Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/126 E. 2022/160 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kooperatif ortaklığından ihraç kararına karşı açılan iptal davasının, Kooperatifler Kanunu'nun 16/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İhraç kararının davacıya tebliğinin, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1. maddesi hükümlerine uygun olarak yapılmadığı, tebliğ memurunun muhatabın adreste bulunmama sebebini araştırdığına ve belgelendirdiğine dair herhangi bir kayıt bulunmadığı gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Kooperatifin ortağı olan müvekkilinin mali mükellefiyetlerini yerine getirmediği iddiası ile üyelikten çıkarıldığının 13.07.2012 tarihinde verilen dilekçe üzerine sunulan 30.07.2012 tarihli cevabi yazı ile öğrendiklerini, müvekkilinin davalı kooperatife borcunun olmadığını, bir an için borçlu olduğu düşünülse dahi gönderilmesi gereken uyarı yazılarının müvekkiline ulaşmadığını, tebligat adresinin müvekkilinin ikametgâh adresi olmadığı gibi usulüne uygun olarak tebliğ edilmeyen ancak bizzat tebliğ edildiği belirtilen Ankara 43. Noterliğinin 23.11.2011 tarihli ve 29461 yevmiye numaralı tebliğ evrakındaki imzanın da müvekkiline ait olmadığından ihraç kararına esas alınan yazıların hukuki sonuç doğurmayacağını ileri sürerek müvekkilinin ortaklıktan ihracına dair alınan 14.01.2012 tarihli ve 56 sayılı yönetim kurulu kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kooperatifin 894 numaralı ortağı olan davacının parasal yükümlülüklerini yerine getirmediğini, çıkarma kararının davacıya Ankara 43. Noterliğinin 18.01.2012 tarihli ve 01344 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile Tebligat Kanunu’nun (TK) 21. maddesine uygun olarak tebliğ edildiğini, davacının çıkarma kararını 13.02.2012 tarihinde tebliğ aldığını, davanın Kooperatifler Kanunu’nun 16/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının adresini değiştirdiği hâlde davalı kooperatife bildirimde bulunmayarak kendisi ile iletişime geçilmesine olanaksız kıldığını, bu duruma davacının kendi ihmaliyle sebep olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.07.2013 tarihli ve 2012/198 E., 2013/201 K. sayılı kararı ile; Ankara 43. Noterliğince verilen cevapta; davacı tarafa gönderilen 07.07.2011 tarihli ihtarın noterlikten keşide edilmediği bu nedenle kayıtlarında yer almadığı, ikinci ihtarın 23.11.2011 tarihinde 29461 yevmiye nolu olarak Noterlikçe tebliğe çıkartıldığı ve 08.12.2011 tarihinde TK’nın 21. maddesi gereğince muhtara tebliğ edildiği, davacının ihracına yönelik kararın ise 16.01.2012 tarihli 1344 yevmiye numarası ile Noterlikçe tebliğe çıkartıldığı, bu tebliğin de TK’nın 21. maddesine göre 13.02.2012 tarihinde muhtara tebliğ edildiğinin bildirildiği ve buna dair tebligat mazbatalarının gönderildiği, davacı tarafça her ne kadar davacının kooperatif üyeliğinden ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının iptali için dava açılmış ise de; davanın Kooperatif Kanunu’nun 16/3. maddesi gereğince ihraç kararının tebliğinden itibaren üç aylık süre içerisinde açılması gerektiği, davacıya ihraç kararının Ankara 43. Noterliği aracılığı ile 13.02.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 15.08.2012 tarihinde hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 30.01.2014 tarihli ve 2013/8043 E., 2014/589 K. sayılı kararı ile;

“…Dava, ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Kooperatifçe verilen ihraç kararının tebliğinin usulüne uygun olduğu ve bu nedenle süresi içinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; ihraç kararı davacıya Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre 13.02.2012 tarihinde yapılmış olup, bu tarihte mernisteki adrese tebligat yapılması gerektiğini içeren 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi yürürlükte bulunduğu halde bu yola başvurulmaması, öte yandan mevcut tebligat yapılan adresin dosyada mevcut 12.03.2013 tarihli muhtarlık yazısında davacının “Yapıldak Köyü, Saltık Mevkii, No:19 Çanakkale” adresinde oturduğu bildirildiği halde, tebliğ işleminin usulüne uygun kabul edilip, bu hususlar dikkate alınmadan ve davacının savunma hakkını kısıtlayacak şekilde geçersiz tebligata dayanılarak, yazılı şekilde, hüküm kurulması doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.09.2014 tarihli ve 2014/776 E., 2014/165 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilave olarak tebligatın "muhatabın çarşıda olması sebebiyle adresinde bulunmadığı bildirildiğinden Cevatpaşa Mahallesi Muhtarı Z. Parlak'a tebliğ edilip, muhatabın kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırılarak en yakın komşusu Emin Baykut'a haber bırakıldı" şeklinde tebliğ edildiği, yapılan bu tebligatın TK’nın 21/1. maddesine birebir uyan bir tebligat olduğu, bu nedenle tebligatın geçerli olduğu, tebliğ memurunca düzenlenen belgenin sahteliği ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, aksinin yani davacı tarafın tebligat yapılan 13.02.2012 tarihinde tebliğ adresinde bulunmadığının davacı tarafça ispat edilemediği, sadece başka adreste kayıtlı olduğunun muhtarlık tarafından bildirilmesinin veya mernis adresinin başka yer olmasının tebligatın aksini ispat ettiği anlamına gelmeyeceği, davacının ikamet adresi olarak bildirdiği Yapıldak Köyü Muhtarlığının dosyaya gönderilen cevabi yazısında davacının 1996 yılı Haziran ayında muhtarlığa kaydını yaptırdığı ve hâlen bu adreste ikamet ettiği belirtilmiş ise de, kooperatif tarafından daha önce davacının Gazi Bulvarı - Çanakkale adresine 2005, 2006 ve 2011 yıllarında çıkarılan tebligatların bu adreste tebliğ edildiği, hatta 2006 ve 2011 yıllarındaki tebliğlerin bizzat davacıya yapıldığı, bu durumda davacının ikamet kaydının Yapıldak köyünde olmasına rağmen kooperatife bildirdiği ve daha sonra değiştirdiğini bildirmediği Gazi Bulvarı - Çanakkale adresinde ikamet ettiği ya da kooperatifin iddia ettiği gibi her iki adresi de yazlık ve kışlık olmak üzere kullandığı hususunun doğrulandığı, TK’nın 21/2. maddesi, tebligat çıkarılan adresin mernis adresi olması halinde muhatap o adreste hiç oturmamış olsa dahi tebligatın iade edilmeyeceği ve tebliğ yapılacağı hususunu içerdiği ancak muhatabına yapılmış geçerli bir tebligat var iken yeniden mernis adresine tebligat çıkarma yükümlülüğünün bu maddeden çıkarılamayacağı, böyle bir yükümlülük bulunduğunun TK’nın 21. maddesinde de düzenlenmediği, tebliğ esnasında davacının sırf geçici "çarşıda olması" nedeni ile adreste bulunmadığı, bu nedenle tebligatın muhtara yapıldığı, o esnada adreste olsa ve bizzat tebligatı almış olsa yeniden mernis adresine nasıl ki tebligat çıkarılamayacak ise bu halde de yeniden mernis adresine tebligat çıkarma yükümlülüğü bulunmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Kooperatifçe verilen ihraç kararının davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre davanın 1163 sayılı Kooperatif Kanunu’nun 16/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle yasal mevzuatın ve konu ile ilgili kavramların irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

13. Kooperatif ortaklığından çıkarılma esasları ve itiraz 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesinde ;

“…Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler anasözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar anasözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar.

Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Anasözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir.

Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır.

Üç aylık süre içinde, genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmiyen çıkarılma kararları kesinleşir.

Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.”

şeklinde düzenlenmiştir.

14. Anılan madde uyarınca ihraç kararının tebliğinden itibaren üç aylık hak düşürücü süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarma kararları kesinleşir. İptal davası süresinin başlaması için ise, ihraç kararının ortağa usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi zorunlu olduğundan ihraç kararına dayanak yapılan ihtarnamelere ilişkin tebligatların davacıya TK ve ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği hususu üzerinde durulmalıdır.

15. Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Hemen belirtilmelidir ki, 11.01.2011 tarihli 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 19.01.2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış olup, aynı Kanun’un 18. maddesi uyarınca, 19.01.2011 tarihinden sonra yapılacak tebliğ işlemlerinde anılan yasal düzenlemelerin uygulanması zorunludur.

16. Kanun’un “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde;

“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.

(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.

(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.”

Yine “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesinde;

“Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.

Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.”

Şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.

17. Görüldüğü gibi TK’nın 21. maddesinin 1. fıkrası bu şekliyle iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur. Mernis adresi şerhi verilerek yapılan tebliğler (TK. m. 21/2) hariç, muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması veya tebellüğden kaçınılması hâlinde tebliğ işlemleri TK’nın 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1 ve 35/f. maddelerinde öngörüldüğü şekilde yapılmalıdır. Aksi hâlde tebligat usulsüz olur (Muşul, Timuçin: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 347-348).

18. Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. fıkrası;

“Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

19. Tebligat Kanunu'nun "Tebligat mazbatası" başlıklı 23. maddesinde, tebliğin mazbata ile tevsik edileceği belirtildikten sonra bu mazbatanın ihtiva etmesi lazım olan hususlar düzenlenerek, 7. bendinde; "21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi" nin tebligat mazbatasına yazılması zorunlu kılınmış, benzer şekilde Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi" başlıklı 35/1-f maddesinde "30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi hâlinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi" nin tebligat mazbatasına yazılacağı hüküm altına alınmıştır.

20. Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu TK'nın 23/7 ve Yönetmeliğin 35/1-f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır.

21. Muhatap veya yerine tebligat yapılacak kimseyi bulamayan tebligat memuru, önce o kimsenin sürekli mi geçici mi o adreste bulunmadığını ve bulunmama sebebini doğru şekilde araştırmakla yükümlüdür. Bu araştırma, özellikle muhatabın geçici belirli bir süre mi, yoksa tamamen mi adresten ayrılmış olup olmadığını tespit bakımından önemlidir. Böyle bir araştırma yapmadan ve bunu tutanağa geçirmeden, bir tebligat yöntemi belirlemek mümkün ve doğru değildir. Zira, muhatabın adreste geçici olarak bulunmaması ile tamamen ayrılmış olması hâlinde izlenecek tebligat usulü birbirinden farklıdır (Hanağası, Emel/Özekes, Muhammet: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017, s. 120).

22. Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi hâlinde ancak; maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip 2 numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti hâlinde ise Yönetmeliğin 30. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.

23. Tebliğ tutanağında; beyanına başvurulmuş olup da isim ve imzadan imtina etmiş komşunun ad ve soyadının belirtilmemesi, haber bırakılan komşunun isminin, kim olduğunun, imzadan imtina edip etmediğinin tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanmaması hâlinde tebliğ işlemi, TK’nın 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Kanunu Yönetmeliğinin 30/1. maddesine hükümlerine göre usulsüz olur (Muşul, s. 359).

24. O hâlde, tebliğ memurunun TK’nın 21/1. maddesine göre tebligat yapabilmesi için önce muhatap tebliğ evrakında belirtilen adreste oturmakla birlikte posta dağıtım saatinde muhatap veya muhatap adına kendisine tebliğ yapılacak kimseden hiçbirinin gösterilen adreste bulunmadığını, adreste geçici olarak bulunmama sebebini ve posta dağıtım saatinden sonra adrese döneceğini tahkik ve tevsik etmelidir. Adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta amir veya memurlarından adreste bulunmama nedenini öğrenerek bu durumu tebliğ tutanağına yazıp altını beyanda bulunan kişiye imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde de bu durumu tebliğ mazbatasına yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Daha sonra tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde yazılı kişilerden birine imza karşılığı, tebliğ ettikten sonra tebellüğ edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gereklidir (TK. m. 21, Yönetmelik m. 31/1-a). Bu bildirimin amacı muhatabın tebligatının olduğu ve bu tebligat evrakının kime teslim edildiği hususunda muhataba haber verilmesini sağlamaya yöneliktir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

25. Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, 2 numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.

26. Hemen belirtilmelidir ki, tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.

27. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. TK ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

28. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı adına çıkarılan tebliğ belgesine "Muhatabın çarşıda olması sebebiyle adresinde bulunmadığı bildirildiğinden Cevatpaşa Mahallesi Muhtarı Z. Parlak'a tebliğ edilip, muhatabın kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırılarak en yakın komşusu Emin Baykut'a haber bırakıldı” hususu şerh edilerek tebliğ memurunca imzalanmıştır.

29. Görüldüğü gibi tebliğ memurunca, tebliğ evrakına yazılan “muhatabın çarşıda” olduğu yönündeki beyanın kime ait olduğu tebliğ belgesine yazılarak beyanda bulananın imzasının alınması, beyanda bulunanın imzadan çekinmesi halinde de bu cihet tebliğ memuru tarafından şerh ve imzası ile tasdik edildikten sonra; tebliğ evrakının imza karşılığı muhtara teslimi ile 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlaması gerekmekte olup, somut olayda muhatabın gösterilen adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebinin kimden soruşturulduğu konusunda bir belirleme bulunmadığından yapılan tebliğin Tebligat Kanununun 21/1. ve Yönetmeliğin 30/1.maddesine uygun yapıldığının kabulü mümkün değildir.

30. Bu durumda yapılan tebligat usulüne uygun olmadığı hâlde mahkemece yukarıdaki hususlar dikkate alınmadan tebliğ işleminin usulüne uygun kabul edilmesi ve davacının savunma hakkını kısıtlayacak şekilde geçersiz tebligata dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

31. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.