Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/983 E. 2022/95 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sahte olduğu anlaşılan reçete bedellerinin, sözleşme kapsamında Kuruma fatura eden eczacıdan tahsil edilip edilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Uyuşmazlık konusu reçete bedellerine ilişkin talep miktarının, direnme kararının verildiği tarihte geçerli olan temyiz edilebilirlik sınırının altında kalması nedeniyle, davalı Kurum vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapanan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; eczacı olan müvekkili hakkında davalı tarafından Kuruma sahte reçete fatura edildiği iddiasıyla uyarı cezası yanında 163.989TL cezai şart ve reçete bedeli toplamı olan 17.275,05TL'nin tahsili yönünde uygulanan (toplam 181.264TL tutarında) işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.03.2017 tarihli ve 2015/514 E., 2017/72 K. sayılı kararı ile; hem uygulanan uyarma ve cezai şart işlemlerinin hem de reçete bedelinin davacından tahsilinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 13.06.2018 tarihli ve 2018/698 E., 2018/1168 K. sayılı kararı ile; davalı vekilinin cezai işlem uygulanması ve reçete bedellerinin eczaneden tahsilinde hukuka aykırılık bulunmadığı yönündeki itirazlarını içeren başvurusunu esastan reddetmiş, davacının istinaf talebini kabul ederek mahkeme kararını kaldırmış ve vekâlet ücreti ile harç yönünden düzeltme yaparak yine aynı hükmü tesis etmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay (kapanan) 13. Hukuk Dairesinin 03.12.2020 tarihli ve 2020/1134 E., 2020/7338 K. sayılı kararı ile; birinci bentte sair tüm itirazların reddine karar verildikten sonra, ikinci bentte “…Taraflar arasında imzalanan 2016 Yılı Eczane Protokolünün 5.3.10. maddesi; "Eczacı ya da eczane çalışanlarınca Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak Kuruma sahte ilaç fiyat kupürü/sahte karekod, sahte reçete veya sahte rapor fatura edildiğinin tespiti halinde reçete bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı halinde reçete bedelinin 20 (yirmi) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) yıl süreyle sözleşme yapılmaz. Ancak, söz konusu sahte ilaç fiyat kupürü/sahte karekod, sahte reçete veya sahte raporun eczacı ya da eczane çalışanları dışında üçüncü kişilerin dahli ile Kuruma fatura edildiğinin yapılacak araştırma ve/veya inceleme sonucunda tespit edilmesi halinde bu madde hükmü uygulanmaz.";

Aynı protokolün 4.3.6 maddesi “Protokolün (5.3) numaralı maddesindeki fiilerin tespit edildiği reçetede fiili ilgilendiren reçete veya ilaç bedeli ödenmez (5.3.3, 5.3.6 ve 5.3.14 maddeleri hariç). Kurumca yapılan yersiz ödemeler varsa, ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiz ile birlikte eczacının Kurumda tahakkuk etmiş alacağından mahsup edilir. Eczacının alacağının yersiz ödeme tutarını karşılamaması veya alacağının olmaması halinde genel hükümlere göre tahsil edilir.” hükmünü içermektedir.

Somut olayda; davalı, davacı eczacının, sahte olarak düzenlenen 58 adet sahte reçetenin eczacı ya da eczane çalışanlarınca kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak reçeteyi davalı kuruma fatura edildiğine ilişkin bir iddia ve delil sunmamıştır. Esasen bu husus derece mahkemelerinin de kabulündedir. Ancak; davacının 2016 yılı protokolü 4.3.6.maddesi uyarınca sahte reçete bedelini, sorumlu olmayan davalı kurumdan tahsil etmesi mümkün değildir. Zira, üçüncü kişilerin suç teşkil eden eylem ve fiillerinden davalı kurum sorumlu tutulamaz. Davacı, sahte olarak düzenlenen reçetedeki ilaçların teslimi halinde, reçete bedelini (ve faizini) ancak sahtecilik yapan kişilerden isteyebilir.

Buna göre, ilk derece mahkemesince; protokolün 4.3.6 maddesi uyarınca tesis edilen reçete bedelinin tahsiline dair işlem yönünden davanın reddine, protokolün 5.3.10 maddesi uyarınca tesis edilen cezai şart bedeli ve uyarıya dair işlem yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Bölge Adliye Mahkemesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/235 E., 2021/1639 K. sayılı kararı ile; reçete bedellerinin davacıdan tahsil edilmesinin taraflar arasındaki protokol hükümlerine göre mümkün olmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki eczacılık sözleşmesi kapsamında Kuruma fatura edilen ve sahte olduğu anlaşılan reçete bedellerinin davacı eczacıdan tahsil edilmesine ilişkin Kurum işleminin hukuka ve sözleşmeye uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme kararına yönelik davalı vekilinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamış ve böylece istinaf yargılaması hukuk sistemimize dahil olmuştur.

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar; 361 ve 362. maddelerinde ise temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz.

17. Öte yandan hemen belirtilmelidir ki; kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozma kararına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

18. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen “Parasal sınırların artırılması” başlıklı Ek 1. madde ile aynı Kanun'un 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasına göre, “... 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır”.

19. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 16.06.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.635,57TL’dir.

20. Uyarma, cezai şart ve reçete bedelinin tahsili yönündeki Kurum işleminin iptali istemiyle açılan eldeki davada, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf talebi esastan reddedilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmiş, cezai şart ve uyarı cezaları yönünden davalının sair tüm temyiz itirazları Özel Dairece yerinde görülmeyerek reddedilmiş ve hüküm yalnızca reçete bedelleri yönünden davanın reddi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık konusu reçete bedellerine ilişkin talep ise 17.275,05TL olup direnme kararının verildiği 16.06.2021 tarihinde geçerli temyiz edilebilirlik sınırının 78.635,57TL olması karşısında, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi imkânı miktar itibariyle bulunmamaktadır.

21. Hâl böyle olunca davalı Kurum vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,

Dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.