"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : VAN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECEMAHKEMESİ : VAN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili ile kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tapuya tescili istekli dava dosyasının yapılan yargılaması sonunda, İlk Derece Mahkemesi tarafından tapusuz taşınmazın davacı adına tescili isteği yönünden davanın esastan reddine, tapu iptali ve tesciline ilişkin talebin ise hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafın istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusu esastan reddedilmiş, iş bu karar davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı çekişmeli 2644 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iptali ile adına tesciline, ayrıca dava dilekçesinde sınırlarını gösterdiği tescil harici taşınmaz bölümünün ise yine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.11.2019 tarihli 2017/523 Esas, 2019/315 Karar sayılı kararıyla, teknik bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen tescil harici bölüm yönünden zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleşmediği, 2644 parsel sayılı taşınmazın çekişmeli bölümlerine ilişkin istek yönünden ise hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Yerel Mahkeme kararına karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkemece delillerin tam olarak toplanmadığını, keşfin yetersiz yapıldığını ve toplanan delillerin ise hatalı değerlendirildiğini beyanla kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 09.09.2020 tarihli, 2020/117 Esas 2020/311Karar sayılı kararıyla, dava konusu 2644 parsel sayılı taşınmazın, 766 sayılı kadastro parselinden ifrazen oluştuğu, kök 766 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 1979 yılında kesinleşmiş olduğu, davacının kadastro öncesinde yürüttüğü zilyetliğin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması, kadastro tespiti sonrasında yürüttüğü zilyetliği ise tapulu taşınmazda yürütülen zilyetliğin hukuken önem arz etmemesi nedenleriyle kıymetsiz olduğundan, 28.01.2019 tarihli teknik bilirkişi raporunda (G), (D) ve (E) harfleri ile gösterilen ve 2644 parsel sayılı taşınmaza dahil bölümlere ilişkin davanın reddi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, aynı rapora ekli diğer krokide (A) harfi ile gösterilen tescil harici bölümün 1988 ve 2001 yıllarında kullanılmadığının uzman jeodezi bilirkişi tarafından rapor edildiği, üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulunun ise taşınmazda imar-ihya faaliyetinin tamamlanmadığını belirttikleri şu halde çekişmeli bu bölüm üzerinde de zilyetlikle kazanım şartlarının gerçekleştiğinin kabulü mümkün olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin yukarıda sözü edilen kararına karşı yasal süresi içerisinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde; tescil harici taşınmaz bölümüne yönelik dayanılan delillerin noksan toplandığı, yine toplanan deliller yetersiz olduğu halde hükme esas alındığı, dava konusu 2644 parsel sayılı taşınmazın çekişmeli bölümleri yönünden ise bu taşınmazın oluşumuna esas tüm bilgi ve belgeler getirtilip dayanak kayıtlar incelenmeden, taşınmazın hangi dayanaklar mera kapsamına alındığı belirlenmeden sonuca gidildiği, ayrıca hak düşürücü süre nedeniyle verilen karar yönünden ise taşınmazların askı ilanlarının usulüne uygun biçimde yapılıp tutanakların yönetimce kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeden hüküm verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi zilyetlikle iktisaba dayalı tapu iptali ve tescili ile kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın mülk edinmeye muktedir zilyetlik nedeniyle davacı adına tescili istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
3.2.3 Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.
3.2.4 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi hükmünde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır. Bu sürenin hak düşürücü niteliğinde olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği tartışmasızdır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Kadastro sonucunda ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 766 parsel sayılı taşınmaz mera vasfıyla tespit edilmiş, ardından tespitin kesinleşmesi üzerine 29.01.1979 tarihinden mahsus siciline kaydedilmiş, bilahare ifraz ve cins değişikliği neticesinde 2644 parsel numarasıyla ve arsa vasfıyla Hazine adına tescil edilmiştir.
3.3.2. Kadastro sırasında tespit harici bırakılıp, teknik bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen çekişmeli taşınmaz bölümüne ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları incelendiğinde, dava tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, davanın reddi hakkındaki mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine; Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş, 1/a bendinde de miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" hükmüne yer verilmiş, 2020 yılı itibarıyla HMK'nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00TL’lik kesinlik sınırı 72.070,00 TL olarak uygulanmaya başlamıştır.
Somut olayda, dava 1.000,00 TL değer gösterilerek açılmış ve dava konusu taşınmazın keşfen saptanan değerine göre hesaplanan 12.666,15 TL üzerinden nihai karara bağlanmıştır. Şu halde dava değerinin 2020 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 72.070.00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti olmayan kararlara karşı temyiz isteği yönünden mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir. Somut olayda izah edilen yasal düzenlemeler karşısında davacı tarafın tescil harici taşınmaz bölümü yönünden kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin miktar yönünden reddi gerekmiştir.
3.3.3. Teknik bilirkişi raporunda (G), (D) ve (E) harfleri ile gösterilen ve 2644 parsele dahil olduğu anlaşılan çekişmeli taşınmaz bölümlerine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava konusu 2644 parsel sayılı taşınmazın, 766 sayılı kadastro parselinden ifrazen oluştuğu, kök 766 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 1979 yılında kesinleşmiş olduğu, eldeki davanın ise 15.08.2017 tarihinden açıldığı, hal böyle iken taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ön görülen hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunun anlaşılmasına göre kararın (IV/3) numaralı bendinde gösterildiği biçimde hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
VI. SONUÇ
1- Yukarıda kararın (V/3.3.1) numaralı bendinde açıklanan nedenden ötürü kadastro sırasında tespit harici bırakılıp, teknik bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen çekişmeli taşınmaz bölümüne ilişkin hükme yönelik davacının temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE,
2- Yukarıda kararın (V/3.3.2) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle teknik bilirkişi raporunda (G), (D) ve (E) harfleri ile gösterilen ve 2644 parsele dahil olduğu anlaşılan çekişmeli taşınmaz bölümlerine ilişkin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 20/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.