"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şanlıurfa 2.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.01.2010 gün ve 2009/419 E- 2010/53 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 27.12.2010 gün ve 2010/10988-21783 sayılı ilamıyla;
(…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı, fidan yetiştiriciliği ve pazarlaması işi ile uğraştığını ve bu kapsamda Bilecik türü 3000 adet ceviz fidanını 1004 numara ile davalıdan satın aldığını ve 12.12.2007 tarihli sertifika ile teslim ahp müşterilerine sattığını, ancak müşterilerden dava dışı Necla'nın destekleme primi almak için Tarım İl Müdürlüğüne başvurusunun reddedildiğinden mahrum kaldığı prim miktarı 4.430 TL'yi ödediğini, oysa bu durumun sertifikanın başka kişilere kullandırması nedeniyle davalının kusuru olup ödenen 4.430 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, duruşmaya gelmemiş cevap da vermemiştir.
Mahkemece; dava dışı Necla 'nın davacıdan almış olduğu ceviz fidanları için Tarım İl Müdürlüğü'ne destekleme primi almak üzere başvurduğunda sertifikanın başka şahıslarca kullanıldığından talebinin reddedildiğini ve davacının 4.430 TL'yi ödediği banka dekontları ile anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmü davalı taraf temyiz etmektedir.
Davaya konu ceviz fidanlarının karantina taşıma ve fatura karşılığı 12.12.2007 tarihinde 3000 adet ve 1004 sertifika no'su ile davalı tarafından davacıya, davacı tarafından da 3.kişilere satıldığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Ancak, davalının yetiştirdiği sertifikalı fidan sayısının Türkiye genelinde başka çiftçiler tarafından kullanılması sonucu yer kalmaması, davalının aynı sertifika no'su ile 3000'den fazla fidan satması Fatma Necla 'nın başka sertifika no'su ile değişik ceviz fidanı dikmesi durumunda destekleme priminden yararlanıp yararlanamayacağı araştırılmamıştır.
Ayrıca, BK 44 md.hükmüne göre "Zarara uğrayanın zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir." Nitekim davalı temyiz dilekçesinde durumdan haberdar olsa doğru numaralı sertifikayı vereceğini bildirmiştir.
Davacının yargılama olmaksızın kendiliğinden çiftçiye ödeme yapmakta kusuru bulunup bulunmadığı da araştırılmamıştır.
Bu anlatılanlar ışığında araştırma yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin fidan yetiştirdiğini ve pazarladığını, Bilecik türü 3000 adet ceviz fidanını da sertifikalı olarak 1004 numarayla davalıdan aldığını, 3000 adet ceviz fidanına ait meyve ve asma fidan sertifikası, buna ait zirai mücadele ve karantina taşıma ve satış sertifikası da 12.12.2007 tarihinde düzenlenmiş olup ürünlerin müvekkili tarafından teslim alındığını, davalıdan almış olduğu sertifikalı fidanları kendi faturası ve 1004 sertifika numarasıyla müşterilerine sattığını, davalının müvekkile sattığı 1004 numaralı sertifikayı başkalarına da kullandırdığını, müvekkilinden sertifikalı ceviz fidanı alan Fatma Necla isimli müşterinin destekleme primi almak için tarım il müdürlüğüne müracaat ettiğini ve talebinin reddedildiğini, bu redden dolayı almaktan mahrum kaldığı prim miktarı olan 4.430 TL’yi müvekkilinden talep etmesi üzerine müvekkil tarafından ödenmek zorunda kalındığını belirterek, 4.430 TL'nin dava tarihten itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak müvekkile verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yargılamaya katılmamış ve savunmada da bulunulmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde aynen yazılı olan ilam ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.10.2011 gün ve 2011/3-732-628 sayılı kararı ile kısa karar ile gerekçeli kararın bir birine uyumlu olmadığı gerekçesi ile direnme kararı bozulmuştur.
Mahkemece, yeniden verilen direnme kararında ise aynen, “…Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12/10/2011 tarihli 2011/3-732 esas 2011/628 sayılı bozma kararına DİRENİLMESİNE,
2-Davacının talebi doğrultusunda 4.430,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,…” denilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı, bozma ilamında işaret edilen araştırmaların yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İşin esasına geçilmeden önce; mahkemece 19.4.2012 tarihli direnme kararında Özel Daire’nin bozma ilamına karşı değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.10.2011 tarihli bozma kararına karşı direnilmesine denilmesinin usulüne uygun bir direnme kararı olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439/son fıkrasında “Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorundadır” hükmünü amirdir.
Aynı hüküm 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 373/6 maddesinde de tekrar edilmiştir.
Madde hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, direnme kararı temyiz edilirse, temyiz incelemesini Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yapar. Hukuk Genel Kurulu, direnme kararını doğru bulursa, direnme kararını onar; bozma kararını doğru bulursa, direnme kararını bozar. İlk derece mahkemesi Hukuk Genel Kurulunun kararına uymak zorundadır, bu karara karşı direnme kararı veremez.
Somut olayda, mahkemece Hukuk Genel Kurul kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurul kararlarına karşı mahkemelerce direnme kararı verilemeyeceği yukarıdaki madde kapsamında her türlü tartışmadan uzaktır.
Ayrıca, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 297) maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 389. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 298.)maddesinde de tekrarlanmış; HUMK.nun 381. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 294.) maddesinde ise “Kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğünden sonraki dönemde de Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararıyla bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.
Somut olayda da, direnme gerekçesi açık ve ayrıca belirtilmemiş, ilk karardaki gerekçeler aynen tekrarlanmıştır.
O itibarla mahkemece, 6100 sayılı HMK(mülga 1086 sayılı HUMK)’nun yukarıda açıklanan amir hükümleri gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiş, direnme kararının belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, aynı Kanun'un 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.