Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1493 E. 2022/5106 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro komisyonunun ek kararı ile Hazine adına tescil edilen taşınmazın, daha önce kesinleşmiş kadastro tutanağı ile davacıların murisi adına tespit ve tescil edilmiş olması nedeniyle yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Kesinleşmiş kadastro tutanağı ile davacıların murisi adına tespit ve tescil edilen taşınmaza ilişkin, sonradan kadastro komisyonunca verilen Hazine adına tescil kararının kesinleşmiş sicile karşı hüküm ifade etmesinin mümkün olmadığı, komisyon kararının tapunun sicilini himaye altına almaktan çıkarmadığı ve aslen tahdit ve tespiti kesinleşen parsele karşı komisyonca ek karar verilemeyeceği gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil istekli davanın yapılan yargılaması sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen 04/11/2021 tarihli ve 2021/2580 Esas – 2021/2352 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, Sarıyer ilçesi, İstinye Mah. 386 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ilk kadastro tespiti gereği 03/04/1950 tarihinde mirasbırakanları ... adına tespit ve tesciline karar verilip tapuya işlendiğini, daha sonra 05/12/1955 tarihinde Kadastro Komisyonunun ek kararı ile bu defa taşınmazın Maliye Hazinesi adına tesciline karar verildiğini, Komisyonun almış olduğu ikinci kararın yasaya aykırı olup geçersiz olduğunu, 3402 sayılı Kanun'un 22/1 maddesi gereğince ikinci defa yapılan kadastronun hükümsüz olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydı iptal edilerek muris ... mirasçıları adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, davanın 10 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın 06/11/1943 tarihinde ... adına yanlışlıkla tescil edildiğini, bu yerin Devlete ait olup Derbent Jandarma Karakolu olarak kullanıldığını, yaptıkları itiraz üzerine 05/12/1955 tarihli Kadastro Komisyonu kararı ile Hazine adına tescil edildiğini, davacıların murisinin Hazineye karşı Sarıyer Kadastro Mahkemesinde dava açtığını ancak davanın takip edilmemesinden dolayı işlemden kaldırıldığını, davanın yenilenmesi için bir talepte bulunulmadığını ve kesinleşen karar doğrultusunda taşınmazın tapusunun Hazine adına tescil edildiğini, daha sonra bazı mirasçılar tarafından farklı davalar açılmış ise de reddine karar verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/11/2019 tarihli ve 2018/293 E., 2019/457 K. sayılı kararıyla; tapunun Hazineye geçtiği 05/12/1955 tarihinden dava tarihine kadar 63 yıl geçtiği, tapuya güven ilkesi gereğince 5602, 766 ve 3402 sayılı Kanunlarca kabul edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla dolduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Kaldırma Kararı

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 11/02/2021 tarihli ve 2020/307 E. - 2021/223 K. sayılı kararıyla; “.... Somut olayda, davacılar ve birleştirilen dosya davacıları tespit öncesi nedene değil, dip muris adına kesinleşip tapuya tescil edilen taşınmazın, kadastro işleminden yıllar sonra Komisyon ek kararına istinaden Hazine adına yapılan tescil işleminin yolsuz tescil olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Bu durumda, davacıların kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayandıklarından söz edilmez. O halde; davacılar tespit öncesi nedenlere dayanmadığından somut olayda 3402 sayılı Kanun'un 12/3.maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığından, Yerel Mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda tüm taraf delilleri toplanarak birlikte değerlendirilmesi, tereke temsilcisinin Mahkemesince birleştirilen dosya ile sınırlı olmak üzere tayin edildiği nazara alınarak anılan eksikliğin giderilmesi hususunun değerlendirilmesi, ondan sonra elde edilecek sonuca göre esasa dair olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yanılgı ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğundan taraf vekillerinin istinaf sebeplerinin esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesi ile Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

3. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda; somut olayda; taşınmazın kadastro tutanağının 27/12/1950 tarihinde kesinleşip mülkiyet hanesine ... yazılmasından yaklaşık 5 yıl sonra Kadastro Komisyonunca malik hanesinin değiştirilmesi ve Hazine adına tescilinin yolsuz tescil hükmünde olduğu, ortada kesinleşmiş bir mahkeme hükmü olmadan davacıların mirasbırakanının mülkiyet hakkının elinden alınamayacağı gerekçesiyle asıl dava ile birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5.İstinaf Nedenleri

Davalı vekili, cevap dilekçesindeki beyanları tekrarla davacıların murisi adına sehven tespiti yapılan taşınmazın öteden beri Devletin tasarrufunda olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 04/11/2021 tarihli ve 2021/2580 E. - 2021/2352 K. sayılı kararıyla; somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 1950 yıllarında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davacıların murisi adına tespit edilip tutanağın itirazsız 27/12/1950 tarihinde kesinleşerek muris adına sicil oluştuğuna, taşınmaza ilişkin Kadastro Komisyonunun 05.12.1955 tarihli ek kararının kesinleşen sicile karşı hüküm ifade etmesi mümkün bulunmadığından Komisyon kararının tapuya bağlanarak oluşan sicilin himayesini kaldırdığının söylenemeyeceğine, aslen tahdit ve tespiti kesinleşen parsel aleyhine Komisyonca ek karar verilemeyeceğine, Yerel Mahkemece Dairenin kaldırma kararı gereğince inceleme ve araştırmalar yapıldığına göre, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, cevap dilekçesi ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyerek, davacıların murisi adına sehven tespiti yapılan taşınmazın öteden beri Devletin tasarrufunda olduğu değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” ve aynı Kanun'un 1025/1 inci maddesi ''Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.'' denilmektedir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3.2.2. TMK’nın 1023. maddesinde; “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2.) no.lu paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/6.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j bendi gereğince davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 23/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.