"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Kadastro Mahkemesince davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının reddine, müdahil davacı Hazine’nin davasının kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ... ve arkadaşları vekili, davalılar ... ve arkadaşları (... mirasçıları) ve müdahil davacı Hazine vekilinin (orman niteliği yönünden) temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar ... ve arkadaşları vekili ve müdahil davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 438. maddesinin ikinci fıkrasında direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılması öngörülmediğinden davacılar ... ve arkadaşları vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar ... ve arkadaşları vekili ... Kadastro Mahkemesine sunduğu 02.08.1991 havale tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyü kadastro çalışmaları neticesinde davalılar adına tespit gören dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın müvekkilleri ile murislerine ait 07.02.1962 tarih ve 1, 2, 3 numarada kayıtlı kadim ve sahih tapu kayıtları içerisinde kaldığını, bilirkişilerin yalan beyanı ile davalı adına tespit gördüğünü, dayandıkları tapu kayıtları geldisinin ... Valide Sultan Vakfından tesis edildiğini, icareteynli bir vakıf olduğunu, mutasarrıfının da ... ve onun mirasçıları olduğunu, 2762 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri gereğince 1961 yılında taviz bedeli ödenerek taşınmazların mülkiyetini kazandıklarını, bu durumun Eylül/1340 tarihli geldi kaydında yazılı olduğunu, icareteynli vakıf taşınmazlarının üçüncü kişilerce kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabının mümkün olmadığını, ormanların devletleştirilmesi ve bir kısım yerlerin kamulaştırılması için tapu maliklerine ödeme yapıldığı gibi 1936-1937 yıllarında yapılan tahrirde de taşınmazların tapu malikleri adına kayıt edildiğini ileri sürerek davalılar adına yapılan tespitin iptali ile müvekkilleri ve diğer paydaşlar adına tespit ve tescile karar verilmesini istemiş, bilahare sunduğu tarihsiz dilekçesinde; dayandıkları tapunun geldi kayıtlarının 1290/Mart tarih, 9 defter ve 18, 19, 20 varakta kayıtlı olduğunu, dava konusu taşınmazların anılan çiftlik tapu kayıtları kapsamında kaldığını beyan etmiştir.
5. Asli müdahiller ... ve ... vekili harçlandırdığı 21.08.1995 tarihli dilekçesinde; ... ...’nin murisleri..., ... ve ... ... ...’nin vekili... tarafından ... maa ... ve ... çiftliklerinin tamamının dava dışı Mustafa Aktaş’ satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını, Mustafa tarafından da değişik tarihlerde müvekkillerine satışlar yapıldığını, eldeki davanın kendilerine satılan taşınmazlarla ilgili olduğunu ileri sürerek davacılar yanında asli müdahil olmalarına ve mirasçı ... ... adına tescil edilecek payın müvekkilleri ...ve Hamza adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
6. Asli müdahil Hazine vekili 22.04.2005 havale tarihli dilekçesinde; dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın orman içi açıklık olduğunu, bu durumun OTS paftalarından anlaşıldığını, 6831 sayılı Kanun ve yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda dört tarafı orman ile çevrili dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, zilyetlik iddiasının dinlenmeyeceğini ileri sürerek asli müdahale taleplerinin kabulü ile çekişmeli 275 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptaline ve Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
7. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacıların dayandığı tapu kayıtlarının düzenli intikal görmediği gibi gayri sabit hudutlu ve hukuken geçersiz kayıtlar olduğunu, tutunulan tapu kayıtları içerisindeki ormanların 4785 sayılı Kanun gereğince Hazine adına kamulaştırıldığını, davacıların bu bölgedeki taşınmazlarını köylülere satarak teslim ettiklerini belirterek davanın reddi ile dava konusu taşınmazların tespit gibi müvekkili adına tescilini istemiştir.
8. Davalı ...; usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, 22.02.1993 tarihli celsede; dava konusu taşınmazı babası ...’e ait bildiğini, ancak babasıyla bu konuda konuşmadıklarını beyan etmiştir.
9. Davalı ...; usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, 16.06.1993 tarihli celsede; dava konusu taşınmazın kendilerine ait olduğunu, bu hususu altı yaşından beri bildiğini belirterek davanın reddini savunmuş, bozma sonrası sunduğu 09.08.2016 tarihli dilekçesiyle; kardeşi ...’ın dava konusu taşınmazdaki hak ve hisselerini ... 2. Noterliğinin 30.07.1999 tarih ve 12353 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile bedeli peşin ödenmek suretiyle kendisine sattığını, yine ... 3. Noterliğinin 17.10.2012 tarih ve 7264 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde muvafakatnamesi ile de tescil için onay verdiğini ileri sürerek ...’a ait hisseyi devraldığı hususunun dikkate alınmasını talep etmiştir.
10. Diğer davalılar; davaya cevap vermemişlerdir.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
11. ... Kadastro Mahkemesinin 20.04.2009 tarihli ve 1991/191 E., 2009/524 K. sayılı kararı ile; davacıların mirasbırakanı ...’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki ... efendinin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte meri olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının davalı zilyet lehine hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar ... ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması, dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve mirasbırakanlarının tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, müdahil davacılar ... ve ...’ın dava konusu taşınmaz için kadastro tespit tutanağından sonra doğduğunu iddia ettikleri hakka dayandıkları, 3402 sayılı Kanun’un 25. maddesi uyarınca Kadastro Mahkemesinin tespit tarihine kadar olan uyuşmazlıklara bakmakla görevli olduğu, bu tarihten sonra doğan uyuşmazlıklara genel mahkemelerce bakılacağı, bu nedenle anılan müdahillerin davalarına Kadastro Mahkemesince bakılamayacağı, davalarının görev yönünden reddine karar vermek gerektiği, dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması sırasında tarla vasfıyla davalı Hazine (doğrusu davalılar) adına tespit gördüğü, orman bilirkişi raporunda taşınmazın orman içi açıklık olduğunun belirtildiği, taşınmazın etrafının orman ile çevrili olduğu, Kanun Koyucu tarafından hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunun kapatıldığı, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açıklık gözükmesinin bu olguyu değiştirmeyeceği, aksi durumda orman bütünlüğünün bozulacağı, bu tür yerlerin kanun gereği orman sayıldığı, zilyetlik yoluyla kazanılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının reddine, müdahil davacı Hazine’nin davasının kabulü ile dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespitin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline, müdahil davacılar ... ve ...’ın davalarının görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ... ve arkadaşları vekili, davalılar ... ve ... vekili ve müdahil davacı Hazine vekili (orman niteliği yönünden) temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 10.12.2009 tarihli ve 2009/18037 E., 2009/18352 K. sayılı kararı ile; yerel mahkeme kararı onanmış ise de, onama kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili ve davalı ... İşler karar düzeltme isteminde, davalı ... (...’in boşandığı eşi ...Kaz’dan olma çocuğu) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
14. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 03.05.2011 tarihli ve 2011/4286 E., 2011/5447 K. sayılı kararı ile; ‘’…Yargılama sırasında taraf olarak yer almayan ancak, yargılamadan sonra karar tebliği aşamasında, davalı ...’in ...Kaz ile evliliğinden doğan çocuğu ve mirasçısı olarak kararın kendisine tebliğini isteyen ... vekili, Yerel Mahkemenin 20.09.2009 gün ve 1991/191-524 sayılı hükmünün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesini ve bozulmasını istemekle, tayin olunan 03.05.2011 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı ... mirasçısı ... vekili Avukat .... ile katılan Hazine vekili Avukat ....geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Dairece ... mirasçıları ..., ... ve ....’in karar düzeltme istemi ve ....in ...Kaz ile evliliğinden doğan çocuğu ve mirasçısı ...’ın temyiz istemi incelenecektir.
H.Y.U.Y.sının 73. maddesi gereğince, yasada öngörülen ayrık durumlar hariç, hakim davanın taraflarını, istek, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için yöntemince davet etmedikçe hükmünü veremez. Dava ve katılma dilekçeleri, ölü davalı ...’in ...Kaz ile olan evliliği nedeniyle mirasçıları olan çocukları ... ve ...’a yöntemince tebliğ edilip, taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devamla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup mutlak bozma nedenidir.’’ gerekçesiyle davalılar ..., ... ve ...’in karar düzeltme istemlerinin kabulü ile onama kararının kaldırılmasına, aynı nedenlerle ..., ... ve ...’in karar düzeltme; ... mirasçısı ...’ın temyiz istemlerinin kabulüyle hükmün taraf teşkili yönünden bozulmasına, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
15. ... Kadastro Mahkemesinin 26.12.2011 tarihli ve 2011/303 E., 2011/457 K. sayılı kararı ile; bozma ilamına uyularak ve taraf teşkili sağlanarak yapılan yargılama neticesinde aynı gerekçe ile ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ... ve arkadaşları vekili, davalılar ... ve arkadaşları (... mirasçıları) ve müdahil davacı Hazine vekili (orman niteliği yönünden) temyiz isteminde bulunmuştur.
17. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.02.2015 tarihli ve 2014/3037 E., 2015/888 K. sayılı kararı ile; ‘’… Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ... serisi olarak, 1967 yılında yapılıp tesbit tarihinden önce kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 22 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 1981 yılında yapılıp 24.07.1981 tarihinde ilân edilerek 24.07.1982 tarihinde aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ila 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle Hazine tarafından açılan davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamında toplanan deliller hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; 25.12.2002 tarihinde yapılan keşif sonucu rapor düzenleyen orman bilirkişisi A. Altınçekiç dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın, 1967 yılında yapılan orman tahdidinde orman içi açıklık poligonu içinde bırakıldığını, 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddeleri kapsamında orman sınırı dışına çıkartılan yerler ile ilgisinin bulunmadığı yönünde görüş belirttiği halde, 20.03.2009 tarihinde yapılan keşif üzerine rapor düzenleyen orman bilirkişisi İ.Y. Ertoğlu ise, dava konusu taşınmazın orman tahdidi sırasında orman içi açıklık niteliğinde olduğu ve orman tahdidi içinde bırakıldığı, nitelik yitirdiği gerekçesiyle 2/B madde uygulaması ile XXXIV nolu 2/B parseli olarak orman sınırı dışına çıkarıldığını belirttiğinden, çekişmeli taşınmazın orman tahdidi içinde kalıp kalmadığı ve nitelik yitirdiğinden orman sınırı dışına çıkarılıp çıkarılmadığı konusundaki bilirkişi raporlarında varolan çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın sınırlarında bulunan ve bir kısmı hükmen kesinleşen taşınmazların da nitelik yitirdikleri gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkarıldıklarının belirlendiği gözetilmemiş, davacılar ... ve arkadaşlarının dayandıkları tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin olarak yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
…
O halde, mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği anlaşıldığından, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesi, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, muteriz davacılar ... mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
Tapu kayıtlarında geçen ..., ... (...-..., ...), ... (...), ..., ... (...) Köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idari sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli Mülkname, ... Valide Sultan Vakfıyesine ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih ( 12 ..... 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı Temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 ... (...) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, ... ve ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı ... (...) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı ... - ... Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, ... Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve Genel Müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,
Sözü edilen tapu kaydına dayanılarak halen ... Asliye, Sulh ve Kadastro Mahkemelerinde devam eden davaların konusu ve kimler arasında görüldüğü, sonuçlanan davalar varsa bunların konusu ve neticesi hakkında tarafların hazırlayacağı dava listesi kendilerinden alınmalı, esas defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak aynı türden uyuşmazlıklar tutanak ile belgelenmeli,
Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların dayandığı mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, ... Valide Sultan Vakfının mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli, muteriz davacıların tapu kayıtlarının tesis ve tedavüllerinin nitelikleri ve mevzuat karşısındaki geçerlilikleri konuları üzerine değişik zamanlarda, üniversite öğretim üyelerinden 6100 sayılı HMK'nın 293. maddesi hükmü uyarınca aldıkları bilimsel mütalaalar incelenmeli, gerekirse bu uzman kişiler HMK'nın 293/2 maddesi uyarınca dinlenilmeli,
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,
Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; ... Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: ...... sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Çıtırlılı ve bir tarafı ... ve bir tarafı ... ve ... Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18, aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile, bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise, bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, tutunulan ... maa ... Çiftliği, ... Çiftliği ve ... Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, ... sınırlarının ortak sınır, ... (...), ...(...) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, ... Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, ... maa ... Çiftliği tapusunun ... Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı gözönünde bulundurularak, tapu kayıtları yerine uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile ... (...) ve ... (...) Köyleri (ya da Çiftlikleri) ile memleket haritasında ... Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilerek kayıtlar 3402 sayılı Kanunun 20 ve 21. maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak, genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli;
Daha sonra, dosyaya getirtilen en eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları, amenajman planları ve orman kadastro haritası ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmeli, yüzölçümüyle geçerli kapsamı dışında kalan orman alanlarının, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre zaten devlet ormanı sayılması nedeniyle, devletleştirmeye ve iadeye konu edilemeyeceği gözetilmeli, devletleşen orman alanları var ise, bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu göz önünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazlarla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, tapu kayıtlarının sınırları, yüzölçümü ile kapsadığı alanları ve devletleştirilen orman alanlarını birlikte gösterir ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli ve düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı ile kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kalması ve nitelik yitirdiği gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde, 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde ile mi yoksa 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde çalışması ile mi dışarı çıkarıldığı belirlenerek, dayanılan tapu kaydı malikleri adına mı yoksa Hazine adına mı orman sınırı dışına çıkarıldığı tesbit edilmeli, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde ise, bu neviden taşınmazların 6831 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek madde 10 uyarınca orman sınırları dışına çıkarılma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğinden, niteliği belirlenmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verilmelidir.
Şayet, dava konusu taşınmazın davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı ve orman tahdidi dışında olduğu belirlendiği takdirde; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davalı gerçek kişi ile tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı ya da malik sıfatıyla olup olmadığı, Medeni Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtlar alınmalı, bir birinin tekrarı niteliğindeki soyut sözlerle yetinilmemeli, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 E., 1994/51 K., ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 1961/25 K. sayılı kararları ile 1989/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanmalı, çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgileri sorulmalı, bu deliller karşısında bazı dosyalarda davacı, bazılarında davalı durumunda olan köylülerin zilyetliğinin asli zilyetlik olup olmadığı değerlendirilmeli, Türkiye genelinde 1936-1937 yıllarında arazi ve bina vergi yazımı yapıldığından ..., ... (..., ...), ..., ... (...) köylerinde bu yıllarda vergiye kayıt edilen arazi ya da bina olup olmadığı Özel İdare Müdürlüğünden sorularak varsa getirtilip yerine uygulanmalı, bu köyde, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan gerçek kişiler, bunların bayi ya da murislerinin, o yıllara ait hiç vergi kaydı yoksa bunun nedeni araştırılmalı, 1926 yılından önce asli zilyet olan kişilerin 1936 - 1938 yıllarında sahip oldukları yerleri vergiye kayıt ettirmemiş olmalarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, köylülerin vergi kayıtları olmayıp, çiftlik sahiplerinin vergi kayıtları olması halinde bu durumun köylülerin ... Köyü arazilerine o yıllarda aslî zilyet olmadıklarının karinesi sayılıp sayılmayacağı tartışılmalı, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması ve tapuların sahih ve geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde davacı gerçek kişiler adına tesciline karar verilmelidir.
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı ve orman tahdidi dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalı yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde ise, kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluşması nedeniyle davalı gerçek kişiler adına tesbit gibi tesciline karar verilmelidir’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
18. ... Kadastro Mahkemesinin 24.08.2016 tarihli ve 2016/4 E., 2016/55 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporuna ekli memleket haritaları ve hava fotoğraflarından davaya konu taşınmazın 1959 ve 1978 tarihli memleket haritalarında orman olarak nitelendirildiği, 1939 ve 1953 tarihli hava fotoğraflarında da zira-i amaçlı kullanılmadığının sabit olduğu, dolayısıyla zilyet olunması hâlinde miktar itibarı ile geçerli olabilecek ancak zemine uymadığı için geçerli olmayan davacılar ... ve arkadaşlarının dayandığı tapu kaydının bir an için geçerli olduğu varsayılsa bile tapuda malik görünenlerin dava konusu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının reddine dair mahkemece verilen 20.04.2009 tarih ve 1991/191 esas 2009/524 karar sayılı hükmün davacılar ... ve arkadaşları tarafından temyiz edilmediği(doğrusu karar düzeltme isteminde bulunmadıkları), aleyhlerine verilen hükmün kesinleştiği, bu nedenle davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının reddine yönelik verilen eski kararda direnilmesi gerektiği, öte yandan davaya konu 275 parsel sayılı taşınmazın senetsizden davalılar adına tespit edildiği, müdahil davacı Hazinenin davaya konu taşınmazın orman içi açıklık vasfında olduğundan bahisle orman vasfı ile Hazine adına tescilini talep ettiği, dosya kapsamına, kesinleşmiş orman kadastro tutanak ve haritası ile memleket haritaları, hava fotoğrafları ve amenajman planı uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarıyla çekişmeli parselin 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında kaldığı, 2. madde ve 2/B uygulamaları ile orman dışına çıkarılan yerlerden olmadığı, ayrıca taşınmazın orman içi açıklık vasfında olmadığı, çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazların nitelik yitirdikleri gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkarıldıkları gerekçesiyle davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının reddine yönelik eski kararda direnilmesine, davacılar ... ve arkadaşları ile müdahil davacı Hazinenin davasının reddine, dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespit gibi tapuya tesciline, müdahil davacılar ... ve ...'ın davalarına yönelik mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
19. Direnme kararı süresi içinde davacılar ... ve arkadaşları vekili ile müdahil davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
20. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların (... ailesi) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, davalıların zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve taşınmazın niteliğinden kaynaklı olarak zilyetlik yoluyla iktisabını engelleyen bir durumun bulunup bulunmadığı, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
21. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
22. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
23. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
24. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
25. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemenin birinci kararında, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davacıların davasının reddine, müdahil davacı Hazinenin davasının kabulü ile dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, davacılar ... ve arkadaşları vekili, davalılar ... ve ... vekili ve davacı Hazine vekilinin (orman niteliği yönünden) temyizi üzerine Özel Dairece hükmün onandığı, davalı ... (davalı ...’in boşandığı eşi ...Kaz’dan olma çocuğu) vekili, davalılar ..., ... ve ... vekillerinin karar düzeltme istemleri üzerine Özel Dairece bu kez; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazları incelenmeksizin onama kararı kaldırılarak taraf teşkili yönünden hükmün bozulduğu, mahkemenin ikinci kararında, bozma ilamına uyularak ve taraf teşkili sağlanarak aynı gerekçe ile ilk hükümdeki gibi karar verildiği, davacılar ... ve arkadaşları vekili, davalılar ... ve arkadaşları (... mirasçıları) vekili ve davacı Hazine vekilinin (orman niteliği yönünden) temyizi üzerine Özel Dairece; yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı gerekçesiyle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulduğu anlaşılmaktadır.
26. Yukarıda açıklanan son bozma kararından sonra mahkemece 15.06.2016 tarihli celsede; ‘’Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/02/2015 tarih ve 2014/3037 Esas 2015/888 Karar sayılı bozma ilamında müdahil davacı hazinenin temyiz itirazı kabul edilerek yapılan bozma ilamına uyularak açık yargılamaya devam olundu’’ şeklinde ara karar kurulduğu, yargılamaya devam olunarak yeniden mahallinde keşif icra edildiği (18.07.2016 tarihinde), orman bilirkişinin ana ve ek raporları ile fen bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, mahkemece; önceki gerekçe yanında davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının reddine dair verilen 20.04.2009 tarih ve 1991/191 E., 2009/524 K. sayılı kararı temyiz etmedikleri(doğrusu onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmadıkları), bu nedenle aleyhlerinde verilen hükmün haklarında kesinleştiği değerlendirmesinin yapıldığı, davacılar ... ve arkadaşları yönünden hem usulden hem de esastan bir değerlendirme ile direnme kararı verildiği gibi ilk ve ikinci kararda dava konusu taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş iken, direnme kararında müdahil davacı Hazinenin de davasının reddi ile dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespit gibi tapuya tesciline karar verildiği anlaşılmıştır.
27. Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni bir delil ve yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemece ilk hükümde orman vasfıyla Hazine adına tescil hükmü kurulmuş iken direnme kararında tespit gibi tescile karar verildiği, usule uygun verilmiş bir direnme kararının bulunmadığı, bu nedenle usulüne uygun bir direnme kararı verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
29. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
30. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar ... ve arkadaşları vekili ile müdahil davacı Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.