"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle tapu iptali ve tescile ilişkin talebin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat talebi bakımından; davalı Fuat yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden; 71 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 70 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, kardeşleri olan davalılara güvenerek çeşitli tarihlerde vekaletname verdiklerini, davalıların fikir birliği içerisinde hareket ettiklerini, muvazaalı ve hileli olarak kendilerine haber vermeden dava konusu 756 ada 70 ve 71 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını devrettiklerini, satış bedelini kendilerine ödemediklerini, tüm işlemlerin bilgileri dışında olduğunu, davalıların vekaleti kötüye kullandıklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı takdirde faizi ile birlikte bedele karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, davacıların iddialarının soyut ve asılsız olduğunu, yapılan tüm işlemlerden davacı tarafın haberdar olduğunu, fiili olarak 5 kişinin tasarrufunda bulunan yerin bedelinin bu kişilere ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu 70 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacının talebinin yerinde görüldüğü, bedelin ödendiğine dair davalı tarafça sunulmuş herhangi bir ispata yeter delil olmadığı gerekçesiyle anılan parsel bakımından davanın kabulüne karar verilerek bedele hükmedilmiş, dava konusu 71 parsel yönünden ise taşınmazın davalılar tarafından satışının yapılmadığı, davalılara husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle pasif husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, rapora göre verilen kararda yanılgıya düşüldüğünü, ödenmesi gereken tazminat miktarının eksik belirlendiğini, davanın reddine karar verilen 71 parsel sayılı taşınmaz bakımından da hatalı karar verildiğini, vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kamulaştırma işlemini yapan ve parayı tahsil edenin davalı ... olduğunu, Mehmet'in ise tahsil ettiği paranın tamamını dosyada belirtilen kişilere ödediğini, işlemlerin tamamından davacıların haberdar olduğunu, tanık beyanlarının savunmaları desteklediğini, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescile yönelik ilk talep bakımından olumlu ya da olumsuz herhangi bir açıklama ve gerekçeye yer verilmeksizin kademeli tazminat talebi yönünden değerlendirme yapıldığı, davalıların dava tarihi itibariyle tapu malikleri olmadığı, bu talep bakımından pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, dava konusu 71 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davacılar tarafından davalı ...'e verilen vekaletnamelerin tarihleri ve içerdiği yetkiler ile dava konusu 70 parsel hakkında alınan kamu yararı ve kamulaştırma kararı ile kamulaştırma işlem tarihleri dikkate alındığında, vekaletnamelerin taşınmazın kamulaştırma işlemlerinin yapılması için verildiği ve davacıların da kamulaştırma işlemlerinden haberdar olduğu, davalı tarafın savunmalarında, taşınmazları fiilen kullanan dava dışı kişilere ödeme yaptığını ikrar etmekle birlikte, ödemeleri davacıların talebi veya onayı ile yaptığını ispata yarar herhangi bir bilgi ve belge sunamadığı, davalı ... yönünden verilen kabul kararında usule ve hukuka aykırılık bulunmadığı, dava konusu 70 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılması işlemleri sırasında davalı ...'ın vekil sıfatı ile herhangi bir işlemde bulunmadığı ve aleyhine açılan davanın husumet yokluğunden reddi gerektiği gerekçeleriyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca tarafların istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak; tapu iptali ve tescile ilişkin talebin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat talebi bakımından; davalı Fuat yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden; 71 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 70 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın usul ve yasalara hakkaniyete aykırı olduğunu, davacıların her iki davalıya da vekaletname verdiklerini, tüm görüşmeleri ve işlemleri davalıların birlikte yaptıklarını, Mahkemece bilirkişi raporuna göre yapılan hesaplamada yanılgıya düşüldüğünü, dava konusu 71 parsel sayılı taşınmaz yönünden verilen kararın hatalı olduğunu, vekalet ücretinin de yanlış ve davalı taraf lehine fazla hesaplandığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacıların yapılan işlemlerden haberdar olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdire bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının davacılardan, 12.119,31 TL bakiye onama harcının da davalılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.