"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1682-1826
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık ...'nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/2, 103/3-c, 43/1, 31/3, 31/3-son, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba; TCK'nın 103/2, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.03.2021 tarihli ve 176-134 sayılı kısmen resen de istinafa tabi olan hükümlerin, sanık müdafii ile katılan ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 23.09.2021 tarih ve 1682-1826 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın sanık müdafii ile katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.09.2022 tarih ve 26850-7708 sayı ile; "Sanık hakkında işlediği kabul olunan eylemlerle ilgili 2017 yılı ile 2019 yılı için iki ayrı hüküm kurulmuş ise de mevcut hâliyle sanığın eylemlerini aynı kast altında değişik tarihlerde zincirleme şekilde gerçekleştirdiği, suç tarihinin son eylem tarihi olmasına göre sanığın yaşının bu tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği nazara alınarak hükümler kurulması gerekirken farklı tarihlerdeki eylemlerin her biri müstakil suç kabul edilerek ayrı ayrı mahkûmiyet kararları verilmesi karşısında, söz konusu hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 04.11.2022 tarih ve 130751 sayı ile;
"1- İtirazın konusu, sanığa atılı suçlar yönünden fiili kesinti nedeniyle TCK'nın 43/1 maddesinde yazılı zincirleme suç hükmünün uygulama yerinin olmadığına dairdir.
2- TCK'nın 43. maddesinin birinci fıkrasında; 'Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.' biçiminde zincirleme suç, ikinci fıkrasında; 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.' denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima düzenlemesine yer verilmiş, üçüncü fıkrasında da zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar belirtilmiştir.
TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu olayda, çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilen eylemlerin değişik zamanlarda gerçekleştirilmesi ve suçların mağdurunun aynı olması şartlarının mevcut olduğu konusunda bir tereddüt bulunmaması nedeniyle, zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından, (c) bendinde yer alan 'suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi'ne ilişkin şartın gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
Aynı suç işleme kararı altında suç işlenmesi her biri ayrı ayrı suç teşkil eden fiilleri birbirine bağlayan ve olaya zincirleme suç özelliğini veren subjektif bir bağdır. Sanığın çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suç işlediği ya da suç işleme kararının yenilendiği durumlarda aynı suç işleme kararından söz edilemeyeceğinden, zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.
Zincirleme suçtan söz edebilmek için failin, başlangıçta genel bir niyet ve suç işleme kararı ile aynı suçu aynı mağdura karşı birden fazla kez işlemesi gerekmektedir. Buna göre 'suç işleme konusunda tek kararı' olmayıp ikinci eylemde suç işleme kararı yenilenmiş ise her bir fiil bağımsız suç olarak kabul edilecek ve zincirleme suç söz konusu olmayacaktır. Sanığın iç dünyasına ilişkin olan bu gereklilik sübjektif bir şart olup, mahkemelerce denetime imkân sağlayacak şekilde tespit edilerek karara yansıtılması gerekecektir.
Ceza Genel Kurulunun konuya ilişkin birçok kararında, 'aynı suç işleme kararı' kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir planın veya genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, hareketinin önceki hareketinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında subjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir (YCGK 13.11.2018 tarih ve 2018/105 - 522 E/K sayılı kararı).
3- Mağdur ...'ın sanık ...'ın kız kardeşi olduğu, olay tarihi olan 2017 yılı içerisinde mağdur ...'ın 14 yaşlarındayken ağabeyi olan sanık ...'ın kendisine karşı hissetmiş olduğu duyguları olduğunu anladığı, bir süre sonra sanığın mağdura 'Bana neden kendini vermiyorsun neden benim olmuyorsun.' şeklinde sorular sorarak mağdurun göğüslerini, kalçalarını elbisesinin üzerinden ve içerisinden sıkmaya başladığı, başka bir gün sanığın mağdurun kıyafetlerinin içinden ve üzerinden parmağını cinsel organına soktuğu, yine başka bir gün sanığın mağdurun kıyafetlerini çıkardığı ve cinsel organını mağdurun ağzına sokmaya çalıştığı ancak mağdurun direnmesi üzerine başaramadığı, vücuduna dokunarak göğüslerini yaladığı, 2-3 gün arayla sanığın mağdura yönelik eylemlerini aynı şekilde devam ettirdiği, daha sonra mağdurun evden ayrılarak yurda gittiği, 2019 yılı Aralık ayında mağdurun yurttan ailesinin yanına döndüğü, ağabeyi olan sanığın mağdurun göğüslerine dokunduğu ve göğüslerini yaladığı, cinsel organına parmağını soktuğu, yine evde kimsenin olmadığı zamanda sanığın müştekinin üzerindeki kıyafetleri çıkarıp koltuğun üzerine yatırıp cinsel organını mağdurun cinsel organına soktuğu, 2019 yılı aralık ayından şikâyet tarihine kadar dört kez cinsel organını mağdurun cinsel organına soktuğu hususunda ilk derece mahkemesi, bölge adliye mahkemesi, Yüksek Daire ve Başsavcılığımız arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Sanığın 2017 yılı ve öncesindeki eylemlerinin sonrasında mağdurun yurda yerleştirilmek istemesi üzerine evinden ayrılarak yurda yerleştirildiği 2019 yılı Aralık ayında mağdurun yurttan ayrılarak evine döndüğü, sanığın yine eylemlerine aynı şekilde devam ettiği olayda, aradan geçen zaman içinde sanığın suç işleme kararının yenilenip yenilemediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Sanığın eyleminin aynı suç işleme kararı dahilinde eylemi parçalara bölerek gerçekleştirmekten ziyade fırsatları değerlendirmek suretiyle işlediği, yaklaşık iki yıl süre ile mağdurun yurtta kalması nedeniyle makul olamayacak bir süre eylemini gerçekleştirmediği ve bulduğu ilk fırsatta mağdurun eve dönmesi ile eylemlerine devam ettiği, bu suretle sanığın suç işleme kararının yenilendiğinin ve 2017 yılı ve 2019 yılı içinde ayrı ayrı gerçekleşen eylemlerinin zincirleme çocuğun nitelikli cinsel istismarı niteliğinde iki ayrı suç olarak kabul edilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 14.02.2023 tarih ve 14573-615 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın mağdura yönelik eylemlerinin zincirleme şekilde işlenen tek suç mu yoksa iki ayrı suç mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
16.07.2003 doğumlu olan mağdur ... 16.07.2018 tarihinde 15 yaşını doldurmuş olup 2017 yılında 13-14 yaşlarında, Aralık 2019'dan şikâyet tarihi olan 19.04.2020 tarihleri arasında ise 16 yaşında; 18.05.2000 doğumlu olan sanık ... 18.05.2018 tarihinde 18 yaşını doldurmuş olup 2017 yılında ise 16-17 yaşlarında, Aralık 2019'dan şikâyet tarihi olan 19.04.2020 tarihleri arasında ise 19 yaşında oldukları,
Büyükorhan Merkez Jandarma Komutanlığınca düzenlenen 19.04.2020 tarihli fezlekenin olayın özeti bölümüne göre; 19.04.2020 tarihinde saat 09.00 sıralarında sanık ...'nin dedesi olan tanık ... ile yapılan görüşmede; sanığın kız kardeşi olan mağdur ...'ye cinsel istismarda bulunduğunun öğrenilmesi üzerine yapılan araştırmada; sanığın mağdura 2019 yılı Aralık ayından bugüne kadar 3 defa cinsel istismarda bulunduğunun tespit edildiği,
Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce 20.04.2020 tarihinde düzenlenen rapora göre; mağdurun "Abim birkaç kere tacizde bulundu, en sonuncusu bir ay önce olmuştu." şeklinde olayın öyküsünü anlattığı, fiziki muayenesinde; sağ uyluk arkada etrafı mor-yeşil renkte 2 cm'lik ekimoz saptandığı, hymen muayenesinde; hymenin anüler (halka) tarzda olduğu ve küçük çentikler ihtiva ettiği, saat 5 hizasında 2 cm açıklığa sahip ve kaideye varan eski yırtık olduğu, anal muayenesinde ise; anal mukoza ve anal pililer doğal olup sfinkter tonusunun normal olarak değerlendirildiği, bu bulgulara göre mağdurun bakire olmadığı, yırtığın fiziksel bulgularına ve vücut özelliklerine göre değişmekle birlikte en az 2 hafta önce meydana gelmiş olabileceği, akut ya da kronik livata bulgusunun saptanmadığı,
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İzlem Merkezince düzenlenen 20.04.2020 tarihli rapora göre; sol flank bölgesinde (bel) 10 cm uzunluğunda geçirilmiş renal operasyona bağlı sütür izi skarı, sol el bileği iç yüzde eskiye ait "M" figürlü psikopatik kesi skarı, sağ uyluk üst dışta 2 cm çapında hassasiyet bulgusu (+) yeşil ekimoz, sağ diz arkada 2 cm çapında hassasiyet bulgusu (-) mor ekimoz görüldüğü, bacakta tespit edilen sıyrıkların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu,
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İzlem Merkezince düzenlenen 01.06.2020 tarihli adli görüşme ve değerlendirme raporuna göre; mağdurla yapılan ön görüşmenin beyanıyla uyumlu olduğu, görüşmeler boyunca kendisini yaşına uygun, açık ve anlaşılabilir bir şekilde ifade edebildiği, oryantasyonunun normal, bilişsel yaşı ile uyumlu olduğu, anlattıklarının kendi içerisinde genel olarak tutarlı olduğu gözlenmekle birlikte anlatımlarında yer yer boşlukların kaldığı, bazı olayları ayrıntılı ifade edemediği, mağdurun anlattıklarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunda net bir kanaat belirtilemediği,
Mağdurun Kestel Çocuk Destek Merkezi Müdürlüğüne hitaben yazdığı 12.06.2020 ve 26.02.2021 tarihli dilekçelerde; sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini beyan ettiği, Kestel Çocuk Destek Merkezi Müdürlüğünce düzenlenen 12.06.2020 tarihli görüşme raporuna göre; mağdurla yapılan görüşmede; aslında ağabeyinin kendisine cinsel istismarda bulunmadığını, ağabeyine kızdığı için böyle bir ifade verdiğini, pişmanlık duyduğu için şikâyetini geri çekmek istediğini beyan ettiği, 23.02.2021 tarihli görüşme raporuna göre; mağdurun teyzesi tanık ...'ın mağduru yurttan yanına almak istemesi üzerine mağdurun çok mutlu olduğunu, sanığın kendisine cinsel istismarda bulunduğunu ancak ailesinin daha fazla yıpranmaması için şikâyetini geri çekmek istediğini, teyzesinin yanına gittiğinde sanıkla karşılaşmak istemediğini beyan ettiği,
Yerel Mahkemede mağdurun ifadesi sırasında hazır bulunan sosyal hizmet uzmanı ... tarafından düzenlenen 11.09.2020 tarihli sosyal inceleme raporuna göre; mağdurun önceleri ...'da annesi, abisi, anneannesi ve dedesiyle birlikte yaşadığını ancak şu anda yetiştirme yurdunda kaldığını, açık öğretimden lise okuduğunu, babasını küçük yaşta kaybettiğini, annesinin köyde anneannesi ile birlikte yaşadığını, ev ve tarla işleri ile ilgilendiğini, annesi ile arasının hiç iyi olmadığını, onunla hiçbir şey paylaşmadığını, annesinin kendisini sevmediğini, anne kız ilişkilerinin çok zayıf olduğunu, annesinin ve diğer büyüklerinin abisi ...’ye daha çok değer verdiklerini, abisinin evde ve tarlada vakit geçirdiğini, okumadığını, psikolojik sorunlarının olduğunu, dedesinin çiftçi olduğunu, babasının akrabaları ile pek görüşmediklerini, yurtta kalmak istemediğini ancak kesinlikle ailesinin yanına dönmek de istemediğini, yaşamış olduğu bu olaylar nedeniyle zaman zaman kendisini suçlayıp canına kıymak için vücuduna zarar verdiğini, yurda girmeden önce köyde erkek arkadaşının olduğunu, onunla evlenmek istemesinin en büyük nedenin de yaşamakta olduğu durumdan kurtulmak olduğunu, şu anda Bursa'da bir yetiştirme yurdunda kaldığını, bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce de yetiştirme yurdunda kaldığını, 2019 yılı Aralık ayında ailesinin yanına Büyükorhan'a döndüğünü, yaşanan olaylardan sonra tekrar yurda yerleştirildiğini, küçük yaştan itibaren abisi sanık ...'ın tacizine ve istismarına maruz kaldığını, Büyükorhan'da kendisinden yaşça büyük biri tarafından kaçırılması nedeniyle rehberlik hizmeti aldığını, eniştesinin eşi olan Necmiye Güleç’in kendisini daha önceden de bir adama daha gösterdiğini, son gösterdiği adamın kendisini kaçırmaya çalıştığını, rehber öğretmenine abisinin kendisine yaklaşımlarını anlattığını, öğretmenin okul müdürü ve jandarmaya haber vermesi neticesinde olayın ortaya çıktığını, bunun üzerine kendisinin yurda alındığını, o zamanlar 14 yaşlarında olduğunu, 2018 yılında çıkan olayla ilgili olarak abisinin küçük yaştan itibaren vücuduna dokunduğunu, kıyafet altından ve üstünden özel bölgelerine dokunduğunu ve öptüğünü, (yaşanan durumun uzun süre devam etmesine rağmen niye o zaman rehber öğretmeni ile paylaştığı sorulduğunda) abisinin özel bölgesine daha sık dokunması nedeniyle paylaştığını, 2018 yılında yaşamış olduğu olay nedeniyle yurda yerleştirildiğini, yurtta kaldığı dönem içerisinde aile büyüklerinin telkinleri ve baskıları nedeniyle abisi hakkında şikâyetini geri çektiğini, ailedekilerin talebi ile hakkında uzmanlarca inceleme raporu hazırlandığını ve evde kalmasının uygun olacağı yönünde bir rapor çıktığını, kendisinin de yurtta kalmak istememesi nedeniyle rapora itiraz etmediğini, eve geldikten sonra abisinin aynı tutum ve davranışının devam ettiğini, abisinin asker eğlencesinden sonraki gün kendisinin rızası olmadığı hâlde evde cinsel ilişkiye girdiğini, abisinin cinsel organını kendi cinsel organına soktuğunu, bu durumun evde kaldığı süreç içerisinde birçok kez tekrar ettiğini, evde birisi olduğunda abisinin kendisini dışarıya odun almaya çağırdığını, gitmek istemediğinde aile bireylerinin "Odun almaya gitsen ne olacak, abin seni yiyecek mi?" gibi şeyler söyleyerek abisiyle gönderildiğini, evin dışında veya evde kimse olmadığı zamanlarda evde abisinin bu fiilleri kendisine yaptığını, teyze ve eniştesinin evde bulunduğu bir gün aile arasında yurt konusunun açıldığı sırada ailesine "Siz benim niye yurda gittiğimi biliyor musunuz? Abim benimle zina yaptı." dediğini, sanığın da "Sevcan'ın dedikleri doğru, yaptım." dediğini, daha sonrasında abisinin korkarak evden kaçtığını, dedesinin abisinin bulunması için jandarmaya haber verdiğini, jandarmaya haber verilmesi nedeniyle durumun ortaya çıktığını, kendisinin tekrar yurda alındığını beyan ettiği, mağdurla duruşma öncesi yapılan ön görüşmede mahkemede yaşadığı olayları anlatmayacağını, ifadesini geri çekeceğini, ailesinin kendisine sürekli telkinde ve baskıda bulunmasından kurtulmak için ve bu olaylarla daha fazla muhatap olmamak için şikâyetçi olmayacağını söylediği ancak yargılama sırasında sanığın kendisi hakkında söylemiş olduğu sözler nedeniyle dayanamayarak yaşamış olduğu olayları yapılan ikinci görüşme esnasında anlattığı, dosyada bulunan ifade tutanakları ile görüşme sürecindeki verdiği ifadelerin genel itibarıyla uyuştuğu, sorulara açık ve samimi cevaplar verdiği ancak yaşadığı cinsel istismar olayını anlatırken olayı detaylandırmaktan kaçındığı, yaşadığı olaylarla ilgili not aldığı defterdeki notları göstererek anlattığı, olayları bir bütünlük içerisinde aktardığı, dışadönük bir tavır sergilediği, yaşamış olduğu travmatik olayların etkilerinin devam ettiği, anlatımı sırasında zaman zaman ağladığı, göz temasından kaçınmadığı, görünümü ile kimlik yaşının uyumlu olduğu, giyim kuşamının yaş grubuna uygun olduğu, yaşadığı olayların farkında ve bilincinde olduğu, sonuç olarak; mağdurun ifadesinde samimi olduğu, iyi ile kötüyü ayırt edebildiği, mental bir probleminin bulunmadığı, kendisine uygulanan fiilin doğru veya yanlışlığını anlayabilecek ve kavrayabilecek kabiliyete sahip olduğu, yaşamış olduğu travmatik olayın olumsuz psikolojik etkilerinin hâlâ devam ettiği,
Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalınca 01.02.2021 tarihli sağlık kurulu raporuna göre; sanığın suç tarihinde TCK'nın 32. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek psikopatolojik bulgusu olmadığı, işlediği suçun hukuki anlamda sonuçlarını algıladığı, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin geliştiği, Ankara Şehir Hastanesince 16.11.2021 tarihinde düzenlenen sağlık kurulu raporuna göre; epilepsi tanısının mevcut olduğu,
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.11.2017 tarih ve 20186-2897 sayı ile; 17-18.10.2017 suç tarihli eylemler sebebiyle 1980 doğumlu Zahir Sayir hakkında mağdur ...'a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kamu davası açılması üzerine Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 21.03.2019 tarih ve 491-100 sayı ile her iki suçtan mahkûmiyet kararı verildiği, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 23.06.2020 tarih ve 2777-898 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.09.2022 tarih 4650-7709 sayı ile; mağdurun beyanları arasındaki çelişkiler giderildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden bozulduğu,
Orhaneli Cumhuriyet Başsavcılığınca 11.09.2018 tarih ve 124-122 sayı ile; ... hakkında mağdur ...'a yönelik cinsel taciz, tehdit ve şantaj suçlarından açılan kamu davası sonucunda; Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesince 09.12.2020 tarih ve 169-170 sayı ile; kesin ve inandırıcı somut delil bulunmadığından beraat kararı verildiği,
UYAP'ta yapılan inceleme sonucunda tespit edilen dosyada Orhaneli Cumhuriyet Başsavcılığınca 04.09.2018 tarih ve 390-467 sayı ile; "Büyükorhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 01.06.2018 tarihli ve 10769667 sayılı ihbar dilekçesi uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığımızda soruşturmaya başlandığı, suç tarihinde mağdur ...'nin eğitim ve öğretim gördüğü Büyükorhan Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürlüğünde görev yapan ... İncel isimli rehber öğretmen ile farklı zamanlarda yaptığı görüşmelerde abisi olan şüpheli ...'nin kendisine karşı bazı eylemlerde bulunduğu, elbiselerini değiştirirken abisi olan şüphelinin kendisini kapıdan gözetlediği, bazı zamanlarda ise şüphelinin evde çırılçıplak bir şekilde evde dolaştığını ve yanına yaklaştığı, şüphelinin birkaç defa başını tutup zorla cinsel organını yalamasını istediği ancak kendisinin karşı koyup elinden kurtulduğu, abisi olan şüphelinin çırılçıplak dolaşırken kendisiyle cinsel birliktelik kurmak istediği, 'Başkalarına veriyormuşsun, bana da vereceksin.' diyerek üstünü çıkartmaya yeltendiği ancak kendisinin buna direnerek abisi olan şüpheliyi engellediği, yaşanan olaylarda şüphelinin saldırılarına rağmen mağdurun cinsel birliktelik yaşamadıklarını iddia ettiği, mağdur ...'nin daha önce Cumhuriyet Başsavcılığımıza yansıyan olaylar yaşadığı, bu olaylarda kendisinden yaşça büyük şahıslarla arasında duygusal birliktelik kurduğu ve şahısların mağdurdan yararlandıkları, mağdurun okulda öğretmeni ile teyzesi ve etrafındakilere sürekli köyde yaşamak istemediğini, ailesiyle aynı evde yaşamak istemediğini, yurda gitmek istediğini beyan ettiği, şüphelinin müdafii huzurunda alınan savunmasında üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği, kesinlikle Sevcan'a dokunmadığını, ona baskı yaptıklarını düşündüğü için ve köyde yaşamak istemediği için kendisine bu şekilde iftira attığını beyan ettiği, tanıklar alınan beyanlarında özetle; mağdurun iddia ettiği olayları doğrulamadıklarını, bu şekilde yaşandığı iddia olunan olaylara şahit olmadığı, köyde yaşamak istemediği ve köy hayatından kurtulmak amacıyla bu tarz iddialarda bulunduğunu beyan ettikleri, tüm soruşturma dosyası bir bütün olarak incelendiğinde; mağdur çocuğun aile ile iyi geçinemediği ve sürekli köyden ve ailesinden kurtulma hayali kurduğu, ailesiyle birlikte yaşamak istemediği de gözetilerek mağdur çocuğun kardeşi olan şüpheli ... hakkında böyle bir suç isnadında bulunmuş olabileceği kanaatine varılmış, şüphelinin atılı suçu işlediği yönünde somut, yeterli ve inandırıcı delile ulaşılamadığı," şeklindeki anlatım ve gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, 08.05.2018, 15.05.2018, 23.05.2018 ve 01.06.2018 tarihlerinde Büyükorhan ÇPAL'de mağdurun rehber öğretmeni ile yaptığı görüşmeler sonucu öğrenci görüşme formları düzenlendiği, mağdurun 01.06.2018 tarihinde yaptığı görüşmede abisinin kendisine yönelik cinsel eylemlerde bulunduğundan bahsetmesi üzerine olayın adli makamlara intikal ettiği, mağdurun 02.06.2018 tarihinde yurda teslim edildiği,
Orhaneli Sulh Ceza Hâkimliğinin 20.04.2020 tarihli ve 6 sayılı kararı ile; çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanığın tutuklandığı,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... 20.04.2020 tarihinde Çocuk İzlem Merkezinde; 17 yaşında olup açık lise 9. sınıfa gittiğini, dedesi, anneannesi, ağabeyi ve annesiyle birlikte yaşadığını, yurda gitmeden önce ağabeyinin kendisine karşı hissettiği bazı duygular olduğunu, 14 yaşındayken kendisine karşı duyguları olduğunu anladığını, sonrasında göğüslerini, kalçalarını sıkmaya başladığını, iyice ileri giderek kendisine sahip olmaya çalıştığını, bu durumdan korktuğunu, sanığın "Sen bana neden kendini vermiyorsun, neden benim olmuyorsun?" diye sorduğunu, ilk kez 14 yaşındayken göğüslerine ve kalçasına dokunduğunu, bu dokunmalarının kıyafetlerinin içinden ve üzerinden olduğunu, bir ara parmaklamaya çalıştığını, parmağının vajinasının içine girdiğini, bu yaşananların yurda gitmeden önce olduğunu, bunların dışında başka bir dokunması olmadığını, kimi zaman kıyafetlerini de çıkarttığını, hatta kendi cinsel organını ağzına sokmaya çalıştığını ancak sokamadığını, kıyafetlerini çıkartıp göğüslerine ve kalçalarına eliyle dokunduğunu, öpmeye çalışmadığını, bu dokunmalarının 2-3 gün arayla olduğunu, bu durumun uzun yani 1-2 sene sürdüğünü, 3 yıl önce yurda gittiğini, ağabeyinin ilk dokunmasının 12 veya 13 yaşındayken olduğunu, bir ara göğüslerini emdiğini, bunların dışında başka yaptığı bir şey olmadığını, bu olaylarla ilgili daha önce ifade vermediğini ancak sadece dokunmalarından bahsettiğini, bu yıl Aralık ayında yurttan eve döndüğünü, eve döndükten 1 ay kadar sonra yine göğüslerine dokunmaya başladığını, göğüslerini emdiğini, vajinasını parmakladığını, bu tarihten 1,5 ay önce evde temizlik yaparken cinsel organını vajinasına soktuğunu, vajinasından kan geldiğini, ağabeyinin gelip sigara içtiğini, kendisine dokunmaya çalıştığını, sanığa vurduğunu, sanığın da kendisine vurup göğüslerini sıkmaya çalıştığını, sanığa karşılık veremediğini, sanığın kendisine dokunduğunu, ardından annesinin geldiğini, sonrasında yeni evlerinde kıyafetlerini çıkartıp saldırmaya çalıştığını, yani normal temizlik yaparken yanına gelip göğüslerini sıktığını, sanığın dalgasına vurduğunu sandığını ancak sanığın göğüslerine dokunduğunu, önce kendi cinsel organını çıkarttığını, sonra kendisinin (mağdurun) bütün kıyafetlerini çıkarttığını, koltuğun üzerine yatırıp çırpınırken cinsel organını vajinasına soktuğunu, bu sokmasında kan gelmediğini, bu şekilde cinsel organını vajinasına 4 kez soktuğunu, bu olayların 1 hafta veya 3 gün arayla olduğunu, her seferinde sanığın cinsel organının ucunun vajinasına girdiğini, kıyafetlerini çıkartan sanığa karşı koymaya çalıştığını ancak sanığın kıyafetlerini yırtarak çıkarttığını, bu tür olayların en son 3 hafta önce olduğunu, bu olayları ailesi inanmadığı için daha önce anlatmadığını, 3 gün önce ailesinin bu duruma inandığını, eniştesinin yurda giriş sebebini sorduğunu, kendisinin de sanığa "... benim yurda giriş sebebim ne idi?" diye sorduğunda sanığın "Anlattığın her şey doğru." dediğini, Rıdvan eniştesi ile ... teyzesi geldikten sonra ailesiyle bu olayların konuşulduğunu, evdeyken sanığın arkasından gelip kafasına vurduğunu, kıyafetlerini çıkartıp cinsel organını vajinasına soktuğunu hissettiğini, sonrasında vajinasından kan geldiğini, can havliyle kalktığını, 4 kez olduğu dediği olaylarda cinsel organının ucunu soktuğunu, can havli ile kalktığı için sadece ucunun girdiğini, ilk kez vajinasından kan geldiği olayın tarihini tam hatırlamadığını, kıyafetlerinin üzerinden ve içinden dokunmalarının yurda gitmeden önce olduğunu ancak yurttan geldikten 1,5 ay sonra cinsel organını soktuğunu, ilk olayda cinsel organından kan geldiğini ve bu şekilde 4 kez aynı şekilde bu olayın yaşandığını, (sorulması üzerine) yurda gitmeden önce sanığın parmağını sokması gibi bir durumda kan gelmediğini, bu olayların evde ve tarlada olduğunu, tarlada sadece dokunduğunu, 4 kez cinsel organını sokma olayının şuan ki yaşadıkları evde olduğunu, olaylar sırasında evde kimsenin olmadığını, (sorulması üzerine) yurda gitmeden önce bu olayları çevresine sadece dokunması olduğu, kıyafetlerini çıkartıp dokunduğu, göğüslerini sıkmaya kalktığı, kıyafetlerinin içinden göğüslerini sıktığı şeklinde anlattığını, (ailesinin köyde yaşamak ve çalışmak istemediği için yurda gittiği yönünde beyanlarda bulundukları hatırlatılıp aile bireylerinin bu olaylardan daha önceden haberi olup olmadığının sorulması üzerine) yurda gitmeden önce bu olayları ailesine anlatmadığını, sadece yurda gideceği zaman ifade verirken anlattığını, yine bir savcıya söylediğini, Orhaneli'nde ifadesinin alındığını, (aile bireylerinin kendisinin daha önce 40 yaşlarında bir kişi ile ilişkisi olduğunu, bu olaylar sonrası savcılıkta işlem yapıldığını, bunların ardından yurda yerleştirildiğini söyledikleri hatırlatılarak ağabeyi ... dışında başka bir kişiyle ilişkisi olup olmadığının ve bu konuda soruşturma yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine) 40 yaşındaki kişinin cinsel ilişki gibi bir boyut olmadan sadece dudağından öptüğünü, sadece cinsel organını gösterdiğini, bu şahıs hakkında işlem yapıldığını, hatta sanığın bu olaylardan sonra kendisine dokunmaya başladığını, "Herkese veriyorsun bana mı vermiyorsun?" dediğini, 40 yaşındaki kişi ile yaşanan olayların yurda gitmeden 1 yıl kadar önce olduğunu, (ağabeyinin eylemlerinin bu olaydan sonra mı olduğunun sorulması üzerine), sanığın bu olaydan sonra dokunmaları başladığını, bu olaydan önce ağabeyinin kendisine karşı bir olayı olmadığını, olaylar nedeniyle ağabeyi olan sanık ...'dan şikâyetçi olduğunu,
03.09.2020 tarihinde Mahkemede; (Önce beyanda bulunmak istemeyip ağladığı, sonrasında ise sosyal hizmet uzmanı aracılığıyla beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.) çevresinden sürekli baskı gördüğünü, daha önceden de ifade verdiğini ancak aynı şeylerin yaşandığını, ifade verdiğinde bir değişikliğin olmayacağını düşündüğünü, 2017 yılında yurda gitmeden önceki eylemlerin farklı zamanlarda ve birden fazla kez olduğunu, birden çok kez vajinasını parmakladığını, yurttan geldikten sonra da birden fazla kez ilişki yaşandığını, sanığa engel olmaya çalışsa da sanığın kendisinin elini kolunu tuttuğunu, sanıktan şiddet görmediğini, engelleme şeklinde olduğunu, en son gerçekleşen ilişkiden iki hafta sonra olayın adli makamlara intikal ettiğini, şikâyetçi olduğunu,
23.03.2021 tarihinde Mahkemede; ağabeyine karşı suçluluk duygusu hissettiği için verdiği yalan ifadeyi değiştirmek istediğini, ağabeyiyle hiç anlaşamadığını ve devamlı kavga ettiklerini, diğer davalardan dolayı korktuğu bir iki şeyi olduğunu, bu nedenle ağabeyine iftira attığını, yani bazı şeylerden korktuğu için böyle bir yola başvurduğunu, çok sevdiği yaşça büyük bir erkek arkadaşıyla cinsellik yaşadığını ve ağabeyine yakalandıklarını, ağabeyinin arabanın içinde kendisini gördüğünü, korktuğu için böyle bir şey yaptığını, pişman olduğunu ve şikâyetçi olmadığını,
Şikâyetçi ... kollukta; mağdur ... sanığın öz çocukları olduğunu, babalarının yaklaşık 15 yıl önce vefat etmesi sebebiyle çocuklarıyla Hemşeriler Mahallesinde bulunan kendilerine ait evde yaşadıklarını, anne ve babasına ait evin ise yan tarafta bulunduğunu, mağdurun sürekli yurda gitme isteğinin bulunduğunu, mağdura sorduğunda köy hayatını sevmediğini, çalışmayı istemediğini, rahat rahat yaşamak istediğini söylediğini, iş yapmayı sevmediğini, sözünü dinlemeyip kafasına göre hareket ettiğini, mağdurun Bursa'dan bir yurt ayarlayıp 3 yıl kaldığını, yurda gitmeden önce açık giyindiğini, sanığın da bu durumdan hoşlanmayıp mağduru sürekli uyardığını, bunun üzerine mağdurun yurda gittiğini, mağdurla sanığın aralarında herhangi bir sorun olmadığını, ev içinde hep birlikte ve yakın olduklarını, bir şey olduğunda "Anne biz kardeşiz." şeklinde cevap verdiklerini, mağdurun yurda gitmeden önce 40 yaşındaki bir adamla gönül ilişkisi yaşadığını sonradan öğrendiklerini, bu şahsın mağduru arabasına bindirip götürürken yarı yolda indirdiğini, yaklaşık 4 ay önce mağdurun yurttan ayrılıp eve geldiğini, mağdurun pişman olduğunu, artık değiştiğini ve ailesini özlediğini söylediğini, mağdur döndükten sonra yine zorla iş yaptığını ve mağdurda değişen bir şey olmadığını, 18.04.2020 tarihinde akşam saatlerinde ailesiyle otururken kız kardeşi ...'ın eşi olan ...'ın mağdur ... sanığa "Ben size güvenmiyorum. Sevcan neden yurda gitti?" diye sorduğunu, mağdurun da sanığa "Neden yurda gittim abi?" dediği, sanığın da "Ben bilmiyorum." şeklinde cevap verdiğini, mağdurun ne cevap verdiğini yan odaya gitmesi sebebiyle duymadığını, mağdur ... sanıkla aynı evde kaldıklarını, sabah uyandığında sanığı yatağında görmeyince yan evde kalan babasına haber verdiğini, endişelenip jandarmaya haber verdiklerini, şikâyetçi olmadığını, Mahkemede; mağdurun ifadelerinin doğru olmadığını, tarlada yalnız kalmadıklarını, sanığın mağdurdan devamlı kaçtığını, ikisinin de evladı olduğunu, yalan söylediğini diyemeyeceğini, neden iftira attığını bilmediğini, ama oğlundan emin olduğunu, mağdurun kaldığı yurttan kaçıp 2-3 gece sabahladığını öğrendiğini, ikisinin bir arada şey yapmadıklarını, şikâyetçi olmadığını, sanığın epilepsi hastası olduğunu ve psikolojik tedavi gördüğünü,
Tanık ... kollukta; sanık ... ve mağdur ...'ın kızı ...'nin çocukları olduğunu, babalarının yaklaşık 15 yıl önce vefat ettiği için sanık ... mağdur ile annesine eşi ... ile beraber baktıklarını, sanık ... mağdurun küçüklükten beri aralarında sürekli tartıştıklarını ve anlaşamadıklarını, mağdur 14 yaşına geldiğinde 40 yaşında tanımadıkları biriyle gönül ilişkisi yaşadığını öğrenmeleri üzerine eşi ...'in şikâyetçi olduğunu, daha sonra mağdurun "Ben yurtta kalmak istiyorum. Siz bana iş yaptırmak istiyorsunuz. Ben özgürce yaşamak istiyorum. Yurda gitmek için araştırmalar yaptım. Sizin ve ...'ın başına öyle bir işler açaçağım ki göreceksiniz." dediğini, 3 yıl yurtta kalan mağdurun yaklaşık 4 ay önce dedesini arayarak "Ben köye gelmek istiyorum, kapın bana açık mı?" diye sorduğunu, eşi ...'in ise "Benim kapım size her zaman açık, gel kızım." demesi üzerine mağdurun 1-2 gün sonra Hemşeriler Mahallesindeki ikamet ettikleri eve geldiğini, 18.04.2020 tarihinde akşam saatlerinde ailecek otururken mağdurun iş yapmadığına dair konuların açıldığını, mağdurun "Siz bir şey bilmiyorsunuz. Neden yurda gittim niçin gittim biliyor musunuz?" dediğini, mağdura nedenini ısrarla sorduklarında "Abim .... tarlada çalışıyordu, ben de ona yemek götürdüm, tarlada ikimizden başka kimse yoktu. O da bana sahip oldu." şeklinde cevap verdiğini, bu sırada yanlarında bulunan sanığın mağdurun söylediklerini kabul etmeyerek "Ben sadece kendisine dokundum, elledim." dediğini, ertesi gün sabah saatlerinde sanığın yatağında olmadığını görüp sanığa ulaşamayınca başına bir şey geldiğini düşünerek Jandarmaya haber verdiklerini, jandarma ekiplerinin sanığı bularak eve getirdiğini, sanık ... mağdur arasında ne yaşandığını bilmediğini, Mahkemede; torunlarının hiçbir suçu olmadığını, mağdurun iki kez sanığa iftira attığını, sanığın mağdurun 40 yaşındaki bir adamla kaçtığını gördükten sonra mağdurun sanığa iftira attığını, sanık ... mağdurun kendisine bir şey söylemediklerini, sanığın mağdura dokunduğuna dair bir şey demediğini, tarlaya da yalnız gitmediklerini, mağdurun yalan söylediğini, mağdurun köyde durmak istemediği için yurda gittiğini,
Tanık ... kollukta; mağdur ... sanığın ablasının çocukları olduğu, 18.04.2020 tarihinde ziyaret amacıyla Büyükorhan'ın Hemşeriler Mahallesindeki annesi Hanife ve babası ...'in yanına gittiğini, mağdur 14 yaşındayken sürekli yurtta kalmak istediğini söylediğini, sebebini sorduklarında dayısı ve teyzesi tarafından zorla evlendirilmek istendiği için yurda gitmek istediğini anlattığını, yurda gitmek için evde ve tarlada iş yapmadığını, kendi hâlinde yaşama hevesi olduğunu, mağdurun yurda gitmeden önce 40 yaşında tanımadıkları biriyle gönül ilişkisi yaşadığını sonradan öğrendiklerini, mağdurun dedesi ...'in öğrenmesi üzerine şikâyetçi olduğunu, 40 yaşındaki bu şahsın cezaevine alındığını bildiğini, mağdurun da yurda gittiğini, yaklaşık 4 ay önce virüsten dolayı yurtların kapanması nedeniyle mağdurun eve döndüğünü, önceden sanık ... mağdur arasında kavga ve tartışmaların olduğunu, koyun koyuna yattıkları zamanlar da olduğunu, önceleri aralarında el kol hareketleriyle şakalaştıklarını, 18.04.2020 tarihinde akşam saatlerinde ailecek otururken mağdur ... sanıkla ilgili konuların açıldığını, mağdurun sanığa "Ben yurda ne için gittim, neden gittim sebebi neydi?" diye sorduğunu, sanığın da "Doğru söylüyor, benim yüzümden." diyerek cevap verdiğini, bu konunun üzerine gidince mağdurun yurda gitmeden 3 yıl önce sanıkla cinsel anlamda bir birliktelik yaşandığını öğrendiklerini, sanığın da bu durumu onayladığını, bu durum karşısında şok olup ne yapacaklarını bilemediklerini, mağdurla sanığın arasında ne yaşandığını bilmediğini, ertesi gün sabah saatlerinde sanığın yatağında olmaması üzerine endişelenen babası ...'in jandarmaya haber verdiğini, Mahkemede; ziyaret amacıyla köye gittiğinde mağdurun sevgilisi olması sebebiyle sanıkla aralarında tartışma çıktığını gördüğünü, mağdurun sanığa "Senin başını yakacağım." dediğini, sonrasında mağdurun sanığa kendisine neler yaptığını anlatınca sanığa baskı yaptıklarını, sanığın da baskı sonucunda kabul etmek zorunda kaldığını, kolluk ifadesini hızlı bir şekilde verdiğini, bu nedenle kolluk ifadesini de tam hatırlamadığını, şimdiki ifadesinin doğru olduğunu, mağdurun sanığa asker eğlencesinde erkek arkadaşının kız kardeşini ayarladığını, sanık böyle bir şey yapmış olsaydı kız ayarlama işinin olamayacağını, mağdurun bakire olmayışını 40 yaşındaki biriyle kaçması sonucuna bağladıklarını,
Tanık ... kollukta; mağdurun kendileriyle kalmak istemediğini ve kendisine bakamadıklarını ileri sürerek yaklaşık 3 yıl önce Bursa Sıra Meşeler Yurduna gittiğini, mağdurun o zamanlar sürekli okuldan kaçtığını, bir gün okuldan kaçarak Jandarmaya başvurup hakkında işlem yapıldığını ve kendi isteğiyle yurda gittiğini, 2019 yılı Aralık ayına kadar eve gelmediğini, birkaç kez mağduru ziyaret ettiklerini, yurttan arayan görevlinin mağduru almalarını söylemesi üzerine yurda gidip mağduru aldığını, 18.04.2020 tarihinde Bursa'da oturan kızı ....ın ziyaret amaçlı evine geldiğini, sohbet ederken mağdurun yurda gitmesi konusunun açıldığını, mağdurun "Sizin bilmediğiniz şeyler var. Abim ....yüzünden yurda gittim." dediğini, mağdura neden yurda gittiğini sorduklarında mağdurun, sanığın kendisine zina yaptığını söylediğini, bunun üzerine şok olup konuşamadığını, mağdur ... sanığa bir şey söylemeyip evden dışarı çıktığını, bu mevzu konuşulana kadar hiçbir şeyden haberi olmadığını, 19.04.2020 tarihinde sabah saatlerinde durumu jandarmaya bildirdiğini, olayla ilgili bir şey bilmediğini, mağdur ... sanığın herhangi bir rahatsızlığı bulunmadığını, büyüklerin sözünü dinlemeyip kafalarına buyruk yaşadıklarını, mağdura bu durumu soramadığını ancak sanığa sorduğunda ise yurda gitmeden önce birkaç sefer mağdurun da isteğiyle bu işin olduğunu, ancak zorla olmadığını, yurttan geldikten sonra ise aralarında bir şey yaşanmadığını söylediğini, bu zamana kadar dikkatini çeken bir durumun olmadığını, mağdurun köy yerine uygun olmayacak şekilde giyindiğini, uyarmasına rağmen söz dinlemediğini, Mahkemede; bir gün evde ailesiyle otururken mağdurun konusunun açıldığını, mağdurun sanığa iftira attığını, mağdurun daha önce de sanığa iftira attığını, dedesi olarak mağdurdan nefret ettiğini, daha önceki ifadesini o anki psikolojisiyle verdiğini ve ne dediğini hatırlamadığını, sanığın kendisine mağdurla ilişkiye girdiğine dair bir şey söylemediğini, kolluktaki ifadesini kabul etmediğini,
Tanık .... Mahkemede; 2000-2016 yılları arasında Büyükorhan merkezde bulunan sanık ile mağdurun öğrenci oldukları Çok Programlı Anadolu Lisesinde müdür olarak görev yaptığını, iddia edilen cinsel istismar olayına ilişkin görgüye dayalı bilgisinin olmadığını, sanığın mağdurun kendisinden büyük kişilerle arabayla gezdiğini tespit ettiğini, dedesinin de okula gelerek şikâyetçi olduğunu, mağduru dinlediklerinde iki kişinin adını verdiğini, bu kişilerin taciz ettiğini ve ormana götürdüğünü söylediğini, bu durumu tutanağa bağlayarak savcılığa bildirdiğini, bu durumla ilgili dava açıldığını, ağabeyi şikâyetçi olunca mağdurun da ağabeyinin kendisine cinsel istismarda bulunduğunu söylediğini, ailesini çağırdıklarını, mağdura sanık rahatsız ediyorsa evden alabileceklerini söylemelerine rağmen mağdurun kabul etmediğini, bu durumu da gerekli yerlere bildirdiklerini, sanığın okulda kardeşi için yüzünü kara çıkardığından bahsedip agresif davranışlar sergilediğini, cinsel istismarı yalanlayıp yalanlamadığı konusunda bir şey söylemeyip sadece halasına gitmek istemediğini söylediğini, ancak saldırının ne olduğunu söylemediğini, cinsel istismarla ilgili beyanının bu şekilde kabul edilmesini istediğini,
Tanık Havva Yıldırım Mahkemede; sanık ... mağdurun ablasının çocukları olduğunu, kendisinin Bursa merkezde oturduğunu, 2019 yılının Haziran ayında işe gitmek için hazırlanırken mağdurun yurtta kaldığı sırada bir kız arkadaşıyla evine geldiğini, mağdurun yurtta kalıp kalmadığını öğrenmek için yurdu aradığında mağdurun bir gün önceden beri kayıp olduğunu öğrendiğini, mağdurun yanında olduğunu görevliye ilettiğini, mağdurun sevdiği adamla gitmek isterken ağabeyinin kendisini yakalattığını, ağabeyinden her türlü intikamını alacağını söylediğini, görevlilerin gelip mağduru evinden aldıklarını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Savcılıkta; kardeşinin ve ailesinin ifadelerini kısmen kabul etmediğini, mağdurun yurttan çıkmasından sonra 2019 yılından başlayarak 2-3 hafta öncesine kadar toplamda 4 kez mağdura organ sokmak suretiyle cinsel istismarda bulunduğu veya kıyafetlerini çıkardığı, göğüslerine dokunduğu gibi iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini, mağdurun yurda gitmesinden önce 2017 yılında mağduru köy yerinde açık giydiğini için birçok kez uyardığını, mağdurun kendisini ve büyüklerini dinlemediğini, bunun üzerine birkaç defa mağdurun açık saçık olan kıyafetlerini düzeltmek maksadıyla fiili müdahalede bulunduğunu, bu esnada elinin göğüslerine değmiş olabileceğini, mağdurun yurda gitmeden önceki iddialarını bu şekilde kabul ettiğini, ancak cinsel amaçlı bir hareketi olmadığını, mağdurun kalçalarına dokunma, vajinasına parmak sokma, kıyafetlerini çıkarma, cinsel organını ağzına sokmaya çalışma gibi eylemlerin hiçbirini kabul etmediğini Sorguda; savcılıktaki ifadeyi aynen tekrar ettiğini, yaklaşık 2,5-3 yıl kadar önce mağdurun kıyafetlerini düzgün seçememesi ve duştan çıktıktan sonra yanında giyinmesi sebebiyle mağduru uyardığını ancak düzelmeyince bir gün duştan çıktığı esnada kıyafetlerini düzeltmek isterken elinin mağdura temas ettiğini, bu olayın birkaç defa tekrarlandığını, akabinde mağdurun yurda gitmek istediğini söyleyip evden ayrıldığını, yurttan döndükten sonra mağdura temas etmediğini, mağdurla tartışmaları olduğunu, mağdurun oturmalarının ve hareketlerinin insanı tiksindirdiğini, üzerinde etek varken bacakları açık oturduğunu, bu durumu kaldıramadığı için mağdurla sık sık tartıştıklarını, mağdurla cinsel ilişki yaşamadıklarını, temas olayını kabul ettiğini ancak bunun dışındaki iddiaları kabul etmediğini, suçsuz olduğunu, Mahkemede; mağdurun daha önceden de böyle bir iftirada bulunduğunu, mağdurun yurda götürüldüğünü, mağdur yüzünden rahatsızlandığını, yurttan döndükten sonra da yine iftira attığını, baskı altında verdiği önceki ifadesini kabul etmediğini, mağdurla arasında hiçbir şey yaşanmadığını, baskıya gelemediği için jandarmanın üstüne fazla yüklenmesiyle önceki ifadeyi verdiğini, mağduru açık saçık giydiği için uyardığını ancak temas etmediğini, mağdura ait raporu kabul etmediğini, başka bir adamla ilişkisi sonucu olabileceğini, mağdura bilerek dokunmadığını, mağdurun kendisine iftira attığını, savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlık konusunun isabetli bir biçimde çözümlenmesi için zincirleme suç hükümleri üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’ya hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.' şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." biçiminde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise 5237 sayılı TCK’nın "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Konumuza ilişkin olan zincirleme suç, 765 sayılı Kanun’un 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlâl edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır." şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz." düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesindeki düzenlemeden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.
5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kez işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli olan unsurların üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kez işlenmesi;
Aynı suç, 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde; "Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır." denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Örneğin, dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık eylemleri aynı suç sayılır iken, dolandırıcılık ile güveni kötüye kullanma, hırsızlık ile dolandırıcılık, hırsızlık ile suç eşyasını satın alma aynı suç kavramı içerisinde değerlendirilemeyecektir. Aynı suç kavramına, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâli de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, 18. Bası, Ankara, 2012. s. 339; ... Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. Cilt, Ankara, 2014, s. 1241-1242; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 9. Bası, Ankara, 2016, s. 500-507; Türkan Sancar Yalçın, Yeni Türk Ceza Kanununda "Zincirleme Suç", TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253.).
765 sayılı TCK’da yer alan "muhtelif zamanlarda vaki olsa bile" ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim, 765 sayılı TCK'nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinde bulunan "değişik zamanlarda" ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
b) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması;
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, "haksızlığa uğramış kişi" olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecektir. Tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur, suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (M. Emin Artuk-Ahmet Gökcen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2017, s. 303-306; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2015, s. 214-216; Koca-Üzülmez, s. 507-508; ... Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Ankara, 2014, s.7958-7959.).
Yapılan açıklamalara göre, Kanun’un aynı hükmünün farklı zamanlarda ihlali aynı kişiye karşı olmalıdır. Kanun’daki bu açık ifade nedeniyle, aynı suçu işleme kararı ile Kanun’un aynı hükmünün farklı zamanlarda, ancak farklı kişilere karşı ihlâl edilmesi hâlinde müteselsil suçtan söz edilemeyecektir. Örneğin, aynı suçu işleme kararı ile farklı zamanlarda birden fazla kişinin malına kasten zarar verilmesi hâlinde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanamayacaktır. Bunun yerine fail, her bir fiilinden dolayı ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Bununla birlikte bir fiil ile aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun'un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
c) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi;
Ceza Genel Kurulunun 14.01.2014 tarihli ve 384-2, 03.12.2013 tarihli ve 1475-577, 30.05.2006 tarihli ve 173-145, 08.07.2003 tarihli ve 189-207, 13.10.1998 tarihli ve 205-304, 20.03.1995 tarihli ve 48-68 ile 02.03.1987 tarihli ve 341-84 sayılı kararlarında "aynı suç işleme kararı" kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, her hareketinin birbirinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
Öğretide ise aynı suç işleme kararının, kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan ve genel bir niyet anlamında bulunduğu (Sulhi Dönmezer- Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt 1, 14. Bası, İstanbul, 1999, s. 398 vd.), çok genel bir birliğin, genel bir saik birliği sonucuna götüreceği, saik birliğinin, kararda birliği meydana getiremeyeceği, suç saiki, niyeti, amacı ile kararının karıştırılmaması gerektiği, yine fırsat çıktığı zaman suç işlemek için verilen genel bir kararın, müteselsil suçun bu sübjektif şartını oluşturmayacağı (Türkan Yalçın Sancar, Müteselsil Suç, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1995, s.70 vd.), failin çıkacak her fırsattan yararlanmak hususunda genel ve soyut bir kararının varlığının aynı suç işleme kararının kabulünü gerektirmeyeceği (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s. 136-137; Koca-Üzülmez, s. 508-510.), Kanun'da kullanılan karar tabirinden anlaşılması gerekenin, failin daha baştan itibaren birden fazla suçu kısım kısım işlemeye yönelik tasavvuru olduğu, önceden bir plan yapmış, niyetini oluşturmuş, fakat bunu bir defada gerçekleştireceği yerde, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket etmiş olduğu için zincirleme suçun kabul edildiği (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 18. Bası, Ankara, 2015, s. 612-613.), zincirleme suç hâlinde failin somut fiiline ve fiillerin bütününe yönelik olmak üzere iki iradesinden söz edilebileceği, zincirleme suç işlemeye yönelik iradenin, yani bir suç işleme kararının her bir suça ilişkin kasıttan önce geldiği (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 4. Bası, İstanbul, 2015, s. 456.), zincirleme suçun sübjektif şartının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenen suçlar arasında manevi bir bağ bulunması olduğu (Özgenç, s. 564.), suçların işleniş biçimindeki benzerlik, aynı türden fırsatları değerlendirme, suçla korunan hukuki değer, hareketin yöneldiği maddi konunun nitelik ve başkalıkları ve suçlar arasındaki zaman aralığı gibi dışa yansıyan veri ve davranışlardan yararlanılarak tespit edilecek olan bir suç işleme kararının kanunun aynı hükmünü ihlal etmek hususundaki failin genel planı olduğu (Artuk-Gökcen-Alşahin-Çakır, s. 718-719.) görüşleri ileri sürülmüştür.
Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır. Böylece suç işleme kararı denilen genel plân, niyet veya karar, zinciri oluşturan ve her biri birbirinden bağımsız olan suçları birbirine bağlayan ortak bir zemini oluşturur.
Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de çeşitli suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir.
Yapılan açıklamalara göre, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün olmadığından, hangi süre içerisinde işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanacak, ancak işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç söz konusu olmayacaktır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
17-18.10.2017 tarihinde mağdurun başka bir şahısla yaşadığı iddia edilen ve adli makamlara intikal eden cinsel istismar olayından sonra sanığın mağdura "Herkese veriyorsun bana mı vermiyorsun?" şeklinde sözler söyleyerek önce çocuğun basit cinsel istismarı suçu kapsamında kalacak şekilde, sonrasında ise cinsel organa parmak sokmak suretiyle çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturacak nitelikte eylemler gerçekleştirdiğinin, bu eylemlerin sanık hakkında soruşturmaya başlanması üzerine mağdurun 02.06.2018 tarihinde yurda teslim edilmesine kadar devam ettiğinin, mağdurun 2019 yılı Aralık ayında eve dönmesi üzerine 19.04.2020 tarihine kadar ise sanığın mağdura yönelik vajinal yoldan organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel istismarda bulunduğunun sabit görüldüğü hususunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılan olayda;
Sanığın eylemlerinin, mağdurun yurda girmesinden önce başlayıp yurttan ayrılmasından sonra devam ettiği, mağdurun yurtta kaldığı yaklaşık 18 aylık süre boyunca sanığın mağdura yönelik bir eylemi bulunmadığı anlaşılmış ise de; Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olmasının, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyeceğinin ve bu değerlendirmenin her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılması gerektiğinin belirtilmesi karşısında; sanığın öz kız kardeşi olan mağdura "Herkese veriyorsun, bana mı vermiyorsun?" şeklinde söylediği sözlerle genel niyet ve planını ortaya koyması, geçen zaman aralıklarında mağdura yönelik eylemlerinin niteliğini artırarak yurttan döndükten sonra da cinsel ilişki boyutuna vardırması, böylece sanığın aynı suç işleme kararı kapsamında mağdurun yurda girişinden önce genel niyet ve planına dayanarak başlattığı eylemlerini yurttan döndükten sonra da gerçekleştirmeye devam etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.