"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kdz. Ereğli Kadastro Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Hazine vekili ve asli müdahil Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar Hazine ve Botaş Genel Müdürlüğü vekilleri ile asli müdahil Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... dava dilekçesinde; Üçköy Köyü'nde Botaş Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kamulaştırma işlemleri sırasında dava konusu 956,96 m2 yüzölçümündeki taşınmazın zilyedinin müvekkili ... olduğunun tespiti üzerine müvekkiline husumet yöneltilerek Kdz. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/123 E. sayılı dosyası ile tespit ve tescil istemli dava açıldığını, davada Hazine tarafından müvekkilinin zilyetliğine itiraz edildiğini, ancak taşınmazın 100 yılı aşkın süredir müvekkilinin dedeleri ve müvekkili tarafından ziraat yapılarak kullanıldığını, taşınmazda fındık ekili olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazda davacının zilyetlikten kaynaklanan hak sahipliğinin tespit edilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Kdz. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/123 E., 2007/268 K. sayılı dosyasında tespit edilen kamulaştırma bedelinin, bu davanın açıldığı tarihten ödeme tarihine kadar işleyecek kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
5. Asli müdahale talebinde bulunan Orman İdaresi vekili müdahale dilekçesinde; dava konusu Üçköy Köyü, Beşçatal Mevkii 106 ada 15, 16, 17 parsel sayılı taşınmazların devlet ormanı olduğunu, hava fotoğrafları ve memleket haritalarında da orman sayılan yerde kaldıklarını ileri sürerek davaya müdahil olmalarına ve dava konusu yerin Devlet ormanı olarak kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davacının taşınmazda hak sahibi olduğunu Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun 713. maddesi gereğince ispatlaması gerektiğini, taşınmazın niteliği itibariyle özel mülkiyete konu olmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı Botaş Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; husumet itirazlarının bulunduğunu, müvekkili tarafından yapılan hukukî işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, zilyetlik ihtilafı olan taşınmaza ilişkin irtifak bedelinin üçer aylık vadeli hesaba yatırıldığını belirterek davanın öncelikle husumet nedeniyle, aksi hâlde açıklanan ve re'sen nazara alınacak nedenlerle esastan reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
8. Kdz. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.05.2008 tarihli ve 2007/406 E., 2008/268 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller nazara alındığında davacının dava konusu taşınmazlar üzerindeki zilyetlik ve hak sahipliğinin varlığını ispat ettiği gerekçesiyle bu hususun tespitine, kamulaştırma bedelinin kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte ödenmesine yönelik talep yönünden ayırma kararı verilerek bu talep hakkında bu dosyada karar verilmesine yer olmadığına, davalı Botaş Genel Müdürlüğünün davada taraf sıfatı olmaması nedeniyle aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince 26.11.2008 tarihli ve 2008/12039 E., 2008/16636 K. sayılı kararı ile;
“…Mahkemece yörede yapılan orman kadastrosuna ait tutanaklar getirtilmeden sadece harita üzerinde (arazi kadastro ve orman kadastro haritaları ile irtibat sağlanmadan) yapılan araştırma sonucu karar verilmiş olmasının isabetsizliği bir yana Kadastro Müdürlüğünün 28.12.2007 tarihli yazıya göre yörede arazi kadastrosu çalışmaları devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle; dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenip düzenlenmediği sorularak düzenlenmiş ise kadastro tespit tutanağı dosya içine getirtilmeli ve kadastro tespit tarihinden önce mülkiyetle ilgili davanın varlığının kadastro tespitinin kesinleşmesini önleyeceği, davanın kadastro tespitine itiraza dönüşeceği ve genel mahkemelerin görevinin sona ereceği (3402 Sayılı Yasa. md.5-10,25, 26,27) gözetilerek mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve dava dosyasının kadastro mahkemesine aktarılmasına karar verilmesi gerekir…" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
11. Kdz. Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2009 tarihli ve 2009/786 E., 2009/525 K. sayılı kararı ile bozma kararına uyularak; yargılama sırasında nizalı taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağının düzenlendiği ve malik hanesinin açık bırakıldığı, tutanak aslının da Kadastro Mahkemesine gönderildiği gerekçesiyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 8, 27. maddeleri ve 3402 Kadastro Kanunu'nun 5, 10, 25, 26 ve 27. maddeleri uyarınca mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
12. Kdz. Ereğli Kadastro Mahkemesinin 28.12.2011 tarihli ve 2010/4 E., 2011/163 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamında yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarına göre, dava konusu taşınmazın çevresinde yer alan 106 ada 1 sayılı orman parseli ile çevrili olduğu, etrafı ormanla çevrili olan taşınmazların özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı, orman içi açıklık konumundaki taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı, dava konusu 15, 16 ve 17 parsellerin Orman Kanunu'nun 17. maddesi kapsamında orman içi açıklık, ormanlık alanı olduğu gerekçesiyle müdahil davacı ... İdaresinin davasının kabulüne, davacının davasının reddine, dava konusu edilen Üçköy Köyü 106 ada 15, 16 ve 17 parsel sayılı taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
14. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince 12.06.2012 tarihli ve 2012/2914 E., 2012/8896 K. sayılı kararı ile; "…mahkemece, dava konusu 106 ada 15 ve 16 sayılı parsellerin zilyetleri olan Şaban ve ... davaya dahil edilip husumet yaygınlaştırılarak taraf oluşturulduktan sonra 3402 sayılı Yasanın 30/2. maddesi gereğince tarafların gösterecekleri deliller ile mahkemece resen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp dava konusu taşınmazın gerçek hak sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir…" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin Üçüncü Kararı:
15. Kdz. Ereğli Kadastro Mahkemesinin 18.12.2013 tarihli ve 2012/63 E., 2013/163 K. sayılı kararı ile Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; taşınmazların güneyinde bulunan 18 ve 19 nolu parsellere ait güncel tapu kayıtları incelendiğinde her iki taşınmazın da askı ilanı süresi içerisinde dava açılmadığından kesinleştiği ve tespit malikleri adına tapu sicilinin oluşturulduğu, dava konusu taşınmazlardan 15 nolu parselin Emine Akkaya'nın, 16 nolu parselin ...'nın ve 17 nolu parselin ise ...'nın zilyet ve tasarrufunda bulunduğu, bu şahıslar yönünden Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu, her ne kadar taşınmazların tamamı orman bilirkişi raporunda orman içi açıklık olarak değerlendirilmiş ise de; taşınmazların kesinleşmiş parsel sınırında olması nedeniyle orman içi açıklık olarak kabul edilmediği gerekçesiyle; davanın kabulüne, 106 ada 15 nolu parselin kadastro tespitindeki niteliği ve miktarı ile Bekir kızı ... adına tespit ve tesciline, tapunun haklar ve mükelefiyetler kısmına " a.H=827,20 m2 lik kısmında Botaş Genel Müdürlüğü Lehine daimi irtifak hakkı vardır " şerhinin eklenmesine, ayrıca beyanlar hanesine kadastro tespitindeki 3303 sayılı Kanun ile ilgili şerhin eklenmesine, 106 ada 16 nolu parselin kadastro tespitindeki niteliği ve miktarı ile Hasan kızı ... adına tespit ve tesciline, tapunun haklar ve mükelefiyetler kısmına " a.H=461,02 m2 lik kısmında Botaş Genel Müdürlüğü Lehine daimi irtifak hakkı vardır" şerhinin eklenmesine, ayrıca beyanlar hanesine kadastro tespitindeki 3303 sayılı Kanun ile ilgili şerhin eklenmesine, 106 ada 17 nolu parselin kadastro tespitindeki niteliği ve miktarı ile Ahmet oğlu ... adına tespit ve tesciline, tapunun haklar ve mükellefiyetler kısmına "a.H=5,61 m2 lik kısmında Botaş Genel Müdürlüğü lehine daimi irtifak hakkı vardır" şerhinin eklenmesine, ayrıca beyanlar hanesine kadastro tespitindeki 3303 sayılı Kanun ile ilgili şerhin eklenmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:
16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve asli müdahil Orman İdaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
17. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince 03.04.2014 tarihli ve 2014/1977 E., 2014/4027 K. sayılı kararı ile; "…Mahkemece; her ne kadar dava konusu 106 ada 15, 16 ve 17 nolu taşınmazların orman bilirkişi raporuna göre orman içi açıklık niteliğinde oldukları beyan edilmişse de, güneylerinde bulunan 106 ada 18 ve 19 nolu parsellerin kişiler adına kesinleştikleri, bu nedenle orman içi açıklık olmadıkları gerekçesiyle çekişmeli yerlerin gerçek kişiler adına tespitlerine karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazların güneyinde bulunan 106 ada 18 ve 19 nolu sırasıyla 674,08 m² ve 1945,81 m² yüzölçümündeki taşınmazların arazi kadastrosu sırasında belgesizden fındıklık niteliğiyle gerçek kişiler adına tespit edildikleri, itiraz edilmeden kadastro tutanaklarının kesinleştikleri anlaşıldığı halde, mahkemece 106 ada 18 ve 19 sayılı parseller hakkında açılmış tapu iptali ve tescil davaları olup olmadığı sorulmadan ve bununla birlikte 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi koşulları değerlendirilmeden hüküm kurulmuştur. O halde; mahkemece değinilen yönler gözetilerek öncelikle 106 ada 18 ve 19 sayılı parseller hakkında açılan tapu iptali ve tescil davaları bulunup bulunmadığı sorulmalı, açılmış ise ilgili dava dosyaları getirtilerek incelenmeli, çekişmeli taşınmazlarla birlikte dört tarafları 101 ada 1 nolu orman parseliyle çevrili orman içi açıklık niteliğinde olup olmadıkları tartışılmalı, bundan sonra elde edilecek delillere göre hüküm kurulmalıdır. Eksik araştırma ve inceleme sonucu kabul kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir…" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
18. Kdz. Ereğli Kadastro Mahkemesinin 02.04.2015 tarihli ve 2014/190 E., 2015/26 K. sayılı kararı ile; komşu 106 ada 18 ve 19 parsellerin dava açılmadan kesinleştiği ve tapu kayıtlarında davalı şerhinin bulunmadığı, yine önceki kararda taşınmazların sınırında kesinleşmiş taşınmaz bulunması nedeniyle orman içi açıklık olarak kabul edilmediğinin değerlendirildiği, mahkemenin, davalı taşınmazın sınırında kesinleşmiş taşınmaz bulunuyorsa artık orman içi açıklık olarak değerlendirilmeyeceği görüşünde olduğu, sicil oluştuktan sonra orman iddiası ile açılan tapu iptal davalarının, orman içi açıklık değerlendirilmesinde de bir öneme sahip olmayacağı, kaldı ki; orman iddiası ile dava açmak için Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığında bir hak düşürücü süre öngörülmemiş olup, her zaman orman iddiası ile dava açılabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
19. Direnme kararı süresi içinde davalılar Hazine ve Botaş Genel Müdürlüğü vekilleri ile asli müdahil Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
20. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kadastro çalışmaları sırasında malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespitleri yapılan dava konusu 106 ada 15, 16 ve 17 nolu taşınmazların 6831 sayılı Kanun'un 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklık olup olmadıkları yönünde mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre dava konusu taşınmazlara komşu 106 ada 18 ve 19 sayılı parseller hakkında açılmış tapu iptali ve tescil davaları bulunup bulunmadığı araştırılarak karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
A. Davalı Botaş Genel Müdürlüğü vekilinin temyizi yönünden;
21. Dava açmakta olduğu gibi, gerek ilk derece gerekse üst derece denetim yapan yargı organlarına yönelik her talep bakımından da istemde bulunanın hukukî yararının mevcut olması gerekir. Bu kapsamda olmak üzere temyiz talebinde bulunan tarafın da kararı temyiz etmekte hukukî yararı bulunmalıdır.
22. Kdz. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ilk kararda davalı Botaş Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, Botaş Genel Müdürlüğü lehine 500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Özel Dairece görev hususunun değerlendirilmesi yönünde bozma yapıldıktan sonra yerel mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; kadastro mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş, kadastro mahkemesince verilen ilk kararda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 31/1 maddesi uyarınca Botaş Genel Müdürlüğü vekilinin sarf ettiği emek gözetilerek 400TL vekalet ücretine hükmedilmiş ve karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde kadastro mahkemesince verilen ikinci kararda; Botaş Genel Müdürlüğü lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin olumlu olumsuz hüküm kurulmamış, karar davalı Hazine vekili ve asli müdahil Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Daire bozma kararı sonrasında verilen direnme kararında da davalı Botaş Genel Müdürlüğü lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin olumlu olumsuz hüküm kurulmamıştır. Davalı Botaş Genel Müdürlüğü tarafından direnme kararı temyiz edilmiş ise de; önceki kararı temyiz etmeyen davalının direnme kararını temyizinde artık hukukî yararı bulunmamaktadır.
23. O hâlde, davalı Botaş Genel Müdürlüğü vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
B- Davalı Hazine vekili ve asli müdahil Orman İdaresi vekilinin temyizi yönünden;
24. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukukî tanımı ilk defa bu Kanun'da yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun'la bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun'la orman tanımının yer aldığı 1. maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnaları hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.
25. 1950 yılında 5653 sayılı Kanun'la 3116 sayılı Kanun’un 1. maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri ile beraber orman sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu’nda da, 3116 sayılı Kanun gibi 1. maddesinde orman tanımına yer verilmiştir. Buna göre orman; “Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” şeklinde tanımlanarak maddenin kapsamı daha da genişletilmiştir.
26. 1956 yılında 6831 sayılı Kanun'la birlikte 3116 sayılı ve sonraki kanunlarda yer alan “orman mahsulü verme” koşuluna yer verilmemiş, ölçüt olarak “orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımama olgusu” getirilmiştir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 E., 2010/1 K. sayılı kararı).
27. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17/1-2. maddesi uyarınca; Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma süresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır. Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yolları ile elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur.
28. Madde metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Bu açıklıkların öncesinin orman olup olmaması önemli değildir. Zira, madde metninde orman içi açıklıkların öncesi orman ise, ya da ormandan açılmış ise şeklinde bir açıklama, bir bölüm olmadığı gibi, madde metninde geçen orman içinde yer alan herhangi bir nedenle var olan açıklıklar deyimi de bu olguyu ifade etmektedir. Uygulanan memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planında öncesi orman olduğu saptanan, fakat sonradan ormandan açılmış bulunan yerlerin 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre orman sayılacağı tartışmasızdır (HGK’nın 10.12.1997 tarihli ve 1997/20-808/1039, 08.02.1999 tarihli ve 1999/7-22-43, 13.10.1999 tarihli ve 1999/8-689-822, 03.04.2002 tarihli ve 2002/8-230-261, 22.10.2003 tarihli ve 2003/20-665/614 sayılı kararları).
29. Diğer taraftan, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesi'nde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 31.05.1970 tarihli ve 531 sıra nolu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliği'nin 33/3, 19.08.1974 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliği'nin 40/A, 30.05.1984 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliği'nin 30/1, 02.09.1986 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliği'nin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliği'nin 26/a maddesinde devlet ormanı olarak sınırlandırılacak yerler belirtilmiştir. 15.07.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliği'nin 26/a bendinde; “Orman kadastro komisyonlarınca;
a)6831 sayılı Kanunun 1'inci maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu bilinen ormanlar, orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17'nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar… Devlet ormanı olarak sınırlandırılır.” hükmüne yer verilmiştir.
30. Dolayısıyla, belgelerdeki görünümü ne olursa olsun, bu açıklıklar kişiler adına tescil olunamaz. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacağından, bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır. Bu nedenledir ki, Kanun'da kesin olarak bu parçaların özel mülk olmasına, tesciline izin verilmemiştir. Taşınmazın anılan madde kapsamında orman içi açıklık vasfında olması için de tapulu bir taşınmaz olmaması ve kural olarak dört tarafının ormanla çevrili olması bu nedenle ediniminin orman bütünlüğünü bozması gerekir.
31. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı ..., Botaş Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen kamulaştırma işlemlerine konu taşınmazın zilyetliğinde bulunduğunun tespitine yönelik dava açmış, yargılama sırasında dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarına başlanılmış ve dava konusu 106 ada 15 parsel, senetsizden, 3804,79 m2 yüzölçümünde, fındıklık vasfı ile ...'nın, 106 ada 16 parsel, senetsizden, 3033,90m2 yüzölçümünde, fındıklık vasfı ile ...'nın, 106 ada 17 parsel, sneetsizden, 4716,27 m2 yüzölçümünde ...'nın zilyetliğinde bulunduğu, 106 ada 15, 16, 17 parsellerin Kdz. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/123 E. sayılı dosyasında davalı olduğundan malik tespitlerinin yapılamadığı ve malik sütunu boş bırakıldığı belirtilerek, Botaş Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırması yapılan ve kamulaştırma planında belirtilen koordinatlara göre, 106 ada 15 parselde 372.36 m2, 106 ada 16 nolu parselde 461.02 m2 ve 106 ada 15 nolu parselde 5.61 m2'lik kısımda Botaş Genel Müdürlüğü lehine daimi irtifak hakkı, beyanlar hanesine 3303 sayılı Kanun'un 3. maddesi gereğince şerh tesis edilerek tespitleri yapılmıştır.
32. Dava konusu yerde yine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 4. maddesi kapsamında orman kadastro çalışması yapılmış olup, dava konusu 106 ada 15, 16 ve 17 parseller orman sınırları dışında bırakılmıştır. Dosya kapsamından, dava konusu 106 ada 15 nolu parsel sayılı taşınmazın fındık bahçesi olan 106 ada 16 parsele, 106 ada 16 nolu parselin fındık bahçeleri olan 106 ada 15 ve 17 parsellere, 107 ada 17 parselin de fındık bahçeleri olan 106 ada 16 ve 106 ada 18 nolu parsellere komşu oldukları, taşınmazlar üzerindeki fındık ağaçlarının 25-30 yıllık oldukları ve taşınmazların %5-10 eğime sahip oldukları, 1958 yılı memleket haritasında da açıklık alanda kaldıkları, açıklık alanın bir kısmı orman ile çevrili ise de dört tarafının orman ile çevrili olmadığı, dava konusu taşınmazlara komşu 106 ada 18 parselin, 674,08m2 yüzölçümünde, senetsizden fındıklık vasfı ile, 106 ada 19 parselin de 1945,81 m2 yüzölçümünde, senetsizden fındıklık vasfı ile kesinleşerek tapuya tescil edildikleri görülmüştür.
33. Her ne kadar Özel Dairece, dava konusu taşınmazların orman içi açıklık olup olmadığı yönünde mahkemece yapılan incelemenin yetersiz olduğuna işaret edilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere taşınmazların 6831 sayılı Kanun'un 17/1-2. maddesi kapsamında orman içi açıklık olarak değerlendirilebilmeleri için kural olarak dört tarafının ormanla çevrili olması bu nedenle ediniminin orman bütünlüğünü bozması gerekir. Somut olayda; mahkemece yapılan keşif ve taşınmazlara uygulanan memleket haritasındaki ve kadastro paftasındaki konuma göre, dört tarafının orman ile çevrili olmadığı, bir kısmının açıklık alan bir kısmının kadastro çalışmalarında kesinleşen tarım arazileri ile çevrili olduğu anlaşıldığından taşınmazların orman içi açıklık olup olmadıkları yönünde yeniden araştırma yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
34. Hâl böyle olunca, mahkemenin taşınmazların orman içi açıklık olarak değerlendirilemeyeceği yönündeki direnme kararı yerindedir.
35. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre dava konusu taşınmazların zilyetlikle kazanma koşullarının adlarına tespit yapılan kişiler yararına gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin diğer hususlar inceleme konusu yapılmadığından, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
36. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dava konusu taşınmazların mahkemece yapılan keşif ve taşınmazlara uygulanan memleket haritasındaki ve kadastro paftasındaki konuma göre orman içi açıklık niteliğinde olmadıkları, yine mahkemece yapılan keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi, tespit bilirkişiler ve davacı tanık beyanları ile alınan bilirkişi raporlarından; dava konusu taşınmazların yirmi yılı aşkın süredir adına tespit yapılanlar ve murisleri tarafından kullanıldığı, taşınmazlar üzerindeki fındık ağaçlarının 25-30 yaşlarında olduğu nazara alındığında adına tespit yapılanlar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı, bu durum karşısında direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-(A) bendinde açıklanan nedenlerle davalı Botaş Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar bulunmadığından oybirliğiyle REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2-(B) bendinde açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, asli müdahil Orman İdaresi vekili ve davalı Hazine vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,19.10.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.