Logo

Ceza Genel Kurulu2024/110 E. 2024/189 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde, sanığın cezai ehliyeti yönünden eksik araştırma yapılıp yapılmadığına dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabul edilip edilmeyeceği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde cezai ehliyet yönünden eksik araştırma yapıldığı iddiasını ileri sürmüş olması ve bu hususun maddi hukuka aykırılık iddiası niteliğinde olması nedeniyle Yargıtay'ın bu hususu incelemesi gerektiği gözetilerek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı kabul edilmiş ve Özel Daire'nin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İTİRAZ HÜKÜMLÜ

İtirazname No : 2022/145467

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 869-1114

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın, katılan mağdur ...'ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 103/1-1. cümlesi, 103/3-c, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl; katılan mağdur ...'ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK'nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 103/1-3. cümlesi, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün; katılan mağdur ...'a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK'nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 103/1-3. cümlesi, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün hapis cezalarıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.02.2022 tarihli ve 40-75 sayılı kısmen resen istinafa tabi hükümlere yönelik, sanık müdafii, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, katılan mağdur ... vekili ve katılan mağdur ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 07.09.2022 tarih ve 869-1114 sayı ile duruşma açılarak yapılan yargılama neticesinde; İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümler kaldırılarak sanığın, katılan mağdur ...'ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK'nın 5377 sayılı Kanun ile değişik 103/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay; katılan mağdur ...'ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK'nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 103/1-3. cümlesi, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün; katılan mağdur ...'a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK'nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 103/1-3. cümlesi, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün hapis cezalarıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba hükmedilmiştir.

Bu hükümlerin de sanık müdafii, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, katılan mağdur ... vekili ve katılan mağdur ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.03.2023 tarih ve 16310-1592 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 20.07.2023 tarih ve 145467 sayı ile; "Sanık soruşturma aşamasında kollukta alınan beyanında uyku sorunu olduğunu, verilen uyku ilaçlarını kullandığını, sorgu aşamasında sulh ceza hâkimliğinde savunmasında hastanede tedavi gördüğünü, kovuşturma aşamasında alınan savunmasında Şevket Yılmaz Hastanesinde psikiyatri tedavisi gördüğünü ifade etmiştir. Covid-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında ayakta muayene edilmesi sonucu Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesinin 03.01.2022 tarihli, 2022/412-22 sayılı ve 2022/11 karar numaralı raporu ile ceza sorumluluğunun tam olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir. Sanığın İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kuruluna da sevk edilerek suç tarihi itibarıyla cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığına dair rapor aldırıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince İstanbul Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesince düzenlenen 03.01.2022 tarihli ve 11 karar numaralı kanaat bildirir gözlem raporu esas alınarak eksik inceleme ile karar verilmiş olduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 10.01.2024 tarih, 10093-133 sayı ve "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz sebebi 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık sebebi olmayıp esasen sanık müdafiinin bu hususu temyiz nedeni de yapmadığı," gerekçesi ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU İLE ÖN SORUN

İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK'nın 32. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesince düzenlenen rapor esas alınarak eksik araştırmaya dayalı hükümler kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Özel Dairece itiraz üzerine yapılan incelemede "...itiraz sebebinin CMK'nın 289. maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık sebebi olmayıp esasen sanık müdafiinin bu hususu temyiz nedeni de yapmadığının anlaşıldığı..." belirtilerek itirazın reddine karar verilmesi karşısında, Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanık müdafisi tarafından verilen ve maddi hukuka aykırılık iddiasına ilişkin temyiz nedenleri de içeren 06.10.2022 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinin, itiraz konusu bakımından bir temyiz incelemesi yapılabilmesi için yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.01.2021 tarihli ve 1439-147 sayılı iddianame ile sanığın katılan mağdurlara yönelik eylemleri nedeniyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan ayrı ayrı cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 24.02.2022 tarih ve 40-75 sayı ile; sanık hakkında aynı suçtan ayrı ayrı mahkûmiyet kararları verildiği, kısmen resen istinafa tabi hükümlerin, sanık müdafii, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, katılan mağdur ... vekili ve katılan mağdur ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 07.09.2022 tarih ve 869-1114 sayı ile duruşma açılarak yapılan yargılama neticesinde; İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümler kaldırılarak sanığın, katılan mağdurlara yönelik eylemleri nedeniyle aynı suçtan ayrı ayrı cezalandırılmasına hükmedildiği, anılan hükümlerin sanık müdafii, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, katılan mağdur ... vekili ve katılan mağdur ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.03.2023 tarih ve 16310-1592 sayı ile onanmasına karar verildiği,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.07.2023 tarih ve 145467 sayı ile; "...Sanığın İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kuruluna da sevk edilerek suç tarihi itibarıyla cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığına dair rapor aldırıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince İstanbul Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesince düzenlenen 03.01.2022 tarihli ve 11 karar numaralı kanaat bildirir gözlem raporu esas alınarak eksik inceleme ile karar verilmiş olduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 10.01.2024 tarih ve 10093-133 sayı ile; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz sebebi 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık sebebi olmayıp esasen sanık müdafiinin bu hususu temyiz nedeni de yapmadığı," gerekçesiyle itirazın reddedildiği,

Sanık müdafii tarafından sunulan 06.10.2022 tarihli temyiz dilekçesinde; sanığın soruşturma aşamasındaki savunmasının CMK'nın 148. maddesine uygun şekilde alınmadığı, katılan mağdurların aşamalardaki beyanlarının çelişkili olduğu, olayın gerçekleştiği yer ve sanığın sağlık durumuna göre atılı eylemleri gerçekleştirdiğine ilişkin kabulün hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve katılan mağdurların ailesi arasında husumet bulunduğu, olayın intikal zamanı, biçimi ve olay yeri de dikkate alındığında, katılan mağdurların beyanları dışında delil bulunmadığı anlaşıldığından sanığın şüpheden sanık yararlanır ilkesinden yararlandırılması, aksi kanaate varılması hâlinde ise sanığın eylemlerinin sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi ve sanık hakkında lehe olan tüm kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği şeklinde gerekçeler ileri sürülerek hükümlerin temyiz edildiği,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun "Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar" başlığını taşıyan 313. maddesi;

"Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını taleb etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.

Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir. Birinci hâlde kanuna muhalif olan vak’alar izah olunur.",

CMK'nın "Temyiz nedeni" başlığını taşıyan 288. maddesi;

"(1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.

(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.",

"Temyiz başvurusunun içeriği" başlığını taşıyan 294. maddesinin ilk fıkrası;

"(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. (Ek cümle:2/3/2024-7499/20 md.) Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.",

"Temyiz isteminin reddi" başlıklı 298. maddesi;

"(1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.",

"Temyizde incelenecek hususlar" başlığını taşıyan 301. maddesi ise;

"(1) Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.",

Hükümlerine yer vermektedir.

Bölge adliye mahkemelerinin Türk yargı sistemine dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir durum ve anlayış ortaya çıkmıştır. İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı başvurulabilen, hatta başvuru olmasa da bir kısmı için resen öngörülen bir kanun yolu (CMK'nın 272/1. maddesi) olarak istinafta, hem maddi vakıa denetimi hem de hukuki denetim yapılabilmekte, sebep gösterilmese de ilk derece mahkemesi hükmü, bir bütün olarak incelenmekte, varsa hukuka aykırılıklar resen belirlenerek, kural olarak yeniden yapılacak yargılama ile ıslah edilmekte iken, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerini konu edinen temyiz yolu, bir hukuki denetim mekanizması olarak öngörülmüş, temyiz merciinin yetkisi de, kural olarak Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerince verilen kararların, maddi ceza hukuku ve muhakeme hukuku normlarının kullanılması bakımından hukuka aykırılık taşıyıp taşımadıklarının incelenmesi ile sınırlanmış (CMK'nın 288/1 ve 294/2. maddeleri), hukuka aykırılık, aynı kanun maddesinin ikinci fıkrasında; "Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması" olarak tanımlanmıştır. Usulüne uygun olarak açılmış bir temyiz davasının varlığı; kararın/hükmün temyiz edilebilir olması (CMK. madde 286), temyiz edenin buna hakkının bulunması (CMK. madde 260-262), başvurunun süresi içinde yapılması (CMK. madde 291) ve temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermesi (CMK. madde 294) şartlarına bağlanmış, bu şartların herhangi birinin bulunmadığı/yerine getirilmediği hâllerde temyiz isteminin reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır (CMK. madde 298). Bu cümleden olarak; "Hükmü temyiz ediyorum.", "Resen dikkate alınacak nedenlerle temyiz ediyorum", "Hükmün bozulmasını istiyorum", "Hüküm usul ve kanuna aykırıdır." şeklindeki ifadelerden ibaret başvuruların, usulüne uygun bir sebep/gerekçe oluşturmadığı açıktır. Temyiz sebebi ise, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir (CMK'nın 294/2. maddesi). Yargıtay, resen temyiz ve tüm hukuka aykırılıkları resen tespiti yöntemlerinden vazgeçilen yeni sistemde, CMK'nın 289. maddesindeki hâller dışında yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar (CMK'nın 301. maddesi) Kural olarak Yargıtay ilk mahkemenin yerine geçerek olaya (maddi vakıaya) ilişkin sorunları çözemez (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 14.12.1992 tarihli ve 1-5 sayılı kararı)

Böylece öncelikle CMUK ile CMK'nın temyiz kanun yolunu düzenleyen hükümlerindeki benzerlik/kısmen ayniyetin, temyiz davasının açılma yöntemleri ile Yargıtayın kararı inceleme yetkisinin sınırları bağlamında, bölge adliye mahkemeleri kanun yolu sistemine hiç dâhil olmamış gibi davranılarak CMUK'un mer'i olduğu dönemdeki uygulamaların aynen sürdürülmesine gerekçe yapılamayacağı gözetilmelidir.

Davasız yargılama olmayacağına göre temyiz incelemesi/yargılaması da usulüne uygun olarak açılmış bir temyiz davasının varlığını zorunlu kılar. CMK'nın 294. maddesi uyarınca temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermesi gerekmektedir. Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Hukuka aykırılık ise bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır. Bu hukuk kuralından maksadın, öncelikle muhakeme hukukuna ve maddi ceza hukukuna ilişkin normlar olduğunda kuşku yoktur. Bunun yanında CMK'nın 288. maddesinin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde ise hukuka aykırılık ve hukuk kuralı, doktrin ve uygulama da benimsendiği üzere daha kapsamlı olarak; "Madde, 1412 sayılı Kanun'dan ayrılarak 'kanuna aykırılık' yerine daha geniş anlamlı ve amaca uygun olan 'hukuka aykırılık' sözcüklerine yer vermiştir. Yargılamanın konusunu oluşturan cezai uyuşmazlık çözüldükten ve maddi gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması hukuka aykırılığı oluşturur. Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan veya olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddi hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar." şeklinde ifade olunmuştur.

Fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediği maddi sorunu oluştururken sanık tarafından gerçekleştirilmiş fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, suç oluşturduğu kabul edilen fiile hangi cezanın verilmesi gerektiği, delillerin nasıl değerlendirildiği, nasıl yargılama yapıldığı, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı gibi hususlar ise hukuki soruna ilişkindir. Sübut da denilen maddi mesele, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin sözlülük ve doğrudan doğruyalık ilkelerini uygulayarak eylemi öğrenmesidir. Hukuki mesele ise olayın hukuk karşısındaki durumunu tespit etmek anlamına gelir.

Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile, taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup, muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir. Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma; "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey, aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach’a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.

Temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermesi gerekmektedir. Bozulma nedenlerinin kapsamını, muhakeme hukukuna ve/veya maddi ceza hukukuna ilişkin normlara aykırılıklar oluşturacaktır. Böylece başvuruda (dilekçe, beyan ya da layihada) gösterilen nedenler/sebepler/gerekçe, bir yandan usulüne uygun temyiz davasını açan başvurunun zorunlu unsuru olmakta, diğer yandan da temyiz incelemesinin sınırlarını çizmektedir. Zira Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapacaktır (CMK'nın 301. maddesi).

CMK'nın 301. maddesinin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde de vurgulandığı üzere; "Yargıtay, temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması veya eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa bu olgular hakkında inceleme yapar." Dolayısıyla temyiz başvurusunda bu husus açıkça ileri sürülmeli, bunu belirten olaylar ve olgular da açıkça anlatılmalıdır. Muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına dayanan temyiz taleplerinde Yargıtay muhakeme normunun doğru uygulanıp uygulanmadığını, anlatılması istenen maddi olay üzerinden değerlendirecektir. Kararın hukuka, usule aykırı olduğunu ifade etmek, gerekli ve yeterli bir temyiz sebebi olarak kabul edilemez. Aksi hâlde soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin tarzı icrasına dair tutanaklarda da bir açıklığın bulunmadığı durumlarda iddianın denetlenme olanağı olmayacaktır. Usule ilişkin normlar maddi gerçeğe ve adalete erişme amacına hizmet eden birer vasıta olmakla, ancak bir bütün hâlinde yargılamanın adil olmadığı sonucunu doğuracak, yani hükmü etkileyecek nitelikteki ihlallerin bozma sebebi olacağı kuşkusuzdur. Kanun'un 289. maddesindeki mutlak hukuka aykırılık hâllerinin, hükmü doğrudan etkilediği kabul edildiğinden gösterilen usule aykırılık hâlleri ile çizilen inceleme sınırlarının da istisnasını oluşturdukları anlaşılmaktadır.

Temyiz istemi, maddi hukuk kurallarına aykırılık sebebine dayanıyorsa, temyiz edenin yine usulüne uygun temyiz davasını açan başvurunun zorunlu unsuru olduğundan hukuka aykırılık sebeplerini de başvurusunda göstermesi gerekir. Ancak maddi hukuk normlarının anlam ve kapsamının ne olduğuna dair nihai yorum ve tespitin/maddi hukukun ne olduğunu nihai olarak söyleme yetkisinin, doğrudan mahkemelere ait olması nedeniyle gösterilen bu sebepler, usule ilişkin aykırılıklarda olduğu gibi temyiz incelemesinin sınırlarını çizemez. Yargıtay yalnız gösterilen hukuka aykırılıkları değil tüm maddi hukuka aykırılıkları tespit ederek temyiz edenin sıfatını da dikkate almak suretiyle hükmü bozar. Yargıtayın maddi hukuk normlarının tümünü göz önünde tutup inceleme yapması gerektiği hususu doktrinde de (Serap Keskin Kiziroğlu, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Temyiz Yasa Yoluna İlişkin Değişikliklere Bakış, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Kasım-Aralık, 2017, s. 182 vd.), savunulmaktadır. Erdem ve Kavlak'a göre,"...kararın hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği yönünde bir irade ortaya konulduğu sürece incelemenin maddi hukuka ilişkin tüm hukuka aykırılıklar yönünden yapılabileceği, bu bağlamda, Yargıtayın olayda meşru savunma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yapılan bir temyiz istemi karşısında bu istemi yerinde bulmasa bile haksız tahrikin koşullarının gerçekleştiği ve bu nedenle de cezanın indirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozabilir." (Mustafa Ruhan Erdem, Cihan Kavlak, Ceza Muhakemesinde Temyiz İncelemesinin Kapsamı ve Sınırları, Yargıtay Dergisi, Ekim, 2018, Sayı: 4, s. 1434 ve 1472), Çetintürk de; "Muhakeme hukukuna ilişkin aykırılıklardan farklı olarak, maddi hukuka ilişkin denetimin, hükmün tüm yönleriyle incelenmesini gerektirdiği, maddi hukukun yanlış uygulandığına ilişkin genel bir ifade içeren temyiz dilekçesinde açıkça ileri sürülmemiş olsa dahi, dosyaya yansıyan delillere göre suçun unsurlarının oluşmaması, sanığın suçu işlediğinin sabit olmaması, suçun vasfının yanlış belirlenmesi, suçun nitelikli hâllerinde yapılan hata sonucu cezanın yanlış belirlenmesi veya teşebbüs, iştirak, içtima, haksız tahrik ve şahsi cezasızlık sebepleri gibi maddi hukuka ilişkin hükümlerin yanlış uygulanması sonucu sanığın ceza alması veya almaması ya da hak ettiğinden az veya çok ceza alması durumlarında Yargıtayın bu hukuka aykırılığı bozma nedeni yapabileceği" (Ekrem Çetintürk, Ceza Muhakemesinde Temyiz Kanun Yolunda Maddi (Fiili) Sorunun İncelenmesi, Terazi Hukuk Dergisi, Mart 2019, s. 466-489) düşüncesindedir.

Şu hâle göre, istemin; sanığın suçu işlediğinin sabit olmadığı (maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmediği), suçun unsurlarının oluşmadığı, suç vasfının yanlış belirlendiği, hukuka uygunluk nedenleri, teşebbüs, iştirak, içtima, haksız tahrik ve şahsi cezasızlık sebepleri gibi maddi hukuka ilişkin hükümlerin yanlış uygulanması nedeniyle sanığın hukuka aykırı biçimde cezalandırıldığı veya cezanın yanlış belirlendiği şeklindeki maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıklara dayanması durumunda Yargıtay, maddi hukuk normlarının anlam ve kapsamının ne olduğuna dair nihai yorum ve tespitin/maddi hukukun ne olduğunu söyleme nihai yetkisinin, doğrudan kendisine ait olması nedeniyle sebeple ve gerekçedeki hukuki nitelendirme ile bağlı olmaksızın, tüm hukuka aykırılıkları saptayarak hükmü bozacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Özel Dairece, sanık müdafisince verilen temyiz dilekçesinde itiraza konu hususun temyiz nedeni olarak gösterilmediği için temyiz incelemesi sırasında bu hususun incelenmediği gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verildiği anlaşılan dosyada;

Sanık müdafii tarafından verilen ve maddi hukuka aykırılık iddiasına ilişkin temyiz nedenlerini de içeren 06.10.2022 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinin, itiraz konusu bakımından bir temyiz incelemesi yapılabilmesi için yeterli olduğu, bu sebeple itiraza konu olan ve maddi hukuka aykırılık iddiası niteliği taşıyan, sanık hakkında TCK'nın 32. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesince düzenlenen rapor esas alınarak eksik araştırmaya dayalı hükümler kurulup kurulmadığı hususunun, Özel Dairece temyiz incelemesi sırasında gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; ön sorun bakımından itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,

2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.03.2023 tarihli ve 16310-1592 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Sanığın tutukluluk hâlinin CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca DEVAMINA,

4- Dosyanın, temyiz incelemesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.