"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki "Kurum işleminin iptali ve tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... İş Mahkemesinin davanın reddine dair kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ilişkin ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen karar davalı ... Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Kurum tarafından müvekkilinin sahte işyerlerinden bildirildiği belirtilerek bir kısım hizmetlerinin ve buna bağlı olarak da almakta olduğu yaşlılık aylığının iptal edildiğini ancak sahte sigortalılık söz konusu olmadığı gibi kabul anlamına gelmemek kaydıyla iptal edilen hizmetleri dikkate alınmasa bile kalan prim gün sayısı yeterli olduğundan kendisine 1479 sayılı Kanun kapsamında 58 yaşını doldurduğu 10.11.2014 tarihi itibariyle aylık bağlanması gerekirken 2016 yılı Ağustos ayına kadar ödenen aylıklar ile sağlık harcamalarının borç çıkarıldığını, Kuruma bu konuda yapılan başvuruya cevap verilmediğini ileri sürerek davacının 01.12.2014 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığına müstehak olduğunun; ödenmeyen aylıklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve yersiz ödeme borcunun alacağı aylıklardan mahsubu gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının bir kısım hizmetlerinin iptal edilmesi ve bunun sonucu olarak prim gün sayısı şartını yerine getirmemesi nedeniyle yaşlılık aylığının durdurulduğunu, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 20.12.2018 tarihli ve 2017/113 E., 2018/467 K. sayılı kararı ile; 16.07.2012 tarihli tahsis talebine istinaden 01.08.2012 tarihinden itibaren kendisine 3858 gün 4/a ve 4547 gün 4/b (1479 sayılı Kanun) olmak üzere toplam 8405 prim gün sayısı üzerinden 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-b maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanan 10.11.1956 doğum tarihli davacının bir kısım çalışmalarının sahte olduğundan bahisle davalı Kurumca iptal edilmesinden sonra 506 sayılı Kanun’a tabi hizmetlerinin 1260 günün altında kalması nedeniyle yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek yapılan ödemelerin borç kaydedildiği, daha sonra 27.11.2012 tarihinden itibaren genel sağlık sigortası kapsamına alınan davacının genel sağlık sigortası prim borçlarını da yatırmış olması dikkate alınarak 01.11.2016 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun’un geçici 10/2-e maddesi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının 58 yaşını doldurduğu 10.11.2014 tarihinde ödenmemiş genel sağlık sigortası prim borcu bulunduğundan davalı Kurumca prim borcunun yapılandırma kapsamında ödendiği 18.10.2016 tarihini takip eden 01.11.2016 tarihinden itibaren aylık bağlanmasının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 31.05.2019 tarihli ve 2019/381 E., 2019/842 K. sayılı kararı ile; 10.11.2014 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması koşullarını yerine getirmiş olan ve ilk aylık bağlandığı tarihte prim ve her türlü borcu mevcut olmayan davacının 01.12.2014 tarihi itibariyle genel sağlık sigortası borcunun bulunmasının mümkün olmadığı ve sonradan çıkarılan borcu da ödediği dikkate alındığında davanın kabulünün gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, davacının 01.12.2014 tarihinden itibaren 4/b (Bağ-Kur) kapsamında yaşlılık aylığına müstehak olduğunun ve ödenmeyen aylıklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine, 01.12.2014 tarihi öncesi dönem için yersiz aylık ödemelerinin tespit hükmüne göre davalı Kurumca gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli ve 2019/4977 E., 2020/3504 K. sayılı kararı ile; "...Dosya kapsamından; 16.7.2012 tarihli tahsis talep ve beyan taahhüt belgesine istinaden, davalı Kurumun ... Sosyal Güvenlik Merkezince 3858 günlük 4/a (SSK) hizmeti ve 4547 günlük 4/b (Bağ-Kur) hizmeti olmak üzere, toplam 8405 prim ödeme gün sayısı üzerinden 506 sayılı Yasanın Geçici 81/B-b maddesi uyarınca 1.8.2012 tarihinden başlamak üzere, ... tahsis numarasıyla yaşlılık aylığı bağlandığı ve 18.8.2016 tarihine kadar ödendiği, kurum tarafından 16.06.2007-09.06.2012 arası 4/1-a kapsamındaki sigortalılığının sahte olduğu gerekçesiyle iptal edildiği ve sahte işyerlerinden bildirilen ve iptal edilen 4/a (SSK) kapsamındaki çalışmalarından sonra, 4/a kapsamındaki hizmetleri 2772 gün kaldığı, Kurumca yapılan hizmet iptallerinden sonra son 7 yıldaki fiili hizmet süresinin 2829 sayılı Yasanın 8.maddesine göre 1260 gününün 4/a (SSK) kapsamında geçmediğinden yaşlılık aylığının bağlanış tarihi olan 1.8.2012 tarihinden itibaren iptal edildiği ve davacı adına borç tahakkuk ettirildiği, daha sonra 24.08.2016 tarihli ve devamında 18.10.2016 tarihli 4/1-B kapsamındaki tahsis taleplerine istinaden 1479 sayılı Yasa’nın 10/2-e hükmüne göre aylık bağlandığı, ancak işbu dava ile davacının 58 yaşını doldurduğu 10.11.2014 tarihi itibariyle 4/1-b bağkur kapsamında yaşlılık aylığı alması gerektiğinin tespiti ile ödenmeyen aylıkların ödenmesi gerektiğinin tespitinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Eldeki davada : 4/1-b(bağkur) kapsamında yeterli sigorta prim gün sayısı mevcut olan Davacı ...’nün; 1479 sayılı Yasanın 4759 sayılı Yasa ile değişik Geçici 10.maddesinin 2.fıkrasının (e) bendi uyarınca 58 yaşını doldurduğu 10.11.2014 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanabilme durumuna gelmiş olmakla birlikte, davacı tarafın talep ettiği 01.12.2014 tarih itibariyle yaşlılık aylığının bağlanabilmesi için önceki ayda yazılı tahsis talebinde bulunmuş olması gerektiği belirgindir. Dosya kapsamında ise 01.12.2014 tarihinden önce davacının 4/1-b kapsamında kuruma intikal eden yaşlılık aylığı tahsis talep dilekçesinin varlığına dair bilgi veya belgeye rastlanmamıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslara göre, davacıya 01.08.2012 tarihinde 4/1-a kapsamında bağlanan yaşlılık aylığının sahte sigortalılık nedeniyle iptal edilmiş olması ve 4/1-b kapsamında 01.12.2014 tarihinden önce yapılmış bir tahsis başvurusu bulunmaması karşısında, bölge adliye mahkemesince bu doğrultuda değerlendirme yapılmak suretiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile aksi yönde yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 11.11.2020 tarihli ve 2020/1075 E., 2020/1590 K. sayılı kararı ile; 16.07.2012 tarihli tahsis talebine istinaden 01.08.2012 tarihinde aylık bağlanan davacının 18.08.2016 tarihine kadar aylık almaya devam ettiği, bu nedenle 2014 yılı Kasım ve Aralık aylarında yeniden aylık tahsis talebinde bulunması mümkün olmadığı gibi böyle bir talebinin olmasının da hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, 2007-2010 yıllarındaki hizmetin 2016 yılında gerçekleştirilen denetim sonucu iptal edildiği, denetimin makul süre içinde yerine getirilmemesinin tüm sorumluluğunu davacıya yüklemenin hakkaniyete uygun olmayacağı, iptalden sonra geri kalan prim gün sayısı itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığından iyi niyet sorgulamasının da hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayacağı, Hukuk Genel Kurulunun 2011/10-291 E., 2011/399 K. sayılı kararı ile Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Dairelerinin kararlarının da aynı yönde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının dava dışı işyerlerinden bildirilen hizmetlerinin iptali ile 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesinden sonra geri kalan prim gün sayısı itibariyle 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının Kuruma başvurduğu 18.10.2016 tarihini takip eden ay başı olan 01.11.2016 tarihinden itibaren mi yoksa yeni bir tahsis talebi aranmaksızın 58 yaşını doldurduğu 11.10.2014 tarihini takip eden 01.12.2014 tarihinden itibaren mi bağlanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
15. Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak “sosyal güvenlik” kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin varlık koşulu, diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.
16. Bu nedendir ki sosyal güvenlik hakkına temel insan hakları arasında yer verilmiş ve uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60. maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı hükme bağlanmıştır.
17. Sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalılara sağlanan haklardan biri de yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Zira insanlar genellikle belli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmeleri nedeniyle aktif çalışma hayatına son verme ihtiyacı duyarlar. Aktif olarak çalışıp gelir elde etme imkanından yoksun oldukları bu dönemde gelir kaybına uğrarlar. İşte uzun vadeli sigortalı kollarından biri olan yaşlılık sigortasının temel amacı sigortalıya ömrünün iş göremediği geri kalan kısmında yardım etmek ve geçimini sağlayacak sürekli bir gelir sağlamaktır.
18. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme, çalıştığı işten ayrılma ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 4/1-b maddesi [mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu (1479 sayılı Kanun)] kapsamında sigortalı olanlar yönünden ise belli bir süre prim ödeme, sigortalılığa esas faaliyetine son verip vermeyeceğini beyan ettikten sonra Kurumdan yazılı talepte bulunma ve talepte bulunduğu tarihte kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası dahil prim ve her türlü borcunu ödemiş olma olarak sayılabilir.
19. Türk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabi olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur.
20. Gelinen bu noktada yaşlılık aylığı bağlanma koşullarına kısaca değinilmesi gerekmekte olup 5510 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin 2. fıkrasındaki; "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. ve geçici 81. maddeleri le 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışan Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (1479 sayılı Kanun) geçici 10. maddesi oluşturmaktadır.
21. 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi”nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.
22. Buna göre 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun'un yürürlükten tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.
23. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81. maddenin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir.
24. Öte yandan 1479 sayılı Kanun'a yine 4447 sayılı Kanun ile eklenen Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen geçici 10. maddesinde de yaşlılık aylığı bağlanma koşulları 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesindekine benzer şekilde düzenlenmiştir. Bu hükmün 1. fıkrasına göre 4447 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre Kanun'un yürürlük tarihini takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına hak kazanmalarına 2 tam yıl veya daha az kalan sigortalıların tam veya kısmî yaşlılık aylığı talep hakları saklı tutulmuştur. Sözü edilen geçici 10. maddenin devam eden fıkralarında ise 23.05.2002 tarihindeki prim ödeme gün sayılarına göre kademeli bir sistem öngörülmüştür.
25. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. maddesinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını taşıyan sigortalıya yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiş, aynı yöndeki düzenlemeye 1479 sayılı Kanun'un 35. maddesinde de yer verilmiştir. 5510 sayılı Kanun'un 28. maddesinde de sözü edilen bu hükümlerle aynı doğrultuda düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerekmektedir.
26. Somut olayda 10.11.1956 doğum tarihli olan davacıya 17.07.2012 tarihli tahsis talebine istinaden 506 sayılı Kanun ve 1479 sayılı Kanun kapsamındaki toplam 8045 prim gün sayısı üzerinden 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesi gereğince 01.08.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurum görevlileri tarafından yapılan incelemeler sonucu düzenlenen raporlardaki tespitler doğrultusunda davacının 16.06.2007-09.06.2012 tarihleri arasındaki hizmetlerinin sahte işyerlerinden bildirildiği belirtilerek iptal edildiği, buna bağlı olarak 506 sayılı Kanun'a tabi hizmet süresinin 1260 günün altına düşmesi nedeniyle 18.08.2016 tarihinde yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.08.2012-18.08.2016 tarihinde yapılan aylık ödemeleri ile sağlık harcamalarının borç kaydedildiği, davacının aylık bağlama koşullarının tümüyle oluştuğu 01.12.2014 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun'a göre aylık bağlanarak iade ile sorumlu tutulacağı miktarın buna göre belirlenmesi talebiyle yaptığı 30.12.2016 tarihli başvurusunun 25.01.2017 tarihli yazı ile Kurum hatası bulunmadığından çıkarılan borcun doğru olduğu bildirilerek reddedildiği, öte yandan 24.08.2016 tarihli tahsis talebi genel sağlık sigortası prim borcu bulunduğundan bahisle kabul edilmeyen davacıya prim borcunu ödemesi üzerine 18.10.2016 tarihli tahsis talebi çerçevesinde 01.11.2016 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının eldeki dava ile 58 yaşını doldurduğu 10.11.2014 tarihini takip eden 01.12.2014 tarihinden itibaren aylık bağlanarak iade ile sorumlu olduğu tutarın buna göre belirlenmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
27. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 17.07.2012 tarihli tahsis talebine istinaden 01.08.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almakta olan davacının 506 sayılı Kanun kapsamındaki 2007-2012 yılları arasındaki bir kısım hizmetlerinin davalı Kurumca 18.08.2016 tarihinde iptal edildiği ve Kurum görevlileri tarafından yapılan incelemeler sırasında aylık almaya devam ettiği, 2012 yılında yaptığı bir tahsis talebinin de bulunduğu dikkate alındığında 1479 sayılı Kanun'un geçici 10. maddesi gereğince yaşlılık aylığı bağlanması açısından yeni bir tahsis talebine gerek olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu kabul ise sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine uygundur.
28. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 tarihli ve 2011/10-291 E., 2011/399 K. ile 28.09.2011 tarihli ve 2011/10-475 E., 2011/560 K., 30.03.2022 tarihli ve 2019/(21)10-803 E., 2022/425 K. ile 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-226 E., 2022/1418 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
29. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacının yaşlılık aylığının sahte sigortalı hizmetlerinin tespiti nedeniyle iptal edildiği. hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağını öngören hukukun genel ilkesi gözetildiğinde davacının 2012 yılındaki tahsis talebine geçerlilik tanınmasının mümkün olmadığı, 2014 yılında yapılmış bir tahsis talebi de olmadığına göre bozma kararının yerinde olduğu ve direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
30. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
31. Ne varki Özel Dairece bozma nedenine göre davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı uygun bulunduğundan davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 09.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.