Logo

1. Hukuk Dairesi2021/414 E. 2022/5015 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile devredilen taşınmazın satış işleminin vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle iptali ile bedel istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletnamedeki yetkiyi aşarak taşınmazı satması ve satış bedelini davacıya değil de davalıya teslim etmesi nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve davalının davacıya karşı sorumluluğunun devam ettiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istekli dava sonunda İlk Derece Mahkemesince bedel isteğinin davalılar ... ve ... yönünden kısmen kabulüne dair verilen kararın davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca tarafların istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olup; davacı vekili temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını istemiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 21/06/2022 Salı günü saat 09:15'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, yaşlı ve yalnız olup yurt dışında yaşadığını, kendisiyle yakından ilgilenen dava dışı yeğeni ... ile onun eşi olan davalı ...’ye güven ve minnet duyduğunu, bir süre sonra yeğeni ...’in “ amca senin Zeytinburnu’ndaki binan eski ve riskli bir bina gel burayı kentsel dönüşümden faydalandırarak bir müteahhide yaptıralım” dediğini, davalı ...’nin kendisini diğer davalılar ... ve ... ile tanıştırdığını, davalı ... Tic. ve İnş. Ltd. Şti. ile görüştürüldüğünü, davalı ... ile ...’ın müteahhit ve anılan Şirketin yetkilisi olduklarını beyan ettiklerini, arsa üzerine yeni bir bina yapılacağını ve 18 ay içinde tamamlanacağını, kendisine 1.850.000,00 TL ödeme yapılacağını ve ayrıca yeni binada orta kattaki 3 no’lu dairenin verileceğini söylediklerini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi işlemleri için vekaletname istediklerini, inşaat işlemlerinin yapılması için davalı ... ve ... tarafından notere götürüldüğünü, 04/04/2014 tarihli vekaletname düzenlendiğini, davalı ...’ın “sen rahat ol, istersen senet vereyim” dediğini ve 750.000 TL bedelli senet verdiğini, ancak vekaletnameden üç gün sonra 07/04/2014 tarihinde dava konusu taşınmazın davalı Şirkete hileli şekilde satış yoluyla devredildiğini, hileyle vekaletname alındığını, bilgisizliğinden ve iyiniyetinden faydalanıldığını, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, dava konusu 2323 ada 13 parsel sayılı taşınmazın davalı Şirket adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa 750.000,00 TL’nin ödenmesine ve 3 no’lu dairenin adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.1. Davalı ..., kayıt maliki olmadığı gibi davacıya verilen senedin borçlusu da olmadığını, hile iddiası yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının tarafları karıştırdığını, ... isimli kişinin eşi olmadığını, davacıyla akrabalığı da bulunmadığını, esasen davacının yeğeni ... davalı ...’ın eşi olduğunu, davalı ... ile arkadaş olduklarını, davalı ...’ın dava konusu taşınmazın satış işlemleri sırasında yardım istediğini, iyiniyetli olarak vekilliği kabul ettiğini, davalı ... ile davalı Şirketin satış konusunda mutabakata varmasından sonra vekaletle tapuda devir yaptığını, satış bedeli olarak hesabına yatan toplam 705.141,00 TL’yi davalı ...’a teslim ettiğini, bu hususta belge aldığını, davacının satış iradesi bulunduğunu, ancak davalı ... tarafından verilen senedin ödenmemesi nedeniyle eldeki davanın açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

1.2. Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.

1.3. Davalılar ..., ... ve ... Ltd. Şti. vekili, dava konusu taşınmazın davalı Şirket tarafından satış yoluyla edinildiğini, Şirket ortağı olan davalılar ... ve ... ile ilgisi bulunmadığını, davalı ...’un taşınmazın alımında hiçbir aşamada yer almadığını, davalı ...’ın ise Şirketi temsilen satış işlemine katıldığını, davalılar ... ve ... yönünden husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davalı Şirketin iyiniyetli olup, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılacağı konusunda davacıyla bir anlaşma olmadığını, vekaletnamede böyle bir yetki de bulunmadığını, taşınmazın emlakçı aracılığı ile satın alındığını, bankadan ekspertiz incelemesi yaptırdıklarını, taşınmaz maliki ile görüşülmek istenildiğinde davalı ...’ın kendisinin yetkili olduğunu, gerek olması halinde davacıyı tapuya getireceğini ya da vekaletname alacağını beyan ettiğini, pazarlık ile 1.350.000,00 TL satış bedeli üzerinden anlaşıldığını, bloke çeklerle satış bedelinin ödenmesini davacının kabul etmemesi üzerine satış bedelinin banka kanalıyla nakten ödendiğini, davalı Şirket tarafından 07/04/2014 tarihinde davacının banka hesabına 650.000 TL, yine davalı Şirket tarafından davacının yetkili vekili ...’nin banka hesabına 08/04/2014 tarihinde 350.000 TL, Şirket ortağı davalı ... tarafından davacının yetkili vekili ...’nin hesabına 08/04/2014 tarihinde 355.141,00 TL olmak üzere toplam 1.355.141,00 TL ödeme yapıldığını, 1.350.000,00 TL’sinin satış bedeli, fazla kısmın ise satış masrafı olduğunu, paranın hazırlanması ve havale geciktiği için teminat senedi verildiğini, satış bedelinin ödenmesiyle teminat senedinin iptal edildiğini, davalı Şirketin taşınmazı satın aldıktan sonra arsaya dönüştürüp yeni bina inşa ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/09/2019 tarihli 2015/158 Esas, 2019/416 Karar sayılı kararıyla; davacının isim karışıklığını aşamada düzelttiği, davacının kentsel dönüşüm işlemlerinin yapılması amacıyla vekaletname verdiği iddiasını ispatlayamadığı, vekaletnamenin satış için verildiği, davalı Şirketin de dava konusu taşınmazı rayiç bedel üzerinden satış bedelini ödemek suretiyle satın aldığı, satış bedelinin davacıya ve yetkili vekiline ödendiği, davalı Şirketin diğer davalılarla el ve işbirliği içinde kötüniyetli olarak hareket ettiğinin ispatlanamadığı, davalı Şirket yetkilisi ve ortağı olan davalılar ... ve ...’ın ise işlemlerden şahsi sorumlulukları bulunmadığı gerekçesiyle davalı Şirket yönünden davanın reddine, davalılar ... ve ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, davalı ... tarafından davacıya 750.000 TL’lik teminat senedi verildiği, davalılar ... ve ...’ın ise birlikte hareket ettikleri, dava konusu taşınmazın satış bedelini davalı Şirketten alan davalı vekil ...’ın, satış bedelini davacıya değil de, diğer davalı ...’ye teslim etmesi ve davalı ... tarafından da satış bedelinin davacıya verilmemesi nedeniyle bakiye satış bedelinden her iki davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davalılar ... ve ... yönünden bedel isteğinin kısmen kabulü ile bakiye 705.141,00 TL satış bedelinin bu iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili istinaf itirazlarında

Kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması amacıyla vekaletname verildiğini, ancak hileli şekilde taşınmazın diğer davalılara satışının yapıldığını, davacının dava dışı yeğeni ... ile onun eşi olan davalı ...’dan yakınlık ve destek gördüğünü ve onlara güvendiğini, dava konusu taşınmazın riskli yapı olduğu ve kentsel dönüşüm kapsamında müteahhide yaptırılmasının davalı ... tarafından teklif edildiğini, davacıyı bu konuda ikna ettiğini, davalı ... ve ... ile tanıştırıldığını, bu kişilerin davalı Şirketin yetkilileri olduklarını ifade ederek 18 ay içinde yeni bina yapılacağını, davacıya 1.850.000 TL ödeme yapılacağı ve bir adet de orta katta tamamlanmış daire verileceğinin söylendiğini, bu işlemlerin takibi için vekaletname verildiğini, davalı ...’ın güvence olarak da 750.000 TL’lik senet verdiğini, vekalet tarihinden üç gün sonra taşınmazın hileli olarak davalı Şirkete satış yapıldığını, satış gerçekleşmeden 04/04/2014 tarihinde davalı Şirketin ödeme talimatı verdiğini, bütün davalıların birlikte hareket ettiklerini, satış bedeli ödenmediğini, davacının zarara uğratıldığını, 07/04/2014 tarihinde yalnızca 650.000 TL ödeme yapıldığını, 08/04/2014 tarihinde iki ayrı ödeme daha yapıldığı iddia edilmekte ise de bunun davalılar arasında yapıldığını, aynı gün birbirine yakın iki kez para yatırılmasının aynı paranın kullanıldığını gösterdiğini belirterek kararın kaldırılmasını, bütün davalılar yönünden davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, olmazsa anlaşma gereğince 750.000 TL’nin ödenmesine ve kat irtifakı kurulacak olan 3 no’lu dairenin davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

2.2. Davalı ... vekili istinaf itirazlarında;

Kararda davalı ... ile davalı ...’ın birbirine karıştırıldığını, aslında satış bedelinin davalı ... tarafından davalı ...’a teslim edildiğini, 750.000 TL’lik senedin de davalı ... tarafından değil davalı ... tarafından davacıya verildiğini, davalı ...’nin davalı ...’a yardımcı olabilmek için işleme katıldığını, davalı ...’nin, alıcı Şirket tarafından havale edilen toplam 705.141,00 TL’yi davalı ...’a teslim ettiğini, bu hususta dekont ve belge de sunulduğunu, davalı ... tarafından davacıya verilen 750.000 TL’lik senedin hangi gerekçeyle teminat senedi olarak kabul edildiğinin de anlaşılamadığını, bu senedin satış bedeline mahsuben verildiğinin dosya kapsamıyla belli olduğunu, satış bedelinin toplam 1.355.141,00 TL olduğu, 650.000 TL’nin davacıya banka kanalıyla ödendiği, kalan 705.141,00 TL’nin ödenmemiş olup davalılar ... ve ...’nin müşterek müteselsil sorumluluğunda olduğunun benimsendiğini, oysa ki davacının hesabına 650.000 TL değil 700.000 TL gönderildiğini, satış bedelinin kalan kısmının bono verilerek ödendiğini, savcılıkça konu ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, davacının davalı ... tarafından verilen senedin ödenmesi için 1 yıl beklediğini, ödenmeyince de eldeki davayı açtığını, kötüniyetli olarak davayı bütün davalılara karşı yönelttiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarihli 2019/1990 Esas, 2020/637 Karar sayılı kararıyla; hile ile alınan vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davada, vekaletnamenin kentsel dönüşüm işlemlerinin takibi amacıyla verildiği iddiasının ispatlanamadığı, davalı Şirketin taşınmazı satış yoluyla edindiği ve rayiç değer üzerinden satış bedelini davacı ile davacının yetkili vekiline banka kanalıyla ödediği, davalı Şirketin diğer davalılarla el ve işbirliği içinde hareket ettiğinin ispatlanamadığı, davalı Şirket yönünden davanın reddinin usul ve yasaya uygun olduğu, davalılar ... ve ...'ın şirket yetkilileri olup, şahsi sorumlulukları bulunmadığı için bunlar yönünden davanın husumetten reddinin de doğru olduğu, satış işlemini vekaleten yapan davalı ...’nin ise hesabına yatan satış bedelini davacıya değil de, davalı ...’a teslim etmesi nedeniyle davacıya karşı sorumluluğunun devam ettiği, davalı Şirket tarafından ödenen 705.141,00 TL satış bedelinin davalılar ... ve ... tarafından davacıya ödenmediği, bakiye 705.141,00 TL satış bedelinin bu iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinin doğru olup, davalı ...’nin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekili ile davalı ... vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı vekili duruşmalı temyiz itirazlarında

Hatalı değerlendirme ve eksik incelemeyle karar verildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması amacıyla vekaletname verildiğini, ancak hileli şekilde taşınmazın davalı Şirkete satışının yapıldığını, davacının dava dışı yeğeni ... ile onun eşi olan davalı ...’dan yakınlık ve destek gördüğünü ve onlara güvendiğini, dava konusu taşınmazın riskli yapı olduğu ve kentsel dönüşüm kapsamında müteahhide yaptırılmasının davalı ... tarafından teklif edildiğini, davacıyı bu konuda ikna ettiğini, davalı ... ve ... ile tanıştırıldığını, bu kişilerin davalı Şirketin yetkilileri olduklarını ifade ederek 18 ay içinde yeni bina yapılacağını, davacıya 1.850.000 TL ödeme yapılacağı ve bir adet de orta katta tamamlanmış daire verileceğinin söylendiğini, bu işlemlerin takibi için vekaletname verildiğini, davalı ...’ın güvence olarak da 750.000 TL’lik senet verdiğini, vekalet tarihinden üç gün sonra taşınmazın hileli olarak davalı Şirkete satış yapıldığını, satış gerçekleşmeden 04/04/2014 tarihinde davalı Şirketin ödeme talimatı verdiğini, bütün davalıların birlikte hareket ettiklerini gösterdiğini, satış bedeli ödenmediğini, davacının zarara uğratıldığını, 07/04/2014 tarihinde yalnızca 650.000 TL ödeme yapıldığını, 08/04/2014 tarihinde iki ayrı ödeme daha yapıldığı iddia edilmekte ise de bunun davalılar arasında yapıldığını, aynı gün birbirine yakın iki kez para yatırılmasının aynı paranın kullanıldığını gösterdiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış olsa idi davacıya 650.000 TL ödeme yapılmasının sözkonusu olmayacağı şeklindeki gerekçeye katılmadıklarını, dava konusu taşınmazın satış tarihindeki arsa değerinin 1.350.000,00 TL, üzerindeki bağımsız bölümlerin değerinin ise dava tarihi itibarıyla toplam 2.225.500,00 TL olarak saptandığını, kentsel dönüşüm sonrası davacıyla orta katta bir daire verilmesi ve nakit para ödenmesi şeklinde anlaşıldığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde hiçbir bedelin ödenmemesinden söz edebilmek için davacıya daha fazla sayıda daire verilmesi konusunda anlaşılması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalı ... vekili temyiz itirazlarında

Eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle karar verildiğini, davalı ... tarafından davacıya verilen 750.000 TL’lik senedin teminat senedi olarak kabul edilmesinin sebebinin gerekçede açıklanmadığını, bu senedin satış bedeline mahsuben davalı ... tarafından davacıya verildiğini, davacıya ait hesap cüzdanına göre, davacının vekaletname verdiği gün 50.000 TL’nin davacının hesabına kaparo olarak, 650.000 TL’nin de 07/04/2014 satış tarihinde ödendiğini, satış bedeli olarak davacıya 650.000 TL değil, 700.000 TL ödemenin banka kanalıyla yapıldığını, bu nedenle bakiye 705.141,00 TL satış bedeline hükmedilmesinin doğru olmadığını, 50.000 TL’nin düşülmediğini, davacı ... tarafından satış bedelinin ödenmemesi üzerine davacının eldeki davayı açtığını, davalı ... tarafından verilen satış bedeline karşılık verilen senedin ödenmemesi nedeniyle eldeki davanın açıldığının, davacının satış için vekaletname verdiğinin tanık beyanlarıyla da sabit olduğunu, davalı ...’nin davalı ...’a yardımcı olmak için iyiniyetle işleme katıldığını, davalı Şirket tarafından davalı ... hesabına yatırılan paranın da makbuz karşılığı davalı ...’a teslim edildiğini, savcılıkça konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, davacının bir yıl senedin ödenmesini beklediğini, ödenmeyince işbu davayı açtığını, kötüniyetli olarak bütün davalılara karşı yönelttiğini, bononun bir ödeme aracı olup davacının bakiye alacağına karşılık bono aldığını, bu senedin ödenip ödenmemesinin ise davacı ile davalı ...’ı ilgilendirdiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2.) numaralı paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) numaralı paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına; aşağıda yazılı bakiye 36.125,18 TL onama harcının temyiz eden davalı ...’den alınmasına, 21/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.