Logo

1. Hukuk Dairesi2021/97 E. 2022/381 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığına ve davalıların iyiniyetli olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet verenle olan güven ilişkisine aykırı olarak vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların da iyiniyetli olmadığı ve inançlı işleme dayalı savunmalarının ispatlanamadığı gözetilerek yerel mahkemenin davacı lehine tapu iptali ve tesciline, diğer parseller yönünden ise tazminata hükmeden kararı, davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi dışında usul ve yasaya uygun bulunarak düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tazminat davası sonunda yerel mahkemece dava konusu 2305 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, diğer taşınmazlar yönünden tazminat isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili ve duruşma istekli olarak davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18/01/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalılar vekili Avukat...... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, çiftçilik işiyle uğraştığından işlerinin takibi için davalı ...’i vekil tayin ettiğini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak maliki olduğu dava konusu 372 parsel (imar sonucu yeni 2305 ada 1, 2277 ada 1, 2292 ada 3, 2208 ada 4, 5, 6, 7 ve 8, 2314 ada 1 parseller) sayılı taşınmazı kardeşi olan diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazların rayiç değerinin tespiti ile yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, bozma ilamından sonra davacı vekili, dava tarihinden sonra 3. kişiye devredilen 2314 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden HMK’nın 125.maddesi gereğince talebini tazminata dönüştürmüştür.

II. CEVAP

Davalılar, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, 2005 yılında dava konusu 372 parselin davalı ..., dava dışı 373 parsel sayılı taşınmazın da davacı tarafından aynı gün 3. kişilerden satın alındığını, ancak o dönemde tapu müdürlüğünde yaşanan aksaklık nedeniyle dava konusu taşınmazın davacı adına tescil edildiğini, taşınmazın satış bedelinin davalı ... ile babası tarafından ödendiğini, bu nedenle davacının davalı ...’e bono da verdiğini, davacının 2008 yılında işleri bozulunca taşınmaza haciz gelmemesi için emaneten aldığı dava konusu taşınmazın gerçek sahibine devredilmesi için davalı ...’i vekil tayin ettiğini, davalı ...’in de davacının bilgisi ve rızası doğrultusunda taşınmazı davalı kardeşi Zafer’e devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08/07/2014 tarihli ve 2012/153 E., 2014/314 K. sayılı kararıyla, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesi ile dava konusu 2305 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, imar uygulaması sonucu oluşan ve üçüncü kişilere devredilen diğer dava konusu taşınmazlar yönünden ise iptal-tescil isteğinin husumet yokluğundan reddi ile tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 13/09/2018 tarihli ve 2018/351 E., 2018/12303 K. sayılı kararıyla; “...iptal tescil davaları kayıt malikine karşı açılır. Eldeki davada iptal tescil, olmadığı taktirde bedelin tahsili istenmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle davalı ... adına 2305 ada 1 parselin 4/517 payı, 2314 ada 1 parselin ise 931/953 payı kayıtlıdır. Bu nedenle diğer parseller bakımından iptal tescil isteğinin dinlenme olanağı yoktur. Diğer taraftan, bir başka hususta eldeki dava terditli olarak açılmış, öncelikle iptal tescil, olmadığı takdirde bedel istenmiştir. Ne var ki, mahkemece iptal tescil isteği yönünden harcın tamamlandığı, bedel isteği yönünden değer artışı yapılmadığı gibi harcında iptal tescil isteği yönünden tamamlandığı gerekçesi ile 20.000,00 TL bedel isteği kabul edilmiş olup bunun doğru olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, öncelikle vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasının davalının savunması da gözetilerek yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca açıklığa kavuşturulması, iddianın sabit olduğu saptanır ise 2314 ada 1 parsel sayılı taşınmaz bakımından ...nun 125 maddesinin uygulanması, harcı tamamlanan miktarın bedel isteği içinde geçerli olduğunun gözetilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir...” gerekçesiyle mahkemenin kararı bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 15.09.2020 tarihli ve 2019/66 E., 2020/275 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, temlikin bedelsiz olduğu, davalıların iyiniyetli olmadıkları, inançlı işleme ilişkin savunmanın da davalılar tarafından usulünce ispatlanamadığı gerekçesiyle dava konusu 2305 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptal-tescile, dava tarihinden önce 3. kişilere devredilen dava konusu 2277 ada 1, 2292 ada 3, 2208 ada 4, 5, 6, 7 ve 8 parseller yönünden husumet yokluğundan iptal-tescil isteğinin reddine, dava tarihinden sonra 3. kişiye devredilen 2314 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden HMK 125.maddesi gereğince talebin bedele dönüştürüldüğü de dikkate alınarak dava konusu 2314 ada 1, 2277 ada 1, 2292 ada 3, 2208 ada 4, 5, 6, 7 ve 8 parseller yönünden tazminat isteğinin ise kabulü ile toplamda 642.370,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tazminata hükmedilen dava konusu 2314 ada 1, 2277 ada 1, 2292 ada 3, 2208 ada 4, 5, 6, 7 ve 8 parseller yönünden kayıt malikleri olan dava dışı 3. kişilerin kötüniyetli olmaları sebebiyle tapu iptal-tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, terditli talebi olan tazminat isteğinin kabulüne karar verildiği halde davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.

5.2.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın gerçekte davalı ... tarafından satın alındığı halde o dönemde tapuda yaşanan sıkıntı sebebiyle davacı adına tescil edildiğini, satış bedelinin davacı tarafından değil davalı ... tarafından 3. kişiye ödendiğinin banka dekontu ile sabit olduğunu, dosya kapsamındaki tüm deliller ve tanık beyanları ile taşınmazın gerçekte davacıya ait olmadığının, asıl sahibinin davalı ... olduğunun kanıtlandığını, davacının emaneten üzerinde olan taşınmazın gerçek sahibine devredilmesi amacıyla iradesi doğrultusunda vekaletname verdiğini, dava konusu taşınmazların devir tarihindeki değeri üzerinden tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.2.2. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 323/1-ğ bendine göre vekille takip edilen davalarda kanun gereğince taktir olunacak vekalet ücreti yargılama giderleri kapsamında olup yine aynı yasanın yargılama giderlerinden sorumluluğu düzenleyen 326/1. maddesinde “Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” hükümleri düzenlenmiştir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Hemen belirtmek gerekir ki, dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV./2.) nolu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların tüm, davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

6.3.2. Ne var ki, dava tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemli olarak terditli açılmış olup, dava konusu bir kısım taşınmaz yönünden terditli talep olan tazminat isteği kabul edildiği ve davada reddedilen bir istek de olmadığı halde, mahkemece davacının talebi iki ayrı istekmiş gibi değerlendirilerek bir kısım taşınmazlar yönünden tapu iptal-tescil isteğinin reddedilmiş olması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücreti tayin edilmesi doğru değil ise de, değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

6.3.3. Öte yandan, mahkemece dava konusu 2314 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden 4.480,00 TL fazla tazminata hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus davalılar tarafından temyiz konusu yapılmadığındın bozma nedeni yapılmamıştır.

V. SONUÇ:

1.Kararın (IV/6.3.1.) nolu bendinde açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine,

2.Kararın (IV/6.3.2.) nolu bendinde açıklanan nedenlerle; davacının vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazının kabulüne;

3.Hükmün 8. bendindeki; “Davalılar kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca reddedilen kısma göre hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit olarak verilmesine,” cümlesinin tamamen hükümden çıkarılmasına, davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden gelen davacı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/01/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar veriliştir. Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık; vekilin vekalet görevini yerine getirirken vekil edenin iradesine uygun davranıp davranmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Somut olaya gelince; Davaya konu taşınmazın bedeli davalı ... tarafından ödenmiş, davacı adına emaneten tescil edilmiştir. Bu husus davalı tanıklarının beyanları ile doğrulanmıştır.

Davanın hukuki sebebi vekalet görevinin kötüye kullanılması olduğuna göre, her iki tarafta delil serbestisi içinde her türlü delille iddia ve savunmalarını ileri sürebilmeli ispat edebilmelidirler. Aynı davada taraflardan biri için her türlü delille ispat imkanı tanınırken diğeri için yazılı delille ispat külfeti getirilmesi, tarafların yargı önünde eşitlik ilkesinin ihlali olacaktır.

Davacı, bedelini ödemediği, kendisi adına geçici olarak tescil edilen taşınmazın gerçek maliki tarafından serbestçe tasarruf edebilmesi, bir başka ifadeyle hakkın teslimi amacıyla vekalet verdiğine göre, vekilin yapmış olduğu işlemlerin vekil edenin iradesine aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmayacaktır.

Hal böyle olunca bu gerekçelerle kararın bozulması gerekirken, kararın düzeltilerek onanması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.