"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tescil istemli dava sonunda Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 03/03/2020 tarihli, 2019/239 Esas ve 2020/77 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 116 ada 25 parsel sayılı, 2602 m2 lik fındık bahçesi nitelikli taşınmazın ½ hissesinin kendisine ait olduğunu, şehir dışında ikamet etmesinden dolayı davaya konu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında orada bulunamadığını, bu nedenle taşınmaza ait kayıtlarda sorunlar ortaya çıktığını, davaya konu taşınmazın davalı köy tüzel kişiliği adına tahsis edildiğini ve bir yol olduğunu .... Kaymakamlığının 12/06/2014 tarihli 2014/10 karar sayılı kararı ile öğrendiğini, dava konusu taşınmazda tüm köy halkına tahsisli bir yol ve köy menfaatine tahsis edilecek bir alan olmadığını, ileri sürerek hatalı yazımdan kaynaklı tapu kaydının iptali ile adına kayıtlı 116 ada 25 parsel sayılı taşınmaza eklenmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı köy tüzel kişiliğini temsilen Muhtar ....., dava konusu alanın davacının kadastro tespit sınırlarının dışında kalan bir alan olduğunu, dava konusu yerin dava dilekçesinde belirtildiği üzere kamu menfaatine tahsis edildiğini ve köy tüzel kişiliğine ait bir yol olduğunu, bu durumun en az elli yıldır bu şekilde olduğunu, ayrıca davacının kadastroda yol olarak gözüken alanlar bakımından dava açma süresinin bir yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu bağlamda zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Dahili davalı Hazine; tapulama harici bırakıldığı iddia edilen taşınmazın tapulama harici kaldıktan sonra 20 yıl geçmediğinden davacı tarafından iktisap koşullarının oluşmadığını, davanın makul süre içerisinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 01/07/2016 tarihli ve 2014/257 E.- 2016/6 K. sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarında genel olarak dava konusu yolun davacıya ait taşınmazın içerisinde kaldığını, yolu davacı, ...,...,ve oğullarının kullandığını, bu kişiler dışında kimsenin yolu kullanmadığını, yolun üstüne denk gelen çardağı kimin yaptığını bilmediklerini beyan ettikleri, bilirkişi raporunda; (A) harfi ile gösterilen 91,05 metrekarelik kısım her ne kadar kadastro tespitinde köy yolu olarak tespit dışı bırakılmış ise de iş bu kısım üzerinde davacı ve babasının, malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıldan uzun süredir zilyet oldukları, zilyetliğin davacılara babalarından intikalen geldiği, kadimden beridir köy halkına ait bir yol olmadığı, bu nedenle kadastro tespitinin hatalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 25.12.2018 tarihli 2016/4552 E. - 2018/8277 K. sayılı kararıyla, “ ... Dava, TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Bu nitelikteki davalarda TMK'nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanlarının yöntemine uygun bir biçimde yapılması, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanaklarının dosya arasına konulması, yasal 3 aylık sürenin dolmasının beklenilmesi gerekir. Mahkemece yasal ilanlar yapılmadan yazılı olduğu şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 03/03/2020 tarihli ve 2019/239 E., 2020/77 K. sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanıkların genel olarak dava konusu yolun davacıya ait taşınmazın içerisinde kaldığını, yolu davacı, ...,...,ve oğullarının kullandığını, bu kişiler dışında kimsenin yolu kullanmadığını, yolun üstüne denk gelen çardağı kimin yaptığını bilmediklerini beyan ettikleri, bilirkişi raporunda; (A) harfi ile gösterilen 91,05 metrekarelik kısım kadastro tespitinde köy yolu olarak tespit dışı bırakılmış ise de; bu kısım üzerinde davacı ve babasının, malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıldan uzun süredir zilyet oldukları, zilyetliğin davacılara babalarından intikalen geldiği, kadimden beridir köy halkına ait bir yol olmadığı, bu nedenle kadastro tespitinin hatalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi, eksik bilirkişi raporları karara dayanak yapılmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “ Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.’’ hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
(IV/2.) no.lu paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, taşınmazın değeri itibariyle kesin olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.