Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/777 E. 2022/213 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davasında, gerçek zarar miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasının gerekip gerekmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı taraf, aracının kazaya karışmadığını iddia ettiğinden, gerçek zarar miktarının tespiti için teknik bilirkişi incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğu ve mahkemenin bu hususta eksik inceleme ile hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Manavgat 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete kasko sigortalı araca davalının işleteni olduğu aracın tam kusurlu olarak arkadan çarpıp kaçtığını, sigortalısına ödenen hasar bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe de davalı tarafça itiraz edildiğini ileri sürerek takibe vaki itirazın iptali ile davalının icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; aracın böyle bir kazaya karışmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Manavgat 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2014 tarihli ve 2013/78 E., 2014/192 K. sayılı kararı ile; kazaya karışan aracın davalının aracı olduğu, ödenen ve gerçekleşen zarar miktarının sunulan faturalar ve belgelerle ispatlandığı gerekçesiyle icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 26.11.2015 tarihli ve 2015/4810 E., 2015/12756 K. sayılı kararı ile;

“…1-Dosya içindeki bilgi ve belgelere kararın dayandığı geciktirici nedenlere göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2-Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece trafik bilirkişisinden kusur durumuna dair rapor alındığı görülmüş ise de, dosya kapsamında gerçek zarar miktarı konusunda alınmış bir rapor bulunmadığı anlaşılmıştır. Ödenebilecek zararın ancak davacının sigortalısının uğramış olduğu gerçek zarar miktarı olabileceği dikkate alınarak konusunda uzman makine mühendisi bilirkişi aracılığıyla araçtaki gerçek hasar miktarı belirlenerek sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Manavgat 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.05.2016 tarihli ve 2016/212 E., 2016/312 K. sayılı kararı ile; gerçek zarar miktarının tespiti için uzman bilirkişiden rapor alınması istenilmiş ise de davalı tarafın gerek dilekçelerinde gerekse duruşmalarındaki beyanlarında diğer bütün konularda itiraz ve beyanlarda bulunulurken zarar konusunda herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi bu konuda araştırma yapılmasını, bu kapsamda bilirkişiden rapor alınmasını da talep etmediği, zararın miktarının ihtilaf konusu dışında kaldığı, itiraza uğramayan fatura ve belgelerle de ispatlandığı, tarafların ihtilaf konusu etmedikleri hususlar hakkında mahkemenin kendiliğinden harekete geçerek araştırma yapmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 187/1. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda gerçek zarar miktarının tespiti bakımından bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

13. Türk Ticaret Kanunu’nda ayrıca düzenlenmemiş olan kasko sigortası, mal sigorta türlerinden bir kısmının karma olarak motorlu kara taşıtlarında uygulanması olarak karşımıza çıkmaktadır. Kasko sigorta sözleşmesi niteliği itibari ile mal sigortası türlerinden olduğundan kazanın meydana geldiği ve ödemenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunup somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1278. maddesi (6102 sayılı TTK, m. 1429) uyarınca sigortacı kural olarak sigorta ettiren, sigortadan yararlanan veya eylemlerinden hukuken sorumlu olduğu kişilerin kusurlarından doğan zararları karşılamakla yükümlüdür (Ulaş, Işıl: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012, s. 582).

14. Zararın tazmin esasını düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 1283. maddesine göre sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak gerçek zararını tazmine mecburdur. Yine kazanın meydana geldiği ve poliçenin yürürlükte bulunduğu tarihte uygulanması gereken Kara Taşıtları Kasko Genel Şartları’nın B.3.3.1. maddesinde de benzer bir düzenleme getirilmiş ve rizikonun gerçekleşme anındaki gerçek tazmin değerinin esas alınacağı benimsenmiştir.

15. 6762 sayılı TTK’nın 1301/1. maddesi ve Kara Taşıtları Kasko Genel Şartları’nın B.4.4.4.3 maddesi uyarınca; sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin meydana gelen zarardan dolayı üçüncü kişilere karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya geçer.

16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddeleri ile Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 5. maddesinde ise hangi hâllerde bilirkişiye başvurulması gerektiği hususu açıkça düzenlenmiştir. Buna göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamayacağı gibi, hâkim de genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvuramaz.

17. Halefiyete dayalı olarak açılan davada da zarar sorumlusu gerçek zarar miktarından kusuru oranında sorumludur. Zarar veren, kusuru oranında gerçek zararı ödemekle sorumludur. Trafik kazasının oluşumunda sürücülerin kusur oranlarının ve çarpma-çarpışma rizikosunun gerçekleşmesi nedeniyle araçta oluşan hasarın nitelik ve niceliği, hasarın sunulan faturalarla uyumlu olup olmadığının teknik bilirkişi raporuyla belirlenmesi gerekmektedir.

18. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece yalnız kusur durumunun tespiti bakımından bilirkişi raporu alınmış, gerçek zarar miktarının belirlenebilmesi bakımından ise teknik bir inceleme yaptırılmamıştır. Gerçek zarar miktarının tespiti kural olarak ancak teknik bilirkişi incelemesi ile belirlenebilecektir. Her ne kadar mahkemece gerçek zarar miktarı bakımından taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı belirtilmiş ise de; davalı tarafça aracının kazaya karışmadığı ve zararın meydana gelmesinin mümkün olmadığı ileri sürülmüş olduğundan mahkemenin bu gerekçesi yerinde değildir.

19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı taraf yalnız kusur durumuna itiraz edip ayrıca zarar miktarına açıkça itiraz etmediğinden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığı yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

20. Öte yandan, dava tarihinin “04.01.2013” olmasına rağmen direnme kararında “15.04.2016” olarak yazılması ise mahallinde her zaman düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak kabul edildiğinden esasa etkili görülmemiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.

21. O hâlde, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilemeyeceğinden mahkemece konusunda uzman makine mühendisi bilirkişi aracılığı ile teknik inceleme yapılarak davacının gerçek kararının belirlenmesi suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.

22. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.02.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.