"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2199 E., 2022/172 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, ... Eczanesinin sahibi olan müvekkiline davalı kurum tarafından gönderilen 29.03.2017 tarihli yazı ile 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.2 nci maddesi uyarınca sözleşmenin bir ay süreyle feshine ve 386,60 TL reçete bedeli ile 152,62 TL yasal faizi ve 1.604,98 TL cezai şart ödenmesine karar verildiğinin bildirildiğini, daha önce gönderilen 06.10.2016 tarihli yazıda da dava dışı ... adına düzenlenen reçetelerin bu şahsın bilgisi dışında yazıldığının ve hak sahibine ait olmadığının belirtildiğini ancak anılan ilaçların kişinin meme kanseri rahatsızlığı nedeniyle doktor tarafından reçete edilmesi üzerine cezai işleme konu 09.02.2012, 03.12.2012 ve 25.11.2013 tarihli reçetelerinin 2012 eczane protokolüne uygun şekilde karşılanarak dava dışı ...’a teslim edildiğini ve davalı kuruma usulüne uygun şekilde fatura edildiğini, gönderilen 29.03.2017 tarihli yazıda davacıya 30.10.2012 tarihli ve 856109 sayılı yazılı uyarı gönderildiğinden bahsedilmişse de, böyle bir yazılı uyarının alınmadığını, böyle bir yazı var ise de haberdar olunmadığını, dolayısıyla fesih kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, cezai işleme konu edilen reçetelerle ilgili tüm prosedürün yerine getirildiğini, müvekkilinin işlem nedeniyle maddi ve ticari açıdan ciddi zarara uğrayacağını ileri sürerek sözleşmenin bir ay süreyle feshi ve toplamda 2.144,20 TL borç tahakkukuna dair işlemin iptali ile taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, kurum işleminin yerinde ve yasal olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.04.2019 tarihli ve 2017/168 Esas, 2019/154 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamı itibariyle davacının başkasının kimlik bilgilerinin kullanılmasıyla kandırıldığının anlaşıldığı, bu kapsamda davacıya kusur atfedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.10.2020 tarihli ve 2019/883 Esas, 2020/642 Karar sayılı kararıyla; ilaçların hak sahibine teslim edilmediğinin yapılan imza incelemesi ve dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu, hak sahibi ...’a ait reçete davacıya ait eczaneye geldiğinde kimlik kontrolü yapılmayarak kusurlu davranıldığı, kaldı ki 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.2 nci maddesinin uygulanması için kusur aranmadığı, ilaçların hak sahibine ulaştırılmamasının cezai işlem için yeterli kabul edildiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.11.2021 tarihli ve 2021/797 Esas, 2021/11623 Karar sayılı kararıyla;
“... Davacı hakkında uygulanan; Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamındaki kişilerin Türk Eczacıları Birliği üyesi eczanelerden ilaç teminine ilişkin 2016 Yılı protokolünün 5.3.2. maddesi “Eczacının Kuruma fatura ettiği reçetelerde (e-reçete olarak düzenlenenler hariç) bulunması gereken ve reçete muhteviyatı ilaçların reçete sahibine ya da ilacı alana teslim edildiğine ilişkin imzanın, reçete sahibine veya ilacı alana ait olmadığının tespit edilmesi halinde, reçete bedelinin 2 (iki) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı yazılı olarak uyarılır, tekrarı halinde reçete bedelinin 5 (beş) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) ay süre ile sözleşme yapılmaz. Ancak hastanın veya ilacı teslim alan kişinin ilacı aldığını beyan etmesi durumunda bu madde hükmü uygulanmaz.” şeklindedir.
Somut uyuşmazlıkta; cezai işleme konu reçetelerin sahibi ...’ın yargılama sırasında alınan beyanından ve aynı mahkemenin 2016/288 esas sayılı dosyasında verdiği beyandan ehliyetini kaybettiği ve Kurum tarafından yapılan incelemelerde bu ehliyetin kullanılarak tedavi hizmeti alındığı, özel hastanelerce sunulan ...’a ait ehliyet fotokopisinden anlaşılmaktadır. Bu durumda eczacının kimlik kontrolü yaptığına dair iddiası ve dinlettiği tanıkların beyanlarının aksinin Kurumca ispatlandığının kabulü mümkün değildir. Zira 3. bir şahıs, ...’ın ehliyetini kullanarak kişileri ve kurumları yanıltmaktadır. Davacı tarafın sözleşmeye aykırı bir eylemi bulunmadığı gibi, davacının eylemi ile Kurumun uğradığı zarar arasındaki illiyet bağı 3. kişinin ağır kusuru ile kesilmiştir. Ayrıca yukarıda belirtilen protokolün 5.3.2. maddesinde “(e-reçete olarak düzenlenenler hariç)” denilmiş olmasına rağmen ...’a ait 25/11/2013 tarihli e reçete nedeniyle de cezai işlem uygulanması hatalı olmuştur. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince davanın kabulü kararı yerinde olmasına rağmen istinaf mahkemesince kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni yapılmıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, sosyal güvencesi olan dava dışı hasta ... ile sosyal güvencesi olmayan...'ın aynı evde ikâmet ettiği, ...'ın kanser hastası olduğu ve ...'a ait sürücü belgesini kullanarak Adana genelindeki hastanelerde ameliyat ve tedavi olduğu gibi bu hastanelerdeki doktorlar tarafından düzenlenen reçetelerle eczanelerden ilacını aldığının ve kağıt reçete ile e-reçete muhteviyatı ilaçların hak sahibi hastaya ulaşmadığının sabit olduğu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin benzer olaylarda onama kararı verdiği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava dilekçesinde yer alan iddiaları tekrar etmek suretiyle, hastanın ilacını eczaneden e-reçetedeki kodu söylemek suretiyle aldığını, reçete arkasına imza ve yazı alma yükümlülüğünün bulunmadığını, keza cezai işlemde de e-reçetelerin hariç tutulduğunu, bu nedenle bu reçetenin cezai işleme konu edilmesinin hatalı olduğunu, diğer reçeteler yönünden ise reçetedeki isim ile ibraz edilen kimlik belgesindeki isim karşılaştırılarak imza alındığını, gereken yükümlülüğün yerine getirildiğini, somut olayda üçüncü kişinin dahli ile sahte reçete düzenlendiğinin açık olduğunu, böyle bir durumda protokolün 5.3.2 nci maddesinin uygulanamayacağını, üçüncü kişinin ağır kusurunun mevcut olduğunu, cezai işleme konu reçetelerin toplam bedelinin 386,60 TL olduğunu ve bu bedel dikkate alındığında yıllardır eczacılık faaliyeti yapan davacının buna tevessül edeceğinin düşünülemeyeceğini, direnme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: davacı eczacının davalı Kuruma fatura ettiği dava dışı ...’a ait 09.02.2012, 03.12.2012 ve 25.11.2013 tarihli üç adet reçete nedeniyle 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.2 nci maddesi gereğince uygulanan cezai işlemin mevzuata uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre uygulanan cezai işlemin iptaline ilişkin açılan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 73 üncü maddesinin birinci fıkrası;
“Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanır” şeklindedir.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle işleme konu Protokol maddesinin irdelenmesi ve somut olayda bu hükmün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
2. Davalı Kurum, 5510 sayılı Kanun’un 73 üncü maddesi çerçevesinde, Kurum sigortalılarının ilaç ihtiyaçlarının karşılanması için Türk Eczacıları Birliği üyesi eczanelerden ilaç ve tıbbî malzeme teminine ilişkin protokoller imzalamıştır.
3. Davacıya ait eczane de bu çerçevede Kurum sigortalılarına hizmet vermektedir.
4. Somut olayda uygulanan 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.2 nci maddesi “…Eczacının kuruma fatura ettiği reçetelerde (e-reçete olarak düzenlenenler hariç) bulunması gereken ve reçete muhteviyatı ilaçların reçete sahibine ya da ilacı alana teslim edildiğine ilişkin imzanın, reçete sahibine veya ilacı alana ait olmadığının tespit edilmesi halinde, reçete bedelinin 2 (iki) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı yazılı olarak uyarılır, tekrarı halinde reçete bedelinin 5 (beş) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) ay süre ile sözleşme yapılmaz. Ancak hastanın ilacı aldığını beyan etmesi durumunda bu madde hükmü uygulanmaz” hükmünü içermektedir.
5. Yine aynı Protokolün 4.3.6 ncı maddesi ise; “…Protokolün (5.3) numaralı maddesindeki fiillerin tespit edildiği reçetede fiili ilgilendiren reçete veya ilaç bedelleri ödenmez (5.3.3, 5.3.6, 5.3.14 maddeleri hariç). Kurumca yapılan yersiz ödemeler varsa, ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte eczacının Kurumda tahakkuk etmiş alacağından mahsup edilir. Eczacının alacağının yersiz ödeme tutarını karşılamaması veya alacağının olmaması halinde, genel hükümlere göre tahsil edilir” şeklindedir.
6. Davalı Kurumun 06.10.2016 tarihli yazısıyla 09.02.2012, 03.12.2012 ve 25.11.2013 (e-reçete) tarihli reçetelerin hak sahibinin bilgisi dışında yazıldığının ve ona ait olmadığının tespit edildiğinin belirtilmesiyle davacı eczacının bu konudaki savunması istenilmiş; 29.03.2017 tarihli yazısı ile de anılan üç reçeteden dolayı 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.2 nci maddesi uyarınca sözleşmenin bir ay süreyle feshine ve 386,60 TL reçete bedeli ile 152,62 TL yasal faizi ve 1.604,98 TL cezai şart ödenmesine karar verildiği bildirilmiştir.
7. Davacı bu bildirim üzerine açtığı eldeki dava ile söz konusu iki adet kağıt reçete ve bir adet e-reçete nedeniyle uygulanan kurum işleminin iptaline ve davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
8. Tüm bu açıklamalar; davaya konu cezai işlemin dayanağı olan madde hükmü, reçete sahibine veya ilacı alana ait kimlik kontrolünün yapılmaması neticesinde ilaçların reçete sahibinden başkasına verilmesine dayanmaktadır. Ne var ki, tüm dosya kapsamı ele alındığında, Eczanenin kimlik kontrolünü yapmadığı hususu aydınlanmış değildir. Sosyal güvencesinin bulunmadığı, davaya konu ilaçları kullandığı tespit olunan dava dışı...’ın hak sahibinin ehliyetini kullanmak suretiyle birçok sağlık sunucusundan benzer şekilde hizmet aldığı ve bu şekilde ameliyat dahi olduğu anlaşılmaktadır. ...’ın ... ile tanışık oldukları ve hatta aynı evde oturdukları iddiaları karşısında Eczanenin üçüncü kişinin eylemiyle yanıltıldığının, nedensellik bağının bu şekilde kesildiğinin kabulü gerekir. Özel Daire bozma kararında da işaret olunduğu üzere eczacının kimlik kontrolü yapıldığına dair iddiası ve dinlenen davacı tanıklarının beyanlarının aksinin Kurumca ispatlandığının kabulü mümkün değildir. Davalının bu hususta bir ispatı bulunmadığından, Eczane tarafından gerekli kimlik kontrolünün yapılmadığı tespitinde bulunulması ve buna dayanılarak protokolün ilgili maddesi gereğince cezai işlem tesisi doğru değildir.
9. Bunun yanı sıra, cezai işlem tesis edilen reçetelerden biri 25.11.2013 tarihli e-reçetedir. 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.2 nci maddesinde belirtilen cezai işleme konu edilecek reçeteler yönünden e-reçeteler hariç bırakılmıştır. Açık olan bu durum karşısında 25.11.2013 tarihli e-reçete yönünden cezai işlem tesis edilemez.
10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ilacı eczaneden reçete sahibi olmayan hastanın almış olması nedeniyle eczanenin kimlik kontrolünü yapmadığının anlaşıldığı, protokole göre bu hususta kusurun aranmayacağı, direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
11. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
12. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
08.02.2023 tarihinde yapılan görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.