"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı; yasal süre içerisinde davacılar vekili ve katılma yolu ile davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; (dava dosyası 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa'nın 45. maddesi ile eklenen 6100 sayılı HMK'nın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmekle,) duruşma günü olarak saptanan 08/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan ... ve vekilleri Avukat ... ile diğer temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan babaları .....'dan intikal eden dava konusu 406 ada 7 (eski 357) parsel sayılı taşınmazın adlarına intikal işlemlerini yaptırması için yeğenleri olan davalı ...'yı vekil tayin ettiklerini, .....'nın taşınmazı vekalet görevini kötüye kullanarak annesi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu, kendilerine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan ..... ve ....'ın ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, mirasbırakanları ......’un vasiyetine uygun olarak mal paylaşımı yaptıklarını, bu hususun davacılar ..... ve ......’ın da kabülünde olduğunu, zira Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/127 E. sayılı dosyasında mal paylaşımının mirasbırakan babalarının iradesine uygun olduğunu söylediklerini, bu nedenlerle iddiaların yersiz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19/12/2019 tarihli ve 2015/114 E., 2019/485 K. sayılı kararıyla; davalıların satış işlemi kapsamında vekalet verenlere yapılan ödemeyi yahut, taksim sözleşmesini gösterir herhangi bir belgeyi ibraz edemedikleri, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve alıcı davalı ...’ın iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın haksız ve mesnetsiz olduğunu, taleplerinin değerlendirmeye alınmadığını, hükmedilen vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını, delillerinin dikkate alınmadığını, eksik ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27/10/2020 tarihli ve 2020/282 E., 2020/1177 K. sayılı kararıyla; davacıların başka dava dosyalarındaki beyanlarının mahkeme içi ikrar, kesin delil niteliğinde olduğu, tarafların aralarında miras taksimi yaptıkları gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 14/09/2021 tarihli ve 2020/3817 E., 2021/3909 K. sayılı kararıyla; ''...Somut olayda; dava konusu taşınmazla ilgili Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/127 Esas sayılı dosyasında, mirasçılardan .... tarafından açılan davada tanık sıfatıyla dinlenen davacılar ... ve ....’ın beyanlarına itibar edilmemiş, anılan dosyada vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sonucuna varılarak, dava kabul edilmiş ve dosya derecattan geçerek kesinleşmiştir. Böyle bir durumda; tanık olarak verdikleri ifadelerde, işlemin gerçek bir satış olduğu yönünde açık beyanları bulunmadığından, bu ifadelerin mahkeme içi ikrar olarak kabulü mümkün değildir. Aynı resmi senetle yapılan işlemde dava dışı mirasçı ..... ile beraber davacıların da vekaleten satış yaptıkları gözetildiğinde, ..... yönünden vekalet görevinin kötüye kullanıldığı olgusunun davacılar yönünden de gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir. Kabule göre de; davacı ...’in Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/127 Esas sayılı dosyasında tanıklık yapmamasına rağmen, onun yönünden de mahkeme içi ikrar bulunduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi de doğru değildir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir. '' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 26/05/2022 tarihli ve 2021/2342 E., 2022/927 K. sayılı kararıyla; vekilin tarafların talimatı doğrultusunda hareket ettiği, vekalet yetkisinin kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği, bedelin ise kendilerine bir başka taşınmazın devri suretiyle ödendiğinin dosya kapsamı ile sabit olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve katılma yolu ile davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; direnme kararının açıkça hukuka, usule ve kanuna aykırı olduğunu, vasiyete uygun bir mal paylaşımı yapılmadığını, davalının vekalet görevini kötüye kullandığını bildirerek ve önceki beyanları tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
5.2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf incelemesinin duruşmalı yapıldığını ve bu nedenle davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirerek kararın vekalet ücreti yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1.Somut olayda; dava konusu taşınmazla ilgili Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/127 Esas sayılı dosyasında, mirasçılardan.... tarafından açılan davada tanık sıfatıyla dinlenen davacılar .... ve .....’ın beyanlarına itibar edilmemiş, anılan dosyada vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sonucuna varılarak, dava kabul edilmiş ve dosya derecattan geçerek kesinleşmiştir.
6.3.2.Böyle bir durumda; tanık olarak verdikleri ifadelerde, işlemin gerçek bir satış olduğu yönünde açık beyanları bulunmadığından, bu ifadelerin mahkeme içi ikrar olarak kabulü mümkün değildir. Aynı resmi senetle yapılan işlemde dava dışı mirasçı Mehmet ile beraber davacıların da vekaleten satış yaptıkları gözetildiğinde, Mehmet yönünden vekalet görevinin kötüye kullanıldığı olgusunun davacılar yönünden de gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.
6.3.3.Kabule göre de; davacı ...’in Ümraniye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/127 Esas sayılı dosyasında tanıklık yapmamasına rağmen, onun yönünden de mahkeme içi ikrar bulunduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi de doğru değildir.
6.3.4.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERİLMESİNE, 08.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.