Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4908 E. 2024/2889 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Dava konusu taşınmazların zilyetliğinin davacıya ait olduğunun tespiti ve tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taşınmazların mülkiyeti konusunda eksik inceleme yapması, bozma kararında belirtilen hususları tam olarak araştırmaması ve usuli müktesep hak gözetilmeksizin karar vermesi nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2003/28 E., 2021/443 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki müilkiyetin tespiti istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2002/9394 Esas 2003/127 Karar sayılı ile kararı ile karar bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalılar ..., Hazine, ..., ... vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ..., Van ili, Muradiye ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 101 ada 12, 73,74 ve 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazların atalarından intikal ettiğini, 50 yılı aşkın süredir taşınmazları kullandığını (1960 yılından önce 20-25 yıl, daha öncesi 70 yıldır babası ve dedesi tarafından kullanıldığını), toprak tevzi komisyonunun taşınmazları Hazine adına tescil ettiklerini, mirasbırakan babasının ölümü ile taşınmazların kendisine intikal edildiğini, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazların su altında olduğundan adına tespit edilemediğini ileri sürerek, taşınmazların zilyetliğinin kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

II.CEVAP

Davalılar DSİ ve Hazine vekilleri, taşınmaza 1992 yılında fiilen el konulduğunu, 1992 yılından itibaren taşınmazların göl suları altında kaldığını, göl suları altında kalan taşınmazın zilyedinin tespitinin hukuken mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini istemişlerdir.

Davalı ... vekili, davanın yasal süresinde açılmadığını, zamanaşımı definde bulunduklarını, öncelikle kayıt maliki ve mirasçılarının belirlenmesinin gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 11.01.2002 tarihli ve 2000/113 Esas, 2002/6 Karar sayılı kararı ile iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların su altında kalmadan önce zilyetliğinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve DSİ vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2002/9394 Esas 2003/127 Karar sayılı kararı ile; taşınmazların önceki niteliklerinin tespit edilmediği, usulünce mera araştırması yapılmadığı, toprak tevzi çalışmasında taşınmazların Hazine adına belirtilmesi nedeni üzerinde durulmadığı, eksik inceleme ile karar verildiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Mahkemenin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; 101 ada 74 parsel içerisinde bulunan (A), (B) ve (C) harfi ile gösterilen alanların mera olmadığı, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları doğrultusunda taşınmazın kadimden beri mera sıfatını haiz olmadığı, çekişmeli taşınmaz bölümlerini davacı ...'ın kullandığı, belirtilen kısımların mutlak tarım arazisi özelliği taşıdığı, mera toprağı özelliğinin olmadığı, taşınmazda imar ve ihya çalışmalarının tamamlandığı, uzun yıllardan beri nizasız ve fasılasız tasarrufun söz konusu olduğu, Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1991/20 esas 1994/320 karar sayılı dosyasından da davacının zilyetliğinin olduğunun anlaşıldığı ve hava fotoğrafları ile bu durumun desteklendiği, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğu; dava konusu 101 ada 12 ve 102 ada 2 parsel ile 101 ada 73 parsel sayılı taşınmazları davacı ...'ın kullandığı, anılan kadastro mahkemesi dosyası ve hava fotoğrafları ile zilyetlik durumunun desteklendiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalılar ..., Hazine, ..., ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

1. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazların zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, ayrıca zilyetlik süresinin dolmadığını,kesintiye uğradığını, davacının dava tarihinden itibaren geriye doğru 20 yıllık malik sıfatıyla zilyet olup olmadığının yeterince araştırılmadığını, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına itibar edilemeyeceğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, kabul ve ret oranları dikkate alındığında karşı vekalet ücretinin eksik hükmedildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğini, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, taşınmazların TMK’nın 713/6 ncı maddesi hükmüne göre Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Davalı ... vekili hazine ile benzer temyiz dilekçesi sunup dava konusu taşınmaz hazine adına kayıtlı değilse, dava konusu taşınmazın Belediye adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

4. Davalı DSİ vekili dava konusu taşınmazların zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, şartların oluşmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, hükmen tespit harici bırakılan yerin mülkiyetinin tespiti ile kadastro öncesi nedene dayalı mülkiyetin tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14, 16, 17 ve 46 ncı maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2 nci maddesi

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Van ili, Muradiye ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu 101 ada 12 parsel sayılı taşınmazın 10.01.1963 tarih, 237 nolu toprak tevzi çalışması ile oluşan tapu kaydına binaen Hazine adına kaydedildiği, anılan tapu kaydında taşınmazın firari ve mütegayyip eşhastan Hazineye kalan yerlerden olduğunun, kadastro tespit tutanağında da davacının toprak tevzi komisyon kararından sonra taşınmazı 20 yıldır kullandığı ancak tapu kaydına göre taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığından bahisle Hazine adına 01.09.1989 tarihinde tespit edildiği; dava konusu 101 ada 73 parsel sayılı taşınmazın 10.01.1963 tarih, 300 nolu toprak tevzi çalışması ile oluşan tapu kaydına binaen Hazine adına kaydedildiği, anılan tapu kaydında taşınmazın firari ve mütegayyip eşhastan Hazineye kalan yerlerden olduğunun, kadastro tespitinde de davacının toprak tevzi komisyon kararından sonra 20 yıldır taşınmazı kullandığı ancak tapu kaydına göre taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığından bahisle Hazine adına 01.09.1989 tarihinde tespit edildiği; dava konusu 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 10.01.1963 tarih, 248 nolu toprak tevzi çalışması ile oluşan tapu kaydına binaen Hazine adına kaydedildiği, anılan tapu kaydında taşınmazın firari ve mütegayyip eşhastan Hazineye kalan yerlerden olduğunun, kadastro tespitinde de davacının toprak tevzi komisyon kararından sonra taşınmazı 20 yıldır kullandığı ancak ancak tapu kaydına göre taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığından bahisle Hazine adına 01.09.1989 tarihinde tespit edildiği; davacının tespite yaptığı itiraz üzerine Kadastro Mahkemesinin 1994/5 Esas, 1994/28 Karar sayılı kararı ile 1989 yılında faliyete geçen Sarımehmet barajının suları altına kaldığından taşınmazın tespit dışı bırakılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 29.05.1995 tarihinde kesinleştiği; dava konusu 101 ada 74 parsel sayılı taşınmazın ise 1989 yılında yapılan kadastro çalışmasında toprak tevzi komisyonunun 82 sayılı mera parseli kapsamında kaldığından bahisle mera olarak sınırlandırıldığı, kadastro tespitine davacı tarafından itiraz edildiği; Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1991/20 Esas, 1994/320 Karar sayılı kararı ile 101 ada 74 (101 ada 72 parselin) baraj gölü suları altında kaldığından bahisle tespit harici bırakılmasına karar verildiği, kararın 29.05.1995 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

3. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda 101 ada 74 parsel içerisinde bulunan (A), (B) ve (C) harfi ile gösterilen alanların mera olmadığı, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları doğrultusunda taşınmazın kadimden beri mera sıfatını haiz olmadığı, çekişmeli taşınmaz bölümlerini davacı ...'ın kullandığı, belirtilen kısımların mutlak tarım arazisi özelliği taşıdığı, mera toprağı özelliğinin olmadığı, taşınmazda imar ve ihya çalışmalarının tamamlandığı, uzun yıllardan beri nizasız ve fasılasız tasarrufun söz konusu olduğu, Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1991/20 Esas 1994/320 Karar sayılı dosyasından da davacının zilyetliğinin olduğunun anlaşıldığı ve hava fotoğrafları ile bu durumun desteklendiği, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğu; dava konusu 101 ada 12 ve 102 ada 2 parsel ile 101 ada 73 parsel sayılı taşınmazları davacı ...'ın kullandığı, Kadastro Mahkemesi dosyası ve hava fotoğrafları ile zilyetlik durumunun desteklendiği gerekçesi ile davanın kabulüne, 101 ada 12, 102 ada 2 ve 101 ada 73 parsel sayılı taşınmazların davacıya ait olduğunun tespitine, 101 ada 74 parseldeki krokide (A) harfi ile gösterilen 7.325,68 m²'lik, (B) harfi ile gösterilen 9.390,19 m²'lik ve (C) harfi ile gösterilen 4.460,67 m²'lik alanların tarla vasfıyla davacı adına tesciline karar verilmişse de, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini ve araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.

4. Şöyle ki, kadastro tespiti sırasında mera olarak sınırlandırılan dava konusu 101 ada 74 parsel sayılı taşınmazın halen tapu kaydında mera olarak kayıtlı olduğu, Muradiye Tapu Müdürlüğünün 15.06.2007 tarihli müzekkere cevabında 101 ada 74 parselin mera olarak 10.01.1991 tarihinde kamu orta malı siciline tescil edildiğinin bildirildiği ancak taşınmazın 1989 yılında yapılan kadastro tespitine ilişkin olarak Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1992/20 Esas, 1994/320 Karar sayılı dosyasında davacı tarafından tespite itiraz edildiği, taşınmazın su altında kaldığından tespit harici bırakılmasına karar verildiği, tapu kaydı ayakta olan 101 ada 74 parselin tapu kaydının ne şekilde oluştuğu, taşınmazın kadastro tespitinin hangi tarihte kesinleştiği saptanmadan ve ayrıca anılan dosyada 26.05.1996 tarihinde yapılan keşifte mahalli bilirkişi olarak dinlenen Abdülbaki Toktay’ın taşınmazın kısmen sular altında kaldığını ancak davacının dava konusu ettiği taşınmazın toprak tevzi komisyonunun 80 nolu parseli olduğunu, bu parselin 101 ada 72 parsele isabet ettiğini ve bu parselin de tamamının sular altına kaldığını belirttiği, anılan dosyada düzenlenen 29.06.1994 tarihli bilirkişi raporunda 101 ada 74 parselin kısmen su altında kalmayan bölümü üzerinde yapılan incelemede taşınmazın tarım arazisi vasfında olmadığının, hiç toprak işlemesi yapılmadığının, üzerinde kendiliğinden yetişen otlar bulunduğunun ve tipik bir mera arazisi olduğunun, taşınmazın ancak otlak olarak kullanılabileceğinin belirtildiği; ayrıca 101 ada 74 parsel sayılı taşınmazın 1962 yılında yapılan toprak tevzi çalışmalarında belirtmelik tutanağında ve tablendikatif listesinde 82 mera parseli olarak belirtildiği, belirtmelik tutanağında da kadim mera parseli için hiç kimsenin hak iddia etmediğinin ve bugüne kadar mera dışında bir amaçla kullanılmadığının belirtildiği ve tutanağın davacı tarafından da belirtmelik bilirkişisi olarak imzalandığı anlaşılmakta olup Mahkemece Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1992/20 Esas, 1994/320 Karar sayılı dosyasında verilen kararın infaz edilip edilmediği, edilmedi ise anılan dosyada dava konusu edilen yer ile eldeki davada 101 ada 74 parsel yönünden dava konusu edilen ve krokide A, B ve C harfleri ile gösterilen kısımların aynı yer olup olmadığı, 101 ada 74 parselin ne şekilde mera siciline tescil edildiği saptanmadan sonuca gidilmiş, anılan dosyada düzenlenen ziraat bilirkişi raporu ile eldeki davada düzenlenen 06.01.2020 tarihli ziraat bilirkişi raporu çeliştiği halde bu çelişki giderilmeksizin hüküm kurulmuştur.

5. Dava konusu 101 ada 12, 73 ve 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince; anılan taşınmazların toprak tevzi komisyonunca düzenlenen tapu kayıtlarının firari ve mütegayyip eşhastan Hazineye kalan yerlerden olduğundan bahisle Hazine adına oluşturuldukları ancak toprak tevzii çalışmaları sonucu oluşan tevzii paftası ile kadastro paftası çakıştırılmak sureti ile çekişmeli taşınmazların konumu saptanmaya çalışılmadan, belirtmelik tutanağında taşınmazlara ilişkin belirtme sebebi değerlendirilmeden, bir başka ifade ile taşınmazların gerçekten kaçak ve yitik kişilerden kalıp kalmadığı yeterince araştırılmadan, tapu kayıtlarının iktisap sebebinin doğru olup olmadığı yönünde hayatta olmaları halinde belirtmelik bilirkişilerinin tanık sıfatıyla dinlenmeleri gerekeceği üzerinde durulmadan sonuca gidilmiştir.

6. Hal böyle olunca;

Dava konusu 101 ada 74 parsel yönünden öncelikle taşınmazın kadastro tespitinin hangi tarihte kesinleştiğinin tespit edilmesi, mera olarak 10.01.1991 tarihinde kamu orta malı siciline tescil edildiği bildirildiğinden tescile dayanak belgelerin istenmesi, Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1992/20 Esas, 1994/320 Karar sayılı dosyasında verilen kararın infaz edilip edilmediğinin, edilmedi ise anılan dosyada dava konusu edilen yer ile eldeki davada 101 ada 74 parsel yönünden dava konusu edilen ve krokide A, B ve C harfleri ile gösterilen kısımların aynı yer olup olmadığının saptanması,toprak tevzi çalışması öncesi zilyetliğe dayanıldığından 1962 yılından 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, bundan sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen, komşu köylerden ayrı ayrı seçilecek üçer kişilik mahalli bilirkişi, taraf tanıkları ve yaşıyorlarsa toprak tevzii çalışmalarında görev alan belirtmelik bilirkişileri ile jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi, ziraat mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişinin katılımıyla keşif yapılması ve keşifte, teknik bilirkişi aracılığıyla toprak tevzi paftası ile kadastro paftasının ölçekleri eşitlenerek sabit sınırlar esas alınmak sureti ile çakıştırılıp zemine uygulanması, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün toprak tevzinin hangi parseli içerisinde kaldığının kesin olarak belirlenmesi, taşınmazın tevzi paftasında mera parseli kapsamında kaldığının anlaşılması halinde ise taşınmazın öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera vasfında olup olmadığının, taşınmazın nizalı bölümü ile geriye kalan bölümü arasında ayırıcı nitelikte yapay ya da doğal bir unsur bulunup bulunmadığının araştırılması; mahalli bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın nizalı bölümü ile geriye kalan bölümünün ayrı ayrı geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, öncesinin mera vasfında olup olmadığı, zaman içinde sınırlarında genişleme olup olmadığı, tevzi çalışmalarının yapıldığı tarihe kadar mera olarak kullanılıp kullanılmadığı hususlarında somut olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1992/20 Esas, 1994/320 Karar sayılı dosyasında 26.05.1996 tarihinde yapılan keşifte mahalli bilirkişi olarak dinlenen Abdülbaki Toktay’ın beyanlarının da sorulması, çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmeye çalışılması; teknik bilirkişiye toprak tevzi haritası ölçeği ile kadastro paftası ölçeği eşitlenerek çakıştırma yapılmak suretiyle taşınmazın tevzi haritasındaki konumunu gösteren, keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli rapor ve harita düzenlettirilmesi; ziraat mühendisi bilirkişinden suların çekildiği dönemde inceleme yaptırılarak taşınmazın öncesinin ne olduğunu, mera ya da meradan açılan yerlerden olup olmadığını, zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş şekli ile taşınmazın tarımsal niteliğini bildirir, komşu parsellerle (özellikle taşınmazın nizalı bölümü ile geriye kalan bölümü yönüyle) karşılaştırmalı olarak toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden nasıl ayrıldığını ve Muradiye Kadastro Mahkemesinin 1992/20 Esas, 1994/320 Karar sayılı dosyasında düzenlenen ziraat bilirkişisi raporu da değerlendirilerek belirtilen hususları açıklar nitelikte, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı rapor ; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye dosya arasında bulunan stereoskopik hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak taşınmazın hava fotoğrafları üzerinde gösterilmesinin istenilmesi, taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğunu ve arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten ayrıntılı rapor düzenlettirilmesi; taşınmazın kadim mera olduğunun tespit edilmesi halinde davacının zilyetliğine itibar edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi, kadim mera olmadığının anlaşılması halinde ise mera olduğunun belirlendiği tarihe kadar 20 yılı aşan kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi,

Dava konusu kaydı kapatılan 101 ada 12, 101 ada 73 ve 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazların belirtme tutanağındaki niteliklerinin, menşeinin ve varsa uygulanan kayıtların belirlenmesi, mahallinde yaşlı ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek aynı köy ve komşu köylerden olabildiğince yaşlı mahalli bilirkişiler yardımı ile bir fen bilirkişi ve ziraat bilirkişisi aracılığıyla keşif yapılması, fen bilirkişisinden 1962 yılında yapılan toprak tevzii çalışması sonucu oluşan tevzii paftası ile kadastro paftasını çakıştırmak sureti ile çekişmeli taşınmazların konumunu, belirtmelik tutanağındaki hangi parsellere isabet ettiğini gösterir rapor alınması, toprak tevzi çalışmaları sırasında taşınmazların niteliğinin ne olduğunun tespit edilmesi, yapılan uygulama sonunda taşınmazın Hazine tapusu kapsamında veya kaçak ve yitik kişilerden kalmadığının belirlenmesi halinde mahalli bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların kime ait olduğu, kimden kaldığı, zilyetliğin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında maddi olaylara dayalı olarak ayrıntılı bilgi alınması, Hazine tapusunun oluştuğu tarih esas alınmak suretiyle taşınmazın niteliği, zilyetlik durumu ve zilyetlik süresi itibariyle davacı yararına Kadastro Kanunu 46/1, 14. maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, taşınmazın öncesinin kaçak yitik kişilerden kaldığının tespit edilmesi halinde ise 3402 sayılı Kanun’un 18/2. maddesi uyarınca Devlete kalan yerlerden olduğunun göz önüne alınması suretiyle toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile bozma gerekleri yerine getirilmeden karar verilmesi doğru değildir.

7. Kabule göre ise; davanın mülkiyetin tespiti istekli olarak açıldığı; öte yandan, Mahkemenin 11.01.2002 tarihli kararında da dava konusu taşınmazların su altında kalmadan önce zilyetliğinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın davacı tarafından temyiz edilmediği; bir başka ifade ile Mahkemenin 11.01.2002 tarihli mülkiyetin tespitine ilişkin kararının davalı taraf lehine usuli müktesep hak oluşturduğu gözetilmeksizin 101 ada 74 parsel yönünden iptal tescile karar verilmesi de isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekillerinin değinilen yönlerden temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Alınan peşin harcın talep halinde ilgililere iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.