"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde davalı ... temsilcisi ile dahili davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde özetle; hudutları dava dilekçesinde belirtilen dava konusu taşınmaz bölümünün müvekkillerine miras yoluyla kaldığını, taşınmazın müvekkilleri tarafından nizasız ve fasılasız şekilde 20 yılı aşkın süredir kullandığını, taşınmazın sınırlarının genişlemeye elverişli olmadığını ve sınırında bulunan Fırat Nehri’nden de 3-4 metre daha yüksekte olduğunu, taşınmazda müvekkilleri lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmaz bölümünün müvekkilleri adına eşit paylarla tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Davacılar vekili 26.01.2004 havale tarihli dilekçeyle; yargılama sırasında dava konusu taşınmazın bazı bölümlerinin Birecik Barajının göl suları altında kaldığının anlaşıldığını belirterek, dava konusu taşınmazın su altında kalan bölümlerinin, müvekkillerinin mülkiyetinde olduğunun tespitine karar verilmesini, kalan bölümünün ise tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini belirterek, Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı Özgören Köyü Tüzel Kişiliği tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.02.2004 tarihli, 1999/67 Esas, 2004/92 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmaz bölümlerinin davacılar tarafından nizasız ve fasılasız şekilde 20 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyet edildiği, taşınmazlarda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu ancak yargılama sırasında taşınmazların bir kısmının Atatürk Barajının göl suları altında kaldığı gerekçesiyle;
Davanın kabulüne, fen bilirkişi raporunda (G1) harfi ile gösterilen 28.769,06 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün davacılar adına eşit şekilde tespitine, aynı raporda (F) harfi ile gösterilen 5.933,72 metrekare, (G2) harfi ile gösterilen 17.102,05 metrekare ve (G3) harfi ile gösterilen 42,82 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümlerinin ise mülkiyetinin eşit şekilde davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. İlk Bozma Kararı
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.06.2004 tarihli, 2004/4133 Esas, 2004/5178 Karar sayılı ilamıyla; “Davalı ... vekilinin usule ilişkin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede; davacılardan ...’ın dava tarihinde köy muhtarı olduğu, bu nedenle köy muhtarı olarak davalı köyü temsil edemeyeceği, bu halde davalı köyün, köy derneği tarafından seçilecek dava dışı 3. kişi tarafından temsil edilmesi gerektiği belirtilerek, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 33/b. maddesi gereğince, yasaya uygun olarak seçilecek temsilci yardımıyla davalı köyün temsilinin gerekli olduğu göz önünde tutularak, yetkili temsilcinin köy derneği tarafından seçilmesi ve seçilen kişinin Mahkemeye bildirilmesi için kaymakamlığa yazı yazılması, bu şekilde temsilci seçildikten sonra Mahkemece temsilci adına tebligat çıkarılması, varsa savunma ve delillerinin toplanması, bundan sonra işin esasına girilerek karar verilmesi; davalı ... vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede ise; Kadastro Müdürlüğünden gelen yazı cevabında dava konusu taşınmaz bölümlerinin 1976 yılında tescil harici bırakıldığının belirtildiği ancak taşınmazların ne sebeple tescil harici bırakıldığının belirtilmediği, kadastro paftasına göre, dava konusu taşınmazların kuzeyinde Fırat Nehri’nin bulunduğu ve teknik bilirkişi raporunda (F), (G2) ve (G3) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin baraj gölü suları altında kaldığı, bu durum karşısında artık yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri ile su altında kalan taşınmazlarla ilgili taşınmazı görmeden, tahmine dayalı olarak görüş bildiren teknik bilirkişi, ziraat mühendisi bilirkişi ve jeolog bilirkişi raporlarına değer verilemeyeceği, hal böyle olunca Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümleri ile ilgili olarak açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu; teknik bilirkişi raporunda (G1) harfi ile gösterilen bölüm yönüyle ise Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz olduğu, taşınmazın kıyı ile ilişkisi üzerinde durulmadığı, kıyıdan yer kazanımı olup olmadığının araştırılmadığı, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının yöntemince belirlenmediği belirtilerek, Mahkemece varsa idare tarafından belirlenmiş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa uygulanması, yoksa 3621 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre, jeolog bilirkişi, harita mühendisi bilirkişi ve ziraat mühendisi bilirkişi aracılığıyla kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, dava konusu taşınmazın niteliği belirlenerek esas hakkında karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen İlk Karar
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 18.11.2009 tarihli, 2005/436 Esas, 2009/400 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (F), (G2) ve (G3) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümleri yönüyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, aynı raporda (G1) harfi ile gösterilen bölüm yönüyle ise, dava konusu taşınmaz bölümünün 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 766 sayılı Yasa’nın 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakıldığı, taşınmazın bulunduğu yerde idare tarafından belirlenmiş kıyı kenar çizgisi bulunmadığı, bu nedenle kıyı kenar çizgisinin Yargıtay içtihatları uyarınca Mahkemece belirlendiği, (G1) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü ile Mahkemece belirlenmiş olan kıyı kenar çizgisi arasında 5 metrelik bir kot farkı bulunduğu, taşınmazı kapsayan 1985 yılına ilişkin hava fotoğrafında da bu bölümde kullanım olduğunun belirtildiği, bu haliyle söz konusu taşınmaz bölümünde davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle;
Davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi ..... tarafından hazırlanan 25.12.2003 tarihli ek bilirkişi raporunda (G1) harfi ile gösterilen 28.769,06 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün tarla vasfıyla ve eşit paylarla davacılar adına tesciline, aynı raporda (F) harfi ile gösterilen 5.933,72 metrekare, (G2) harfi ile gösterilen 17.102,05 metrekare ve (G3) harfi ile gösterilen 42,82 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümlerine yönelik davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili ile davalı ... temsilcisi tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
5. İkinci Bozma Kararı
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.12.2010 tarihli, 2010/2349 Esas, 2010/5784 Karar sayılı ilamıyla; “ dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanaklarının içeriğine, bozma ilamına uyularak sonucu dairesinde işlem tesis edildiğine, teknik bilirkişi raporunda (F), (G2) ve (G3) harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin keşif tarihi itibariyle Birecik Baraj Gölü altında kalması nedeniyle niteliği belirlenemediğine göre, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle bu bölümlere ilişkin hükmün, açıklanan nedenlerle onanmasına; davalı ... temsilcisinin hükme esas alınan bilirkişi raporunda (G1) harfi ile gösterilen bölüme ilişkin temyiz itirazlarına gelince, davacılar vekilinin, dava konusu taşınmazın vekil edenlerinin miras bırakanlarından kaldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacılardan ...’ın miras bırakanı ...’ın 1978 yılında öldüğü, diğer davacıların miras bırakanlarına ait nüfus kayıtları ya da mirasçılık belgeleri dosya arasında bulunmadığından ölüm tarihlerinin belirlenemediği, miras bırakanların ölüm tarihlerine göre terekeleri elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olup, taksim hakkında bir açıklama da yapılmadığı, bir kısım mirasçıların elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin bulunmadığı, mirasçılardan bir bölümünün açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından, davaya diğer mirasçıların muvafakatıyla veya TMK’nın 640. maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle devam edilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle Mahkemece, davacıların miras bırakanlarına ait mirasçılık belgeleri getirtilerek taşınmazın davacılara intikal şeklinin araştırılması, davacılara taksim, bağış veya satış yollarından biriyle intikal ettiğinin belirlenmesi halinde, aşağıda yazılı araştırma ve incelemeler yapıldıktan sonra kazanma koşullarının varlığı halinde şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi halde yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davanın reddine karar verilmesi gerektiği; eldeki davanın, TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri uyarınca tescil isteğine ilişkin olduğu, taşınmaz 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 766 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca tespit dışı bırakılan yerlerden olup, imar-ihyaya muhtaç olduğunun kabulünün gerektiği, davacı tarafça imar-ihya olgusuna dayanıldığı halde, yerel bilirkişi ve tanıkların bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmaksızın kazanmayı sağlayan zilyetlikten söz ettikleri, yine bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu belirtilerek, taşınmazın tespit dışı bırakılma tarihi olan 1976 yılından sonra, dava tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait (1970 – 1979 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının getirtilerek stereoskopla incelenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların usulüne uygun olarak davetiye ile çağrılmaları, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmak suretiyle dava konusu yerin nasıl imar ve ihya edildiği, imar-ihyanın başlama ve bitiş tarihleri, bu olgunun tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar kazanma süresinin geçip geçmediğinin kendilerinden ayrıntılı olarak sorulup belirlenmesi, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dosya arasına aldırılan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılması, taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması, tespit dışı bırakılma nedeni dikkate alınarak Kadastro Kanununun 17. maddesindeki tüm koşulların yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.
6. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen İkinci Karar
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 02.07.2014 tarihli, 2011/183 Esas, 2014/400 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca araştırma yapıldığı, hükme esas alınan raporda (G1) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 766 sayılı Yasa’nın 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakıldığı, taşınmazın bulunduğu yerde idare tarafından belirlenmiş kıyı kenar çizgisi bulunmadığından, kıyı kenar çizgisinin Yargıtay içtihatları uyarınca Mahkemece belirlendiği, (G1) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü ile kıyı kenar çizgisi arasında 5 metrelik bir kot farkı bulunduğu, mahallinde yeniden yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, söz konusu taşınmaz bölümünün davacı tarafa irsen ve taksimen kaldığı, taşınmazda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle;
Davanın kabulüne, fen bilirkişi ...... ile harita mühendisi ... tarafından hazırlanan 21.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda (G1) harfi ile gösterilen 28.769,06 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün tarla vasfıyla ve eşit paylarla davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili, davalı ... temsilcisi ile dahili davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
8. Üçüncü Bozma Kararı
Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02.04.2019 tarihli, 2016/6633 Esas, 2019/2330 Karar sayılı ilamıyla; “davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemenin önceki 18.11.2009 tarihli ve 2005/436 Esas, 2009/400 Karar sayılı kararı ile davacılar vekilinin (F), (G2) ve (G3) harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerine yönelik temyiz itirazlarının, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.12.2010 tarihli ve 2010/2349 Esas, 2010/5784 Karar sayılı kararı ile reddedildiği ve sözü edilen kararın davacılar aleyhine kesinleştiği, önceki hükümle davacılar hakkında verilen karar kesinleştiğine ve incelemeye konu hükümle de davacılar aleyhine yeni bir hukuksal durum yaratılmadığına göre, kendileri yönünden kesinleşen hükmü temyizde hukuki yararı bulunmayan davacılar vekilinin temyiz inceleme isteminin reddine; davalı ... temsilcisi ile dahili davalı ...'nın temyiz itirazlarının incelemesine gelince; davanın, TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkin olduğu, 4721 sayılı TMK'nın 713/3. maddesi gereğince tescil davalarında Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişiliklerine de husumet yöneltilmesi gerektiği, yargılama sırasında, Hazine yanında ... davaya dahil olmakla birlikte, hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun uyarınca ...'nın da ilgili kamu tüzel kişisi olarak davaya dahil edilmesi gerektiğinin gözden kaçırıldığı, bu nedenle taraf teşkilinin sağlandığından söz edilemeyeceği, taraf teşkilinin sağlanması dava şartı olup, bu koşul yerine getirilmeden işin esasına girilemeyeceği, hal böyle olunca, 6360 sayılı Kanun uyarınca Şanlıurfa İli'nin mülki sınırlarının Büyükşehir Belediyesi sınırı olarak belirlendiği, Büyükşehir sınırlarındaki köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliklerinin sona erdiği dikkate alınarak, ...'nı davaya dahil etmesi için davacı tarafa süre verilmesi, taraf teşkilinin sağlanması halinde dahili davalıdan savunma ve delillerinin sorulması ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle sair yönler incelenmeksizin bozulmuştur.
9. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
Bozova Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 12.03.2020 tarihli, 2019/713 Esas, 2020/211 Karar sayılı kararıyla; kararın (IV/6) numaralı paragrafında açıklanan gerekçe uyarınca;
Davanın kabulüne, fen bilirkişi Mehmet Arpacı ile harita mühendisi .... tarafından tarafından hazırlanan 21.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda (G1) harfi ile gösterilen 28.769,06 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün tarla vasfıyla ve eşit paylarla davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
10. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... temsilcisi ile dahili davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
11. Temyiz Nedenleri
11.1. Davalı ... temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile hükme esas alınan teknik bilirkişi raporlarının hüküm vermek için yeterli olmadığını ileri sürerek, re’sen belirlenecek sebepler de göz önünde bulundurularak kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
11.2. Dahili davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümüne ait hava fotoğraflarının getirtilerek dosya arasına alınmadığını, taşınmazda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
12. Gerekçe
12.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
1976 yılında Şanlıurfa ili, Bozova ilçesi, ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer, 766 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca tescil harici bırakılmıştır.
Dava; Türk Medeni Kanunu’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
12.2. İlgili Hukuk
12.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
12.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
12.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” hükümlerini içermektedir.
12.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Mahkeme yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalı ... temsilcisi ile dahili davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'un 438. maddesi gereğince ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, aşağıda yazılı 309,65 TL bakiye onama harcının dahili davalı ... Başkanlığından alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.