"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2015/521 Esas, 2023/166 Karar
HÜKÜM : Asıl, karşı ve birleşen davaların reddi
BİRLEŞEN DAVA : İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/617 E. sayılı dosyası
Taraflar arasındaki anonim şirket yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin asıl; çalışanın ve ticari ilişki içinde olunan şirketin yöneticisinden alacağa ilişkin birleşen ve genel kurul kararının iptaline ilişkin karşı davada ise bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemece asıl, birleşen ve karşı davaların reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.ASIL ve BİRLEŞEN DAVA
1.Asıl ve birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirketin ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ve şirket yönetimi ve denetiminin 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun (4389 sayılı Kanun) 15 inci maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendi gereğince 01.08.2003 tarih ve 454 sayılı karar ile Fon tarafından devralındığını, şirketin kuruluşu itibariyle faaliyetinin İMKB ile yapmış olduğu veri yayın sözleşmesi gereğince temin ettiği borsa verileri ile diğer mali piyasaların ihtiyaç duyduğu finans bilgilerini temin etmek, elektronik ortamda müşterilerine transfer etmek olduğunu, davalılar ..., ... ve ...'in ... ... grubu şirketlerinden ......A.Ş. ile yapmış oldukları 19.06.2000 tarihli hisse devir ve satış sözleşmesi kapsamında ortaklık hisselerinin bir kısmını ......A.Ş'ye devrettiklerini, devir sonrası ...'nin hakim ortak konumuna geldiğini, bu şirketin devir aldığı hisseleri İktisat Bankası'ndan kullandığı kredi ile aldığını ve almış olduğu hisseleri rehin verdiğini, daha sonra kredinin ödenmemesi üzerine rehin alınan bu hisselerin İktisat Bankası'nın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nda (TMSF) olması ve alacağın tahsilinde yarar görülmesi üzerine şirketin yönetim ve denetiminin 01.08.2003 tarihli kararla Fon tarafından devralındığını, bu tarihten sonra mevcut yönetim ve denetim kurulu üyelerinin azliyle Fon'un atadığı yeni yönetim ve denetim kurulu üyelerinin göreve geldiğini, yeni atanan denetim kurulunun yaptığı inceleme ve hazırlanan 19.09.2003, 02.10.2003, 09.10.2003, 24.10.2003 ve 31.10.2003 tarihli raporlar ile eski yönetim ve denetim kurulunun sorumluluk durumunu belirlediklerini, 06.10.2004 tarihli TMSF Birinci Tahsilat Dairesi Başkanlığına sunulan yazıda da bu raporlara atıflar yapılarak olaylar ve sorumluluk miktarlarının belirtildiğini ve bu kapsamda; davacı ile aynı grup şirketlerinden ... İletişim Sistemleri Bilgi Hiz. ve Yat. A.Ş arasında teknik danışmanlık, bakım, data hattı kiralamasını kapsayan ve davacının 28.500,00 USD + KDV ödemesini gerektiren sözleşmeye istinaden aynı hizmeti veren kuruluşlar ve nezdinde bir araştırma yapmadan rayicin çok üzerinde bir sözleşme miktarı ile ödeme yapıldığını, karşılığında hizmetin alınmadığını; yine müvekkiliyle Spor ve Çocuk Televizyon Reklamcılık ve Yapımcılık A.Ş. arasında 01.09.2000 tarihinde "VBI Satırı Kiralama Sözleşmesine" istinaden aylık 10.000,00 USD + KDV ödemesinin kararlaştırıldığını, ancak 16.08.2000 tarihli 9 sayılı yönetim kurulu kararında şirkete mali yük getirecek sözleşmelerin A ve B grubunun imza yetkilileri tarafından imzalaması gerekirken B ve C grubu yetkilisi ... ve ... tarafından imzaladığını, aynı hizmetlerin daha düşük ücretler ile alınabilecek iken araştırma yapılmadığını, hatta müvekkilinin teknik servis görevlilerinin yazılı beyanlarında hiçbir zaman anılan hizmeti almadıklarını ifade ettiklerini, Spor ve Çocuk Televizyon Reklamcılık ve Yapımcılık A.Ş.'nin 09.05.2005 tarihli yazısında hizmet verilmediğinin açıkça anlaşıldığını, hizmet alınmamasına rağmen anılan şirkete 27.10.2000 ve 29.01.2001'de ... ve birleşen davada davalı ... imzasıyla 70.000,00 TL ödeme yapıldığının tespit edildiği; ... Hukuk Bürosu, Avukat ... YMM Bürosu ve ... ...'e toplam 154.381,00 USD karşılığı danışmanlık ücreti adı altında hizmet alınmadan para aktarıldığının anlaşıldığı; yine davacı nezdinde çalışmamasına rağmen ... ... şirketler topluluğu bünyesinde başka şirket çalışanlarının maaşlarının davacı şirketten ödendiğinin ve bu şekilde diğer grup şirketlerinin nakit sıkışıklıklarının aşılmaya çalışıldığı; şirketin 21.07.2000 tarihinde sermaye artışına gittiği, artırılan sermayenin 1/4'ünün 3 ay içinde kalanın ise 20.07.2003 tarihine kadar ödenmesine karar verildiği, bu sırada ... ve ...'ın Mart 2002 de ... Yatırım A.Ş.'yi TMSF'den devraldıkları ve davacının tarafı olduğu "İstanbul Altın Borsası Bilgi Yayın Sözleşmesinin" 13 üncü maddesi gereği ... ve ...'ın davacı hissellerini anlaşmalı olarak 20.12.2001'de davalı ...'e devrettikleri, dolayısıyla sermaye borcunun anılana geçtiği, ...'e sermaye koyma borcunu 20.07.2003'e kadar yerine getirmesi ihtarı üzerine bu paranın davacı şirketten muvazaalı şekilde çıkarılması için davalılar ... ve ...'ın genel müdür ve genel müdür yardımcısı sıfatlarıyla işlemler yapıldığı; bu kapsamda 17.04.2003'de ... A.Ş. temsilcisi ... ... ile CRM adlı programın yapımı için anlaşma yapıldığını, bu anlaşmanın da A grubu imza yetkisi olmadan B ve C gurubu imza yetkilisi genel müdür ... ve yardımcısı ... tarafından imzalandığını, anlaşmayı fiilen imzalayan ..., ... ve karşı tarafta ... ...'ün ... Yatırım A.Ş.'de birlikte yönetim kurulu üyesi olduklarını, anılan programın halen tam çalışır vaziyette olmadığını, kaldı ki yeterli altyapıya sahip müvekkili şirketin bu işi kendi bünyesinde halledebileceğini, bu kapsamda ... ...'e 125.250,00 TL ödendiğini, aynı gün bu bedelin ...'nın şahsi hesabına aktarıldığını; davacı şirketten ... ve ...'nın abisine ait olan dava dışı .....A.Ş. arasında 1.000 adet decoder alımı konusunda mutabakata varıldığını, bunun üzerine ...'in davacıya bir faksla 100,00 USD/adet fiyat verdiğini, ücretin yarısını siparişte avans diğer yarısını teslimde talep ettiğini, bu faks üzerine ... tarafından "uygundur" şerhi düşülmesiyle ... ve ... imzasıyla ... şirketine 45.000,00 USD karşılığı TL'nin EFT yapıldığını, bir gün sonra bu bedelin ...'nın şahsi hesabına "decoder avans iadesi" açıklamasıyla iade edildiğini, davacı ve birleşen davada davalı ...'nın sahibi olduğu .....Ltd.Şti. arasında 19.10.2001 tarihinde teknik destek ve danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, bu kapsamda ... şirketinin iletişim hatlarının bakım ve onarımını taahhüt ettiğini, karşılığında her ay 10.000,00 USD karşılığında anlaşıldığını, şirkete mali yük getiren bu anlaşmanın da B ve C grubu imza yetkilileri ... ve mali işler müdürü ... tarafından imzalandığını, bir yıllık sözleşmenin 19.10.2002'de yine bir yıllık uzatıldığını ve aylık bedelin 12.500,00 USD'ye çıkarıldığını, uzayan yılın son üç aylık bedelinin peşin istenmesi üzerine bu üç aylık ödemenin henüz hizmet alınmadan peşin olarak yapıldığını, davacının bu tür bir hizmet almasının yersiz olduğunu zira kendi bünyesinde bu işi yapacak elemanları bulunduğunu, ödenen bu peşin bedelin de aynı gün ...'nın şahsi hesabına yatırıldığını, en son anılan bu üç işlem nedeniyle ..., ..., ..., ..., ... ... ve ... hakkında emniyeti suistimal suçlamasıyla Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/976 E. sayılı dosyasında dava açıldığını ve derdest olduğunu, ...'nın hesabında toplanan bu paraların sonraki birkaç gün içinde davalı ...'in hesabına gönderildiğini ve ...'in da davacı şirkete sermaye koyma borcunu ödediğini, müvekkili şirketin 19.07.2000 tarihinde tür değiştirerek limited şirketten anonim şirkete dönüştüğünü, 21.07.2000 tarihinde olağanüstü genel kurulda sermayenin artırıldığını, bu arttırımla sermayenin çok ciddi oranda arttığını ve .....A.Ş.'nin davacının en büyük hissedarı konumuna geldiğini, yukarıda anılan sürelerde artan sermaye taahhüdünü zamanında ödemeyen ......A.Ş. ve ... hakkında gerekli işlemlerin zamanında yapılmadığını ve şirketin bu yolla da mali kayıplara uğratıldığını; ..., ..., ... ve ...'in 19.06.2000'de hisselerini ......A.Ş.'ye devrettiklerini, adı geçenler ve diğer personel ... ile davacı şirket arasında 01.08.2000'den itibaren üç yıl geçerli süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmelerden ... ile yapılanda davacıyı temsilen ... ve ... imzalarının olduğunu, ancak imza tarihinde ...'in yönetim kurulu üyesi olmadığını, ...'ın 16.08.2000'de yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, sözleşme asıllarının şirkette bulunmadığını ancak adı geçenlerin sunduğu fotokopilere göre aylık olarak ... ile 9.000,00 USD, ..., ... ve ...'dan her biriyle 6.000,00 USD, ... ile de 3.500,00 USD karşılığında anlaşıldığının görüldüğünü, adı geçenlerin 01.10.200 tarihinden 31.07.2003 tarihine kadar görevde kaldıklarını ve prim dahil tahakkuk eden tutar 1.224.000,00 USD olmasına rağmen bordroyla 698.851,00 USD ödeme yapıldığını, bu şahıslarında bakiye kısmı şirketten farklı yollarla alma yolunu denediklerini, bu kapsamda yukarıda anılan işlemleri yaptıklarını ve ... şirketine alınmayan bir hizmet karşılığında toplam 341.830,00 USD ödediklerini, davalılar ... ve ...'ın ortağı olduğu ... şirketiyle davacı şirket arasında 15.04.2002 tarihinde "Eutrade" isimli bir programın hazırlanıp ... şirketinin kullanımına sunulması ve üç yıl süreyle bakımının yapılması, bunun karşılığında bakım için aylık 800,00 USD, programın satımı için ise 10.000,00 USD karşılığında anlaşıldığını, bu anlaşmanın A grubu imza yetkisi olmaksızın ... tarafından imzalandığını, bu programın yapımı için ekstra eleman çalıştırıldığını ve hizmetin verildiğini, ancak ... tarafından bir ödeme yapılmadığını, ... ve ...'ın aynı dönemlerde hisselerini devraldıkları ... şirketinin bu programa ihtiyacını bildiklerini, kendi şirket ihtiyaçlarını bu yolla davacı şirket üzerinden karşıladıklarını; yine ... şirketiyle 01.05.2002 tarihinde ekran kullanıcı sözleşmesi imzalandığını, buna göre 100 adet üzerindeki ekran kullanımlarından ücret alınmayacağının kararlaştırıldığını, fiiliyatta 165 adet ekran kullanan ... şirketinden 65 adet ekranın ücretinin alınmadığını, kaldı ki alınan ekran ücretinin de piyasaya satılandan çok altta olduğunu, davacı şirket zararına işlem yapıldığını; piyasaya hizmet bedeli karşılığında tahsis edilen Euro-Jawa isimli programın da ... şirketine bedelsiz olarak tahsis edildiğini, bu hizmet karşılığında davacı şirket tarafından internet hizmet servisi sağlayıcısına bir bedel ödenirken karşılık alınmaksızın ... şirketine tahsisinin şirket zararına olduğunu, sunulan bu raporlar ışında 05.04.2005 tarihinde 2003 yılı için yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarla 2000, 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin genel kurullarda alınan ibra kararlarının şirketin mali tablolarının gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle kaldırılmasına, 2000, 2001, 20002 ve 2003 yıllarına ilişkin anılan olaylar nedeniyle sorumlu yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında eldeki davanın açılmasına kararının alındığını, yönetim ve denetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi olduğunu ve anılan zarardan sorumluluklarının gerektiğini ileri sürerek, davalılardan şimdilik 250.000,00 TL'nin zarar tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankasının ilan ettiği reeskont faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra davasını davalı ... 188.250,00 TL'sinden ... ise tamamından sorumlu olmak üzere 318.250,00 TL'ye ıslah etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirketin eski mali işler müdürü olan davalı ...'in özen ve sadakat yükümüne aykırı bir yaklaşımla haklarında sorumluluk davaları açılan eski yönetim kurulu üyesi, genel müdür ve genel müdür yardımcısı sıfatları bulunan ... ve ...'ın sahibi ve yöneticisi oldukları ... Yatırım Menkul Değerler A.Ş.'ye müvekkili şirketin olanaklarını bedelsiz ya da çok düşük bedelle aktarmak, ayrıca hissedar ve eski yönetim kurulu üyesi ...'in sermaye koyma (apel) borcunu kapatma amacıyla, ... İletişim Ltd.Şti'ye henüz alınmamış hizmet karşılığı gibi ödeme yapmak suretiyle, adı geçen dava dışı eski yöneticiler ve diğer davalı ... Kinci ile birlikte, aralarındaki hileli anlaşmaya dayalı olarak şirketi zarara uğratmaları nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 100.000,00 TL'lik zararını (davalı ... 60.000,00 YTL'lik bölümünden sorumlu olmak üzere), her bir işlem tarihinden başlayarak işleyecek T. C. Merkez Bankası avans faiz oranındaki faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. ASIL VE BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP ile KARŞI DAVA
1.Bir kısım davalılar ..., ..., ... vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde, müvekkillerinden ...'ın %20, ...'ın %10, ...'in %7,5 oranında davacı şirketin kurucu ortakları olduğunu, şirketin satışı için anonim şirkete dönüştürüldüğünü, devir sonrası şirketin tüm mali ve idari işleyişinin ... ... grubunda bulunduğunu, davacı şirkete atanan yöneticilerinin niyet ve kasıtları çerçevesinde davanın değerlendirilmesi gerektiğini, davacının dava açma koşullarından olan taraf ehliyeti ve dava açma sıfatı bulunmadığını, davanın TMSF tarafından davacı şirketin ortaklarının temettü hariç ortaklık haklarının devir alınmasına ilişkin 01.08.2003 tarihli karara dayalı olarak atanan yönetici ve denetçiler tarafından açıldığını, TMSF tarafından alınan 01.08.2003 tarihli kararın muhteviyatı ve çerçevesinin belli olduğunu, buna göre davacı şirket ortaklarının, davacı şirkette sahip oldukları hisselerin mülkiyetlerinin TMSF'ye devir ve temlik edilmediğini, bu halde sadece şirketin yönetimi bakımından alınan karara dayalı olarak işlem yapma hakları bulunan TMSF tarafından atanan yönetici ve denetçilerin genel kurulu toplantıya davet, genel kurul toplantısında halihazırda pay mülkiyeti devir ve temlik edilmediğini, müvekkilini temsil ile onun adına oy kullanma konusunda yetkileri olmadığı gibi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6762 sayılı Kanun) 341 inci maddesi gereği şirket idare meclisi üyelerine dava açma haklarının da bulunmamakta olduğunu, yukarıda anılan nedenle davacının davada taraf olma ehliyeti ve sıfatı bulunmadığından davanın bu nedenle reddinin gerektiğini, öte yandan davacının davasına dayanak yaptığı davacı şirketin 05.04.2005 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağına dikkat edildiğinde görüleceği üzere şirketin hali hazır ortaklarının tümünün şirketin yönetim kurulunda yer almakta olduğunu, yine tutanağa göre şirketin tüm ortakları adına toplantıya TMSF'yi temsilen ... ... isimli kişinin katıldığını, aynı toplantıda, aynı temsilcinin bir önerge vererek o tarihte ortak konumundaki tüm yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilmesi ve kişisel sorumluluk miktarları üzerinden haklarında dava açılmasına karar verilmesinin istediğini ve bu yönde alınan kararın yine haklarında dava açılan kişiler adına kullandığı oy ile tasdik edildiğini, yukarıdaki durumun 6762 sayılı Kanun'un 374 üncü maddesinin birinci fıkrasına açık aykırılık teşkil ettiğini, çünkü anılan maddeye göre pay sahiplerinden hiç birinin, kendisi veya karı kocası, yahut usul ve furu ile şirket arasındaki şahsi bir işe veya davaya dair olan müzakerelerde rey hakkını kullanamayacağını, bu halde davacı tarafından dayanak yapılan 05.04.2005 tarihli genel kurul toplantısında alınmış olan maddi sorumluluğa ilişkin kararın usulsüz ve yok hükmünde olduğunu, anılan nedenle de davacının taraf ehliyeti ile davacı olabilme sıfatına sahip olduğunun söylenemeyeceğini, davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, davacı şirketin 6762 sayılı Kanun'un 340 ıncı maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 309 uncu maddesi gereğince zamanaşımı süreleri geçirildikten sonra dava açtığını, keza zamanaşımı sürelerinin başlangıcı açısından, denetçiler tarafından hazırlanan rapor tarihinin değil, iddia olunan olayın vukuu tarihinin dikkate alınması gerektiğini, çünkü davacının o tarihte aynı zamanda idare meclisi azası olan kişileri temsilen oy hakkını kullandığına göre ve muamelenin yapıldığı tarihte de aynı sıfata sahip olduğuna göre zarar doğuran olayın, olayın vukuu tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiğini, açıklanan nedenle zamanaşımı nedeni ile de davanın reddinin gerektiğini, müvekkillerinin vazife yaptıkları dönemler ile alakalı olmak üzere, şirketin 2000 yılındaki faaliyetlerine ilişkin ortaklar genel kurulunun 24.05.2001 tarihinde, şirketin 2001 yılındaki faaliyetlerine ilişkin ortaklar genel kurulunun 19.04.2002 tarihinde, şirketin 2002 yılındaki faaliyetlerine ilişkin ortaklar genel kurulunun 20.05.2003 tarihinde yapıldığını, bu toplantılarda şirketin faaliyet ve denetim raporlarının okunduğunu, bilanço/bilanço dip notları kar ve zarar cetvellerinin tartışıldığını ve yapılan görüşmeler neticesinde şirket tarafından söz konusu dönemlerdeki işlemlerin hukuka ve ortaklık açısından isin gereğine uygun olduğu görülerek, ilgili dönemle ilgili faaliyetleri nedeni ile onları sorumlu tutmayacağını beyan ederek müvekkillerinin anılan dönemlere ilişkin ibra edildiğini, ibra kararlarının yer aldığı genel kurulların iptali söz konusu edilmediğinden ve 6762 sayılı Kanun'un 381 inci maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan anılan genel kurullar ve bu toplantılarda alınan kararların kesin ve davacı şirketi bağlayıcı olduğunu, keza gerek öğreti ve gerekse uygulamada geçmiş yıllara ait genel kurullarda verilmiş bulunan ibra kararlarının, yeni yapılan bir genel kurul ile kaldırılmasının 6762 sayılı Kanun'un 381 inci maddesi anlamında genel dürüstlük kurallarına aykırı bulunduğundan, bu yolla da müvekkillerinin sorumlulukları cihetine gidilmesinin mümkün olmadığını, anılan nedenlerle alınmış bulunan ibra kararları doğrultusunda davacının müvekkilleri aleyhine dava açma olanağı bulunmadığını, davacının davasını 6762 sayılı Kanun'un 336 ve 342 nci maddelerinden yola çıkarak açtığına göre müvekkillerine sorumluluk tevcih ettikleri işlemlerden şirketin zarara uğradığının kanıtlanması gerektiğini, öncelikle, haksız olduğu iddia olunan menfaati edinen kişinin dava edilmesi, bu mümkün olmaz ise, müvekkillerinin dava edilmesi gerektiğini, diğer yandan davada söz konusu edilen sözleşme ve işlemlerin günün ticari gereklerine uygun olarak yapıldığını, bu iş ve işlemlerin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra, özellikle yapılan işlemlerin yapıldığı tarihteki koşullar üzerinden değerlendirme yapılmaksızın olayı bu günün koşullarına göre değerlendirerek zararlandırıcı işlem yapıldığı gerekçe ve düşüncesi ile müvekkilleri aleyhine sorumluluk davası açılmasının zarar kavramının mantığına ve hakkaniyete uygun olmadığını, şirket bilançosunda şirketin zarar ettiğine dair herhangi bir kayıt bulunmadığını, bu nedenle kötü yönetim ve/veya kusur ve/veya ihmal nedeni ile şirketin zarar ettiği iddiasının havada kaldığını, bu davaya dayanak yapılan 05.04.2005 tarihli genel kurul kararının iptalinin gerektiğini ileri sürerek asıl davanın reddine ve karşı davalarının kabulü ile 05.04.2005 tarihli genel kurul toplantısının iptaline karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkilinin Holding ve davacı ...Ş.'nin de dahil olduğu bağlı şirketleri kapsamak üzere 01.03.2000 tarihinde işe başladığını, 28.02.2001 tarihinde de karşılıklı ibralaşma ile işten ayrıldığını, müvekkilinin çalışma dönemi itibariyle, bir zarar ve bu zarara sebebiyet veren bir kusur ya da bir ihmalinin söz konusu olmadığını, bir yıllık çalışma dönemine ilişkin olarak yapılan genel kurulda 6762 sayılı Kanun'un 380 inci maddesine göre de müvekkilinin ibra edildiğini, sonraki genel kurulla kesinleşen ibranın ortadan kaldırılamayacağını, müvekkilinin bu karardan dava dilekçesinin kendisine tebliği üzerine haberdar olduğunu, 6762 sayılı Kanun'un 381 inci maddesinin üçüncü fıkrasına dayanarak açtıkları karşı davanın süresinde olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddine ve karşı davada asıl davaya dayanak 05.04.2005 tarihli genel kurulda alınan ve müvekkili hakkında ki evvelki ibrayı kaldıran 6 nolu karar ile sorumluluk davacı açılmasına dair 7 nolu kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı ..., ... ve ... vekili tarafından verilen cevap ve karşı dava dilekçesinde; davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, müvekkillerinden ...'in 2000 yılında 24 gün, ...'ın 2000 yılında 3 ay 24 gün, ...'nun ise 2000 yılında 11 gün, 2001 yılında 22 gün olmak üzer çok kısa sürelerle yönetim kurulu üyeliği yaptıklarını, 6762 sayılı Kanun'un 309 uncu maddesine göre zamanaşımı sürelerinin her halükarda dolduğunu, davacı şirketin denetçilerinin dava açma hakkı olmadığını, genel kurul kararından itibaren 1 aylık süre içinde davanın açılmadığını, yönetim kurulu kararı ile genel kurulca alınan ibranın ortadan kaldırılmasının mümkün olamayacağını ileri sürerek asıl davanın açıklanan gerekçelerle, öncelikle zamanaşımı ve aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesini, karşı davada ise 05.04.2005 tarihli genel kurulda alınan 6 ve 7 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
4. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2001 ve 2002 hesap dönemlerine ilişkin genel kurullarda oybirliği ile ibra edildiğini, genel kurullar aleyhine 3 ay içinde iptal davası açılmadığını, varlığı iddia edilen işlemlerle müvekkilinin işlemleri arasında illiyet bağı kurulmadığını, dava konusu işlemlerin hiç birinde müvekkilinin tasarrufu ve imzasının bulunmadığını, müvekkilinin genel kurullarca ibra edildiğini, davacının, müvekkilinin sebep olduğu somut bir zarar tespit edemediğini afaki ifadelerle müvekkilini sorumlu tutmaya çalışıldığını, sonuç olara usuli itiraz ve taleplerinin kabulü ile gerekli kararlar oluşturularak, zaman aşımı yönünden itirazlarının kabulü ile, dayanaktan yoksun ve geçmiş ibraların geçerli olması nedeni ile davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin 2000 yılı genel kurulunun 24.05.2001 tarihinde, 2001 yılı genel kurulunun 19.04.2002 tarihinde, 2002 yılı genel kurulunun 20.05.2003 tarihinde yapıldığını, bu işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren 2 ve 5 senelik zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmaması nedeniyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin 56 gün süren yönetim kurulu başkanlığı görevi süresince geçmiş faaliyet dönerlerindeki yönetim kurullarının ibra edilmesi ve bu kadar kısa sürede şirketin geçmiş dönemde yapılan işlemlerinin tetkikinin fiilen mümkün olmaması karşısında sorumlu tutulmasının hukukun genel kurallarına ve iyi niyet kurullarına aykırılık oluşturacağını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin iddia edilen zararlarına sebebiyet veren işlemlerden ötürü 6762 sayılı Kanun'un 340 ıncı maddesi delaleti ile 309 uncu maddesine göre, bu işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren 2 ve 5 senelik zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması gerekirken davacı şirketin bu süreler geçtikten sonra dava açtığını, bu durumda davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, 6762 sayılı Kanun yönünden yönetim kurulunun ortaklığın organı olup, üyelerin organ görevlisi oldup, şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen sorumlu olmamalarının 6762 sayılı Kanun'un 336 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin aynı maddenin 1 ve 5 nolu bentlerindeki sorumluluklarının ise, devredilemeyen münhasır sorumluluklar olup 5 inci bentteki sorumluluğun, ferdi sorumluluk olup devredilebilen sorumluluklardan olduğunu, bu hususun kusur sorumluluğu ilkesinin bir sonucu olduğunu, ayrıca 6762 sayılı Kanun'un 319 uncu maddesi gereği esas mukavelenin verdiği yetkiye dayanılarak, yönetim ve temsil hakkı üyeler arasında taksim edilmiş veya bir gruba bırakılmış ise, her üye veya grubun kendi görevli olduğu hususlardan sorumlu olduğunu, dolayısıyla murahhas üyelerin kendilerine bırakılan alanlardaki yönetim haklarının bağımsız hamili olup, sorumluluğun kendilerine ait olduğunu, davacının imza sirkülerinde faaliyetlerle ilgili yetkilerin A, B vs gruplandırılmış olduğunu, örneğin pek çok işlemin yönetim kurulu başkanı imzasına bağlandığını, şirketin eski hakim 2000 yılından itibaren ise azınlık ortaklarından olan ..., ... ve diğerlerinin şirketin hem yönetim kurulu üyesi hem genel müdür ve genel müdür yardımcıları olmaları nedeni ile bu şahısların murahhas üyeler olarak adlandırılması gerektiğini, kusurlu sorumluluk prensibinin kabul edildiğini, dolayısıyla yönetim kurulu üyesinin sorumlu tutulabilmesi için kusurlu bir hareketinin kendisine isnat edilmesi gerektiğini, olayda oluştuğu iddia edilen zarardan illiyet bağı bulunmadığından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, ayrıca 6762 sayılı Kanun'un 336 ncı maddesi yönetim kurulu üyelerinin müteselsil sorumluluklarından bahsetmekte ise de aynı Kanun'un 338 inci maddesinde kusurlu olmadığını ispat eden üyenin müteselsil sorumluluğa dahil olmayacağının düzenlediğini, 6762 sayılı Kanun'un 337 nci maddesi ile de yeni tayin edilen üyelerin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmek mecburiyetinde olduğunu, aksi halde işlemlerden müteselsilen sorumlu olacağının kabul edildiğini, ancak bu maddedeki seleflerinin belli kusurlarından kastın, sadece yöneticinin seçildiği hesap yılı içindeki belli yolsuzluklar olduğunu, zira yönetim kurulu üyelerinin evvelki olayları ve hesapları incelemek gibi bir yükümlülüğü olmadığını, ayrıca 6762 sayılı Kanun'un 308 inci maddesinde de "yolsuzluk vaki olup olmadığının incelemekle mükelleftirler" biçiminde buyurucu bir kural getirilmediğini, yeni yöneticilerin belli olan yolsuzlukları denetçilere bildirmekle yükümlü tutulduğunu, davanın zamanaşımı süresinde de açılmadığını, şirket yönetim kurulunun 16.08.2000/9 sayılı kararı ile şirket işlerinin yerine getirilmesi noktasında yönetim kurulu üyeleri ile genel müdür ve yardımcılarının imza yetkileri ile görevlerinin belirlendiğini, genel müdür ... ile genel müdür yardımcısı ...'ın şirketin günlük işleri ile icrai işlerinin yerine getirilmesinde yetkili ve görevli olduğunu ve dava konusu tüm işlemlerin genel müdür ve yardımcısı tarafından gerçekleştirdiğinin dosya kapsamıyla açık olduğu gibi davacının da kabulünde olduğunu, müvekkilinin salt yönetim kurulu üyesi olduğu için sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, zarara konu işlemin sorumlusu belli olup da ondan tahsilat imkânı olduğu sürece şirket için bir zararın söz konusu olmadığını, müvekkilinin sürekli ve kesintisiz olarak yönetim kurulu üyeliği yapmadığını, görevde olduğu tarihlerin 14.08.2000-18.09.2001 / 08.04.2002-20.5.2003 dönemleri ile sınırlı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
7. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin, 09.07.2001-10.07.2001 tarihleri arasında denetim kurulu üyeliği; 25.12.2001-20.05.2003 tarihleri arasında da yönetim kurulu üyeliği yaptığını, dava konusu işlemlerin hiçbirinde imzasının olmadığını, anonim ortaklık genel kurulunca bilançonun onaylanması kararında aksi belirtilmedikçe bu onamanın şirket yönetim ve denetim kullarının ibralarını da içerdiğini, genel kurulun bilgisi dışında kalmış bir hususun bulunmadığını, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin ibra edildiğini, bu nedenlerle davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddinin gerektiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
8. Davalı ... vekili 20.09.2005 tarihli dilekçelerinde; müvekkilinin dava konusu işlemlerin hiçbirinde imzasının olmadığını, dava dilekçesinin müphem olduğunu, müvekkilinin 2001 ve 2002 yılı hesap dönemlerine ilişkin genel kurullarda oybirliği ile ibra edildiğini, olağan genel kurullar aleyhine 3 ay içinde iptal davasının açılmadığını, ayrıca davanın zamanaşımı süresinde de açılmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
9. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 01.01.2001 ve 02.04.2002 tarihleri arasında davacı şirket bünyesinde yönetim kurulu üyeliği yaptığını ve 02.04.2002 tarihinde istifa ettiğini, bilindiği üzere 6762 sayılı Kanun'un 309 uncu maddesi uyarınca, şirket yöneticilerinin Kanun'un 336 ve 337 nci maddeleri kapsamında sorumlulukları açısından iki yıl içinde dava açılması gerektiğini bu nedenle davanın zamanaşımı gerekçesi ile reddedilmesi gerektiğini, şirket zararı ile müvekkili arasında illiyet bağının bulunmadığını, 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin faaliyetleri nedeniyle ilgili yıllara ilişkin olarak yapılan olağan genel kurullarda ibra edildiğini, açılan ceza davasında müvekkilinin adının geçmediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
10. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 20.05.2003 tarihli genel kurulda denetçi olarak seçildiğini ve 07.08.2003 tarihinde TMSF'nin görevine son verdiği tarihe kadar bu görevini sürdürdüğünü, 2 ay 17 gün gibi kısa bir sürede tespit edebilmiş olduğu tüm yolsuzlukları Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına bildirerek dava açılmasını sağladığını, ayrıca TMSF'nin görevine son vermesinden sonra TMSF tarafından davacı şirkete genel müdürü olarak atanan ... ...'a yönetim kurulu başkanı'na hem yazılı hem şifahi olarak; denetçiler Faysal Kara, Cenap İlter'e şifahi olarak tespit etmiş olduğu yolsuzluktan açıkladığını ve takip etmeleri için uyarılarda bulunduğunu, tüm bu çabalarına karşı açılan davanın yasal olmadığını, ayrıca davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
11. Birleşen davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket ile ... İletişim Ltd. Şti. arasında 19.10.2001 tarihinde "Teknik Destek ve Danışmanlık Sözleşmesi" imzalandığını, bu sözleşmenin 19.10.2002 tarihinde tarafların mutabakatı ile imzalanan ek bir protokol ile 1 yıl daha uzatıldığını, bu sözleşme devam ederken ... İletişim Ltd. Şti.'nin 10.07.2002 günlü yazısı ile davacı şirketten ödemelerin üçer aylık periyotlarla peşin olarak yapılmasını talep ettiğini, bu talebin davacı tarafından da kabul edildiğini, bu nedenle 10.07.2003 tarihli fatura ile 3 aylık (Temmuz, Ağustos, Eylül) hizmet bedelinin ödeme karşılığı 18.07.2003 günlü çek düzenlendiğini ve ... İletişim Ltd. Şti. tarafından tahsil edildiğini, ... İletişim Ltd. Şti.'nin bu olaylardan sonra da davacı şirkete hizmet verdiğini, faturalar düzenlendiğini (10.11.2003, 17.11.2003 tarihli) ve tahsilatlar yapıldığını, dolayısıyla müvekkilinin şirketi zarara uğratması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, çünkü yapılan tüm işlemlerin usulüne uygun olarak yapıldığını, tüm faturaların verilen hizmetler mukabilinde kesildiğini, daha önce de ifade edildiği gibi müvekkilinin davacı şirkette mali işler müdürü olarak görev yaptığını ve imzalamış olduğu her türlü sözleşme ve/veya doküman kendisinden daha üst pozisyonda çalışan kişilerce onaylanmış olduğunu, kaldı ki Euro-Jawa adlı ürünün tamamen bir ticari ilişkinin şartları dahilinde pazarlandığını ve davacı şirketin bu sözleşme neticesinde uğradığı bir zarar olmadığını, böyle bir zarar olsa dahi bu zararın başta müvekkili olmak üzere herhangi birinin kastı ile değil tamamen ticari ilişkilerin şekillenmesi ile cereyan ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
12. Birleşen davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde; öncelikle zamanaşımı itirazında bulundukları, davanın yasal süresinde açılmadığını, ayrıca davalı olarak gösterilen ...'nın davacıyla herhangi bir iş ilişkisi bulunmadığını, ancak davalının ortağı olduğu ... İletişim San. ve Tic.Ltd.Şti.'nin davacı ile teknik servis ve danışmanlık hizmet sözleşmesi imzaladığını, teknik servis ve danışmanlık hizmetleri verildiğini, bu nedenle davalı ...'nın bu davada taraf gösterilmesinin söz konusu olamayacağını, ... İletişim Ltd. Şti.'nin ayrı bir tüzel kişilik olduğunu müvekkili aleyhine böyle bir alacak davası açılamayacağını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemece 04.07.2012 tarih, 2005/625 E. ve 2012/133 K. sayılı karar ile tüm dosya kapsamına göre, 2000-2001-2002 yıllarına ilişkin ibraların bilançoların gerçeği yansıtmaması nedeniyle geçersiz olduğu, bu nedenle davalıların ibra edilmiş sayılmayacakları, 6762 sayılı Kanun'un 309 uncu maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin dolmadığı, davacı şirketin genel müdürü olan davalı ... ile genel müdür yardımcısı olan ...’ın ve mali işler müdürü olan ...’in usulsüz işlemler ile davacı şirketi zarara uğrattıkları, yapılan bir kısım ödemelerin gerçekte ticari işten kaynaklı olmayıp, davalı ...’ın hesabına aktarıldığı, anılan kişilerin bu ödemelerden sorumlu oldukları, diğer davalıların sorumluluklarının ispat edilemediği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 318.250,00 TL’nin tamamından davalı ...’ın, 188.250,00 TL’sinden davalı ...’ın, 123.000,00 TL’sinden davalı ...’in ve 60.000,00 TL’sinden davalı ...’nın sorumlu olmak üzere anılan bedelin dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, diğer davalılar hakkındaki davaların ve karşı davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili ile davalılardan ..., ... ve ... vekilleri ile davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
B. Bozma Kararı
Dairemizin 04.02.2014 tarih, 2013/16575 E. ve 2014/1918 K. sayılı kararıyla;
"1. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına davacı vekili ile davalı ..., ... ve ... vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Asıl dava, davacı şirketin eski yönetim kurulu üyeleri, denetçileri ve müdürleri olan davalılar aleyhine açılan sorumluluk, karşı dava, ibra kararının geçersizliğine yönelik genel kurul kararının iptali, birleşen dava ise davacı şirket tarafından usulsüz ödeme yapılarak uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.
Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, 6762 sayılı Kanun'un 336 ncı maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. Nitekim 6762 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine 6762 sayılı Kanun'un 346 ncı maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336 ncı madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, 6762 sayılı Kanun'un 359 ncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu hali ile ispat külfeti açısından değerlendirildiğinde ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğundan söz etmek mümkündür.
Dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. 6762 sayılı Kanun'un sistematiğinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine dair bir düzenleme bulunmadığı gibi ne şekilde görevde olduklarının ve bunun sonucu olarak tüzel kişi hissedarları temsil edip etmemelerinin de bir önemi yoktur.
O halde mahkemece, eski yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları gözetilmeksizin, anılan davalıların kusurlarının ispat edilemediği gerekçesiyle sorumlu olmadıklarına hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3. Ayrıca, davacı tarafça, apel borcunun tahsil edilmemesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın da davalı yönetim kurulu üyeleri, denetçiler ve müdürlerden tazmini talep edilmiş ve Mahkemece davacı şirket tarafından apel borcu olan ortaklardan tahsil yoluna gidilmeksizin buna ilişkin zararın oluştuğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, anılan istem yönünden dava reddedilmiştir.
Oysa, davacı anonim şirket, 6762 sayılı Kanun'un 269 uncu maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yine anılan Kanun’un 140 ıncı maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında, ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu mal varlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin üçüncü kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması üçüncü kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir. Bu itibarla, ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi bu tutarların tahsil edilmemesinde kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de bundan dolayı ortaklar ile birlikte müteselsilen sorumlu bulunmaktadır. Ayrıca yeni seçilen yönetim kurulunun apel borcunu tahsili yoluna gitmemesi önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerini sorumluluktan kurtarmaz.
Bu durumda Mahkemece, davalıların apel ödenmesine yönelik meydana gelen zarardaki sorumluluklarının tayin ve tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
4. Davalı ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince, davacı tarafça zarar iddiasına ilişkin olarak davalıların şirketin ihtiyacı yok iken dava dışı ... ... ile CRM yazılım programı satımına ilişkin sözleşme yapıldığı ve bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin aynı gün davalı ...’nın hesabına aktarıldığı, işlemin gerçek bir satış işlemi olmayıp muvazaalı olduğu, aynı şekilde dava dışı ... Elektronik A.Ş’den ihtiyaç olmadığı halde 1.000 adet dekoder için avans olarak 63.000,00 TL ödeme yapıldığı, anılan bedelin bir gün sonra davalı ...’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu, yine dava dışı ... İletişim Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı ...’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalılar sorumlu tutulmuş ise de, davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerekmekte olup, açıklanan şekilde oluşmuş bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı ...’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmemektedir.
Bu itibarla Mahkemece, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı ... ve ... yararına bozulması gerekmiştir.
5. Ayrıca, davacı tarafça zarar kalemlerinden birisi olarak, dava dışı Spor ve Çocuk TV A.Ş. ile VBI satır kiralama sözleşmesinin şirketin A ve B grubu imza yetkisine sahip yöneticiler tarafından imzalanması gerekirken B ve C grubu imza yetkisine sahip davalı ... ve ... tarafından imzalanmak suretiyle sözleşme bedeli olarak dava dışı şirkete ödenen 70.000,00 TL zarar olarak gösterilerek anılan bedelin tazmini talep edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, mümeyyiz davalıların yetkisiz olarak sözleşme yapmak suretiyle dava dışı şirkete ödenen paradan sorumlu oldukları belirtilmiş, mümeyyiz davalılar vekilince bu rapora karşı, anılan sözleşmenin şirketin rutin işlerinden olduğu dolayısı ile B ve C grubu imza yetkisine sahip müdürler tarafından imzalanmasında bir usulsüzlüğün bulunmadığına yönelik itirazda bulunulmuştur. Mahkemece, mümeyyiz davalılar vekillerinin bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları bu itirazlar giderilmeksizin dolayısı ile anılan sözleşmenin imzalanmasında mümeyyiz davalıların yetkilerini aşıp aşmadıkları belirlenmeksizin eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı ... ve ... yararına bozulması gerekmiştir.
6. Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince, mümeyyiz davalı, davacı şirketin mali işler müdürü olup, çalışan konumundadır. Mahkemece, adı geçen davalının dava dışı şirket ve kişilere yapılan para ödemelerini gerçekleştirdiği gerekçesiyle oluştuğu kabul edilen zarardan sorumlu tutulmuş ise de, bu kişi davacı şirketin çalışanı olması nedeniyle ancak kusuru ile meydana getirdiği zarardan sorumludur.
Bu itibarla Mahkemece, anılan davalının sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı ... yararına bozulması gerekmiştir.
7. Davalı ...’nın temyiz itirazlarına gelince, yukarıda 3 nolu bentte de açıklandığı üzere davacı tarafça zarar kalemi olarak davalı ...’nın ortağı olduğu dava dışı ... İletişim Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı ...’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüştür. Kural olarak, usulsüz ödenen avans nedeniyle oluştuğu iddia edilen zarardan sözleşmenin tarafı olan paranın gönderildiği dava dışı ... İletişim Ltd. Şti. sorumludur. Ancak, anılan şirketin ortağı olan davalı ..., meydana getirildiği kabul edilen zarardan var ise kusuru ile sorumlu olup, bu kişinin zarara neden olan kişiler ile el ve işbirliği içinde hareket edip etmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla Mahkemece, davalı ...’nın sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken sorumluluğunun neye yönelik olduğu karar gerekçesinde değerlendirilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı ... yararına bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyulan bozma ve tüm dosya kapsamına göre; ... şirketiyle ilgili iddia yönünden, bozma ilamında bu olaya ilişkin ayrı bir bozma gerekçesi yer almadığı, yapılan bilirkişi incelemelerinde ... İletişim ile yapılan data hakkı kiralamasına ilişkin sözleşme bağlamında zarar iddiaları açısından dosya dahilinde bağımsız bir zarar tespitinin belirtilmediği, kusurun araştırılmasının zararın doğmuş olması ile bağlantı içinde olduğundan hareketle davalılar açısından kusur tespitinin yapılmayacağının değerlendirildiği; Spor ve Çocuk Televizyon şirketiyle ilgili iddia yönünden, bozma ilamı gereği yaptırılan bilirkişi incelemesinde Spor ve Çocuk Televizyon şirketi ile davacı arasında 01.09.2000 tarihinde VBI satırı kiralama sözleşmesi bağlamında, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/625 E. nolu dosyasına sunulan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/695 E. (Eski Esası: E.2003/1477) sayılı dosyasına sunulu 03.10.2005 tarihli Prof. Dr. ... Altuğ, Doç. Dr. Selçuk Paker ve ... Azak imzalı heyet raporunda yer alan bilirkişi görüşünün korunduğu, buna göre “borcun muacceliyetinin taliki şarta bağlanmış olması nedeniyle taliki şartın gerçekleşmesinden evvel talep edilmesi mümkün bulunmamakla davacı lehine doğmuş bir fatura alacağının olmadığı” ve konuya ilişkin olarak ... Gülermen lehine verilen ibra kararının geçerli olduğunun değerlendirildiği; ... Hukuk Bürosu, Av. ... Yeminli Mali Müşavirlik Bürosu-... ... ile ilgili iddia yönünden, bozma ilamında bu olaya ilişkin ayrı bir bozma gerekçesi yer almadığı, yapılan bilirkişi incelemelerinde ... Hukuk Bürosu, Av. ... Yeminli Mali Müşavirlik Bürosu-... ...’den alınan danışmanlık hizmetine ilişkin olarak hukuki ve mali bilgi alınması neticesinde danışmanlık verildiğinin anlaşıldığı, buna göre makbuz karşılığı rayiç bedelden danışmanlık hizmeti verildiği, bu durumun ise şirket açısından bir zarar olarak değerlendirilemeyeceği; fiilen davacı şirkette çalışmayan ancak gruba ait başkaca şirketlerde çalışan şahıslar adına maaş bordrosu düzenlendiği ve toplam 368.866,00 USD meblağ ile ödeme yapıldığı iddiası yönünden, bozma ilamında bu olaya ilişkin ayrı bir bozma gerekçesi yer almadığı, yapılan bilirkişi incelemelerinde de bu hususun bozma kapsamında olmadığının belirtildiği; 17.04.2003 tarihinde ... Yatırım ile CRM (Customer Relationship Manegement) programının yapılması konusunda yapılan anlaşma yönünden, bozma ilamı kapsamında yapılan bilirkişi incelemelerinde 17.04.2003 tarihinde ... Yatırım ile CRM (Customer Relationship Manegement) programının yapılması konusunda anlaşma imzalanmasına ilişkin olarak, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/11 E. sayılı dava dosyasına sunulu 05.12.2005 tarihli Prof. Dr. Ergun Özsunay ve Prof. Dr. Hanifi Ayboğa, Doç Dr. ... Paker ve Yrd.Doç.Dr. Özgül Vayvay imzalı emsal bilirkişi heyet raporunda hukuka aykırılık görülmediği, bu rapordaki “…taraf muvazaası iddiasında, davalı ... ile davalı ... ... arasında gizli vekillik ve tarafta muvazaa yaptıklarına dair bunun kanıtı olarak kabul edilebilecek yeterli ve yazılı bir delile rastlanamadığı…” görüşüne katıldıkları beyanıyla sorumluluk doğuran bir tespit yapılmadığı; davacı ile ...’ın abisi ...’ın sahibi olduğu ... Elektrik Mühendislik San. ve Tic. A.Ş. arasında 1000 adet dekoder satışı sözleşmesi yönünden, bozma kapsamında yapılan bilirkişi incelemelerinde İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2003/1362 E. sayılı dosyasına sunulu 05.08.2005 tarihli Prof. Dr. Sermet Akman, Prof. Dr. ... Nur Berzek ve ... Azak tarafından hazırlanan heyet raporunda, “…ödeme, şirket kayıtlarına intikal ettirilmiş olması nedeni ile herhangi bir muvazaa oluşturmamaktadır.” ifadesine yer verildiği, keza Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/517 D. İş sayılı dosyasından verilen karar ile keşfe katılan ve atanan bilirkişiler Prof. Dr. ... Sönmez ve ... Varoğlu'nun “300 adet dekoderin bulunduğu, dekoderler üzerinde ledlerin, bilgisayar bağlantılarının mevcut olduğu, ayrıca decoderler üzerinde “Plato Cihaz No: A serisi” numaraları ve “0.212.2161888” yazılı yapıştırma etiketlerin bulunduğu” tespitinde bulunduğu, dolayısıyla bu konudan dolayı da bir sorumluluk durumunun ortaya konulmadığı; apel borcuna ilişkin iddiaya yönelik olarak, bozma ilamı gereği alınan bilirkişi raporlarından 09.01.2018 tarihli raporda genel kurulun artırılan sermayenin 1/4'ünü tescil tarihinden itibaren 3 ay içerisinde (yani 25.10.2000 tarihine kadar), geri kalan 3/4'ünü ise en geç 20.07.2003 tarihinde nakden ödenmesini karara bağladığının (21.07.2000 tarihindeki olağanüstü genel kurul kararı ile ana sözleşme değişikliği olarak 5098 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinin 167 nci sayfasında tescil edildiği) görüldüğü, 20.07.2003 tarihine kadar şirkete 823.000, TL ödendiği, ...'in bütün sermaye borcunu bir şekilde ödediği, ödenmemiş toplam 1.049.000 TL sermaye burcunun ise ... ve diğer ortak ... ... tarafından ödenmediği, davacı şirketin hakim ortağı .....A.Ş. ve ... ...'ın 20.07.2003 tarihi itibariyle temerrüde düşmüş oldukları, şirketin temerrüde düşen ortaktan gecikme faizi, aynen ifa isteyebileceği gibi, onu yaptığı ödemelerden mahrum bırakıp iskat da edebileceği, davacı şirketin o zamanki yönetim kurulunun henüz muaccel olmamış sermaye borcu için 03.06.2003 tarihinde toplanarak iskat kararı aldığı, bu kararın hukuken geçerli olmadığı, zira taahhüt edilen sermayenin muaccel olduğu tarihin 20.07.2003 olduğu, bu tarihte borç ödenmeyerek belirtilen iki ortağın temerrüde düştüğü, mevcut yönetim kurulunun sermaye borcunu ödemede temerrüde düşen bu iki ortak için bir seçim yapıp, ıskat yaptırımını veya aynen ifa ve temerrüt faizini isteyebilecekken en azından TMSF'nin şirkete el koyduğu 01.08.2003 tarihine kadar, yani on günlük süre içerisinde bu işlemlerden hangisine karar verdiğini açıklamamış olduğu, bu süre içinde ıskat yaptırımı uygulanmadığı için de belirtilen ortakların hala şirkete borçlu ortak durumunda oldukları, ancak davacı şirkete 01.08.2003 tarihinde TMSF tarafından el konulmasından sonra TMSF tarafından atanan yönetim kurulu üyelerinin de bu borcu ortaklardan talep etmediği, davalı yönetim kurulu üyelerinin sermaye borcunun istenmemesi sebebiyle sorumluluklarının söz konusu olmadığının belirlendiği; 19.06.2000 tarihinde şirket kurucuları ..., ... ..., ... ve ...’in hisselerini ......A.Ş.'ye devretmeleri ile davacı şirkette maaşlı çalışan personel olarak göründükleri ve şirkette alacaklarının kaldığı iddiasıyla anılan şahısların iş bu alacağı tahsil etmek için başka yola başvurdukları iddiasına ilişkin olarak, bu olayın bozma gerekçesinde ayrıca belirtilip bozma konusu yapılmadığı; ... şirketiyle 15.04.2002 tarihinde imzalanan yazılım geliştirme sözleşmesi ile davacının bu yazılım geliştirilmesi için toplam 314.031,00 TL kaynak harcandığı, yazılımı sözleşmenin gereği gibi 01.10.2003 tarihinde tutanak ile tamamlayarak çalışır vaziyette teslim ettiği, ancak ...'ın hakim ortağı olduğu bu şirketin herhangi bir ödeme gerçekleştirmediği iddiasına yönelik olarak, bu alacak kalemi ile ilgili olarak davacı şirketin İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde (2003/1477 E.) anılan şirkete ve ...’a karşı başka bir hukuki sebebe dayanılarak alacak davası açıldığı, yargılama sonucunda davanın bu şirket hakkında kısmen kabul edildiği, ... hakkında ise davanın reddedildiği, bu nedenle anılan alacak kalemi hakkında sorumluluk tespitinin yapılamadığının tespit edildiği, bu olayın da bozma gerekçesinde ayrıca belirtilip bozma konusu yapılmadığı; ...’ın hakim ortağı olduğu ... şirketiyle 01.05.2002 tarihli “ekran kullanıcı sözleşmesi” imzalandığı, işbu sözleşme ile davacı şirketin anılan şirketin hizmetine tahsis edeceği 100 adet ekran karşılığında hizmet bedeli ödemesi almasının 100 ün üzerindeki ekranlardan bedel alınmamasının kararlaştırıldığı iddiasına yönelik olarak, işbu durumun ticaret hayatının olağan akışına aykırı olduğu, zira ... Yatırım Menkul Değerler A.Ş. yanına kazanç getirirken davacı yanın zararına olduğu kanaatinin hasıl olduğu, bu durumun sözleşme imzalayan imza sahipleri ile o tarihte yönetim kurulu üyesi olan davalıların sorumluluğunu gerektirdiği, zarar tutarının ise 314.131,96 TL olduğu tespitinde bulunulduğu, ancak olayın bozma gerekçesinde ayrıca belirtilip bozma konusu yapılmadığı; davacı ile ... şirketi arasında 19.10.2001 tarihinde aylık 10.000,00 USD bedel ile teknik hizmet ve danışmanlık sözleşmesi imza edildiği bu kapsamda anılan şirkete 60.000,00 TL ödeme yapıldığı bunun da ...'nın hesabına aktarıldığı iddiasına ilişkin olarak, bozma ilamı doğrultusunda yapılan bilirkişi incelemelerinde davacı ile ......Ltd. Şti. arasında 19.10.2001 tarihinde aylık 10.000,00 USD bedel ile teknik hizmet ve danışmanlık sözleşmesi açısından; sorumluluk tespitinin zararın doğmuş olmasıyla bağlantı içerisinde olduğu, bu kapsamda davacı şirket açısından bir zararının tespit edilemediğinin bildirildiği; karşı davalar yönünden, bozma öncesinde karşı davaların reddine karar verildiği ve bu konuların bozma ilamında bozma gerekçesi yapılmadığı; netice olarak bozma ilamı sonrasında yapılan inceleme ve değerlendirmeler ışığında, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri/müdürleri olan davalıların ileri sürülen iddialar kapsamında sorumluluklarını gerektirir bir durum olduğuna dair bir tespitin bilirkişilerce ortaya konulmadığı, birleşen dava yönünden ise bir zarar tespitinin yapılmamış olması karşısında alınan raporun hükme esas alınmaya elverişli olduğu gerekçesiyle asıl, karşı ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişsiz olduğunu, başka dosyalardaki ve eski tarihli raporları özetlemekle yetindiğini, bir kısım davalılar hakkında ibra kararı alındığına da dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediğini, apel borcuna yönelik davalıların tazmin için girişimde bulunmadıklarının çekişmesiz olduğunu, usuli müktesep hakkında bozmanın 2 ve 3 nolu bentlerinin hatalı yorumlandığını, bir kısım davalıların emniyeti suistimal suçundan ceza aldıklarını ileri sürerek, kararın bozulmasını istedi.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada davacı şirketin eski yönetim kurulu üyeleri, denetçileri ve müdürleri olan davalılar aleyhine açılan sorumluluk, karşı davalarda ibra kararının geçersizliğine yönelik genel kurul kararının iptali, birleşen dava ise davacı şirket tarafından usulsüz ödeme yapılarak uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6762 sayılı Kanun'un 140, 269, 336, 338, 346, 359 uncu maddeleri
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Asıl dava, davacı şirketin eski yönetim kurulu üyeleri, denetçileri ve müdürleri olan davalılar aleyhine açılan sorumluluk, karşı davalar ibra kararının geçersizliğine yönelik genel kurul kararının iptali, birleşen dava ise davacı şirket tarafından usulsüz ödeme yapılarak uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen ilk kararda 2000-2001-2002 yıllarına ilişkin ibraların bilançoların gerçeği yansıtmaması nedeniyle geçersiz olduğu, bu nedenle davalıların ibra edilmiş sayılmayacakları, 6762 sayılı Kanun'un 309 uncu maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin dolmadığı, davacı şirketin genel müdürü olan davalı ... ile genel müdür yardımcısı olan ...’ın ve mali işler müdürü olan ...’in usulsüz işlemler ile davacı şirketi zarara uğrattıkları, yapılan bir kısım ödemelerin gerçekte ticari işten kaynaklı olmayıp, davalı ...’ın hesabına aktarıldığı, anılan kişilerin bu ödemelerden sorumlu oldukları, diğer davalıların sorumluluklarının ispat edilemediği, apel borcunun tahsil edilmemesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın da davalı yönetim kurulu üyeleri, denetçiler ve müdürlerden tazmini talep edilmişse de davacı şirket tarafından apel borcu olan ortaklardan tahsil yoluna gidilmeksizin buna ilişkin zararın oluştuğundan bahsedilemeyeceği, ancak iddia konusu Spor ve Çocuk şirketiyle yapılan işlemden dolayı 70.000,00 TL; ... Yatırım şirketiyle SRM adlı program kapsamında yapılan işlemden dolayı 125.500,00 TL; ... şirketiyle yapılan işlemden dolayı 63.000,00 TL; ... İletişim şirketiyle yapılan işlemden dolayı 60.000,00 TL şirket zararı oluştuğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 318.250,00 TL’nin tamamından davalı ...’ın, 188.250,00 TL’sinden davalı ...’ın, 123.000,00 TL’sinden davalı ...’in ve 60.000,00 TL’sinden davalı ...’nın sorumlu olmak üzere anılan bedelin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; kararı temyizen inceleyen Dairemizce mümeyyiz davacı ve bir kısım davalıların sair temyiz itirazlarının reddiyle yukarıda belirtilen gerekçelerle karar bozulmuş; bozma üzerine yargılama yapan Mahkemece asıl davada yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri/müdürleri olan davalıların ileri sürülen iddialar kapsamında sorumluluklarını gerektirir bir durum olduğuna dair tespitin bilirkişilerce ortaya konulmadığı, birleşen davada bir zarar tespitinin yapılmamış olduğu, karşı davaların ise reddine dair verilen ilk kararın bozmaya konu edilmediği gerekçesiyle asıl, birleşen ve karşı davaların reddine karar verilmiştir.
Davacı yan dava dilekçesinde; sermaye artırım kararı alan şirketin bir kısım ortaklarının taahhüt ettikleri apel borçlarını ödemediklerini ve bu dönemde görevli davalılarca görevlerinin gereği olmasına rağmen ıskat dahil herhangi bir işlem yapılmadığını iddia ederek ilgili davalıların apel borcundan sorumlu olmaları gerektiğini ileri sürmüştür.
Anonim şirketler, 6762 sayılı Kanun'un 269 uncu maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yine anılan Kanun’un 140 ıncı maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında, ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu mal varlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin üçüncü kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması üçüncü kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir. Bu itibarla, ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi bu tutarların tahsil edilmemesinde kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de bundan dolayı ortaklar ile birlikte müteselsilen sorumlu bulunmaktadır. Ayrıca yeni seçilen yönetim kurulunun apel borcunu tahsili yoluna gitmemesi önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerini sorumluluktan kurtarmaz.
Dairemizin bozma ilamının (3) nolu bendinde de anılan hususlara dikkat çekilmek suretiyle, apel borcunun ödenmemesiyle birlikte şirketin zararının oluştuğu kabul edilmiş, davalıların oluşan bu zarardaki sorumluluklarının tayin ve tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Uyulan bozma ilamı sonrasında Mahkemece, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları dikkate alınarak, ortaklardan MSB şirketi ve diğer ortak ... ... tarafından ödenmemiş sermaye borcu bulunduğu, bu ortakların 20.07.2003 tarihi itibariyle temerrüde düştükleri, şirketin temerrüde düşen ortaktan gecikme faizi ve aynen ifa isleyebileceği gibi, onu yaptığı ödemelerden mahrum bırakıp iskat da edebileceği, davacı şirketin o zamanki yönetim kurulunun henüz muaccel olmamış sermaye borcu için 03.06.2003 tarihinde toplanarak iskat kararı aldığı, bu kararın hukuken geçerli olmadığı, zira taahhüt edilen sermayenin muaccel olduğu tarihin 20.07.2003 olduğu, bu tarihte borç ödenmeyerek belirtilen iki ortağın temerrüde düştüğü, mevcut yönetim kurulunun sermaye borcunu ödemede temerrüde düşen bu iki ortak için bir seçim yapıp, ıskat yaptırımını veya aynen ifa ve temerrüt faizini isteyebilecekken en azından TMSF'nin şirkete el koyduğu 01.08.2003 tarihine kadar, yani on günlük süre içerisinde bu işlemlerden hangisine karar verdiğini açıklamamış olduğu, bu süre içinde ıskat yaptırımı uygulanmadığı için de belirtilen ortakların hala şirkete borçlu ortak durumunda oldukları, davacı şirkete 01.08.2003 tarihinde TMSF tarafından el konulmasından sonra TMSF tarafından atanan yönetim kurulu üyelerinin de bu borcu ortaklardan talep etmediği belirtilmekle davalı yönetim kurulu üyelerinin sermaye borcunun istenmemesi nedeniyle sorumluluklarının söz konusu olmadığı gerekçesiyle bu kaleme yönelik istemin reddine karar verilmişse de; apel borcunun ödenmemesiyle oluşan şirket zararından ilgili dönemin yönetim ve denetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilip buna göre bir karar verilmesi gerekirken bozma ilamına uyulmasına rağmen gereği yerine getirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3. Davacı yanca dava dilekçesinde; dava dışı ... şirketini temsilen ... ... ile CRM yazılım programı satımına ilişkin sözleşme yapıldığı ve bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin aynı gün davalı ...’nın hesabına aktarıldığı, işlemin gerçek bir satış işlemi olmayıp muvazaalı olduğu; dava dışı ... Elektronik A.Ş.’den ihtiyaç olmadığı halde 1.000 adet dekoder için avans olarak 63.000,00 TL ödeme yapıldığı, anılan bedelin bir gün sonra davalı ...’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu; yine dava dışı ... İletişim Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı ...’ın hesabına aktarıldığı ve bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüş; Mahkemece ilk kararda anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalıların sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir.
Dairemizce bozma ilamında davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerektiği, açıklanan şekilde yapılacak incelemenin sonucunda bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı ...’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmeyeceği belirtilmiş, Mahkemece davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle eksik incelemeye dayalı hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Uyulan bozma ilamı doğrultusunda hükme esas alınan raporu sunan bilirkişiler başka dosyalarda alınan bilirkişi raporlarına ve mezkur dosyadaki önceki tarihli bilirkişi raporuna atıf yapmak suretiyle; CRM yazılım programına ilişkin işleme ilişkin olarak, "taraf muvazaası iddiasında davalı ... ile davalı ... ... arasında gizli vekillik ve tarafta muvazaa yaptıklarına dair bunun kanıtı olarak kabul edilebilecek yeterli ve yazılı bir delile rastlanamadığı" görüşüne katıldıklarını; 1000 adet decoder alımına ilişkin işleme ilişkin olarak, dava dışı ... şirketinin davacı ... için üretilen decoderlerin alınmadığı ve deposunda durduğu iddiasıyla kendi adresinde tespit talep etmesiyle yapılan keşif üzerine düzenlenen raporda "300 adet dekoderin bulunduğu, dekoderler üzerinde ledlerin, bilgisayar bağlantılarının mevcut olduğu, ayrıca decoderler üzerinde “Plato Cihaz No: A serisi” numaraları ve “0.212.2161888” yazılı yapıştırma etiketlerin bulunduğu" şeklindeki bilirkişi tespitini gözeterek, yine bir başka dosyada alınan rapordaki "ödeme şirket kayıtlarına intikal ettirilmiş olduğundan herhangi bir muvazaa oluşmadığı" görüşüne katıldıklarını; ... İletişim şirketiyle yapılan işleme yönelik olarak ise bir önceki bilirkişi heyetinin "...60.000,00 TL bedelli çekin ciro edilerek ... hesabına aktarıldığı dolayısıyla gerçek bir hizmetin ifası olmaksızın ödeme yapıldığı görülmüştür. Ancak yapılan anlaşma gereği anılan şirketin davacı şirkete TMSF tarafından el konulmasından sonra da hizmet sunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan tutarın bedeli önceden alınmış olmasına rağmen davacı şirket açısından bir zarar oluşturmadığı" şeklindeki mütalaası karşısında, sorumluluk tespitinin zararın doğmuş olmasıyla bağlantı içinde olduğu, bu kapsamda davacı şirket açısından bir zararın tespit edilemediğini belirtmekle yetinmişler, bozma gereği olan hususlarda somut, denetime elverişli ve yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapmamışlardır.
Şu halde Mahkemece, uyulan bozma ilamımızın gereği olan, söz konusu mal ve hizmetlere ihtiyaç olup olmadığı, bu mal veya hizmetlerin alınıp alınmadığı, alınmışsa rayiç bedel üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı hususlarında inceleme ve değerlendirme yapmamış olan eksik bilirkişi raporlarına itibar edilerek anılan kalemlere yönelik istemlerin bozma ilamına uyulmasına rağmen gereği yerine getirilmeksizin yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
4. Davacı zarar kalemlerinden biri olarak, dava dışı Spor ve Çocuk TV A.Ş. İle VBI satır kiralama sözleşmesinin şirketin A ve B grubu imza yetkisine sahip yöneticiler tarafından imzalanması gerekirken B ve C grubu imza yetkisine sahip davalı ... ve ... tarafından imzalandığını, sözleşme bedeli olarak dava dışı şirkete ödenen 70.000,00 TL şirket zararına sebep olunduğunu ileri sürerek anılan bedelin tazminini talep etmiş, Mahkemece mümeyyiz davalıların sorumluluklarına dair verilen ilk karar Dairemizce, mümeyyiz davalıların sair temyiz itirazlarının reddiyle, anılan sözleşmenin imzalanmasında mümeyyiz davalıların yetkilerini aşıp aşmadıkları, bu sözleşmenin davalıların savundukları gibi şirketin rutin işlerinden olup olmadığı ve dolayısıyla B ve C grubu imza yetkisine sahip müdürler tarafından imzalanmasında bir usulsüzlüğün bulunup bulunmadığına ilişkin belirleme yapılmayarak eksik incelemeye dayalı şekilde karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda hükme esas alınan raporu sunan bilirkişilerin başka dosyada alınan bilirkişi raporuna atıf yapmak suretiyle; “borcun muacceliyetinin taliki şarta bağlanmış olması nedeniyle taliki şartın gerçekleşmesinden evvel talep edilmesi mümkün bulunmamakla davacı lehine doğmuş bir fatura alacağının olmadığı” görüşüne katıldıklarını ve konuya ilişkin olarak ... lehine verilen ibra kararının geçerli olduğunu belirtmekle yetindikleri, bozma gereği olan hususlarda herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapmamakla birlikte atıf yaptıkları bilirkişi raporundaki değerlendirmenin de bu davadaki bir başka iddia konusu "Eutrade" adlı programa ilişkin olduğu, Spor ve Çocuk TV A.Ş. ile VBI satır kiralama sözleşmesiyle alakalı olmadığı anlaşılmıştır.
Şu halde Mahkemece, uyulan bozma ilamımızın gereği olan, Spor ve Çocuk TV A.Ş. ile VBI satır kiralama sözleşmesinin davalıların savundukları gibi şirketin rutin işlerinden olup olmadığı ve dolayısıyla B ve C grubu imza yetkisine sahip müdürler tarafından imzalanmasında bir usulsüzlüğün bulunup bulunmadığı üzerinde durulup bu hususta bir belirleme yapılmadan anılan kaleme yönelik istemin bozma ilamına uyulmasına rağmen gereği yerine getirilmeksizin yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
5. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 sayılı Kanun'un 336 ncı maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. Nitekim 6762 sayılı Kanun'un 338 inci maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun'un 346 ncı maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336 ncı madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, Kanun'un 359 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu hali ile ispat külfeti açısından değerlendirildiğinde ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğundan söz etmek mümkündür.
Dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. 6762 sayılı Kanun'un sistematiğinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine dair bir düzenleme bulunmadığı gibi ne şekilde görevde olduklarının ve bunun sonucu olarak tüzel kişi hissedarları temsil edip etmemelerinin de bir önemi yoktur.
Mahkemece uyulan Dairemizin bozma ilamının (2) nolu bendinde de bu hususa dikkat çekilerek, şirketin iddia konusu vakıalar nedeniyle zararının tespit edilmesi halinde, zarara sebep olan vakıanın gerçekleştiği tarihte yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi olarak görev alan davalıların zarardan kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde sorumlu olacaklarının kabulünün gerektiği belirtilmiş olup, Mahkemece yukarıdaki bentlerde anılan hususlarda yapılacak incelemenin sonucunda davacı şirketin zararının tespit edilmesi halinde, zarara sebep olan vakıanın gerçekleştiği tarihte yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi olarak görev alan davalıların zarardan kusur ve sorumluluklarının tayin ve tespiti gerektiğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
6. Yine Dairemizin bozma ilamının (6) nolu bendinde birleşen davada davalı ...'in davacı şirketin mali işler müdürü olup, çalışan konumunda olduğu, adı geçen davalının dava dışı şirket ve kişilere yapılan para ödemelerini gerçekleştirdiği gerekçesiyle oluştuğu kabul edilen zarardan doğrudan sorumlu tutulmasının hatalı olduğu, bu kişinin davacı şirketin çalışanı olması nedeniyle ancak kusuru ile meydana getirdiği zarardan sorumlu olacağı, anılan davalının sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerektiği belirtilmiştir.
Öte yandan yine bozma ilamının (7) nolu bendinde, birleşen davada davalı ve ... İletişim şirketinin sorumlusu ...'nın ancak meydana getirildiği kabul edilen zarardan var ise kusuru ile sorumlu olacağı, bu kişinin zarara neden olan kişiler ile el ve işbirliği içinde hareket edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği, sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken sorumluluğunun neye yönelik olduğu değerlendirilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu gerekçesine yer verilmek suretiyle karar bozulmuştur.
Şu halde Mahkemece, birleşen davaya konu olaylar yönünden bir zarar tespitinin yapılmamış olduğu gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmişse de, birleşen davaya da konu (3) nolu bentte anılan olaylar üzerinde bozma ilamımızın gereği gibi inceleme yapılmaksızın eksik incelemeyle bir değerlendirme yapıldığından, öncelikle (3) nolu bentte anılan şekilde yapılacak inceleme sonunda şirket zararı oluşup oluşmadığı tespit edilmeli, zararın oluştuğunun tespit edilmesi halinde ise, davalı ... yönünden ayrıca haksız fiil hükümleri uyarınca kusuru bulunup bulunmadığı hususunda bir inceleme ve değerlendirme yapılmalı; diğer davalı ... yönünden ise haksız fiil hükümlerince zarara neden olan kişilerle el ve işbirliği içinde hareket edip etmediği, kusuru olup olmadığı üzerinde durularak yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekli olup, bu nedenle birleşen davaya yönelik kararın da bu yönden bozulması gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
10.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.