Logo

11. Hukuk Dairesi2023/6679 E. 2024/8479 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı marka başvurusuna yapılan itirazın reddi üzerine açılan davada, taraf markaları arasında iltibas olup olmadığı ve davacının fikri mülkiyet hakkına dayanıp dayanamayacağı hususlarının tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının fikri mülkiyet hakkına dayanması hususunun ve taraf markaları arasındaki çizgisel düzlemin çağrışım yoluyla markaları birbirine yanaştırıp yanaştırmadığının değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca bilirkişi raporuna yapılan itirazların yeterince incelenmediği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1261 Esas, 2023/1175 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/289 E., 2021/139 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının 2019/44178 başvuru numaralı "..." ibareli markasına yönelik itirazlarının Kurum tarafından reddedildiğini, müvekkilinin 1996 yılında ülkemizde faaliyet göstermeye başladığını, müvekkilinin sektöründe tanınmış 2014/57932 sayılı "TGI FRİDAYS" ibareli markanın sahibi olduğunu, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2011/407 E, 2012/176 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde müvekkili markalarının ayırt edici unsurunun sözcüklerin yanında şekil unsuru olduğunun, dolayısıyla bu şekil üzerinde 556 sayılı KHK dönemindeki 8/5 maddesi uyarınca üstün hakkının bulunduğunun kabul edildiğini, bu kararın Yargıtay tarafından da onandığını, dava konusu markanın 41 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerde tescil edilmek istenildiğini, müvekkili markalarının da 43. sınıf hizmetleri ortak olarak kapsadığını, dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin müvekkili markalarının ayırt ediciliğine zarar vereceğini, davalının sosyal medya hesaplarında da müvekkili markalarına yanaşmaya çalıştığını, gerçek ve öncelikli hak sahibi olanın müvekkili olduğunu, davalının ise kötü niyetli olduğunu ileri sürerek TÜRKPATENT YİDK'nın 2020-M-6047 sayılı kararının iptaline ve davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde; müvekkili firmanın “IF” ibareli markalar zincirinin sahibi olduğunu, bu markaların halk arasında yüksek tanınırlık ve bilinirlik sahibi olduğunu, müvekkili markalarının kırmızı dikdörtgen içinde olacak şekilde 2016 yılından beri tescilli olduğunu, “...” markasının sokak konseptine uygun şekilde hazırlanmış özgün bir marka olduğunu, müvekkili markaları kapsamındaki sınıfların davacı markaları ile aynı olmadığını, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açıdan hiçbir benzerlik bulunmadığını, karşılaştırılan şekil unsurunun hiçbir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davacının Türkiye’de bir faaliyetinin bulunmadığını, davacının markasının 5 yılı aşkın bir süredir kullanmadığını, bu nedenle kullanmama def’i sunduklarını, sunulan yargı kararının somut uyuşmazlık açısından emsal teşkil etmeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde; verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, dava konusu 2019/44178 sayılı marka kapsamında 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” bakımından taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer emtiaları kapsadıkları, ancak dava konusu marka ile redde gerekçe marka arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe marka arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, davalı şirketin kullanmama def'inin beş yıllık süre dolmadığından dinlenemeyeceği, dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmaması ve davacının redde gerekçe markalarının tanınmış olduğuna dair dosya kapsamında yeterli bilgi ve belge bulunmaması nedeniyle davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davalının kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenim dikkate alınarak belirleneceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2018/3 E., 2019/1988 K. sayılı kararında davacı markalarının esaslı unsurunun “...” ibaresi olduğunun, ibareyi çevreleyen siyah ve beyaz renkteki çerçeve şeklinin tali unsur konumunda bulunduğunun vurgulandığı, somut olayda da davacının itiraza mesnet markasının siyah ve beyaz renkli çerçeve içerisinde "...” ibaresinden oluştuğu, davalının başvuru konusu markasının ise kırmızı çerçeve içerisinde beyaz yazı ile "IF" ve bu ibarenin sağında kırmızı ve beyaz renkli çerçeve içerisinde "SOKAK" yazıları ve alt kısmında "THE STREETFOOD HALL" ibarelerinden oluştuğu, başvuru markasının asli unsurunun "..." ibaresi olduğu, taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, davacı markalarının tanınmış olmalarının tescil engeli oluşturmayacağı, davacının önceki tarihli üstün hakkının ve dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği, davacının ticaret unvanı ile başvuru konusu markanın SMK'nın 6/6. maddesi anlamında benzer olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davalı marka başvurusuna itiraz sonucu verilen YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 6 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1.Davacı tarafça gerek dava gerekse davalı Kuruma itiraz aşamasında 6769 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası kapsamında fikri mülkiyet hakkına da dayandığı, ancak mahkemece bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacının bu konuda atıf yaptığı emsal mahiyetteki Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/407 E., 2012/176 K. sayılı kararında, her ne kadar davacılar bakımından tarafların aynı olduğu söylenemeyecekse de dayanılan delillerin mahiyeti ve nitelik olarak ayniyeti bakımından bu kararla kabul edilen fikri haktan kaynaklanan hak sahipliği hususunun işbu dosyada da tartışılması gerekmektedir. Bu hususun bilirkişi marifetiyle, öncelikle davacının işbu dosya üzerinden dayandığı internet sitesinde yer verilen logosunun eser mahiyetinde olup olmadığının tespiti ile varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

2.6769 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markaların bir bütün olarak ortalama tüketici kitlesi üzerinede bıraktıkları genel izlenimin dikkate alınması; bununla birlikte başvuru markası ile karşılaştırmaya mesnet markalar karşılaştırılırken sonraki tarihli başvuru markasının ses, görsel intiba yahut çağrışım yoluyla mesnet olan markalara yanaşıp yanaşmadığının markanın kapsamına aldığı mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi gözünden değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda olduğu gibi taraf markalarındaki çizgisel düzlemin çağrışım ile markaları birbirine yanaştırıp yanaştırmayacağının da denetime elverişli bir bilirkişi raporu ile açıklanması gerekmektedir.

3.Dosya içerisinde mevcut olan bilirkişi raporunun çoğunluk görüşü olduğundan hareket edilerek hükme esas alındığı anlaşılmakta ise de rapora yapılan itirazlar incelendiğinde, ayrık görüş dışında kalan iki bilirkişiden bir tanesi hakkında bilirkişinin aynı zamanda davalı Kurum çalışanı olduğuna yönelik ciddi itirazların bulunduğu, bu itirazların mahkemece giderilmediği gibi bu hususa dair bir araştırmanın da yapılmadığı, ayrıca bahsekonu bilirkişinin görüşünün dikkate alınamayacak olması halinde bir çoğunluk görüşünden de bahsedilemeyeceği hususunun değerledirilmediği tespit edilmiştir.

4. Sonuç olarak mahkemece; davacı tarafın dosyadaki mevcut bilirkişi raporuna yaptığı ciddi itirazları, tarafların tüm iddiaları ve dahi yukarıda işaret edilen hususları içerisinde barındırır biçimde tanzim edilmiş bir bilirkişi raporunun dosyaya kazandırılması ile varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.11.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.