"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kırklareli İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava dışı ... Halıcılık Ticaret A.Ş. bünyesinde 14.06.1990 tarihinde çalışmaya başladığını, işveren tarafından davalı Kuruma işe giriş bildirgesi verilerek kendisine sigorta numarası da verildiğini ileri sürerek 14.06.1990 tarihinde en az 1 gün sigortalı çalıştığı ile tüm sigorta kollarında sigortalılık başlangıç tarihinin bu tarih olduğunun tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; hak düşürücü sürenin geçtiğini, 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin II. fıkrasının D bendi gereğince, el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazası ve meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kollarının uygulanmasının mümkün olduğunu ancak istekleri hâlinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları bakımından Kanun’un 85. maddesine göre isteğe bağlı sigortalı olabileceklerini, bu itibarla davacının iddia ettiği tarihte çalışması bulunduğu kabul edilse bile uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin prim yatırılmadığından sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. Kırklareli İş Mahkemesinin 26.11.2015 tarihli ve 2015/121 E., 2015/119 K. sayılı kararı ile; işe giriş bildirgesinin verilmiş olmasının en az bir günlük çalışmaya karine teşkil ettiği, benzer bir davanın kabulüne ilişkin verilen mahkemenin 30.04.2015 tarihli 2014/89 E., 2015/55 K. sayılı kararının Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.09.2015 tarihli ve 2015/13008 E., 2015/17057 K. sayılı ilâmı ile onanmak sureti ile kesinleştiği, tanık anlatımları ve sigorta belgelerinde davacının belirtilen tarihte dava dışı işyerinde çalıştığı gerekçesiyle davanın kabulüne davacının dava dışı işveren ait işyerinde 14.06.1990 tarihinde en az bir gün sigortalı olarak çalıştığının, ayrıca tüm sigorta kollarında sigorta hizmet başlangıç tarihinin 14.06.1990 olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Kırklareli İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 25.05.2016 tarihli ve 2016/3358 E., 2016/8934 K. sayılı kararı ile; 12 (on iki) yaşındaki davacının 14.06.1990 tarihinde hizmet akdiyle değil, “çırak” olarak çalıştığının kabul edilmesi gerektiği, dava dışı işyerine ait dönem bordrosunun “Malûllük, Yaşlılık, Ölüm Sigortasına Tabi Olmayanlar” için düzenlendiği, çırakların 506 sayılı Kanun’un 3/II-B maddesi uyarınca uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları hükümlerine tâbi olamayacakları bu nedenle çıraklık döneminin hizmet akdine dayalı geçen sürelerden bulunmadığı, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Kırklareli İş Mahkemesinin 08.03.2018 tarihli ve 2016/161 E., 2018/73 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu davacının dava dilekçesinde belirtilen tarihte 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun) kapsamında fiilen çalıştığı ancak 31.03.1978 doğum tarihli olan davacının işe ilk giriş bildirgesinin verildiği tarihte 18 yaşını ikmal etmediğinden 506 sayılı Kanunun 60/G maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşını ikmal ettiği 31.03.1996 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne davacının sigorta başlangıç tarihinin 18 yaşını ikmal ettiği 31.03.1996 tarihi olduğunu, 14.06.1990 tarihindeki bir günlük çalışmaya yönelik ödenecek sigorta priminin prim ödeme gün sayısının hesabına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Kırklareli İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 07.02.2019 tarihli ve 2018/3576 E., 2019/719 K. sayılı kararı ile; “..Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde; 31/03/1978 doğum tarihli olan davacıya ait hizmet cetvelinde 03/01/2000 tarihlerinden itibaren davacı adına Kurum'a hizmet bildiriminde bulunulduğu, 14/06/1990 tarihli işe giriş bildirgesnin dava dışı işyeri olan ... Halıcılık Ticaret A.Ş. tarafından düzenlenmiş olup Kurum kayıtlarına 09/07/1990 tarihinde intikal ettiği, ihtilaf konusu dava dışı işyerine ait dönem bordrosunun getirtildiği, ilgili dönem bordrosunun “Malûllük, Yaşlılık, Ölüm Sigortasına Tabi Olmayanlar” için düzenlenmiş olduğu, duruşmalarda dönem bordrosunda çalışma kaydı yer alan tanıkların dinlendiği anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, Dairemizin bozma kararına uyulmasına karar verilmesine rağmen gereği yerine getirilmemiştir. Dairemizin 25.05.2016 tarih ve 2016/3358 Esas-2016/8934 Karar sayılı ilamında ''Somut olayda; 12 (on iki) yaşındaki davacının 14/06/1990 tarihinde hizmet akdiyle değil, “çırak” olarak çalıştığını kabul etmek gerekmektedir. Öte yandan ihtilaf konusu dava dışı işyerine ait dönem bordrosunun “Malûllük, Yaşlılık, Ölüm Sigortasına Tabi Olmayanlar” için düzenlendiği anlaşılmakla çırakların 506 sayılı yasanın 3-II/B maddesi uyarınca, uzun süreli sigorta kolları ile malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları hükümlerine tabi olmayacakları da Yasa'da açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, çıraklık döneminin hizmet akdine dayalı geçen sürelerden bulunmadığı ve bu davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10 maddesine uygun düşmediği ortadadır.'' gerekçesiyle davanın reddi istenmiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Kırklareli İş Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2019/46 E., 2019/129 K. sayılı kararı ile: mahkemenin 2016/165 (161) Esas 2018/79 (73) Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
13. Direnme kararının süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 06.07.2021 tarihli ve 2020/(21)10-597 E., 2021/921 K. sayılı kararı ile;"…34. Somut olayda; kararın Özel Dairece, davacının 12 (on iki) yaşında olduğu 14.06.1990 tarihinde hizmet akdiyle değil, “çırak” olarak çalıştığını kabul etmek gerektiği, ihtilaf konusu dava dışı işyerine ait dönem bordrosunun “Malulluk, Yaşlılık, Ölüm Sigortasına Tabi Olmayanlar” için düzenlendiği, çırakların 506 sayılı Kanun’un 3-II/B maddesi uyarınca, uzun vadeli sigorta kolları ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları hükümlerine tabi olmayacakları bu nedenle, çıraklık döneminin hizmet akdine dayalı geçen sürelerden bulunmadığı ve bu davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 79/10. maddesine uygun düşmediği ve davanın reddi gerektiği belirtilerek bozulduğu, mahkemece önceki hükümde direnildiği, direnme kararında önceki kararın gerekçesi ile bozma kararına yer verildikten sonra “..Mahkememizin 2016/165 Esas 2018/79 sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle anılan kararda direnilmesine..” yazılmak suretiyle direnildiği, bu hâli ile Anayasa'nın ve HMK'nın aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan verilen direnme kararının Özel Daire bozma kararının hangi neden ya da nedenlerle yerinde olmadığına ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği görülmüştür.
35. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile ona koşut düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesindeki hükümler gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma nedenlerine karşı, direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır…” gerekçesiyle sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar bozulmuştur.
14. Kırklareli İş Mahkemesinin 18.11.2021 tarihli ve 2021/151 E., 2021/199 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararı gereği yerine getirilerek davacının dava konusu ettiği dönemdeki çalışmasının hizmet aktine dayalı sigortalı çalışma olduğu bu nedenle 506 sayılı Kanunun 3/II-D bendinin davacı için geçerli olmadığı ve davacının tüm sigorta kollarında sigortalı olarak fiilen çalıştığı ve dava konusu çalışmasının 506 sayılı Kanun’un 2, 6. ve 60-G gereğince 18 yaşını ikmal ettiği tarih itibari ile tüm sigorta kollarına tâbi sigortalı çalışma şartlarını sağladığının kabulü gerekitği tanık beyanlarına göre de fiili çalışmanın ispatlandığı, ayrıca dosyada davacının çırak olduğuna dair belge bulunmadığı gerekçesi ile davacının 506 sayılı Kanun’un 60-G maddesine göre sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşını ikmal ettiği 31.03.1996 tarihi olduğunun ve 14.06.1990 tarihindeki bir günlük çalışmaya yönelik ödenecek sigorta priminin, prim ödeme gün sayısının hesabına dahil edilmesi gerektiğinin tespiti yönünde direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından uyulan bozma kararı gereklerinin tam olarak yerine getirilip getirilmediği; buradan varılacak sonuca göre 31.03.1978 doğumlu davacının 14.06.1990 tarihinde dava dışı işyerinde geçen çalışmasının çıraklık statüsünde olup olmadığı ve davacının sigorta başlangıç tarihinin 506 sayılı Kanun’un 60/G maddesine göre 18 yaşını ikmal ettiği 31.03.1996 tarihi olarak tespitine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
17. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
18. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir".
19. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrasında düzenlenen ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmektedir.
20. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinde ise; "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
21. Mülga 506 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca aynı Kanun'un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
22. Öte yandan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde kısa vadeli sigorta kollarının iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortası kollarını; uzun vadeli sigorta kollarının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası kollarını ifade ettiği belirtilmiştir.
23. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506 sayılı Kanun’da olduğu gibi her bir sosyal riski güvence altına alan bir sosyal sigorta sistemi benimsememiş, sosyal tehlikeleri kendi içinde gruplandırarak uzun vadeli sigorta kolu ile kısa vadeli sigorta kolu olmak üzere iki sigorta kolu içinde düzenlemiştir. (Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/Caniklioğlu Nurşen; Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 18. Bası, İstanbul 2020, s.463)
24. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kısa vadeli sigorta kollarından olan iş kazası ve meslek hastalığı (birlikte), hastalık ve analık sigortalarını ayrı ayrı düzenlemiş, bunların primlerini ayırmışken 5510 sayılı Kanun bu sigorta kollarını “Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri” başlığı altında birlikte düzenlemiş bulunmaktadır. Bu sigorta kollarının ortak özellikleri kısa vadede ortaya çıkan risklerden oluşması ve fon biriktirme esasına dayanmamasıdır. (Tuncay, A.Can/Ekmekçi, Ömer; Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 20.Bası, İstanbul 2019, s.387)
25. Belirtilmelidir ki kısa vadeli sigorta kolları anlık oluşabilecek riskleri kapsamakta, sigortalıları kısa vadede oluşabilecek risklere karşı koruma fonksiyonunu yerine getirmektedir.
26. Kısa vadeli sigorta kollarından olan iş kazası ve meslek hastalığı sigortası mesleki risk; hastalık ve analık sigortaları ise fizyolojik risk grubunu oluşturmaktadır. Sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık gibi risklerin ortaya çıkması durumunda bu tür risklerle karşılaşan sigortalılara ekonomik bir güvence sağlamaktır. Bu nedenle SGK, sigortalıların bu riskler karşısındaki kayıplarını önlemek ve olumsuzluklarını gidermek için çeşitli maddi yardımlar ve haklar sağlamaktadır.
27. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 16. maddesinde iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasından sağlanan haklar düzenlenmiştir. Bu haklar sigortalıya geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi, sürekli iş göremez durumuna girmiş olan sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanması, gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği; ve iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için ilgili maddede belirtilen yakınlarına cenaze ödeneği verilmesi olarak sıralanmıştır.
28. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda kısa vade sigorta kolları gibi uzun vade sigorta kolları da tanımlanmamış malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir.
29. Malûllük durumu uzun vadeli sigorta kolu içinde düzenlenen ilk sosyal tehlikedir. Malûllük yaşlılık ve ölüm gibi kalıcı ve sürekli etki yaratır. Bu nedenle bu kapsamda yapılan yardım da süreklilik taşır. Malûl duruma düşmesi nedeniyle çalışamayan ve ücretinden yoksun kalan sigortalıya mahrum kaldığı bu gelir, uzun vadeli sigorta kolundan sağlanır. (Güzel/Okur/Caniklioğlu s. 463)
30. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na göre uzun vadeli sigorta kolları arasında yer alan yaşlılık sigortası kolu da yine uzun süreli yardım yapan sigorta türü olup sosyal sigortaların kuşkusuz en önemli kollarından birisidir. Bu sigorta kolu ile çalışma gücünü kaybetmiş veya çalışma gücü azalmış sigortalılara yaşamlarını idame ettirmek için sosyal güvence sağlanması amaçlanır.
31. Uzun vadeli sigorta kolları arasında son düzenlenen ölüm sigortası ise sigortalının ölümü hâlinde geride kalanların başka bir deyişle geçimi sigortalı tarafından sağlanan aile bireylerinin geleceklerini güvence altına almayı amaçlar. Korumanın kapsamı ölenin geride biraktığı aile bireyleridir. Ancak bunun sosyal sigortalar uygulamasındaki özelliği, sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan bir nedenden ötürü ölümü hâlinde geride kalanlarına gelir bağlanması ve bazı yardımlar sağlanmasıdır. Nitekim sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dolayısıyla ölümü hâlinde geride kalanlarına yapılacak yardımlar ve bunların koşulları iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasında düzenlenmiş bulunmaktadır. (Tuncay/Ekmekçi; s.546)
32. Mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise hizmet süresinin kurumlara emeklilik keseneği veya malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmiş süreleri ifade ettiği belirtilmiştir.
33. Gelinen bu noktada “el halıcılığı dokuma işi” üzerinde durulmalıdır.
34. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ilk hâlinde "el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar" hakkında özel bir düzenleme bulunmamakta iken 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un “Sigortalı sayılmayanlar başlıklı” 3. maddesinin II numaralı fıkrasına (D) bendi eklenmiş olup buna göre;
"D) El halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanır. Ancak bunlar istekleri hâlinde malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollan bakımından 85 inci madde hükmüne göre isteğe bağlı sigortalı olabilirler".
35. Söz konusu hüküm 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup yürürlükten kaldırmaya yönelik yasama işleminin geriye yürütüleceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
36. Şu durumda 09.07.1987–05.08.2003 (dahil) dönemi bakımından 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin II numaralı fıkrasının D bendinde belirtilen el halıcılığı dokuma işlerinde geçen hizmetin uzun vadeli sigorta kollarına tabi zorunlu sigortalılık olarak değerlendirilemeyeceği belirgindir.
37. İşe giriş bildirgesinde yazılı çalışma başlangıç tarihinin uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigorta başlangıç tarihi kabul edilebilmesi için çalışmanın da uzun vadeli sigorta kollarına tâbi olarak geçmesi gerekir.
38. 09.07.1987–05.08.2003 (dahil) dönemi bakımından el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar kısa vadeli sigorta kollarına tâbi olup uzun vadeli sigorta kollarına tâbi olmadıklarından, bunların bu iş yerlerinde sigortalı oldukları ilk tarihin sigorta başlangıç tarihi kabul edilmesine imkan bulunmamaktadır.
39. Somut olayda dava dışı ... Halıcılık San. Tic. A.Ş. unvanlı işyerinden 31.03.1978 doğumlu davacı adına 14.06.1990 tarihli ilk işe giriş bildirgesinin düzenlendiği ve Kurum kayıtlarına intikal ettiği, dava dışı işveren tarafından 1990 yılı 2. dönem malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olmayanlar yönünden düzenlenen dönem bordrosunda davacı adına 34 günlük hizmet bildirildiği, davacının ilk bozma kararından sonra 14.06.1990 tarihinin tüm sigorta kollarında sigortalılık başlangıç tarihi sayılması talebi ile davalı Kuruma başvurduğu, Kurum tarafından uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin prim yatırılmadığı gerekçesiyle talebin kabul edilmediği, dinlenen davacı tanıklarının işyerinde ipek halı dokumacılığı işi yaptıklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
40. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; dava dışı işyerinde yapılan işin niteliği gözetildiğinde işyerinin kısa vade sigorta kollarına tâbi işyeri olduğu, çıraklık statüsünde çalışma yapılabilmesi için uzun vade sigorta kollarına tâbi işyeri olması gerektiğinden çıraklık statüsünde çalışma olmayacağı, davacının, dava dışı işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin “el halıcılığı dokuma işi” olduğunun anlaşılması karşısında uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 3/II-(D) bendine göre el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanların hakkında iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanacağından malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları kollarına tabi olamayacakları ve bu hükmün sonucu el halıcılığı dokuma işinde çalışmaya başlanılan tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden talep edilen tarihin tüm sigorta kollarına tâbi sigorta başlangıç tarihi olarak tespitine karar verilmesi hatalıdır.
41. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.06.2022 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.