Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2963 E. 2022/5935 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Muris muvazaası iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin temyiz incelemesidir.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, bozma kararına uygun olarak, davacının tenkis talebi yönünden yaptığı incelemede, davacının terekeden alacağının saklı payından fazla olduğunu tespit ederek, tenkis talebinin reddine karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ.

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis davasında bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda yerel mahkemece tapu iptali ve tescil ve tenkis talepleri yönünden davanın ayrı ayrı reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı.

Süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanları ...’ın bedelini bizzat ödemek suretiyle satın aldığı dava konusu 618 ada 1 parsel sayılı taşınmazını tapuda davalı oğulları adlarına tescil ettirdiğini, yapılan işlemin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, çekişme konusu taşınmazın satın alındığı tarihte yaşları küçük olan davalıların alım güçlerinin de bulunmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, dava konusu taşınmazı Yenidoğan Belediyesinden bedelini kendi birikimlerinden ödemek suretiyle satın aldıklarını, üzerindeki binayı da yine birikimleri ve aldıkları borç paralar ile yaptırdıklarını, murisin adına kayıtlı başkaca taşınmazlarının da bulunduğunu, mal kaçırma iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28/11/2013 tarihli ve 2009/449 E., 2013/623 K. sayılı kararıyla; muvazaa iddiasının sübut bulduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 02/06/2015 tarihli ve 2014/7447 E., 2015/8075 K. sayılı kararıyla; “...Ne var ki, mahkemece tenkis isteği yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bir araştırma ve inceleme yapılmamış, asıl istek ( muris muvazaası ) yönünden inceleme ve araştırma yapılarak sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca, muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil isteğinin reddine, tenkis isteği yönünden ise yukarıda belirtilen ilkeler ve somut olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 07/12/2021 tarihli ve 2016/115 E., 2021/636 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın davalı adına sicil kaydının oluşmasını sağlamasında anılan işlemin gizli bağış niteliğinde olacağı ve koşullarının bulunması halinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 560 ila 571 maddeleri arasında öngörülen tenkis hükümlerine tabi olacağı açık olup, tescile konu edilemeyeceğinden davacının tapu iptal tescil talepleri yönünden davasının reddine, tenkis talebi yönünden yapılan incelemede ise; alınan bilirkişi raporuna göre, davacının sabit tenkis oranı ve saklı pay oranına göre terekeden alacağının saklı payından fazla olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar davacı tarafça itiraz edilmiş ise de raporun usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla itirazın reddine karar verildiği, davacının tenkis talepleri yönünden alacağının bulunmadığı gerekçesiyle tenkis talebinin de reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili; davacının sabit tenkis oranı ve saklı pay oranına göre terekeden alacağının saklı payından fazla olduğu kanaatiyle tenkis talebinin reddine dair kararın adil yargılama ilkesine ve TMK hükümlerine aykırı olduğunu, mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda; bilirkişinin davaya konu taşınmaz ile ilgili tasarruftaki tenkis miktarını hesaplaması gerekirken tüm tereke mirasçılar arasında paylaşılmış gibi hesaplama yapmış olduğunu ve işbu haksız raporda ayrıca her ne kadar mirasbırakanın tasarruf nisabını aştığını belirtmişse de; davacının temlik edilmeyen terekeden alacağı miktarın saklı payından fazla olduğu varsayımı ile davacının mirastan sadece saklı payı kadar hak sahibi olabileceği garabeti ile rapor sunduğunu, tereke henüz mirasçılar arasında paylaşılmamış olduğundan, mahkemenin sadece dava konusu taşınmaz yönünde tenkis hesabı yaparak buna göre karar vermesi gerekmekte iken ve yasa gereği terekenin her parçası ve her parçanın miras hisseleri ile saklı payları ayrı ayrı hesap edilmesi gerekirken bu hususu dikkate almayıp, bilirkişinin raporunu tekrar eden hüküm kurmasının doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

6.2.2. Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.

Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK'nın 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

6.2.3. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

6.2.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

(IV/2.) no.lu paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3.) nolu paragrafta yer alan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz edilen davalılar vekili duruşmaya katılmadığından duruşma vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına, temyiz karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.