"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 141 ada 24 parsel sayılı taşınmazda evi olduğunu, 152 ada 4 parsel sayılı taşınmazın da maliki olduğunu, 4 parsel sayılı taşınmazın 1.000 m2 olması gerekirken 153,49 m2 lik kısmın adına tescil edildiğini, kalan kısmının 152 ada 2 parsel sayılı taşınmazın içerisinde önce Hazine adına tespit gördüğünü, sonrasında da davalı idare adına devredildiğini, dava konusu kısmın 30-40 yılı aşkın süredir kendisine ve atalarına ait olduğunu, taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olduğunu, TMK’nın 973 üncü maddesindeki şartların gerçekleştiğini ileri sürerek taşınmazın kendisine ait olan kısmının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olmadığını, taşınmazın 5393 sayılı Kanun’da sayılan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın uzun yıllardan beri tarımsal anlamda işlenmediği, davacı ve öncesinde babası tarafından özel harman yeri olarak kullanıldığı, dosya arasında bulunan fotoğrafların bu hususu doğruladığı, mahalli bilirkişi anlatımlarının jeodezi ve ziraat bilirkişisi raporu ile uyumlu olduğu, davacının zilyetliğinin kesintiye uğramaksızın devam ettiği, Yargıtay’ın bir arazinin, özel harman yeri olarak kullanılmasının ekonomik amaca uygun zilyetlik olup kazanım sağlayacağı yönünde yerleşik içtihatları bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulduğunu, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarruf altında olması nedeniyle özel mülkiyete konu olamayacağını, taşınmazın imar ihya edilmediğini, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı, dava konusu 152 ada 2 parsel numaralı taşınmazın, fen bilirkişisinin raporuna ekli krokide "A" harfiyle gösterilen 948,75 m2 yüzölçümündeki kısmının köy yerleşim alanı içinde bulunduğu, imar ihyaya muhtaç yerlerden olmadığı gibi köyün ortak kullanım alanlarından da olmadığı, dava konusu yerin davacıya ait özel harman yeri olduğu, bu hususların dinlenen tespit bilirkişileri, mahalli bilirkişiler ve tanıklar tarafından da doğrulandığı, dolayısıyla 152 ada 2 parsel numaralı taşınmazın, "A" harfiyle gösterilen kısmı yönünden kazandırıcı zamanaşımı ile taşınmaz iktisabına ilişkin yasal koşulların oluştuğu, keşfin usulüne göre yapıldığı, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu, sonuç olarak yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı temyiz dilekçesinde özetle, bilirkişi raporunda taşınmazın imar-ihya edilmediğinin belirtildiğini, toprak yapısının tarıma elverişli olmadığını, davacının taşınmazı öncesinde kullandığına dair bir emare bulunmadığını, bilirkişi raporunun açıklama kısmı ile sonuç kısmının birbiri ile çeliştiğini, yeniden rapor alınması gerektiğini, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
16/B maddesinde; “Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüz ölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır. Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler. Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.”
17 nci maddesinde; "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz."
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 31 ... maddesinde ise; "Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir." hükümleri düzenlenilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriğinden, dava konusu 152 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 07.01.2009 tarihinde yapılan kadastro tespitinde senetsizden ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit gördüğü, taşınmazın 15.09.2014 tarihinde davalı ... adına tescil edildiği, dava konusu taşınmaza sınır komşusu olan 152 ada 4 parsel sayılı taşınmazın ise kadastro tespitinde dava dışı ... ... adına tescil edildiği, ...'nin de taşınmazı davalı ...'ye temlik ettiği, mahalli bilirkişilerin ve davacı tanıklarının dava konusu yeri davacının özel harman yeri olarak kullandığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
2. Somut olayda, davacının dava dilekçesinde dava konusu 152 ada 2 parselin bitişiğindeki 152 ada 4 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın 1.000 m2 olması gerekirken 153,49 m2 olarak adına tescil edildiğini, kalan kısmın 152 ada 2 parsel içerisinde olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir. Mahkemece, davacının dava konusu taşınmaza ilişkin isteminin dayanağı HMK'nın 31 nci maddesi kapsamında açıklattırılmadan ve her ne kadar gerekçeli kararda dosya arasında hava fotoğrafları olduğu belirtilmiş ise de hava fotoğrafları getirtilip usulünce inceleme yapılmadan sonuca gidilmiş olması isabetsizdir.
3. Hal böyle olunca, öncelikle HMK'nın 31 ... maddesi uyarınca davacının dava konusu taşınmaza ilişkin hak iddiasının dayanağının açıklattırılması, sonrasında dava konusu yeri kapsayan eski tarihli (kadastro tespitinden 20 yıl öncesini de kapsar şekilde kadastro tespit tarihine kadar olan ve bulunabilen tüm) hava fotoğrafları getirtilip dosyaya konulduktan sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile ziraatçi bilirkişi ve fen bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, yapılacak bu keşifte eski tarihli uydu fotoğraflarından da yararlanılmak suretiyle tanık ve yerel bilirkişilerden dava konusu taşınmaz bölümünün geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zamandan beri ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği, taşınmazın bozma ilamından öncesinde yapılan keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarında belirtildiği üzere harman yeri olarak kullanılıp kullanılmadığı, dava konusu taşınmaz bölümünün çevresinde başka şahıslarca kullanılan özel harman yerleri bulunup bulunmadığı, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin dolup dolmadığı hususlarında etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle oluşan çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, taşınmaz bölümünün toprak yapısını ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, taşınmaz bölümü üzerindeki bitki örtüsünü, zeminde hangi amaçla kullanıldığını, harman yeri niteliğinde olup olmadığını, üzerinde sap ve tane kalıntıları bulunup bulunmadığını, taşınmaz bölümünün imar-ihyaya konu olmaya başladığı ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğraflarını da içerir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye dosya arasına aldırılan hava fotoğrafları üzerinde streoskopik inceleme yaptırılarak, dava konusu taşınmazın hava fotoğraflarının çekildiği tarihlerdeki niteliğini ve kullanım şeklini açıklayan ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli; fen bilirkişiden ise, keşfi takibe ve denetlemeye elverişli, dava konusu taşınmaz bölümünü, komşularıyla birlikte gösterir krokili rapor alınmalı; mahalli bilirkişi ve tanık beyanları bilimsel esaslara göre hazırlanmış bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
VI. KARAR
1.Davalı vekilinin açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının
ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.