"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... İş Mahkemesinin davanın görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin baba-oğul olan davalılara ait işyerinde 18 yaşından küçük olmasına rağmen ağır sanayi sektöründe cnc operatörü olarak çalıştırıldığını, 10.08.2017 tarihinde işyerinde çalıştığı sırada demir parçasının saplanması nedeniyle sol gözünün kör olduğunu, sürekli iş göremezlik geliri bağlanması için Sosyal Güvenlik Kurumuna (Kurum/SGK) başvurulduğunu, iş kazasının meydana gelmesinde davalıların tamamen kusurlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla çeşitli kalemlerden oluşmak üzere toplam 2.100TL maddi ve 145.000TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davalı olarak gösterilen ... ve ...’ın davalı ...’ın yanında sigortalı olarak çalıştıklarını, iddia edilenin aksine davacının gözünün tamamen iyileştiğini, çırak olarak işyerinde çalışmakta olan davacının kazanın olduğu gün girmesine izin verilmeyen işyeri alanına girip işverenin rızası ve bilgisi haricinde yapmaması gereken bir işle uğraşırken basit bir şekilde yaralandığını, işyerinde çırak olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli olarak işi öğrenmek üzere bulunduğunu, talep edilen tazminatların da fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 01.11.2018 tarihli ve 2018/247 E., 2018/901 K. sayılı kararı ile; davacının çıraklık sözleşmesine istinaden 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında aday çırak olarak işyerinde çalışırken iş kazasına maruz kaldığı, 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesindeki hüküm dikkate alındığında işçi ile işveren veya işveren vekili arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklara bakmakla görevli olan iş mahkemesinin somut olayda davacının çırak olması, davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi bulunmaması nedeniyle görevli olmadığı, olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası kabul edilmesinin iş mahkemesinin görevli olduğu anlamına gelmeyeceği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/16706 E., 2018/3969 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde talep hâlinde dosyanın görevli ve yetkili ... Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 13.02.2019 tarihli ve 2019/73 E., 2019/217 K. sayılı kararı ile; somut olayda iş mahkemesi görevli olmadığından ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 09.10.2019 tarihli ve 2019/2342 E., 2019/5963 K. sayılı kararı ile; "...Dava, iş kazasına bağlı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
7036 Sayılı Yasa'nın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ikinci kısmının altıncı bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasındaki iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında İş Mahkemeleri'nin görevli olacağı düzenlenmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda, İş Mahkemeleri'nin görevli olduğuna dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda çıraklar hakkında iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davaları yönünden hangi mahkemelerin görevli olacağı konusunda 6331 sayılı Kanun'un yürürlüğü ile birlikte mevzuatta boşluk doğmuştur.
5510 sayılı Kanuna göre çıraklar, yaşı ve tabi olduğu yasa ne olursa olsun, kısa vadeli sigorta koluna tabi olacaktır. 6331 sayılı Kanunda hüküm bulunmamakta ise de çırakların kısa vadeli sigorta koluna tabi olduğu gözetildiğinde, bu neviden davaların İş Mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir. Zira, iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davalarında Kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücua tabi kısmının kusura isabet eden pay oranında tazminattan düşülmesi gerekmekte olup, bunu yapacak uzman mahkeme iş mahkemesidir. Aksine yorum, başka bir ifadeyle özel uzmanlık gerektiren mahkemelerden bu davaların alınarak genel mahkemelere verilmesi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun ruhuna ve çıkarılış amacına aykırı olur. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesine göre İş Mahkemeleri görevlidir. (Bkz. Mesut Balcı, Birol Soner, Bahri Aydoğan, Ahmet Yener- İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Kaynaklanan Tazminat Davalarında Görev ve yetki, sh 48 vd.)
Somut olayda, davacının çıraklık sözleşmesine istinaden 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında aday çırak olarak davalı tarafa ait iş yerine bulunan CNC makinesinde çalışırken, 10/08/2017 tarihinde sol gözüne demir parçasının saplanması ile yaralandığı, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından olayın iş kazası sayıldığı ve %7,2 sürekli iş göremezliğin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece tüm bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir..." gerekçesiyle oy çokluğuyla karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... İş Mahkemesinin 07.07.2020 tarihli ve 2020/97 E., 2020/411 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen hizmet sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlıkların da iş mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmış ise de somut olayda taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığından bu hükmün uygulanmasının da mümkün olmadığı vurgulanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında çırak olduğu konusunda ihtilaf bulunmayan davacının işyerinde geçirdiği iddia edilen iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan eldeki davada İş Mahkemesinin mi yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. İş kazası, sigortalının işyerinde iş dolayısıyla ya da işverence yürütülmekte olan işyeri dışındaki çalışması sırasında ortaya çıkan, sigortalının hemen ya da sonradan sakatlığına neden olan olay olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Lûgatı, Cilt I, Ankara 2021, s.605).
15. Somut olaya konu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 13. maddesinde iş kazası tanımlanmış olup bu maddeye göre;
"a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır".
16. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında sigortalı sayılma, sigortalının kazaya uğraması, kaza sonucu bedensel veya ruhsal bir zarara uğraması ve kaza ile sigortalının uğradığı zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunması iş kazasının unsurları olarak sayılabilir.
17. Öte yandan 5510 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde 05.06.1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanunu'nda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî eğitim gören öğrenciler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası; meslekî ve teknik ortaöğretim ile yükseköğrenimleri sırasında staja tâbi tutulan öğrenciler, mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrenciler, kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli bursiyerler ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 46. maddesine tâbi olarak kısmî zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82. maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar hakkında ise iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanacağı ve bu bentte sayılanların 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılarak bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanların ayrıca genel sağlık sigortası hükümlerine tâbi olacağı hükme bağlanmış olup 4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi ise hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılara ilişkindir.
18. Bu noktada önemle vurgulanması gereken husus şudur ki; 5510 sayılı Kanun'un 13. maddesindeki düzenlemede "sigortalı" kavramı esas alınmış, sigortalının çırak olup olmaması yönünden herhangi bir ayırım yapılmamıştır. Dolayısıyla anılan hükmün çıraklar da dahil olmak üzere işyerindeki bütün sigortalıları kapsadığının kabulü zorunlu olup Kurum tarafından olay iş kazası olarak kabul edilip şartların oluşması üzerine gelir bağlandığında bu gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tâbi kısmının kusura isabet eden pay oranında tazminattan mahsup edilmesi gerekmektedir.
19. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 101. maddesinde ise bu Kanun'da aksine hüküm bulunmayan hâllerde bu Kanun hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
20. Somut olayda davacı vekilinin davalılara ait işyerinde cnc operatörü olarak çalışmakta olan müvekkilinin 10.08.2017 tarihinde işyerinde işini yaptığı sırada demir parçasının saplanması nedeniyle sol gözünün kör olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebiyle eldeki davayı açtığı, babası ... ve davalılardan ... arasında 02.09.2016 tarihinde imzalanan çıraklık sözleşmesi kapsamında davalı işyerinde çalıştığı anlaşılan 01.01.2000 doğum tarihli davacı için ... Mesleki Eğitim Merkez Müdürlüğü ve ... ... ... Tic. Mes. Lis. Müdürlüğü tarafından stajyer öğrenci meslek kodu ile Kuruma bildirim yapıldığı, ... Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından ilk derece mahkemesine hitaben yazılan 19.06.2018 tarihli cevabi yazıda 10.08.2017 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle ... Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından davacının sürekli iş göremezlik derecesi %7,2 olarak belirlendiğinden gelir bağlanmadığı ancak geçici iş göremezlik ödemesi yapıldığı belirtilerek bu ödemelere ilişkin belgelerin gönderildiği anlaşılmıştır.
21. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ortada Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası sayılarak geçici iş göremezlik ödemesi yapılan ancak davacının maruz kaldığı sürekli iş göremezlik derecesinin %10'un altında kaldığı gerekçesiyle gelir bağlanmayan bir kaza olayı bulunduğuna, davadaki tazminat istemi de bu olaya dayandırıldığına göre 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesindeki hüküm kapsamında davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait olduğunu kabul etmek gerektiği sonucuna varılmıştır.
22. Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2008 tarihli ve 2008/13-631 E., 2008/642 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
23. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında iş mahkemelerinin hizmet sözleşmesine tâbi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü uyuşmazlığa bakmakla görevli olduğu, davalı işyerinde çırak olarak bulunduğu ve çalıştığı anlaşılan davacının işçi olmadığı, uyuşmazlığın da hizmet sözleşmesinden doğmadığı, taraflar arasında özel sözleşme niteliğinde kabul edilmesi gereken çıraklık sözleşmesi bulunduğu, bu nedenle iş mahkemesinin görevli olmadığı, direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
24. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarı açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca kararı veren İlk Derece Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 17.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Davacı davalılara ait olduğu belirtilen işyerinde aday çırak olarak çalışmakta iken iş kazasına uğradığını ve yaralandığını belirterek davalılardan maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Özel Daire ve mahkeme arasında davacının 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanun Kapsamında aday çırak olarak çalışmakta iken davaya konu olay meydana gelmiştir.
Özel Daire ve mahkeme arasındaki direnmeye konu uyuşmazlık, davaya bakmaya iş mahkemesinin mi yoksa asliye hukuk mahkemesinin mi görevli olduğu noktasındadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a madde hükmüne göre; 5953 sayılı Kanuna tâbi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tâbi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tâbi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
Davacı hizmet sözleşmesiyle çalışan kişi olmayıp aday çırak olduğundan bu madde hükmüne göre iş mahkemesinin görevli olduğundan söz edilemez. 4857 sayılı İş Kanunu 77 ve devamı maddelerde işverenlerin iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yükümlülükleri düzenlenmiş ve bu bölümde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde yer alan hükümler iş yerindeki çıraklara ve stajyerlere de uygulanır hükmü bulunmakta iken bu hükümler 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümleriyle yürürlükten kaldırılmış ve benzer hükümler 6331 sayılı Kanuna alınmıştır.
Yürürlükten kaldırma öncesinde İş Kanununda açık hüküm olduğu ve işverenlerin yükümlülükleri düzenlenmiş olduğundan İş Kanunu uygulanacağı için aday çırakların iş kazasına dayalı açtıkları tazminat davasında iş mahkemesi görevli olmakta iken yeni düzenlemeyle İş Kanunu hükümleri değil 6331 sayılı Kanun hükümleri uygulanır olduğundan ve İş Mahkemeleri Kanununda 6331 sayılı Kanunu veya aday çırakları esas alan bir görev düzenlemesine de yer verilmediği gibi 4/1-f maddede yapılan değişiklikle çıraklar hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı açıkça düzenlenmiş olduğundan İş Kanunu düzenlemesinden dolayı iş mahkemelerinin görevli olacağı sonucu ortadan kalkmıştır.
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu 13/4. maddede bu kanunun uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanununun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile onsekiz yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanununun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. Maddede belirtilen İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri de yürürlükten kaldırıldığından bu madde hükmüne göre de aday çıraklar hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanamamaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda; Kanunun amacının; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek olduğu (md.1/1), Kanunun; kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacağı hükümleri bulunmakta ise de bu Kanunda görevli mahkemeyi belirlemeye esas bir görev kuralına yer verilmemiştir.
5510 sayılı Kanunda, 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî eğitim gören öğrenciler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası uygulanacağı (bd. 5/1-b), belirtilmiş ve bu kapsamdaki aday çırakları da kapsar şekilde sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olayın iş kazası sayılacağı (md. 13/1-a) hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 101. maddesi ise; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmünü içermektedir.
Bu hükümler nedeniyle aday çırakların çalışması sırasındaki yaralanmalar iş kazası hükümlerine tâbi olsa da kanundaki görev düzenlemesi iş kazası nedeniyle sigortalının Kuruma açacağı ya da yaptığı ödeme ve yardımlar nedeniyle Kurum tarafından ilgililere açılacak davalarla ilgili bir düzenleme olup, 5510 sayılı Kanun hükümlerine dayalı olmaksızın aday çırak tarafından işverenler aleyhine açılan davanın 101. madde hükmüne dayalı olarak iş mahkemelerinde görülebileceği düşünülemez.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 393. maddede genel hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerin, kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine de uygulanacağı; düzenlenmiş ise de bu maddi hukukla ilgili bir kural olup görevli mahkemeyi belirlemeye esas olabilecek bir usul hükmü değildir. Kaldı ki bu düzenleme TBK hükümlerine bir yollama niteliğini taşımakta olup diğer yasalardaki gerek maddi hukuk gerekse usul hukuku kurallarına bir yollama niteliğini de taşımamaktadır. Bu durumda TBK 393. madde hükmüne dayınılmak suretiyle iş mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılabilmesi mümkün değildir
Özel Daire bozma kararında iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davalarında kurumca sağlanan gelirin peşin sermaye değerinin rücuya tâbi kısmının kusura isabet eden pay oranında tazminattan düşülmesi gerektiği, bunu yapacak uzman mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirtilmiş ise de bu indirim hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesiyle ilgili bir husus olup görevli mahkemenin belirlenmesine esas bir nitelik taşımamaktadır. Aksinin kabulü hâlinde bu indirimin gerektiği tüm davaların iş mahkemesinde görülmesi gerektiği gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır ki bu görev kurallarının mahiyetiyle bağdaşabilir bir durum değildir.
Anılan tüm kuralların birlikte değerlendirilmesi sonucu aday çırakların açtığı bu davalarda iş mahkemesini görevli kılan bir hüküm bulunmadığından davaya bakmaya genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi görevli olup direnme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.