Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/290 E. 2022/430 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yaşlılık aylığı alan davacının, davalı iş yerinde çalıştığı iddia edilen dönemde sigortasız çalışmasının tespiti talebiyle açtığı davada, davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yaşlılık aylığı alanların çalışmaya başlamaları halinde sosyal güvenlik destek primine tabi çalışmayı tercih etse dahi, çalışmanın sosyal güvenlik kuruluşuna bildirilmesinin yasal zorunluluk olduğu, bu çalışmaya bağlı hakların doğması ve sosyal güvenlik hakkının vazgeçilemez niteliği gözetilerek, davacının hizmet tespiti davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilerek direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 6. İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirkete ait iş yerinde 18.06.2011-01.04.2013 tarihleri arasında net 1.000TL ücret ve şirketin aylık cari hesaplarıyla ortaya konan kâr payının yarısı tutarında prim ile çalıştığını, davalı şirket tarafından düzenlenen 04.04.2013 tarihli yazısıyla işine son verildiği belirtilerek iş sözleşmesinin varlığının kabul edildiğini, işçilik alacaklarının tahsili istemiyle Bursa 10. İş Mahkemesinin 2013/298 E. sırasına kayden açtığı davada ara karar ile müvekkiline hizmet tespiti davası açılması için süre verildiğini ileri sürerek 18.06.2011-01.04.2013 tarihleri arasında davalı iş yerinde geçen sigortasız hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Afacan Elektrik Enerji Mühendislik Bakım Metal Turizm İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. cevap dilekçesi sunmamıştır.

6. Fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili; davacının 18.06.2011-01.04.2013 tarihleri arasında davalı iş yerinde çalışma kaydı olmadığını bu nedenle davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Bursa 6. İş Mahkemesinin 28.11.2017 tarihli ve 2015/178 E., 2017/570 K. sayılı kararı ile; davacının 01.01.2004-31.08.2007 tarihleri arasında dava dışı Körpe Elektrik Tesisat San. Tic. Ltd. Şti. tarafından 4/a sigortalısı olarak bildirim yapıldığı, 06.09.2007 tarihinde tahsis talebinde bulunması üzerine davacıya 01.10.2007 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurum kayıtlarına göre davalı şirketin 23.02.2012 tarihinde Kanun kapsamına alındığı, sadece 2012/2 dönem bordosunda ...'e ait bildirimin olduğu, davacının müdür olduğu dava dışı Körpe Elektrik Tesisat San. Tic. Ltd. Şti’nin 31.12.2011 tarihi itibariyle terkin edildiği, Bursa 10. İş Mahkemesinin 2013/298 E. sayılı dosya içeriğinde bulunan ipotek senedine göre senedin borçlusunun İsmail Körpe, alacaklısının Şaban Afacan olduğu, 23.05.2013 tarihinde ipoteğin kaldırıldığının anlaşıldığı, davacının 31.12.2011 tarihi itibariyle terk vergi kaydının bulunduğu başka bir şirketin müdürü olduğu, dava konusu edilen dönemde davacının, davalı şirket dışındaki bir şirketin müdürü olmasının 4/a sigortalılık kapsamında iddia edilen fiili hizmetin tespitine engel olmadığı, davacı ve bordro tanıklarının da davacının iddiasını doğruladığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının 18.06.2011-01.04.2013 tarihleri arasında davalı iş yerinde sosyal güvenlik destek primine tabi sigortasız çalışmasının tespitine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. Bursa 6. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

9. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 06.04.2018 tarihli ve 2018/817E., 2018/1059 K. sayılı kararı ile; dava konusu edilen dönemde davacının, davalı şirket dışındaki bir şirketin müdürü olmasının 4/a sigortalılık kapsamında iddia edilen fiili hizmetin tespitine engel olmadığı, davacı ve bordro tanıklarının da davacının iddiasını doğruladığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 27.06.2019 tarihli ve 2018/3704 E., 2019/4786 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda; davacının hizmet cetveline göre ihtilaflı dönemde davalı işyerinden herhangi bir hizmet kaydının olmadığı, 01/01/2004 tarihinden 31/08/2007 tarihine kadar Körpe Elektrik Ltd.Şti. ünvanlı işyerinden 4/A sigortalısı olarak bildirilmiş olduğu, davacının kuruma 06/09/2007 tarihinde tahsis başvurusunda bulunması üzerine davacıya 01/10/2007 tarihinden itibaren 506 Sayılı Yasa Kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının Kuruma destek primine tabi olarak çalışacağına dair dilekçe ile başvurusu olmadığı anlaşılmıştır.

Yapılacak iş, talebin davacının kuruma bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti ve sosyal güvenlik kurumu destek primine tabi olarak çalıştığına ilişkin olduğu, davacının Kuruma destek primine tabi olarak çalışacağına dair dilekçe ile başvurusu olmadığı hususu göz önünde bulundurularak, bu tür çalışmanın sosyal güvenlik destek primine tabi hizmet tespiti olarak talep edilemeyeceği değerlendirilerek karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı :

12. Bursa 6. İş Mahkemesinin 04.12.2019 tarihli ve 2019/440 E., 2019/432 K. sayılı kararı ile; davacının özlük dosyası incelendiğinde yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra üç kez işe girişinin olduğu, 03.05.2011, 20.12.2013 ve 16.05.2014 tarihli işe giriş bildirgelerinde sosyal güvenlik destek primi seçeneğinin işaretlendiğinin açıkça anlaşıldığı, Hukuk Genel Kurulunun 2015/10-843 E., 2018/126 K. sayılı kararına göre mahkemece verilecek ilamın işverence Kuruma verilmeyen bildirge niteliğinde olduğu, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği Ek-4’de bulunan işe giriş bildirgelerinde sosyal güvenlik destek primi ve tüm sigorta kolları seçeneklerinin bulunduğu, bu şekilde mahkemece verilecek hükmün bildirge yerine geçeceğinden davacıya tercih hakkı verilmesi gerektiğinin kabul edildiği, bunun aksi düşünüldüğünde davacının var olan çalışması mahkeme tarafından tespit edildiğinden bunun hüküm altına alınması gerektiği, bu durumda Kurum tarafından 506 sayılı Kanun’un 63/1-a maddesi gereğince işlem yapılması gerektiğinden davacının ödenmeye devam eden yaşlılık aylığının kesileceği ve aylık kesilme tarihinden önce tekrar başvuru yapılamayacağından yazılı talep alınıncaya kadar ödenmiş tüm aylıkların 5510 sayılı Kanun’un 96. maddesi uyarınca yasal faizi ile isteneceği, bu şekilde yasal koşulların gerçekleşmesi sonucu yaşlılık aylığına hak kazanan kişinin aylığını keserek ortada bırakılmasının sosyal güvenlik ilkesine, sosyal sigorta sistemine aykırı olduğu ve kişiye sağlanan yasal imkanların işlemez hâle gelebileceği, 506 sayılı Kanun’un 63/1-a maddesi uyarınca hüküm kurulduğu takdirde davacının hak arama hürriyetinin kısıtlanacağı, eldeki dava ile davacının umduğu menfaatten daha fazlasını kaybedeceği, 5510 sayılı Kanun ve özellikle 506 sayılı Kanun’un 63. maddesi, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği birlikte değerlendirildiğinde, davacının eldeki davaya açmakta hukukî yararının bulunduğu, kurulan hükmün işverenin vermesi gereken bildirge mâhiyetinde olduğu, davacının emekliliği gözetilerek tercih hakkına göre işlem yapıldığı, davacının bu tercihi kullandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde fer’î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmeyen hizmetlerin tespiti ve sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışıldığına ilişkin taleple açılan eldeki davada, davacının destek primine tabi olarak çalışacağına dair Kuruma başvurusunun olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre bu tür çalışmanın sosyal güvenlik destek primine tabi hizmet tespiti olarak talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmış yapılan görüşmelerde, direnme kararında gerekçenin önceki karara göre genişletildiği, var olan gerekçenin değiştirilmediği, bozma kararını karşılar nitelikte olduğu, bu nedenle yeni hüküm olarak nitelendirilemeyeceği ve ön sorun bulunmadığı oy birliğiyle kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE

16. Öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.

17. Tespit davası, hukukî ilişkide bir kaygı, güvensizlik ve endişe olan hâllerde başvurulabilecek bir araçtır. Bu dava ile hukukî ilişki hakkındaki kuşku ve tereddütler giderilebilir. Tespit davaları hakların istikrarını temin etmekle toplumsal bir yarar sağlar. Bu davanın amacı hukukî belirsizliği gidermek, yani hukukî ilişkilerin taraflar açısından belirli hâle getirmekten (hukukî belirliliği sağlamaktan) ve bu yolla hukukî barışı sağlamaktan ibarettir (Kuru, Baki/Budak, Ali Cem: Tespit Davaları, 2. Baskı, İstanbul 2010, s. 68, 69).

18. Tespit davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 106. maddesinde;

“(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

19. Bu hükümden hareketle, mahkeme tarafından tespit davasının esasına girilerek davacının talebi hakkında bir hüküm verilebilmesi için usul hukukundaki genel dava şartlarına ek olarak, dava konusunun bir hakka veya hukukî ilişkiye yönelik olması ve davacının tespit davası açmakta hukukî yararının bulunması gerekmektedir.

20. Belirtmek gerekir ki, her türlü hukukî ilişki ve hakkın varlığı yahut yokluğu, tespit davasına konu edilebilir: Borç ilişkileri, aile hukuku ilişkileri, ayni haklar, miras hakkı, fikri haklar, isim hakkı gibi birçok hukukî ilişki. Buna karşılık, bir hukukî ilişki niteliğinde olmayıp maddi vakıadan ibaret olan ilişkilerin tespiti için açılan tespit davası dinlenmez. Yine, somut bir olaya ilişkin olmayan soyut hukukî sorunların da tespit davasına konu edilmesi mümkün değildir (Kuru/Budak, s. 81).

21. Bundan başka bazı özel kanun hükümlerinde de tespit davasına açıkça yer verilmiş olup bu özel kanun hükümlerinden olan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 79. ve 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 86. maddelerinde sigortalıların hizmetlerinin tespitine ilişkin olarak dava açılabileceği açıkça ve özel olarak düzenlenmiştir.

22. Diğer taraftan tespit davasının ikinci şartı, davacının hukukî ilişkinin hemen tespitinde hukukî yararın bulunması gerekliliğidir.

23. Medeni usûl hukukunda hukukî yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.

24. Hukukî yarar dava şartlarından olup, davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle menfaate, davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı da denilmektedir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.19-21).

25. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin gerekçesinde de "...Maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde ise davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmasının bir dava şartı olduğu hususu açıkça vurgulanmıştır. Burada sözü edilen hukukî yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukukî korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukukî yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir..." yönünde açıklamalara yer verilmiştir.

26. Bir davada, menfaat (hukukî yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

27. Bu ilkeden hareketle bir davada hukukî menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylelikle kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. Baskı, İstanbul 2017, s. 946-949).

28. Tespit davası bakımından hukukî yararın bulunup bulunmadığı değerlendirilirken üç şartın birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır:

28.1. Davacının bir hakkı veya hukukî durumu, güncel (hâlihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalıdır. Söz konusu tehdidin genellikle davalıya ait beyanların yahut davranışların sonucu olduğu kabul edilmektedir. Aynı zamanda davacıya yönelen tehdidin barındırdığı tehlike güncel bir nitelik taşımalıdır.

28.2. Bu tehdit nedeniyle davacının hukukî durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalıdır. Daha önce de ifade edildiği gibi, tespit davasına hukukî ilişkilerde yaşanan kaygı, güvensizlik ve endişe durumlarında başvurulmalıdır. Belirtmek gerekir ki, davacının hukukî durumuna ilişkin her türlü tehdit değil; ancak zarara yol açacağına kanaat getirilen bir tehdit sebebiyle tespit davası açılabilir.

28.3. Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Tespit davası neticesinde verilen hükümler, kesin hüküm niteliği taşımakla birlikte davacıya icra yetkisi vermez. Bu sebeple davacının hukukî belirsizliğini ortadan kaldırmak için tespit hükmünün en uygun ve en elverişli olduğu durumlarda, davacının tespit davası açmasında hukukî yararının bulunduğu sonucuna varılabilir.

29. Buna göre tespit hükmü davacının içinde bulunduğu hukukî belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukukî koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda, hukukî yarar şartının yerine getirildiği söylenemez.

30. Gelinen noktada sosyal güvenlik destek primi ve yaşlılık aylığı ile ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

31. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 14. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçi veya sigortalı olanlar, vazife malûllüğü, malullük ve yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlar ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edenler hakkında; bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya başlayanlar hariç olmak üzere sosyal güvenlik destek primine tabi olma bakımından bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilir…” yönünde düzenleme bulunmaktadır.

32. Bu durumda dava konusu uyuşmazlık 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun (506 sayılı Kanun) hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

33. Yaşlılık aylığı bağlananların çalışmaya devam etmesi veya yeniden çalışmaya başlaması hâlinde yapılacak işlemler veya diğer hususlar 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Yaşlılık aylığı alanların yeniden çalışmaları” başlıklı 63. maddesi; “ A) (Değişik: 16/10/2007-5698/2 md.) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir.

Yaşlılık aylıkları kesilenlerden yeniden çalıştıkları süre zarfında 78 inci maddeye göre prime esas kazançları üzerinden 73 üncü madde gereğince prim alınır. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı talep tarihini takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir.

Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak ikinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden, 61 inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.

B) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak bir işte çalışmaya başlayanların yazılı talepte bulunmaları halinde yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam olunur. Ancak bunlardan 78 inci maddeye göre tespit edilen prime esas kazançları üzerinden % 30 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilir. Bu primin 1/4'ü sigortalı hissesi, 3/4'ü işveren hissesidir.

(Ek: 25/8/1999 - 4447/8 md.) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken serbest avukat veya noter olarak çalışmalarını sürdürenlerin, sosyal yardım zammı dahil, almakta oldukları aylıklarından % 15 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir.

Yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı bir işte çalışanlar, bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta olanlara ve bunların geçindirmekle yükümlü oldukları eş ve çocuklarına, ana ve babalarına tanınan sosyal sigorta haklarından aynen yararlanırlar.

Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmiş süreler, bu Kanuna göre sigortalılık süresinden sayılmaz ve 24/5/1983 tarih ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz, 64 üncü madde hükmüne göre toptan ödeme yapılmaz. Ancak iş kazası veya meslek hastalığı halinde 12 nci madde hükümleri uygulanır.

Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı bir işte çalışmaları dolayısıyla bu maddenin (A) fıkrasına göre yaşlılık aylığı kesilenler, çalıştıkları süre içinde (B) fıkrasında yazılı hükümlerin uygulanmasını; (B) fıkrasına göre yaşlılık aylığı kesilmeden çalışanlar ise çalıştıkları süre içinde haklarında (A) fıkrasında yazılı hükümlerin uygulanmasını isteyebilirler” şeklinde düzenlenmiştir.

34. Görüldüğü üzere 506 sayılı Kanun’un 63/A bendi hükmüne göre yaşlılık aylığı almakta iken çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları bu çalışma olgusuna dayalı ve onunla sınırlı olarak kesilmektedir. Ancak aynı Kanun’un 63/B bendi kapsamında sigortalının istemi bulunması hâlinde sigortalı adına sosyal güvenlik destek primi ödenerek sigortalının aylığı kesilmeden çalışma tercihini gösterdiği kabulüyle aylığı kesilmeden çalışmaya devam etmesi mümkündür.

35. Sigortalı ister sosyal güvenlik destek primine tabi (63/B), isterse tüm sigorta kollarına tabi (63/A) olarak çalışsın, bu çalışma Kanunun öngördüğü belli bir sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olması, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilmez ve kaçınılmaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü yaratır. Bu statüye Kurumun prim tahakkuk ettirmesi, sigortalının iş kazası geçirmesi veya meslek hastalığına yakalanması hâlinde kendisi ya da hak sahiplerine gelir bağlanması gibi çeşitli sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlar ile birlikte işçilik alacakları haklarının doğması gibi hususlar da göz önüne alındığında davacının bildirim yapılmayan dönemlerdeki çalışmalarının tespitini istemekte hukukî yararının bulunduğu ve aksinin kabulü hâlinde yaşlılık aylığı alan kişilerin sigortasız çalıştırılabileceği gibi sosyal güvenlik hakkının zorunlu ve vazgeçilemez niteliğine aykırı bir sonuç çıkacağı açıktır.

36. Bu itibarla 01.10.2007 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacının 18.06.2011-01.04.2013 tarihleri arasında davalı iş yerinde geçtiğini iddia ettiği sigortasız hizmetlerinin tespitine ilişkin dava açmasında hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu kabul edilmelidir.

37. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

38. Öte yandan Özel Daire bozma kararında davalı vekilinin temyiz istemi olmadığı hâlde “O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” cümlesindeki “davalıların” ifadesinin maddi hata olduğu anlaşılmıştır.

V. SONUÇ:

Direnme uygun bulunduğundan fer’i müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 30.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.