"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Kadastro Mahkemesince davacılar ... ve arkadaşlarının davalarının esastan; davacılar ... ve ...’in davalarının feragat nedeniyle; müdahil davacılar ve davacı ...’in davalarının görev yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ... ve arkadaşları vekili, davacı ... mirasçıları vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar ... ve arkadaşları vekili ile davalılar Hazine ve Orman İdaresi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacılar ... ve arkadaşları vekili 11.01.1978 havale tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyünde kain 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması neticesinde davalı ... adına tespit gördüğünü, ne var ki taşınmazın müvekkilleri ve murisleri adına kayıtlı ilk geldisi 1290 tarih, defter 9, varak 18 ve 19 ile gitti kayıtları kapsamında kaldığını, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, anılan tapuların ve geldi kayıtlarının icareteynli vakıf olup, ilgili mevzuat gereği müvekkillerinin mülkiyetine geçtiğini, dava konusu taşınmazın da aynı çiftlik hududunda kalan diğer yerler gibi icara verilmek suretiyle kullanıldığını, tapu kayıtlarının muntazam intikal ve tedavül gördüğünü, 1970 yılındaki kadastro işlemleri sırasında tapu malikleri ile çiftlik köylüleri arasında ihtilaflar çıkması üzerine müvekkillerinin tasarruflarına kaba kuvvetle son verildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına tespitine dair tapulama komisyonu kararının iptali ile tapu malikleri adına tespit ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili 31.03.1978 tarihli cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmaz ile davacıların hukukî ve fiili hiçbir ilgilerinin bulunmadığını, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmazı kapsamadığını, müvekkilinin ... köyünün kurulduğu yüzyıllardan beri taşınmaz üzerinde halefiyet yoluyla ve malik sıfatıyla nizasız fasılasız zilyetliğini devam ettirdiğini, öte yandan dayanılan tapu kayıtlarının hukukî kıymetini yitirdiğini, tapu intikallerinin usulsüz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, yargılamanın devamı sırasında ...’in ölümü üzerine tüm mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Birleştirilen 1977/100 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
6. Davacı ... vekili 28.11.1977 tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyünde kain 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması neticesinde davalı ... adına tespit gördüğünü, ancak dava konusu taşınmazın müvekkilinin babası ...’e ait iken ölümü ile müvekkiline ve diğer mirasçılara kaldığını, mirasçılar arasında taksim yapılmadığını, iştirak hâlinde mülkiyetin devam ettiğini ileri sürerek 33 parsel sayılı taşınmazın muris ... mirasçıları adına tespit ve tesciline karar verilmesini istemiş, 13.02.2012 tarihli celsede; davadan feragat ettiğini beyan ederek parmak basmak suretiyle tutanağı imzalamıştır.
Birleştirilen 1977/100 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
7. Davalı asıl ... 22.12.1977 tarihli celsede; dava konusu taşınmazın ölen eşi ...’e ait olduğunu, eşinin sağ iken mallarını taksim ettiğini, çekişmeli taşınmazın kendisine düştüğünü, tahminen 14-15 yıldır taşınmaza tasarruf ettiğini, davanın yersiz açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen 1977/104 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
8. Davacı ... vekili 30.11.1977 tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyünde kain 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması neticesinde davalı ... adına tespit gördüğünü, ne var ki anılan taşınmazın zilyetliğinin müvekkili tarafından tespitten önce senet ile devir ve satın alındığını, yaptıkları itirazın tapulama komisyonunca reddedildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ...’in ölümü üzerine tüm mirasçıları tarafından dava takip edilmiştir.
Birleştirilen 1977/104 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
9. Davalı asıl ... 22.12.1977 tarihli celsede; dava konusu taşınmazın zilyetliğini davacı ...’e satış yoluyla devrettiğini, devir tarihinin 1974 yılı olduğunu, bu nedenle davayı kabul ettiğini beyan etmiş ve beyanının altını parmak basmak suretiyle imzalamıştır.
Birleştirilen 1978/198 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
10. Davacılar ... ve arkadaşları vekili 14.06.1978 havale tarihli dava dilekçesinde: asıl davadaki iddialarını aynen tekrar ederek dava konusu taşınmazın davalı adına tespitine dair tapulama komisyonu kararının iptali ile tapu malikleri adına tespit ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 1978/198 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
11. Davalı ...; asıl davadaki cevaplarını tekrarlamıştır.
Birleştirilen 2011/351 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
12. Davacı ... vekili ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 27.12.2001 havale tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyü Kerdeme mevkiinde bulunan ve doğusu:..., batısı:..., güneyi:... ve ... ..., kuzeyi:... taşınmazları ile çevrili dava konusu yaklaşık 4000 m2 yüzölçümündeki taşınmazı müvekkilinin önceki zilyetten devir ve satın aldığını, zilyetlikle iktisap koşullarının müvekkili lehine oluştuğunu ileri sürerek taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiş, 30.01.2012 tarihli celsede davacı vekili; dava konusu taşınmazın 1978/33 esas sayılı dava dosyasına konu olan yer olduğunu, müvekkilinin bu yeri ... adlı kişiye satarak ilgi ve alakasını kestiğini, müvekkilinin herhangi bir hak talebi olmadığını, bu nedenle davayı takip etmeyeceklerini bildirmiştir.
Birleştirilen 2011/351 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
13. Davalı ... vekili; orman tahdit haritası getirtilerek yapılacak keşif ile dava konusu taşınmazın orman ile ilişiğinin saptanacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
14. Davalı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
15. Davalı ... Tüzel Kişiliği; usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermediği gibi duruşmaları da takip etmemiştir.
Asıl ve Birleştirilen Davalarda Müdahillerin İstemi:
16. Müdahil davacılar ... ve ... vekili 07.07.1995 tarihli dilekçesinde; .... ...’nin murisleri .... ve ........’nin vekili.....tarafından ... maa ... ve ... çiftliklerinin tamamının dava dışı ....’a satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını,..... tarafından da değişik tarihlerde müvekkillerine satışlar yapıldığını, eldeki davanın kendilerine satılan taşınmazlarla ilgili olduğunu ileri sürerek davacılar yanında asli müdahil olmalarına ve mirasçı ....... adına tescil edilecek payın müvekkilleri .... ve.... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
17. Müdahil Gayrimenkul Değerler Ticaret A.Ş. vekili tarihsiz dilekçesinde; davacılar ... ..., ..., ..., ...,...... ve ... ile müvekkil şirket arasında 14.04.1993, 14.04.1994 ve 12.05.1993 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi ve HUMK’nın 186. maddesine göre dava konusunun temlik sözleşmeleri imzalandığını, anılan davacıların dayanılan çiftlik tapu kayıtlarındaki miras paylarını müvekkil şirkete devrettiğini ileri sürerek devre konu paylar yönünden müvekkili adına tescil kararı verilmesini istemiştir.
18. Müdahil Global Turizm Yatırımları ve İşletmeleri A.Ş. vekili 10.03.2004 tarihli dilekçesinde: dava açıldıktan sonra müvekkilinin davacıların hisselerinden 27/160 payı satın alarak 29.01.1996 tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydı ile paydaş hâle geldiğini ileri sürerek davaya asli müdahil olarak katılmalarına, komisyon kararının iptali ile dava konusu taşınmazın tapudaki hisse oranında müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
19. Müdahil ... vekili 19.10.2009 havale tarihli dilekçesinde; muris ...’in dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazdaki 1500 m2’lik kısmı 15.03.1986 tarihli zilyetlik devir sözleşmesi ile dava dışı ...’e sattığını, .....’in de ... 2. Noterliğinin 23.05.2006 tarih ve 6868 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde zilyetlik devir sözleşmesiyle müvekkiline sattığını ve zilyetliğini devrettiğini, müvekkilinin de tek katlı prefabrik ev yaparak kullandığını ileri sürerek davalı ... adına yapılan tespitin iptali ile çekişmeli taşınmazdaki 1500 m2’lik kısmın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
20. Müdahiller ... ve ... vekili 19.10.2009 havale tarihli dilekçesinde; muris ...’in dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazdaki 1200 m2’lik kısmı 11.10.2002 tarihli zilyetlik devir sözleşmesi ile müvekkillerine sattığını, aslında müvekkillerinin 1998 yılından beri bu kısma tasarruf ettiklerini, meyve ağaçları diktiklerini ve tek katlı ev inşa ettiklerini ileri sürerek davalı ... adına yapılan tespitin iptali ile çekişmeli taşınmazdaki 1200 m2’lik kısmın müvekkilleri adına müştereken tesciline karar verilmesini istemiştir.
21. Müdahiller ... ve ... vekili 11.10.2013 tarihli dilekçesinde(bozma kararından sonra karar düzeltme aşamasında sunmuşlardır); muris ...’in dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazdaki 800 m2’lik kısmı 09.03.1993 tarihli zilyetlik devir sözleşmesi ile müvekkili ...’a; 1200 m2’lik kısmını ise dava dışı Yaşar Özen’e sattığını, Yaşar tarafından Asuman Elat’a, Asuman tarafından Ali Şen Alp’e, Ali Şen tarafından da ... 1. Noterliğinin 17.11.2006 tarih ve 12390 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde zilyetlik devir sözleşmesiyle müvekkili ...’e sattığını ve zilyetliğini devrettiğini ileri sürerek davalı ... adına yapılan tespitin iptali ile çekişmeli taşınmazdaki anılan kısımların müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
22. ... Kadastro Mahkemesinin 29.03.2012 tarihli ve 1978/33 E., 2012/224 K. sayılı kararı ile; davacıların miras bırakanı ...’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki ... Efendinin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte meri olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının davalı zilyet lehine hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar ... ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması, dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık, kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve miras bırakanlarının tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kaldı ki 1930’lu yıllarda imar ve ihya edilen taşınmazın 1940’lı yıllardan önce zira-i amaçlı kullanılmadığı, dolayısıyla dayanılan tapu kayıtlarının bir an geçerli olduğu varsayılsa dâhi tapuda malik görünenlerin taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğundan tapu kaydının hüküm doğurmasının da mümkün olmadığı, hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı kapsadığı kabul edilse dâhi davacı ve taşınmazı ona devredenlerin 743 sayılı Medeni Kanun’un meriyetinden evvel 10 yılı aşkın bir süre taşınmazda zilyet olduğu, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un meriyet kazanmasından sonra da kadastro tespit tarihine kadar malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız devam ettiği, davacıların (... ailesi) bu duruma müdahale edip varlığını iddia ettikleri haklarını korumak için herhangi bir çekişme yaratmadıkları, davacı zilyedin ve taşınmazı ona devredenlerin bir insan ömrünü aşar zilyetliğinin te’ban ve kiracılık sıfatı ile devam ettiğinin davacılar tarafından kanıtlanamadığı, hâlen yürürlükte olan 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının davacı zilyet lehine hukukî kıymetini yitirdiği, müdahil davacılar ..., ..., ... mirasçıları, ..., ... ve ...’un davaya konu taşınmaz için kadastro tespit tutanağının tanzim edildiği tarihten sonra doğduğunu iddia ettikleri hakka dayandıkları, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25.maddesi uyarınca Kadastro Mahkemesinin tespit tarihine kadar olan uyuşmazlıklara bakmakla görevli olduğu, kadastro tespit tarihinden sonra doğan uyuşmazlıklara bakmak görevinin genel mahkemelere ait olduğu, mahkemelerin görevinin kamu düzenine ilişkin olduğu, bu hususun mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, bu nedenle davalarının görev yönünden reddine karar vermek gerektiği, birleştirilen davalarda davacılar ... ve ...’in davalarından feragat ettiklerini bildirdikleri, feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu, bu nedenle anılan davacılar yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar vermek gerektiği, dava konusu taşınmazın davalı ... ve taşınmazı ona devredenler tarafından bir insan ömrünü aşan, eski zilyetlerden devralınarak, hiçbir itiraza uğramadan malik sıfatıyla ekonomik amaca uygun olarak zirai gaye ile kullanıldığı, zilyetliğin öncesi tespit edilemeyen bir zamandan kadastro tespit tarihine ve nihayetinde de keşif tarihine kadar devam ettiği, 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki iktisap koşullarının davalı lehine oluştuğu, iktisabı engelleyen hukukî, fiili ve taşınmazın vasfından kaynaklanan bir hâlin bulunmadığı gerekçesiyle; davacılar ... ve arkadaşlarının davasının reddine, birleştirilen davalarda davacılar ... ve ...’in davalarının feragat nedeniyle reddine, dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespit gibi tapuya tesciline, müdahil davacılar ..., ..., ... mirasçıları, ..., ... ve ...’un dava dilekçelerinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
23. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ... ve arkadaşları vekili, davacı ... mirasçıları vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
24. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.04.2013 tarihli ve 2012/11409 E., 2013/4269 K. sayılı kararı ile; "...Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1988 ilâ 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ile 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2/B uygulaması vardır.
1) 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi hükmü gereğince, kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ile haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli parselin tamamının kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, ev yeri ve bahçe olarak kullanıldığı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, tesbit tarihinden en az 20 yıl önceden başlanarak, tarım alanı niteliğiyle ve malik sıfatıyla zilyet edildiği belirlendiğine göre, Hazine ve Orman Yönetimi temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Çekişmeli ... Köyü 33 sayılı parsel, itirazı kabul edilerek, Tapulama Komisyonunun 20.10.1977 gün ve 33 sayılı kararıyla, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tesbit edilmiş; ..., 30.11.1977 tarihli dilekçe ile parseli ...’den satın aldığı iddiasıyla, adına tescili istemiyle, kadastrodan önceki nedene dayanarak dava açmıştır. Kadastrodan önceki nedene dayalı askı süresi içinde açılan davalara bakma görevi Kadastro Mahkemesine ait olup, davada görevsizliğe karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3) Davacılar ..., ..., ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarına gelince;
…
YAPILAN ARAŞTIRMA VE İNCELEME HÜKME YETERLİ DEĞİLDİR :
Dayanılan çiftlik tapu kayıtlarının aynı tarihte ve birbirini takip eden sıra numarasıyla AYNI ŞEKİLDE OLUŞTUĞU, bir kısım sınırların ortak olduğu, birinin varlığının ve sıhhatinin diğerini de etkileyeceği, bu nedenle ... Köyü için sunulmasa da, çiftlik tapusuna dayananlar tarafından, tapu kaydı kapsamındaki taşınmazların tapuya dayanılarak zilyet edildiğine ilişkin ... ya da ... Köyleri için sunulan belge, rapor ve kararların asılları ya da onaylı suretleri ilgili kurumlardan getirtilmesi için bir çaba gösterilmemiş, bu delillerden çoğuna, fotokopi olarak sunulması nedeniyle, özelikle bir başka köye ilişkin olduğu için değer verilmemiş, bazıları hiç tartışılmamış, bu delillere niçin değer verilmediği gerekçe de açıklanmadan, delillerden bazılarının toptan reddi yoluna gidilmiş, özellikle zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların bir insan ömrünü aşan zilyetliklerini haber veren yerel bilirkişi ve tanık beyanları teknik bilirkişi raporları ile denetlenmemiş, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esasına kayıtlı dava dosyasında yapılan tapu uygulaması ve bu dosyada alınan bilirkişi raporlarının, bu dosyada taraf olmayan Hazine, Orman Yönetimi ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişileri bağlamayacağı, çiftlik tapu kayıtları değişebilir nitelikte sınır içerdiğinden, kapsamının 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarına değer verilerek saptanacağı gözetilmemiş, kayıt fazlasının niteliği, zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı, zilyetliğin başlangıcı, süresi ve şekli konusunda soyut ifadeler ile yetinilmiştir.
Eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak karar verilemez.
Diğer taraftan; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819 E. - 1978/13674 K. sayılı kararı ile 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 tarih ve 2001/418 E. – 2033 K. sayılı kararlarında değinildiği gibi, 864 sayılı Uygulama Kanunu’nun 43. maddesinde “MECELLE” açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, Arazi Kanunu’nun kaldırılan kanunlar arasında sayılmaması, Medenî Kanun’un kabulünden sonra, ancak yürürlüğünden önce kabul edilen 2/5/1926 tarihli ve 87 sayılı Kanunla Arazi Kanunu’nun 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığı halde, diğer maddelerinin yürürlükte bırakılması, 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mer’a Kanunu’nun 36. maddesi ile Arazi Kanunu’nun 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve diğer maddelerine değinilmemesi nedeniyle, davaya konu parselin tespit ve dava tarihi itibariyle, Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin bu arada Arazi Kanunu’nun 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte bulunduğu,
... Kadastro Mahkemesinin 08.03.2003 gün ve 1991/363 E. - 231 K. kararını temyiz yoluyla inceleyen 16. Hukuk Dairesinin 14.07.2006 günlü 2005/13657 E. – 5526 K. sayılı ve 7. Hukuk Dairesi kararlarında da kabul edildiği gibi, Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapu maliki Habibe Hanımın, nüfus kayıtlarına göre baba adının ... olduğu, tapu kayıtlarında “... Kızı” olarak geçtiği, Hacı (.....) ....’nin kızı ve ...'nin de karısı olması nedeniyle, Habibe Hanımın, tapu maliki ...’nin kızı ve mirasçısı olduğu, çiftlik tapu kayıtlarına dayan davacılar adına tapuda yapılan intikallerin kanunî olduğu kabul edilmelidir.
MAHKEMECE YAPILMASI GEREKENLER:
O halde, mahkemece; taraflar arasında genel mahkemede görülen davalar nedeniyle çekişmeli parselin tesbit tutanaklarının, 3402 sayılı Kanunun 27 ve 5. maddeleri hükümlerine göre malik haneleri açık bırakılmak suretiyle düzenlendiği, bu halde, 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi gereğince parselin niteliği ve malikinin mahkemece re'sen yapılacak araştırmayla belirleneceği, biribirine sınır ..., ... ve ... Köylerinde, aynı çiftlik tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesinin, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, yukarıda sözü edilen delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
a) Tapu kayıtlarında geçen ..., ... (...-..., ...), ... (...), ..., ... (...) köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idarî sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, .....1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) tarihli Mülkname, ... Valide Sultan Vakfıyesi'ne ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih ( 12.... 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 ... (...) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, ... ve ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı ... (...) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı ... - ... Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, ... Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve genel müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
b) Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemelerdeki derdest dosyalar ve Tapu Sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmiş ise bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
c) Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,
d) Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç harita mühendisi bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
e) Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; ... Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: ...... sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Çıtırlılı ve bir tarafı ... ve bir tarafı ... ve ... Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tedavüllerinde yönlendirilmiş sınırları ve Eylül 1340 tarihli tedavülleri ile Mayıs 1969 tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, dayanılan ... maa ... Çiftliği, ... Çiftliği ve ... Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, ... sınırlarının ortak sınır, ... (...), ...(...) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırı olup olmadığı irdelenerek, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olması ve bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunması, bir kısım sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olması, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle, değişebilir nitelikte sınır içerdiği, 3402 SAYILI KANUNUN 20/C MADDESİ GEREĞİNCE KAYIT KAPSAMININ YÜZÖLÇÜMÜNE DEĞER VERİLEREK SAPTANACAĞI, ... Çiftliğine ait tapu kaydının aynı Köy 1 ilâ 169 sayılı parsellere uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, ... maa ... Çiftliği tapusunun ... Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı da, gözönünde bulundurularak, dayanılan çiftlik tapu kayıtları yöntemince uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkiler yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile ... (...) ve ... (...) köyleri (ya da çiftlikleri) ile memleket haritasında ... Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip, kayıtlar 3402 SAYILI KANUNUN 20 VE 21. MADDELERİ HÜKMÜNE GÖRE SABİT SINIRLARLA BAĞLANTISI KESİLMEMEK SURETİYLE, BU SINIRLARDAN BAŞLANARAK, GENEL KADASTRODA REVİZYON GÖRDÜĞÜ, ÇİFTLİK TAPU SAHİPLERİ ADINA KESİNLEŞEN PARSELLER DE DİKKATE ALINMAK SURETİYLE UYGULANARAK, KAYITLARIN YÜZÖLÇÜMÜYLE KAPSADIĞI ALANLAR TEREDDÜTE YER BIRAKMAYACAK BİÇİMDE BELİRLENMELİ, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli; düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
f) Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde, Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlanarak, malik sıfatıyla, iyi niyetle, çekişmesiz ve aralıksız zilyet edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır.
Bu cümleden; çekişmeli taşınmazda ziraat uzmanı bilirkişiler ve jeolog bilirkişilere inceleme yaptırılmak suretiyle, özellikle eski tarihli ve yakın tarihli hava fotoğraflarındaki görüntüleri dikkate alınarak çekişmeli parselin imar ve ihya görüp görmediği, gördü ise, tarihi ile imar ve ihyanın şekli, ne zaman bittiği, kaç yıl süreyle ne şeklide zilyet edildiği, kimden kime geçtiği, bu kullanımın şeklinin taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı konularında, ziraat uzmanı ve jeolog bilirkişilere bilimsel verileri içeren raporlar düzenlettirilmeli, aynı konularda, özellikle zilyetliğin başlangıcının ve süresinin ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı yönünde somut olgulara ve olaylara dayalı yerel bilirkişi ve tanık beyanları alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan çiftlik tapu kayıtlarına dayanan davacı tarafın sunduğu deliller ile ilgili bilgileri de sorulmalı, teknik bilirkişi raporları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının yöreye ait eski ve yeni tarihli memleket haritaları ile hava fotoğraflarındaki görüntülerle bağdaşıp bağdaşmadığı saptanmalı, 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlayan zilyetliğin tanıkla ispatlanma imkansızlığı karşısında, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları ve teknik bilirkişi raporları ile bir insan ömrünü aşan zilyet edildiğinin belirlenmesi halinde, 1926 yılından en az 10 yıl önce başlayan zilyetlik olgusunun ispat edildiği kabul edilmeli,
g) Oluşacak sonuca göre, çekişmeli parselin dayanılan tapu kayıtlarının yüzölçümleri ile geçerli kapsamı içinde kaldığı, zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların Medenî Kanunun yürürlüğünden önce en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunmadığı saptanması halinde, tapu malikleri adına,
h) Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı içinde kaldığı, ancak, zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların, Medenî Kanunun yürürlüğünden önce en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunduğu ya da çekişmeli parselin tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kaldığı belirlendiği taktirde ise, ham toprak olduğu belirlenen (A) bölümünün ham toprak olarak Hazine adına tapuya tesciline, parselin (A) bölümü dışında kalan diğer bölümünün ise şimdi olduğu gibi davalı gerçek kişi adına tapuya tesciline karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik incelemeyle hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.’’ gerekçesiyle birinci bentde açıklanan nedenlerle davalılar Orman İdaresi ve Hazinenin temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentde açıklanan nedenlerle davacı ... mirasçılarının ve üçüncü bentde açıklanan nedenlerle davacılar ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
25. Özel Dairenin yukarıda belirtilen bozma kararına karşı süresi içinde davacı ... mirasçıları vekili ve davalı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
26. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.05.2014 tarihli ve 2013/10134 E., 2014/5312 K. sayılı kararı ile; "…1- Davalı ... Yönetimi vekili karar düzeltme dilekçesinde; eksik inceleme, kararın usûl ve kanuna aykırı olduğu ve taşınmazın orman olarak Hazine adına tescili gerektiği gerekçesiyle kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
Müdahil davacılar ... Mirasçıları vekili karar düzeltme dilekçesinde; ... ailesinin dayandıkları tapu kayıtlarının onlarca dava dosyasında uygulandığı ve geçersizliğine hükmedildiği, araştırma ve uygulamaya yönelik yeniden yapılan bozma kararı yargılamanın yönünü kördüğüme dönüştürdüğü temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri hususlarda yerel mahkeme kararının bozulmasını, davacı ... ailesi hakkında verilen ret hükmünün onanmasını istemiştir.
Davalı ... Yönetimi vekili ile müdahil davacılar ... mirasçıları vekilinin karar düzeltme dilekçelerinde değinilen hususlar temyiz aşamasında da ileri sürülmüştür. Dairemiz kararı, karar düzeltme dilekçesinde değinilen hususlara cevap teşkil edecek nitelikte olduğu gibi, usûl ve kanuna da uygun bulunduğundan davalı ... Yönetimi vekili ile müdahil davacılar ... mirasçıları vekilinin karar düzeltme istemlerinin reddi gerekmiştir.
2- Davada taraf olmayan ... vekili ile ... vekili karar düzeltme aşamasında asli müdahale talebi ile kararın bozulmasını istemişlerdir.
Karar düzeltme aşamasında asli müdahale talebinde bulunan ... vekili dilekçesinde; dava konusu 33 parsel içersinde kalan 1200 m2 lik bir bölümü Adil oğlu Alişen Alp'ten 14.11.2006 tarihli köy senedi ile haricen satın aldıklarını ve ... 1. Noterliğinin 17.11.2006 tarih ve 12390 yevmiye ile Düzenleme Şeklinde Zilyetlik Devri Sözleşmesi yaptıklarını ve bu tarihten beri zilyet ettiklerini ileri sürerek, davalı ... adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu 33 parselin fen bilirkişi krokisinde 33-E harfiyle gösterilen 800 m2'lik bölümün müvekkilesi adına müştereken tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Karar düzeltme aşamasında asli müdahale talebinde bulunan ... vekili dilekçesinde; dava konusu 33 parsel içersinde kalan 800 m2'lik bir bölümü ...'den 9.3.1993 tarihli köy senedi ile haricen satın aldıklarını ve 30 yılı aşkın zilyet ettiklerini ileri sürerek, davalı ... adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu 33 parselin fen bilirkişi krokisinde 33-E harfiyle gösterilen 800 m2'lik bölümün müvekkili adına müştereken tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davada ve karar başlığında taraf olmayan ve karar düzeltme aşamasında asli müdahale talebi ile kararın bozulmasını isteyen ... vekili ile ... vekilinin dilekçelerinin incelenmesinde; Kural olarak; HMK 65. maddesinde belirtildiği üzere, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır denilmektedir. Yine HUMK 54. maddesinde müdahale talebi muhakeme bitinceye kadar dermeyan olunabilir ve davayı asliyenin cereyanı talik olunur. Müdahale talebi arzuhal ile olur denilmektedir. Ayrıca, 3402 sayılı Kadastro Kanununda bu konu 26/D maddesinde düzenlenmiştir.
Somut olayda; adı geçenlerin bu şekilde yargılama devam ederken usûlünce davaya müdahale talebi ile bir katılımları olmamıştır. Usûl hükümlerine göre; muhakeme bitinceye ya da hüküm verilinceye kadar davaya müdahale yolu ile katılım mümkün olduğundan artık karar düzeltme aşamasında davaya asli müdahale yolu ile katılma olanağı yoktur. Kaldı ki, bozma nedeniyle yapılacak yargılamada bu taleplerin mahkemece değerlendirilmesi yolu açıktır.
Bu nedenle; davada ve karar başlığında taraf olmayan ve karar düzeltme aşamasında asli müdahale talebi ile kararın bozulmasını isteyen ... vekili ile ... vekilinin asli müdahale talepleri ile temyiz içerikli dilekçelerinin reddi gerekmiştir.’’ gerekçesiyle birinci bentde açıklanan nedenlerle davacı ... mirasçıları ve davalı ... İdaresinin karar düzeltme istemlerinin reddine, ikinci bentde açıklanan nedenlerle asli müdahale talep eden ... ve ...’ın dilekçelerinin reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
27. ... Kadastro Mahkemesinin 15.06.2016 tarihli ve 2014/36 E., 2016/36 K. sayılı kararı ile; davacı ... mirasçıları yönünden bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın davacı ... ve taşınmazı ona devredenler tarafından bir insan ömrünü aşan, eski zilyetlerden devralınarak, hiçbir itiraza uğramadan malik sıfatıyla ekonomik amaca uygun olarak zirai gaye ile kullanıldığı, zilyetliğin öncesi tespit edilemeyen bir zamandan kadastro tespit tarihine ve nihayetinde de keşif tarihine kadar devam ettiği, 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki iktisap koşullarının davacı ... lehine oluştuğu, iktisabı engelleyen hukukî, fiili ve taşınmazın vasfından kaynaklanan bir hâlin bulunmadığı gerekçesiyle davacılar ... ve arkadaşlarının davalarına yönelik eski kararda direnilmesine, davacılar ... ve arkadaşları ile aynı tapu kaydına dayanan müdahil Global Turizm Yatırımları ve İşletmeleri A.Ş.’nin davalarının reddine, müdahiller Gayrimenkul Değerler A.Ş., ... ve ...’in davaları yönünden mahkemenin görevsizliğine, davacı ... mirasçılarının davasının kabulüne, dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyon kararındaki tespitinin iptaline, taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki vasıfla ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
28. Direnme kararı süresi içinde davacılar ... ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
29. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların (... ailesi) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, davalı ... (halefi ...) zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve taşınmazın niteliğinden kaynaklı olarak zilyetlik yoluyla iktisabını engelleyen bir durumun bulunup bulunmadığı, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
30. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
31. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
32. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
33. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
34. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu ... ili ... ilçesi ... köyü Kerdime mevkiinde kain 33 parsel sayılı taşınmazın 23.06.1970 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, 5920 m2’lik tarla, Temmuz 1969 tarih 64 sıra numaralı tapu kaydına dayalı olarak Güzide Alper ve arkadaşları adına tespit gördüğü, ...’in itirazı üzerine Tapulama Komisyonunun 20.10.1977 tarih ve 33 sayılı kararıyla itirazın kabulüne, dava konusu parsel hakkında itiraz eden lehine oluşan kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespitin yapıldığı kayda dayalı saptanmıştır.
35. Kadastro tespitine itiraz istemli eldeki davada yapılan yargılama neticesinde mahkemenin ilk kararında; davacılar ... ve arkadaşlarının davasının reddine, birleştirilen davalarda davacılar ... ve ...’in davalarının feragat nedeniyle reddine, dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki tespit gibi tapuya tesciline(davalı ... adına), müdahil davacılar ..., ..., ... mirasçıları, ..., ... ve ...’un dava dilekçelerinin görev yönünden reddine karar verildiği, davacılar ... ve arkadaşları vekili, davacı ... mirasçıları vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; davalılar Hazine ve Orman İdaresinin temyiz itirazlarının reddine, davacı ... tarafından kadastrodan önceki nedene dayalı dava açtığı, davasına bakma görevinin Kadastro Mahkemesine ait olduğu, onun yönünden görevsizlik kararı verilmesinin usul ve Kanuna aykırı olduğu, davacılar ... ve arkadaşlarının istemleri yönünden yapılan araştırma ve incelemenin de hüküm kurmaya yeterli olmadığı gerekçesiyle davacı ... mirasçıları ile davacılar ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulduğu anlaşılmaktadır.
36. Bozma kararından sonra mahkemece 15.06.2016 tarihli celsede; "Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12/04/2013 tarih 2012/11409 Esas 2013/4269 Karar sayılı bozma ilamında 2. Bentte açıklanan nedenlerle Durmuş Ali İnan mirasçılarının temyiz itirazları kabul edilerek yapılan bozma ilamına uyulmasına,’’ şeklinde ara karar kurularak yargılamaya devam olunduğu, mahkemece ilk hükümden farklı olarak; 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki iktisap koşullarının davacı ... lehine oluştuğu gerekçesiyle davacılar ... ve arkadaşlarının davalarına yönelik eski kararda direnilmesine, davacılar ... ve arkadaşları ile aynı tapu kaydına dayanan müdahil Global Turizm Yatırımları ve İşletmeleri A.Ş.’nin davalarının reddine, müdahiller Gayrimenkul Değerler A.Ş., ... ve ...’in davaları yönünden mahkemenin görevsizliğine, davacı ... mirasçılarının davasının kabulüne, dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyon kararındaki tespitinin iptaline, taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki vasıfla ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verildiği anlaşılmıştır.
37. Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
38. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
39. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar ... ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve davalı ... vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.