Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/197 E. 2022/1582 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İcra takibinde, aynı taşınmazın aynı ihalesinin feshi talebiyle açılan iki ayrı davanın birleştirilmesinden sonra verilen kararın kesinleşmesi üzerine, sonradan tefrik edilen ve direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’na gelen davada kesin hükmün oluşup oluşmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, iki davanın birleştirilmesi suretiyle verilen ve kesinleşen kararında ihalenin feshine karar vermiş olması nedeniyle, aynı konuda açılan ve tefrik edilen davada kesin hükmün oluştuğu gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlular vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlular İstemi:

4. Borçlular vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkillerinin alacaklıya borcunun bulunmaması nedeniyle Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/427 E. sayılı dosyasıyla menfi tespit davası açtıklarını, talepleri üzerine mahkemece 11.09.2013 tarihli duruşmada “Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2011/18584 E. sayılı dosyasında dosyaya yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir konulmasına, dosya borcunun icra dosyasına ve borcun %15 oranında teminatın (nakdi yada gayrinakdi) mahkeme veznesine yatırılması halinde ihtiyati tedbir kararının icra müdürlüğüne gönderilmesine” karar verildiğini, dosya borcunun hesaplanarak borcun %15’i oranında 60.750TL’nin mahkeme veznesine depo edildiğini, ayrıca bankadan 405.000TL tutarında teminat mektubu alındığını, borcun %15’inin mahkeme veznesine depo edildiğine dair şerhli kararın yazı işleri müdürü tarafından imzalandıktan sonra 10.04.2015 tarihinde Vakıflar Bankasından alınan 405.000TL tutarındaki teminat mektubunun icra dosyasına sunulduğunu ve ihtiyatî tedbir kararının uygulanmasını, dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesini ve dosyadan herhangi bir satış yapılmamasını talep ettiklerini, icra müdürünün 10.04.2015 tarihli işlemi ile “dosyaya dosya borcunu yatırmak yerine teminat mektubu sunulmuş olmakla, teminat mektubu borç tahsilatı sayılmayacağından satış işleminin devamına” karar verildiğini ve taşınmazın satışının yapıldığını, icra müdürünün teminat mektubunu kabul etmemesinin hatalı olduğunu, mahkemece Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 31.01.2013 tarihli ve 2012/15906 E., 2013/1925 K. sayılı bozma kararına uyularak dosya borcunun nakdi ya da gayrinakdi yatırılması yolunda ihtiyatî tedbir kararı verildiğini, dosyaya nakit yatırılabileceği gibi teminat mektubunun da konulabileceğini, dosya borcunun ve mahkemenin takdir ettiği %15 teminatın yatırılması durumunda müvekkiline ait taşınır-taşınmaz tüm mallar üzerindeki hacizlerin kaldırılması gerektiğini, icra müdürünün teminat mektubunu kabul etmemesi yasaya aykırı olduğundan devamında yapılan işlemlerin de yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle 10.04.2015 tarihinde yapılan satışın da iptali gerektiğini ileri sürerek icra müdürünün 10.04.2015 tarihli işleminin iptaline, sunmuş oldukları teminat mektubunun kabul edilmesine, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/427 E. sayılı dosyasında verilen ihtiyatî tedbir kararının uygulanmasına, icra müdürünün 10.04.2015 tarihli satış işleminin devamına dair kararının ve 10.04.2015 tarihinde yapılan taşınmaz satışının yok hükmünde sayılarak iptaline, satışı yapılan taşınmaz ve dosyada hacizli bulunan tüm taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; ihtiyatî tedbir kararı alındığı bahsedilen davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davası olup, icra takibinden sonra açıldığından İİK’nın 72/3. hükmüne tabi olduğunu, belirtilen maddede "icra veznesindeki para" ifadesinin kullanıldığını, bu nedenle borçluların ancak icra veznesine nakit para yatırması hâlinde takibin duracağını, veznedeki para alacaklıya verilemeyeceğinden teminat mektubu ibraz ederek takibin durdurulmasının ve satışın düşürülmesinin talep edilemeyeceğini, ihtiyatî tedbir kararında nakdi ya da gayrinakdi ifadesinin sadece mahkemeye yatırılacak %15 oranında teminat için geçerli olduğunu belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

6. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 21.04.2015 tarihli ve 2015/326 E., 2015/349 K. sayılı kararı ile; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, borçlu tarafça takipten sonra menfi tespit davası açıldığı, mahkemece veznedeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyatî tedbir kararı verildiği, aynı kararda öngörülen alacağın %15 tutarı olan 60.750TL bedelli teminatın 09.04.2015 tarihli ve 24848 nolu makbuz ile 2 nolu mahkeme veznesine depo edildiği, her ne kadar 405.000TL tutarında bir teminat mektubu dosyaya ibraz edilmiş ise de, bu teminat mektubunda takip borçlularının adının yer almadığı, ayrıca "....borcun dosya borçlusu tarafından ödenmediğini bildiren ilk yazılı talebiniz üzerine..." şeklinde şartlı bir teminat mektubu sunulduğu, bu hâli ile teminat mektubunun kesin ve süresiz nitelikte olmadığı, icra müdürlüğünce teminat mektubunun kabul edilip edilemeyeceği yönünde mahkemeden bir görüş alınmadığı ve teminat mektubunun borç tahsilatı sayılamayacağı şeklinde bir gerekçe ile borçluların talebinin reddedildiği, teminat mektubunun niteliği düşünüldüğünde İİK'nın 72/3. maddesi anlamında bir ödeme yapılmadığı, İİK'nın 72/4. maddesine göre açılan menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması hâlinde alacaklının ihtiyatî tedbir dolayısıyla alacağını geç almaktan doğan zararının bu aşamada karşılanamadığı, icra veznesinde tüm borcun teminatı ile birlikte yatırılmadığı, bu hâli ile icra müdürlüğünün işleminin sonucu itibariyle yerinde olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.11.2015 tarihli ve 2015/18073 E., 2015/29576 K. sayılı kararı ile;

“…HUMK'nun 76/4. (HMK'nun 33.) maddesi gereğince hukuki tavsif hakime aittir. Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları resen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla mükelleftir ( 4.6.1958 ve 15/6 sayılı İBK). Somut olayda şikayetçi borçlu taşınmazın satış günü olan 10.04.2015 tarihinde ihaleden önce ihtiyati tedbir kararını dosyaya sunduğunu ve satışın durdurulmasını istediğini, ancak ihaleye devam edildiğini ileri sürerek icra müdürlüğü işlemini şikayet etmektedir. İhale tarihi 10.04.2015 olup şikayetçi yasal 7 günlük sürede, 14.04.2015 tarihinde icra mahkemesine müracaat etmiştir.

Bu durumda mahkemece, şikayetçi borçlunun talebinin ihalenin feshi talebi olarak dikkate alınıp İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca duruşma açıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken işlemin şikayet olarak değerlendirilmesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile kararın bozulmasına, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

9. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.12.2016 tarihli ve 2016/673 E., 2016/587 K. sayılı kararı ile; aralarında bağlantı bulunması sebebiyle şikâyetin mahkemenin 2015/335 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

10. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.04.2017 tarihli ve 2015/335 E., 2017/397 K. sayılı kararı ile; asıl ve birleşen şikâyetin reddine, ihale bedelinin %10'u oranında para cezasının şikâyetçi borçlulardan alınarak Hazineye irad kaydına karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 03.10.2017 tarihli ve 2017/5308 E., 2017/11823 K. sayılı kararı ile;

“…Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takibinde, borçluların icra mahkemesine yaptığı başvuruda; asıl davada ihalenin feshini talep ettikleri, birleşen 2016/673 Esas sayılı davada taşınmaz satışının iptalini, hacizlerin kaldırılması talep ettikleri, mahkemece asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verildiği görülmüştür.

Asıl davanın dava tarihinin 16.04.2015, karar tarihinin 06/04/2017 olduğu temyiz incelemesinden geçmediği; birleşen 2016/673 Esas sayılı davanın dava tarihinin 14.04.2015 olduğu, 21.04.2015 tarihinde karara hükmedilmesi sonucu temyiz incelemesinden geçtiği, bozma sonucu yargılamaya devam edildiği, 15.12.2016 tarihinde asıl dosya ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Bölge adliye (istinaf) mahkemeleri 6723 sayılı Kanunun 34. maddesi ile 20/07/2016 tarihi itibariyle göreve başlamıştır. İcra İflas Kanununa 5311 sayılı Kanunla eklenen geçici 7. maddesi uyarınca istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar İcra ve İflas Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki hükümleri uygulanır.

Somut olayda ihalenin feshine ilişkin Ankara 5. İcra Mahkemesinin 2015/335 esası ile görülmekte olan şikayetle ilgili mahkeme kararı tarihi 06/04/2017 olup istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihinden sonra karar verildiğinden 5311 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince istinaf yoluna tabidir.

Öte yandan bu şikayet ile birleştirilmesine karar verilen Ankara 5. İcra Mahkemesinin 2016/673 esasında görülmekte olan şikayetle ilgili olarak 21/04/2015 tarihinde karar verildiği, karar tarihinin istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce olup temyiz kanun yoluna tabi olduğu, kararın temyiz incelemesi sonucu bozulduğu, bozma sonrasında şikayetin incelenmesine icra mahkemesinde devam edildiği, bu şikayetle ilgili olarak verilecek karara karşı Yargıtay'a temyiz yoluna başvurulabileceği anlaşılmaktadır.

İcra ve İflas Kanunu'nun 366. maddesinin birinci fıkrasının yollaması ile uygulanması gereken HMK'nun 166. maddesinin birinci fıkrası hükmü saklı kalma kaydı ile davaların birleştirilmesi istenemez HMK'nun 166. maddesinin birinci fıkrası; "Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar diğer mahkemeyi bağlar" hükmünü düzenlemektedir.

Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan şikayet dosyalarının mahkemece birleştirilmesine karar verilmesi HMK'nun 166/1. maddesi hükmüne uygun ise de, yukarıda açıklandığı üzere mahkemenin 2015/335 esasında kayıtlı şikayet dosyasının istinaf kanun yoluna, birleşen 2016/673 esasında görülen şikayetin ise doğrudan temyiz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, şikayetlerin birleştirilmesi kararı istinafın niteliğine ve usul ekonomisine aykırıdır.

O halde mahkemece şikayetlerle ilgili olarak ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken her iki şikayetin birleştirilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup mahkemece dosyaların HMK'nun 167. maddesi uyarınca ayrılmasına karar verilerek her iki şikayet hakkında ayrı ayrı karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı:

13. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 2018/949 E., 2018/1021 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak tefrik kararı verildikten sonra yapılan inceleme sonucunda, kural olarak borçlu tarafından İİK’nın 72/3. maddesi koşullarında menfi tespit davası açılması hâlinde, alacağın %15'inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında mahkemeden ihtiyatî tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesinin istenebileceği, borçlunun mahkemece tayin edilen teminattan ayrı olarak icra müdürlüğüne talep anına kadar fer'ileri ile birlikte hesaplanan dosya borcunun tamamını nakit olarak depo etmesi ya da bu miktar muteber ve kesin banka teminat mektubunu sunması hâlinde, alacaklı tarafından takibe devam edilemeyeceği, dosyadaki 09.04.2015 tarihli teminat mektubu 405.000TL tutarında olup bu tarih itibari ile dosya hesabının 406.000TL’nin üzerinde olduğu ve teminat mektubu dosya borcunun tamamını karşılamadığı gibi şartlı olduğundan ihalenin yapılmasında yasal bir engel bulunmadığından ihalenin feshi şikâyetinin reddine karar vermek gerektiği ve aynı ihaleye ilişkin mahkemenin 2018/593 E. sayılı dosyasında para cezasına hükmedildiği gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:

14. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

15. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 01.04.2019 tarihli ve 2019/4754 E., 2019/5217 K. sayılı kararı ile;

“…Bonoya dayalı kambiyo takibinde borçlu, ihalenin feshi talebi (istemi), ile başvurduğu mahkemece menfi tespit davasında, verilen tedbirin ihaleye engel olmadığı gerekçesi ile istemi reddetmiş ise de taşınmazın satışına esas kıymet takdirinin müdürlükçe 10.08.2012 tarihinde satışın ise 10.04.2015 tarihinde yapıldığı dolayısıyla İİK’nun 128/a-2 maddesi gereğince kıymet takdirinden itibaren 2 yıllık süre geçtiği bu hususun kamu düzeninden olduğu bu yönü ile ihalenin feshi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle kararın re'sen bozulmasına, bozma nedenine göre borçluların temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

16. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.11.2019 tarihli ve 2019/687 E., 2019/868 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, Özel Dairenin bozma kararında her ne kadar kıymet takdirinin 10.08.2012 tarihinde satışın ise 10.04.2015 tarihinde yapıldığı, dolayısıyla İİK’nın 128/a-2 maddesi gereğince kıymet takdirinden itibaren iki yıllık sürenin geçmesi dikkate alınarak ihalenin feshi kararı verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de ihalenin feshi istenilen 3252 parsel sayılı taşınmazın açık arttırma şartnamesi tutanağına göre takdir olunan bedelin 716.250TL olduğu, bu bedelin Ankara 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 30.09.2015 (doğrusu 30.09.2014) tarihli ve 2012/1055 E., 2014/718 K. sayılı kararı ile tespit edildiği, ihalenin icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirine göre değil, mahkemece 09.05.2014 tarihli keşifteki kıymet takdirine göre yapıldığı, 10.04.2015 tarihli ihale günü ile kıymet takdiri yapılan tarih arasında iki yıllık sürenin geçmediği, şikâyetin reddinin gerektiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

17. Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

18. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen iki yıllık sürenin geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

19. Uyuşmazlığın çözümünden önce belirtmek gerekir ki icra mahkemesi kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonraki şikâyet yönünden birbirlerine karşı kesin hüküm teşkil ederler.

20. İhalenin feshi, İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrası uyarınca icra mahkemesinden şikâyet yolu ile istenebilir. İİK, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) göre özel kanun olup, HMK takip hukukunda İİK’da açıkça gönderme olduğunda ya da işin niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanır.

21. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ya da yokluğu gerekli olan unsurlardır. Belirtmek gerekir ki, dava şartları davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için aranan ve kamu düzeni ile ilgili olan zorunlu koşullardır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303. maddesinin 1. fıkrası; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmünü içermektedir.

23. Kesin hükmün varlığı için gereken şartlar şunlardır; bir davaya ait kesinleşmiş bulunan bir hükmün diğer bir davada kesin hüküm oluşturabilmesinin ön şartı maddi anlamda kesin hüküm gücü kazanmış olmasıdır (HMK m. 301). Kesin bir biçimde hükme bağlanmış bulunan bir davanın ikinci kez açılmış olması, ikinci davanın hâlen derdest olması gerekir. Bundan maksat ikinci davanın henüz karar bağlanmamış bulunması veya karara bağlanmış bulunmakla beraber verilmiş olan kararın henüz şekli anlamda kesinlik kazanmamış olmasıdır. Kesin bir biçimde hükme bağlanmış birinci dava ile açılmış ve hâlen görülmekte olan ikinci davanın aynı olması gerekir. Bu koşulun gerçekleşebilmesi için her iki davanın tarafları, dava sebepleri ve dava konuları aynı olmalıdır (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukuku C. II, Ankara 2021, s. 122).

24. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava (şikâyet) şartı olup, kesin hüküm oluşturan bir mahkeme kararının varlığının tespiti hâlinde, aynı Kanun’un 115. maddesinin 2. fıkrası gereğince, dava (şikâyet) şartı noksanlığı nedeniyle davanın (şikâyetin) usulden reddedilmesi gerekir.

25. Kesin hüküm, hem bireyler hem de devlet için hukukî durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla hukukî güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kesin hüküm kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hükümle, çelişik kararların ortaya çıkması engellenerek toplum hayatı için zorunlu olan hukukî istikrar sağlanır.

26. Somut olayda; eldeki dosyada borçlular ..., ... ve ... vekili 14.04.2015 tarihinde icra mahkemesine başvurarak Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2011/18584 E. sayılı dosyasında Ankara ili, Çankaya ilçesi, Mühye Mah. 3252 parsel sayılı taşınmazın 10.04.2015 tarihinde yapılan satışın iptalini talep etmiş olup, bu şikâyet hakkında mahkemece verilen karar Özel Dairece borçluların taleplerinin ihalenin feshi talebi olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuş ve mahkemece borçluların talebi ihalenin feshi olarak incelenmiştir.

27. Diğer taraftan, borçlular ..., ... ve ... vekili 16.04.2015 tarihinde icra mahkemesine başvurarak Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2011/18584 E. sayılı dosyasında Ankara ili, Çankaya ilçesi, Mühye Mah. 3252 parsel sayılı taşınmazın 10.04.2015 tarihinde yapılan ihalesinin feshini talep etmiştir. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06/04/2017 tarihli ve 2015/335 E., 2017/397 K. sayılı kararı ile “…Dava ve birleşen davanın reddine, ihale bedelinin % 10'u oranında para cezasının şikayetçi borçlulardan alınarak hazineye irad kaydına,...” karar verilmiştir. Borçlular vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairenin 03.10.2017 tarihli ve 2017/5308 E., 2017/11823 K. sayılı kararı ile; “…O halde mahkemece şikayetlerle ilgili olarak ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken her iki şikayetin birleştirilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup mahkemece dosyaların HMK'nun 167. maddesi uyarınca ayrılmasına karar verilerek her iki şikayet hakkında ayrı ayrı karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesince direnme konusu olan şikâyet tefrik edilerek mahkemenin 2018/949 E. sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 27/12/2018 tarihli ve 2018/593 E., 2018/1022 K. sayılı kararı ile; “…İhalenin feshi şikayetinin reddine, feshi istenen ihale bedelinin %10'u oranında para cezasının davacı borçludan alınarak hazineye irat kaydına,…” karar verilmiştir. Borçlular vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 17.06.2019 tarihli ve 2019/1305 E., 2019/1457 K. sayılı kararı ile; “…Şikayetçi borçlular vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 27.12.2018 tarih ve 2018/593 E. 2018/1022 K. sayılı kararının kaldırılmasına, Şikayetin kabulüne, Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2011/18584 E. sayılı dosyasında Ankara ili Çankaya ilçesi Mühye mahallesi 3252 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili 10.04.2015 tarihinde yapılan ihalenin feshine,…” karar verilmiştir. Alacaklı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairenin 07.10.2019 tarihli ve 2019/10710 E., 2019/14166 K. sayılı kararı ile bölge adliye mahkemesinin kararı onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

28. Bu durumda mahkemece, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 17.06.2019 tarihli ve 2019/1305 E., 2019/1457 K. sayılı kararının eldeki ihalenin feshi istemi yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

29. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.