Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5027 E. 2022/7936 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalı torununa yaptığı taşınmaz temliklerinin muris muvazaası hukuksal nedenine dayanarak iptali ve tescili, olmazsa tenkisi istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesinin, davalının temlik tarihindeki yaşı, alım gücünün bulunmaması, mirasbırakanların satış ihtiyacı olmaması ve mirasbırakan ile davalı arasındaki yakın ilişki gibi olguları dikkate almayarak, temliklerin muvazaalı olmadığına dair yanılgılı değerlendirme yapması ve davacının ikrah iddiasında bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi doğru görülmeyerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : BOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis davası sonunda İlk Derece Mahkemesince, 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 150 ve 302 (ifrazla 1218 ve 1219) parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine ilişkin verilen kararın taraf vekillerince istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak, davanın tümden reddine dair verilen kararın Dairece bozulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 06.12.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekilleri Avukat ..., Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan annesi... ...’ün, 05/09/2002, mirasbırakan babası ...’ün ise 01/11/2015 tarihinde öldüğünü, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payı mirasbırakan... ... adına kayıtlı iken, mirasbırakanın anılan payı 21/10/1986 tarihinde davalı torununa satış yoluyla temlik ettiğini, işlem tarihinde davalının 14 yaşında öğrenci olduğunu, dava konusu 349 parsel sayılı taşınmazın 21/10/1986 tarihinde, dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazın 10/09/1996 tarihinde mirasbırakan ... tarafından yine davalı toruna satış yoluyla temlik edildiğini, dava konusu 302 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakan ... tarafından 06/11/1969 tarihinde dava dışı oğlu ...’e ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle ve adı geçen tarafından da 10/09/1996 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalı toruna temlik edildiğini, bakım görevinin yerine getirilmediğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazın satışı öncesinde mirasbırakan... üzerinde ikrah ve baskı söz konusu olduğunu ileri sürerek, dava konusu 349, 350, 150 ve 302 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payının adına tescilini, olmazsa tenkisini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, temliklerin muvazaalı olmadığını, bilakis mirasbırakan ... tarafından davacıya ve onun dava dışı oğlu ...’e birtakım temlikler yapıldığını ve mirasbırakanın bu hususta açtığı iptal-tescil davasının derdest olduğunu, dava konusu 350 parsel sayılı taşınmazda sadece mirasbırakan...’nın değil, dava dışı diğer paydaşların da paylarını kendisine devrettiğini, anılan işleme anne ve babasının velayeten katıldıklarını, dava konusu 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazların satış bedellerinin dava dışı babası ... tarafından ödendiğini, satış bedeli ile mirasbırakanların 1987 yılında Hacca gittiklerini, dava konusu 302 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devredildiğini ve bakım görevinin de yerine getirildiğini, 102 yaşında ölen mirasbırakan ...’nin bakıma ihtiyacı olduğunu, dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... tarafından intifa hakkı üzerinde bırakılarak gerçek bir satış işlemiyle devredildiğini, mirasbırakanların hak dengesini gözetir şekilde paylaştırma yaptıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davalıya satış yoluyla temlik edilen dava konusu 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazların temlik tarihinde davalının 14 yaşında olup, alım gücü bulunmadığı, bu iki taşınmaz yönünden temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıya 1996 yılında satış yoluyla temlik edilen 150 parsel sayılı taşınmaz ile ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle temlik edilen 302 parsel sayılı taşınmaz (ifrazla 1218 ve 1219 parseller) yönünden temliklerin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, minnet duygusuyla yapıldığı, bakım görevinin de yerine getirildiği gerekçesiyle bu iki taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu 150 ve 302 parseller yönünden verilen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi, davalının da 150 parsel sayılı taşınmazı alım gücü bulunmadığını, temlikin bedelsiz olduğunu, 1996 yılında davalının henüz 24 yaşında olduğunu, özellikle davalı tanıkları ... ile ...’ın beyanlarıyla muvazaanın ispatlandığını, dava konusu 302 parselin ise mirasbırakan ... tarafından 1969 yılında oğlu ...’e, onun tarafından da 1996 yılında davalı torun ...’e yine ölünceye kadar bakma aktiyle devredildiğini, her iki bakım sözleşmesinin de göstermelik olduğunu, mirasbırakanın ölümünden geriye dönük 10 yıllık süre içinde bakımını davacı ile oğlunun yaptığını, eksik ve hatalı inceleme sonucu bir kısım taşınmaz bakımından davanın reddine karar verildiğini belirterek, ret kapsamındaki iki parça taşınmaz yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.

2.2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu edilen tüm taşınmazlar yönünden davanın reddi gerekirken, 1986 yılında temlik edilen iki taşınmaz bakımından kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, mirasbırakan tarafından davacıya ve onun oğlu ...’e temlik edilen dava dışı taşınmazların değerlerinin saptandığını, davacı tarafa yapılan temlikler nazara alındığında savunmaların ispatlandığını, mirasbırakanın terekesinde başkaca taşınmazlar da bulunduğunu, dava konusu 350 parsel yönünden temlike konu pay oranı 1/3 olduğu halde tamamının iptal - tescil kapsamına alındığını, bu taşınmazda dava dışı hissedarların da payını davalıya devrettiklerini, mirasbırakan... üzerinde bir baskı olmadığını, 349 ve 350 parsellerin bedelleri ödenmek suretiyle satın alındığını, mirasbırakanın paylaştırma iradesi ve minnet duygusuyla da hareket ettiğini, mirasbırakanın çocukları arasında ayrım yapmadığını, davacının oturduğu evin bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiğini ve yaptırıldığını, davacıya ve oğluna daha çok taşınmaz devredildiğini, paylaştırma halinde mal kaçırma iradesinden söz edilemeyeceğini, yatalak hale gelen mirasbırakana davalı tarafın baktığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 08/06/2021 tarihli ve 2021/720 Esas, 2021/761 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakan... yönünden ikrah iddiasının ispatlanamadığı gibi, iddianın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde de ileri sürülmediği, mirasbırakan ... tarafından yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, davalı ve davalının babası tarafından bakım görevinin yerine getirildiği, mirasbırakan ... tarafından davacının dava dışı oğluna da taşınmaz temlik edildiği ve bu taşınmazlardan bazılarının davacıya devredildiği, mirasbırakanın paylaştırma iradesiyle hareket ettiği gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümden reddine; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairece, “Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle mirasbırakan ... tarafından ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle temlik edilen dava konusu 302 parsel (ifrazen 1218 ve 1219 parseller) sayılı taşınmaz yönünden temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, mirasbırakanın bakım ihtiyacı bulunduğu ve bakım görevinin de yerine getirildiği, mirasbırakanın saklı payı ihlal kastıyla hareket etmediği gibi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ivazlı akitlerden olup, karşılıksız sağlar arası kazandırmadan söz edilemeyeceği ve tenkis koşullarının oluşmadığı gözetilerek, bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.

Davacı vekilinin dava konusu diğer taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup; uyuşmazlık konusu, ön inceleme duruşmasında da bu şekilde nitelendirilmiştir.

Ne var ki, Bölge Adliye Mahkemesince, mirasbırakan... ... tarafından davalıya 21/10/1986 tarihinde satış yoluyla temlik edilen dava konusu 350 parsel sayılı taşınmaz (1/3 payı) yönünden davanın ikrah hukuksal nedenine dayalı olduğu, ikrah iddiasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediği gibi, ikrah iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Dava konusu diğer taşınmazlar gibi, bu taşınmazla ilgili olarak da davacının, muris muvazaası hukuksal nedenine dayandığı açıktır. Somut olayda, 21/10/1986 satış tarihinde henüz 14 yaşında olup anne-babasının velayeti altında olan, yine 10/09/1996 satış tarihinde 24 yaşında olan davalı ...’in dava konusu 150, 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazları alım gücü bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarına göre mirasbırakanların taşınmaz satmaya ihtiyaçları olmadığı, resmi akitte gösterilen bedeller ile keşfen saptanan değerler arasında fark bulunduğu, mirasbırakanların satış ihtiyacı olsa dahi dava konusu taşınmazları aynı evde yaşadıkları davalı toruna devretmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gözetildiğinde, dava konusu 150, 349 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar yönünden temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, dava konusu 150, 349, 350 parsel sayılı taşınmazlar yönünden mirasbırakanlardan davalıya geçen pay oranları ve davacının miras payı gözetilmek suretiyle davanın kabulü ile iptal tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmekle kararın değinilen yönden bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesince; davanın muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu, her ne kadar Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma kararında muris muvazaası sebebiyle davanın kabulü gerektiği belirtilmiş ise de bu görüşe katılma imkanı bulunmadığı, 350 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan... ... tarafından, darp edilmesi nedeniyle davalıya devredildiğini davacının bizzat 16.05.2019 tarihli beyanında açıkladığını, davacının, “muris annesinin teyzesi ve dayısının onu zorla tapuya götürmek istediğini, kabul etmeyince çenesine vurulduğunu söylediği” şeklinde beyanda bulunduğunu, mirasbırakan ...'nın tapuda işlem yapmak istemediğini, başka bir deyişle mirasçılardan mal kaçırmak istemediğini bizzat davacının kendi beyanı ile açıkladığını, bu durumun dava dilekçesinde de, muris...'nın diğer muris tarafından dövülmesi sonucu bu işlemi yaptığı şeklinde açıklandığını, bu durumda mirasbırakan... yönünden ortada bir mal kaçırma iradesinin bulunmadığını, ayrıca bu parselin satışına ilişkin 21.10.1986 tarihli ve .... yevmiye sayılı resmi senet incelendiğinde, mirasbırakan ile birlikte diğer elbirliği maliklerinin de paylarını davalıya devrettikleri, tüm dosya kapsamına göre ikrahın varlığının ispatlanamadığı, diğer mirasbırakan ...'ün 150 ve 349 sayılı parselleri davalıya devrinde de muris muvazaası bulunduğu iddiasının yerinde olmadığı, bozma kararında her ne kadar devir tarihlerinde davalının 14 ve 24 yaşında olduğu belirtilmiş ise de davalının zaten savunmasında mirasbırakana bakan kişinin babası olduğunu babası ve ailesinin bakımı nedeniyle bu devrin yapıldığını belirttiğini, mirasbırakanın aileye duyduğu minnet nedeniyle bu devri aile bireylerinden birisine yapmasının olağan olduğunu, davacının anlatımlarından da anlaşıldığı üzere davacı ile mirasbırakanın beşeri ilişkilerinin iyi olduğu, halen mirasbırakan adına kayıtlı temlik dışı 127, 619, 623 ve 149 parsel sayılı taşınmazların bulunduğu, diğer yandan mirasbırakan tarafından bir kısım başka taşınmazların davacının oğluna satıldığı ve bir kısım taşınmazların da bağışlandığı, hatta bunlardan 126 ve 399 parsel sayılı taşınmazların sonradan tekrar davacı adına tescil edildiğini, mirasbırakanın bir kısım taşınmazlarını tüm mirasçıları olan iki evladının çocuklarına devrederek açıkça paylaştırma saiki ile hareket ettiği, tüm bunlar karşısında mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırma kastı ile hareket etmediği, iki evladına mallarını paylaştırmak saiki ile devirler yaptığı, bazı taşınmazlarını da her iki mirasçısına bırakmak amacıyla temlike konu etmediği gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; çekişme konusu 350 parsel sayılı taşınmazın temlikinde ikrah değil muris muvazaası hukuksal nedeninin söz konusu olduğunu, bu nedenle hak düşürücü süreye tabi olmadığını, temlikin muvazaalı olarak yapıldığının ispatlandığını, 349 parsel sayılı taşınmazın temlikinin de mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, her iki taşınmazın temlik tarihinde davalının 14 yaşında olup, satış sözleşmesinin unsuru olan semeni ödemediğinin açık olduğunu, mirasbırakanın hacca gitmek için iki yıl önceden taşınmaz satmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mirasbırakanın vefat etmeden önce tam hisseye sahip sadece iki adet taşınmazının bulunduğunu, diğer iki taşınmazda ise mirasbırakanın pay sahibi olduğunu, davacının dava dışı 837 ve 399 parsel sayılı taşınmazları 24.01.2013 tarihinde bedelini ödeyerek mirasbıkandan satın aldığını, mirasbırakan tarafından davacının oğlu ...’e de iki adet taşınmazın (126 ve 833 parsel sayılı taşınmazların) bağış yoluyla devredildiğini, Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/339 E. sayılı dosyası ile davacı aleyhine de muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı dava açıldığını ve davanın reddine karar verildiğini, davacının oğluna iki adet taşınmaz bağışlanmasının davalıya yapılan temliklerdeki muvazaayı ortadan kaldırmayacağını, mirasbırakanın paylaştırma saiki ile hareket etmediğini, davalı tanık beyanlarının dahi muvazaayı desteklediğini, dava konusu 150 parsel sayılı taşınmazın temlikinin de muvazaalı olduğunu, ne davalı, ne de babası tarafından mirasbırakana satış bedeli ödenmediğini, mirasbırakanın dava dışı 389 parsel sayılı taşınmazını satarak, satış bedeli ile davalının traktör borcunu ödediğini, mirasbırakan tarafından ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen 302 parsel sayılı taşınmazın temlikinde de asıl amacın bakım değil, mal kaçırmak olduğunu, mirasbırakan ...’ün son 10 yıl bakım ve hizmetinin davacı ve oğlu tarafından yerine getirildiğini, mirasbırakanın son zamanlarında davalı ve davalının babası ile birlikte yaşadığını, bu dönemde de davalı ve babasının mirasbırakana kötü davrandıklarını, muvazaa iddiasının ispatlandığını, dava konusu tüm taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Bilindiği gibi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614 (BK) m. 514).

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

6.2.2. Bilindiği üzere, tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 565. maddesinde tenkise tabi sağlar arası karşılıksız kazandırmalar düzenlenmiş olup, TMK 565/4. maddesinde, “Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar” tenkise tabi sağlar arası kazandırmalar arasında belirtilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dairemizce verilen 22.02.2022 tarihli ve 2021/7133 Esas, 2022/1385 Karar sayılı bozma kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK' nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 06/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.