"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı davalı vekilince süresi içinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 4777 parsel sayılı taşınmazın 1/5 oranında paydaşı iken, payının satışı konusunda Kozaklı Noterliğinin 06.10.2011 tarihli 2347 yevmiye no.lu vekaletnamesi ile dava dışı ...’ı vekil tayin ettiğini, ancak yaşanan olumsuzluklar nedeniyle 10.01.2012 tarihli azilname ile vekillikten azlettiğini, 11.01.2012 tarihinde azilnameyi Tapu Müdürlüğüne teslim ettiğini, tapu memurunun sağ üst köşeye teslim tarihini ve saatini yazdığını, ancak azilnameye rağmen 11.01.2012 tarihinde satışın yapıldığını, azilnamenin azil defterinin S harfi sayfasına değil de Ş harfi sayfasına işlendiğini, bilgisayar ortamına da azilnamenin aktarılmadığını, satış nedeniyle herhangi bir bedel almadığını, Hazine aleyhine zararın tazmini için Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/294 Esas sayılı dosyası üzerinden açtığı davanın kabul edildiğini, ancak temyiz incelemesinde bozulduğunu ileri sürerek dava konusu 4777 parsel sayılı taşınmazın 1/5 payının tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, birikimleriyle yatırım amaçlı olarak taşınmazı satın aldığını, bütün hissedarların vekalet verdiklerini, satış esnasında satış bedelini ödediğini, vekilin azline ilişkin bir kayıt bulunmadığını, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduğunu, davanın kabulü halinde çekişmeli payın değerinin saptanarak mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, azilname ile geçerliğini yitiren vekaletnameye istinaden yapılan satış nedeniyle yolsuz tescil oluştuğu, ilk el davalının iyiniyet iddiasının dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 14/01/2021 tarihli ve 2018/1994 E. 2021/13 K. sayılı kararıyla; vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 13/10//2021 tarihli ve 2021/1620 E. 2021/5484 K. sayılı kararı ile ‘‘...Somut olayda; davacı, dava dışı vekilini satış tarihinden önce azlettiğini ve bu azilnameyi satış tarihinde Tapu Müdürlüğüne teslim ettiğini, ancak azilnamenin aziller siciline hatalı kaydedildiğini ve bilgisayar ortamına da aktarılmadığını, azilnameye rağmen satışın yapıldığını, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek, ilk el davalıya karşı iptal tescil isteğiyle eldeki davayı açmıştır... Somut olaya gelince; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile uyuşmazlığın yolsuz tescil olarak nitelendirilip, böyle bir durumda ilk el davalının iyiniyetine bakılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; uyuşmazlığın, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedeni kapsamında ele alınıp incelenmesi gerektiğinde kuşku yoktur... Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın tapu kaydı ile davalıya temlikine ilişkin resmi senedin, satışa dayanak vekaletname ile davacı tarafından Tapu Müdürlüğüne teslim edildiği iddia edilen azilnameye ilişkin kayıtların, Tapu Müdürlüğünce aziller siciline işlenmiş bir kayıt var ise bu kayıtların da getirtilerek, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni kapsamında bütün delillerin incelenip birlikte değerlendirilmesi; yine lüzumu halinde vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni kapsamında tanıkların yeniden dinlenilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 20/01/2022 tarihli ve 2021/2174 E., 2022/41 K. sayılı kararıyla; her ne kadar Yargıtay 1. Hukuk Dairesince davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayanıldığı belirtilmişse de, azilname ile geçerliğini yitiren vekaletnameye istinaden yapılan satışın yolsuz olduğu, azilnamenin Tapu Müdürlüğüne teslim edilmiş olması nedeniyle geçerli bir vekâletnamenin söz konusu olmadığı, ilk el davalının iyiniyet iddiasının dinlenemeyeceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının TMK’nın 1023. maddesi anlamında iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu, iyiniyetle taşınmazı satın aldığını, davacının satıştan önce azil keyfiyetini aziller siciline tescil ettirmek için başvurduğunda bu tescilin tapu memuru tarafından yanlış kaydedilmesinin davalının değil devletin sorumluluğunu gösterdiğini, iyiniyetinin korunması gerektiğini, dava konusu taşınmazı davacının vekâlet verdiği kardeşinden satın aldığını, toplam ödediği bedelin 1/5'i olan 20.000 Euronun davalıya ödenmeksizin veya mahkeme veznesine depo edilmeksizin haksız şekilde tapunun iptaline karar verildiğini, davalının yargılama giderlerine ve vekalet ücretine de mahkûm edilmesinin hatalı olduğunu belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1.Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.2.2. TBK'nın 512. maddesinde vekalet veren ve vekilin her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebileceği belirtilmiştir. Azil ve istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğurucu işlemlerdir. Vekalet görevinin sona erdiğini bilmeyen vekilin yapmış olduğu işlemler geçerlidir. (TBK m. 514) Aksi halde vekaletsiz iş görme hükümleri tatbik alanı bulur. Vekilin sona ermeyi bildiği yani kötüniyetli olduğunun ispatında ispat yükü vekalet veren üzerindedir. Vekilin sona ermeyi bilmemesine rağmen, işlem yapmış olduğu üçüncü kişinin sona ermeyi bilmesi veya bilmesinin gerekmesi halinde de yapılan işlem, vekalet verenin icazeti bulunmadığı sürece kendisini bağlamaz.
6.3. Değerlendirme
Somut olaya gelince, davacı, dava dışı vekilini satış tarihinden önce azlettiğini ve bu azilnameyi satış tarihinde Tapu Müdürlüğüne teslim ettiğini, ancak azilnamenin aziller siciline hatalı kaydedildiğini ve bilgisayar ortamına da aktarılmadığını, azilnameye rağmen satışın yapıldığını, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek, ilk el davalıya karşı iptal tescil isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Bu durumda, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile uyuşmazlığın yolsuz tescil olarak nitelendirilip, böyle bir durumda ilk el davalının iyiniyetine bakılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; uyuşmazlığın, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedeni kapsamında ele alınıp incelenmesi gerektiğinde kuşku yoktur.
Hal böyle olunca, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedeni kapsamında bütün delillerin incelenip birlikte değerlendirilmesi, lüzumu halinde bu kapsamında tanıkların yeniden dinlenilmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 08/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.