"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “Alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) davanın reddine ilişkin kararı taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde; davalının Sağlık Bakanlığına bağlı Finike Devlet Hastanesinde doktor olarak görev yapmakta iken 09.10.2011 tarihinde 65 yaşını doldurması nedeniyle 5434 sayılı Kanun kapsamında emekli olduğunu ve emekli aylığı almakta iken tekrar doktor olarak göreve başlaması nedeniyle 15.10.2011 tarihinden itibaren emekli aylıklarının kesildiğini ve yersiz almış olduğu 15.10.2011-31.08.2013 tarihleri arasındaki 44.713.29TL aylık tutarı ve 3.423.34TL işlemiş faiz ile birlikte toplam 48.136.63TL borç tahakkuk ettirildiğini, tahakkuk ettirilen borcun davalıya tebliğ edildiğini ancak ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 15.10.2011-31.08.2013 tarihleri arasında yersiz ödenen toplam 44.713.29TL’nin ödeme; 7.00TL posta giderinin posta kabul tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 09.10.2011 tarihinde 65 yaşını doldurması nedeniyle emekli olduğunu, daha sonra özel statü ve sözleşmeli aile hekimi olarak çalışmaya başladığını, aile hekimlerinin kamu personeli olmadığını, kendi muayenehanesi olan sözleşme yapmış vergi mükellefi hekimler olduklarını, aile hekimlerinin 657 sayılı Kanun’a tabi olmadıklarını, 5335 sayılı Kanun’un 30. maddesinde sayılanlar arasında aile hekimlerinin bulunmadığını ve aile hekimliğinin 30. maddenin 2. fıkrası kapsamındaki kadro pozisyon ve görevlerden de olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Kararı:
6. Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 09.12.2015 tarihli ve 2014/23 E., 2015/541 K. sayılı kararı ile; 5335 sayılı Kanun’un 30. maddesi 1. fıkrasında Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip kadrolarına yapılacak atamaların madde kapsamı dışında tutulduğu, bu durumda herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alan ve Sağlık Bakanlığı kadrosuna hekim olarak atanan kişilerin aylıkları kesilmeden çalışabileceği; Sağlık Bakanlığı ile “aile hekimliği sözleşmesi” imzalayan davalıdan yaşlılık aylıklarının iadesine yönelik talebin hukuka uygun olmadığı, 5258 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre çalıştırılan kişilerin 657 sayılı Kanun’a tabi olmayıp Sağlık Bakanlığı ile davalı arasında sözleşme yapıldığı, bu sözleşmenin hizmet alımına ilişkin olduğu, bu sözleşmeye göre de davalının ücretinin belirli şartlara bağlandığı, aile hekimlerinin Sağlık Bakanlığının yapması gereken işlerin bir bölümünü yerine getirdiği, davalının her türlü masraf ve giderleri kendisinin üstlendiği, davacı Kurumun maaş kesme işleminden sonra ödemiş olduğu aylıkları geri isteme hakkı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
7. Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sifatıyla) yukarıda belirtilen kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.10.2018 tarihli ve 2016/2714 E., 2018/7850 K. sayılı kararı ile; “..Kendisine 09.10.2010 tarihi itibarıyla 65 yaşını doldurmuş olduğundan 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli (yaşlılık) aylığı bağlanan davalının tekrar Finike Hasyurt Aile Hekimliğinde aile hekimi olarak çalışmaya başladığı,bu nedenle de, davacı Kurumca 15.10.2011-31.08.2013 tarihleri arasında ödenen aylık toplamı olan 44.713,29 TL’nin borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin (f) fıkrasının 2. paragrafında “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dâhil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.”, 3. paragrafında “Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11’inci maddesine göre alınmış Bakanlar Kurulu Kararları 2005 yılında uygulanmaz.” düzenlemeleri bulunmakta olup anılan hükümler, 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Kanunun 29. maddesinin (c) bendi ile yürürlükten kaldırılmış, bununla birlikte yürürlükten kaldırılan 2. ve 3. paragraf hükümleri, 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin 2. ve 3. fıkralarıyla aynen benimsenip mülga 3. paragrafta yer alan Bakanlar Kurulu Kararlarının 01.01.2005 gününden önce alınmış olması durumunda uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin (f) fıkrasının iptaline ilişkin olarak yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi’nce, 29.11.2005 gün ve 2005/6 - 93 sayılı kararla, iptali istenen fıkranın yürürlükten kaldırılmış olması göz önünde bulundurularak, davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle, başvuru hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulmuş, ancak, Yüksek Mahkeme tarafından başka bir dava sonunda verilen ve 14.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.12.2005 gün ve 2005/146 – 105 numaralı karar ile söz konusu düzenlemeler iptal edilmiş, aynı düzenlemeleri içeren 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin 2. ve 3. fıkralarının Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan davada ise anılan hükümlerin Anayasa’ya aykırı olmadığı ve iptal isteminin reddi yönünde 03.04.2007 gün ve 2005/52 Esas - 2007/35 Karar sayılı karar verilmiştir.
Şu durumda, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 105. maddesinde sayılan “uygulanmayacak maddeler” arasında, 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin yer almaması ve Anayasa’nın 153. maddesi gereğince iptal kararlarının geriye yürümemesi karşısında, anılan düzenlemelerin 01.01.2005 gününden itibaren yürürlükte olduğunun ve herhangi bir yasal boşluk dönemi bulunmadığının kabulü gerekmektedir. Buna göre, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık veya emeklilik aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin, 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinde açıklanan nitelikte çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacakları belirgin olup emredici yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışanların, fiilen çalışılan döneme ait yaşlılık veya emeklilik aylıklarının davalı Kurum tarafından kesilip yersiz ödenen aylıkların geri alınması zorunludur.
Ayrıca 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 3. maddesinde, Sağlık Bakanlığının; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkili olduğu, sözleşmeli olarak çalışan aile hekimlerinin kurumlarında aylıksız veya ücretsiz izinli sayılacakları ve bunların kadroları ile ilişkilerinin devam edeceği, bu personelin, sözleşmeli statüde geçen sürelerinin kazanılmış hak derece ve kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilerek her yıl işlem yapılacağı ve bunların talepleri halinde eski görevlerine atanacakları, sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların, daha önce bağlı oldukları sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişkilerinin aynı şekilde devam ettirileceği, ancak, her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıklarının ücretlerden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılacağı belirtilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, aile hekimleri, özellikle 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin 4. fıkrasında sayılan istisnalardan da olmadıklarından emekli (yaşlılık) aylığı alıyorken anılan Kanunun 30. maddesi kapsamında çalışamazlar ve buna göre davalının aylığının kesilerek çalışma dönemindeki aylıkların yersiz ödeme olarak değerlendirilmesi gerekirken Mahkemece yanılgılı değerlendirme yapılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 25.09.2019 tarihli ve 2019/149 E., 2019/312 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin kararlarına atıf yapılarak direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 15.10.2011 tarihi itibarıyla 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli aylığı bağlanan ve aylığı almakta iken aile hekimi olarak yeniden çalışmaya başlayan davalının 5335 sayılı Kanun’un 30. maddesi kapsamında 15.10.2011-31.08.2013 tarihleri arasında ödenen aylıklarının iadesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle İlk Derece mahkemesinin 09.12.2015 tarihli ve 2014/23 E., 2015/541 K. sayılı kararına karşı davalı vekilinin de temyiz yoluna başvurmasına rağmen Özel Dairece davalı vekilinin temyiz başvurusu ile ilgili inceleme yapılmadığı anlaşılmakla direnme kararı ile Özel Daire bozma kararının kaldırılarak davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz başvurusunun incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. İlk Derece Mahkemesince verilen 09.12.2015 tarihli ve 2014/23 E., 2015/541 K. sayılı karar sonrası mahkemece hüküm kısmında vekâlet ücretinin sehven yazılmadığı gerekçesiyle 06.01.2016 tarihinde tashih kararı verilmiş olmakla gerekçeli kararın davacı Kurum vekiline 07.01.2016; davalı vekiline 06.01.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 08.01.2016 tarihinde UYAP üzerinden elektronik imza ile gönderdiği dilekçe ile temyiz yoluna başvurduğu, 14.01.2016 tarihinde harcı yatırdığı ancak Özel Dairece davalı vekilinin 08.01.2016 tarihli temyiz başvurusu hakkında inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
14. Bu hâlde ortada usulüne uygun olarak tamamlanmış bir temyiz incelemesi bulunduğundan söz edilemeyeceğinden davalı vekilinin 08.01.2016 tarihli temyiz başvurusunun incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında ön sorun bulunmadığı ve temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
16. Hâl böyle olunca Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.10.2018 tarihli ve 2016/2714 E., 2018/7850 K. sayılı kararı ile bu karara karşı verilen Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 25.09.2019 tarihli ve 2019/149 E., 2019/312 K. sayılı direnme kararının ortadan kaldırılarak Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 09.12.2015 tarihli ve 2014/23 E., 2015/541 K. sayılı kararına yönelik temyiz başvuru dilekçeleri kapsamında temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar vermek gerekmiş bu nedenle direnme adı altında verilen karara karşı temyiz itirazı inceleme konusu yapılmamıştır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.10.2018 tarihli ve 2016/2714 E., 2018/7850 K.sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 25.09.2019 tarihli ve 2019/149 E., 2019/312 K. sayılı direnme kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 09.12.2015 tarihli ve 2014/23 E., 2015/541 K. sayılı sayılı kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.12.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.