"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan Orman Genel Müdürlüğünün orman yangınlarını söndürme işini alt işveren olan diğer davalılara verdiğini, müvekkilinin yangın söndürme helikopterlerinde observer pilot olarak çalıştığını, yabancı uyruklu pilotlara telsizden gelen emir ve talimatları verdiğini, alacaklarının ödenmediğini, bu nedenle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirterek bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; hizmet alım sözleşmesine konu işin çıkabilecek orman yangınları ile havadan mücadele için genel maksat helikopterlerine yangınla mücadele hizmeti yaptırılması işi olduğunu, diğer davalıların müvekkiline karşı yüklenici konumunda bulunduğunu, davacı diğer davalılara ait helikopterlerde davalıların vekili sıfatıyla onlar adına iş gördüğünden davacı ile diğer davalılar arasındaki ilişkinin vekâlet ilişkisi olduğunu, aralarında işçi işveren ilişkisi bulunduğu kabul edilse bile müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, taraf sıfatı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, alacakların zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Diğer davalılardan ... Havacılık İşletmeleri Ltd. Şti., ... Elektronik San. ve Tic. A.Ş., ... Teknik Elekt. Müh. Yaz. Havacılık San. ve Tic. A.Ş. vekilleri cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuş, davalı ... Uçakla Zirai İlaçlama Orman Yangını Söndürme Uçak ve Bakım Onarım Havacılık Tur. Akaryakıt Nak. Paz. Ltd. Şti. ise cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemenin Birinci Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin 22.03.2016 tarihli ve 2014/394 E., 2016/107 K. sayılı kararı ile; davacı hava taşıma işinde çalıştığından somut olayda 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, genel yetkili asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
8. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.09.2016 tarihli ve 2016/21734 E., 2016/19786 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davalılardan ..., yılın belirli dönemlerinde çıkabilecek orman yangınlarına, genel maksat helikopterleri ile havadan müdahele işini, davalı şirketlerin oluşturduğu ortak girişime yaptırmıştır. Davacı, genel maksat helikopterlerinde gözlemci pilot olarak çalışmış yabancı uyruklu pilotlara telsizden gelen emir ve talimatları vermiştir. Mahkemece, yapılan işin hava taşıma işi kapsamında olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmişse de asıl iş, orman yangınlarını söndürmek olup hava taşıma işi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. İşin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
10. ... İş Mahkemesinin 25.02.2020 tarihli ve 2016/421 E., 2020/129 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda ıslah edilmiş olan tutarlar dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
11. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.10.2020 tarihli ve 2020/6906 E., 2020/12836 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin tüm, davalı ... Müdürlüğünün sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2- Taraflar arasında bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı ihtilaflıdır.
Mahkemenin ilk kararı davacının temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini artırmış, Mahkemece ıslaha değer verilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu' nun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararı ile “ Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK.nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Yargıtay Kanunu' nun 45/5. maddesi karşısında “Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu' nun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararına göre bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilmesi hatalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuş, davacı vekilinin maddi hatanın düzeltilmesi talebi Özel Dairece reddedilmiştir.
Direnme Kararı:
13. ... İş Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2020/1324 E., 2021/895 K. sayılı kararı ile; mahkemece verilen ilk karar görevsizlik kararı hatalı olduğu gerekçesiyle bozulduğundan bozma kararı sonrası davacı vekilinin ıslah hakkını kullandığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 177. maddesinde 28.07.2020 tarihinde yapılan değişiklik ile maddeye "Yargıtay'ın bozma kararından veya Bölge Adliye Mahkemesi'nin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir" hükmünün eklendiği, usul kuralları bakımından derhal uygulama ilkesinin geçerli olduğu, davacının usule ilişkin bozma kararı sonrasında ıslah hakkını kullanmasının uygun bulunduğu, somut olayda Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararının uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
14. Direnme kararı süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mahkemece verilen görevsizlik kararının Özel Dairece bozulması sonrasında bozma kararına uyularak yapılan yargılamada davacı tarafından yapılan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
A. Davacı vekilinin temyizi yönünden:
16. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair 25.02.2020 tarihli ikinci kararın davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece davacının tüm temyiz itirazları reddedilerek davalı ... Müdürlüğünün temyizi yönünden karar bozulmuş, direnme kararı ise davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
17. Bilindiği üzere hukuki yarar, dava şartı olduğu gibi temyiz istemi için de gereken bir şarttır.
18. Mahkemenin 25.02.2020 tarihli kararını temyiz edip bu istemi Özel Dairece reddedilen tarafın direnme kararını temyiz etmesinde hukuki yararı bulunmamaktadır.
19. O hâlde davacı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
B. Davalı ... vekilinin temyizi yönünden:
20. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
21. Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir (HMK m.176). Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir.
22. Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hâllerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hâllerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır.
23. Islahın konusu tarafların yaptıkları kendi usul işlemleridir. Taraflar ıslahla, dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu, talep sonucunu değiştirebilirler. Islahın amacı yargılama sürecinde şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi mümkün değildir. Bir başka ifadeyle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır. Çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için ıslahın konusu olamaz.
24. Davanın tamamen ıslahı mümkün olduğu gibi kısmen ıslahı da mümkündür. Ancak ıslahın yapılma zamanı HMK’da sınırlandırılmış ve HMK'nın “Islahın zamanı ve şekli” başlıklı 177. maddesinin 1. fıkrasında, tahkikatın sona ermesine kadar ıslahın yapılabileceği düzenlenmiştir. Yine ıslahın sayısı da sınırlandırılmış ve HMK'nın 176. maddesinin 2. fıkrasında aynı davada, tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilecekleri düzenlenmiştir.
25. Diğer taraftan, bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususunda farklı nitelikte Yargıtay kararlarının bulunması sebebiyle içtihadı birleştirme yoluna gidilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararı ile “Dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkânını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen ıslahın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seksen dördüncü maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağına” ilişkin 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine karar verilmiştir.
26. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesinin 5. fıkrası ise “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.” şeklindedir.
27. Bununla birlikte 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (7251 sayılı Kanun) 18. maddesi ile HMK’nın 177. maddesine eklenen 2. fıkrasında “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
28. Bu noktada usul kanunlarında yapılacak değişikliklerin zaman bakımından uygulanması ile ilgili açıklama yapılması faydalı olacaktır.
29. Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin usul hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
30. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.
31. Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
32. Bir usul işlemi yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü usule ilişkin kanunlar -tersine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I, İstanbul 1997, s. 73 ilâ 78).
33. Yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak HMK’nın “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448/1. maddesi de “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir. Bu madde hükmüne göre kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna veya hükümlere göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.03.2021 tarihli ve 2017/4-1397 E., 2021/292 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
34. Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davacı vekili bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan müştereken tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemenin asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararı Özel Dairenin 19.09.2016 tarihli kararı ile somut olayda iş mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
35. Bozma kararı sonrasında davacı vekili 07.12.2016 tarihinde ıslah suretiyle talep sonucunu artırmış, mahkemenin 25.02.2020 ikinci kararı ile de ıslah edilmiş olan tutarlar dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
36. Belirtmek gerekir ki bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararı 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 177. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihine kadar geçerlidir ve bu anlamda 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesinin 5. fıkrası gereğince tüm mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir.
37. Diğer taraftan 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile bozmadan sonra da ıslah yapılabileceğine ilişkin hüküm getirilmiş ise de, bu Kanun’un “geriye yürümeme ilkesi” ve ıslah işleminin yapılmakla tamamlanmış usuli işlem teşkil etmesi nedeniyle eldeki davada ıslah tarihi itibariyle bu yeni hükmün uygulanamayacağı açıktır.
38. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2022 tarihli ve 2020/4-449 E., 2022/604 K. sayılı kararında da aynı sonuca varılmıştır.
39. Hâl böyle olunca direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE (III-A),
2- Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (III-B),
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.