Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5740 E. 2022/7679 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı arasında yapılan inançlı işlem sözleşmesi kapsamında devredilen taşınmazın, davalının borcunu ifa etmemesinden dolayı tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inançlı işlem sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil isteyebilmesi için öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği, taşınmazın son kayıt maliklerine yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığının araştırılması, muvazaa halinde davacının davalıya olan borcunun tespiti ve davacıya bu borcu depo etmesi için süre verilmesi gerektiği hususları gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmeyerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde davacı tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22.11.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil ... ile temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen davacı asil ve vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalılardan ...'ın toptan cam ticareti işiyle uğraştığını, maddi sıkıntılar içerisinde bulunduklarından eşinin arkadaşları vasıtasıyla tanıştığı davalı ... ile iş yapmaya karar verdiğini, buna göre davalı ...'ın İran'dan ithal edeceği 25 kamyon camı teslim edeceğini, eşinin de dava dışı ... isimli arkadaşı ile toptan fiyatına aldıkları bu camları kış sezonunda inşaat piyasasında değerlendireceklerini ve son kamyonun tesliminden itibaren 7 ayın sonunda hesap edilecek cam bedellerinin karşılığı 800.000,00 TL ödeyeceklerini, bu sözlü anlaşmanın teminatı olarak maliki olduğu dava konusu 371 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 2 no.lu bağımsız bölümü emaneten devrettiğini, buna ilişkin 26.01.2017 tarihli bir sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmede 7 ay içerisinde 800.000,00 TL ödeme karşılığında taşınmazın kendisine iade edileceğinin yazılı olduğunu, davalı ile aralarında hiçbir alışveriş bulunmadığını, taşınmazın devrinin tamamen eşi ile davalı ...'ın yapacağı ticarete karşılık teminat olarak yapıldığını, devir işleminden sonra cam teslimatının hiç gerçekleşmediğini, davalının verdiği sözü yerine getirmediğini, ancak taşınmazını da iade etmekten kaçındığını, iade etmemesine gerekçe olarak dava dışı Hasan'ın kendisine önceden borçlu olduğunu ve eşinin de bu borca kefil olduğunu belirttiğini, böyle bir kefalet olmadığını, kaldı ki taşınmazın da eşine değil kendisine ait olduğunu, davalı ...'ın taşınmazı diğer davalılar ... ve ...'e sattığını, davalılar Haluk ve Mehmet'in de olayların tamamından haberdar ve kötüniyetli olduklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ..., davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı ile aralarında sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmeye göre 7 ay ödediği 800.000,00 TL'nin geri ödenmesini beklediğini, süre dolduktan sonra davacının ödeme yapmaması nedeni ile paraya ihtiyacı olduğundan dava konusu taşınmazı diğer davalılara sattığını, sözleşmenin açık ve net olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ..., davacı ile diğer davalı ... arasında gerçek bir satış olduğunu, taraflar arasındaki ticaretin kendisini bağlamadığını, dava konusu taşınmazın bulunduğu binanın komple satılık olduğuna dair ilan olduğunu, taşınmazın emlakçı aracılığıyla bedeli karşılığında satın alındığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16/12/2021 tarihli ve 2018/71 E., 2021/529 K. sayılı kararıyla; tarafların 800.000,00 TL karşılığı taşınmazın devir işlemlerini yaptıkları, belirlenen yedi aylık sürenin dolduğu, davacının sözleşmeye istinaden aldığı parayı iade etmediği, davalı ...'ın belirlenen süre dolduktan sonra taşınmazı bir başkasına devrettiği, sözleşmeye aykırı davranan ve borcunu ödemeyen davacının belirlenen süre dolduktan sonra başkasına devredilen taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescilini istemesinin hukuken mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hukuki nitelendirmede hataya düşüldüğünü, dosyaya sundukları delillerin değerlendirilmediğini, tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, eksik inceleme sonucu davalıdan para aldıkları kanaatine varıldığını, telefon kayıtlarının dikkate alınmadığını, davalı ...'dan hiçbir şekilde nakit para ya da başkaca bir mal almalarının söz konusu olmadığını, dinlettikleri tanıkların gerçek anlaşmayı anlattıklarını, davalı ...'ın hiçbir bedel ödemediğini beyan ettiklerini, müzayaka halinde olmalarından faydalanan davalı ...'ın, eşi ile birlikte iş yapacak olan ...'dan olan alacağını tahsil etmek amacıyla, cam ticareti yapılacağına inandırarak dava konusu taşınmazı devraldığını, Mahkemenin bu yönde hiçbir inceleme yapmadığını, Mahkemece taşınmazı satın alan davalılar ... ve ...'in kötü niyetinin değerlendirilmediğini, dava konusu taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir değerle el değiştirdiğini ispatlayan 02.04.2019 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, takasa konu edildiği beyan olunan taşınmazın değerinin tespiti için keşif ve bilirkişi incelemesi talepleri hakkında bir karar verilmediğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25/04/2022 tarihli ve 2022/635 E., 2022/835 K. sayılı kararıyla; istinaf dilekçesindeki ilk derece yargılamasında ileri sürülmeyen gabin iddiasının ...nın 357/1. maddesi uyarınca dinlenme olanağının bulunmadığı, ispatlanamayan davanın reddine dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında hukuki nitelendirmede hataya düşüldüğünü, davalı ...'ın taraflarına mal sağlayacağı kanaati uyandırarak dava konusu taşınmazın devrini sağladığını, devrin tamamen hileli bir davranışla gerçekleştiğini, davalı ... tarafından cam tedariki yapılacağına inandırılmak suretiyle kandırıldığını, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasında çelişki bulunduğunu, ses kayıtlarının bazı şartların varlığında delil olarak kabul edilmesi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.

Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.

İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

3.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97. maddesinde; ''Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.'' hükmüne yer verilmiştir.

3.2.3. Öte yandan; Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinde; "Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024. maddenin 1. fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" düzenlemelerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 6 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 2 numaralı bağımsız bölümü 26.01.2017 tarihinde satış suretiyle davalı ...'a devrettiği, İhsan tarafından da taşınmazın 19.12.2017 tarihinde satış suretiyle diğer davalılar .... ve ......'ye 1/2'şer paylarla devredildiği, davacı ve davalı ... arasında 26.01.2017 tarihli ''Gayrimenkul Devir ve İade Sözleşmesi'' başlıklı sözleşmenin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. 26/01/2017 tarihli ''Gayrimenkul Devir ve İade Sözleşmesi'' başlıklı sözleşmenin davacı ve davalı ... arasındaki inançlı işlemin yazılı belgesi olduğu, borcun vadeye bağlanmış olmasının ve vadesinde ödenmemesinin sözleşmeyi geçersiz kılmayacağı, davada ileri sürülen inançlı işlem iddiasının sabit olduğu anlaşılmakla; davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği açıktır.

3.3.3.Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazın son kayıt malikleri olan davalılar Haluk ve Mehmet Ali'ye yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığının araştırılması, temlik muvazaalı olduğu takdirde davacının davalı ...'a borcu bulunup bulunmadığının, var ise borç miktarının usulünce tespit edilmesi, TBK'nın 97. maddesi gereği davacıya borç miktarını Mahkeme veznesine depo etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulanan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.