Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/1536 E. 2021/1413 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Özel Daire'nin kira bedelinin tespiti davasına ilişkin bozma ilamındaki yargılama giderlerine ilişkin kısmın direnme kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Özel Daire bozma kararında yargılama giderlerine ilişkin hususların “kabule göre” belirtilmiş olması ve esasen bozma nedeni oluşturmaması, yerel mahkemenin bu hususa direnmesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu gözetilerek dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “kira bedelinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında müvekkiline ait fabrika binasının kiralanmasına ilişkin 01.05.2010 tarihli ve 3 yıl süreli aylık net 5.500TL kira bedelli kira sözleşmesi düzenlendiğini, son kira dönemi olan 2012 yılında kira bedelinin aylık net 6.744TL olduğunu, kira sözleşmesine konu taşınmazın bulunduğu İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin cazibe merkezi hâline gelmesi, bölgeye artan rağbet ve günümüz ekonomik şartları nedeniyle taşınmazın kira bedelinin emsal rayiç kira bedellerinin çok gerisinde kaldığını, kira sözleşmesinin süresinin 01.05.2013 tarihinde dolduğunu ancak davalının 01.03.2013 tarihli ve 10656 yevmiye nolu ihtarnamesi ile kira süresini uzattığını, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya 03.04.2013 tarihli ve 12702 yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek 01.05.2013 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin net 10.000TL olarak ödenmesinin ihtar edildiğini, davalının ihtarnameden sonraki kira bedellerini 10.000TL yerine 8.500TL olarak ödediğini, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre üç yıllık süreden sonra kira bedelinin hak ve nesafet ilkeleri uygulanarak tespit edileceğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın kira bedelinin 01.05.2013 tarihinden itibaren aylık net 10.000TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının talep ettiği kira artış miktarının hak ve nesafet kurallarına, hakkaniyete ve mevzuata uygun olmadığını, müvekkili şirketin yeni kira dönemi olan 01.05.2013 tarihinden itibaren aylık net 8.500TL kira bedeli ödemeye başladığını, dava konusu taşınmazın 3 yıl önce, rayiç kira değerinden ve davacının talep ettiği bedeli üzerinden kiralandığını, 3 yıllık kira sözleşmesinin de henüz bittiğini, ülkedeki enflasyon nedeni dışında kira bedelinde bir değişmenin söz konusu olmadığını, yargılama sonucunda hükmedilecek kira bedelinin net 8.500TL veya altında olması hâlinde müvekkili şirket davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olacağından yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.05.2014 tarihli ve 2013/719 E., 2014/542 K. sayılı kararı ile; uzman bilirkişi kurulu raporunda, kira akdinin belirlediği dönem sonrası 01.05.2013-01.05.2014 tarihleri arasında kira bedelinin tespiti için (1+3 yıl kuralı gereği) kira artışına Yargıtayca uygulanan endeksin uygulanması gerektiğinin ve bu durumda dava konusu taşınmazın aylık kira bedelinin 01.05.2013 tarihinden itibaren 9.591,65TL/ay brüt olacağının bildirildiği gerekçesiyle taşınmazın 01.05.2013 tarihi itibarı ile aylık kira bedelinin 9.592TL olarak tespitine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 tarihli ve 2014/10219 E., 2014/12341 K. sayılı kararı ile; “…1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, kira sözleşmesinde sözleşme süresinde, her yıl için TEFE-TÜFE ortalamasına üç puan ilave artış kararlaştırılmış olmasına ve bu nedenle sözleşmenin uzun süreli olmasının hak ve nesafete göre arttırımı gerektiren özel durum nitelinde olmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazı yerinde değildir.

2-) Taraflar arasında 01.05.2010 tarihli üç yıl süreli kira sözleşmesi olup, tespit istenilen dönem yenilenen ilk dönem olmakla beraber, tespit istenilen dönem üçüncü artış dönemi olup, kira bedelinin bu nedenle ÜFE oranında arttırılması uygun ise de, davalı kiracı, davacının ihtarı üzerine kira bedelini net 8.500,00 TL olarak ödemeye başlamıştır. Bu durumda mahkemece tespit edilen kira bedeli bu miktardan aşağı olmaz. Mahkemece, kiracı tarafından tespit istenilen dönemde ödemeye başladığı kira bedelinin brüt miktarı nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, davalı tarafından kabul edilerek ödenmeye başlanan kira miktarının altında kira bedeline hükmedilmesi doğru değildir.

Mahkemenin kabulüne göre; davalı hüküm altına alınan bedeli dava tarihi öncesinde ödemeye başladığından dava açılmasına sebep olmamış durumdadır. Bu durumda davaya davalı sebebiyet vermediğinden, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunamaz, mahkemece bu husus nazara alınmadan davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunması da isabetli değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.03.2015 tarihli ve 2015/7 E., 2015/295 K. sayılı kararı ile; dosya içerisinde davacı vekilinin ne dilekçelerinde ne de beyanlarında davalının net 8.500TL kira bedeli ödediğine dair bir belge yahut kabulü bulunmadığı gibi davalı tarafından da her ne kadar aylık net 8.500TL ödendiği bildirilmiş ise de bu miktarı ödediğine dair herhangi bir belge sunulmadığı, kira tespiti davaları kamu düzeni ile ilgili olup kira bedellerinin tarafların belirlediği yöntemle bağlı kalmaksızın mahkemece tespitinin gerektiği, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları bu doğrultuda olup mahkeme tarafından dava konusu taşınmazın kira tespitinin yapıldığı ve usule uygun karar verildiği, iki tarafın kira tespiti konusunda karşılıklı bir kabul beyanının olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının ihtarı üzerine davalı kiracının kira bedelini aylık net 8.500,00TL olarak ödemeye başlayıp başlamadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı tarafından kabul edilerek ödenmeye başlanan kira miktarının altında kira bedeline hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; direnme kararının yalnızca davalı vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde mahkemece, Özel Daire bozma kararının 2. bendinin 2. paragrafındaki "Mahkemenin kabulüne göre; davalı hüküm altına alınan bedeli dava tarihi öncesinde ödemeye başladığından dava açılmasına sebep olmamış durumdadır. Bu durumda davaya davalı sebebiyet vermediğinden, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunamaz, mahkemece bu husus nazara alınmadan davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunması da isabetli değildir." şeklindeki değerlendirmeye direnilip direnilemeyeceği, mahkemece verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

13. Belirtilmelidir ki; bir yerel mahkeme kararını bozan Yargıtay dairesinin, davanın gereksiz yere uzamasının önüne geçmek amacıyla; bozma nedenine ilave olarak, temyize konu karardaki diğer yanlışlıklara da işaret etmesi mümkündür ve Yargıtay dairelerinin bu nitelikte kararları mevcuttur. Ne var ki, bu tür kararlarda, hükmün hangi nedenle bozulduğu açıkça belirtildikten sonra, kararın taşıdığı diğer hatalar, genellikle “kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan; dolayısıyla, gerçek bozma ile çelişmeyen, bozmanın içerik ve kapsamı konusunda yanılgılara neden olmayacak nitelikteki ifadelerle ortaya konulmaktadır.

14. Bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin kararındaki hatanın varlığına işaret eden, kararı o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar ile bozma kararlarında “kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan ifadeler usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır.

15. Bozmada işaret edilen bu tür ifade ve açıklamalar ile eleştirilere karşı direnilmesi veya usulü anlamda bozma niteliği taşımayan bu hususlara uyulmasının mümkün olmadığı Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulamasında kabul edilmektedir.

16. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.12.2013 tarihli ve 2013/10-485 E., 2013/1749 K.; 17.06.2015 tarihli ve 2015/21-1096 E., 2015/1654 K. ve 02.02.2021 tarihli ve 2020/14-347 E., 2021/6 K.;sayılı kararları da aynı yöndedir.

17. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; kira bedelinin tespiti istemine ilişkin eldeki davada, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karar Özel Dairenin yukarıda yer verilen 12.11.2014 tarihli bozma kararı (§8) ile; kira bedelinin ÜFE oranında arttırılması uygun ise de, davalı kiracının, davacının ihtarı üzerine kira bedelini net 8.500,00TL olarak ödemeye başladığı, bu durumda mahkemece tespit edilen kira bedelinin bu miktardan aşağı olamayacağı, mahkemece, kiracı tarafından tespit istenilen dönemde ödemeye başlanan kira bedelinin brüt miktarı nazara alınarak karar verilmesi gerektiği hususlarına işaret edildikten sonra, kabule göre ile başlayan paragraf ve sonrasında, davalı hüküm altına alınan bedeli dava tarihi öncesinde ödemeye başladığından dava açılmasına sebep olmadığı, davalı davaya sebebiyet vermediğinden davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmolunamayacağı hususlarına da değinildiği anlaşılmıştır. Davanın esası yönünden, mahkemece tespit edilen kira bedelinin davalının ödediği miktardan aşağı olamayacağına işaret eden bozma nedeni gözetildiğinde, bu aşamada Özel Daire tarafından yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine ilişkin nedenlerle de bozma kararı verildiğinin kabulüne usulen olanak yoktur.

18. Hâl böyle olunca, Özel Daire bozma kararının esas yönünden mahkemece tespit edilen kira bedelinin davalının ödediği miktardan aşağı olamayacağı hususuna ilişkin olduğu, mahkemece esas yönünden verilen direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmediği, kararın sadece davalı vekili tarafından yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edildiği, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden verilmiş bir bozma kararının bulunmadığı; her ne kadar, karar metninde “Mahkemenin kabulüne göre; davalı hüküm altına alınan bedeli dava tarihi öncesinde ödemeye başladığından dava açılmasına sebep olmamış durumdadır. Bu durumda davaya davalı sebebiyet vermediğinden, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunamaz, mahkemece bu husus nazara alınmadan davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmolunması da isabetli değildir” yönünde bir açıklama yapılmış ise de, bozma kararında yer verilen bu paragrafın yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde sadece ve ancak “kabule göre bozma” olarak nitelendirilebileceği kabul edilmelidir.

19. Böyle bir durumda ise, mahkemenin, bozma kararının esasa ilişkin bölümü dışındaki yönleri bakımından direnme kararı vermesi mümkün bulunmadığından, temyize konu kararın bir direnme kararı olarak nitelendirilmesine olanak yoktur.

20. Hukuk Genel Kurulunun görevi, direnme kararlarının temyizen incelenmesidir. Mahkemece, bozma kararına açıkça uyulması veya kabul biçimine göre eleştiri mahiyetindeki belirlemelerin dikkate alınması suretiyle verilen kararlar ise direnme niteliğinde olmayıp, açık biçimde yeni hüküm teşkil etmekle, bu kararların temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

21. O hâlde Mahkemece, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden eleştiri mahiyetindeki belirleme dikkate alınarak direnme adı altında verilen kararın açık biçimde yeni hüküm niteliğinde olduğu anlaşıldığından bu karara karşı temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil; Özel Daireye aittir.

22. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.