üzerine 28.11.2013 tarihinde TEM Şube Müdürlüğü görevlilerinin... ... ile tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda bir görüşme yaptıkları, bu görüşmede... ...'nın daha önceki tarihlerde götürdüğü benzer nitelikli yüklerle alakalı olarak malzemeleri taşıttıran iş sahibi ... ... aracılığıyla telefonuna Ankara Polis olarak kaydettiği 0505 ile başlayan telefon hattını kullanan bir erkek şahsın aradığını ve yardımcı olacağını söylediğini ifade ettiği, bu yükleri ne şekilde, nereye teslim ettiği konusunda ayrıntılı beyanda bulunduğu, yapılan görüşmenin tutanak altına alındığı, ardından TMK'nın 10. maddesi ile görevli Adana 2 No.lu Hâkimliğinin 28.11.2013 tarihli ve 2013/394 Değişik iş sayılı kararı uyarınca 29.11.2013 tarihinde ceza infaz kurumundan çıkarılan... ...'ya, önceki yükleri götürdüğü güzergah ve teslim yerleri ile alakalı yer gösterme işlemi yaptırılıp fotoğraf ve görüntü kayıtlarını da içeren tutanağın düzenlendiği, TEM Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından... ...'nın kullandığı telefon hattının HTS kaydından yapılan tespitlere göre ... ... ve irtibat kurduğu kişiler hakkında yapılan tespitler, buna dair düzenlenen tutanaklar ve talep yazılarıyla iletişimin tespiti ve teknik takip kararları verilmesinin talep edildiği, bu kapsamda; TEM Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından düzenlenen 04.12.2013 tarihli tutanakla... ...'nın önceden teslim ettiği malzemelerle alakalı irtibat kurduğunu beyan ettiği 0505 ile başlayan telefon hattının kullanıcısının M.Z. olduğu değerlendirildiğinden bahisle bu şahısla alakalı CMK'nın 135. maddesi kapsamında iletişimin tespiti kararı verilmesinin gerektiğinin belirtildiği, TEM Şube Müdürü imzalı 05.12.2013 tarihli ve 138 sayılı yazı ile M.Z. ve ... ... ile olayla ilgili daha önceden haklarında teknik takip kararı verilen diğer şüpheliler hakkında CMK'nın 135. maddesi kapsamında iletişimin tespiti kararı verilmesinin talep edildiği, sanık ...'ın da aynı tarihte TMK'nın 10. maddesi ile görevli Adana 3 No.lu Hâkimliğinden talepte bulunduğu, anılan Hâkimlikçe aynı tarihli ve 2013/9693 ile 2013/9692 sayılı kararlarla M.Z. ve diğer şüpheliler hakkında CMK'nın 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme kararları verildiği, M.Z. tarafından kullanıldığı değerlendirmesiyle iletişimin tespitine konu edilen telefon hattının M.Z’nin eşi H.Z. adına kayıtlı olduğu, TEM Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 02.12.2013 tarihli istihbarat bilgi formu ile telefon numarasının H.Z. adına kayıtlı olduğu belirtilmek suretiyle bu kişi ile diğer telefon numaraları ve adres bilgileri belirtilen kişi ve şirketler hakkında istihbari bilgi talep edildiği, bu yazıda diğer telefon numaraları ile ilgili adres bilgileri yazıldığı hâlde H.Z'ye ait telefon numarası bakımından adres bilgilerinin yazılmadığı, bu yazının cevabının İstihbarat Şube Müdürü ... imzasıyla 09.12.2013 tarihli bilgi iletim formuyla verildiği ve H.Z. adına kayıtlı telefonla ilgili bir bilgiye ulaşılamadığının belirtildiği, TEM Şube Müdürlüğünce bilgi iletim formu düzenlenip kendilerine ulaşmadan telefonun kullanıcısının H.Z.'nin eşi M.Z. olduğu değerlendirmesiyle iletişimin tespitinin talep edildiği, sanık ...'ın da bu doğrultuda karar talebinde bulunduğu ve talebin kabul edilmesi neticesinde kolluk görevlilerince 05.12.2013 tarihi itibarıyla iletişimin tespitine başlandığı, Adana Emniyet Müdürlüğünün 18.12.2013 tarihli ve 138 sayılı, TEM Şube Müdürü ... imzalı yazısı ile M.Z’nin 06.12.2013 tarihinden itibaren haberleşmesinin yazılı hâlinin 20 sayfa olarak sanık ...'a iletildiği, bu yazıda CMK’nın 140. maddesi kapsamında teknik takip de yapılmakta olan M.Z’nin 20.12.2013 tarihinde Hatay Havalimanı VİP salonunu kullanmak suretiyle yolcular arasında olduğu tespit edilen uçağa bindiğinin fiziki takip tutanaklarıyla tespit edildiği, bu fiziki takip tutanaklarının, soruşturma dosyasının sanık ...'ya devredilmesinden sonra 08.01.2013 tarihinde dosya arasına alındığı, TMK'nın 10. maddesi ile görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 03.01.2014 tarihli iş bölümü kararıyla görevli Cumhuriyet savcılarının iş bölümünde yapılan değişiklik nedeniyle 2013/884 numaralı soruşturma dosyasının sanık ...'dan sanık ...'ya devredildiği, UYAP safahat bilgilerine göre bu devir işleminin UYAP üzerinden 06.01.2014 tarihinde gerçekleştirildiği, sanık ...'nın dosyayı devralmasından sonra MİT Adana Bölge Başkanlığına hitaben yazdığı 07.01.2014 tarihli müzekkereyle, iletişimi tespit edilmekte olup teknik takip altında bulunan M.Z’nin kimlik ve iletişimin tespitine konu telefon numarası bilgileri de belirtilmek suretiyle MİT personeli olup olmadığını sorduğu, MİT Bölge Müdürlüğünün 22.01.2014 tarihli yazısı ile adı geçenin MİT personeli olduğu, tanık ya da şüpheli sıfatıyla soruşturma kapsamında bulunması hâlinde 2937 sayılı Kanun’un 26 ve 29. maddelerinin uygulanması gerektiğinin bildirildiği, sanık ...'nın 22.01.2014 tarihli müzekkere ile M.Z. hakkındaki iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirlerinin sonlandırılması talimatını TEM Şube Müdürlüğüne bildirdiği, TEM Şube Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen aynı tarihli İletişim Tespit Tutanağı başlıklı tutanak ile iletişimin tespiti sonlandırılan M.Z'ye ait iletişim aracının tespiti süresince suç unsuru taşıyan konuşmasının tespit edilemediğinin belirtildiği, 23.01.2013 tarihli Savcı Görüşme Tutanağı ile de benzer tespitlere yer verildiği ve TEM Şube Müdürlüğünce bu tutanaklara dayalı olarak hazırlanan 24.01.2014 tarihli yazıyla M.Z’nin kullandığı GSM hattı hakkında CMK'nın 135 ve 140. maddeleri gereğince uygulanan tedbirler kapsamında herhangi bir suç unsuru tespit edilemediğinden tedbirlere son verildiğinin TMK'nın 10. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığına bildirildiği, yine TEM Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından düzenlenen 27.01.2014 tarihli İmha Tutanağı başlıklı tutanakla M.Z’nin kullandığı GSM hattının iletişimin tespiti süresince suç unsuru içerikli görüşme tespit edilememiş olduğu gerekçe gösterilerek, tedbir süresince alınan toplam 606 adet ses ve 305 adet SMS kaydından oluşan verilerin, CMK’nın 137. maddesi uyarınca bilgisayar server harddiskinde hiçbir yedeği kalmayacak şekilde silinerek imha edildiğinin tutanak altına alındığı ve bu tutanağa Cumhuriyet savcısı Ali Yalçın tarafından 27.01.2014 tarihli görüldü şerhi konulduğu, 06.03.2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun ile TMK'nın 10. maddesi ile görevli savcılık ve mahkemelerin kaldırılması üzerine 2013/884 numaralı soruşturma dosyasında Cumhuriyet savcısı Yaşar Süntar tarafından 14.03.2014 tarihli görevsizlik kararı ile yetkili Adana Cumhuriyet Başsavcılığına devredildiği, Cumhuriyet savcısı ... tarafından Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/18583 numaralı soruşturma dosyası kapsamında, MİT'in 10.07.2014 tarihli yazısı ile 07.11.2013 tarihinde ele geçirilen metal malzemelerin içinde bulunduğu tırın sürücüsü ile irtibatlı olan ... ...’nın herhangi bir terör örgütüne üye olduğuna dair bilgiye rastlanmadığının, adı geçenin kayıtlarda Suriye/Lazkiye Kuzey Kırsalında Suriye rejimine karşı mücadele eden Türkmen gruplardan Allah Yolunda Kardeşler Taburu'nun lideri olduğu yönünde istihbari bilgi bulunduğunun bildirildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan talimat üzerine düzenlenen 15.12.2014 tarihli bilirkişi raporu ile 07.11.2013 tarihinde... ...'nın kullandığı tırda ele geçirilen metal parçaların mevcut hâlleri ile harp malzemesi veya mühimmat özelliği taşımayıp mühimmat yapımında kullanılan aksam özelliği taşımakta olduğu, çeşitli tornalama işlemlerinden geçirilerek, iç kısımlarına patlayıcı konulması, ön kısmına tapa takılması, arka kısmına kuyruk ve sevk barutunun eklenmesi suretiyle mühimmat olarak kullanılabileceği, boru malzemenin mevcut hâli ile harp malzemesi veya silah özelliği taşımamakta, ancak silah yapımında kullanılan aksam özelliği taşımakta olduğunun, bir tabla plaka üzerine montajı ve plakanın üzerine ateşleme amacıyla konulacak iğne tertibatı sayesinde mühimmatları fırlatmak üzere havan olarak kullanılabileceğinin, ülkemizde kabul edilen standartlara uygun olmadıklarının rapor edildiği, soruşturma sonucunda da Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 13.07.2015 tarihli ve 2015/24610 sayılı kararıyla aralarında MİT mensubu M.Z’nin de yer aldığı 22 şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terör örgütlerine silah sağlama, ateşli silah ve mermileri izinsiz olarak ülkeye sokma, imal etme, nakletme, satma suçlarından üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair haklarında kamu davasının açılmasını haklı gösterecek delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, aynı soruşturma kapsamında MİT personeli M.Z’nin soruşturmaya dâhil edilip iletişiminin tespit edilmesinde etkisi olduğu iddiasıyla haklarında soruşturma başlatılıp 19.08.2014 tarihli ayırma kararı ile haklarındaki soruşturma dosyası tefrik edilen, tefrik sonrası da atılı eylemler nedeniyle haklarında Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/391 Esas numaralı dosyasında yargılanan Adana TEM Şube Müdürü ..., Şube Müdür Yardımcısı..., aynı şubede görevli komiser ..., polis memurları ... ve ... ile Adana İstihbarat Şube Müdürü ...'in, 05.01.2018 tarih ve 2018/3 sayı ile üzerlerine atılı 2937 sayılı Kanun’un 27. maddesine muhalefet, kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçlarından ayrı ayrı mahkûmiyetlerine, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçundan ise ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, bu hükümlerin istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 15.03.2018 tarih ve 347-575 sayı ile istinaf istemlerinin esastan reddine karar verildiği,
Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 18.03.2020 tarihli ve 425 sayılı yazısına göre; TMK’nın 10. madde ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığının 2013-2014 yıllarına ait iş bölümü özetlerine göre Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK'nın 10. maddesi ile görevli) 2013/884 numaralı soruşturma dosyasının 07.11.2013 tarihinde soruşturmaya kaydının yapıldığı, 06.01.2014 tarihinde sanık ...'ya tevzi edildiği, özel yetkili mahkemelerin kapatılması neticesinde 2014/18583 soruşturma numarasına kaydının yapıldığı,
Birleşen 2019/26 Esas numaralı kamu davası yönünden;
Hâkimler ve Savcılar Kurulu 3. Dairesince 08.12.2016 tarih ve 11850 sayı ile sanık ... hakkında soruşturma izni verilmesi teklifine dair karar ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanının 17.01.2017 tarihli oluru, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince 26.02.2019 tarih ve 169 sayı ile kovuşturma izni verildiği,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu müfettişleri tarafından düzenlenen 31.03.2017 tarihli inceleme ve soruşturma raporu ve ekindeki belgelere, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/10159 (CMK'nın 250. maddesi ile Görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/761 soruşturma numaralı dosyasını içerir) soruşturma numaralı dosyasına ait inceleme tutanağı ve ekleri ile Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının 2014/2 Esas ve K.K.K. 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığının 2014/733 Esas numaralı soruşturma dosyası kapsamına göre; Adana Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan PKK silahlı terör örgütü üyesi...’nin Dörtyol ilçesi Kuzuculu beldesi Bülke Yaylası civarında örgüte ait el bombaları ile mühimmat bulunduğu yönünde bilgiler vermesi üzerine Adana CMK’nın 250. maddesiyle görevli Cumhuriyet Başsavcılığınca tutuklunun yer gösterme işlemi için ceza infaz kurumu dışına çıkarılmasına kanuni koşulların uygun olmaması ve risk bulunması nedeniyle izin verilmemesi üzerine adı geçen terör örgütü üyesinin harita üzerinden işaretlediği bölgede Hatay Valiliğinin oluru ile Hatay İl Jandarma Komutanlığı ve Emniyet Müdürlüğü koordinasyonunda operasyon yapılması kararı alındığı, bu kapsamda Hatay İl Jandarma Komutanı olan katılan ... komutasında, Hatay İl Jandarma Komutan Yardımcısı olan katılan ...'in, Hatay Jandarma Özel Harekat Tabur Komutanı olan katılan ... ile aralarında katılan Astsubay ...'nın da bulunduğu Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli rütbeli personelle bağlı askerlerin ve İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı özel harekat polislerinin katılımıyla 17.05.2012 tarihinde operasyon yapıldığı, operasyon esnasında bölücü terör örgütü üyeleri tarafından açılan ateş sonucu operasyonda görevli Binbaşı ...., Üsteğmen .... ile Teğmen ....'ın şehit oldukları, adı geçen subayların şehit edilmeleri olayıyla ilgili Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığınca 2012/2508 sayı ile soruşturma başlatıldığı, bir kısım tanık beyanlarının alındığı, kırsalda yaşayan .... tarafından olaydan sonra aldığı bilgilere nazaran olayı gerçekleştiren teröristlere ilişkin fotoğraftan yaptırılan teşhis işlemleriyle bölücü terör örgütü üyesi olduğu ve eylemi gerçekleştirdikleri iddia edilen ...ve...'ın teşhis edildiği, soruşturmaya bu şüpheliler hakkında devam edildiği, 22.05.2012 tarihli Star ve Hürriyet gazetelerinde üç subayın şehit edilmesiyle sonuçlanan söz konusu operasyonun planlanması ve yapılması ile operasyon sırasında gerçekleşen olaylarla ilgili Adana Jandarma Bölge Komutanı katılan ... ile katılanlar ... ve ...'in kusurları olduğu yönünde haberler çıkması üzerine Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığınca adı geçen katılan subaylar hakkında 2012/2557 numara üzerinden ihmali davranışla görevi kötüye kullanma ve taksirle ölüme neden olma suçlarından soruşturma başlatıldığı, Dörtyol Cumhuriyet Başsavcısı tanık ... tarafından verilen 30.05.2012 tarihli kararla, katılan subaylar hakkındaki iddialara ilişkin 2012/2557 numaralı soruşturma evrakının terör saldırısı olayı ve saldırıyı gerçekleştirenler hakkındaki 2012/2508 numaralı soruşturma evrakıyla birleştirildiği, 2012/2508 numaralı soruşturma dosyası kapsamında 31.05.2012 tarih ve 2508-22 sayı ile meydana gelen ana olayın terör olayı olup neticenin şehit verilerek gerçekleşmesi karşısında şüphelilerin eylemleri arasında zincirleme bağ bulunması nedeniyle delillerin ve olayın bir bütün hâlinde üst yetkili olan CMK’nın 250. maddesi ile görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca irdelenip değerlendirilmesi ve soruşturmanın neticelendirilmesinde zaruret olduğu şeklindeki gerekçe ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın CMK'nın 250. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, görevsizlik kararında ...ve...'ın kasten öldürme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna teşebbüs, terör örgütü üyeliği ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından, katılanlar ..., ... ve ...'in ise ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan şüpheli olarak gösterildikleri, soruşturmanın CMK'nın 250. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/761 soruşturma numarası kapsamında sanık ... tarafından yürütülmeye başlandığı, soruşturma dosyasının ...'ya devredildiği 30.09.2013 tarihine kadar soruşturmanın katılan subayların ihmal ve kusurlarının bulunduğu iddialarına ilişkin olarak araştırıldığı, bu kapsamda 12.06.2012 tarihinde Cumhuriyet savcısı ... ile birlikte Dörtyol ilçesine giderek aralarında ... ve ...'nın da bulunduğu operasyona katılan askeri personelin tanık sıfatıyla ifadelerinin, sanık ... tarafından operasyona katılanların kusurlarının bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmaya yönelik sorular sorulması suretiyle alındığı, ..... kod adlı gizli tanığın saldırıyı gerçekleştiren bölücü terör örgütü üyelerine ilişkin olduğu, soruşturmanın devamında sanık ...'ın talebi ve Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK’nın 250. maddesi ile görevli) kararı üzerine katılanlar ..., ..., ..., ... ve tanık sıfatıyla ifadeleri alınmış olan askeri personelin GSM hatlarının olay tarihindeki görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarının TİB'den getirtilerek bunlar üzerinde kolluğa inceleme yaptırıldığı, Adana Jandarma Bölge Komutanlığı tarafından olayla ilgili olarak yaptırılan idari soruşturmaya ilişkin belgelerin ve idari tahkikat heyetince düzenlenen 24.05.2012 tarihli raporun soruşturma dosyasına eklendiği, söz konusu raporda yapılan operasyonda kanun, yönetmelik, yönerge, emir ve talimatlara uyulduğu, personelin zor arazi şartlarında büyük bir gayret ve özveri ile görev yaptığı, hata ve noksanlıklar olmakla birlikte olayı doğrudan etkileyecek seviyede kusuru, ihmali, kontrol ve gözetim noksanlığı bulunan personel olmadığı, bu nedenle hakkında idari yönden işlem yapılması gereken personel bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği, sanık ...'ın katılan ...'nun bir önceki görev yeri olan Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı sırasında Silvan'da gerçekleşen ve 13 askerin şehit edilmesiyle sonuçlanan bölücü terör örgütünün silahlı saldırısı olayına ilişkin Silvan Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmaya ait bir kısım belgeleri ve bu olayla ilgili katılan ...'nun hata ve ihmalinin bulunduğu iddialarının yer aldığı basında çıkan haberlerden oluşan belgeleri soruşturma dosyasına eklediği, 08.01.2013 tarihinde askeri personel ve operasyonda şehit olan Üsteğmen .....'nın da ağabeyi ... tarafından temin edilen ..... isimli şahsın ifadesini, hakkında herhangi bir tanık koruma kararı olmaksızın ... müstear ismiyle gizli tanık olarak alıp dosyaya eklediği, bu şahsın ifadesinde geçen soruşturma konusuyla doğrudan ilgisi bulunmayan ithamlarla ilgili bir kısım askeri personelin tanık sıfatıyla ifadesini istinabe yoluyla aldırdığı, bu tanıkların adı geçen gizli tanığın ithamını içeren beyanları doğrulamadıkları, bu beyanların soruşturma dosyasına girdiği 18.02.2013 tarihinden 01.10.2013 tarihine kadar yaklaşık 8 ay süreyle sanık ... tarafından soruşturma dosyasında herhangi bir işlem yapılmadığı, soruşturma dosyasının 30.09.2013 tarihinde sanık ...'dan alınarak ...'ya tevzi edildiği, ...'nın 01.10.2013 tarihli ve 71-761 sayılı kararla katılanlar ..., ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma ve taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçlarından yürütülen soruşturmanın TMK'nın 10. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin yetki alanı dışında kaldığı gerekçesiyle ayrılmasına karar verdiği, saldırıyı gerçekleştirdikleri ve bölücü terör örgütü mensupları oldukları iddia olunanlar hakkındaki soruşturmaya ise 2012/761 numaralı dosya üzerinden devam ettiği, 07.10.2013 tarihli müzekkere ile Adana TMK'nın 10. maddesiyle görevli Nöbetçi Hâkimliğinden şüpheliler ...., ...., ...., ... ve ...hakkında TCK'nın 314/1-2. maddesi gereğince tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesini talep ettiği, hâkimlikçe de 08.10.2013 tarihli ve 2013/505 Değişik iş sayılı kararla talep doğrultusunda karar verildiği, ...'nın ayırma kararı sonrası 2013/789 numarasına kaydedilen katılanlar ..., ... ve ... hakkındaki soruşturma dosyasına katılanlar ... ve ...'yı da şüpheli olarak dahil ederek verdiği 04.10.2013 tarihli ve 2013/77 sayılı kararla, üç subayın şehit olduğu terör eyleminde saldırıyı gerçekleştiren terör örgütü üyeleri dışında kasıtlı olarak bu örgüte yardım eden kamu görevlilerinin tespit edilemediği, ancak şüpheli kamu görevlilerinin görevlerini eksik ya da yanlış yaparak bu olayın meydana gelmesine zemin oluşturdukları, görevlerinin gereklerine aykırı hareket ederek meslekte acemilik, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmek suretiyle taksirle birden çok kişinin ölümüne neden olma ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri ancak bu suçların TMK'nın 10. maddesinde sayılan suçlardan olmadığı, şüphelilerin asker kişi olup görevleri gereği, görevleri sırasında, asker kişilere karşı bu suçları işlemiş olmaları sebebi ile atılı suçların askeri suç niteliğinde olduğu gerekçeleriyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığının görevsizliğine, dosyanın yetkili ve görevli Kara Kuvvetleri Komutanlığı (K.K.K.) 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderilmesine karar verdiği, dosyanın gönderildiği K.K.K. 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığınca Genelkurmay Başkanlığına yazılan 07.11.2013 tarihli ve 2013/792 Değişik iş sayılı yazı ile şüphelilerden ...'nun general rütbesinde olması nedeniyle hakkında yargılama yapma yetkisinin 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usul Kanunu'nun 15. maddesi uyarınca Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesine ait olduğu, görevsizlik kararında adı geçen diğer şüphelilere yüklenen fiillerin bütünlük arz ettiği ve birbirine bağlı olduğu belirtilerek dosyanın Genelkurmay Başkanlığına gönderildiği, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının 2014/2 Esas numarasına kaydedilen bu soruşturma kapsamında düzenlenen 03.04.2014 tarihli bilirkişi raporuyla şüpheli ...'nun operasyonu planlamadığı, sevk ve idare ettiği yönünde yeterli delil bulunmadığı, operasyondan önce yapılan ve detayları belli olmayan toplantının sevk ve idare anlamına gelmeyeceği, operasyona müdahale edildiği yönünde yeterli delil bulunmadığından hakkında kusur değerlendirilmesi yapılamayacağı yönünde görüş bildirdiği, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının da bu görüş doğrultusunda 01.09.2014 tarih ve 2-26 sayı ile katılan ...'nun soruşturmaya konu operasyonun planlanması ve icrasında herhangi bir görev almadığından dolayı ihmal ve kusurunun söz konusu olamayacağı belirtilerek şüpheli konumunda olan diğer katılanlar hakkındaki iddialar yönünden yetkisizlikle soruşturma dosyasının K.K.K. 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderilmesine karar verildiği, K.K.K. 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığının 2014/733 numaralı soruşturma dosyasında düzenlenen 06.11.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, operasyonun plan, karar ve icra safhalarında sorumlu ve görevli olan personelin kanun, yönetmelik, yönerge, emir ve talimatlara uygun olarak hareket ettikleri, sorumluluk ve görevlerini yerine getirmede herhangi bir kusur ve ihmallerinin bulunmadığı şeklinde görüş bildirildiği, Askeri Savcılıkca verilen 18.11.2014 tarihli ve 733-232 sayılı karar ile bilirkişi heyetinin raporu doğrultusunda şüpheliler olan katılanlar ..., ..., ... ve ... hakkında atılı suçlardan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; 2011-2012 yıllarında Adana Jandarma Bölge Komutanı olup sekiz ilin emniyet ve asayişinden sorumlu olarak görev yaptığını, 2005-2008 yıllarında İstanbul İl Jandarma Komutanlığı sırasında FETÖ'ye mensup olan emniyet ve adliye mensupları tarafından kumpasa uğradığını, 2008 yılında general olduğunu, Kastamonu Jandarma Bölge Komutanlığı sırasında FETÖ emniyet kanalı tarafından usulsüz olarak dinlendiğini, 2009-2011 yıllarında Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı sırasında üç ilden sorumlu olarak çalıştığı sırada FETÖ'nün basın ve yayın organları faaliyete geçirilerek hakkında kampanya yürütülüp görüntülü ve yazılı olarak haber yapıldığını, 2005-2012 yıllarında İstanbul'da başlayan Adana'ya kadar devam eden FETÖ halkaları olarak çalışan bu örgütün saldırısına maruz kaldığını, 17.05.2012 tarihinde Hatay'da üç subayın şehit olması ile sonuçlanan operasyonda sanığın görev ve yetkisi olmadığı hâlde soruşturma yapmaya başladığını, bu operasyonun üst komutanlığın ve valiliğin bilgisi ile onayı dâhilinde yapıldığı ve bu operasyonla alakalı görev ve sorumluluğun askeri savcılığın yetkisinde olmasına rağmen adli yargıda soruşturma yapıldığını, sanığın MİT Tırları davasında yargılanıp mahkûmiyetine karar verildiğini, aleyhinde gizli tanıklık yapması için katılan ...’a teklifte bulunulduğunu, teklifi kabul etmeyen katılan ...’ın şüpheli sıfatıyla dosyaya dâhil edildiğini, Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Kısım Amiri olarak çalışan üsteğmen soruşturmaya dâhil edilmeyip onun bir alt rütbesi olan astsubayın soruşturmaya eklendiğini, bu üsteğmenin MİT Tırları davasında sanık olarak yargılandığını, Adana'daki bu olay kapsamında arazide yaşayan görme veya duyu organlarından birini yitirmiş vatandaşın gizli tanık yaptırılıp aleyhinde beyanda bulunmasının sağlandığını, terfi için tüm şartları sağlamasına rağmen terfi ettirilmediğini, kariyer kriterlerinde kendisinden daha düşük seviyede olan bir tuğgeneralin tümgeneralliğe terfi ettirildiğini, 15 Temmuz sürecinden sonra da bu generalin meslekten ihraç edildiğini,
Katılan ...; olay tarihinde Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesinde görevli olduğunu, 17.05.2012 tarihinde Hatay Dörtyol At Kayası mevkiinde teröristlerle çatışmaya girdiklerini, üç subayın şehit olduğunu, Adana Jandarma Bölge Komutanı ..., Hatay İl Jandarma Komutanı Albay ..., Hatay İl Jandarma Komutan Yardımcısı Jandarma Yarbay ..., JÖH Tabur Komutanı Jandarma Yarbay ... ve o bölgenin istihbarat sorumlusu olan kendisi hakkında Adana'da bulunan özel yetkili savcılar tarafından soruşturma yürütüldüğünü, neticede hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, haklarında gizli tanıklarla araştırma yapılıp delil elde edilmeye çalışıldığını, başarılı olamayınca dosyanın sürüncemede kaldığını, ...’in o dönemde taktik komuta yeri olarak seçilen Bülke Yaylasında ikamet eden biri olup yaz kış orada kaldığını, o dönemde terörist faaliyetleri hakkında bilgi aldıkları bir şahıs olup taktik komuta yerinin kendi ikamet ettiği yer olduğu hususunda bilgi sahibi olmadığını, operasyona çıktıklarında ...'i orada olup olmadığı hususunda bilgi almak için aradığını, üç subayın şehit edilmesinde olay yerinde kendisinin de olduğunu, çatışmadan sağ olarak çıktığını, sonrasında sanık ... tarafından ifadelerinin alındığını, olay yerine nasıl gittiklerini sorduğunu, bu olay kapsamında diğer kişilerin ifadelerini kimin aldığını bilmediğini, Gaziantep Askeri Savcılığınca haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinden sonra haklarında şüpheli olarak soruşturma yürütüldüğünü öğrendiklerini,
Katılan ...; 2011-2013 yılları arasında Hatay İl Jandarma Komutanı olarak görev yaptığını, 17.05.2012 tarihinde Hatay ili Dörtyol ilçesi kırsalında yapılan bir terör operasyonu esnasında üç personelin şehit olması ile ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığınca iki ayrı idari tahkikat yapıldığını, hakkında idari veya adli herhangi bir işlem yapılmadığını, tayini çıktıktan sonra hakkında yasaya aykırı bir şekilde soruşturma yürütülüp askeri yargıya bilgi verilmediğini, dosyanın Gaziantep 5. Zırhlı Tugayı Askeri Mahkemesine devredilmesi üzerine haberlerinin olduğunu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Gaziantep Askeri Savcılığı 5. Zırhlı Tugay Askeri Mahkemesi tarafından 18.11.2014 tarih ve 733-232 sayı ile hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, sanığın görevini suistimal ettiğini, terfisine ve ilerdeki kariyerine engel olmak için hakkında soruşturma açıldığını, asıl amacın o zamanki Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral ...'nun görevden alınıp onun yerine daha sonra MİT Tırları davasının sanığı olan Hamza Celepoğlu'nu getirmek olduğunu, amaçlarına bu vesile ile ulaştıklarını, 2014 yılında Yüksek Askeri Şura'ya girme hakkını elde ettiğini ancak ne kadar başarılı olursa olsun hakkında açılan soruşturmalardan dolayı terfi edemediğini,
Katılan ...; haklarında yürütülen soruşturmaya konu suçun Askeri Ceza Kanunu kapsamında kalmasına rağmen sanık ...’ın görev ve yetkisini aşarak soruşturma işlemlerini yürütüp ifadelerini aldığını, o esnada dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanı ... ile ilgili yönlendirme yaparak onun aleyhinde beyanda bulunmaya zorlandığını, Harp Okulu mezunu olduğunu ve bildiklerini anlatacağını söylediğini, gizli tanıklık yapabileceğini söyleyerek sanık ...’ın yönlendirmeye çalıştığını, bu teklifi kabul etmediğini, sonrasında hedef hâline getirilip isimsiz şikâyet dilekçeleri ile hakkında idari soruşturmalar yürütüldüğünü ve neticede kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, paşa keyfi adlı web sitesinde FETÖ mensupları tarafından hakkında karalama kampanyaları yürütüldüğünü,
Katılan ...; Hatay İl Jandarma Komutan Yardımcısı olduğu dönemde bir operasyon sırasında üç subayın şehit edilmesinden dolayı görevini kötüye kullandığı iddiası ile o tarihte sanık ... tarafından hakkında soruşturma başlatıldığını, neticede Askeri Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini, kendisi ve görev arkadaşlarını meslekten uzaklaştırabilmek için haklarında soruşturma başlatıldığını,
Birleşen 2019/18 Esas numaralı kamu davası yönünden;
Tanık ...; 17.07.2013 tarihinden itibaren Adana İl Emniyet Müdürlüğünde İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığını, terörden sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin imzalı 02.12.2013 tarihli İstihbarat Bilgi Talep Formu şeklinde üç adet telefon numarası ile ilgili istihbarat talebini içerir Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/884 numaralı soruşturma dosyasında 07.11.2013 tarihinde gerçekleştirilen operasyon kapsamında yakalanarak çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklanan şahısların ilişki ve irtibatlarının tespiti amacıyla gönderilen yazıya binaen Adana İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünce imzasız istihbarat bilgi amaçlı 09.12.2013 tarihli bilgi talep formu ile Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/884 sayılı soruşturma dosyası kapsamında, yine 07.11.2013 tarihinde gerçekleştirilen operasyonda yakalanan şahıslara ilişkin başka şahıslarla irtibatlarının tespiti amacıyla bilgi iletim formu adı altında tanzim edilen belgeyi H.Z. adına kayıtlı numara belirtilip bu telefonla ilgili yapılan çalışmalarda telefon hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılmadığına dair istihbari bilgi şerh düşülerek evrakın gönderilmesinin sorulması üzerine, istihbarat talep formu İstihbarat Şubesine gönderildiğinde talep edilen ilk şahısta isim ve telefon numarası, ikincisinde şahsın ismi, telefon numarası ve adresi, üçüncü şahısta isim, telefon numarası ve adresinin göründüğünü, TEM Şube Müdürlüğündeki teknik imkân çerçevesinde ikinci, üçüncü kısımda sorulan kişilerin telefon ve adreslerinin tespiti yapılabildiği hâlde ilk istek olan telefon numarası ve şahıs isminin yanında adresinin olmadığının dikkatini çektiğini, İstihbarat Şube Müdürlüğünde bulunan imkânlar çerçevesinde Şube Müdürlüğünde görevli personelce yapılan incelemede H.Z. isimli kişinin telefonunun kayıtlı olduğu adresin Yenimahalle-Ankara olduğu görülüp bu hususun kendisine iletildiğini, MİT'in yerleşkesinin Ankara Yenimahalle’de olduğunu bildiği için İstihbarat Bilgi Talep Formunu alarak aynı gün yani 02.12.2013 tarihinde o zamanki Adana İl Emniyet Müdürü olan ...’ın yanına gidip kuşkulandığı bu hususu izah ettiğini, bu konu ile ilgili olarak 02.12.2013 tarihinde gelen istihbarat bilgi talep formuna cevaben 09.12.2013 tarihinde bir hafta sonra cevap verdiğini,
Tanık ...; Terörle Mücadele Teknik Büro Amiri olarak görev yaptığını, o dönem sağ ve sol bölücü örgütlerin gerçekleştirdiği eylemlere bakan bürolar olduğunu, söz konusu olayın sağ örgütlerin gerçekleştirdiği eylemlere bakan büronun dosyası olduğunu, bu büronun tutanağı yazmadan önce bir numara dinleneceğinde bir sakıncası olup olmadığını istihbarattan sorduğunu, ondan sonra kendilerine bir yazı yazdığını, o tutanakla gerekli yazışmaları yapıp Ankara’ya bildirdiklerini, Ankara’nın da kendilerine dinleme yetkisi verdiğini, herhangi bir numarayı doğrudan dinlemek için talepte bulunamayacaklarını, Abdullah isimli polis memuru iletişimin tespiti kararından yaklaşık on gün sonra ilgili şahsın hedef şahıs olarak görüşme yaptığı kişinin dinleme modulü ekranında log kayıtlarında adresi MİT olarak geçtiğinden bu kişinin MİT mensubu değil istihbarat elemanı olabileceğinden sağ örgütlerin gerçekleştirdiği eylemlere bakan büroya bildirildiğini, log kayıtlarında MİT yazısını gördüğünü hatırlamadığını, kendisinin de ilgili şahsı dinlediğinde şüphelendiğini, görüşmelerde MİT ile ilgili bir kavram geçmediğini ve bunu sağ örgütlerin gerçekleştirdiği eylemlere bakan büronun şube müdürüne bildirdiğini, normalde bu büronun istihbarata sorup bu numarayı dinlemelerinin bir sakıncası olup olmadığını ya da başka bir soruşturmanın da söz konusu numarayı dinleyip dinlemediğini sorduğunu, dinlemelerinde bir sakınca olması hâlinde bu bilginin büroya gönderildiğini, tutanakla bildirilip dinleme yapılabileceğinin belirtilmesi hâlinde dinleyebildiklerini, hatırladığı kadarıyla telefonun bir hafta ya da on gün açık kaldığını sonrasında kapatıldığını, şifresi olan personelin dinleyebildiğini, kendisinin dinleme yetkisinin olmadığını, mahkemeler tarafından verilen iletişimin tespiti kararlarının infazı ve dinlenmesi işlemlerinde de İstihbarat Dairesine sorulup ön çalışma yapıldığını, gelen bilgi üzerine tutanak tutulduğunu, tutanakla dinlemeye başlanıp tutanakla bitirildiğini, eğer sağ örgütlerin gerçekleştirdiği eylemlere bakan büronun tutanak verdiği ya da Cumhuriyet savcısı tedbirin sonlandırılmasını istediği durumda kendisinin dosyayı kapatma yetkisinin olmadığını,
Tanık ...; 2012 yılı Temmuz ayında HSK tarafından Adana Cumhuriyet Başsavcılığının TMK’nın 10. maddesi ile görevli bölümünde görevlendirildiğini, 2014 yılı Mart ayına kadar bu görevi sürdürdüğünü, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/18583 numaralı soruşturma dosyasının TMK’nın 10. maddesi ile görevli mahkeme ve savcılıkların kapatılmasından sonra 01.04.2014 tarihinde kendisine aktarılan dosyalar içinde bulunduğunu, soruşturma dosyasını incelediğinde, soruşturmanın başlaması, şüphelilerin yakalanması, kolluk görevlileri tarafından malzemeler ile ilgili düzenlenen raporlar, tutuklama ve yer gösterme işlemi, elde edilen malzemelerin incelenme süreci ve teknik takip talebi ve kararları hususlarında 01.01.2014 ve 19.01.2014 tarihlerinde MİT Tırları olarak da bilinen soruşturmalara benzediğini, bazı yönleri ile aynı usulün soruşturmada görev yapan makamlar tarafından uygulandığını, 01.01.2014 ve 19.01.2014 tarihli olaylarda istihbarat, kolluk ve yargı birimlerinde görev yapan ve eş güdüm içinde hareket eden kamu görevlilerinin MİT'i ve genel anlamda Türkiye Cumhuriyeti Devletini terör örgütlerine silah ve mühimmat sağlayan terör örgütleriyle iş birliği yapan, terör örgütlerine yardım eden bir devlet konumuna sokmak amacıyla soruşturma işlemleri yaptıklarını, üç olay birlikte değerlendirildiğinde ilk operasyonun da 07.11.2013 tarihli yakalama işlemi ile başlatılan soruşturma olduğunu, olay tarihinde uyuşturucu hap bulunduğu iddiası üzerine genel müracaat nöbetçi savcısından alınan arama kararıyla belirtilen adrese giden kolluk görevlilerinin herhangi bir uyuşturucu madde bulamadıklarını, bir kısmı torbalar içinde araç kasasında olan havan ve roket namlusuna benzer malzemelerin olduğunu fark ederek o tarihte TMK’nın 10. maddesi ile görevli nöbetçi Cumhuriyet savcısına bilgi verdiklerini, araçta ve iş yerinde arama yapılıp malzemelere el konulduğunu, soruşturma dosyasında terör örgütlerine silah sağlama ya da terör örgütü adına faaliyette bulunma suçları bakımından iş yerinde ve araçta arama yapılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emri ya da nöbetçi hâkimliğin kararının olmadığını, ceza infaz kurumunda tutuklu olan şüphelinin hâkimlikten izin alınarak Hatay'da sınıra götürüldüğünü, orada sınırın diğer tarafında, tel örgünün yanında bulunan ve terör örgütü mensubu olduklarına dair bir delil olmayan silahlı kişilerin ve Arapça yazılar bulunan bir bayrağın resminin çekildiğini, şüphelilerin daha önce bu alana benzer şekilde yük boşalttıklarına dair beyanlarının alındığını, Devleti terör örgütleriyle ilişki ve iş birliği içinde gösterme gayreti olduğu hususlarını tespit ettiğini, yer göstermenin de CMK’nın 85. maddesindeki usule uygun olarak Cumhuriyet savcısının ya da kolluk amirinin refakatinde yapıldığına dair bilgi bulunmadığını, yer gösterme tutanağını imzalayan kolluk görevlilerinin rütbelerinin belli olmadığını, silah ya da mühimmat vasfı taşımayan malzemelerden dolayı terör örgütleriyle ilişki ve irtibatlarına dair delil olmayan bir kısım şüphelilerin aylarca tutuklu kaldığını, tutuklama işleminden sonra kendi görev alanı ile ilgili faaliyet gösteren MİT görevlisinin bir tutanak düzenlenerek soruşturmaya dahil edilip MİT ve Devletin terör örgütleriyle ilişkilendirilmeye çalışıldığını tespit ettiğini, soruşturmada diğer şüphelilerle bağlantılı olduğu iddiasıyla MİT görevlisinin telefonunun CMK’nın 135. maddesi kapsamında dinlendiğini, faaliyetlerinin CMK’nın 140. maddesi kapsamında teknik araçlarla izlendiğini, telefonu dinlenen kişinin MİT görevlisi olduğu anlaşılmasına rağmen aynı gün gerekli istihbari araştırmalar yapılıp dinlemeye yönelik tedbirin sonlandırılmayarak MİT'ten resmî yazı gelene kadar dinlemeye devam edildiğini, hakkında soruşturma işlemi yapılan ve dinlenen şüphelinin özel soruşturma usulüne tabi olması nedeniyle görev yaptığı kurum yönünden yetkili makamlara bilgi verilerek soruşturma izni talebinde bulunulmadığını, Cumhuriyet savcısının denetimini ortadan kaldırmaya yönelik olarak MİT görevlisi ile ilgili dinleme kayıtlarının yedeği kalmayacak şekilde silindiğini, dinlemeye başlanırken diğer şüphelilerle irtibatı olduğu, birlikte faaliyet gösterdiği tespiti yapılan ve HTS analiz raporları düzenlenen MİT görevlisi ile ilgili tüm dinleme kayıtlarının silinmesinin olayın mahiyetine uygun düşmediğini, MİT mensubu ile ilgili soruşturmada dinleme dışında başkaca delillerin de toplandığı, ilgili savcının diğer delillerle birlikte değerlendirme yapması ve soruşturma izni talep edebilmesi için yapılan dinlemelere ilişkin kayıtların kendi nezaretinde kararla birlikte sonuca bağlanmasının gerektiği anlaşıldığı hâlde bu hususlar dikkate alınmadan sonlandırılma talimatının verilmesi ve imha işleminin yapılmasının tuhaf olduğunu, ayrıca CMK’nın 140. maddesi kapsamında tespit edilen izleme kayıtlarının dosyaya konulduğunu, ele geçirilen malzemelerle ilgili kolluk görevlilerinin düzenlediği rapor ve resimlerin incelenmesi sonucu bu malzemelerin silah ya da mühimmat vasfı taşımadığı kanaatine vardığından bilirkişi raporu düzenlenmesi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazdığını, soruşturma dosyasının Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 14.08.2014 tarihinde başka bir Cumhuriyet savcısına aktarıldığını, M.Z. hakkında fiziki takibin 4 hafta süre ile uzatılmasına dair mahkemeden karar alındığı hâlde, yapılan fiziki takibe ilişkin tutanakların dosyada bulunmamasının sadece suç unsuru olabilecek faaliyetlerin teknik araçlarla kayıt altına alınmasından ve suç konusu olmayan faaliyetlerle ilgili herhangi bir kayıt yapılmamasından kaynaklandığını,
Tanık ...; söz konusu olaya ilişkin herhangi bir teknik dinleme görevinin bulunmadığını, o tarihte Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirliğinin idari kısmında büro memuru olarak görev yapıp kalem işlerine baktığını ve bu büronun yazışmalarını yaptığını, konuşma tutanaklarında dinleyicilerin suç unsuru gördüklerinde dökümünü sisteme kaydettiklerini, kendilerinin de çıktısını alarak soruşturma dosyasına konulmak üzere ilgili görevlilere teslim ettiklerini, dinleme ve fiziki takip kararının süresi dolduğunda işlemi yürüten soruşturma grubundan talep geldiğinde bu talebi yazılı olarak savcılığa ilettiklerini, dinlemenin içeriğini bilmelerinin mümkün olmadığını, tanık ... ile tuttukları imha tutanağının altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, dinleme sonucunda modül içerisinde suç unsurları tespit edilmiş görüşmeleri, dinlemenin sonlandırılmasını müteakip bilgisayar ekranından tahsis edilmiş butona basmak suretiyle indirip tape hâlinde çıkan görüşmeleri ve diğer delilleri toplayıp dosya hâline getirip müdürlükte bulunan soruşturma bürosuna teslim ettiklerini, dinlemelerin sonlandırılmasından itibaren CMK’nın 137. maddesi uyarınca dinlenen telefonlarda iletişimin tespiti süresince elde edilen tüm verilerin sistem üzerinden kendilerince imha edildiğini, imhadan önce Cumhuriyet savcısının sonlandırma talimatına ilişkin kayıt taranarak gereğinin ifası için Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanlığına gönderildiğini, orada gerekli kontroller yapıldıktan sonra TİB'e gönderildiğini, TİB'de bulunan ilgili görevliler tarafından gerekli kontroller yapıldıktan sonra söz konusu dinlemeye ilişkin takibe alınan işlemin sonlandırıldığını, bu bilginin bilgisayar kanuni dinleme modülünde ekrana düştüğü andan itibaren 10 gün içerisinde CMK’nın 137. maddesi ve ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca imha işlemi yapıldığını, sonlandırma üzerine sistem üzerinden yapılan imha işleminden sonra imha edildiğine dair hazırlanan tutanağın soruşturma savcısının bilgilendirilmesi amacıyla görüldüye sunulduğunu, her ne kadar tanzim edilen tutanakta polis memuru ...'ın ismi geçmişse de tanzim ettikleri imha tutanağını tutanak tanıkları olan kendilerinden yalnızca birisinin Cumhuriyet savcısına götürüp görüldüsünü yaptırdığını, söz konusu tutanağı kimin götürüp Cumhuriyet savcısı Ali Yalçın'a görüldü işlemi yaptırdığını aradan uzunca bir zaman geçmesi nedeniyle hatırlamadığını, imha işleminin görüldü yapan Cumhuriyet savcısının nezaretinde olmayıp kendileri tarafından yapıldıktan sonra, tutulan imha tutanağının Cumhuriyet savcısına görüldü işlemi yaptırıldığını, kendilerini görüldü işlemi yapan Ali Yalçın'a yönlendiren herhangi bir amir olmadığını, ilgili soruşturma savcısını bulamadıklarından yapılan yönlendirme sonucu başka bir Cumhuriyet savcısına görüldü yaptırdıklarını, kendisine gelen evrakta şayet ilgili şahsın MİT mensubu olduğu belirtilmiş olsa böyle bir evrakı imzalaması veya paraflamasının söz konusu olmayacağını, ayrıca böyle bir imha tutanağı tutup Cumhuriyet savcısına görüldüye sunmayacaklarını, kendisinin aidiyet numarası olmasına rağmen dinleme yapmayıp bürolardan gelen taleplerde ve savcılık ile yazışmalarda görev aldığını, dinlenen şahsın kimlik bilgilerinde bir sorun olması hâlinde dinlemeyi yapan personel tarafından veya soruşturma bürosunca talep doğrultusunda sonlandırmanın çalıştığı büro tarafından yapıldığını, dinleme sonlandırıldığı tarihte yasal süre içerisinde CMK'nın 137. maddesi gereğince birlikte görev aldığından imha tutanağında imzasının olduğunu, M.Z. ile ilgili yapılan dinlemeler neticesinde elde edilen dinleme kayıtlarının adli merciler dışında kimseye verilmediğini, dinlenen şahısın MİT mensubu olduğuna dair bir belgenin olmadığını, kendisine böyle bir bilginin iletilmediğini,
Tanık ...; olay tarihinde mesai arkadaşı olan ... ile tuttuğu imha tutanağının içeriği itibarı ile doğru olduğunu, tutanağın tanzim edildiği tarihte Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörlü Mücadele Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirliğinin idari kısmında büro memuru olarak görev yapıp kalem işlerine baktığını, kendilerine dinleme yetkisi verilmiş ise de işlerinin yoğunluğu ve söz konusu dinleme ile görevli personelin ayrı olmasından ötürü dinlemeyi yapmadan bu dinleme sonucunda modül içerisinde suç unsurları tespit edilmiş görüşmeleri, dinlemenin sonlandırılmasına indirilip tape hâlinde çıkan görüşmeleri ve teknik takip gibi toplayıp dosya hâline getirip dinleme ve teknik takip yapan personelin yapmış oldukları tespitlere ilişkin kısımları kendilerine imzalattıklarını, bu evrakı Cumhuriyet savcısına sunulmak üzere aynı müdürlükte bulunan soruşturma bürosuna teslim ettiklerini, ayrıca dinlemenin sonlandırılmasından itibaren CMK’nın 137. maddesi uyarınca dinlenen telefonlarda iletişimin tespiti süresince elde edilen tüm verilerin sistem üzerinden kendilerince imha edildiğini, imhadan önce Cumhuriyet savcısınca gönderilen sonlandırma talimatına ilişkin kayıt taranarak gereğinin takdir ve ifası için Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanlığına gönderildiğini, orada gerekli kontroller yapıldıktan sonra TİB'e gönderildiğini, TİB'de bulunan ilgili görevliler tarafından gerekli incelemeler yapıldıktan sonra da söz konusu dinlemeye ilişkin takibe alınan işlemin sonlandırıldığını, bu bilgi bilgisayar kanuni dinleme modülünde ekrana düştüğü andan itibaren 10 gün içerisinde CMK’nın 137. maddesi ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca kendilerince imha işlemi yapıldığını, imha edildiğine dair hazırlanan tutanağın soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısına bilgilendirme amacıyla görüldüye sunulduğunu, imha sırasında Cumhuriyet savcısının yasal olarak yanlarında bulunması gerekirken TMK’nın 10. maddesi ile yetkili olması sebebiyle yoğunluktan dolayı yokluklarında yaptıkları imha işlemine ilişkin tutanağı ilgili Cumhuriyet savcısına görüldüye götürdüklerini, söz konusu tutanağı kimin Cumhuriyet savcısı Ali Yalçın'a götürüp görüldü yaptırdığını hatırlamadığını, soruşturma savcısı bulunursa ona, bulunmaması hâlinde kalem personelinin yönlendirmesiyle TMK’nın 10. maddesi ile görevli Cumhuriyet savcısına görüldüye sunulduğunu, kendileri tarafından imha işlemi yapıldıktan sonra tuttukları imha tutanağının Cumhuriyet savcısınca imzalandığını, bağlı olduğu büroda sekretarya görevini yaptığından telefonu dinlenilen şüphelinin ne iş yaptığını bilmesinin mümkün olmadığını, şüpheli hakkında tanzim edilen tutanağın ilgili soruşturma bürosu tarafından tanzim edildiğini, kendilerinin sadece sekretaryasını yaptıklarını, bu kapsamda şüpheli şahsın açık kimlik ve telefon numarasının önemli olduğunu, Teknik Büro Amirliğinin idari kısmında görevli olmasından dolayı sonlandırması yapılan telefon numaralarına ait dinleme evrakının imhasının kendisi ve yanında bulunan diğer görevli personel tarafından yapıldığından imzasının olduğunu, dinleme yapılacak şahısın iş bilgileri hakkındaki araştırmayı ilgili soruşturma bürosunun yapıp tutanağa bağladığını, kendilerinin sadece üst yazı yazıp karar talep ettiklerini, şahıs ile ilgili önemli bir konu olması hâlinde Cumhuriyet savcısına bilgi verdiklerini ve dinlemenin hemen sonlandırıldığını, dinleme bittikten sonra dinlemeyi yapan görevli memur tarafından herhangi bir suç tespit edilip edilmediği konusunda tutanak tanzim edildiğini, M.Z. ile ilgili yapılan dinleme neticesinde elde edilen dinleme kayıtlarının adli merciler dışında kimseye aktarılmadığını, ilgili birimin sekretaryasını yaptığından sonlandırma yazısı üzerine gerekli imha işlemlerini yaptıklarını, evrakın MİT elemanı M.Z'ye ait olduğunu bilmediklerini, dinleme yapılan kişide bir hatanın tespit edilmesi ya da dinlenilmemesi gereken bir şahıs olduğunun tespit edilmesi hâlinde aynı gün gerekli işlemler yapılarak sonlandırılıp imha edilmek üzere evrakın kendilerine gönderildiğini, gereğini yaptıktan sonra tutanağı bağlayıp Cumhuriyet savcısına sunduklarını, dinleme yapılan hat ile ilgili kanuni dinleme modülünde dinleyen personel tarafından suç unsuru tespit edilen görüşmeler tapeye çevrilip bu görüşmelerle ilgili soruşturma sonunda çıktı alınıp ilgili soruşturma savcısına iletilmek üzere kanuni dinleme modülünü kullandıkları bilgisayara ve sistemin çökmesi durumlara karşı önlem almak için hard diske yedeklemesinin yapıldığını, dinleme sonlandırıldığı zaman soruşturmaya konu hatların fazlalığı ve sistemden indirilecek tapelerle birlikte alınacak çıktıların çok olması sebebiyle kanuni dinleme modülü dışında hem bilgisayara hem hard diske indirildiğini, ilgili soruşturmaya konu hatların sonlandırılmasına müteakip hem kanuni dinleme modülünden hem de bilgisayardan ve hard diskten 10 gün içinde hepsinin imha edildiğini, MİT personeli M.Z. ile ilgili suç unsuru tespit edilmişse çıktısı alındıktan sonra bütün yerlerden imha edilmesinin gerekeceğini, suç unsuru tespit edilmediği için herhangi bir yere indirme yapılmadığını, bu nedenle 27.01.2014 tarihli tutanakta; "İletişimlerin tespiti sonlandırılan yukarıda yazılı bulunan telefonlardan iletişimlerinin tespiti süresince elde edilen verilen bilgisayar server hard diskinden hiçbir yedeği kalmayacak şekilde silinerek CMK 137. maddesi uyarınca imha edildiği" şeklinde tuttukları tutanakta bir usulsüzlük yapmadıklarını, yani hiçbir şekilde suç unsuru içeriği tespit edilmeyen görüşmelere ilişkin bilgisayar server hard diskinde yedekleme yapmadıklarını,
Tanık ...; 07.11.2013 tarihinde Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü C Büro Amirliğinde baş polis memuru olarak çalıştığını, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/884 numaralı terör örgütüne silah sevk etme suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 07.11.2013 tarihli tutanak altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, tır şoförü tanık ...'nın aynı gün şüpheli sıfatıyla Adana Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde ifadesinin alındığını, tutanak başlığında ifadeyi alan Komiser Yardımcısı ..., ifadeyi yazan ise ... görünmesine karşın ...'ya ait 07.11.2013 tarihli ifade tutanağının imza edenler kısmında ifadeyi alan kısmında kendisinin yer almasının sehven olduğunu, birçok kişinin ifadesinin alındığını ve bu ifadelerin bir kısmının da ... tarafından alındığından ve onun aldığı ifade tutanağı üzerinde çalıştıklarından yanlışlık sonucu, tüm şahısların ifade alma işlemi şubede ayrı ayrı odalarda olduğundan ve ...'nın da kendilerinin ifade aldıkları yerden başka bir yerde ifade alma ya da sair başkaca hususlarda bulunduğundan onun sicilinin bulunduğunu, ifade almadan önce ya da sonra ... ile tır şoförü ... arasında ne konuşulduğunu bilmediğini, tır şoförü ...'nın tanık sıfatı ile alınan beyanlarında Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde 07.11.2013 tarihli şüpheli sıfatıyla beyanının alınması aşamasında MİT adına iş yaptığını ve telefonunda Ankara polis olarak kayıtlı şahsın MİT mensubu olduğunu, isterlerse onunla görüşebileceğini, yaptığı görevin kamusal görev olduğunu, bu nedenle bir suçunun olmadığını söylemiş olsa bunu ifade zaptına geçireceklerini, müdafi huzurunda ifadenin alındığını, 09.12.2013 tarihli ...'nın yer gösterme işlemi hakkında tanzim edilen tespit tutanağı altındaki ismin ve imzanın kendisine ait olduğunu, yer gösterme işleminin yapıldığı sırada tır şoförü ...'nın MİT adına iş yaptığını ve telefonunda Ankara polis olarak kayıtlı şahsın MİT mensubu olduğunu ve isterlerse onunla görüşebilecekleri hususunda bir beyanda bulunduğunu duymadığını,
Tanık ...; Adana Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirliğinde görevli beş yıllık polis memuru olduğunu ve Arapça konuşmaları tercüme etmek için 2013 yılında görevlendirildiğini, bu tarihten beri de aynı yerde teknik adli takip bürosunda dinleme memuru olarak görevli olduğunu, kendisiyle birlikte o tarihte aynı büroda tanık ...’in de dinleme görevi yaptığını, saat 08.00-17.00, 17.00-24.00 arasında dönüşümlü olarak dinleme yaptıklarını, evrak gönderilmeden önce TEM Şube Soruşturma Büro Amirliği kısmınca yapılan araştırmalar, tutulan tutanaklar ve mahkemeden alınan kararların büronun idari kısmı tarafından TİB'e gönderildiğini, TİB'den onaylandıktan sonra ilgili kişi ve telefonlarla ilgili dinlemelerin düşmeye başladığını, hedef şahsın konuşması sonlandırıldıktan sonra sisteme görüşmelerin ses olarak düştüğünü, bu sesleri kulaklıkla dinleyip suç unsuru içeren görüşmelere rastlarlarsa bunu yazılı hâle getirdiklerini, buna uygulamada tape denildiğini, sisteme düşen tüm sesleri dinlediklerini, sadece suç unsurlarına ilişkin görüşme kayıtları ve SMS'leri tape yapıp Cumhuriyet savcılığına verdiklerini, 2014 yılı ilk yarısından sonra ise bunlarla birlikte ayrıca sisteme düşen tüm ses ve SMS'leri dijital ortamda CD ve DVD olarak mühürlü zarf içerisinde Cumhuriyet savcılığına gönderilen soruşturma evrakına eklediklerini, dinleme sonrası suç unsuru yoksa mahkeme kararındaki sürenin bitimi sonrasında Cumburiyet savcısı tarafından dinlemenin sonlandırılması kararı verilmesinden sonra 10 gün içerisinde TİB tarafından dinlenen kişiye ilişkin ekranın silindiğini, Adana Metal Sanayiinde bir tırda ele geçirilen ve sondaj malzemesi olduğu iddia edilen malzemelerle ilgili burada yapılan operasyondan yaklaşık 1 hafta sonra malzemelerin siparişini verdiği iddia edilen Suriye uyruklu ... Topalja isimli şahsın bulunması ve irtibatlı olduğu kişilerin tespiti için soruşturma bürolarının adli mercilerden gerekli izinleri aldığını, soruşturma kapsamında aşamalarda bahsi geçen bir şahsın yapılan taşıma sırasında 0505'li bir numaranın tır şoförü ...'yı arayıp kendisine yardımcı olduğunu beyan ettiği anlaşıldığından bu kişinin telefonunun tır şoförü ...'dan alındığı ve ... Topalja ile bir irtibatının olup olmadığının tespiti için gerekli izin alınarak dinlenmeye başlandığını soruşturma bürosundan öğrendiğini, dinledikleri kişiler arasından ... Topalja, Mehmet Ömer Bereket ve M.Z’nin olduğunu, M.Z’ye ait olduğu iddia edilen telefon hattı ile ilgili gerekli araştırma ve inceleme yapılması ve İstihbarat Şube Müdürlüğünden bilgi notu istenmesi görevinin soruşturma bürosuna ait olduğunu, bu kişileri 4 ya da 5 Aralık 2013 tarihinde dinlemeye başladıklarını, TEM Şube Müdürü ...’ün gece saat 22.00 sıralarında büroya gelerek bahsi geçen görüşmeleri dinledikten sonra soruşturma savcısı olan sanık ...'ın, MİT mensubu olabilecek kişinin görüşmelerinin tape yapılarak yazılı hâle dönüştürülmesini istediğini bildirdiğini, dinlemeyi yaparken Milli İstihbarat Teşkilatı yazısını görmemiş olduğundan saat 23.30 sıralarında arkadaşı tanık ...’in arayıp büroya gelmesini istediğini, büroya gittiğinde görüşmeyi saat 24.00 sıralarında bulduğunu, Milli İstihbarat Teşkilatı yazısının olmadığını, normalde görünmesi gerektiğini, görüşmeyi bulup teslim edince eve gittiğini, Şube Müdürü ...’ün talimatı doğrultusunda tanık ... ile büroda o an için diğer örgütlerle ilgili dinleme yapan personelin de yardımı ile görüşmeleri yazılı hâle getirdiklerini, sabah geldiğinde büro amiri tanık ... ile görüştüğünde tapelerin yazılı hâle getirildiğini gördüğünü, dolabında olduğunu, bunları ne yapacağını tanık ...'a sorduğunda tanık ...’ün talimatı ile soruşturma büro amiri tanık ...’ya vermesini söyleyince ona verdiğini, dinlemenin sonlanması için bir talimat gelmeyince dinlemeye devam ettiklerini, tanık ... ile görüşüp eğer dinlenen kişi MİT mensubu ise dinlemenin sonlanmasının uygun olacağını söylediğini, onun da soruşturma savcısına bilgi verildiğini, savcının da MİT Bölge Başkanlığına yazı yazıp sonucunu beklediğini ve buna göre hareket edeceğini söylediğini, dinleme devam ederken M.Z’nin Ankara'ya gittiğini eşi ile konuşmalarından ve baz bilgilerinden anladığını, M.Z’nin ilk görüşmesinden bir hafta ya da on gün sonra Milli İstihbarat Teşkilatı olarak düşen kişi ile görüştüğünü anladığını ancak bu kez aranan numara ve yazının ekrana düşmediğini, sesinden önceki görüşmedeki kişi olduğunu anladığını, ilk görüşmede aranan numaranın Milli İstihbarat Teşkilatı olarak çıktığı hâlde ikinci görüşmede numaranın ve kimin adına kayıtlı olduğuna ilişkin açıklamanın çıkmamasını anlayamadığını, M.Z’nin Ankara'daki bu sabit numarayı aradıktan muhtemelen on gün sonra bu telefonu tamamen kapattığını, sinyal bilgisi alamadıklarını, telefonu kapatıncaya kadar ilgilinin Ankara'ya gittiğini ve Ankara'da ailesiyle birlikte görüşmeler yaptığını, suça konu teşkil edecek eyleminin olmadığını, telefonun yaklaşık 21-22 gün kadar kapalı kaldığını, bu sırada soruşturmayı Cumhuriyet savcısı sanık ...’nın aldığını, 20 ya da 21 Ocak 2014 tarihinde şubede sıralı amirlerin değiştiğini, teknik büro amirinin bu durumu sıralı amirlere anlattığından şube müdürü ...’in soruşturma savcısı ... ile görüşmesinden bir gün sonra da Cumhuriyet savcısı ...'nın talimatı ile M.Z. hakkındaki teknik takibin sonlandırıldığını, soruşturma bittikten sonra seslerin dijital ortamda Cumhuriyet savcılığına iletilmesinin idari kısmın görevi olduğu için dijital ortamda adliyeye teslim edilip edilmediğini bilmediğini, o zamanki uygulamaya göre bütün görüşmeler dinleme kayıtları soruşturma sonlandıktan on gün içerisinde sistem tarafından imha edildiğini, ses dosyasının bilgisayar hard diskine kaydedilmeyip TİB'in kanuni dinleme modülü içerisine sistemsel olarak düşmesi üzerine dinlediklerini, bilgisayarlarına suç unsuru olan görüşmeleri bile kaydetmediklerini, TİB'in sisteminde kaldığını, savcı talimatından sonra suç unsuru olsun ya da olmasın TİB’in bu dinlemeleri sistemden otomatik olarak on gün içerisinde imha ettiğini, imha edilmeden önce suç unsuru olan kısımları işaretleyip büronun idari kısmının işaretli bu kısımları ses dosyası olarak bilgisayara indirip CD'ye aktararak Cumhuriyet savcılığına götürdüğünü, idari büronun sistemden bilgisayara indirdiği ses kayıtlarını CD'ye aktarınca bilgisayardan hemen silinmesi gerektiğini,
Tanık ...; 2013-2014 yıllarında Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığını, MİT Tırları ile ilgili davada Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıp mahkûm olduğunu, İŞİD ve El Kaide örgütleri ile ilgili o dönemde çalışma yaptıklarını, Adana Sanayisi içerisinde 935 adet havan mermisi ve 5 tane de fırlatma rampası ele geçirdiklerini, tır şoförünün muhimmatı Hatay ili Reyhanlı ilçesine götüreceğini söylediğini, MİT veya başka bir kurum adı vermediğini, 0 505’li numarayı kullanan M.Z. isimli bir şahsın kendisini yönlendirdiğini söylediğini, bu şahsı dinlediklerinde teknik büro amirliğinin şahısla ilgili dinleme yaparken konuşmalarından MİT personeli olabileceği konusunda şüphe duyup teknik büronun konuyu sanık ...’ya ilettiğini, sanık ...’nın şahısla ilgili araştırma yapılması, MİT personeli olması hâlinde dinlemenin sona erdirilmesi talimatını verdiğini, yapılan araştırma sonucu şahsın önce MİT personeli olmadığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından bildirildiği için bu şekilde dinlemeye devam edildiğini, MİT personeli olduğu anlaşılınca da dinlemenin sona erdirildiğini, bu olayları yargılandığı dava kapsamında öğrendiğini, tır şoförü ...’nın ifadesinin alınması sırasında hazır bulunup bulunmadığını hatırlamadığını, kendisinin almış olabileceğini, genelde büro amiri veya komiser şahısların ifade aldığını, kendisinin de yazdığını, o tarihte büro amirinin tanık ... olduğunu, ...’nın ifadesinde belirttiği telefon numarasını kendisi veya tanık ...’ın CİA isimli program üzerinden sorgulatmış olabileceğini, şahısların verdikleri numaraları bu program üzerinden sorgulatıp rehberde gerçek kullanıcı şahsın ismini tespit etmeye çalıştıklarını, bu hattın H.Z. adına kayıtlı olduğunu tespit ettiklerini, bu numarayı kullanan şahsın MİT mensubu olduğu öğrenilince sanık ...’nın talimatıyla dinlemenin sonlandırıldığını,
Tanık ...; 2013 yılında Adana Terörle Mücadale Şube Müdürlüğünde sağ örgütlerin eylemlerine bakan büroda memur olarak çalıştığını, narkotik şubeden kendilerine intikal eden bir soruşturmayla... ...’nın gözaltına alındığını, dinleme bürosunda çalışmadığını, 04.12.2013 tarihli tutanağın HTS raporuna göre tutulduğunu, kendisinin de imzasının bulunduğunu, nüfus kayıt örneklerinden HTS raporunda isimleri geçen numara üzerine kayıtlı olan H.Z’nin eşi olarak gözüktüğünden bahse konu telefon numarasını M.Z’nin kullandığı değerlendirilerek o zaman çalışan personel tarafından tutanağın tutulduğunu, kendisinin de imzaladığını, M Z’nin kim olduğu, ne iş yaptığı konusunda bilgisinin olmadığını, HTS raporuna göre tutanağın tutulduğunu, şahısla ilgili Adana İstihbarat Şube Müdürlüğüne yazı yazılarak kim olduğu, ne iş yaptığına dair bilgi istendiğini, istihbarat şubesinden herhangi bir bilgi gönderilmediğini,
Tanık ...; bahse konu tırda uyuşturucu madde bulunduğu yönünde Adana Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğüne ihbar geldiğini, söz konu yere gidildiğinde tır üzerinde 125'lik havan mermisi kapsülü olduğu değerlendirilen malzeme bulununca olayın TEM Şubeye intikal ettiğini, talimat üzerine olay yerine gittiklerini, buraya ... ve İstihbarat Şube Müdürü ...'ın geldiğini, onların talimatıyla olay yerinden sanık ...'ın aranıp konunun aktarıldığını, sanık ...'ın şüpheli şahısları gözaltına almalarını, aracı uygun bir yere çekerek işleme başlamaları talimatını verdiğini, tır şoförü ... ve torna iş yeri sahibi ... ...’ın bu malzemeleri kendilerine Suriye uyruklu ... isimli bir şahsın para karşılığında nakliyesini yapmaları için verdiğini, tır şoförü... ...’nın bu tür malzemeleri üçüncü götürüşü olduğunu, ikinci kez götürdüğü esnada ...'in kendisini arayıp ... Mevkiinde, kendisini bir şahsın arayacağını ve o şahsın yönlendirmesine göre hareket etmesini söylediğini, yine Kırıkhan mevkisinde de belli aralıklarla 3-4 kez 0505'li bir numaradan aranarak Reyhanlı'ya gelmesi gerektiği ve orada beklemesi söylenince talimatlara uyduğunu, beklediği yerde telefonda görüştüğü şahıs olduğunu zannettiği kişinin gelerek kullandığı tırın malzeme indirecekleri yere götürmesinde refakat ettiğini beyan ettiğini, sanık ...’ın talimatıyla ...'nın 1 aylık veya 6 aylık geçmişe dönük HTS raporunun istendiğini, incelenen HTS kayıtlarında ...'nın belirttiği ve ona refakat eden şahsın kullandığı 0505’li numaranın tespit edildiğini, bu numaranın HTS raporunda kimin adına kayıtlı olduğunun belli olmadığını, bunu öğrenmek için TEM Şube Teknik Büroya sorulduğunu, Teknik Büronun bu numaranın H.Z. adına kayıtlı olduğunu ve adres bilgilerini gönderdiğini, malzemelerin yüklenmesi, taşınması ve malzemelerin götürüleceği aşamada yer alan şahısların telefonlarının HTS raporundan tespit edilip savcılığa bildirildiğini, savcılığın talimatıyla bu şahısların kim oldukları yönünde detaylı bir araştırma yapılıp bu kişiler için teknik ve fiziki takip için araştırma yapılması talimatı alındığını, Şube Müdürü Mehmet ile İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki'ye, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Türkoğlu ve İstihbarat Şube Müdürü ...'e sanığın talimatı bildirilince emniyet müdürünün, istihbarat şube müdürlüğüne hitaben Suriye olayları ile alakalı tüm hadiselerin MİT Bölge Başkanlığı ile paylaşılması yönünde talimat verildiği yönünde bilgiyi ...’ün söylediğini, HTS raporundan tespit edilen telefonların araştırılması ve İstihbarat Şube Müdürlüğüne yazı yazılması yönünde talimat verdiğini, bu telefonların tamamının HTS raporları ile aldıkları tüm bilgiler ve bahse konu telefonun üzerine kayıtlı şahsın adres bilgilerini yazarak telefonun kim tarafından kullanıldığının ve örgütsel bir bağ olup olmadığının değerlendirilerek bilginin TEM Şube Müdürlüğüne gönderilmesi yönünde TEM Şube Müdürü ve İl Emniyet Müdürü Yardımcısının imzası ile İstihbarat Şube Müdürlüğüne yazı yazıldığını, istihbarata yazılan yazıda bahse konu numaranın H.Z. adına kayıtlı olduğu belirtilmesine rağmen İstihbarat Şube Müdürlüğünden gelen yazıda H.Z. adına kayıtlı olan numaranın kimin adına ve kim tarafından kullanıldığının tespit edilemediğinin bildirildiğini, aynı büroda görevli olan Kemal Ersin Ton veya ...'tan birinin bahse konu telefonu kendi cep telefonlarında bulunan CIA programında sorguladıklarında hattın M.Z. isimli şahsın kullanıcı olarak görüldüğünü tespit edip bunu 04.12.2013 tarihli tutanağa bağlayarak bu tutanağı teknik ve fiziki takip bürosuna gönderdiklerini, daha sonra şahısların dinlenilmeye başlanılmasının ve devamındaki yazışmaların Teknik ve Fiziki Takip Bürosu tarafından yapıldığını, 18.12.2013 tarihinde iş yerinde masasında sarı zarf içerisinde bırakılmış tapeler olduğunu görünce büro memurlarına sorduğunda, teknik büroda dinleme yapan ...'ın, ...'ın talimatı ve şube müdürü Mehmet Karabök'ün bu konuda bilgisinin olduğunu, dinleme yapan ...'ın dinleme yaptıkları H.Z. adına kayıtlı olan 505'li hattın kullanıcısının istihbarat personeli, asker veya polis memuru olabileceği yönünde şüphelerinin olduğunu, bu durumu soruşturmayı yürüten sanık ...'a söylediklerini, sanık ...'ın da bu konuşmaların tape hâline getirilerek kendisine gönderilmesi talimatını verdiğini, Şube Müdürü Mehmet Karabök'ün de bu tapeyi kendisinin görevli olduğu büro üzerinden sanık ...'a gönderilmesi talimatını verince memur arkadaşlarının Şube Müdürünün talimatı nedeniyle 18.12.2013 tarihli bilgi iletim yazısını yazdıklarından masasında bulunan bu tutanağı imzalayıp sanık ...'a gönderdiğini, imzaladığı yazıda numaranın H.Z. adına kayıtlı olduğunu ancak gönderilen tapelerde numaranın kullanıcısının M.Z. olduğunu, bu üst yazıyı yazan memurların da mahkemelerdeki ifadelerinde tüm yazışmalarda telefon kim üzerine kayıtlıysa bu türden yazıları yazdıklarını ifade ettiklerini, M.Z’nin ismini gizlemek gibi girişimde bulunulmadığını, sanık ...'ın talimatıyla M.Z’nin görüşmelerinin Teknik Büro tarafından tape hâline getirildiğini, suç unsuru içermeyen görüşmelerin neden tape hâline getirildiğini bilmediğini, 18.12.2013 tarihinden önce yani soruşturmanın başlangıcında sanık ... ile HTS raporunun incelenmesi, bu konunun istihbarat, MİT ve diğer istihbarat birimleri ile koordineli çalışılması yönünde görüşmelerinin olduğunu, daha sonra sanık ...’ın yerine sanık ...’nın görevlendirildiğini, M.Z'nin MİT görevlisi olduğunu bilmedikleri için bu durumu söylemediklerini, görev değişikliği olunca şube müdürü ile birlikte sanık ...'nın yanına gittiklerinde devam eden yaklaşık on soruşturma dosyasını da götürüp bilgi verdiklerini, Şube Müdürü ... daha önce sanık ...'da bulunan M.Z’nin de içinde bulunduğu dosyayı anlatarak teknik büro amirliğinde dinleme yapan polis memurlarının bu şahsın istihbarat personeli, polis ya da asker olabileceği yönünde şüphelendiklerini aktardığını, sanık ...’nın sanık ... tarafından Hatay İl Emniyet Müdürlüğüne ve Hatay Havalimanına bu şahsın kim olduğu yönünde yazdığı yazılara, bu şahsın tanınmadığı yönünde cevap verildiğini ayrıca kendisinin bu şahıslar hakkında Adana MİT Bölge Başkanlığına yazı ile sorduğunu, cevabı gelene kadar da beklenmesini söylediğini, sanık ... ile daha sonra bir kaç kez daha görüştüklerinde Adana MİT Bölge Başkanlığından cevabın hâla gelmediğini söylediğini, daha sonra kendisinin görev alanının değiştirildiğini, Adana MİT Bölge Başkanlığından 22.01.2014 tarihinde cevabın geldiğini ve sanık ...’nın TEM Şubeye M.Z'nin dinlenilmesinin sonlandırılması yönünde yazı yazdığını, sanık ...’nın kendilerine sanık ...’ın M.Z'nin MİT personeli olduğu yönünde bilgi verdiğine dair herhangi bir şey söylemediğini, görevli olduğu süre içerisinde M.Z'nin MİT görevlisi olduğunu bilmediğini,
Tanık ...; Adana İl Emniyet Müdürlüğünde teknik büroda ... ile vardiyalı olarak dinleme işlemini yaptıklarını, söz konusu dosyada Haysem ...'ya ulaşmak için M.Z’nin telefonunu dinlediklerini, bu işle ilgili soruşturma yürüten amirin Vedat Komiser, teknik dinleme amirinin ise Ömer Komiser olduğunu, dinlemeyi yaparken M.Z. ile ilgili olarak MİT mensubu veya başka bir kurum mensubu olabileceği ya da devlete çalışan bir elaman olabileceğini tam olarak çözemediklerini, bu kişinin görüştüğü karşı numaranın log kaydının MİT şeklinde ekrana düştüğünü hatırladığını, onun telefonlarını yaklaşık 3-4 hafta dinlediklerini, konuşmalarda suç unsuru bir görüşmenin geçmediğini, daha sonraki tarihlerde Hatay ve Ceyhan’da durdurulan tırlar ve otobüsler ile ilgili bir görüşme yapılmadığını, log kaydı sayesinde bir şahıs dinlenildiğinde karşı numaranın bilgilerinin de düşebildiğini, bu durumu büro amiri tanık Ömer’e ilettiklerini, log kayıtlarına tanık Ömer baktığında MİT'e ait olduğunu gördüğünü, onların sorumlu diğer üst amirlere iletip iletmedikleri hususunda bir bilgisinin olmadığını, Cumhuriyet savcılarına bilgi verme işinin sıralı amirlerine ait olduğunu, bir vardiyada şube müdürü ...'ün dinleme kaydını görüp konuşmaları onun da dinlediğini, ...'ün talimatı üzerine bilgi notu şeklinde bu konuşmaları Cumhuriyet savcısına sunulmak üzere düzenlendiğini, sadece sesleri dinlediklerini, sesleri yükleme (numarayı yükleme) işinin Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine teknik büroda görevli personel tarafından yapıldığını, sisteme girilen bu numarayı dinlediklerini, M.Z’nin MİT personeli olabileceği yönünde şüphe oluşması üzerine görüşmenin sonlandırılması ile ilgili bir talimat almadıklarını, sadece dinleme ile görevli olup sonlandırmanın kendi işi olmadığını, görüşmeleri imzasız bir şekilde bilgi notu hâline getirdiklerini, suç unsuru teşkil etmesi hâlinde tape hâline getirdiklerini, bilgi amaçlı konuşmaların dökümünün çıkarıldığını, sanığı tanımadığını ve onunla irtibatının olmadığını, tanık Ömer’in yerine gelen tanık Cem’e konuyu ilettiklerini, onun da Cumhuriyet savcısına bildirdiğini, dinlemenin dördüncü haftasında sonlandırıldığını,
Tanık ...; 19.01.2014 tarihinde TEM Şube Müdürlüğünde ekipler amiri olarak çalışmaktayken 17-25 Aralık ve Adana'daki MİT Tırlarının durdurulması olaylarından sonra Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce Teknik Büro Amiri olarak 21.01.2014 tarihinde görevlendirildiğini, teknik büro amirliğinde dinlemeyi yapan görevli polis memuru ...’ın 2013/884 numaralı soruşturma dosyası kapsamında H.Z. adına kayıtlı telefon numarasını dinlediklerini ancak bu hattı kullanıp konuşan kişinin M.Z. olduğunu dinlemelerden farkettiklerini, bu kişinin Hatay sınırında MİT görevlisi olduğunu anladığını söylediğini, önceki büro amirlerine söyleyip söylemediğini sorunca bir hafta ile on gün içerisinde bu kişinin kamu görevlisi olduğunu, yani MİT personeli olabileceğini yaptığı dinlemeden anladığını, o dönemdeki büro amiri komiser yardımcısı ...'a şifahen bildirdiğini, bir müddet sonra da tahkikatı yürüten ...'ya da bildirdiğini söylediğini, kendisinin de durumu tahkikatı yürüten ...'nın yerine C Büro amiri olarak görevlendirilen Serdar Kökver'e bildirdiğini, kendisi ve Serdar Kökver’in TEM Şube Müdürü ...'in odasına giderek M.Z’nin MİT mensubu olduğunu söylediklerini, soruşturma savcısı sanık ... ile konuyu görüşmesi gerektiği söylenince 23.01.2014 tarihinde Serdar Kökver ile birlikte sanık ...'nın odasına gittiklerini, durumu anlatıp ilgiliye ait suç unsuru içeren herhangi bir görüşme kaydının olmadığını, ilgilinin MİT elemanı olması sebebiyle iletişimin dinlenmesi ve tespiti ile teknik takibin sonlandırılmasını talep ettiklerini, sanığın M.Z. ile ilgili iletişimin dinlenmesi ve sonlandırılması kararını verdiğini söylemesi üzerine adliyeden ayrıldıklarını, yapmış oldukları bu görüşmeyi tutanağa bağladıklarını, TEM Şube Müdürü ...'e bilgi verdiklerini, sanık ...'nın M.Z. ile ilgili iletişimin tespiti ve teknik takip kararının sonlandırılmasına ilişkin talimat yazısını şubeye gönderildiğinde sonlandırma işleminin yapılarak tutanağa bağlandığını, sanık ... tarafından 22.01.2014 tarihli sonlandırma müzekkeresi üzerine aynı gün teknik takip ve iletişimin tespiti işleminin sonlandırıldığına ilişkin tutulan tutanağın mesai bitiminden sonra şubede kullanılan faksa saat 17.02'de gönderildiğinden ve evrakın geldiğine ilişkin bilgileri olmadığı için bir gün sonra C Büro Amirliğinde görevli komiser yardımcısı Serdar Kökver ile sanık ...’nın yanına gittiklerini, sonlandırma işlemine ilişkin evraktan daha önce haberleri olsa bu şekilde görüşme yapmayacaklarını,
Tanık ...; 2012 yılı Eylül ayı ile 2014 yılı Ocak ayı arasında Adana İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığını, sanıklar hakkındaki iddialarla ilgili bilgisinin olmadığını, çalışmaları konusuna göre ilgili birimin yaptığını, İstihbarat Şube Müdürü ...’in dinlemelere ilişkin konudan bahsetmediğini,
Tanık ...; 20.01.2014 tarihinde Terörle Mücadele Şube Müdürü olarak görevlendirilince teknik büro amirini değiştirip yerine tanık ...’yi görevlendirdiğini, M.Z'nin MİT personeli olabileceğinin görevli personel tarafından ...’ye bildirilmesi üzerine onun tarafından kendisine aktarıldığını, MİT personeli dinlenemeyeceğinden soruşturmayı yürüten sanık ... ile görüşmelerini ve sonlandırılması gerektiğini söylediğini, onun da C Büro amiri Serdar Kökver ile birlikte sanık ...’nın yanına giderek durumu bildirdiklerinde sanık ...’nın zaten iletişimin tespitinin sonlandırıldığını söylediğini kendisine aktardıklarını,
Tanık ... Savcılıkta; aracıyla ilk sevkiyatı yaptığı sırada 0505 … .. .. numaralı hattın kendisini arayarak MİT mensubu olduğunu, taşıdığı sondaj malzemesini indireceği yerler hususunda yardımcı olacağını ve telefonunu kaydetmesini istediğini, bu şahsı telefonuna Ankara polis olarak kaydettiğini, 07.11.2023 tarihinde gözaltına alındığında kollukta, savcılıkta veya sorguda verdiği ifade sırasında telefonuna Ankara polis olarak kaydettiği adını bilmediği MİT mensubu ile görüşülmesi hâlinde MİT adına iş yaptığının anlaşılacağını, onun tarifi ile yüklediği sondaj malzemelerini taşıdığını söyleyip belirttiği kişi ile görüşülmesi gerektiğini vurguladığını, yine tutuklandıktan 25 gün sonra yaptırılan yer gösterme işlemi sırasında olayları izah ederken Ankara polis olarak kaydettiği şahsın aradığını söylediğini, onun belirttiği kişiler ile buluştuğunu, sonrasında bu şahsı tekrar aradığını izah ettiğini, bunları emniyet görevlilerinin neden tutanağa geçirmediklerini bilmediğini,
İstinabe yoluyla alınan beyanında; nakliyeci olarak taşeron şirket adına çalıştığını, olay tarihinde taşımış olduğu malzemenin devlet için olduğunu sonradan öğrendiğini, Adana Yeni Sanayiye malzemeleri yüklemek için gittiğinde narkotik polislerinin gelerek aracında uyuşturucu madde olduğunu söyleyip arama yaptıklarını, aracında 935 adet yarı mamul havan mermisi kapsülü olduğunun tespit edildiğini, 15-20 tane özel harekat polisinin yanında Fox Tv, Kanal D ve Stv kameramanları ile gelip aracı canlı yayında, tüm Türkiye'ye duyurduklarını, bu olaydan sonra tutuklanıp 65 gün cezaevinde kaldığını, soruşturma işlemini yapan Cumhuriyet savcılarının sanıklar ... ve ... olduğunu, onları adliyede ifade verdiği sırada gördüğünü, bu olaydan önce de iki kez Suriye sınırına benzer şekilde yük taşıdığından cezaevine girdikten 20 gün sonra sanıkların talimatıyla ve Fox Tv, Kanal D ve Stv kameramanlarıyla Suriye sınırına götürüldüğünü, olayın nasıl olduğunu kendisine anlattırdıklarını, sanıkların amacının devleti küçük düşürmek, rencide etmek olduğunu,
Tanık ...; hakkında yapılan soruşturma nedeniyle meslekten ihraç edildiğini, olay tarihinde Adana Terörle Mücadele Şube Müdürü olarak görev yaptığını, Müdürlüğe atandıktan sonra C Büro Amiri olan tanık ... daha önceki bir operasyonda ele geçirilen metal malzeme ve krom parçaları konusunda yaptıkları araştırmada bu malzemelerle ilgili olduğu değerlendirilen kişinin arama kayıtları üzerinde yaptıkları çalışmada üç adet numaraya ulaştıklarını ve savcının isteği doğrultusunda soruşturmanın sonuçlandırılabilmesi bakımından bu numaraların takibine ihtiyaç duyulduğunu söyleyince bahsettiği numaralar konusunda Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğüne resmî yazı yazdıklarını, bu kişinin numarası ile alakalı bir bilgiye ulaşılamadığı sözlü olarak bildirildikten sonra soruşturma savcısı tarafından dinlemeye ilişkin talebin bir an evvel gönderilmesi hususunda ısrarcı olunması üzerine resmî cevabın gelmesi beklenmeksizin talep yazısı yazılarak soruşturma savcısına gönderildiğini, soruşturma savcısı tarafından talep edilip alınan iletişimin tespiti kararı doğrultusunda gerekli prosedür tamamlanarak başlanan dinlemeden on gün sonra ... ve teknik büro amiri ... bu kişinin istihbarat elemanı ya da istihbarat elemanlarınca kullanılabilecek bir kişi olabileceğini dinleyen memurların düşündüklerini söylediklerini ancak herhangi bir kurumla veya istihbarat birimlerinden herhangi biriyle bir irtibatlarına dair bir tespitlerinin olmadığını söylediklerini, soruşturma büro amiri ...'ya soruşturma savcısı ile görüşmesini, teknik büro amiri ...'a ise dinleme kısmına inip şüpheli olabilecek durumları tespit etmesini ve her ikisinin sonuçlarını kendisine bildirmelerini istediğini, İstihbarat Şube Müdürü ...'e giderek durumu aktardığında resmî yazıyı yazdıklarını ve bu şahıs ile alakalı herhangi bir tespit yapamadıklarını bildirdiklerini söylediğini, Soruşturma Büro Amirine konu ile alakalı soruşturma savcısından talimat almasını her gün söylediğini, yaklaşık üç gün sonra Cumhuriyet savcısı sanık ...’ın şüpheli görülen tapeleri görmek istediğini talep etmesi üzerine, soruşturma ve teknik büro amirlerine emrin gereğini yerine getirmelerini söylediğini, konunun hassasiyetini de gözeterek aynı gün dinleme odasına inip orada dinleme yapılan söz konusu numara ile şüphe duyulan konuşmaların kendisine de dinletilmesini istediğini, ismini hatırlamadığı memurun bu konuşmaları açtığında söz konusu dinlenen şahsın MİT personeli, emniyet mensubu, saha elemanı, muhbir vb. tarzında görev ifa eden bir kişi olduğuna dair bir kanaat edinemediğini, o memurun kendisine MİT ile ilgili bilgisayar dinleme modülündeki ekrandan görsel ya da sözlü olarak herhangi bir şey söylemediğini, sabah geldiğinde tapelerin kendilerine verilen talimat doğrultusunda hazırlandığını ve üst yazının yazıldığını gördüğünü, tapeleri gönderdiğini, Büro Amiri ...'ya Cumhuriyet savcısına uğramasını ve bu şahıs hakkında talimat almasını söylediğini, sanık ...'ın durumu değerlendirdiğini, çalışma yaptığını, netleştirdikten sonra talimat vereceğini aktardığını, daha sonra görevlendirilen sanık ...’nın yanına giderek takipli tüm dosyalar hakkında sanığı bilgilendirdiğini, bu konuda MİT'e yazı yazdığını gelen cevaba göre talimat vereceğini sanık ...’nın söylediğini, yeni gelen müdür yardımcısı Mehmet Türkoğlu'na bu konuda görevi gereği brifing verdiğini, daha sonra MİT tarafından verilen cevap sonrasında dinlemenin sonlandırıldığını, dinleme yapılırken bu kişinin herhangi bir şekilde kamu personeli olduğuna ilişkin bir bilgiye sahip olmadığını, bu konuda şüphe duyulması üzerine tüm araştırma ve bildirim görevlerini yaptığını, CMK’nın 160. maddesi uyarınca soruşturma bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından yürütüldüğünden onun talimatı ile gerçeğin ortaya çıkarılmasını beklediklerini, ilgili şahıs ile alakalı teknik araçlarla izleme kararı alınmasına rağmen bunu gerektirecek bir durum olmadığından yapılmadığını, telefon kullanıcılarının tespit edilebilmesi için Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğüne 02.10.2013 tarihli yazının yazıldığını, Emniyet İstihbarat Şube Müdürünün İstihbarat Daire Başkanlığıyla ve Milli İstihbarat Adana Bölge Başkanlığıyla telefon numarasının bilgisini paylaştığını söylediğini, bu sürecin sonunda herhangi bir bilgiye ulaşamadıklarını beyan ettiklerini, soruşturmanın en başında kendilerine yazılan bu resmî yazıya cevap verilmiş olsa veya en azından sözlü olarak bir uyarıda bulunulmuş olsa bu sürecin yaşanmayacağını, tapelerin Cumhuriyet savcısına bilgi vermek amacıyla gönderildiğini, Adana Milli İstihbarat Daire Başkanlığına yazılan yazıda M.Z’nin durumunun sorulduğunu,
Birleşen 2019/26 Esas numaralı kamu davası yönünden;
Tanık ...; 2012 yılında Dörtyol Jandarma Özal Harekat Tabur Komutanlığında tim komutanı olarak görev yaptığını, sorulması üzerine, biri binbaşı diğer ikisi teğmen ve üsteğmen olan üç askerin şehit olduğu olaydan önce bölge komutanının başkanlığında bir toplantı yapılmadığını, kendisinin tim komutanı olup üst rütbedekilerin toplantı yapıp yapmadıklarını bilmediğini,
Tanık ...; 2012 yılında Dörtyol'da özel harekat tim komutanı olduğunu, terör örgütü ile yapılan operasyonda askerlerin şehit olduğunu, tim olarak operasyona hazır vaziyette beklediklerini, olayın oluşunu görmediğini, bu operasyondan sonra Dörtyol Cumhuriyet savcısının katıldıkları bazı operasyonlarla ilgili bilgi almak için çağırdığını, operasyondan sonra olay yerinde bir kısım silah ve mühimmat bulunduğundan bunları kendilerinin bulup bulmadığını sorduğunu, operasyonda olduğunu ancak o mühimmatı kendisinin bulmadığını söylediğini, sorulması üzerine, operasyonun planlamasını üst komutanların yaptığını, o tarihte verilen emirleri yerine getirdiğini,
Tanık ...; o tarihte Hatay TEM Şube Müdürü olduğunu, üç subayın şehit olduğu operasyonla ilgili tüm planlamaların üst makamlar ve valilikçe yapıldığını, ast makamlarla da gerekli koordine ve toplantılar yapılarak icra edildiğini, birlik komutanları ile yapılan toplantıya kendisinin de katıldığını, alınan duyum ve yapılan teknik kestirmeler üzerine o dönem üç ya da dört adet örgüt mensubunun verdiği bilgi çerçevesinde ast makamla yani operasyonu icra edecek birlikler ve tim komutanı dahil bölük komutanları da katılmak suretiyle operasyonun planlamasıyla ilgili ince ayrıntılara ilişkin toplantı yapıldığını, orada kararlar alındığını, bu kararların operasyonda uygulandığını, planlarda herhangi bir kusur olmadığını, fakat üç subayın şehit olduğunu, bu olaydan dolayı idari tahkikat geçirdiğini, sorulması üzerine, operasyondan önce yer gösterme işlemine yakalanan teröristlerden katılan olmadığını, kendisinin operasyona çıkmadığını, arama ekibine de katılmadığını, operasyonu planlayanların böyle bir operasyonun her şeye rağmen yapılması, bulunan mühimmatın olay yerine konulması, operasyona gerekçe olunması şeklinde komutanlardan veya kendilerinden fikir veya yaklaşım olmadığını,
Tanık ...; o tarihte Dörtyol Özel Harekatta Tim Komutanı olduğunu, şehit Aytaç üsteğmenin ise bölük komutanı olup onun bölüğünde Tim Komutanı olarak görev yaptığını, sanık ...'a olayla ilgili ifade verdiğini, operasyona kendisiyle birlikte jandarma özel harekat taburundan yaklaşık 8 tim bir de Dörtyol'da konuşlanan Jandarma Komando Taburundan 8 ya da 10 timinin katıldığını, büyük çaplı üç gün süren bir operasyon olduğunu, ayrıca Polis Özel Harekat Ekiplerinin de olduğunu, ilk gece Bülke Yaylası Mevkiine kadar ilerlediklerini, akşam orada kalıp sabahı beklediklerini, sorulması üzerine ..., ... ve ...’nun da operasyona katıldıklarını, ...’in kendisinin tabur komutanı olup o dönem binbaşı olduğunu, onun olduğu yere 20 metre mesafede de onun yanındaki timlerle beraber kendisinin de mevzide olduğunu, üç askerin şehit edilmesinde kusurlarının olduğunu düşünmediğini, bazı şanssızlıkların olduğunu, gece kendilerini almalarından bir iki saat sonra, saat 24.00 gibi At Kayası Mevkiinde yerlerini aldıklarını, temas araması için sabah aydınlanmayı bekleyecekleri bölgeye kadar geldiklerini, gece saat 2-3 civarında Polis Özel Harekat ekiplerinin iki-üç tane zırhlı araçla kendilerinin olduğu bölgeye kadar geldiklerini, yaklaşık 8-10 saatlik yaya intikal ile gittikleri mesafeye zırhlı araçlarıyla geldiklerinden deşifre olduklarını, projektör yaktıklarından sitem ettiklerini, sabah hava aydınlandığında yine sessiz bir şekilde sızma harekatı ile dere yataklarına iki timin temas aramasına gireceğini, diğer timlerden çelik yelek takviyesi de yaptıklarını, karargahta yaptıkları planlamaya uygun olarak o aşamaya kadar ilerlerken bir su deposunun kapağı açılıp kapatıldığı için çok ses yapıldığını, polis zırhlılarının da oraya kadar geldiklerini, operasyon planlamasında yerlerinin aslında orası olmadığını, Polis Özel Harekatın zırhlı aracı ile gelen personelin gürültü yapması, projektör yakmasının deşifre olmalarına neden olduğunu, yaklaşık 45 dakika sonra da olayın olduğunu, ...’in o zaman İl Jandarma Komutan Yardımcısı olduğunu, aracın içinde onun da olduğunu sonradan öğrendiğini, temas aramasına başlamadan önce önlerinden bir Cobra aracı geçtiğini, Cobra aracı gittikten sonra telsiz muhaberesi başlayıp İl Jandarma Komutanının ... Albaya çağrı yapıp geri dönsün dediğini, arabayla yaylayı görene kadar gitmek istenirse Islahiye’ye kadar gitmeleri gerekeceğini, çünkü Bülke Yaylası’nın yolun batısında, sol tarafı ağaçlarla örtülü üç dört haneli bir yayla olup bu yaylada tek bir kişinin yaşadığını, Cobra aracının şoförünün orayı görmediğini, arazi engebeli olduğundan telsiz irtibatı sağlamaya çalıştıklarını, çağrıyı aldıklarını, tekrar İl Jandarma Komutanının katılan ...'a çağrı yaptığını, katılan ... ve kendisinin olduğu yerin askerlerin şehit olduğu yerin iki yakasındaki tepe olduğunu, kendisinin bir tepede, karşı tepede ise katılan ...'ın timlerinin olduğunu, katılan ...'ın da kendilerine çağrı yaptığını, yola daha yakın oldukları için bulundukları yere kadar yolun emniyetli olduğunu, sonrasının ise emniyetsiz olduğunu, kendilerinden daha ileri o aracın geçmesi hâlinde emniyetsiz bölgeye geçmiş olacağını, yola inip durdurmaları gerektiğini söylediğini, telsiz çağrısını duyar duymaz Aytaç Üsteğmen'in silahını alıp hızlı bir şekilde aracı kaçırmamak için yola hareketlendiğini, onun arkasından yalnız gitmesin diye kendisinin yola indiğini, Ahmet teğmenin ilk etapta gelmeyeceğini söylediğini, yola inip aracı durdurduklarını, aracın geri geri ağaçların arasına park ettiğini, Ahmet Teğmen'in sonra fikir değiştirip yanlarına geldiğini, tekrar Cobranın içindekilerle Cobranın koduyla araç telsiziyle çağrıda bulunduklarını, tam bir irtibat sağlanamadığını, o esnada teröristlerin atışına maruz kaldıklarını, kıdemli Başçavuş katılan ...’nın orada olduğunu, üsteğmen ...’ın olmadığını, katılan ...’ın Erhan Binbaşı ile beraber onun şehit olduğu yerde olduğunu, oraya kadar geldiğini, yola inip onları durdurduklarını, araçtan inenlerin Erhan Binbaşı, katılan ..., Ender ve Tahsin olduğunu, ...’ı operasyonda hiç görmediğini, şahsın taktik komuta yerinin İl Jandarma Komutanının durduğu yer olan Bülke Yaylası olduğunu, orada olup olmadığını bilmediğini, onların Erhan binbaşı ile geldiklerini, bir kusurlarının olmadığını, boş kovanlar ile kendilerinin bulunduğu yerin çok yakın olup 15-17 metre mesafe olduğunu, ormanın çok sık olmasından dolayı teröristleri görmediklerini,
Tanık ...; İstihbarat Grup Komutanlığında görevli olup görevi gereği zaman zaman Karadeniz Bölgesine, Amanoslar civarına unsur gönderdiğini, kendisinin de o gün operasyonda görevli olduğunu, operasyona İl Jandarma Komutanının katıldığını, bir gün öncesinde bölge komutanının koordinasyon toplantısında Mersin’de ele geçirilen bir teröristin ifadesine dayalı olarak planlamalar yapıldığını, plan gereği operasyonda olup kimsenin bir kusurunun bulunmadığını, üsteğmen ...’ın operasyonda yer aldığını, katılan ...'ın İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli olduğunu, sabah saat 5’te devre arkadaşı olan Erhan Dikmen ile beraber olduklarını, aynı araca bindiklerini, İl Jandarma Komutanının, İstihbarat Şube Müdürüyle beraber aynı araca bindiklerini, kendisinin de katılan ... ile beraber zırhlı araca bindiğini, operasyona sabah saat 5’te başladıklarını, bölgeye giderken İl Jandarma Komutanının bulunduğu sivil aracın önden gittiğini, kendilerinin Cobrayla arkadan gittiklerini, pikapın olay bölgesine yakın bir bölgeye geldiğinde tali bir yola girdiğini, bunu Cobra şoförü görmediğinden takip edemediğini, biraz ileriye doğru çıktığında telsizle anons edilince Cobranın geriye döndüğünü, bu esnada olayın yaşandığını, İl Jandarma Komutan Yardımcısı Cihaner Yarbayla birlikte beraber zırhlı aracın arkasında olduğunu, gittiklerinde şehitlerden bir tanesini olay yerinden alıp tekrar Dörtyol'a döndüklerini, ...’ın da o zaman Erhan Dikmen’in bulunduğu pikabın içerisinde olduğunu, şehit verilen noktadan daha gerideki pikabın saptığı noktada İl Jandarma Komutanı, Erhan Dikmen ve ...’ın aynı noktada olduklarını,
Tanık ...; o sıralar Diyarbakır İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde jandarma astsubay olduğunu, operasyonda kardeşinin şehit olduğunu, JÖH Bölüğünden sığınak olduğu söylenen yere operasyon yapacaklarını, alay komutanları katılan ... ormanda kaybolunca telsizin çekmediğini, JÖH Bölüğünün yukarıdaki bölük olup; "Aşağıya yola inin, ileri gitmesin veya gördüğünüzde birliğe geri dönmesini sağlayın." talimatı verilerek kardeşinin ve diğer iki şehitin yanlarındaki ekip ile birlikte indiklerini, teröristlerin 18 metre arkadan pusuya düşürdüklerini, kendisinin de istihbaratçı olduğunu, olayda ihmal olduğundan babasıyla şikâyetçi olup sanık ...’a ifade verdiğini, sanığın tanığınız var mı diye sorunca o ekibin içinde olan bir tanığı getirdiğini, onun gizli tanık olarak ifade verdiğini, annesi ve babası üzülünce şikâyetten vazgeçtiğini, kendisinin de askeriyeden istifa edip sivilde çalıştığını, sorulması üzerine, sanık ...’ın o zamanki askerleri, komutanları kusurlu gösterdiğine şahit olmadığını,
Tanık ...; 16.04.2009 tarihinde Hatay Dötyol Jandarma Özel Hareket Taburunda göreve başladığını, 2012 yılı Eylül ayına kadar burada zırhlı araç şoförlüğü yaptığını, ...’in Bülke Yaylasına gideceklerini söyleyince ... Yarbay, Adnan Binbaşı, silahçı ... Uzman ve ismini bilmediği istihbarat şubeden iki personel ile birlikte yola çıktıklarını, konvoy hâlinde gittiklerini, en önde İstihbarat Şubenin sivil aracı, onun arkasında kullandığı Cobra zırhlı araç, arkasında da diğer istihbarat aracının olduğunu, yaklaşık 40-45 dakika sonra PÖH timlerinin bulunduğu noktaya geldiklerini ve durduklarını, arkadaki istihbarat aracında gelen İl Jandarma Komutanı ve diğer personeli beklerken katılan ...'un İl Jandarma Komutanının işaret ettiğini ve ilerlemesini söylediğini, öndeki istihbarat aracının gözden kaybolduğunu, yola devam edip yaklaşık beş dakika ilerlediklerini, daha sonra ...'un dönmesini emrettiğini, yolun buna müsait olmadığını, dönebilecek bir yerden geri döndüğünü ancak o bölgede telsizin net çekmediğini ve araç içindeki telsizin de bozuk olduğunu, olay yerine yaklaşırken telsizden bütün timlere yaralı anonsunun geldiğini, olay yerine geldiklerinde, J. Teğmen Ahmet Tarım’ın yaralı hâlde yerde yattığını, onu araca alıp hemen götürdüklerini, diğer yaralıları görmediğini, pikap ve ambulans ile hastaneye götürdüklerini duyduğunu, aynı ekibin kullandığı Cobra isimli zırhlı araçla olay yerine geri döndüklerini, olay yerinde PÖH'lerin olduğunu, araçtan inip ateşin nereden açıldığı konusunda arazide incelemede bulunduklarını,
Tanık ...; operasyon olduğu sırada taburda ihtiyat görevinde olduğunu, Hatay Dörtyol'un Bülke Yaylasındaki operasyonu polis özel harekât ve jandarma özel harekâtın ortak yaptığını, operasyonun İl Jandarma Komutanı ve Emniyet Müdürlüğü ile birlikte Valilik oluruyla icra edildiğini, bir terörist tarafından mühimmatların yerinin gösterilmesi için operasyon yapılacağını, savcılık tarafından mevsimsel olarak yapraklar açtığı için operasyonun tehlikeli ve teröristin kaçma şüphesi olabileceği için yer göstermesine izin verilmediğini, teröristin yer göstermediği için operasyonun iptal edilmesi gerekirken iptal edilmediğini,
Tanık ...; o tarihte özel harekâtta komando bölük komutanı olduğunu, operasyona bizzat katıldığını, operasyona katılmadan önce Mersin'de yakalanan bir teröristin mühimmatın yerini göstereceğinin söylendiğini, olay yerine teröristle birlikte gidip mühimmatı çıkartacaklarını, operasyonun planlandığını, sonrasında teröristin gelmeyeceğinin, savcılık tarafından izin verilmediğinin söylendiğini, bu operasyon sonucunda üç arkadaşının şehit olduğunu,
Tanık ...; operasyonda saat 08.00-16.00 saatleri arasında Dörtyol Ana Üs Bölgesinde vardiya subayı olarak görevli olduğunu, ayrıca olay anında da nöbetçi amir olduğunu, 15.05.2012 tarihinde saat 20.00'den itibaren önce komando taburunu daha sonra da JÖH Taburunu araç inme noktasına kadar bırakıp geri döndüğünü, birliklerin zamanında yerlerini alıp almadığını o anda vardiya subayı olmadığı için bilmediğini, 16.05.2012 tarihinde nöbetçi amir olup aynı zamanda saat 08.00-16.00 arasında da TKY vardiya subayı olarak faaliyetleri TKY'den uydu telefonu aracılığıyla takip ettiğini, operasyon süresince genel olarak bir rütbeli personelin telsizin başında durduğunu ve takip ettiğini, söz konusu faaliyette telsiz çekmediği için genellikle uydu telefonunu kullandıklarını, uygun zamanlarda arazideki birliklerin kendilerini arayıp bilgilendirdiklerini, aynı gün saat 00.15 sıralarında ... Yarbay’ın arayarak Jandarma Komutanını sorduktan sonra arazinin görüş mesafesinin kısıtlı olması sebebiyle planlanan noktaya gidemeyeceklerini, bu nedenle At kayası Mevkiinde konuşlanmalarının uygun olacağını teklif ettiğini, bunu ...'a söylediğini, onun da İl Jandarma Komutanını arayarak olurunu aldığını, sonucunu JÖH Tabur Komutanına bildirdiğini,
Tanık ...; 2012 yılında Dörtyol ilçesinde gönüllü korucu olarak çalıştığını, ele geçirilen PKK terör örgütü üyesinin Bülke Yaylasında yer göstermesine sanık ...’ın izin vermediğini, Bülke Yaylasında göreve katılan ... ile bütün bir TİM ile birlikte çıktıklarını, geceyi Bülke Yaylasında Atkaya Bölgesinde geçirdiklerini, ertesi gün silah sesi duyduklarını, bir yaralı olduğunun söylendiğini, katılan ... ile birlikte derhal oraya doğru hareket ettiklerini, gittiklerinde üç askerin şehit olduğunu öğrendiklerini, battaniyeye sarılı silahlara ilişkin bir görgüsünün olmadığını, geceleyin yanlışlıkla Polis Özel Hareket TİM'ine ait iki tane zırhlı aracın Toftak Yaylasına doğru gittiklerini, yanlış gittiklerini anlayınca geri döndüklerini duyduğunu, sabah saatlerinde bir Cobra aracın geçtiğini, bu araca telsizle ulaşamayınca aracı geri gönderin diye haber geçildiğini, bu aracın kendilerini geçtiği için sonrasında istihbaratçıların gönderildiğini, istihbaratçıların bu araca ulaştıklarını, Atkaya Mevkiinden geçerken yani geri dönerken şehit olan üsteğmenin; "Yola inin o aracı Bülke Yaylasına gönderin." dediği o anda silah sesinin geldiğini, sonrasında yaralı olduğu söylenince katılan ... ile birlikte koştuğunu, olay yerinde yaklaşık 15-20 adet boş kovan bulduklarını, seri atış yapılıp yaklaşık beş saniye sürdüğünü, kendilerinin ateş etmediklerini çünkü rahatlıkla görebildikleri bir bölge olmadığını,
Tanık ...; Hatay'da unsur komutanı olarak görev yaptığını, olay tarihinde Bülke Yaylasının üstünde bir yere konuşlandıklarını, operasyonda bölük komutanı ve tabur komutanının olduğunu, kendilerine bildirilen asıl operasyon yerinin konuşlandıkları yerden daha ileri bir yer olduğunu, sabah saat 05.00-06.00 sularında yerlerini aldıklarını, önlerinden geçen Cobra aracı tam olarak göremediğini, operasyon sırasında bulundukları mevkiden aracın gelip geçmesinin kendilerini ifşa etmesi anlamına gelebileceğini, aracın içinde katılan ...'un olduğunun söylendiğini, onun Bülke Yaylasında olmasının gerektiğini, o sırada alay komutanının yaylaya geldiği ve katılan ...'un yolunu kaybettiği bilgisine ulaşıldığını, operasyonu alay komutanının planladığını, istihbarat birimine ait bir aracın Cobra aracını Bülke Yaylasına götürmesi için görevlendirildiğinin söylendiğini, İl Jandarma Komutanının tabur komutanını telsizle arayarak; "Bulundukları istikamete gelen aracı ileriye doğru hareket ettirmeyin ve geri dönmesini sağlayın." emrini verdiğini, istihbaratçılar geldiğinde pozisyon gereği onların bulunduğu yeri tam olarak görmediğini, sonrasını görmediğini fakat silah seslerini duyduğunu, iki farklı silahtan ses duyduğunu, muhtemelen birinin kalaşnikof diğerinin M-16 tüfek olduğunu, 8-10 saniye içinde olayın olduğunu, yaralı askerleri hastaneye götürmek için Cobra araca ve istihbaratçıların aracına bindirdiklerini, Bülke Yaylasına gelmeden askerlerin ölüm haberlerini aldıklarını,
Tanık ...; Hatay Dörtyol'da Özel Harekat Tabur Komutanlığında jandarma uzman çavuş olarak görev yaptığı sırada ... ile operasyonlara katıldıklarını, katıldığı operasyonlarda mühimmat bulunmadığı hâlde bulunmuş gibi işlem yapıldığını hatırlamadığını, buna ilişkin dedikodu duyduğunu,
Tanık ...; olay tarihinde Hatay Dörtyol'da Özel Hareket Tabur Komutanlığında 3. Bölük 3. Timde jandarma uzman çavuş olup arazi arama faaliyeti için görevlendirildiklerini, gece saatlerinde yola çıkıp emniyet amaçlı yerlerini aldıklarını, sabaha karşı alayın istihbarat şubesinden ekiplerin geldiğini, bu kişiler ile yol araması yaparken kendilerinin tepede arazi araması yaptıklarını, arazi aramasında sonradan gelen ekiplerin battaniyeye sarılı silah bulduklarını birliğine döndükten sonra duyduğunu, ne silahı ne de battaniyeye sarılı bir şey gördüğünü,
Tanık ...; katılanların olay tarihinde amirleri konumunda olan kişiler olup onlar hakkındaki soruşturmaların haksız olduğunu düşündüğünü, tabur komutanı olan katılan ...’in operasyon esnasında yanında olduğunu, bir ihmal olsa bilgisi ve görgüsünün olacağını,
Tanık ...; katılan ...’in tabur komutanı olduğunu, Dörtyol Özel Harekat Tabur Komutanlığında uzman çavuş olarak görev yaptığı esnada katıldığı operasyonda çevre emniyetini alan ekip içerisinde görev aldığını, birkaç tim ile birlikte güvenlik önlemlerini aldıklarını, istihbaratçıların da olduğunu, burada battaniyeye sarılı vaziyette silah bulunduğu şeklinde söylentiler duyduğunu ancak görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını, tabura döndüklerinde; "İstihbaratçıların kendileri gömüp kendileri buldular." şeklinde dedikoduların olduğunu, operasyonda güvenliği sağladıkları esnada beyaz Şahin marka bir aracın operasyon bölgesine geldiğini, bu araçtan silah çıkarıldığını görmediğini, bu kişinin alay komutanı ile görüşerek olay yerinden ayrıldığını, görüşme esnasında yanlarında Hatay Jandarma İstihbarattan sivil personellerin de olduğunu, 45-50 dakika sonra bu kişinin aracı ile tek başına inip alay komutanı ile bir şeyler konuştuğunu, operasyon kapsamında silah bulunduğunu telsizden duyduğunu,
Tanık ...; Bayram Daimi isimli teröristin aylar öncesi cezaevinden verdiği dilekçesine istinaden At Kayası Mevkiinde icra edilecek arama faaliyetinin yol emniyetinin sağlanması amacıyla Bülke Yaylasında görevlendirildiğini, iki timin Bülke Yaylası bölgesinde, üç timin de Bülke Yaylası ile Kuzuculu Beldesi arasında belirtilen zamanda tertiplendiğini, kendisinin iki timle beraber Bülke Yaylasındaki Küçük Külak Tepe eteğinde tertiplendiğini, operasyon öncesinde katılan ... komutasında JÖH, TEM personelinin katılımıyla koordinasyon toplantısı icra edildiğini, ayrıca operasyona çıkmadan önce Jandarma Bölge Komutanının birim komutanı seviyesinde harekat merkezinde de toplanarak bilgilendirdiğini, bu esnada arazideki birliklere pusu atılabileceğinin vurgulandığını, 17.05.2012 tarihinde saat 06.30 sıralarında bir Cobra aracının önündeki yoldan At Kayası Mevkiine doğru intikal ettiğini gördüğünü, İl Jandarma Komutanının telsizle ... Yarbaya Cobra aracın geri çevrilmesini söylediğini, bir müddet sonra istihbarat aracının aynı güzergaha gittiğini gördüğünü, yaklaşık bir saat kadar sonra At Kayası Mevkiinden seri hâlde silah sesleri duyduğunu, olay yeri ile kendisinin bulunduğu nokta arasının yaklaşık 3 km olduğunu, silah seslerini İl Jandarma Komutanına telsizle bildirdiğini, kendisi ve birliğinin başlangıçta tertiplendikleri yerde aynı gün saat 19.00'a kadar kaldıklarını ve sonrasında yaya olarak intikal ettiklerini,
Tanık ...; 17.05.2012 tarihinde görev yaptığı Hatay İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde operasyon yapıldığını, sanık ...'ın komutanlar hakkında yürüttüğü soruşturmayla ilgili gizli tanık aradığını, hatta Dörtyol ilçesi Kuzuculu Beldesinde ikamet eden ... isimli şahsı gönderdiği ekip ile Adana'ya çağırarak gizli tanık yaptığını bildiğini, sanığın bu ve bunun gibi birkaç olayda Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetini hedef almak suretiyle yıpratmak maksadıyla bu tür soruşturmalar açtığını, o tarihte Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü B Faaliyetler unsurunda görevli istihbarat astsubayı olduğunu, Dörtyol ilçesinde 2010 yılında dört polis memurunun şehit edilmesi olayını da aynı gerekçelerle Jandarmanın üzerine yıkmaya çalıştığını, olay 2010 yılında olmasına rağmen 2014 yılında silahlı terör örgütüne yardım yataklık ettikleri gerekçesi ile kendisi gibi üç dört jandarma personeli hakkında iletişimin tespitinin yapıldığını, herhangi bir suç unsuru bulunmadığını,
Tanık ...; operasyon sırasında uzman çavuş olup gözcülük yaptığını, herhangi bir şeyin gömüldüğünü veya bulunduğunu görmediğini,
Tanık ...; olayın gerçekleştiği tarihte Hatay Dörtyol Özel Harekat Tabur Komutanlığında uzman çavuş olarak görev yapmadığını, olay günü Tarkan Başçavuş ile birlikte bir operasyona çıktıklarını, daha sonra Hatay Jandarma İstihbarattan görevlilerin eşlik ettiğini, istihbaratçılar ile birlikte yarım saat yürüdükten sonra dere yatağına inen bir grubun battaniyeyle geri çıktığını, battaniyenin içerisinde hatırladığı kadarıyla 2 adet M16 silah ve şarjörler olduğunu, el bombası olduğunu görmediğini, daha sonra el bombası vardı diye söylendiğini ve istihbaratçıların elinde el bombasını gördüğünü, ancak battaniyenin içinden çıkarılmadığını, daha sonra operasyonu tamamlayıp dönüş yoluna çıktıklarını, jandarma istihbarat görevlilerinin olağan usüle göre mayın taraması yapmadan ve gerekli tedbirleri almadan operasyon bölgesine girdiklerini, bu durumdan kuşkulandıklarını, söz konusu battaniyenin jandarmaya ait olmadığını, tabura dönerken artık gece olduğunu, silahların kendileriyle birlikte getirilip getirilmediğini görmediğini, gömdüklerinde de silahları herhangi bir şekilde birliğin içerisinde ya da binalarda görmediğini, tahminine göre silahların istihbaratçılarda kaldığını,
Tanık ...; olay tarihinde Dörtyol Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığını, o yıllarda CMK'nın 250. maddesi kapsamında terör suçları yönünden Adana Adliyesine bağlı olduklarını, hem kanun gereği hem de Adana CMK'nın 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet savcılarının vermiş olduğu talimat gereği olarak yargı çevrelerinde gerçekleşen terör olaylarıyla alakalı derhal Adana CMK'nın 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet savcısını arayıp ona bilgi verdiklerini, onun talimatları doğrultusunda soruşturma evrakına ya hiç işlem yapmaksızın ya da verilen talimat doğrultusunda yapılmasını istediği soruşturma işlemlerini gerçekleştirdiklerini, daha sonra dosyayı Adana'ya gönderdiklerini, olay olduğunda derhal ilgili Adana terör savcısını arayıp bilgilendirdiklerini, verdiği talimatlar doğrultusunda işlemleri gerçekleştirdiklerini, bu olay nedeniyle Adana CMK'nın 250. maddesi ile görevli ve yetkili üç Cumhuriyet savcısının Dörtyol'a gelip bahsi geçen terör olayıyla ilgili ifade aldıklarını,
Tanık ...; Dörtyol ilçesine bağlı Altınçağ Mahallesinde oturduğunu, Dörtyol ilçesine bağlı Bülke Yaylasında çadırda kaldığını, jandarmaya bazı konularda yardımcı olduğunu, kendisinin çadırında yapılan operasyonları komuta ettiklerini, 07.05.2012 tarihinde Amanos kırsalında yapılan ve üç askerin şehit edilmesinde de çadırının komuta merkezi olarak kullanılacağını, katılan ... gelmeden 20-25 dakika önce arayıp birazdan geleceklerini söylediğini, bir gün önce yine bir hareketlilik olduğunu sezmesi üzerine asker olduğunu anladığı şahısların yakınına gidip selam verdiğini, o sırada bir operasyon olacağını katılan ...’dan öğrenmediğini, Adana Cumhuriyet savcısının ifade sırasında operasyon hakkında sorular sorduğunu, özellikle operasyon sırasında neler olduğunu sorup katılan ...'nın kendisini arayıp haber vermesi ve ondan aldığı bilgiyi teröristlere verip vermediği üzerinde durduğunu, bu iddiayı kabul etmediğini, özellikle bir komutan ismi verip yönlendirmeli soru sormadığını, olay sırasında gördüklerini anlattığını, hatta çadırına doğru dönmesi gerekirken dönmeyip ilerleyen Shortland'ın arkasından gidecek askerlere; "Akkaya'yı geçmeyin tehlikeli." dediğini ifade sırasında söylediğini, hatta katılan ...'nun; "...'ın dediğini yapın, ... doğru söylüyor." şeklindeki askerlere olan söylemini de anlattığını,
Tanık ...; her iki operasyonda da bulunduğunu, o tarihte 3. Bölük 1. Timde görevli olduğunu, katılan ...'in komutasındaki operasyonda iki silahı Amanos kırsalında bulunduktan sonra gördüğünü, birinin kaleşnikof olduğunu, öbürünü hatırlamadığını, mühimmatın ele geçip geçmediğini hatırlamadığını, bu silahları Hatay Jandarma İstihbarattan gelen görevlilerin bulduğunu, bahsettiği bu olayın Tarkan Başçavuşun da adının geçtiği buluntu silah olayı olmadığını, daha sonraki operasyonda bulunan silahları gördüğünü, Tarkan Başçavuşun bağırıp tepki gösterdiğini ve bulunan silahların sarılı olduğu battaniyede genel komutanlığın etiketi olduğunu, battaniyenin genel komutanlığa ait olduğu yönünde bir söylenti duyduğunu, genel komutanlığa ait battaniyeye sarılı silahların bulunması olayında istihbaratçıların güldüklerini, "Mecbur kaldık." yönünde söz söylediklerine şahit olmadığını, o sırada emniyet timi olarak civarda olduklarını, operasyon bölgesine beyaz renk Şahin marka aracın geldiğini, araçtan sivil bir şahsın indiğini, şahsın aracından silah çıkardığını görmediğini, bu şahsın istihbaratçılar ve alay komutanının bulunduğu toplulukla görüştüğünü, fakat ne konuştuklarını bilmediğini, daha sonra istihbaratçıların kamera ile silahları çektiğini, alay komutanının katılan ... ile cep telefonuyla görüştüğüne tanık olmadığını, üç subayın şehit olduğu operasyonda olmadığını, Kuzuculu'ya kadar araç komutanı olarak personeli bırakıp geri taburuna döndüğünü,
Tanık ...; 17.05.2012 tarihinde saat 05.00 sıralarında iki adet sivil görünümlü askeri araç ve bir adet Cobra araç ile birlikte Dörtyol Ana Üs Bölgesinden hareket ettiklerini, Murat Uzmanın şoförlüğündeki sivil araçta İl Jandarma Komutanı ... ve Binbaşı Erhan Dikmen ile birlikte bulunduğunu, en öndeki sivil araçta katılan ..., Ender ve Tahsin Uzmanın olduğunu, ortada bulunan Cobra aracında ise katılan ..., Seyfettin, OYİ Tim Komutanı Adnan Binbaşının olduğunu, 50 metre aralıklarla bulundukları araç en arkada olacak şekilde Bülke Yaylasına doğru yola çıktıklarını, saat 06.30 sıralarında Bülke Yaylasının girişine geldiklerinde beş altı araçlık PÖH timlerini gördüklerini, bulunduğu aracın durduğunu, yaklaşık 50 metre önlerindeki Cobra’nın da durduğunu, İl Jandarma Komutanları ile beraber araçtan inerek PÖH'lerle yaklaşık 5-6 dakika görüştüklerini, İl Jandarma Komutanının Cobra aracına ileriye doğru gidin işareti yaptığını, koordinasyon toplantısında; İl Jandarma Komutanı dahil olmak üzere toplam üç aracın içinde bulunanların Bülke Yaylasından yani PÖH'leri gördükleri noktadan yaklaşık 250 metre kadar uzaklıkta bulunan ve Komünist ... olarak tanınan şahsın evinin yakınında taktik komuta yerinde bulunması gerektiğini, bu nedenle İl Jandarma Komutanının ileriye doğru işaret etmesinden Cobra aracının gittiğini zannettiğini, kararlaştırdıkları noktaya geldiklerinde ne Cobra ne de diğer sivil aracın olduğunu, ... isimli şahsa nerede olduklarını sorduklarında; "Galiba Cobra yan yoldan saptı, sizinkiler de onu çevirmeye gitti." dediğini, İl Jandarma Komutanının kendisine; "Gidin alın gelin." şeklinde emir verdiğini, yanına Murat uzmanı alarak peşlerinden gittiğini, 3-4 dakika sonra diğer araç ile karşılaştığını, onlara; "Döndürdünüz mü?" anlamına gelecek şekilde işaret yaptığını, evet anlamında kafa salladıklarından aracı geri döndürerek söz konusu noktaya gittiğini, diğer araca; "Cobra'yı gördünüz mü?" diye sorduklarında araçtakilerin görmediklerini, peşinden At Kayası Mevkiine kadar gittiklerini ancak göremedikleri için geri döndüklerini beyan ettiklerini, arada İl Jandarma Komutanının JÖH Tabur Komutanı ve Komando Tabur Komutanına, Cobra aracında bulunan katılan ...'un Bülke Yaylasını geçtiğini ve geri dönmesi konusunda çağrı yapmalarını telsiz ile bildirdiğini, İl Jandarma Komutanının At Kayasında bulunan timlerle koordine etmelerini ve Cobra aracını karşılamak maksadıyla oraya gitmelerini ve orayı geçmemelerini emrettiğini, bunun üzerine Şube Müdürü, katılan ..., Ender ve Tahsin Uzmanın birlikte sivil araçla hareket ettiklerini, kendisi ve diğer arkadaşlarının İl Jandarma Komutanı ile birlikte kaldıklarını, saat 07.40 sıralarında beklerken silah sesleri duyduklarını, bulundukları yerden yaklaşık 4-5 km mesafede bulunan At Kayası Mevkiinde tertiplenmiş olan birlik personelinden birisinin telsizden; "Üzerimize ateş açıyorlar." demesi üzerine olaya müdahale etmek amacıyla İl Jandarma Komutanının; "Yaralılar var, derhâl 300 metre aşağıda bulunan PÖH'ün Cobrasını al, buraya getir." diye emir verdiğini, PÖH Şube Müdürünü ve yanındaki 5-6 polis memurunu da alarak Cobra aracına binerek olay bölgesine hareket ettiğini, yaklaşık 3 km ilerledikten sonra Erhan Binbaşı ile Aytaç Üsteğmenin bulunduğu sivil araç ile karşılaştıklarını, katılan ...'un bulunduğu Cobra araca yaralı olan bir personeli aldıklarını, JÖH Tabur Komutanı katılan ...’ın da orada olduğunu, durum değerlendirmesi yaptıklarını, ateş altına alacakları yerleri kararlaştırdıklarını, Panzer ve Shorland'ın geldiğini, içinde bulunduğu Cobra ve diğer polis araçlarından ateş atılan muhtemel istikametlere yoğun bir atış yapıldığını, JÖH Taburu ve beraberindeki 5-6 kişinin yanı sıra, PÖH Şube Müdürü ve Gök Kadir ile birlikte atışın yapıldığı muhtemel yeri bulmak maksadıyla yaya olarak çevreye göz attıklarını, alt tarafın tamamen sarp ve sık ormanlık olduğunu, teröristlere ait olduğunu değerlendirdikleri boş kovanlar ve iki kişiye ait olabileceğini düşündükleri ayak izlerini gördüklerini, bunun üzerine Cobraların dere yatağını ve muhtemel kaçış istikametini görebilecek şekilde ilerlediklerini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; olay tarihinde Adana’da özel yetkili Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, HSK'nın soruşturma izni kararına yaptığı itirazla ilgili cevap verilmemesinin Anayasa'ya ve Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na aykırı olduğunu, bu olaydan önce IŞİD ve EL KAİDE örgütlerine eleman ve silah temin eden bir kaç kişi ile ilgili farklı dosyada Hatay Terör Şube Müdürlüğü ile istişare ederek bu şahıslar hakkında soruşturma başlattığını, hem iletişimin tespiti hem de fiziki takip yapıldığını, bu takip sırasında 07.11.2013 tarihinden iki gün önce takip yaptıkları şahıslardan birisinin ciddi bir patlama ya da Reyhanlı patlaması benzeri saldırı yapma ihtimalinin olduğunu belirtip talimat istediklerini, şahısların tespit edilmesi ve derhâl müdahale edilmesi talimatı verdiğini, olay yerinin Adana Sanayisi olduğunu söyleyince Adana TEM Şubesi ile irtibat kurulmasını söylediğini, olay mahallindeki şahsın tırın bağlantılı olduğu deponun tespit edildiğini, bu deponun bulunduğu yere IŞİD mensuplarının saklandığının, gece gündüz girip çıktığının tespit edildiğini, diğer dosya olan teknik takip uygulanan dosyanın zarar görmeyeceği şekilde operasyon yapmalarını söylediğini, bunun üzerine olay yeri Adana olduğu için diğer dosyaya hiç müdahale etmeden doğrudan Adana Emniyet Müdürlüğü üzerinden operasyon yapıldığını, böylece talimatı doğrultusunda Hatay'da devam eden IŞİD terör dosyasındaki teknik takibin deşifre olmasının engellenmesinin amaçlandığını, arama sonrasında depoda, yükleme yapılan tırda terör örgütüne götürülmek üzere hazırlanan füze ve roket başlıklarının bulunduğunu, işlem sırasında kendisinin başka operasyonu olduğu için doğrudan dahil olmayıp nöbetçi savcının operasyon kısmını ve tutuklamaları yürütüp tüm delilleri tespit ettiğini, dosyanın kendisine bir hafta sonra gönderildiğini, konu hakkında bir hafta içinde Hatay Terör Müdürlüğü üzerinden bilgi verildiğini, dosyada şüphelilerin Konya’dan ve başka yerlerden füze başlıklarını temin etme konusunda üretim yaptırdıkları ve bunu belirli aralıklarla Hatay'da Reyhanlı Bükülmez köyündeki karakol noktasında IŞİD ve EL NUSRA terör örgütlerine teslim ettiklerini itirafta bulunmaları sonucu anladığını, tır şoförünün bu işleri para karşılığı yaptıranın ... ... olduğunu, onun da devlet içerisinde birileri ile irtibatta olduğunu söylediğini, bu kişi tarafından MİT personeli olduğu sonradan anlaşılan şahsın cep telefon numarasının verildiğini söylediğinden soruşturmanın genişletilmesini, özellikle 505’li numara ile bir suç örgütlenmesinin başı olduğunu düşündüğü birkaç kişinin dinlenmesini talep ettiğini, kolluğun 10, 15 gün sonra hazırlıkları yapıp evrakı getirdiğini, dinlemeye başlayacakları sırada bu şahsın asker veya MİT personeli olma ihtimalinden bahsettiklerini, MİT personeli olduğunu tespit etmeleri durumunda buna ilişkin tutanağı getirin ve MİT personeli ile ilgili dinleme yapılmasın dediğini, MİT'in kullandığı kayıtlı bir eleman veya kayıtsız haber kaynağı olmasının dinlemeye engel olmayacağını söylediğini, buna dair hazırlıkları yapıp herhangi bir sorun olmadığını ifade ettiklerini, teknik takibin başladığını, diğer dosyanın tutuklu kısmına yoğunlaşırken dinlemelerde ne olup bittiğini bilmediğini, 15 gün sonra o dosyayı takip eden bir komiser, bir de terör müdür vekilinin bu şahıslardan birinin MİT mensubu olabileceğinden kuşkulandıklarından bahsettiklerini, MİT mensubu ise MİT ile ondan sonra emniyet istihbarat üzerinden irtibat kurulması, eğer MİT elemanı ise dinlenebileceği, ama personelse bunun tespit edilip derhal durdurulması gerektiğini söylediğini, teknik takip yapılan şahsın yanında iki kişi ile beraber Hatay Havalimanında VIP’ten geçiş yaptığını öğrendiklerinin söylendiğini, Hatay Havalimanına gidip oradaki görevlilere sormalarını, eğer gerçekten MİT personeli ise talebinin derhal durdurulmasını ifade ettiğini, kolluğun oradaki görevlilerden bilgi aldıklarında o şahsın Dışişleri personeli olduğunun söylendiğini, MİT Adana Bölge Başkanlığından da kendi personelleri olmadığı şeklinde bilgi geldiğinden bahsettiklerini, 01.01.2014 tarihinden itibaren yani dinlemenin başladığı tarihten 25 gün sonra Hatay ile ilgili dosyaları sanık ...’ya devrettiğini, onun Gaziantep dosyalarını kendisinin aldığını, şahsın JİTEM benzeri asker kişi olacağından endişe ettiğini, çünkü devlet görevlisi olabileceğini tır sürücüsünün söylediğini, askerlerin bulunduğu ortamda rahatlıkla silah sevkiyatı yapan, silahları karakol noktasından IŞİD’e teslim eden birisinin başka bir kurumdan olma ihtimalini öngörmediğini, yine MİT'in kanunun tamamen dışında bir örgütün yanında pozisyon olabileceğini öngörmediğini, bu şahsın MİT personeli olduğunu tutuklandıktan bir yıl sonra öğrendiğini, 07 Kasım’da operasyonun yapıldığını, 3 Aralık'ta dinlemeye başlandığını, hükümetin bilgisi dahilinde yapılan bir işlem ise hükümetin bir bakanının bu olay hakkında terörle mücadele edildiğine ilişkin bir açıklama yapması gerekeceğini, MİT'in, hükümetin bilgisi dışında bunu yapmayacağına göre MİT’in legal bir iş yapıldığını belirtip tutuklamaya müdahale edilmesi gerektiğini, ilgili telefon araştırıldığında bir kadın adına olan hat olduğunu, MİT mensubunun belirsiz bir kişi üzerinden telefon numarası kullanmasını anlamadığını, böyle bir şey varsa kendi kurumuna ait telefon hattı kullanması gerekeceğini, hükümetin ya da devletin askeriyle, MİT’iyle, IŞİD, EL KAİDE gibi terör örgütleriyle ilişki içerisinde olabileceğini öngörmesinin o tarihte mümkün olmadığını, tır şoförü iki defa daha aynı tırla yük götürdüğünü söyleyince bu şahsı mahkeme kararı ile cezaevinden çıkarttığını, Emniyet ve Jandarma İstihbarat ekipleriyle bu şahsın faaliyetlerini incelettirip Reyhanlı'da kimlerle nerede buluştuğunu sorup o noktaların tamamını yer gösterme işlemi yaptırdıklarını, silahların teslim edildiği yerin karakol olmasının, hemen yanında da IŞİD'in silahlı uzun namlulu diye bilinen militanlarının olmasının bunu öngörememesine neden olduğunu, dönemin Bakanı ...'ın, Adana Emniyet Müdürlüğünün bile öngörmediği, MİT Bölge Başkanlığının böyle bir faaliyetten haberi olmadığı bir konuda kanunlar çerçevesinde görevini yapan bir Cumhuriyet savcısı olarak emrindeki bütün kolluğu kullanarak bunlarla ilgili gereğinin araştırılmasını söylediğini, bu şahsın MİT mensubu olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını, böyle bir durum olması hâlinde kendisine haber verilmesi gerektiğini, kendisinden sonra dosyanın kapatıldığını, MİT mensupları ve MİT elemanları ile ilgili soruşturma yaptığından MİT Kanunu'ndaki değişiklikten önce de MİT mensupları ile ilgili soruşturma yaptığını, böyle bir kişi için kendini riske sokmayacağını, dosyanın kendi döneminde yaklaşık 25-26 gün dinlendiğini, gerekli araştırmayı yaptığını, Adana MİT Bölge Başkanlığından araştırdıklarını, istihbaratın ciddi olup olmadığı, takip yapılıp yapılmadığını sorduklarında yapıldığının söylendiğini, HTS kayıtlarındaki adres Ankara-Yenimahalle olmakla burada bir milyon insan yaşadığını, Yenimahalle'de yaşayan herkesin MİT personeli olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kolluk görevlilerinin Hatay Havalimanından bu şahısların görüntülerini aldıkları hâlde ne oradaki yetkililerden bu şahısların kim olduğunu, ne de hangi kurumun personeli olduğunu istemediklerini, devletin kurumlarının kendisini yanıltmasının sorumluluğunun kendisine ait olamayacağını, bu şahsın MİT personeli olduğuna dair hiçbir iz olmadığını, MİT personelinin 15 günde bir yanına gelip farklı dosyalar ile ilgili bilgi verdiğinden bu olayda da yanına gelip bilgileri dahilinde yapılan bir olay olduğunu kendisine yahut emniyete söyleme imkânlarının olduğunu, bu şahsı MİT personeli olduğu için değil suç işlediği için dinlediğini, başkasının adına kayıtlı hattın vazife sırasında kullanılması normal olmadığından bu şahsın MİT mensubu olmasını öngörmesinin mümkün olmadığını, üç askerin şehit edilmesiyle ilgili terör soruşturması yaptığını, bu olay öncesinde Dörtyol Emniyet Müdürlüğünden, Tem Şubeden, dosyalar sebebiyle tanıdığı TEM görevlilerini çağırıp neler yapmaları gerektiğini izah ederek failleri araştırmalarını söylediğini, Dörtyol Cumhuriyet Başsavcısı tanık ...’ü arayıp bu operasyona katılan JÖH görevlilerinden isimlerini verdiği şahısların adliyede hazır edilmesini, tanık olarak ifadelerini alacağını söylediğini, sonrasında ifadelerini aldıklarını, olayın konusunu, ihmali ya da kastı bulunanları araştırmak amacıyla hareket ettiğini, olayın terör suçu olduğu yönünde herhangi bir tereddüt olmadığını, tanık Savaş’ın; "Soruşturmayı tamamen siz mi yapacaksınız?" dediğini, yapmaları gerekenleri tamamlamasını, en kısa zamanda soruşturma dosyasını göndermelerini söylediğini, emniyet üzerinden soruşturmaya devam ettiğini, failleri bulmaya, teröristlerin kim olduğunu araştırdığını ve üç teröristin kim olduğunu tespit ettiğini, ikisinin kırsalda çatışmalarda öldüğünü, birinin de mantar yiyerek zehirlenip öldüğünü, bir tanesinin adının... olduğunu, teröristlerle ilgili yakalama kararı bile çıkartmadığı yönündeki iddianın yersiz olduğunu, hangi teröristlerin hangi eylemlere katıldığı konusunun bilgisayarında masaüstünde fotoğrafları olup sürekli direktif verdiğini, Hasan Erdoğan isimli şahıs hakkında 20 adet dosya varsa hepsinde yakalama kararı çıkarılmasına gerek olmadığını, olayın faillerini, faillere yardım edenleri tespit etmeye çalışıp terör faaliyeti için giden ekibin bir kastı ya da ihmali var mı araştırdığını, tanık ...’e de dosyanın terör boyutuna baktığını söylediğini, katılan ...’yı dinlediğini, ...’ın ifadesini başka savcının aldığını, ifadelerini okuyunca iki ayrı ... olduğunu o zaman anladığını, operasyon bölgesine yakın bir yerde Komünist ... diye bilinen akıl noksanlığı olmayan ama hayata küsmüş tek başına kırsalda yaşayan, metruk bir yere sahip olup teröristlerin, o bölgeye giden ormancıların çay içtiği, askerlerin de zaman zaman kullandığı bir şahıs olduğunu anladığını, sonradan dinlediği teröristlerin Komünist ...’dan bilgi aldıklarını söylediklerini, katılan ...’nın operasyon günü sabahleyin saat 5 sıralarında Komünist ...’ı arayıp; "Biz geliyoruz, alay komutanımız da geliyor, çayı demle saat 6.30-07.00 gibi oradayız." dediğini ifadesinde kendisinin söylediğini, askerlerin bir gün önceden geceleyin sızma yapıp bütün tedbirleri aldığını, teröristle irtibat kurma ihtimalini öngörmesi gerektiğini söylediğini, istihbarat astsubayı olduğundan, nasıl yaptığını sorduğunda böyle bir şeyi öngörmediğini söylediğini, bu yüzden katılan ...’nın şüpheli olabileceğini, bu savunmasını yeterli bulmadığını olayda kastı var mı, yok mu komplonun içinde yer alıp almadığını araştırdığını, o tarihlerde Başsavcı tanık ...’ün gönderdiği gazete küpürlerini fazla ciddiye almadığını ama gazetede ciddi bir ihmal olduğu yönünde haber olduğunu, şehit subaylardan Aytaç Üsteğmen’in astsubay başçavuş olan kardeşinin olayın olduğu tarihten 15 gün sonra yanına geldiğini, normalde bu operasyonun daha önceden planlandığını ancak bütün planın yakalanan ve sonradan itirafçı olan terörist...’nin yer gösterme yapılmasıyla planlandığını ama o planlamanın Ankara’dan araştırılmasının çok geciktiğini, bu arada...’nin toplam 15 günlük yer gösterme süresinin başka davalar, başka soruşturmalar kapsamında dolduğu için yasal olarak mümkün olmadığından bu yönde karar vermediğini, bu yüzden kerhen bu operasyona çıkıldığını, hatta bir kısım askeri malzemenin kırsala gömülüp bulunmuş gibi işlem yapılarak kamera kayıtlarına çekilip operasyonda şu kadar malzeme ele geçirildi şeklinde haberler yapıldığını, bu konuda anılan şahsın ismini verdiği kişilerin bir kısmını davet edip ifadelerini aldığını, olayın kasten olabileceği ihtimaliyle terörle irtibatlı olabileceğini düşünerek araştırma yaptığını, Başsavcı Vekiline durumu izah edip tutuklu ve kapsamlı dosyasının çok olduğunu, bu dosyayı başka bir savcıya aktarmasını söylediğini, dosyaya baktığı süre içerisinde kanun çerçevesinde soruşturma yapmaya çalıştığını, katılanlar ... ve ...’nu şüpheli olarak tanık ...’ün kaydettiğini, katılan ...’in şüpheli olarak savunmasını almış ya da tanık olarak yazmış olabileceğini, katılan ...’in böyle bir operasyonda neler yapılacağını, operasyonun güzergahını bilmediğini, akşam işlemlerin yapıldığını, alay komutanı yardımcısı aynı zamanda JÖH taburunun komutan vekili olan katılan ...’in herkes katıldıktan ve alay komutanı ayrıldıktan sonra akşama kadar sıkılabileceğini, kendilerinin de gitmesi gerektiğini söylediğini, mevzilenmiş bir araziye gürültü çıkaran bir araçla gidip olay günü mevzilenen askerlerin arasından geçip telsiz çekmediğinden yolunu bulamayıp kaybolduğunu, geri döndüğünü, daha sonra dinlediği bir teröristten gürültü üzerine teröristlerin o tarafa yöneldiklerini söylediğini, şehit olan jandarmaların açık alana çıkarak bunlara engel olabilmek istediği sırada şehit olduklarını, katılan ...’in kastı olmasa bile buna yakın bir eyleminin olduğunu, bu şekilde araziye gidişini sorgulamak istediğini, darbeye katılıp tutuklandığını duyduğunu, böyle bir olaya sebebiyet veren katılan ...’in tecrübeli olup ihmali aşan bir kasıtla bu eylemi gerçekleştirdiğini, olayda terör boyutu ile ilgilendiğini, askerler içinde terör örgütüne yardım eden var mı, varsa kimler olduğunu tespit etmeye çalıştığını, şahıslar üzerinde yoğunlaşmadığını, ilk defa terör soruşturması yapmadığını, faili meçhul yakalanamayan teröristler yönünden dosyayı devam ettirmesi gerektiğini, dosyayı devralan savcının askerleri ayırıp onlarla ilgili genel savcılığa ya da askeri savcılığa göndermesinin dosyadaki kanıtları aktarmasına neden olacağını, teröristlerin Amanosların tamamında faaliyet yürüttüğünden o bölgeye sınırı olan illerin bağlı olduğu kolluk birimlerinin ayrı ayrı değil anlaşarak tek bir taleple... isimli itirafçı olan terörist ile ilgili talepte bulunması gerektiğini, itirafçının vazgeçmemesi için acele etmeleri konusunda uyardığını, bu şahsın Kasım ayında yakalanmasına rağmen yaklaşık sekiz ay sonra bu operasyona çıkıldığını, bu olaydan sonra katılan ...'un albay olmasının, katılan ...'ın başka bir şey olmasının bir öneminin olmadığını, tanık ...’ı o tarihte hiç tanımadığını, daha sonra Hatay’da toplantıda tanıştıklarını, ... hakkında da işlem yapılması gerektiği iddiasının delile dayanması gerektiğini, görevini yapıp soruşturma yaptığını, terörist...'ın 20’ye yakın dosyası olduğunu, uzun süre Amanoslarda durduğunu, her birinde yakalama kararı çıkarıldığı zaman kararlar jandarma veya emniyete gönderilip her yerden cevap gelmesi gerektiğinden, kırtasiyeciliğin artacağını, Hasan Erdoğan hakkındaki bütün dosyalar kendisinde olduğu için bulunması hâlinde gereğini yapacağından her dosya için ayrı ayrı yakalama kararı çıkarılmasını talep etmediğini,
Sanık ...; ... adlı gizli tanığın Adana’daki hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında iftira atarak ifade vermesi üzerine kök dosya olan dosyadan bu ve benzeri dosyaların türetildiğini, ... hakkında sahte doktor raporu alarak askerlik yapmadığı için soruşturma açtığından ve ayrıca suç örgütü kurma, rüşvet ve şantaj suçlarından 2011 yılında soruşturma başlattığından husumetli olduğunu, 6087 sayılı Kanun’un 33. maddesi hiçe sayıldığından soruşturma izninin kesinleşmediğini, durma kararı verilmesi gerektiğini, 03.01.2014’de TMK'nun 10. maddesinde yetkili kısımda Adana Başsavcı vekilinin sanık ...’ın baktığı dosyalarda Adana’ya yargı yetkisi açısından bağlı olan illeri paylaştıklarını, bölgelerden sorumlu savcıların olduğunu, sanık ...’daki Hatay ile ilgili dosyaların iş bölümü gereği kendisine devredildiğini, CMK’nın 135 ve 140. maddeleri uyarınca takip edilen dosyalar olduğunu, birkaç gün sonra TEM Şube Müdürlüğünden komiser yardımcısı veya polis memurları olmak üzere 4-5 kişinin geldiğini, hakkında iletişimin tespiti ve teknik takip uygulanan bir şahsın MİT mensubu olmasından endişe ettiklerini söyleyince, neden böyle düşündüklerini sorduğunu, konuşmada bazı sözlerin geçtiğini söylediklerini, dosyaları yeni devralması ve kapsamlı olması nedeniyle şahsın kimlik bilgilerini vermelerini söyleyip MİT Bölge Başkanlığına bir yazı yazacağını söylediğini, Adana MİT Bölge Başkanlığının 22.01.2014 tarihli yazısında M.Z’nin MİT personeli olduğu bildirilince aynı gün anılan şahıs hakkında CMK’nın 135 ve 140. maddeleri gereğince uygulanan tedbirlerin sonlandırılması için emniyete yazı yazdığını, sanık ... ile anılan dosya hakkında hiçbir şey konuşmadığını, MİT mensubu hakkında izin istenip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği iddia edilmiş ise de MİT mensubu olduğunu başta bilmediğini, öğrenince de tedbirin sonlandırdığını, 23 Ocak'ta da görevden alındığını, TEM Şube Müdürlüğüne yazı yazarak yapılan dinlemenin sonlandırılması ve bütün kayıtların hiçbir yedeği bırakılmayacak şekilde silinmesi talimatı verdiği iddia edilmişse de 22.01.2014 tarihinde genel olarak sonlandırma işlemlerinde ne yazıyorsa onu yazıp CMK’nın 135 ve 140. maddeleri gereğince sonlandırılmasını istediğini, M.Z’nin soruşturmanın başından beri MİT mensubu olduğunun bilinmediğini, Adana MİT Bölge Başkanlığına 07.01.2014 tarihli yazıyı yazması üzerine anılan Kurumun 22.01.2014 tarihli yazısı ile bunun ortaya çıktığını, yazıya 15 gün sonra cevap verildiğinden arada geçen 15 gün M.Z’nin dinlenildiği gerekçesiyle suçlandığını, anılan şahsın neticede 48 gün süreyle dinlendiği ve devletin güvenliğini siyasal faaliyetlerine ilişkin gizli bilgilerini temin etmek amacını gerçekleştirdiği iddiası yersiz olup MİT personelinin eşi adına kayıtlı hat ile ve kriptosuz bir telefonu kullandığını, denetimden kaçırılmaya çalışıldığı iddia edilmiş ise de o tarihte CMK’nın 250. maddesinin yürürlükte olmadığını, TMK’nun 10. maddesinin onun yerine geçtiğini, bir tır dolusu mühimmat yakalandığında tüm savcıların muhakkak bunun detayını araştıracağını, bu olayın örgütsüz gerçekleşmeyeceğini ve dinleme yapılacağını, dinlemeye ilişkin kayıtların ilgili Kanun’un 26. maddesinde belirtilen yetkili ve görevli mahkeme nezdindeki Cumhuriyet savcısının denetimi hakkında en geç 10 gün içinde yok edileceğinin düzenlendiği, yedeklerin saklanması, bilgisayarda başka kayıt altında tutulması talimatı vermediğini, sonlandırılması talimatı verdiğini, göreve devam etse bu şahıs hakkında soruşturma izni isteyeceğini, öncelikle soruşturma izni almadan dinlemeyi sonlandırmak gerektiğini, MİT’ten cevabın geldiği aynı gün iletişim tespitini sonlandırdığını, ertesi gün ise görevden alındığından başka bir işlem yapmasının mümkün olmadığını, dosyayı sanık ...’dan devraldığında ne o, ne de kolluk tarafından kendisine dosya hakkında bir bilgilendirme yapıldığını, teknik takip dosyalarının kolay kolay devredilmediğini, devir durumunda dosyaları takip eden adli kolluk ve fezleke hazırlayan birimin sunum yapıp ayrıntılı bilgi verdiğini,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide İnceleme Konusuna İlişkin Görüşler
İnceleme konusunda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri ile konuyla ilgili Kanun hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
CMK'nın "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" başlıklı 160. maddesi;
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.",
CMK’nın "Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" başlıklı 161. maddesi ise;
"(1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.
(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır..."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Suç işlendiği izlenimi yaratan bir durumun ihbar, şikâyet veya resen yetkili makamlar tarafından öğrenilmesi üzerine durum derhâl Cumhuriyet savcısına bildirilip alınan talimatlar doğrultusunda konunun araştırılması gerekmektedir. Cumhuriyet savcısı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için emrinde bulunan adli kolluk görevlileri aracılığı ile şüphelinin lehine ve aleyhine olan bütün delilleri toplayıp şüphelinin haklarını korumak için gerekli olan tedbirleri alacaktır. Adli kolluk görevlileri el koyduğu olayları, uyguladığı tedbirleri Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve aldığı emirleri yerine getirmek zorundadır. Ceza muhakemesinde çoğunlukla yapılan işlemlerin tekrarlanma fırsatının olmaması, sürecin hızlı işlemesi nedeniyle adli kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısından aldığı talimatlara uygun bir biçimde delil toplaması, toplanan delilleri muhafaza etmesi ve yetkililere teslim etmesi gerekmektedir.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun "Soruşturma İzni" başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrası; "MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakanın iznine bağlıdır.",
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi, soruşturma ve kovuşturma usulü" başlıklı 10. maddesi;
"Bu Kanun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayabilecek şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.
...
Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak;
...
b) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.",
Aynı Kanun'un "Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi, soruşturma ve kovuşturma usulü" başlıklı 10. maddesi;
"Bu Kanun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayabilecek şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür. Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.
Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak;
a) Soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet başsavcılığınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
b) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.
...
Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç), dolayısıyla açılan davalar, birinci fıkra hükmüne göre görevlendirilen mahkemelerde görülür. Üçüncü fıkranın (d), (e), (f) ve (h) bentleri hariç olmak üzere, bu madde hükümleri, bu suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda da uygulanır.",
Suç tarihinde yürürlükte bulunan CMK'nın "Kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi" başlıklı 137. maddesi;
"135 inci maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir; yerine getirilmemesi hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.
(2) 135 inci maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye çevrilir.
(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.
(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.",
Suç tarihinde yürürlükte bulunan Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar İle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmelik'in "Kayıtların yok edilmesi" başlıklı 15. maddesi;
"Kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar hakkında hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde, tedbirin kaldırıldığı Cumhuriyet savcısı tarafından veya Cumhuriyet savcısının talimatı ile kolluk vasıtasıyla derhal Başkanlığa bildirilir.
Cumhuriyet savcısı tarafından verilen karar, süresi içerisinde hakim tarafından onaylanarak Başkanlığa gönderilmemiş ise kararın uygulanmasına Başkanlık tarafından derhal son verilir.
Birinci ve ikinci fıkralardaki durumlar ile 12 nci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerde yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar, 26 ncı maddede belirtilen yetkili ve görevli mahkeme nezdindeki Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek durum bir tutanakla tespit edilir.",
Suç tarihinde yürürlükte bulunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Askeri Yargı" başlıklı 145. maddesi; "Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.",
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Genel Görev" başlıklı 9. maddesi; "Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.",
Aynı Kanun’un "General ve amirallerin yargılanması" başlıklı 15. maddesi; "General ve amirallerin askeri mahkemelere tabi suçlarından dolayı yargılanmaları Genelkurmay Başkanlığı nezdinde kurulan askeri mahkemede yapılır."
Suç tarihinde yürürlükte bulunan CMK'nın "Görev ve Yargı Çevresinin Belirlenmesi" başlıklı 250. maddesi;
"(1) Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç), dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür...",
5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'nun "Tanık koruma tedbiri alınması gereken suçlar" başlıklı 3. maddesi;
"Bu Kanun hükümleri, aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar.
b) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Gelinen bu aşamada görevi kötüye kullanma suçu üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK'nun İkinci Kitabı'nın "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler"e yer veren Dördüncü Kısmı'nın "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde düzenlenen "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesi;
"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin, birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır.
Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanundan veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevinin gereklerine aykırı davranmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da suç tarihi itibarıyla kişilere haksız kazanç sağlanması gerekmektedir.
Anılan maddenin gerekçesinde suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar; "Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir." şeklinde vurgulanmış, gerekçede yer verilen "kazanç" ifadesi 6086 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle sonradan menfaat olarak değiştirilmiştir.
Öğretide de TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 913 vd; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 769; Veli Özer Özbek - Mehmet Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974).
Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır.
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; "Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir." şeklinde vurgulanmış, öğretide de mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek - Mehmet Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974).
Kişilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir.
Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde "Ekonomik bir zarar" olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.
B. Somut Olayın Değerlendirilmesi
Cumhuriyet savcıları olan sanıklar ... ve ...'nın, yürütmekte oldukları soruşturma kapsamında, FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütünün amacı doğrultusunda, planlı bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak fikir ve eylem birliği içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini gerek yurt içinde gerekse uluslararası alanda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak, El Kaide gibi terör örgütlerine silah sevk etmek suretiyle yardım ettiği görüntüsünü vererek Türkiye Cumhuriyeti Devletini terörle ilişkilendirmek kastıyla bir mizansen çerçevesinde hareket ederek 01.01.2014 tarihinde ...'da MİT'e ait TIR ve ona eşlik eden otomobilin durdurulması, 10.01.2014 tarihinde Adana İncirlik otoparkında MİT faaliyetlerinde kullanılan iki otobüsün aranması, 19.01.2014 tarihinde Adana Ceyhan Sirkeli otoyol gişelerinde MİT'e ait üç adet TIR ve ona eşlik eden otomobilin durdurulması ve aranması gibi daha sonra yapılması planlanan eylemlerin hazırlık hareketini teşkil edecek şekilde, devletin güvenliğine ve siyasal faaliyetlerine ilişkin gizli bilgileri temin etmek amacına yönelik MİT elemanı olduğunu bildikleri M.Z'yi, TMK'nın mülga 10/b maddesi ile 2937 sayılı Kanun'un 26. maddesi hükümlerine aykırı olarak soruşturmaya dahil edip hakkında iletişimin tespiti kararı aldırarak hukuka aykırı olarak dinlenmesine neden oldukları, Adana MİT Bölge Daire Başkanlığınca M.Z'nin MİT personeli olduğunun resmî yazıyla bildirilmesi üzerine 22.01.2014 tarihinde iletişimin tespitine son verildiği, sanık ...'nın, 2937 sayılı Kanun'un 26. maddesi kapsamında Başbakanlık makamından adı geçen MİT mensubu hakkında soruşturma izni istemesi ve gelecek olan cevaba göre işlem yapması gerekirken, Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İleşitimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar ile Telekominikasyon İletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmelik'in 15. maddesi hükmünü de gözetmeyerek iletişimin tespiti tedbirinin sona erdirilmesi talimatı verdiği, talimat sonrası adı geçenin iletişim içeriklerinin yedek alınmaksızın imha edilmesini sağlayıp bu suretle içerikleri denetimden kaçırarak yapılan teknik takip ve iletişimin tespiti sırasında devlet sırrı kapsamında elde edilen bilgilere ulaşıldığını gizlemeye çalıştığı, sanıkların bu şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri iddia edilen olayda;
Sanıkların MİT personeli M.Z’nin iletişiminin tespiti sonucu elde ettikleri bilgilerle söz konusu 01.01.2014 ve 19.01.2014 tarihindeki eylemleri planladıkları, bu eylemlere hazırlık hareketi olarak M.Z’nin iletişiminin tespitini sağladıkları hususunda somut ve yeterli delil bulunmamakla birlikte sanıklar hakkında Yargıtay 16. Ceza Dairesinde İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla görülen kamu davasında 01.01.2014 tarihinde ...'da ve 19.01.2014 tarihinde Adana Ceyhan Sirkeli otoyol gişelerinde meydana gelen olaylarla ilgili MİT'e ait olup Teşkilatın kanunla düzenlenen görevleri çerçevesinde yerine getirdiği gizli bir görev kapsamında devlet sırrı niteliğinde malzeme taşıyan araçların, amaca uygun ve özel olarak seçilmiş bölgelerde hukuka aykırı olarak durdurulup aranması ve taşınan malzemelerin basın yayın organlarınca görüntülenmesinin sağlanması şeklinde gerçekleşen eylemlerini, FETÖ/PDY'nin amaç ve hedeflerine hizmet eden örgüt üyelerinin, örgüt hiyerarşisi içerisinde aldıkları talimatla ve örgütsel saikle planlayıp organize ettikleri, örgüt üyesi olmayan kolluk görevlilerini de olaya dahil etmek ve iradelerini etki altına almak amacıyla eylemlerini adli soruşturma kılıfına büründürerek gerçekleştirdikleri söz konusu Özel Daire kararı ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi oldukları ve davaya konu olaylar kapsamındaki atılı eylemlerini de bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirdiklerinin kabul edildiği göz önüne alınarak;
Sanık ...'ın IŞİD terör örgütü ile ilgili yürütmekte olduğu bir soruşturma kapsamında ele geçen malzemelerin söz konusu iş yerlerinde bulunacağını öğrendiğinden soruşturmayı etkilemek için yaptığı plan doğrultusunda ihbarda bulunulmasını sağlaması üzerine uyuşturucu madde aramaya giden kolluk memurlarınca söz konusu malzemelerin tesadüfen olay yerinde bulunduğu izlenimini uyandırmaya çalıştığı, böylece 07.11.2013 tarihinde ismini vermek istemeyen bir şahsın Adana Metal Sanayiinde belirtmiş olduğu iş yerlerinde uyuşturucu madde bulunduğu yönünde ihbarda bulunması üzerine kollukça yapılan operasyon kapsamında ele geçirilen malzemeler üzerinde inceleme yapan bomba uzmanı kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 07.11.2013 tarihli inceleme raporunda ele geçirilen demir döküm malzemenin havan mermisinin dış gövde kısmı olduğu ve söz konusu demir boruların üzerinde yapılacak tadilat neticesinde havan mermilerini ileriye doğru fırlatmak için kullanılan rampa olduğu bildirilirken 08.11.2013 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğünce düzenlenen raporda ele geçirilen materyallerin roket başlığı olmayıp havan mermisi kovanına benzeyen, kurumsal kimliği bulunmayan atölyelerde üretilmiş ve kayıtlarda sondaj mili ve borusu şeklinde gösterilmiş malzemeler olduğunun, bu malzemeler haricinde patlayıcı özelliğe sahip herhangi bir mühimmatın bulunmadığı belirtilmesine rağmen Adana Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan fezlekede internetten elde edilen fotoğraflar ve bilgilerin dosyaya eklenmesi suretiyle ele geçirilen malzemelerin havan topu ve rampası olarak nitelendirilmeye çalışılarak El Kaide, El Nusra gibi silahlı terör örgütü üye ve liderlerinin havan topu olarak belirtilen silahlar ile çekilmiş fotoğraflarının konulduğu, söz konusu malzemelerin adı geçen bu silahlı terör örgütlerine gönderilmek üzere hazırlandığı yolunda görüşlere yer verildiği, TIR şoförü olan tanık... kollukta, savcılıkta ve sorguda bahsi geçmemesine rağmen yer gösterme sırasında söz konusu malzemeler ve önceki tarihlerde teslimini gerçekleştirdiği benzer nitelikteki malzemelerle ilgili telefonuna Ankara polis olarak kaydettiği bir erkek şahısla irtibat kurduğunu, bu şahsın polis kontrol noktasından sorunsuz geçmesinde yardımcı olduğunu beyan etmesi üzerine, tanık...'nün HTS kayıtlarından bu kişinin telefon numarasının tespitinin yapıldığı, söz konusu telefon numarasının H.Z. isimli bir bayan adına kayıtlı olduğu tespit edildiği hâlde kullanıcısının gerçekte kim olduğu hususunda herhangi bir araştırma yapılmadan, yalnızca TEM Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 02.12.2013 tarihli istihbarat bilgi formu ile telefon numarasının H.Z. adına kayıtlı olduğu belirtilmek suretiyle bu kişi ve diğer telefon numaraları ve adres bilgileri belirtilen kişiler hakkında istihbari bilgi talep edildiği, bu talep yazısında diğer telefon numaraları ile ilgili adres bilgileri de yazıldığı hâlde H.Z'ye ait telefon numarası bakımından adres bilgilerinin yazılmadığı, H.Z. adına kayıtlı telefonla ilgili bir bilgiye ulaşılamadığının belirtildiği 09.12.2013 tarihli bilgi iletim formu ulaşmadan telefonun kullanıcısının tahmine dayalı olarak H.Z'nin eşi M.Z. olduğu değerlendirmesiyle sanık ...'ın M.Z'yi soruşturmaya dahil edip M.Z. hakkında 05.12.2013 tarihinde iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararları alınmasını sağladığı, HTS raporuna göre H.Z'nin adresi MİT Lojmanlarının bulunduğu adresle aynı olmakla birlikte adres kaydında açıkça MİT Lojmanları ibaresi geçmediğinden bu husus sanıkların aleyhine değerlendirilemeyecek olmakla birlikte iletişimin tespitinin ilk on günlük bölümünde dinlemeyi yapan teknik personelce M.Z’nin MİT personeli ya da bir kamu görevlisi olabileceği kanaatine varılması sonrasında sıralı olarak amirlere bildirilmesi üzerine durumun iletildiği sanık ...’ın bunu resmî bir yazıyla MİT Başkanlığından sormak yerine M.Z’nin görüşmelerinin şüphelenilen bölümünün yazılı hâle getirilip dosyaya eklenmesini sağladığı, sanık ...'ın bu tapeleri incelemesine ve teknik takip çalışmaları kapsamında M.Z’nin 20.12.2013 tarihinde Hatay Havalimanı VİP salonunu kullanmak suretiyle yolcular arasında olduğu tespit edilen uçağa bindiğinin kolluk görevlilerince sözlü olarak bildirilmiş olmasına rağmen iletişimin tespitinin devamına yönelik davranış sergilediği, neticede soruşturma dosyasına giren söz konusu belgeler ve kolluk tarafından iletilen sözlü beyanlar kapsamında ilgilinin MİT mensubu olduğu anlaşılmasına rağmen, 2937 sayılı Kanun'un 26. maddesi gereği söz konusu dinleme sonlandırılarak soruşturmanın durdurulup Başbakanlık Makamından soruşturma izni istenmesi yerine soruşturmaya devam ettiği, soruşturma dosyasını 06.01.2014 tarihinde UYAP sisteminden devralan sanık ... her ne kadar soruşturma kapsamında M.Z’nin MİT personeli olup olmadığını 07.01.2014 tarihli yazıyla MİT Adana Bölge Müdürlüğünden sormuş ve iletişimin tespiti ve teknik takip tedbirlerini de cevap verilen 22.01.2014 tarihli yazıya kadar devam ettirmiş ve cevap geldikten sonra aynı tarihte iletişimin tespiti ve teknik takibin sonlandırılması talimatını vermiş ise de dosyayı devraldığında kolluk görevlilerinin anılan şahsın MİT personeli olabileceğini bildirmeleri, TIR şoförü tanık...'nün dosya kapsamındaki beyanı ve Havalimanı VİP salonununu kullandığına dair kolluk tarafından düzenlenen tutanak gibi deliller ortadayken M.Z. hakkında 2937 sayılı Kanun'un yukarıda açıklanan 26. maddesi gereğince izin prosedürünü başlatmak yerine, verdiği iletişimin tespiti ve teknik takip tedbirlerinin sonlandırılması talimatının doğal sonucu olarak M.Z’nin tedbir sürecindeki görüşmelerinin suç unsuru içermediği yolunda tutanaklar düzenlenmesine ve M.Z. hakkındaki iddialarla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına dair karar da vermemesine rağmen kendisi ve sanık ...'ın eylemlerinin ortaya çıkmasını engellemek amacıyla CMK’nın 137. maddesi ile Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmelik'in 15. maddesine aykırı olarak bu kayıtların kısa sürede yok edilmesini sağladığı, böylece MİT mensubu hakkında soruşturma yürütülmesinin izne tabi olmasına ve sanıkların ilgilinin hukuki konumunu bilmelerine rağmen, üyesi oldukları FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda bu durumu göz ardı etmek suretiyle MİT mensubu olan M.Z'nin haberleşme özgürlüğüne kanuni olmayan şekilde müdahale etmek suretiyle mağduriyetine neden oldukları,
17.05.2012 tarihinde Hatay ili, Dörtyol ilçesi, Kuzuculu beldesi, Bülke Yaylası Mevkisinde üç subayın terör örgütü mensuplarınca şehit edilmesi ile sonuçlanan operasyon ile ilgili olarak yürütülen soruşturmada Hatay İl Jandarma Komutanı olan katılan ..., Hatay İl Jandarma Komutan Yardımcısı katılan ..., Hatay Jandarma Özel Harekat Tabur Komutanı katılan ... ile Astsubay katılan ... ve Adana Jandarma Bölge Komutanı katılan ... hakkında yapılan idari tahkikat neticesinde meydana gelen olayda operasyon ile ilgili herhangi bir kasıt, ihmal, teknik ve idari planlama kusuru bulunmadığı belirtilmiş olmasına ve anılan bölge Hatay Bölge Jandarma Komutanlığı sorumluluk alanında olmasına, operasyon planının dönemin il jandarma komutanı ve emniyet müdürü ile birlikte yapılarak valilik makamının oluruyla icra edilmesine rağmen ihmali davranışla görevi kötüye kullanma ve taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme suçlarından katılanlar hakkında açılan soruşturmada, sanık ...’ın, Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığınca bir kısım katılanlar hakkında başlatılan soruşturma konusunun askeri bir olaya ilişkin olması ve asker kişileri ilgilendirmesi itibarıyla, askeri yargının görev alanına giren iddialardan oluşmasına rağmen, Dörtyol Cumhuriyet Başsavcısına sözlü talimat vermek suretiyle, bu soruşturmanın da terör olayına ilişkin soruşturma ile birlikte CMK'nın 250. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini sağladığı, katılanları terör saldırısı ile irtibatlandırmak gayesi ile hareket ettiği, katılanlar hakkındaki iddialara ilişkin soruşturmayı ayırıp askeri savcılığa görevsizlik kararı ile göndermek yerine soruşturmayı bir yıldan fazla süre ile görevsiz olarak devam ettirdiği, bu süre zarfında soruşturmanın esas konusunu oluşturan terör saldırısına karışan ve açık kimliği tespit edilen şüphelilerin yakalanması için herhangi bir işlem yapmadığı, aynı soruşturma kapsamında kanuni şartları bulunmadığı hâlde bir askeri personelin gizli tanıklığına müracaat ettiği ve bu gizli tanık ifadesinden hareketle soruşturmayı katılanlar aleyhine kasıtlı olarak genişlettiği, soruşturma sırasında yeterli rütbede ve yetkinlikte askeri personelden istifade edilerek bilirkişi tayin etmeyip sadece aleyhe delil toplayarak sonuca gitmeye çalıştığı, Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Bölücü Faaliyetler Unsur Komutanı olan katılan ... hakkında şüpheli sıfatıyla soruşturma yapılmasına rağmen, operasyon sırasında amiri konumundaki Bölücü Faaliyetler Tim Komutanı olan ve sonradan MİT tırlarının durdurulması olayı nedeni ile FETÖ/PDY kapsamında tutuklanan üsteğmen ...'ı soruşturma dışında tuttuğu, Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığının görevsizlik kararında şüpheli olarak nitelendirilen katılan ...'ı aynı soruşturma kapsamında tanık olarak dinlemek suretiyle savunma hakkını kısıtladığı, adı geçeni tanık sıfatıyla dinlerken Adana Jandarma Bölge Komutanı olan katılan ...'ın bu operasyonun planlanması ve sürdürülmesinde sorumluluğu olup olmadığı konusunda ısrarlı sorular sorduğu ve ona bu konuda gizli tanıklık teklif ettiği, katılan ... ve üst rütbeli subaylar olan diğer katılanlar hakkında aynı yöndeki eylemlerine devam ettiği, katılan ...'ın bir önceki görevi olan Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı sırasında gerçekleşen terör olayları ve şehit verilmesi vakalarıyla alakalı benzer gazete haberleri üzerine Silvan Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmaya ilişkin ne şekilde ve kim tarafından gönderildiği belli olmayan evrakı, bu soruşturma ile herhangi bir ilgisi olmamasına rağmen dosyaya eklediği, bu şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilen olayda;
17.05.2012 tarihinde Dörtyol ilçesi, Kuzuculu beldesi, Bülke Yaylası ve çevresinde bölücü terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyon sırasında, Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli üç subayın teröristler tarafından uzun namlulu silahlarla ateş edilmek suretiyle şehit edilmeleri olayıyla alakalı Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmada, kırsalda yaşayan ... tarafından olaydan sonra aldığı bilgilere dayalı olarak olayı gerçekleştiren teröristlere ilişkin fotoğraf teşhis işlemi yaptırılması sonrası bazı gazetelerde askeri operasyonla alakalı yapılan haberler ihbar kabul edilerek Adana Bölge Komutanı katılan ..., katılan ... ve katılan ... hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçlarından başlatılan soruşturmanın, bütün hâlinde Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini sanık ...'ın sağladığı, bunun Dörtyol Cumhuriyet Başsavcısı tanık ...'ün ifadesi ile sabit olduğu, Adana (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen görevsizlik kararında ...ve...'ın kasten öldürme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya teşebbüs, terör örgütü üyeliği, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından şüpheli olarak gösterildikleri, katılanlar..., ... ve ...'un ihmali davranışla görevi suçundan şüpheli sıfatıyla yer verildiği, diğer katılanların da soruşturmaya sanık ... tarafından dahil edildiği, terör saldırısının faillerinin suç yeri itibarıyla Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturulmasının kanun gereği zorunlu olduğu ancak CMK'nın 250. maddesi ve sonradan konuyla ilgili yeniden düzenlemeler getiren TMK'nın 10. maddelerindeki hükümler uyarınca askeri mahkemenin görevine giren durumların istisna tutulmasına rağmen sanık ...'ın katılanlarla alakalı soruşturma yapabilmesinin ancak terör olayına kasıtlı olarak iştirak etme, yardım ya da yataklık etme gibi iddia ve şüphelerin bulunması durumunda mümkün olabileceği, katılanların teröristlerin eylemlerine iştirak ettiklerine, yardım ya da yataklık yaptıklarına veya başka bir terör örgütünün faaliyeti kapsamında hareket ettiklerine dair bir ihbar ve bu yönde oluşan bir şüphe hâli söz konusu olmadığı gibi Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen fezlekede şüpheli olarak gösterilen katılanlar ..., ... ve... bakımından isnat olunan eylemin yapılan operasyonun planlaması ve uygulamasıyla alakalı kusurlarından ibaret olduğunun iddia olunduğu nazara alındığında, soruşturma yapma yetki ve görevinin açıkça askeri yargının görev alanında olması ve derhal ayırma kararı verilerek asker kişiler hakkındaki dosyanın görevli ve yetkili Askeri Mahkemeye gönderilmesi gerekirken sanık ... tarafından asker kişilerle alakalı da soruşturmaya devam edilerek delil toplama yoluna girişildiği, bu şekilde somut hiçbir veriye dayanmayan, asker kişiler hakkındaki soruşturmanın genişletildiği, bu doğrultuda operasyon sırasında Hatay İl Jandarma Komutanı olan katılan ... ile Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Bölücü Faaliyet Unsur Komutanı olan katılan ...'ın da soruşturmaya dahil edildiği, alınan beyanlardan dava konusu operasyonda, daha önceki planlamalarda olduğu gibi jandarma ve emniyetin muhbir olarak kullandığı tanık ...'ın yayla evinin komuta merkezi olarak kullanıldığının anlaşıldığı, katılan ... operasyona çıkarken tanık ...'ı arayıp kısa bir süre sonra geleceklerini söylemesinin terör örgütünün Amanos kırsalındaki teröristlerle de temas hâlinde olduğu bilinen tanık ... tarafından teröristlere iletildiği, onların da operasyona katılan birliklerin arasından sızarak şehit edilme olayını gerçekleştirdikleri kurgusu üzerine gidildiği, bu amaçla aralarında katılanlar ..., ..., ... ve ...'ın da olduğu bazı isimlerin kullandıkları hatların HTS kayıtlarının çıkarılarak analizler yaptırdığı, soruşturmaya görevsiz olarak devam edilirken askeri operasyonun teknik uzmanlığı gerektiren bir husus olmasına rağmen dosya arasında bulunan Adana İl Jandarma Bölge Komutanı onayına sunulan idari tahkikat raporunda katılanlar lehine olan hususların göz ardı edildiği gibi bu hususta bilirkişi raporu alınması yoluna da gidilmediği, üç askerin şehit edilmesi olayının faillerinin yakalanmasına ilişkin bir işlem yapmayıp kırsalda yaşayan tanık ... tarafından fotoğrafları teşhis edilen teröristlerin yakalanması için yakalama kararı çıkartılması yerine, operasyonu yürüten ve operasyona katılan asker kişilerin, şehit verilmesi olayında kasıtlı bir tutumlarının olup olmadığına dair aleyhlerine delil arama yoluna gittiği, yakalama kararlarının dosyanın başka bir Cumhuriyet savcısına aktarılması sonrasında çıkarıldığı, soruşturma kapsamında gizli tanık ... soruşturma konusu operasyona katılmadığından operasyonla alakalı somut bir bilgi vermediği ve farklı bir operasyonla alakalı bilgiler verdiği, katılanlar hakkında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma ve taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme suçlarından yürütülen soruşturma ile alakalı gizli tanık dinlenilmesinin 5726 sayılı Kanun'un 3. maddesine aykırı olduğundan yasaya aykırı bir delil olduğu ve itibar edilemeyeceği, yasa dışı toplanan bir delilden yola çıkılarak katılanlar aleyhine soruşturmayı genişletmek amacıyla dinlenen tanıkların ise gizli tanık ...'in iddialarını doğrulamadığı, ayrıca katılan ...'ın Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen fezlekede şüpheli olarak gösterilmesine rağmen sanık ...'ın tanık sıfatıyla dinleyerek soruşturma konusu operasyonla alakalı resmî bir katılımı bulunmayan dönemin Bölge Komutanı katılan ... aleyhine delil toplamaya yönelik dava konusu olayın planlanması ve sürdürülmesinde sorumluluğu olup olmadığı hususunda ısrarlı sorular sorarak katılan ...'a gizli tanıklık teklif ettiği, sanık ...'ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda hareket ederek katılan ... hakkındaki soruşturmanın 353 sayılı Kanun’un 15. maddesi uyarınca Genelkurmay Başkanlığı nezdinde kurulan askeri mahkemelerce yapılabilecek olmasına rağmen soruşturmaya devam ettiği ve terör örgütü ile iş birliği yapıldığı şeklinde soyut iddialara delil bulma çabasıyla hareket ettiği, netice olarak katılan ... ve diğer katılanların terfi etmelerini engellemek amacıyla gizli tanık ...'in iddiaları doğrultusunda dinlediği tanık beyanlarının soruşturma dosyasına girdiği en son tarih olan 18.02.2013 tarihinden 01.10.2013 tarihine kadar yaklaşık sekiz ay süreyle soruşturmayı işlemsiz bırakarak operasyonun planlanması ve icrasında herhangi bir görev almayan katılan ... ile operasyonun plan, karar ve icra safhalarında sorumlu ve görevli olup sorumluluk ve görevlerini yerine getirmede herhangi bir kusur ve ihmalleri bulunmadığı bildirilen diğer katılanları terör soruşturmasının süjesi hâline getirerek mağduriyetlerine neden olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Özel Dairece sanıklar hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan usul ve kanuna uygun mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin usul ve kanuna uygun 12.10.2022 tarihli ve 49-51 sayılı sanıklar ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ONANMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.03.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.