"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar (bir kısım) vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 14/03/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... vd. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... vd vekili Avukat ..., davalı ..., ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen ... mirasçıları vd gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, dava konusu 205 ada 6 parsel, 433 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 123/245 pay, 6 ve 7 parsel, 434 ada 3 parselin ve 5 parsel sayılı taşınmazdaki 171/172 payın mirasbırakanları ... ...'ın ölümü üzerine mirasçıları olan taraflara intikal ettiğini, Sarayköy Noterliğinin 23.07.1985 tarihli ve 6027 yevmiye no.lu, Ankara Yenimahalle 2. Noterliğinin 28.07.1987 tarihli 32352 yevmiye no.u vekaletnameleri ile adlarına işlem yapabilmesi için kardeşleri olan davalı ...'ın vekil tayin edildiğini, anılan vekaletnamelere dayanan davalı vekilin, kendilerine haber vermeden, rızaları ve bilgileri dışında, dava konusu taşınmazlardaki paylarının tamamını yine kardeşleri olan ... ...'a sattığını, vekilin vekalet yetkisini kötüye kullandığını, sadakat ve özen borcuna aykırı davrandığını, vekil ... ve satın alan ... ...'nin iyiniyetli olmadıklarını, tapuda gösterilen bedellerin hiçbirinin ellerine geçmediğini, ... ...'nin vefatı üzerine ve mirasçılarının taşınmazlar üzerinde hak iddia etmeleri nedeniyle durumu öğrendiklerini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, 27.11.2015 tarihli dilekçe ile davacı ... davadan feragat ettiğini bildirmiş, ölümü üzerine ise mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalılar ... ve ... ..., davanın zamanaşımına uğradığını, taşınmazların devri nedeniyle davacılara satış bedellerinin ödendiğini, davacı tarafın kötüniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
2. Davalı ..., savunma getirmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 20.02.2019 tarihli ve 2015/220 E, 2019/63 K. sayılı kararı ile dava konusu 434 ada 3 ve 5 parsel sayılı taşınmazların dava tarihi itibariyle davalıların mirasbırakanı adına kayıtlı olmadığı, davacıların tapu kaydının iptaline ilişkin davalarını son kayıt maliklerine açmaları gerektiği gerekçesiyle, anılan taşınmazlar yönünden dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine, davadan feragat ettiği gerekçesiyle davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, temlikin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiği, kardeş olan vekil ve devir alanın el ve iş birliği içinde hareket ettiği gerekçesiyle dava konusu diğer taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalılar ... ve ... ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.03.2020 tarihli ve 2020/261 E., 2020/380 K. sayılı kararıyla, davalı tarafın yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ve delil listesi sunduğu, Mahkemece davalı tarafın delillerinin değerlendirilmediğinin anlaşıldığı, kapsamlı ve titizlikle inceleme yapılarak, gerekirse davalıların mirasbırakanı ... ... tarafından yapılan ödemeler ayrı ayrı belirlenerek, dava konusu taşınmazların devir tarihleri itibariyle değerleri ile karşılaştırılması için hesap bilirkişisininden rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verildiği, karar başlığında ölü davacının adının yazılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-4. ve 6. maddeleri gereği tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 21.04.2021 tarihli ve 2020/130 E., 2021/66 K. sayılı kararıyla, davadan feragat ettiği gerekçesiyle davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine; diğer davacıların davasının ise; davalı ... yönünden ve ayrıca dava konusu 434 ada 3 ve 5 parsel sayılı taşınmazlar bakımından; talebin tapu iptal ve tescil olması, bu davanın ancak kayıt malikine açılabileceği, davalıların ise kayıt maliki olmadığı gerekçesiyle davalı ... ve anılan taşınmazlar yönünden pasif husumet yokluğu sebebi ile davanın reddine; davacıların taşınmazların devirlerinden haberdar oldukları, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle (... ... mirasçıları olan davalılar yönünden) davanın esastan reddine karar verilmiştir.
D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı vekillerince süresinde verilmeyen cevap dilekçesine muvafakatları olmadığını bildirdiklerini, tapuda gösterilen bedelin çok düşük olduğunu, bilirkişi incelemesi neticesinde fahiş farkların ortaya çıktığını, belirtilen bedellerin davacıların eline geçmediğini, davacıların taşınmazların devrinden haberdar olmadıklarını, ödendiği iddia olunan paraların, icar/kira bedelleri olduğunu, davalılar tarafından her dosyada aynı ödeme iddiasına dayanıldığını, ancak her dosyada dava konusu taşınmazların farklı olduğunu, tarihlere bakıldığında gönderilen paraların hep yıl sonunda yatırıldığını, hiçbir açıklaması bulunmayan bu ödemelerin ne için yapıldığı tespit edilememişken, bu ödemelerin davacıların alacaklarından mahsup edilmesinin de beklenemeyeceğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
F. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.10.2022 tarihli ve 2021/1810 E., 2022/1406 K. sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar (... ..., ... ..., ... ...) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, itirazlarının dikkate alınmadığını, vekilin, vekil edenin zararına işlem yaptığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK.da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar ... vd vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına,
Aşağıda yazılı onama harcının fazladan alınan peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 857,80 TL'nin istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.