Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/611 E. 2022/550 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, hakimin adli yardım talebini reddetmesi nedeniyle açtığı tazminat davasının temyizi aşamasında yaptığı adli yardım talebinin hangi merci tarafından inceleneceği ve talebin reddine ilişkin Özel Daire kararının hukuken doğru olup olmadığı hususları.

Gerekçe ve Sonuç: HMK’nın 336/3. maddesi gereğince kanun yollarına başvuru sırasında yapılan adli yardım talebinin Hukuk Genel Kurulunca inceleneceği, davacının ise yeterli mali güce sahip olduğunun tespit edilmesi ve temyiz talebinin de açıkça dayanaktan yoksun olmaması gözetilerek, adli yardım talebinin reddine ve Özel Daire kararlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı dava dilekçesinde; Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın on sekiz yılda sonuçlandığını, bu karar üzerine tahsil edemediği alacakları için icra takipleri başlattığını, bu takipler için istenilen harç ve giderleri karşılayacak maddi durumu olmadığından adli yardım taleplerinde bulunduğunu, ancak ihbar olunan hâkimlerce bu taleplerinin reddine karar verildiğini ve zarara uğradığını ileri sürerek 140.000TL maddi ve 100.000TL manevi tazminatın Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 14.10.2020 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı vekili; Dava dilekçesinde özetle; Kuşadası 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın 18 yılda sonuçlandığını, bu davanın kararına dayanarak karar tarihi itibariyle 19 yıldır tahsil edemediği alacakları için icra takipleri başlattığını, bu takipler için istenilen harç ve giderleri karşılayacak maddi durumu olmadığından adli yardım talebinde bulunduğunu ancak ihbar olunan hakimlerce bu taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek, uğramış olduğu zarar olan 140.000,00-TL. maddi ve 100.000,00-TL manevi tazminatın hazineden alınarak kendisine verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK'nun 46. maddesinde belirtilen yasal koşulların oluşmadığını, delillerin değerlendirilerek, soyut kanun hükümlerinin somut olaya uygulanması sonucu, hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaat doğrultusunda karar verildiğini, belirtilen nedenlerle davanın reddine ve davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini istemiştir.

İhbar olunanlar Hakim ... ve Hakim ...; cevap dilekçesi vermemişlerdir.

DELİLLER:

Kuşadası İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/29 E. -37 K. D.İş sayılı dosyası,

Kuşadası İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/40 E. -50 K. D.İş sayılı dosyası,

Kuşadası 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/221 E. - 225 K. D.İş sayılı dosyası,

İLGİLİ KANUN MADDELERİ:

A-...nun 46. maddesi :

(1) Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

(a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

(b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

(c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

(ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

(d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

(e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

(2)Tazminat davasının açılması, hakime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.

(3)Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hakime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.

B- ...nun 49. maddesi :

Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca hakimin kararından dolayı Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.

1086 sayılı Kanun'u, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve anılan Kanun'da; “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yapılan düzenlemeyle (Kanunun 46 - 49. maddelerinde); sorumluluk sebeplerine, yargılamada görevli merciye, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirilmiş, kısaca hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem hayata geçirilmiştir. Buna göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusura, haksız fiile veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı kuralı benimsenmiştir.

GÖREV: Görevli yargı merciine ilişkin olarak HMK’nun 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde;…açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeye göre, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi Hukuk Dairesinde yapılacak idiyse, dava o Hukuk Dairesinde açılacaktır. Somut olayda, tazminat davasına konu olan şikayet, icra takibi nedeniyle adli yardım ve hakimin reddi istemine ilişkin olup, İcra Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından bu konuda verilen kararın temyiz mercii Dairemiz olduğundan, ilk derece mahkemesi sıfatıyla davaya bakmaya da Dairemiz görevli ve yetkili bulunmaktadır.

SÜRE: Dava yasal süre içerisinde açılmıştır.

İHBAR :6100 sayılı Kanunun 48. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği, dava, kararı veren Hâkim ...'ye ve Hakim ...'e resen ihbar edilmiştir.

HARÇ VE GİDER AVANSI: HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrasında; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır” hükmüne yer verilmiş olup, davacı, HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; dava açarken gerekli harç ve gider avansını yatırmıştır.

ÖN İNCELEME:

Davacının ...nun 120. maddesi gereğince yatırması gereken gider avansını yatırdığı, davanın Hakim ...’ye ve Hakim ...’e re’sen ihbar edildiği, tensip tutanağının davacıya, dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağının, davalı ile ihbar olunanlara tebliğ edildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesi sunduğu, dilekçenin, davacıya tebliğ edildiği, davacının cevaba cevap dilekçesi sunduğu, dilekçenin davalı vekiline tebliğ edildiği, ...nun 137 v.d. maddeleri uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmış olduğu görüldüğünden ve taraflar sulh olma durumunun söz konusu olmadığını beyan ettiklerinden ve dolayısıyla tarafların sulh olmayacakları anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 41. maddesinin 2. fıkrası gereğince tahkikata geçilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra, dava sebepleri;

Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,

Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,

Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,

Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,

Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,

Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması,

şeklinde tahdidi olarak gösterilmiştir.

HMK’nun 46 ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkimin, bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptığı işlem, yürüttüğü faaliyet ve kararları nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup, kişisel kusura, haksız fiile veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.

T.C. Anayasasının 138/1-2. maddesi gereğince; “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hâkimlerin Anayasa güvencesi altına alınan bağımsızlığı, ilke olarak yargı fonksiyonunun ifa edilmesi dolayısıyladır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda, özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hâkimlerin diğer devlet memurlarının tâbi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin, aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.

Tabiidir ki; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.

Hâkimlerin verdikleri kararlarından dolayı ilke olarak sorumlu tutulamayacakları esas olmakla beraber, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, hâkimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvence altına almak amacıyla, onun hukuki sorumluluğunu sınırlı olarak kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tâbi tutmuştur.

Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; HMK’nun 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten, adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin, tevil ve tefsire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerekir.

Somut olayın incelenmesinde;

Davacı ... Kuşadası 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/13 E. - 2017/12 K. sayılı dava dosyasının kararına dayanarak karar tarihi itibariyle alacaklarının tahsili amacıyla Kuşadası İcra Müdürlüğünün 2018/33090 ve 2018/32477 Esas sayılı dosyaları ile icra takipleri başlattığı, bu takipler için istenilen harç ve giderleri karşılayacak maddi durumu olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunduğu, Kuşadası İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/29 E. - 37 K. D. İş sayılı kararı ile adli yardım talebinin reddine, itiraz üzerine Söke İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/24 E. - 24 K. D. İş sayılı kararı ile kesin olarak itirazın reddine karar verildiği, davacı tarafından Kuşadası İcra Hukuk Mahkemesi Hakimi ... hakkında reddi hakim talebinde bulunulduğu, Kuşadası 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/221 E. - 225 K. D. İş sayılı kararı ile hakimin reddi talebinin reddine, davacı tarafından reddi hakim talebinin reddi kararının istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, davacı tarafından yeniden adli yardım talebinde bulunulduğu, Kuşadası İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/40 E. - 50 K. D. İş sayılı sayılı kararı ile adli yardım talebinin reddine, itiraz üzerine Söke İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/9 E. - 11 K. D. İş sayılı kararı ile kesin olarak adli yardım isteminin reddine karar verildiği görülmüştür.

Somut olayda, dosyaların incelenmesinde davacının adli yardım talebi ile ilgili re'sen gerekli tahkikat ve incelemelerin yaptırıldığı, Dairemizce de yaptırılan bu tahkikat ve incelemeler neticesi gelen resmi yazı cevaplarına göre; davacının mali gücünün adli yardım talebini gerektirmediği kanaatine varılmış ve adli yardım talebinin reddine karar verilmiştir.

Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatına varıldığından, işbu davanın reddine ve ...nun 49. maddesi hükmü uyarınca davacının 700-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;

1-HMK'nun 46.maddesi uyarınca açılan davanın REDDİNE,

2-HMK’nun 49.maddesi uyarınca davacının takdiren 700-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,

3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince; alınması gereken 83,50 TL başvurma harcı yerine 68,20 TL alındığından, eksik kalan 15,30 TL harç ile alınması gereken 113,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 4.098,60-TL harçtan mahsubu ile artan 3.970-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,

4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,

5-HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde davacıya iadesine,

6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına hesaplanan 4.950-TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... Hazinesine verilmesine,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Kararın süresi içinde davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.12.2020 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı ek kararı ile “6100 sayılı HMK’nun 334/1. maddesi; “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler”, aynı Kanunun 336/2. maddesi ise; “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır” şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıda anılan yasal düzenlemelere göre; davacı, adli yardım talebini mali durumunu göstermeye yeterli önceki aşamalardan farklı somut bir belgeye dayandırmadığından ve yargılama safahatında adli yardım talebi kesin olarak reddedildiğinden, temyiz yasa yoluna başvurusu nedeniyle adli yardım talebinin reddine,” karar verilerek temyiz harç ve masraflarının yatırılması için davacıya 10.12.2020 tarihli ve kesin süreli muhtıra gönderilmiştir. Muhtıra davacıya 17.12.2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen temyiz yoluna başvurma ve temyiz karar harçları yatırılmamıştır.

8. Bunun üzerine Özel Dairenin 11.01.2021 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı ek kararı ile “Mahkememizden verilen yukarıda numarası yazılı 14.10.2020 tarihli karar davacı tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz harcının ve gider avansının yatırılması konusunda 17.12.2020 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde yatırılmadığından, HMK’nun 366.maddesi atfıyla HMK’nun 344.maddesi gereğince davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına,” karar verilmiştir.

9. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen 11.01.2021 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz isteminde bulunulmuştur.

II. ÖN SORUN

10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; davacının, Özel Daire kararını adli yardım talepli olarak temyiz etmesi karşısında, HMK’nın 336/3. maddesi gereğince kanun yoluna başvuru sırasında yapılan adli yardım talebinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Yargıtay 12. Hukuk Dairesince mi inceleneceği, adli yardım talebinin Hukuk Genel Kurulunca inceleneceği sonucuna varılması durumunda, davacının kanun yoluna başvuru sırasındaki adli yardım talebinin yerinde olup olmadığı hususları ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE

11. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar HMK’nın 334 ilâ 340. maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan Kanun’un 336/3. maddesine göre “Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır.”

12. Mahkeme kararını adli yardım talepli olarak temyiz eden taraf, adli yardımı Yargıtaydan talep etmelidir. Yargıtay tarafından öncelikle adli yardım talebi incelenir. Bu kapsamda davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar vermeye yetkili mercii, temyiz incelemesi yapmakla görevli bulunan Hukuk Genel Kuruludur.

13. Hâl böyle olunca; davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar vermeye yetkili mercii ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Özel Daire olmayıp Hukuk Genel Kurulu olduğundan Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin 10.12.2020 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı ek kararı ile davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin 11.01.2021 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı ek kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş ve davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebinin incelenmesine geçilmiştir.

14. Davacının kanun yoluna başvuru sırasındaki adli yardım talebinin incelenmesinde;

Sosyal hukuk devletinin bir gereği olarak kabul edilmiş olan adli yardım, ekonomik bakımdan yetersiz olan kimselere, yargı organları önünde haklarını arayabilmeleri veya savunma yapabilmeleri için parasal kolaylıklar sağlanması anlamına gelir. Bu anlamdaki kolaylıklar yargılama giderlerinden muafiyet ve ücretsiz hukukî yardım sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir (Pekcanıtez, Hakan/ Özekes, Muhammet/ Akkan, Mine/ Taş Korkmaz, Hülya: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt III, İstanbul 2017, s. 2410-2411).

15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Adli yardımdan yararlanacak kişiler” başlıklı 334/1. maddesi “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” hükmünü içermektedir.

16. Adli yardımdan yararlanmanın ilk koşulu ödeme gücünden yoksunluktur. Hukukî yollara müracaatta ve süreç boyunca gerekli olacak giderleri, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksunluk, aslında nakit ya da nakde dönüştürülebilecek kaynak yetersizliğini ifade etmektedir.

17. Talepte bulunan kişinin adli yardımdan yararlanabilme bakımından mali yetersizlik içinde olup olmadığı, kişinin mali durumu, bu çerçevede geliri, mal varlığı, borçları ve sosyal durumu, yani kendisi ve ailesinin yaşam düzeyi ve ihtiyaçları da göz önüne alınarak, her olay kendi koşullarına göre tespit edilecektir.

18. Adli yardımdan yararlanabilmenin ikinci koşulu ise asıl davadaki taleplerin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Başka bir deyişle söz konusu iddia veya savunmada açıkça haksız durumda bulunmamak ve haklı olduğu yolunda hâkimde yaklaşık bir kanaat oluşturabilmek gerekir. Haksız yargılama ve takiplerin çoğalıp mahkemelerin ve icra organlarının gereksiz yere uğraştırılmaması ve adli yardım kurumunun kötüye kullanılmamasının engellenebilmesi için haklılık koşulu özenle incelenmelidir (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2417-2419).

19. Adli yardım talebinde bulunan kişi iddiasının ve adli yardım talebinin dayanağı olan delilleri göstermeli ve mahkemeye sunmalıdır. Bu husus HMK’nın 336/2. maddesinde “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir.

20. Adli yardım talep eden kişi, elinde bulundurduğu veya o sırada bilinen delilleri sunmamışsa mahkemece başka bir inceleme yapılmaksızın dosya üzerinden adli yardım talebi derhal reddedilmelidir.

21. Öte yandan talepte bulunanın mali gücüyle ilgili ispat konusunda hâkim tam bir kanaate sahip olmalıdır; bu yönüyle mali yetersizlik koşulunun ispatı için tam ispat ölçüsünün geçerli olduğunun kabulü gerekir. Haklılık koşulunun ispatında ispat ölçüsü, yaklaşık ispattır.

22. Kanun yoluna başvuru aşamasında ise temyize müracaat için gerekli olan giderleri karşılamak zorunda kalındığında, talepte bulunanın kendisi ve ailesinin geçiminin ciddi ölçüde zor duruma düşüp düşmeyeceği araştırılır. Temyiz aşamasındaki haklılık koşulu ise temyiz talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması koşulu şeklinde anlaşılmalıdır. Yargıtay, adli yardım talebini bu aşamada reddederse temyiz incelemesine geçilmez, dosya ilgili mahkemeye çevrilerek bu mahkemece temyiz harcının yatırılması için talepte bulunana süre verilir (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2427).

23. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Adli yardım talebinin incelenmesi” başlıklı 337. maddesinin 1. fıkrasında, mahkemenin, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği, ancak talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı düzenlenmiştir. 2. fıkrada ise “Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir.” hükmü yer almaktadır.

24. Madde hükmünde açıkça belirtildiği üzere adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz incelemesi sonucunda verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilen taraf ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanarak yeniden talepte bulunabilir.

25. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesine sunduğu 29.01.2019 tarihli ve adli yardım talepli dava dilekçesiyle, Kuşadası İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin kararların hukuka aykırı olduğu iddiasıyla maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek 100.000TL manevi ve 140.000TL maddi tazminat isteminde bulunduğu, Özel Dairece; davacının Kuşadası İlçe Emniyet Müdürlüğünün 20.06.2019 tarihli tutanağına göre 2.250TL gelirinin olduğu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu Dairesi Başkanlığının 20.05.2019 tarihli taşınmaz araştırma kayıtları ve Şereflikoçhisar Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğünün 31.05.2019 tarihli yazısındaki tapu kayıtları dikkate alınarak davacının mali gücünün adli yardım talebini gerektirmediği gerekçesiyle adli yardım talebinin reddine karar verildiği, yatırılması gereken gider avansı ve harçların yatırılması için davacıya gönderilen muhtıra üzerine, davacı tarafından süresi içinde gider avansı ve harçların yatırılması üzerine yargılamaya devam edildiği, Özel Dairece verilen esastan verilen kararın davacı tarafından bu kez adli yardım talepli olarak temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

26. Davacının adli yardım talebine ilişkin olarak sunduğu bilgi ve belgelerin incelenmesinde, üzerine kayıtlı birden çok taşınmazı bulunduğu ve gelir getirecek durumda olduğu, dava reddedildiğinden kanun yoluna başvururken temyiz yoluna başvurma ve maktu temyiz karar harçları ile temyiz gider avansı yatırılması gerektiği, bunun ise yüklü bir miktar olmadığı, davacının kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken temyiz giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğunu ispatlayamadığı sonucuna varılmıştır.

27. Hâl böyle olunca, davacının adli yardım talebi, HMK’nın 334/1. maddesinde belirtilen koşulları sağlamadığından adli yardım talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

28. Davacının sunduğu temyiz dilekçesinin süresinde temyiz defterine kaydedildiği ancak davacı tarafından temyiz yoluna başvurma ve maktu temyiz karar harçlarının yatırılmadığı anlaşıldığından, davacıya temyiz başvurma harcı ve maktu temyiz karar harcını ikmâl etmesi için muhtıra çıkarılarak bir haftalık kesin süre verilmeli, kesin süre içinde harç yatırıldığı takdirde dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmeli, süresi içinde harç yatırılmadığı takdirde HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- (11-13) paragraflardaki gerekçelerle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin 10.12.2020 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı ek kararı ile davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin 11.01.2021 tarihli ve 2019/5 E., 2020/4 K. sayılı ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- (14-27) paragraflardaki gerekçelerle davacının adli yardım talebinin REDDİNE,

3- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNE GERİ ÇEVRİLMESİNE, 14.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.