"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
.....
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen 11/07/2018 tarihli ve 2018/725 Esas, 2018/716 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 12/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalı ... San. ve Tic. A.Ş. vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen davacı vekili ve diğer davalılar gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar adına kayıtlı 144 hektar büyüklüğündeki 123 (öncesi 102) parselin kayıt maliki ve müştereklerinden harici satış senetleriyle bir kısım bölümlerinin satın alındığını, akabinde zilyetliğin ardı ardına satışlarla müvekkili tarafından devralındığını, halen nizalı bölümün davacının zilyetliğinde olduğunu, eklemeli zilyetliğin 70 yılı aştığını, taşınmaz üzerinde 1400 hane olduğunu, zeminde bulunan evlerin kayıt malikleri ile fiili kullanıcılarının farklı olduğunu, taşınmazın kadastro tespitine itiraz üzerine Kadastro Mahkemesinin 1966/1553 Esas sayılı dosyasıyla davanın görüldüğünü, fakat davacıya taşınmazı devreden ve taşınmaza revizyon gören kayıt maliklerinden tapu dışı yolla bu yerleri satın alan zilyetlerin o tarihlerde zilyetlik sürelerinin 10 yılı doldurmadığı gerekçesiyle (3402 sayılı Yasa'nın 13/B-b md) taşınmaza revizyon gören tapunun kayıt malikleri adına sicil oluşturulduğunu, söz konusu dosyada gerek kayıt maliklerinin beyanlarından gerekse yapılan araştırmalardan gerçek zilyetlerin tespit edildiğini, bilahare harici senetlerle satışların devam ettiğini, davacının eklemeli zilyet olduğunu, taşınmaz kayıt malikleri veya mirasçıları tarafından kullanılmadığı gibi, zilyetliklerine de müdahale edilmediğini, kayıt malikinin mirasçılarının tapuda adlarına intikal sağlayarak, bilahare paylarını tapuda davalılara sattıklarını, toplam 1400 haneden oluşan mahallin belediye hizmetlerinden yararlandığını, vergilerinin ödendiğini, zilyetliğin kesintisiz 1951 yılından tapuda davalılara intikal tarihi olan 2004 yılına kadar sürdüğü ve halen devam ettiğini, öte yandan kayıt maliklerinin ölümünden sonra TMK'nın 713/2 maddesindeki sürenin fazlasıyla dolduğunu, ileri sürerek nizalı taşınmazın davalılar üzerindeki tapu kayıtlarının TMK'nın 713/2 maddesine göre iptali ile vekil edenlerinin zilyetliğinde bulunan kısımların adlarına tesciline karar verilmesini, bu talepleri kabul edilmediği takdirde davacıların öncelikle alım hakları olduğundan kullanımlarının tespiti ile önalım hakları nedeniyle adlarına tescile karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
2.1. Davalı ... ve Ticaret A.Ş. vekili, cevap dilekçesinde; davacının dayandığı zilyetlik devir senetlerinin hukuki değerinin bulunmadığını, taşınmazın kadastro tespitine yapılan itirazların 1966/1533 Esas ve 1991/270 Karar sayılı karar ile 14/10/1996 tarihinde kesinleştiğini ve hükmen kayıt oluştuğunu, hak düşürücü sürenin dolduğunu, TMK 713/2 maddesindeki "ölmüş" sözcüğünün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, kaldı ki somut olayda hükmen tescil tarihi ile iptal kararının verildiği tarih arasında süre koşulunun oluşmadığını, müvekkili şirketin taşınmazın çekişmeli payını kayıt malikinin mirasçılarından tapu kaydına güven ilkesi gereğince satın aldığını, TMK'nın 1023. maddesine göre edinimlerinin korunması gerektiğini, nizalı taşınmazın birçok kayıt maliki olduğu halde davanın bir kısım paydaşa açılmasının da doğru olmadığını, davacının paydaş olmaması nedeniyle önalım hakkı olmadığı gibi, önalım süresinin de dolduğunu bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
2.2. Davalı ... ve ... ve Sanayi A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; tespit öncesi neden bakımından hak düşürücü sürenin dolduğunu, tespit sonrası zilyetlik bakımından ise nizalı parselin tescil kararının kesinleştiği tarihten TMK'nın 713/2 maddesindeki "ölüm" nedeninin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek yürürlüğün durdurulması kararı verildiği tarihe kadar geçen sürenin 20 yıldan az olduğunu, malikin tapu kütüğünden anlaşıldığını, vekil edeninin kütüğe güvenerek işlem yaptığını, öte yandan şufa hakkının hissedarlara tanınan bir hak olduğunu, vekil edeni ...'ın dava konusu parselde ilk hissesini 25/10/2011 tarihinde, diğer davalı ... .... A.Ş. 'nin de 27/08/2013 tarihinde satın aldığını, her iki satış üzerinden de iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 tarihli ve 2017/259 E., 2018/101 K. sayılı kararıyla; tespit öncesi sebepler bakımından nizalı parselin tespitinin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, tapulu taşınmazların devrinin resmi şekle tabi olduğu, TMK'nın 713/2 maddesinde yazılı ölüm nedenine ilişkin talep bakımından anılan maddedeki "ölmüş" sözcüğünün Anayasa Mahkemesince 17/03/2011 tarihinde 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararla iptal edildiği ve tespitin kesinleştiği tarih ile iptal tarihi arasında yirmi yıllık sürenin dolmadığı, önalım hakkının taşınmazın paydaşı olunması halinde kullanılabileceği gerekçesiyle, haricen satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescile yönelik davanın esastan reddine, şufa nedenine dayalı terditli davanın ise aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; terditli olarak dava açıldığını, davanın araştırmayapılmadan hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedildiğini, davada tespit öncesinin yanı sıra tespitten sonra kesinleşmeden önce yapılan harici satış sözleşmelerinin ve eklemeli 50-60 yıllık zilyetliğin de ileri sürüldüğünü, tespit tarihi ile kesinleşme tarihi arasında yapılan zilyetlik senetlerine değer verilmesi gerektiğini, mahallinde keşif yapılmadığını, zilyetlik olgusunun ispatı için tanıkların dinlenmediğini, TMK 713/2 maddesi koşullarının Anayasa Mahkemesinin iptal kararı öncesi gerçekleştiğini, davacının bayinden devralınan zilyetliğin devam ettirildiğini, nizalı taşınmazın zeminde 1000 hanelik köy olduğunu, mevcut evlerin ve taşınmaz bölümlerinin maliki ile zilyetlerinin farklı olduğunu, kentsel dönüşüm yapan Sakarya Belediyesi kararına ilişkin Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 2017/153 Esas sayılı dosyasıyla yürütmenin durdurulması kararı verildiğini ve İdare Mahkemesi tarafından kentsel dönüşümün iptal edildiğini, davalı şirketin bir kısım köy sakininin işbirliğiyle durumu bilerek satın aldığını, köyün sorunu araştırılmadan, harici satışları ve eklemeli zilyetlikleri değerlendirilmeden karar verildiğini, zilyetliğin taşınmazın tespite itiraz dosyası kapsamıyla da sabit olduğunu, hükmen kayıt maliki olanların köyde hiç oturmadıklarını, duruma mirasçılarının da itirazı olmadığını ve bildikleri halde devir yapıldığını, davalıların kötü niyetli olduğunu, kayıt maliklerinin ölümünden itibaren 40-50 yıl geçtiğini belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 11/07/2018 tarihli ve 2018/725 E., 2018/716 K. sayılı kararıyla; davacı tarafın, kadastrodan önceki hukuki nedene dayanarak dava konusu paylara ilişkin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istediği, Yerel Mahkemece tapu iptali tescil ve önalım talepleri hakkında yazılı şekilde karar verilmiş ise de davacının nizalı parselde paydaş olduğu incelenen tapu kayıt suretinden anlaşıldığına göre, Yerel Mahkemece davacının önalım davasının paydaş olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın esasına ilişkin deliller toplanılmadan karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı, davacının pay alımına ilişkin resmi senedin ilgili Tapu Müdürlüğünden getirtilmesi, eksik dava harcının tamamlatılması, iddia ve savunma doğrultusunda tüm taraf delilleri toplanarak TMK'nın 732. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/259 Esas- 2018/101 Karar sayılı 15/01/2018 tarihli kararının ...nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dava dosyasının davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava dilekçesindeki açıklamalar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6100 sayılı HMK'nın 353. maddesi “Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda Bölge Adliye Mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir.
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.”
3.2.2. 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesi; “Bölge Adliye Mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz.
g) (Ek:22/7/2020-7251/39 md.) 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Hemen belirtmek gerekir ki temyizi kabil kararlar 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi uyarınca belirlenmiş olup, aynı Yasa'nın 361/1. maddesi hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin Hukuk Dairelerince verilen nihai kararlara karşı tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz isteminde bulunulabileceği düzenlenmiştir.
3.3.2. Öte yandan aynı Kanun'un 353/1-a/6 maddesi uyarınca Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
3.3.3. Somut olayda; davacının temyiz isteğine konu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 11/07/2018 tarihli ve 2018/725 E.- 2018/716 K. sayılı kararının nihai karar mahiyetinde olmadığı, Yerel Mahkeme tarafından uyuşmazlığın esasıyla ilgili deliller toplanmadan hüküm kurulması nedeniyle kaldırma kararı verilerek dosyanın mahalline iade edildiği, verilen kararın kesin mahiyette olduğu ve temyizi kabil olmadığı kuşkusuzdur.
VI. SONUÇ
Kararın (V./3.3.1, 3.3.2 ve 3.3.3) numaralı paragraflarında açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz konusu edilen kararı kesin nitelikte olup, temyizi kabil olmadığından davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, gönderilen evrakın (dosyanın) Yerel Mahkemesine iadesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... San. ve Tic. A.Ş. vekili için 3.815.00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, diğer davalılar vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, alınan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 12/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.