Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/723 E. 2022/187 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından süresinden önce feshedilen sözleşme nedeniyle davalının cezai şart talebinde bulunup bulunamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Sözleşmede davacı tarafından fesih halinde cezai şart öngörülmediği ve davacı tarafından cihazların iade edildiği gözetilerek, davacının fatura bedeli için borçlu olmadığının tespitine ve direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında iskontolu olarak petrol alımına ilişkin anlaşma sağlandığını, anlaşma uyarınca araçlara taşıt tanıma/yakıtmatik cihazları takıldığını, anlaşmaya aykırı olarak davalının iskonto oranını %2’ye tek taraflı düşürmesi ve bu oranın da değişmemesi üzerine anlaşmanın davalı ile görüşülerek Temmuz 2015’de sona erdirilerek başka bir şirket ile %6 iskonto oranıyla sözleşme yapıldığını, davalının göndermiş olduğu e-mail ile herhangi bir süre belirtmeksizin takılan cihazların iadesini istemesi üzerine cihazların çalışır hâlde davacı şirket çalışanı tarafından davalı şirkete götürüldüğünü ancak davalı şirket çalışanlarının bu cihazları kabul etmediğini, bunun üzerine müvekkili şirketçe 09.09.2015 tarihinde cihazların kargo ile gönderildiğini, davalının 08.09.2015 tarihli sözleşme taahhüt bedeli ve cihaz bedeli adı altında 6.029,63TL bedelli faturayı tanzim ederek müvekkiline e-fatura ile gönderdiğini, aynı gün faturayı kabul etmediklerini e-posta ile bildirdiklerini, cihazların davalı şirkette olduğunu, davalıya ödemelerin Akbank hesabından blokeli tahsilat sistemi (BTS) ile yapıldığını, bu sistemin sona ermesi için de davalının onay vermesi gerektiğini, bu nedenle kabul etmedikleri fatura bedelinin davalıya ödeneceğini, davalıya sözleşme taahhüt borçları olmadığı gibi cihazları da iade ettiklerini ileri sürerek davacının dava konusu fatura nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davacı şirket hesabı üzerindeki davalı şirket blokesine tedbir konulmasına ve davalıya ödeme yapılmamasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin davacının başka bir şirket ile çalışmak istemesi nedeniyle süresinden önce feshedildiğini, davalının taşıt kimlik ünitesini süresinde iade etmediğini, sözleşmenin 16. maddesine göre her bir taşıt kimlik ünitesi için müvekkili şirketin cezai şart talep etme hakkı olduğunu, müvekkili şirketçe düzenlenen faturanın davacının sözleşmeyi ihlâl etmesi nedeniyle oluşan cezai şart miktarına ilişkin olduğunu, faturanın tanziminden iki gün sonra 10.09.2015 tarihinde cihazların teslim edilmesinin davacının sorumluluğunu kaldırmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.07.2016 tarihli ve 2015/1160 E., 2016/735 K. sayılı kararı ile; sözleşmenin davacı tarafından süresinden önce feshedilmesi üzerine davalının taşıt kimlik ünitelerinin iadesini davacıdan talep ettiği, davalının iadeye ilişkin bir süre vermediği, davacı tarafından taşıt kimlik ünitelerinin teslim edildiğinin davalının da kabulünde olduğu, bu durumda taşıt kimlik ünitelerinin iade edilmemesi nedeniyle düzenlenen faturanın dayanaksız kaldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile sözleşme taahhüt ve cihaz bedeli konulu fatura nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 24.09.2018 tarihli ve 2016/19517 E., 2018/4409 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı, davalı ile aralarında düzenlenen 11.03.2013 tarihli Automatic Sistem Müşteri Sözleşmesinin feshedildiğini, davalının fesih üzerine 08.09.2015 tarihli 6.029,63 TL bedelli e-faturayı kestiğini, sözleşme taahhüt bedeli ve cihazları da iade etmiş olduğunu, bu nedenle borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Davalı ise sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, cihazların faturanın düzenlendiği tarihten sonra iade edildiğini belirterek iadenin süresinde olmadığını beyan etmiş, ayrıca sözleşmenin haksız feshi nedeniyle cezai şart taleplerinin yerinde olduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasındaki sözleşmenin 16. maddesinde haksız fesih nedeni ile cezai şart talep edilebileceği belirtilmiştir. Mahkemece taşıt kimlik ünitelerinin iade edilmiş olması nedeniyle davalının cihaz bedeli isteyemeyeceği yönündeki kabulü yerinde ise de; mahkemece sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedilip feshedilmediği tartışılmaksızın sonuca göre sözleşmenin 16. maddesi uyarınca davalının cezai şart isteminin yerinde olup olmadığı hususu incelenmemiş, bu konudaki deliller değerlendirilmemiştir,…” gerekçesi ile karar davacı yararına bozulmuş, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının ise reddine karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.04.2019 tarihli ve 2019/45 E., 2019/424 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada, mahkemece sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedilip feshedilmediği tartışılarak buradan varılacak sonuca göre taraflar arasındaki sözleşmenin 16. maddesi uyarınca davalının cezai şart isteminin yerinde olup olmadığı hususunun incelenip incelenmeyeceği ve bu konudaki delillerin değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

13. Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.

14. Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer'î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atillâ/ Tekinay, Selahâttin Sulhi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).

15. Cezai şartın, Kanun’daki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.

16. Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, Köksal: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33).

17. Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir.

18. Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:

“…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.

Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.

Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.

19. Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine 100.000TL ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister.

20. Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç (alacak) ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır (Kocaağa, s. 133-136).

21. İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.

22. Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.

23. Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlali koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, s. 145-154).

24. Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlal durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, s.138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 14.10.2021 tarihli ve 2017/(19)11-3083 E., 2021/1225 K.; 29.06.2021 tarihli ve 2017/(13)3-2245 E. ve 2021/880 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.

25. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada, taraflar arasında 11.03.2013 tarihinde “Automatic Sistem Müşteri Sözleşmesi”nin imzalandığı, sözleşme süresinin üç yıl olarak belirlendiği, davacı tarafça sözleşmenin 02.07.2015 tarihinde (sözleşme süresinin bitiminden önce) feshedildiği, davalı tarafından sözleşmenin 16. maddesi gereğince cezai şarta yönelik dava konusu edilen “sözleşme taahhüt bedeli ve cihaz bedeli” 08.09.2015 tarihli e-Faturanın düzenlenip davacı tarafa gönderildiği anlaşılmakta olup, davacı tarafça bu fatura dolayısıyla borçlu olunmadığının tespiti talep edilmektedir.

26. Taraflar arasında imza altına alınan sözleşmenin 16. maddesi; “MÜŞTERİ’nin işbu sözleşme ile üstlendiği edimlere riayet etmemesi ve/veya sözleşmenin süresini bitiminden önce feshine sebebiyet vermesi, bankada kredi açılmaması, açılan kredinin limitlerinin yetersiz olması veya kredinin banka tarafından iptal edilmesi durumları dahil olmak üzere sistemde kayıtlı bulunan beher aracın 3 (üç) ay süresince yakıt almaması durumunda veya ilk sözleşme tarihindeki AutoMatic sistemine dahil olan araç sayısında %50 nispetinde azalma olması durumunda yahut ilk 6 aylık yakıt alımlarını baz alarak hesaplanan aylık yakıt alım ortalamasında %50 nispetinde azalma olması durumunda ASYAKIT iş bu sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir. ASYAKIT sözleşmeyi feshetmeyerek yakıt alımı yapmamış olan beher aracın sistemden çıkarılmış olduğuna tek taraflı olarak karar vererek gerekli işlemi yapabilir.

Yukarıda sayılan hallerde ve satılan taşıtlar üzerinden TKÜ'lerin sökülmemesi veya söküldüğü halde ASYAKIT’a teslim edilmemesi, ASYAKIT tarafından iadesi istenildiği halde iade edilmemesi veya ASYAKIT tarafından zayi olduğunun tespit edilmesi hallerinde ASYAKIT, taşıt başına ve/veya her bir TKÜ için 250$ (iki yüz elli Amerikan Doları) cezai şartı, işlemin yapıldığı tarihteki T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden Türk Lirası ve KDV’si karşılığı olarak talep ve tahsil hakkına sahiptir. Bu şekilde tahakkuk eden cezai şart tahakkuk tarihini takip eden ayın 21'inde tahsil edilir. MÜŞTERİ bu hususu peşin kabul eder” hükmünü içermektedir.

27. Sözleşmenin 16. maddesinin ilk bendi; sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı feshini düzenlemekte olup, sözleşmede davacı tarafça sözleşmenin tek taraflı feshine dair bir hüküm yer almamaktadır.

28. Sözleşmenin 16. maddesinin ikinci bendi ise TKÜ’lerin davacı tarafından iade edilmemesi veya zayi olması hâlinde uygulanacak cezai şarta ilişkin olup, davalı taraf 25.08.2015 tarihinde adı geçen cihazların iadesi hususunda herhangi bir süre belirtmeksizin davacı tarafa e-mail göndermiş, davacı şirket tarafından söz konusu cihazlar 09.09.2015 tarihinde davalı şirkete kargo ile gönderilerek davalı şirketçe 10.09.2015 tarihinde teslim alınmıştır. Cezai şarta konu TKÜ’lerin teslim edilmiş olması karşısında eldeki davada davalı şirketin cezai şart talep etme şartları oluşmamıştır.

29. Hâl böyle olunca, mahkemenin az yukarıda belirtilen maddi ve hukukî olguları gözeterek davacı şirketin dava konusu faturadan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.