Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/803 E. 2022/425 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sahte sigortalılık nedeniyle iptal edilen yaşlılık aylığından sonra, yeni bir tahsis talebi olmaksızın yaşlılık aylığının yaş koşulunun sağlandığı tarihten itibaren yeniden bağlanıp bağlanamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Sosyal güvenlik hukukunun sosyal koruma, dayanışma ve denkleştirme ilkeleri ile denetim görevini makul sürede yerine getirmeyen Kurumun ihmali gözetilerek, davacı sigortalının daha önce yapmış olduğu yaşlılık aylığı tahsis talebinin devam ettiği kabul edilerek, sahte sigortalılık sebebiyle iptal edilen yaşlılık aylığının yaş koşulunun gerçekleştiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yeniden bağlanması gerektiği kabul edilerek direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “Tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2008-2009 yıllarında dava dışı Selim Kaplan’a ait işyerinden bildirilen sigortalılığının sahte olduğundan iptal edildiğini, buna bağlı olarak yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.05.2010-19.11.2015 tarihleri arasında ödenen 78.811,89TL’nin borç çıkarıldığını, davalı Sosyal Güvenlik Kurumunun (Kurum/SGK) buna ilişkin 23.11.2015 tarihli yazısının ve daha sonra da borç bildirim belgesinin müvekkiline tebliğ edildiğini ancak müvekkilinin sözü edilen işyerinden bildirilen sigortalılığının fiili ve gerçek çalışmaya dayandığını, kaldı ki bu işyerindeki çalışmaları dikkate alınmasa bile iptalden sonra 4904 prim gün sayısı kalan davacının 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesine göre 56 yaşını doldurduğu 11.08.2014 tarihini takip eden 01.09.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığını, davalı Kuruma bu yönde 20.01.2016 tarihinde yapılan başvurunun cevapsız bırakıldığını ileri sürerek davanın kabulü ile Kurum işleminin iptaline, davacının aylığa müstehak olduğunun, ödenmeyen aylıklarının kesildiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin ve borcu bulunmadığının tespitine; mahkemenin aksi kanaatte olması hâlinde ise davacının 11.08.2014 tarihini takip eden 01.09.2014 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi gereğince aylığa müstehak olduğunun ve ödenmeyen aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine, yersiz ödeme borcunun hak ettiği alacaklardan mahsubuna ve icra takibinin başlatılmasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili cevap dilekçesinde; Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu, öte yandan davacıya 20.01.2016 tarihli tahsis talebi üzerine 01.02.2016 tarihinden itibaren tekrar yaşlılık aylığı bağlandığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İzmir 12. İş Mahkemesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/163 E., 2017/335 K. sayılı kararı ile; davacının iptal edilen 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki sigortalılığının fiili ve gerçek çalışmaya dayandığının toplanan delillerle tespit edildiği, bu nedenle Kurum işlemlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki 246 günlük çalışmasının iptaline ve yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işlemlerinin iptaline, yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İzmir 12. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 05.11.2018 tarihli ve 2018/191 E., 2018/1708 K. sayılı kararı ile; davacının dava dışı Selim Kaplan’a ait işyerinden 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasında Kuruma bildirilen 246 günlük sigortalılığının fiili çalışmaya dayanmadığı, bu yöndeki denetmen raporunun aksinin ispatlanamadığı ancak davacının sözü edilen sigortalılık süresinin iptal edilmesi nedeniyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-d maddesine göre aylığa hak kazanmasa da geçici 81/C maddesi gereğince 11.08.2014 tarihini takip eden ay başı olan 01.09.2014 tarihinden itibaren aylığa müstehak olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 11.08.2014 tarihini takip eden aybaşı olan 01.09.2014 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81/C-bc maddesi gereğince aylığa müstehak olduğunun ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine, davacının yersiz ödeme borcunun hak ettiği alacaklarından mahsubuna, fazla talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.

10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 12.06.2019 tarihli ve 2019/38 E., 2019/4220 K. sayılı kararı ile davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davalı Kurum vekilinin temyizi yönünden; "....Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya 30.04.2010 tarihli tahsis talebi sonrası 5150 gün MYÖ prim ödemesi gün sayısı üzerinden 01.05.2010 tarihinden itibaren 506 sayılı kanunun Geçici 81/B-d maddesi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurum Denetmeni Yücel Karademir tarafından düzenlenen 24.10.2014 tarih, 2014/YK/83 sayılı rapor ile davacının dava dışı Selim Kaplan (Muhasebeci) unvanlı işyerinden 01/11/2008 - 07/07/2009 tarihleri arasındaki çalışmalarının gerçek çalışma olmadığının tespit edilmesi üzerine davacıya 01.05.2010-19.11.2015 süresi için 61.161,73 TL yaşlılık aylığı, 15.877, 91 TL işlemiş faiz ( 04.03.2016 tarihi itibarıyla) olmak üzere toplam 77.093,64 TL borç tahakkuku yapıldığı, davacının vekilinin 25.01.2016 tarihli dilekçesi ile Geçici 81/C maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunması üzerine, davacıya 01.02.2016 tarihinden itibaren yeniden yaşlılık aylığı bağlandığı ve davanın 25.03.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince davacının tahsis talebi olmadan yaş şartını sağladığı sonraki bir tarihte veya başka bir anlatımla gerçek dışı çalışmalarının iptali sonrası ikinci tahsis talebinden geriye dönük olarak davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 09.10.2019 tarihli ve 2019/1358 E., 2019/1343 K. sayılı kararı ile; davacının 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki 246 günlük çalışmasının 01.05.2010 tarihinde aylık bağlandıktan uzun süre sonra 24.10.2014 tarihli denetmen raporuna dayalı olarak 2015 yılında iptal edildiği, denetim görevinin makul sürede yerine getirilmemesinin tüm sorumluluğunu davacıya yüklemenin hakkaniyete uygun bulunmadığı, davacıya 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi uyarınca bağlanan aylığa esas prim ödeme gün sayısı çekişmesiz olduğundan iptal edilen çalışmalar nedeniyle iyi niyet sorgulaması yapılmasının da bu aylık üzerinde herhangi bir etki yaratma olasılığının olmayacağı, denetim görevi süresinde yapılıp uyarı yapılmış olsa bile 2010 yılı itibariyle yaşlılık aylığından yararlanma iradesini ortaya koymuş olan davacının, 2014 yılında da bu yöndeki iradesini sürdüreceğinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu itibarla Kurum tarafından denetim işlemlerinin hukuk devleti ilkesine uygun biçimde ve makul sürede yerine getirilmemesi nedeniyle daha düşük prim ödeme gün sayısı üzerinden aylık koşulları gerçekleşmiş bulunan davacının, aylığının henüz iptal edilmediği dönemde yeniden başvuruda bulunması zorunluluğu öngören bozma ilamının yerinde olmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının dava dışı işyerinden bildirilen 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki hizmetlerinin iptali ile 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-d maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesinden sonra geri kalan prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C-bc maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının Kuruma başvurduğu 25.01.2016 tarihini takip eden ay başı olan 01.02.2016 tarihinden itibaren mi yoksa yeni bir tahsis talebi aranmaksızın 56 yaşını doldurduğu 11.08.2014 tarihini takip eden 01.09.2014 tarihinden itibaren mi bağlanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

15. Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak “sosyal güvenlik” kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin varlık koşulu, diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.

16. Bu nedendir ki sosyal güvenlik hakkına temel insan hakları arasında yer verilmiş ve uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60. maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı hükme bağlanmıştır.

17. Sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalılara sağlanan haklardan biri de yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Zira insanlar genellikle belli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmeleri nedeniyle aktif çalışma hayatına son verme ihtiyacı duyarlar. Aktif olarak çalışıp gelir elde etme imkanından yoksun oldukları bu dönemde gelir kaybına uğrarlar. İşte uzun vadeli sigortalı kollarından biri olan yaşlılık sigortasının temel amacı sigortalıya ömrünün iş göremediği geri kalan kısmında yardım etmek ve geçimini sağlayacak sürekli bir gelir sağlamaktır.

18. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme, çalıştığı işten ayrılma ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma olarak sayılabilir. Türk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabi olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur.

19. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 1. maddesinin 2. fıkrasındaki; "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. ve geçici 81. maddeleri oluşturmaktadır.

20. 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi”nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.

21. Buna göre 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun'un yürürlükten tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.

22. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81. maddenin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir. Bu kapsamda (B) bendinin (d) alt bendi uyarınca sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları ve en az 5150 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabileceklerdir.

23. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 81. maddesinin (C) bendinin (a) alt bendinde ise 23.05.2002 tarihinde 15 yıl sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri hâlinde yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiştir. Sözü edilen bu bentteki koşulları 23.05.2002 tarihi itibariyle yerine getirmeyenler yönünden de yine kademeli bir geçiş düzenlenmiştir. Bu bendin (bc) alt bendine göre 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getirmeyenlerden bu şartları 24.05.2008-23.05.2011 tarihleri arasında yerine getirenlerin kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmaları hâlinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı hüküm altına alınmıştır.

24. Öte yandan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. maddesinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını taşıyan sigortalıya yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiştir. Aynı yöndeki düzenlemeye 5510 sayılı Kanun'un 28. maddesinde de yer verilmiştir. Bu nedenle yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerekmektedir.

25. Somut olayda 11.08.1958 doğum tarihli davacı ...'ın sigortalılık başlangıç tarihinin 15.09.1986 olduğu, 30.04.2010 tarihli tahsis talebi üzerine 5150 prim gün sayısı üzerinden 01.05.2010 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (B) bendinin (d) alt bendi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, Konak Sosyal Güvenlik Merkezi Kısa Vadeli Sigortalar Servisinin 16.03.2009 tarihli görev emri ile 1328728 sicil numaralı Selim Kaplan (muhasebeci) unvanlı işyerinden sigorta bildirimleri yapılan Süheyla Budak'ın çalışmalarının fiili olup olmadığı ve analık geçici iş göremezlik ödeneğine hak kazanıp kazanmadığının incelenmesinin istenmesi üzerine 07.02.2014 tarihinde sosyal güvenlik denetmeni Yücel Karademir tarafından başlatılan denetim sonucu düzenlenen 24.10.2014 tarihli inceleme raporunda dava dışı üç kişi ile birlikte söz konusu işyerinden sigortalılık bildirimi yapılan davacının da fiilen çalışmadığının tespit edildiği ve emeklilik durumunun tahsis mevzuatı çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirildiği, davalı Kurum tarafından bu rapora istinaden davacının dava dışı Selim Kaplan'a ait işyerinden 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasında bildirilen 246 günlük çalışmasının iptal edildiği, buna bağlı olarak da yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.05.2010-19.11.2015 tarihleri arasında yapılan ödemelerin davacı adına borç kaydedildiği, 23.11.2015 tarihli yazı ile davacıya 78.811,89TL tutarındaki borcu ödemesi gerektiğinin bildirildiği, davacının Kurum kayıtlarına 20.01.2016 tarihinde giren dilekçesinde iptal edilen çalışmalarının fiili olduğunu, diğer yandan kabul anlamına gelmemek üzere iptal edilen çalışmalarından sonra geriye kalan prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (C) bendine göre yaşlılık aylığına müstehak olduğu tarihten itibaren aylık bağlanarak iade ile sorumlu olacağı miktarın buna göre belirlenmesini talep ettiği, davacının ayrıca 25.01.2016 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından 4904 prim gün sayısı esas alınarak 01.02.2016 tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı tespit edilmiştir.

26. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 30.04.2010 tarihli tahsis talebi üzerine yaşlılık almaya almakta olan davacının dava dışı Selim Kaplan'a ait işyerinden Kuruma bildirilen 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptal edilmesinden sonra geri kalan 4904 prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (C) bendinin (bc) alt bendine göre 56 yaşını doldurduğu 11.08.2014 tarihini takip eden ay başı olan 01.09.2014 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı şartlarını taşıdığı uyuşmazlık dışı olup davacının sosyal güvenlik denetmeni tarafından yapılan inceleme sırasında aylığını almaya devam ettiği ve 2010 yılında yapılmış bir tahsis talebi bulunduğu da dikkate alındığında artık yeni bir tahsis talebine gerek olmaksızın 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (B) bendine göre bağlanan aylığın kesilmesinden sonra aynı maddenin (C) bendi kapsamında yaş şartının gerçekleştiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylığının tekrar bağlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu kabul ise sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine uygundur.

27. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 tarihli ve 2011/10-291 E., 2011/399 K. ile 28.09.2011 tarihli ve 2011/10-475 E., 2011/560 K. sayılı kararlarında da aynı yaklaşım benimsenmiştir.

28. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacının yaşlılık aylığının 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki çalışmasının sahte olduğunun tespiti üzerine iptal edilmesi karşısında yeni bir tahsis talebi olmadan yaş şartını gerçekleştirdiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanmasının mümkün olmadığı, Kurumun da tahsis talebi üzerine davacıya 01.02.2016 tarihinden itibaren aylık bağladığı, bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu ve direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

29. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

30. Ne var ki Özel Dairece davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 30.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

...

KARŞI OY

Davacı sigortalı farklı işyerlerinde çalışmış ve 30.04.2010 tarihli dilekçesi ile yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunmuştur.

Davalı Kurum tarafından 506 sayılı Kanun’un Geçici 81/B-d maddesi uyarınca sigortalının 5.150 prim ödeme gün sayısını tamamladığı varsayılarak 01.05.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

Davacının 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki 246 gün sigortalığının fiili çalışmaya dayanmadığı ve geçersiz olduğu yönünde tespit üzerine davalı Kurum tarafından yaşlılık aylığı iptal edilerek, yapılan ödemeler bakımından borç tahakkuk ettirilmiştir.

Davacı açmış olduğu bu davada, 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki 246 gün sigortalığının fiili çalışmaya dayandığını ileri sürmüş, aksinin kabulü hâlinde dahi yaş koşulunu sağladığı 11.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığının bağlanması gerektiğinin tespitini talep ederek, buna göre ödenmeyen aylıklar ve yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklara dair karar verilmesini istemiştir.

Davacı sigortalı bu davadan önce 25.01.2016 tarihine tekrar yaşlılık aylığı tahsisi talebinde bulunmuş ve 01.02.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

Yargıtay Özel Dairesi tarafından verilen bozma kararında, davacının gerçek dışı çalışmalarının iptali sonrasında yaş koşulunu sağladığı 2014 yılında yeninden tahsis talebi olmadan yaşlılık aylığına hak kazandığının kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu açıklanmıştır.

Bölge adliye mahkemesince, 01.05.2010 tarihinde aylık bağlandıktan uzun süre sonra düzenlenen 24.10.2014 tarihli denetmen raporuna dayalı olarak 2015 yılında yaşlılık aylığının iptal edildiği, Kurum tarafından denetim görevinin makul sürede yerine getirilmemesinin tüm sorumluluğunu davacıya yüklemeyeceği, davacının yaşlılık aylığı tahsis talebinin devam ettiğinin kabul edilmesi gerektiği ve davacının yaş koşulunu sağladığı 11.08.2014 tarihini takip eden ay başı olan 01.09.2014 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81/C-bc maddesi gereğince aylığa hak kazandığı yönünde direnme kararı verilmiştir.

Uyuşmazlık; davacının, dava dışı işyerinden bildirilen 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki sahte sigortalılığa dair hizmetlerinin iptali ile 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-d maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesinden sonra, yeni bir tahsis talebi aranmaksızın 58 yaşını doldurduğu 11.08.2014 tarihini takip eden 01.09.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Davacı sigortalının 01.11.2008-07.07.2009 tarihleri arasındaki sigortalığının fiili çalışmaya dayanmadığı ve gerçeğe aykırı şekilde prim ödendiği gerek bölge adliye mahkemesi ve gerek Yargıtay tarafından kabul edilmiştir. Davacı sigortalının gerçek dışı sahte sigortalılık kaydı üzerinden, yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu hususu kesinlik kazanmıştır. Bu noktada Kurum tarafından yapılan tespit üzerine yaşlılık aylığı bağlanmasına dair işlemin iptali ile borç tahakkuk ettirilmesi hukuka aykırı değildir.

Gerçeğe aykırı sigorta bildirimi yapıldığı hususu, aynı işveren tarafından başka sigortalılarla ilgili olarak verilen gerçeğe aykırı sigorta primlerinin tespiti üzerine genişleyen denetim sonucu ve yıllar sonra davalı Kurum tarafından tespit edilmiştir. Davacının sahte sigortalılık süresine dayalı olarak yaşlılık aylığı tahsisini sağlama yönündeki talebi, hiçbir şekilde korunmamalı ve geçerli bir başvuru olarak işlem görmemelidir. Bu noktada sigortalı lehine değerlendirme yapılması gerektiğinden söz edilemez.

Davalı Kurum tarafından 506 sayılı Kanun’un Geçici 81/ B-d maddesi uyarınca bağlanan yaşlılık aylığının, sahte sigortalılık sebebiyle iptali sonrasında; aynı Kanun’un Geçici 81 /C bc maddesine dayalı olarak 58 yaş şartını sağladığı 11.08.2014 tarihi sonrasında yeniden talepte bulunması hâlinde yaşlılık aylığı bu yeni duruma göre bağlanabilecek iken davacının herhangi bir başvurusu olmamıştır.

Davacı sigortalının ancak 25.01.2016 tarihli talebi üzerine davalı Kurum tarafından 01.02.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

Davacının 30.04.2010 tarihli sahte sigortalığa dayanan yaşlılık aylığı talep dilekçesinin sürekli bir başvuruyu içerdiği ve tahsis koşulların sağlandığı herhangi bir aşamada bu dilekçe üzerine Kurum tarafından re'sen yaşlılık aylığı tahsisi yapılması gerektiğinin kabulü isabetli değildir. Fiili çalışmaya dayanmayan gerçek dışı sigortalılık durumunu en iyi bilebilecek olan davacının kendisidir. İlk başvuruda yaşlılık aylığı bağlanması koşullarını prim ödeme gün sayısı itibarıyla sağlamadığını çok iyi bilen ve Kanunda aranan 5150 gün prim ödenmesi şartını 246 gün olan sahte sigortalılık süresi ile birlikte ancak tamamlayan davacının, bu defa yaşlılık aylığı koşullarından diğeri olan yaş şartını sağladığı gün itibarıyla başvuruda bulunmuş sayılması, davacının ödüllendirilmesi anlamına gelecektir. Somut olayın özelliği gereği sahte sigortalılığa dayanan talebin korunması ve sürekliliği mümkün olmadığından; konunun, sosyal güvenlik hakkı ile ilgisi de bulunmamaktadır.

Yapılan açıklamalar çerçevesinde, fiili çalışmaya dayanmayan ve geçersiz sigorta prim ödemeleri sebebiyle iptal edilen yaşlılık aylığının, yeniden bir talep olmaksızın ve bu defa yaş koşulu gerçekleştiği için bağlanmasının mümkün olmadığı ve bu yönde Yargıtay Özel Dairesi tarafından verilen bozma kararına uyulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun direnme kararının onanması yönündeki görüşlerine katılamıyorum.