"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı şirket vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı şirket vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekillerinin duruşma isteğinin ayrı ayrı reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından davalılardan satın alınan olan ... plakalı ... matik tipli aracın arızalı olması ve bugüne kadar arızaların giderilmemiş olması nedeniyle ayıplı olan aracın orijinal ve hatasız (sıfır km) yenisi ile değiştirilmesine, aksi hâlde ödenen ücretin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5.1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın iyi niyet kurallarına açıkça aykırı olduğunu, davacı tarafça muayene-ihbar süreleri kaçırılmış olduğundan dava ve talep haklarının düştüğünü belirterek dayanaksız ve kötü niyetli davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı ... Türk A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafa ait ... plakalı aracın 02.03.2007 tarihinde müvekkili şirket tarafından satıldığını, satıştan on ay geçtikten sonra davacı tarafın ... Noterliği aracılığıyla ihtarname gönderdiğini, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre ayıba karşı tekeffül taleplerinin zamanaşımına uğradığını, aracın ayıplı olmadığını, aracın değişimi veya bedelin geri ödemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, aracın imalatçısı ve ithalatçısının da müvekkili olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı ve Devamında İzlenen Süreç:
6. ... Asliye Ticaret 23.11.2009 tarihli ve 2008/134 E., 2009/671 K. sayılı kararı ile; 10.03.2009 tarihli bilirkişi raporunda ... plakalı ... ... markalı otomobilde ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek önemde bir ayıbın olmadığının belirtildiği gerekçesiyle ve gelen müzekkere cevapları ile birbirini doğrulayan bilirkişi raporları birlikte değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir.
7. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 08.03.2011 tarihli ve 2010/5263 E., 2011/2964 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece alınan 28.04.2009 tarihli bilirkişi kurulu raporuna karşı davacı vekili tarafından gerekçeleri de belirtilmek suretiyle itirazda bulunulmuş, mahkemece itirazların karşılanması yönünden yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmaması doğru olmadığı gibi, dosya içerisine sunulan ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan 2008/714 Esas sayılı dava dosyasına ilişkin bilirkişi raporu, mahkemece alınmış ikinci rapor gibi değerlendirilip, karar gerekçesinde “…birbirini doğrulayan bilirkişi raporları ile birlikte değerlendirildiğinde …”şeklinde yorumlanarak hüküm tesis edilmiş olması da isabetli görülmemiştir.,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
9. ... Asliye Ticaret Mahkemesince bozma kararına uyularak, 18.02.2016 tarihli ve 2011/368 E., 2016/103 K. sayılı karar ile; eldeki davada bozma sonrası oluşturulan bilirkişi heyetinde yer alan Prof. Dr. ... tarafından araçta ayıp olmadığı mütalaa edilmiş ise de, grup araçlardan ... Plaka sayılı araca ilişkin aynı dava sebebine dair yargılamanın yapıldığı, ... Asliye Ticaret Mahkemesinin konuya ilişkin dosyasında aracın imalat ayıplı olduğu yönünde mütalaada bulunduğu ve mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın ayıp noktasında esastan onanarak kesinleştiği, bu dava dosyasının eldeki dava açısından kesin hüküm olmamakla birlikte kuvvetli bir delil teşkil ettiği, eldeki davada mübrez bilirkişi raporları ile davalı tarafça sunulan uzman mütalaasında her ne kadar araçların ayıplı olmadığı mütalaa olunmuş ise de; birlikte satın alınan ve farklı yerlerde, farklı yol şartlarında kullanılan her üç araçta aynı şikâyetin bulunması, araçların en üst (lüks segment) araçlar olması ve direksiyonun araç kontrol- güvenliği noktasında en önemli sistemlerden birini oluşturması nedeniyle araç kullanıcısında araca karşı güvensizlik duygusunu ortadan kaldıracak vasıflara sahip olması gerektiği, araçta tespit edilen tekerlekten direksiyona yansıyan titreşimlerin davacı tarafça sunulan kapsamlı ve bizzat laboratuvar testine dayalı uzman mütalaasında da belirtildiği şekliyle aracın yenisiyle değiştirilmesine gerektirecek şekilde imalat ayıbı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ... plaka sayılı aracın davalılara iadesi ile davacı tarafça ödenen 462.384,64TL'nin aracın davalılara teslimi tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı:
10. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen ikinci kararına karşı da süresi içinde davalı vekilleri ayrı ayrı temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 02.05.2017 tarihli ve 2016/16203 E., 2017/3489 K. sayılı kararı ile;
“…Bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporlarında dava konusu araçta ayıbın varlığının belirlenemediği açıkça bildirilmiş ve gerekçeleri ile açıklanmıştır. Dosya kapsamında ise aracın misli ile değiştirilmesini ya da bedelinin iadesini gerektirecek bir ayıbın varlığı olgusunu destekleyen delile rastlanmamıştır. Öte yandan, başka bir dava dosyasına konu, aynı segment başka bir araç hakkında alınan rapor ve verilen hüküm de eldeki dava açısından bağlayıcı değildir. Mahkemece bu yönler gözetilip değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir,…” gerekçesiyle hüküm davalılar yararına bozulmuş, bozma nedenine göre davalı vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
12. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.06.2019 tarihli ve 2019/171 E., 2019/593 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, dosyada mübrez 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 293. maddesi gereğince delil vasfına haiz davacı tarafça sunulan ölçümleme ve testine dayalı 20.03.2013 tarihli raporun sonuç kısmında ifade edildiği üzere ''dosyamıza konu ... plaka sayılı araç ile ... ATM dosyasına konu ... plaka sayılı araç ve ... ATM'nin 2012-66 esas sayılı dosyasına konu ... plaka sayılı ... ... tipi araçların direksiyonlarının duruş halinde çevrilmesi sırasında açık ve göz ile bile görülebilen, ölçüm cihazları ile ölçülebilen ve sürücü tarafından direksiyon simidinde açıkça hissedilen yüksek genlikle tekerlek titreşimlerinin araçların güvenlik anlamında en önemli sistemlerinden birinin de olduğu da dikkate alınarak dünya çapında çok pahalı ve çok lüks kategorisinde yer alan bu araçlara karşı güvensizlik doğuracak bir ayıp olduğu'' şeklinde mütalaada bulunulduğu, dava konusu araç ile birlikte diğer araçların aynı taraflar arasında birlikte alınan tüm özellikleri ile aynı model-marka seri araçlar olması, farklı yerlerde farklı yol şartlarında kullanılmalarına rağmen aynı hatayı verdikleri bu hususun tesadüf ile izah edilemeyeceği, üst düzey güvenlik sistemlerine sahip yüksek segment araçların fren-denge mekanizmasının herhangi bir şüpheye yer vermeyecek şekilde performans sağlaması ve aracı bu sebeple tercih eden kullanıcı da mevcut güven duygusunu sarsacak veya ortadan kaldıracak kusurunun olmaması gerekliliği, hak ve nesafet kuralları ile somut olay adaleti birlikte nazara alındığında aracın ayıplı olduğuna ilişkin kabulünün isabetli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı ... Türk A.Ş. vekili ile davalı ... Tic. Türk A.Ş. vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya kapsamında aracın misli ile değiştirilmesini ya da bedelinin iadesini gerektirecek bir ayıbın varlığı olgusunu destekleyen delilin bulunup bulunmadığı ve başka bir dava dosyasına konu (... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/64 E. sayılı dosyası), aynı segment başka bir araç hakkında alınan rapor ve verilen hükmün eldeki dava açısından güçlü delil olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için “delil”, “kesin hüküm” ve “kuvvetli (güçlü) delil” kavramlarının kısaca açıklamasında yarar vardır.
16. Medeni usul hukukunda deliller, kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hukukumuzda kesin deliller, ikrar (HMK m. 188), senet (HMK m. 199 vd.), yemin (HMK m. 225 vd.) ve kesin hüküm (HMK m. 303) olmak üzere dört tanedir. Takdiri deliller ise tanık (HMK m.240 vd.), bilirkişi (HMK m. 266 vd.), keşif (HMK m.288 vd.) ve kanunda düzenlenmemiş diğer deliller (HMK m. 192) olarak sayılmaktadır. Takdiri deliller yönünden delil türlerinin sınırlı olarak sayılmadığı kabul edilmektedir (Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder/ Taşpınar Ayvaz, Sema: Medeni Usul Hukuku, ... 2017, s. 389-390). Bu açıdan kuvvetli (güçlü) delil takdiri bir delil türü olarak nitelendirilebilir.
17. Kesin hükme gelince, kesin hüküm HMK'nın 303. maddesinde düzenlenmiş olup, şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır.
18. Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
19. Önemle vurgulanmadır ki; maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü bulunmamaktadır. Bununla beraber, gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.
20. Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse, hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.
21. Maddi anlamda kesin hükmün amacı da bu hâli ile mahkeme kararlarına güvenilmesini ve uyulmasını sağlamak, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kararın maddi anlamda kesinleştiği andan itibaren geleceğe yönelik olarak sona erdirmek ve nihayet çelişkili kararlar verilmesini önleyerek toplum hayatında hukukî istikrar ve güvenliği tesis etmektir.
22. İspat bakımından değerlendirmek gerekir ise; HMK'nın 204. maddesinin birinci fıkrasına göre ilamlar kesin delil sayılmaktadır.
23. Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci davada, kesin hükme bağlanmış olan husus yönünden kesin delil teşkil eder (HMK m.303/1,2).
24. Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.
25. Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın tarafları dışındaki başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez; çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat, birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada kuvvetli (güçlü) bir takdiri delil teşkil eder (Kılıç, Halil: Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Cilt II, ..., 2011, s. 2341 vd.). Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3108 E., 2021/380 K.; 09.02.2021 tarihli ve 2016/(7)9-1247 E., 2021/54 K.; 17.11.2020 tarihli ve 2016/(7)9-1867 E., 2020/908 K. ve 15.09.2020 tarihli ve 2017/(22)9-1293 E., 2020/588 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.
26. Bu noktada; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266/1. maddesine değinmek gerekirse, bu madde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” düzenlemesini içermektedir.
27. 24.11.2016 tarihli ve 29898 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu'nun 3. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Genel bilgi ve tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” şeklindeki hüküm ile HMK'nın 266/1. maddesine benzer bir düzenleme getirilmiştir.
28. Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve raporun şekli ise HMK'nın 279. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin 2. bendine göre; “Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir”.
29. Aynı Kanun’un “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir” hükmüne yer verilmiş ve 282. madde ile de hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir.
30. Belirtmek gerekir ki, bilirkişi, raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dahilinde, tümüyle maddi vakıalara hasretmeli; kendisine yöneltilen somut soruları, tek tek yöneltiliş sırasına göre, bilimsel dayanaklarını da açık ve anlaşılır bir biçimde göstermek suretiyle, doyurucu ve ikna edici bir tarzda, özlü ve yalın bir dille, teferruata boğmadan, özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları kullanıp, temel yazım kuralları ile noktalama işaretlerini de dikkate alarak, eksiksiz bir biçimde cevaplandırmalı; oy ve görüşüne başvurulan her bir konuyla ilgili olarak ulaşmış bulunduğu kanıyı, asla hukukî değerlendirilmelere girişmeden, açık ve kesin bir biçimde ortaya koymalıdır (Tanrıver, Süha: Medeni Yargıda Bilirkişilik, 2016, s. 95).
31. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece bozmadan önce ... ... Kampüsü içinde icra edilen keşif üzerine Prof. Dr. ... ve Prof. Dr. ... tarafından düzenlenen 28.04.2009 tarihli bilirkişi raporunda; ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek nitelikte bir ayıbın varlığının tespit edilemediği belirtilmiş, mahkemece bu bilirkişi raporu ve ... Asliye Ticaret Mahkemesinde düzenlenen bilirkişi raporuna dayalı olarak davanın reddine karar verilmiştir.
32. Kararın davacı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece karar bozulmuş, mahkemece bu bozma kararına uyulmuştur. Bunun üzerine, keşif yapılarak bilirkişiler Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ... ve Prof. Dr. ... marifetiyle düzenlenen 06.12.2011 tarihli raporda özetle; satılan araçta ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek nitelikte bir ayıbın varlığı tespit edilmediği için huzurdaki davanın dayanağının bulunmadığı kanaatine varıldığı yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmaktadır.
33. Mahkemece dava konusu aracın yenisi ile değiştirilmesini gerektirecek ölçüde üretim hatasından kaynaklanan ayıplı olup olmadığının, ... Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası ile ve ... Asliye Ticaret Mahkemesinde dosyasında alınan raporlar da değerlendirilerek araç üzerinde keşfen ve laboratuvar ortamında bilirkişi incelemesi yapılması yönünde ... Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat neticesinde; bilirkişiler Prof. Dr. ..., Doç. Dr. ... ve Yrd. Doç. Dr. ... marifetiyle düzenlenen 11.02.2013 tarihli raporda özetle; davaya konu ... plakalı araçta davacı tarafın talep ettiği ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya bunun mümkün olmadığı durumda araç bedelinin yasal faiziyle birlikte davacı tarafa ödenmesi taleplerinin yerine getirilmesini gerektirecek önemde bir ayıbın olmadığı yönünde mütalaada bulundukları anlaşılmaktadır.
34. Davalı ... Türk A.Ş. vekili tarafından dosyaya sunulan Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ... ve Yrd. Doç. Dr. ... imzalı 16.04.2012 tarihli uzman mütalaasında bilirkişilerin "…bir aracın servo direksiyon sistemindeki hidrolik pompada oluşabilecek problemler, hidrolik sistemde hava kabarcıklarının bulunması, hidrolik yağın özelliğinin bozulması, hidrolik hatlardaki şekilsel değişimler hidrolik kaynaklı titreşimlere neden olabilir. Yapılan test ve değerlendirmeler sonucunda, lastiğin esneme özelliği ve yer ile temas yüzeyi arasındaki sürtünme kuvvetinin değişim yapısına bağlı olarak yukarıda anlatılan yapışma-kayma oluşabileceği ve bu durumun bir arıza, kusur ya da ayıp olarak değerlendirilemeyeceği, bu durumun sürüş güvenliği ya da konforuna etki etmediği" şeklinde görüş bildirdikleri görülmüştür.
35. Davalı ... Türk A.Ş. vekili tarafından dosyaya sunulan Prof. Dr. ..., Doç. Dr. ... ve Doç. Dr. ... imzalı 11.05.2012 tarihli uzman mütalaasında "…aracın ön tekerleklerinin ön tekerlek sapma açılarını belirleyen ön düzen ölçme sistemi üzerine bindirilmesi sonucu direksiyonun sağa sola çevrilmesi esnasında, ön lastiklerin zemine fazla tutunması sonucu normal direksiyon simidinde normal düzeyde bir titreme meydana geldiği görülmüştür. Bu durumun imalat hatası olmadığı, sürekli dört çeker araçlarda sistem gereği oluşan normal bir durum olduğu tespit edilmiştir" şeklinde görüş bildirmişlerdir.
36. Davacı vekilince ibraz olunan 20.03.2013 tarihli Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ... ve Yrd. Doç. Dr. ... imzalı uzman mütalaasında; "…raporumuzda detaylandırılmış bulgular ışığında ..., ... ve ... plaka sayılı ... tipi araçların direksiyonlarının duruş halinde çevrilmesi sırasında açıkça gözle bile görülebilen ölçüm cihazları ile ölçülebilen ve sürücü tarafından direksiyon simidinde açıkça hissedilen yüksek genlikli tekerlek titreşimlerinin araçların güvenlik anlamında en önemli sistemlerinden birinde olduğu da dikkate alarak dünya çapında çok pahalı ve lüks kategorisinde yer alan bu araçlara karşı güvensizlik doğuracak bir ayıp olduğu" şeklinde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
37. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.07.2012 tarihli ve 2010/64 E. ve 2012/171 K. sayılı dosyasında davaya konu aynı mahiyetteki davalıdan satın alınan grup araçlardan ... plaka sayılı araca ilişkin yapılan yargılama neticesinde; eldeki davada görev yapan ve aynı şikâyet nedeniyle herhangi bir ayıp bulunmadığı mütalaasını veren Prof. Dr. ...'nin de içinde yer aldığı bilirkişi heyetinin araçlarda direksiyonda hissedilen titremenin imalat ayıbı olduğu yönündeki mütalaası doğrultusunda verilen davanın kabulüne dair kararın esasa ilişkin kısmının onandığı, faiz hususunda bozulduğu, mahkemesince bozmaya uyularak bozma doğrultusunda karar verilmiştir.
38. Grup araçlardan ... plaka sayılı araca ilişkin davanın yargılamasının yapıldığı ... Asliye Ticaret Mahkemesince 07.05.2009 tarihli ve 2008/714 E., 2009/207 K. sayılı; 02.06.2011 tarihli ve 2010/468 E., 2011/282 K. sayılı; 27.02.2014 tarihli ve 2012/66 E., 2014/77 K. sayılı dava konusu araçta imalat ayıbı tespit edilemediğine ilişkin bilirkişi raporlarına dayanılarak oluşturulan davanın reddine dair her üç hüküm temyiz incelemesinde esastan bozulmuştur. Ancak nihayetinde mahkemece 29.03.2019 tarihli ve 2015/7 E., 2019/351 K. sayılı teknik incelemeler yapılarak tanzim edilen 13.06.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, aracın 11 yıl 1 ay 14 gün süreyle 284.603 km kullanıldığı, şoför ve yolcuların sürüş güvenliğini tehlikeye atacak bir durumun oluşmadığı tespit edildiğinden, aracın ya da bedelinin iadesini gerektirir bir ayıbın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın 25.05.2021 tarihinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onanmasına karar verilmiştir.
39. O hâlde; mahkemece grup araçlara ilişkin diğer dosyalardaki bilirkişi raporları da dikkate alınıp, dava konusu araçta davacı tarafın iddia ettiği ayıbın mevcut olup olmadığı konusunda laboratuvar ortamında inceleme ve araştırma yaptırılarak konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınması ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
40. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
41. Diğer taraftan her ne kadar dava tarihi 11.03.2008 olmasına rağmen direnmeye esas gerekçeli kararın karar başlığında 19.08.2011 olarak hatalı gösterilmiş ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olup esasa etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
42. Hâl böyle olunca direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekillerinin temyiz itirazlarının ayrı ayrı kabulüyle, direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dosyada bozma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporlarında dava konusu araçta ayıbın varlığının belirlenemediği açıkça bildirilmiş ve gerekçeleriyle açıklanmıştır. Davalı tarafın sunduğu uzman görüşü (HMK 293) niteliğindeki rapora göre de araçta ayıp bulunmamaktadır. Davacı tarafça sunulan uzman görüşü niteliğindeki raporda farklı bir sonuca varılmış ise de dosya kapsamındaki raporlar birlikte değerlendirildiğinde bu uzman görüşü ayıbın varlığını kabule yeterli değildir. Zira mahkemece alınan raporlar davalı tarafın sunduğu uzman görüşüyle de ayıbın varlığının belirlemediği yönünde uyuşmakta iken sadece davacı tarafın sunduğu uzman görüşü farklı bir sonuca varmaktadır.
Davacı tarafın sunduğu uzman görüşü aynı segment başka araçları da kapsamakta olup başka bir araç için ayıbın varlığı belirlenerek verilen kararın kesinleşmiş olması da bu dosyada aynı sonuca varmayı zorunlu kılan bir neden değildir. Zira aynı segmentte üretilmiş olsa da sonuçta kesinleşen karar farklı bir araçla ilgilidir.
Dosyada toplanan deliller karar vermeye yeterli olduğundan başkaca rapor veya ek rapor alınmasına da gerek yoktur. Yeterli delillere rağmen yeni araştırmalara girişilmesi yargılamanın en az giderle makul sürelerde sonuçlandırılması gereğine aykırılık da oluşturacaktır.
Bu esaslara uygun biçimde verilen bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan bu nedenlerle direnme hükmünün Özel Daire kararı gibi bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan yeniden rapor alınması gereğine değinilerek verilen ve değişik bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.