Logo

Ceza Genel Kurulu2024/249 E. 2024/304 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın eyleminin bilinçli taksirle mi yoksa olası kasıtla mı işlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın alkollü araç kullanmasına rağmen şansına güvenerek ve gerekli özeni göstermeyerek aracı kullanmaya devam etmesi, öngörülen neticenin kabullenilmesi anlamına gelmediğinden ve bilinçli taksir unsurlarının oluştuğu gözetilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olası kast iddiasını içeren itirazının reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İTİRAZ

İtirazname No : 2023/25798

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 3709-3685

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85/2, 22/3, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 14 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba ilişkin Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.10.2022 tarihli ve 3-309 sayılı hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince 29.12.2022 tarih ve 3709-3685 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu hükmün de sanık, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.12.2023 tarih, 5444-6037 sayı ve oy çokluğuyla temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Daire Üyeleri ... ve ...; "...Tam kusurlu olarak iki kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun'un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, alt sınırdan uzaklaşılarak, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun bir ceza hükmedilmesi yerine benzer olaylarla karşılaştırıldığında eylem ile ceza arasındaki muvazeneyi bozacak şekilde ve orantılılık ilkesine aykırı biçimde temel cezanın 11 yıl hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle sanığa fazla ceza tayin edildiği görüşünde olduğumuzdan, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin kararının bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği bozulmasına karar verilmesi yerine kararda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle aynı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanması yönünde görüş açıklayan sayın çoğunluğa katılmamaktayız." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15.02.2024 tarih ve 25798 sayı ile;

"...Sanığın adli sicil kaydından da anlaşıldığı üzere 17.04.2020 tarihinde de TCK 179/3-2 maddelerinden cezalandırılmış oluşu, 03.03.2021 tarihinde de TCK 179/2 maddelerinden cezalandırılmış oluşu, bu suç anında da alkollü araç kullanıyor oluşu gözetildiğinde sanığın alkollü araç kullanmayı alışkanlık hâline getirmesi, bankette kendi yollarında arka ışık flaşörleri yanık hâlde uymaları gereken tüm kurallara uygun seyreden iki bisikletliye arkadan çarpması, tanımlanan hız sınırının üzerinde seyretmesi, yol-hava-ışık şartlarına uygun olmayacak şekilde aracını sevk etmesi, sürücü belgesi geçici olarak geri alınmış olmasına karşın araç kullanması, 2.85 promil gibi çok yüksek sayılan alkol oranı ile araç sürmesi bütün hâlinde değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin olası kast ile iki kişinin ölümüne neden olmak olarak nitelendirilmesi gerekirken ve bu kabul ile bozulması yerine yanlış vasıflandırmanın kabulü ile onanması usul ve yasalara aykırıdır.” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 17.04.2024 tarih ve 774-1746 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eylemini bilinçli taksirle mi yoksa olası kasıtla mı gerçekleştirdiğinin belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

21.11.2021 tarihli trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, aynı tarihli olay yeri inceleme raporu ile rapora ekli olay yeri genel krokisi, kaza mahallini gösterir fotoğraflar, kamera görüntüleri ve araçların kaza öncesi seyirlerini gösterir kamera görüntülerinin bulunduğu CD içerikleri, 22.11.2021 tarihli CD inceleme ve çözümleme tutanağı ile alkol raporlarına göre; sürücü belgesine alkollü araç kullanması nedeniyle geçici olarak el konulan sanığın, sevk ve idaresindeki 2005 model kamyonet ile 21.11.2021 tarihinde saat 19.40 sıralarında, açık havada, gece vakti, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 70 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde, 3 metresi banket olmak üzere platform genişliği 10 metre olan bölünmüş, toplam 7 metre genişliğindeki iki şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı devlet kara yolunda, ön yolcu koltuğunda oturan tanık... ile birlikte Manavgat istikametinden Alanya istikametine doğru seyir hâlindeyken İncekum mevkiinde, gidiş istikametine göre yolun sağ tarafında bulunan banket üzerinde aynı yönde seyreden sürücüler ... ve ... yönetimindeki bisikletlere çarptığı, çarpmanın akabinde sanığın idaresindeki kamyonetin çarpma noktasına 250 metre mesafede yolun sağ dışında, sürücü ...'ın yönetimindeki bisikletin çarpma noktasına 56 metre, sürücü ...'un yönetimindeki bisikletin ise çarpma noktasına 38 metre mesafede banket üzerinde olduklarının tespit edildiği, bisiklet sürücülerinin olay yerinde hayatlarını kaybettikleri, kamera kayıtları dikkate alınarak kamyonetin hızının 96 - 99 kilometre/saat olarak hesaplandığı, fren izi uzunluğuna ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, meydana gelen trafik kazasının ardından olay yerinden yaklaşık 200 metre uzaklıkta bulunan bir evin bahçesindeki ağacın altına saklanan ve aynı gün yakalanan sanığın, kolluk görevlilerince saat 21.32'de yapılan ölçüme göre 2,59 promil, götürüldüğü hastanede saat 22.35'te yapılan ölçüme göre ise 2,05 promil alkollü olduğunun belirlendiği,

İlk Derece Mahkemesince yapılan keşfe istinaden trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen 12.04.2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; sanığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 46. maddesindeki "Trafik kazası, arıza hâlleri, acil yardım, kurtarma, kar mücadelesi, kaza incelemesi, genel güvenlik ve asayişin sağlanması gibi durumlar dışında emniyet şeritlerini ve banketleri kullanmama", 84. maddesindeki "Arkadan çarpma", 36. maddesindeki "Sürücü belgesi geçici olarak geri alındığı hâlde karayollarında araç sürülmesi ve sürülmesine izin verimesi" , 48. maddedeki "Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme" ile 51 ve 52. maddelerinde sayılan "Hız sınırlarına uyma" ve "Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak" kurallarını ihlâl etmesi nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu; bisiklet sürücülerinin ise siyah giysili olmakla birlikte yolun sağındaki emniyeti şeridi alanı üzerinde, arkalarındaki flaşör ışık sistemi çalışan bisikletleri ile ışıklandırmanın yeterli olduğu yolda seyretmeleri nedeniyle kazaya etken herhangi bir kural ihlallerinin bulunmadığı,

Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 23.06.2022 tarihli rapora göre; sanığın olay yerinde seyri sırasında yola gereken dikkatini vermesi ve mahalden geçişini yolun sağ tarafındaki banket üzerinde seyreden bisikletlerin yeterince uzağından gerçekleştirmesi nedeniyle dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareket ettiğinden asli kusurlu olduğu; ölen sürücülerin olayda kazaya etken kusurlu davranışlarının bulunmadığı,

Anlaşılmaktadır.

Katılan ...; vefat eden ...'ın annesi olduğunu, kazayı görmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,

Katılan ...; vefat eden ...'in annesi olduğunu, kazayı görmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,

Tanık ... soruşturma aşamasında; arkadaşı olan sanık ve soy ismini bilmediği ... ile alkol aldıktan sonra sanığa ait araca gezmek için bindiklerini, aracı ...’un kullandığını, kendisinin şoför koltuğunun yanında, sanığın ise arka koltukta oturduğunu, Manavgat istikametinden Alanya’ya doğru seyir hâlinde iken yoldan ses geldiğini fakat alkolün etkisi ile ne olduğunu anlamadığını,

Kovuşturma aşamasında farklı olarak; olay günü arkadaşı olan sanık ile birlikte alkol aldıklarını, akşam dönerken arabayı sanığın kullandığını, aracın ve yolun aydınlatmasının kötü olduğunu, olay anında sanığın refüje çarptığını zannettiğini, bisiklet kullanan ölenlere çarptığını anlamadığını, sanığın yönlendirmesi ile soruşturma aşamasında aracı ... isminde birinin kullandığını söylediğini,

İfade etmiştir.

Sanık soruşturma aşamasında; olay günü arkadaşı tanık... ile birlikte içki içtikleri sırada önceden tanımadığı, açık kimlik ve adresini bilmediği ve kendisini ... olarak tanıtan birinin yanlarına geldiğini ve birlikte içki içtiklerini, bu şahsın kendilerine “İsterseniz sigara da var” demesi üzerine onunla tekrar buluşmak için anlaştıklarını, tanık... ile bir süre daha oturduktan sonra anlaştıkları gibi Alarahan kavşağını geçince araçlarına aldıkları ... isimli şahsın aracının direksiyonuna geçtiğini, kendisinin ise aracın arka koltuğunda uyuduğunu, olay anını hatırlamadığını,

Kovuşturma aşamasında farklı olarak; olay günü tanık... ile buluşup, bir miktar alkol aldıktan sonra saat 19.30 sıralarında yönetimindeki kamyonetle 70 kilometre hızla sağ şerit üzerinden giderken önüne bir karartı çıktığını, direksiyonu sola çevirince bariyerlere çarptığını, sesler geldiğini ancak havanın karanlık olması nedeniyle ne olduğunu anlayamadığını, önünde hiçbir ışık olmadığını, yolu boş olarak gördüğünü, soruşturma evresindeki olay yerinden kaçtığına ve kamyoneti sürenin ... isimli bir şahıs olduğuna dair beyanlarının doğru olmadığını, karakolda iki kişinin öldüğünü duyunca sinir krizi geçirdiğini, bu nedenle nasıl ifade verdiğini hatırlamadığını, olay yerinden kaçmadığını, aracın başında beklediğini, kolluğu arayıp yerini söylediğini, evinin yakın olması ve kendisini iyi hissetmesinden dolayı alkollü olmasına rağmen aracı kullandığını,

Savunmuştur.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

TCK'nın "Kast" başlıklı 21. maddesi;

"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir" şeklinde düzenlenerek, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kast, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kast tanımlanmıştır.

Olası kastın tanımlandığı TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde;

"...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.

Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.

Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.

Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir." şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.

Doğrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.

Buna göre kast bilme ve isteme, olası kast ise öngörme ve kabullenme unsurlarından meydana gelmektedir. Kastın bir türü olmasına rağmen kanunda olası kast bakımından bilme yerine öngörme, isteme yerine ise madde gerekçesinde kabullenme kavramlarını tercih etmesi tesadüfî değildir. Bununla, olası kast hâlinde failin fiile ve neticeye yönelik amaç ve yaklaşımının doğrudan kast kadar ciddi ve belirgin bir boyut kazanmadığı vurgulanmak istenmiştir. Gerçekten de olası kastta, doğrudan kast derecesinde bir isteme bulunmasa da failin gerçekleşmesi muhtemel olan sonucu öngörerek kayıtsız kaldığı, başka bir ifadeyle bu sonucu kabullendiği ifade edilmektedir. Yine ceza sorumluluğuna yol açacak netice, gerçekleştirilecek asıl fiile bağlı olduğundan olası kast bir yan netice sorumluluğudur. Olası kastta asıl amacın icra edilmesi ile oluşabilecek ikincil netice bakımından fail kayıtsız kalmakta ve neticenin gerçekleşme olasılığını kabullenmektedir. Olası kastta olduğu gibi bilinçli taksirde de öngörme unsuruna yer verilmesi nedeniyle uygulamada daha çok bu iki kurumun birbiriyle karıştırıldığı görülse de olası kastın her halükârda taksirin değil kastın bir türü olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.

Olası kast ile doğrudan kast arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.

Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve olursa olsun düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.

TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde kanunda tanımlanmış haksızlık olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. TCK'nın 22/2. maddesinde taksir; "Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.

Taksirli suçlarda, gerek icrai gerekse ihmâli hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanunu'nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.

TCK'da taksir; basit ve bilinçli taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.

Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırt edici ölçüt; basit taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.

Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir.

Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.

TCK'nın 21. maddesinin ikinci fıkrasında; "Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi" şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun'un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır" biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği kabullenme ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; "Olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir" şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.

Olası kastla bilinçli taksiri ayırdetme konusunda doktrinde "Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir...Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir" şeklinde görüşler mevcuttur (Bahri Öztürk-Mustafa Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, 17. Baskı, Ankara 2017, s. 303-304).

Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kast, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.

B. Hukuki Nitelendirme

Sürücü belgesine daha önce alkollü araç kullanması nedeniyle geçici olarak el konulan ve yapılan yapılan ölçümler ile kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığına dair Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulunun yerleşmiş kabulüne göre olay anında 2,49 promil alkollü olan sanığın, sevk ve idaresindeki kamyonet ile 21.11.2021 tarihinde saat 19.40 sıralarında, açık havada, gece vakti, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 70 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde, (3) metresi banket olmak üzere platform genişliği 10 metre olan bölünmüş, toplam 7 metre genişliğindeki düz, iki şeritli, asfalt kaplama, görüşe engel bir durumun ve yol sorunu bulunmayan devlet kara yolunda, ön yolcu koltuğunda oturan tanık... ile birlikte Manavgat istikametinden Alanya istikametine doğru seyir hâlindeyken İncekum mevkiinde, gidiş istikametine göre yolun sağ tarafında bulunan banket üzerinde aynı yönde seyreden sürücüler ... ve ... yönetimindeki bisikletlere çarptığı, kaza neticesinde bisiklet sürücülerinin olay yerinde hayatlarını kaybettikleri anlaşılan olayda;

Sanığın, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olmasına rağmen yönetimindeki kamyoneti yasal hız limitinin üzerinde sürmeye devam ettiği, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu ve bu hâli ile yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü hâlde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine ve gece vakti olması nedeniyle şansına güvenerek sağ şerit üzerinde ilerleyen aracını sağındaki bankete girecek şekilde sevk ve idare etmek suretiyle banket üzerinde aynı yönde seyreden bisiklet sürücülerine arkadan çarptığı ve iki kişinin ölümüne neden olduğu, öngördüğü muhtemel neticeye kayıtsız kalarak hareketini sürdürerek muhtemel ölüm neticesini kabullendiğine dair herhangi bir delil bulunmaması ve neticenin meydana gelmeyeceği inancıyla hareket etmesi sebebiyle eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği kabul edilmelidir.

Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.10.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.