Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/601 E. 2022/1523 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Fazla çalışma ücreti alacağında, davalı idarenin kamu kurumu olması sebebiyle, işverende kayıt bulunup bulunmadığının ve fazla mesainin kimin talimatıyla yapıldığının araştırılıp araştırılmayacağı hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafça ibraz edilmeyen ve yargılama aşamasında da sunulmayan belge ve kayıtların mahkemece re’sen getirtilmesinin, taraflarca getirilme ilkesine ve HMK’nın 25. maddesine aykırı olması ve davalı idarenin kamu kurumu olmasının HMK’nın 25. maddesinin uygulanma şartlarını değiştirmemesi gözetilerek, direnme kararı uygun bulunmuş ve dosya, hüküm altına alınan alacağın miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince tekrar bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı yeniden direnme kararı verilmiştir.

2. Davalı ... vekili tarafından temyiz edilen direnme kararı Hukuk Genel Kurulunca usulden bozulmuş, Mahkemece Hukuk Genel Kurulu usul bozması doğrultusunda yeniden direnme kararı verilmiştir.

3. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

5. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 25.06.2005-01.09.2011 tarihleri arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davalı ... Bakanlığına (Bakanlık/İdare) ait ... Devlet Hastanesinde otomasyon görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız ve hukuka aykırı olarak 01.09.2011 tarihinde feshedildiğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, fazla çalışma yapıp ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de mesai yapmasına rağmen bu çalışmaların karşılığının ve ayrıca servis ücretinin ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 12.12.2011 tarihli beyan dilekçesi ile davacının çalışma süresinin dava dilekçesinde hatalı belirttiklerini müvekkilinin aslında 25.06.2005-01.08.2011 tarihleri arasında davalı nezdinde çalışması olduğunu ileri sürmüş ve 14.06.2012 harç tarihli ıslah dilekçesi ile bazı işçilik alacaklarının miktarını ıslah etmiştir.

Davalı Cevabı:

6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; işçilik alacaklarından yüklenici firmanın sorumlu olduğunu, bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini, öte yandan dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacıya ücretlerin yüklenici firma tarafından ödendiğinden müvekkili İdarede hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, yüklenici firmaya davanın ihbarı gerektiğini, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, kamu kurumu olan müvekkili nezdinde çalışma gün ve saatlerinin önceden belirlendiğini, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığı takdirde karşılığının ödendiğini, yıllık izinlerin de kullandırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin 25.09.2012 tarihli ve 2011/915 E., 2012/644 K. sayılı kararı ile; davacının beyanlarının çelişkili ve dosya kapsamına uygun olmadığı ancak davalı tanıklarının beyanlarının birbirini doğruladığı, bu durumda dosyadaki diğer deliller de değerlendirildiğinde davacının devamsızlığına dayalı yapılan feshin süresinde ve haklı olduğu bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı, ancak tanık beyanlarından davacının haftada 6 saat fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, yıllık izinlerinin kullandırılmadığı ve işyerinde servis ücreti uygulaması bulunmasına rağmen davacıya servis ücreti ödenmediğinin anlaşıldığı ve asıl işveren konumunda olan davalı Bakanlığın işçilik alacaklarından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

8. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince 19.11.2013 tarihli ve 2012/28520 E., 2013/25534 K. sayılı kararı ile; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “(2)….Somut olayda, davacının fazla çalışma alacağının sadece şahit beyanlarına dayanılarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak davalı ...'nın bir kamu kurumu olduğu ve kamu kurumlarında yapılan çalışmaların, harcamaların ve gelir ve giderlerin kayıt ve belgeye bağlanmasının zorunlu olduğu dikkate alındığında dava konusu isteklerin salt şahit sözlerine (beyanlarına) dayanılarak kabulü isabetli olmamıştır.

Mahkemece asıl işverenin, alt işveren tarafından yürütülen işin niteliği, işçilerin çalışma düzeni ve özellikle günlük çalışma sürelerine yönelik yaptığı düzenlenemeler ile alt işveren işçilerin işe giriş çıkış saatlerinin denetlenmesi bakımından düzenlenmiş kayıtlar bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varsa bu kayıt ve belgeler getirtilmeli, fazla mesai yapıldığının tespiti durumunda işçilere talimatın kim tarafından verildiği tespit edilmeli ve tüm bu yönlerden yapılacak araştırma ve inceleme sonucu elde edilecek deliller birlikte değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.

Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. ... İş Mahkemesinin 07.05.2014 tarihli ve 2013/1442 E., 2014/334 K. sayılı kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (HMK) düzenlenen hükümlerin kamu kurumu olsun olmasın herkese eşit uygulanması gerektiği, basit yargılama usulî uygulanan iş mahkemesinde dilekçelerin verilmesi başlıklı HMK’nın 317. maddesinde cevap verme süresinin 2 hafta olduğu, HMK’nın 318. maddesinde delillerin ikamesinin düzenlendiği, ilgili maddeye göre tarafların ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek, başka yerden getirilecek belge ve dosyalar içinde bunların bulunabilmesini sağlayan bilgileri dilekçelerinde belirtmek zorunda oldukları, iddia ve savunmanın genişletilmesi başlıklı HMK’nın 319. maddesinde ise savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağının cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağının düzenlendiği, davalı Bakanlık vekili tarafından hiçbir aşamada işin düzenlenmesine ve işçilerin giriş-çıkış saatlerinin denetlenmesine ilişkin belgelerin olduğunun ileri sürülmediği, davalı İdare ve ihbar olunan şirketten elde edilen şahsi sicil dosyasında da buna ilişkin belge bulunmadığı, davalı vekili tarafından ileri sürülmeyen bir delilin mahkemece re’sen toplanamayacağı, aksi durumun özel hukuk yargılamasının temel ilkelerine ve HMK’nın 25. maddesinde düzenlenen taraflarca getirilme ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

11. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 23.09.2014 tarihli ve 2014/21513 E., 2014/25177 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “(2)… Somut olayda, mahkeme tarafından hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonunda kabul edilen kısım açısından verilen karar doğru olmakla birlikte, bozma kapsamı dışında kalan alacaklar hakkında hüküm kurulmamış olması hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

13. ... İş Mahkemesinin 23.01.2015 tarihli ve 2014/1638 E., 2015/144 K. sayılı kararı ile; önceki direnme gerekçesine ilaveten Özel Dairenin ilk bozma kararına karşı verilen direnme kararına yönelik temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği hâlde verilen kararın Özel Daire tarafından inceleme yapılarak bozulduğu, öte yandan bu bozma kararına da uyulmasının mümkün olmadığı, zira 04.02.1959 gün ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği üzere bozma dışında kalan kısımlar açısından usulî kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle yeniden direnme kararı verilmiştir.

14. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen bu kararına karşı süresi içinde davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2017 tarihli ve 2015/22-2240 E., 2017/326 K. sayılı kararı ile “….Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararından sonra kurulacak yeni hüküm HMK' nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.; 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.

Bu durumda mahkemenin 23.01.2015 tarihli ikinci direnmeye ilişkin hükümde HMK'nın 297.maddesi gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir….” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

15. ... İş Mahkemesinin 26.09.2017 tarihli ve 2017/368 E., 2017/425 K. sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararı doğrultusunda usulî yanlışlık düzeltilerek önceki direnme gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

16. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı ... tarafından savunma konusu yapılmayıp, yargılama aşamasında da sunulmadığı hâlde kamu kurumlarında yapılan işlemlerin kayıt ve belgeye bağlanmasının zorunlu olduğundan bahisle işverende kayıt bulunup bulunmadığının, işçilere talimat veriliyorsa kim tarafından verildiğinin araştırılarak elde edilecek deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle fazla çalışma yapılıp yapılmadığının belirlenmesinin gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre salt tanık beyanları ile fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınmasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

18. Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir, hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz. Buna karşılık kendiliğinden (re'sen) araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hâkim davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında hâkimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.

19. Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre hâkim kendiliğinden taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.

20. Taraflarca getirilme ilkesi HMK'nın 25. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir:

“(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.

(2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz”.

21. Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dâhildir (HMK m. 25/2). Hâkim, olayın aydınlatılması için taraflardan delil ikamesini isteyebilir ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.

22. Mahkemenin hüküm vermesi için kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın, talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.

23. Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd).

24. Diğer taraftan HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31. maddesine göre;

“(1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir”.

25. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verilebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 248 vd).

26. Görüldüğü üzere hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin HMK’nın 31. maddesinde hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukukî açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.

27. Bu aşamada uyuşmazlığın dayanağını oluşturan fazla çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde de durulması gerekmektedir.

28. Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı genel hükümlere tabidir.

29. Kural olarak herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş sayılır.

30. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”.

31. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de;

“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.

32. Yukarıda belirtilen maddenin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf, ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. İkinci fıkrada ise karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.

33. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) konuya ilişkin ve “Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 194. maddesi ise;

“(1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.

(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur” şeklinde düzenlenmiştir.

34. Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, kural olarak bu iddiasını ispat etmek zorundadır.

35. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

36. Bu kapsamda, iş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir; hâkimi bağlamaz ancak hâkim tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır.

37. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı ... Devlet Hastanesinde otomasyon görevlisi olarak çalıştığını, çalışma sürelerinin İş Kanunu’nda belirlenen azami sınırın çok üzerinde olmasına rağmen çalışmalarının karşılığının ödenmediğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacakları yanında fazla çalışma ücretinin de davalıdan tahsilini talep etmiştir.

38. Davalı ... vekili müvekkili İdarenin davada taraf sıfatının bulunmadığını, davacının hizmet alım sözleşmesi ile işin ihale edildiği yüklenici firma nezdinde alt işveren işçisi olarak çalıştığını, kamu kurumu niteliğinde olan davalı İdarede çalışma gün ve saatlerinin önceden belirlendiğini, davacıya fazla çalışma yaptırılmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, ayrıca davanın davacının çalıştığı alt işveren olan ... Bilişim ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti.’ye de ihbar edilmesini talep etmiştir.

39. Mahkemece davalı Bakanlığa bağlı otomasyon bölümünde alt işveren işçisi olarak çalışan davacının taraf tanık beyanlarına göre günlük 9,5 saat çalıştığı, 1 saat ara dinlenmenin mahsubu ile haftada 6 saat fazla çalışma yaptığına ilişkin tespit doğrultusunda bilirkişi tarafından yapılan hesaplama esas alınarak %30 oranında indirim yapılmak suretiyle 2.935,83TL fazla çalışma ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

40. Mahkemece bilgisine başvurulmuş ve hâlen davalı Bakanlığa ait bu işyerinde çalışmaya devam eden taraf tanıkları işyerinde fazla çalışma yapıldığı iddiasını doğrular yönde ve birbirleriyle tutarlı beyanda bulunmuşlardır.

41. Bununla birlikte davalı ... ile ihbar olunan şirket arasında 27.05.2011 tarihinde imzalanan hizmet alımına ait sözleşme tasarısının 5. maddesinde iş tanımı, “2011-2012 Mali Yılları 377 Kişi ile 20 Aylık Bilgisayar Kullanım Hizmeti Alımı” olarak tanımlanmış olup imzalanan hizmet alım sözleşme tasarısı ile alt işverene bırakılan işin niteliği dikkate alındığında işin fazla çalışma yapılmasına elverişli olduğu görülmektedir.

42. Öte yandan ... vekili cevap dilekçesinin deliller bölümünde temizlik ihalelerine ait tüm ihale dökümanları, davalı İdare kayıtları, davacının işyeri özlük dosyası, sigorta sicil dosyası, banka kayıtları, tanık, bilirkişi incelemesi ve yasal her tür delile dayanmış olup cevap dilekçesi ekinde dosyaya yüklenici firma ile yaptığı yazışma evrakını, davacının iş sözleşmesinin feshine ilişkin tutanakları ve ihtarname örneği ile ihale sözleşme tasarısının bir örneğini sunmuş, 14.12.2011 tarihli duruşmada delil listesini sunduklarını belirterek tanık listesi ibraz etmiştir.

43. Mahkemece davalı Bakanlığın talebi doğrultusunda ihbar olunan şirkete ihbar dilekçesi tebliğe çıkartılmış ve tebliğ evrakı işyerinde şirket yetkilisi bulunamadığından daimi işçi adına imza karşılığında 26.12.2011 tarihinde tebliğ edilmiş ancak ihbar olunan tarafından da mahkemeye beyanda bulunulmadığı gibi herhangi bir bilgi ve belge de sunulmamıştır.

44. Ayrıca davalı İdare dosya içerisine giren bilgi ve belgeler dışında çalışma sürelerine yönelik herhangi bir işyeri kaydını yargılama bitinceye kadar ve hatta temyiz aşamasında dahi dosyaya sunmadığı gibi işyeri ve puantaj kayıtları getirtilmeden hesaplama yapıldığı yönünde bir temyiz sebebi de ileri sürmemiştir. Her ne kadar davalı Bakanlık vekili İdarenin kayıtlarının resmî nitelikte olduğu ve dikkate alınması gerektiğini belirtmişse de dosyada çalışma sürelerini, işe giriş-çıkış saatlerini gösterir bir belge sunulmamıştır.

45. Bu durumda Özel Daire bozma kararında belirtilen ve davalı tarafça ibraz edilmeyen belge ve kayıtların mahkemece re’sen getirtilmesi, uyuşmazlık konusu alacaklar tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği nitelikte olması nedeniyle HMK'nın 25. maddesinde ifade edilen "taraflarca hazırlama ilkesine" aykırılık teşkil etmektedir. Davalı tarafın kamu kurumu olması HMK’nın 25. maddesinin uygulanma şartlarını değiştirmediği gibi ilgili madde kamu kurumları lehine ayrık bir düzenleme de öngörmemektedir.

46. O hâlde uyuşmazlık konusu alacağın taraf tanıklarının beyanlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınması isabetli olup direnme kararı yerindedir.

47. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre hüküm altına alınan alacak miktarına ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Direnme uygun bulunduğundan hüküm altına alınan alacağın miktarına ilişkin davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.