"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL
Taraflar arasındaki kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın reddine ilişkin önceki tarihli kararının, davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması üzerine, Yerel Mahkeme tarafından bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı ... ve müşterekleri, Çaltılı köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayanarak tescil istemiyle dava açmışlardır.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında orman vasfı ile Hazine adına kayıt ve tescil edildiğini, taşınmazın orman vasfından olmasından dolayı zilyetlikle kazanılması ve özel mülke konu olmasının mümkün olmayacağını, davacının bu parsel ile ilgili olarak kadastro tespit tarihinden dava tarihine kadar kanunda aranılan 20 yıllık zilyetlik süresinin dava tarihi itibari ile dolmadığı, davanın kadastro tespitinden yaklaşık olarak 7 yıl sonra açıldığını, bu tür davaların iki yıllık makul süresi içinde açılması gerektiğini belirterek davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında yol vasfıyla tescil harici bırakıldığını; ancak bu taşınmazın fiilen yol olarak kullanılan yerlerden olmadığı, bu taşınmazın davacıların murisi ... ... tarafından uzun yıllardır kullanıldığı bu hususun göz önüne bulundurularak takdiri mahkemeye ait olmak üzere karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.2014 tarihli ve 2014/267 Esas, 2014/567 Karar sayılı kararı ile tespit harici taşınmazın tescili istemiyle açılacak davalar yönünden belirlenen makul süre dolduktan sonra eldeki davanın açıldığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 17.04.2017 tarihli ve 2015/7741 Esas, 2017/2488 Karar sayılı ilamıyla; “Davacı, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuki nedenlerine dayanarak hem tespitten önceki hem de tespitten sonraki sebeplere dayalı olarak dava açmıştır. Taşınmazın tespit sırasında hakkında kadastro tespit tutanağının düzenlenmemiş olması, öncesinde var olan zilyetliği kesmez. Kanunlarımızda tescil harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açma hakkını sınırlayan bir süre de öngörülmediğine göre mahkemece işin esası hakkında karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca; öncelikle taşınmazın hangi nedenle tescil harici bırakıldığı sorulup saptanmalı, bundan sonra iddia ve savunmalar doğrultusunda yöntemince araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 17.09.2019 tarihli ve 2017/345 E. 2019/407 K. sayılı kararıyla; bozma ilamında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen tapulama harici yol boşluğunda kalan toplam 470,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris ... ...’in Üsküdar 11. Noterliğinin 11108 yevmiye ve 19.03.2014 tarihli mirasçılık belgesi uyarınca payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden: Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzel kişiliği, adlarına tespit edileeği, somut olayda çekişmeli taşınmazın yol ve devamı niteliğinde yol boşluğu olarak bırakılmış bir taşınmaz olduğu bu nitelikte bir yerin özel mülkiyete konu edilebilmesi kamu malı niteliği nedeniyle hukuken mümkün olmadığı, ayrıca dosyaya sunulan bilirkişi raporlarından, raporlara ekli fotoğraflardan ve mahallinde yapılan keşfe ait tutanaktan anlaşılabileceği üzere dava konusu taşınmazın sınırında dere bulunmakta olup; yapılan keşifte jeoloji mühendisi bilirkişisi de alınarak keşif yapılması gerekirken keşif heyeti eksik teşkil ettirilmek suretiyle keşif icrası yapıldığı, taşınmazın taşkın riskinin bulunup bulunmadığı hususunun da raporlanması gerektiği bu hususlar dikkate alınmadan, eksik incelemeyle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olunmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro sırasında tespit harici bırakılan çekişmeli taşınmazın davacı adına tescili isteğinden ibarettir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dava konusu taşınmazın yörede yapılan kadastro sırasında tescil harici bırakıldığı, davacı yanın imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği uyarınca adına tescil istemiyle dava açtığı, mahkemece davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne hükmedildiği anlaşılmaktadır.
6.3.2. Ne var ki, dosya kapsamı ve delil durumuna göre Mahkemenin kabulüne itibar edilmesi mümkün değildir. Şöyle ki mahallinde alınan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava konusu taşınmazın kuzeyinde geçen yolun kullanıma açılmasından sonra uzun yıllar kullanılmadığına dair anlatımlara tesadüf edildiği halde, mahkemece bu yön üzerinde durularak çekişmeli taşınmazın davacılar ve murisi tarafından iradi şekilde terk edilip edilmediği maddi olaylara dayalı olarak araştırılmamıştır, belirtmek gerekir ki terk, hukuki bir kavram olup, zilyedin zilyetliğine son vermek üzere eşyayı fiili hakimiyetinden devamlı olarak isteği ile çıkarması demektir. Mahkemece, bir taşınmaz üzerinde terk iradesinin oluşup oluşmadığının dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının diğer kayıt ve belgelerle bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle belirlenmesi gerekir. Mülkiyet hakkının kazanılmasının en az 20 yıl süreyle malik sıfatı ile zilyetlik şartına bağlı olduğu göz önüne alındığında 20 yıla ulaşmayan kullanmama olgusunun mülkiyet hakkını sona erdiren iradi terk anlamına gelip gelmediği hususunun da değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekir.
6.3.3. Öte yandan 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesi gereğince bir kimsenin aynı çalışma alanında kuru toprakta 100, sulu toprakta 40 dönüm taşınmazı kayıt ve belgesizden kazanabileceği öngörülmüş olmasına karşın Mahkemece gerek davacılar gerekse taşınmazın önceki zilyedi olan davacıların murisi ... ... lehine belgesizden tespit edilen ve kesinleşen taşınmaz olup olmadığı yöntemince araştırılmamıştır.
6.3.4. Diğer taraftan Mahkemece hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi hususunda ayrıntılı ve gerekçeli inceleme yapılmamış, raporun içeriğinde taşınmazın tamamının değil bir bölümünün kullanıldığı belirtilmesine karşın mahkemece bu yön üzerinde dahi durulmamış, keza rapor ekinde çekişmeli taşınmaza ait görüntüler yer almadığından bu haliyle raporun denetimi de mümkün olmamıştır, yine jeodezi uzmanı bilirkişi tarafından hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aleti kullanılarak inceleme yapılmış ise de, dava konusu taşınmazın eski tarihli hava fotoğraflarındaki durumu ile taşınmaz üzerinde imar–ihyaya en erken ne zaman başlanıldığı ve tamamlandığı, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığı hususları hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmemiştir. Anılan raporun, bilimsel verilere uygun ve yeterli incelemeyi içerir nitelikte bulunmadığı ekinde yer alan hava fotoğraflarına ilişkin suretlerin ise çözünürlüğünün düşük olması nedeniyle raporun denetlenemediği anlaşılmaktadır. Bu denli eksik araştırma, inceleme ve uygulamaya dayalı olarak karar verilemez.
6.3.5. Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek taşınmaz bölümlerinin bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle, buradan elde edilen verilere göre dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar ise, İl Kadastro Müdürlüğü'nden, ayrıca dava konusu taşınmaza komşu kadastro parsellerine ait tutanaklar ve dayanağı belgeler getirtilerek dosya arasına konulmalıdır.
6.3.6. Dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde, yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu, jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi ve fen bilirkişinin katılımıyla yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın hangi tarihten beri kim tarafından kullanıldığı ve zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü, taşınmazın davacılar tarafından iradi olarak terk edilip edilmediği, terk edilmiş ise süresinin ne kadar olduğu hususları maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, beyanları arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanına hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları da değerlendirilmek suretiyle, dava konusu taşınmazın sınırını ve niteliğini, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor düzenlettirilmeli ve dava konusu taşınmazın konumunun hava ve uydu fotoğrafları üzerinde gösterilmesi istenilmeli; ziraatçi bilirkişi kurulundan, taşınmazın toprak yapısını, bitki örtüsünü ve niteliğini, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, taşınmazın imar-ihya gerektiren yerlerden olması halinde imar-ihyaya konu olmaya başladığı ve imar - ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi içerir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın farklı açılardan fotoğrafları çekilerek sınırları harita çizim programı vasıtasıyla fotoğraflara yansıtılmalı; fen bilirkişiden, keşfi izlemeye ve denetlemeye elverişli rapor ve kroki düzenlenmesi istenmeli; mahkeme hakiminin, taşınmazın konumuna, niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı; bundan sonra toplanmış ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
6.3.7. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, dava, 4721 sayılı TMK'nın 713/1. maddesi uyarınca tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin olup, bu nitelikte yerlerin tapu sicilinde münferit kayıtları olmadığı için yalnızca tescil hükmü kurulması ile yetinilmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde iptal tescil hükmü kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.