Logo

12. Hukuk Dairesi2025/350 E. 2025/1706 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Haczedilen malların İİK’nın 83/c maddesi kapsamında teferruat niteliğinde olup olmadığı ve haczin kaldırılıp kaldırılmayacağı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararının gerekçe kısmında haczedilen malların bir kısmının teferruat niteliğinde olduğundan bahsedilip şikayetin kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde, hüküm kısmında şikayetin kısmen kabulüne karar verilerek haczin kaldırılması talebinin reddedilmesi nedeniyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşması ve bu çelişkinin HMK 298/2’ye aykırı olması gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayetleri ile birlikte haczedilen mahcuzların İİK’nın 83/c maddesi kapsamında teferruat niteliğinde olduğundan haczedilemeyeceğini ileri sürerek 09.04.2012 tarihli haczin kaldırılmasını ve icra müdürlüğünün 11.03.2014 tarihli kararının iptalini talep ettiği,

Mahkemece, tarafları ve konusu aynı olan önceki tarihli şikayetin reddine hükmedildiğinden bahisle şikayetin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verildiği,

Kararın borçlu tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 12.05.2015 tarihli ve 2015/2877 E. - 13307 K. sayılı ilamı ile onandığı,

Borçlunun karar düzeltme talebi üzerine Dairemizin 12.11.2015 tarihli ve 2015/21060 E. - 27820 K. sayılı ilamı ile önceki tarihli şikayet üzerine verilen kararın, huzurdaki şikayet yönünden kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden bahisle İİK'nın 83/c maddesi kapsamında, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulduğu,

Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda şikayete konu mahcuzların İİK’nın 83/c maddesi kapsamında teferruat niteliğinde olduğundan haczedilemeyeceği gerekçesi ile şikayetinin kabulüne karar verildiği,

Bu kararın borçlu tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 04/12/2018 tarihli ve 2018/1536 E. – 2018/12807 K. sayılı ilamı ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda birbiriyle çelişkili değerlendirmelerin yer aldığından bahisle hüküm kurmaya elverişli olmadığı, yeniden ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulduğu,

Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, aldırılan 27.08.2024 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin kısmen kabul kısmen reddine, 11/03/2014 tarihli müdürlük işleminin iptali ile fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, son kararın taraflarca temyiz edildiği görülmüştür.

Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir.

Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin ve her türlü kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nın 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E. 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir."

Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.

Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.

Somut olayda, şikayetçinin icra mahkemesine başvurusunda, haczedilen mahcuzların İİK’nın 83/c maddesi kapsamında teferruat niteliğinde olduğundan haczedilemeyeceğini ileri sürerek 09.04.2012 tarihli haczin kaldırılmasına ve icra müdürlüğünün 11.03.2014 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep ettiği, mahkeme kararının gerekçe kısmında “... bilirkişi raporunda haczedilen mahcuzların detaylı olarak özellikleriyle belirtildiği, mahcuzların bir kısmının mütemmim cüz, bir kısmının ise teferruat olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporunun bozma ilamında belirtilen şekilde denetime elverişli, hükme açık olduğu kanaatiyle TMK 862 ve İİK 83/c maddesi uyarınca şikayete konu bütünleyici parça ve eklenti vasfında olan mahcuzlar yönünden şikayetin kabulüne karar vermek gerekmiş ...” ifadesi bulunduğu halde, hüküm kısmında “ 1- Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile şikayete konu 11/03/2014 tarihli müdürlük işleminin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, ...” şeklinde karar verilerek 09.04.2012 tarihli haczin kaldırılması talebinin reddedildiği görülmekle kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişki oluşturulması HMK'nın 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olup, anılan çelişki giderilmek suretiyle yeniden hüküm tesisi için mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:

Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nın 366. ve HUMK’nın 428. maddeleri uyarınca re'sen (BOZULMASINA), bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.02.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.