"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil - bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 07.02.2023 Salı günü saat 09:50'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 1814 parsel sayılı taşınmazının, ... Noterliğinin 21.11.2014 tarihli, 15517 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği davalı ... tarafından 16.01.2015 tarihinde öncelikle dava dışı ...’e 1/2 payının satış suretiyle, daha sonra aynı gün farklı işlem ile 1/2 payın kendisine devrinin sağlandığını, taşınmaz üzerinde faaliyetine devam eden un fabrikasının bulunduğunu, öncesinde davalı ile işletmenin ortak olarak faaliyetine devam ettiğini, aralarında adi ortaklığın kurulduğunu, vekaletnamenin geçmiş tarihte bu tür işlemlerin takibi için verildiğini, dava konusu taşınmazdaki 1/2 payının haberi olmaksızın devredildiğini, temlik sonrasında bir bedel ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazdaki 1/2 payın iptali ile adına tesciline, aksi halde bedele karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacı ile geçmişte aralarında adi ortaklık kurulduğunu, söz konusu ortaklık nedeniyle taşınır ve taşınmaz mallara 1/2 pay oranında sahip olduğunu, dava konusu devirden davacının bilgisi olduğunu, vekaletnamenin bu amaçla verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.06.2018 tarihli ve 2015/469 E., 2018/406 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.03.2020 tarihli ve 2018/2268 Esas, 2020/269 Karar sayılı kararıyla; somut olaya bakıldığında, dava konusu edilen taşınmazın tamamı davacıya ait olup üzerinde ... Un Fabrikası ve müştemilatının bulunduğu, dava konusu olan 1/2 payı davalı ...'ın davacıdan aldığı vekaletname ile 21.750,00 TL'ye sattığı, ara malik olan tanık alıcı ...'in satış bedeli ödemediğini hatıra binaen işlem yaptığını beyan etmesi nedeniyle satışın bedelsiz yapıldığının anlaşıldığı, vekaleti kötüye kullanan ...'ın 16/01/2015 tarihinde 15:46'da sattığı taşınmazı aynı kişiden aynı bedelle 16:09 da tekrar aldığı, bu alışverişte de ödeme yapılmadığının ara malik tanık olarak dinlenen Bernan tarafından beyan edildiği, bu durumda davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullandığı ve davacıya gerçek satış bedelini vermediği gibi taşınmazı ara malik kullanarak edindiği ve dolayısıyla vekaletin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 24.05.2021 tarihli ve 2020/2252 E., 2021/2755 K. sayılı kararı ile; "...Davacının dava konusu 1814 parsel sayılı taşınmazın 1/2’sinin mülkiyetini davalıya rızası dahilinde verdiği, bu rızanın hem 24.03.2015 tarihli adi ortaklık sözleşmesine, hem de davacının imzasını da taşıyan boşanma protokolüne dayandığı açıktır. Tüm bu somut olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın 1/2 payının devrine ilişkin vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dava konusu 1814 parsel sayılı taşınmazın 1/2’sinin mülkiyetini davalıya rızası dahilinde verdiği, bu rızanın hem 24.03.2015 tarihli adi ortaklık sözleşmesine, hem de davacının imzasını da taşıyan boşanma protokolüne dayandığı, dava konusu taşınmazın 1/2 payının devrine ilişkin vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, Yargıtay bozma kararı ve Mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, delillerin takdirinde hata edildiğini, bozma gerekçesinde davacının eşi ile boşanma davasında imzaladığı protokol ve adi ortaklık sözleşmesine dayanıldığını, davacının eşi ile boşanma esnasında imzaladığı protokol incelendiğinde; davalı ... ile olan ortaklığını ve işletmeyi kapsadığı, taşınmazın mülkiyetini kapsamadığı, yine davalı ... ile davacının imzaladığı adi ortaklık sözleşmesi incelendiğinde ise; ortaklığın sadece işletmeye yönelik kar ortaklığı olduğu, taşınmazın mülkiyetine yönelik bir ortaklığın bulunmadığının açık olduğunu davalı ... tarafından Hüyük Vergi Dairesine sunulan kira sözleşmesinde tesisin malikinin davacı ... olarak yazılı olmasının, kiracının ...- ... adi ortaklığı oluşunun, taşınmazın ve tesisin davacıya ait olduğunu ispatladığını, davalının mülkiyete değil, işletmeye ortak olduğunu, davalı ...'ın bu tesisi alacak maddi gücünün bulunmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden ve Dairece verilen geri çevirme kararı sonrası getirtilen belgelerden; davacı ...'in kayden maliki olduğu 1814 parsel sayılı, 6324,84 m2 yüz ölçümlü, betonarme un değirmeni ve tek katlı kargir kantar ve iki katlı betonarme ev,tarla vasıflı taşınmazın 1/2 payının, davacının ... Noterliğinin 21.11.2014 tarihli, 15517 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiği davalı ... tarafından 16.01.2015 tarihinde 74 yevmiye numaralı işlemle ve satış yolu ile dava dışı ...'e devredildiği, daha sonra aynı tarihli ve 76 yevmiye numaralı işlemle söz konusu 1/2 payın davalı ...'a temlik edildiği, davacı uhdesinde kalan 1/2 payın ise 13.07.2015 tarihli satış işlemi ile dava dışı ...'e devredildiği, davacı ve davalı arasında 24.03.2015 tarihinde adi ortaklık kurulduğu, dava konusu olayla ilgili ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/520 E., 2020/74 K. sayılı (Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı öncesinde 2017/440 E., 2018/235 K.) dosyasında görülen, davacı ...'in müşteki, davalı ...'ın ise sanık olarak yer aldığı, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan yapılan yargılama neticesinde davalı ... hakkında mahkumiyet hükmü verildiği, bahsi geçen kararın gerekçesinde; "Katılan ..., getirtilen ve incelenen tapu kayıtlarından 1814 parselin ve taşınmaz üzerinde bulunan un fabrikasının maliki olduğu, tapu kayıtlarının adi ortaklığa ait olduğuna dair bir kaydın ve şerhin bulunmadığı, katılan ile sanık ... arasında 24.03.2015 tarihinde, ... Noterliğinin 24.03.2015 tarihli, 03891 yevmiye numarası ile onaylı adi ortaklık sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmenin incelenmesinde ortaklık süresinin 49 yıl olduğu, mülkiyetin ortak olduğuna yönelik bir yazılı beyanın olmadığı, ortaklığın safi karının yapılmış her türlü masraflar çıkarıldıktan sonra geri kalan miktarı olduğu, bu kardan ortakların koymuş bulundukları sermaye nispetinde hak sahibi olacakları ve paylaşacakları, ... Hüyük 1814 parselin 1/2 hissesinin devrini içermediği, ortaklığın sadece işletmenin işletilmesine yönelik olarak yapıldığı ve fabrikanın işletilmesi için kendisine bırakıldığı anlaşılmıştır. Sanık ...'ın sanık Bernan'a yapmış olduğu satış işleminde kullanılan vekaletnamede kendisi adına devir yetkisi de bulunmamaktadır. Sanık ... tarafından katılan ile 1/2 ortak olduklarına yönelik savunma yapılmış ise de, ne tapu kayıtlarından ne de taraflar arasında yapılan Adli Ortaklık Sözleşmesinden aralarında herhangi bir ortaklık kaydının bulunmadığı, ortaklığın sadece işletmenin işletilmesine yönelik olduğu anlaşılmıştır. Sanık ...'ın yapılan savunmaların aksine sanık ... tarafından katılana herhangi bir ev satılıp devredilmemesine rağmen ev bedeli adı altında katılanın bilgisi ve rızası dışı sanık ...'ye 100.000 TL EFT yaparak katılanı zarara uğratmış olması ayrıca bir ticari işletme için çok önemli ve mühim olan mülkiyetin devri konusunu oluşturan işlemi katılanın bu yönde açık ve anlaşılır bilgisi ve rızası olmadan sanık Bernan üzerinden mülkiyeti kendi üzerine alması vekaletin amacına uygun davranmayarak vekalet verenin çıkarlarına aykırı davranılması ve bu şekilde zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması suretiyle isnat olunan güveni kötüye kullanma suçunu işlediği Mahkememizce sabit görülmüştür. Suç konusunun önem ve değeri, yapılan işlemde meydana gelen zararın ağırlığı nazara alınarak takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmiştir." ifadelerinin yer aldığı, söz konusu kararın istinaf incelemesinden geçerek 16.11.2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
2. Her ne kadar Dairenin 24.05.2021 tarihli ve 2020/2252 E., 2021/2755 K. sayılı bozma kararında davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; bu kararda ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ceza davasının değerlendirilmediği, bu hususun maddi hataya dayandığı, kesinleşen Ceza Mahkemesi kararında dava konusu taşınmazın devrinde davalı ...'ın güveni kötüye kullanma suçundan yargılanarak hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve bu suretle vekalet görevinin kötüye kullanıldığına ilişkin iddianın sübut bulduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının talep hâlinde davacıya iadesine,
Temyiz eden davacı vekili duruşmaya katılmadığından duruşma vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
05.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.