Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1591 E. 2023/1858 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen taşınmaz satışına ilişkin tapu iptali ve tescil davasında, davalı alıcının iyi niyetli olup olmadığı ve buna bağlı olarak tapu kaydının iptal edilip edilmeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak davacıya ait taşınmazı düşük bir bedelle sattığı, davalı alıcının ise vekil ile çıkar birliği içinde hareket ederek bu durumu bildiği veya bilmesi gerektiği, dolayısıyla iyi niyetli olmadığı gözetilerek yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; iptal-tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 4155 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 10 no.lu bağımsız bölümün maliki olduğunu, davalı oğlu ...’ın taşınmazı 200.000,00-TL karşılığında davalı ...’in almak istediğini beyan ederek, satış işlemleri yapmak üzere zorla notere götürdüğünü, ...’in vekil tayin edildiğini, taşınmazın vekil ... tarafından diğer davalı ...’ya aynı gün satışının yapıldığını, ancak bedel ödenmediğini, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile tesciline, aksi halde 100.000,00-TL bedelin davalılar ... ve Kürşad’dan tahsiline karar verilmesini istemiş, 159.578,00 TL üzerinden davasını ıslah etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ..., taşınmazı 80.000,00 TL karşılığında satın aldığını, iyi niyetli üçüncü kişi durumunda bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.2015 tarihli ve 2015/16732 Esas, 2018/12740 Karar sayılı kararıyla, davalı ...’ya karşı açılan davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine, diğer davalılar yönünden bedel isteminin kabulü ile 159.578,00 TL’nin işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 24.09.2018 tarihli ve 2015/16732 Esas, 2018/12740 Karar sayılı kararıyla; "Somut olaya gelince, davalı tanığı olarak talimat yolu ile beyanına başvurulan ... beyanında; emlakçılık yaptığını, taşınmazı devralan davalı ...’nın ise ortağı olduğunu, dava konusu yerin 80.000,00 TL’ye satıldığını, 40.000,00 TL’nin hesaptan çekilerek ödendiğini, kalan 27.000,00 TL’nin ise elden nakit olarak vekil ...’e satış günü ödendiğini belirtmiştir. Getirtilen banka kayıtlarından davalı ...’ın hesabından satış gününde 38.000,00 TL’nin çekildiği, taşınmazın 01.06.2011 tarihinde 67.000,00 TL bedel karşılığında satış suretiyle davalı ...’ya temlik edildiği sabittir. Yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporuna göre temlik tarihi itibariyle taşınmazın değerinin 159.578,00 TL olduğu, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu gibi satış bedelinin davacıya ödendiğine dair ispata ... bir belgenin de sunulamadığı, vekil ...’in davacının iradesine aykırı olarak diğer davalılar ile el ve işbirliği içinde hareket ederek vekaleten davacıya ait taşınmazın devri sonucu davacıyı zararlandırdığı, taşınmazı devralan ...’nın da durumu bilebilecek durumda olduğu saptanmasına rağmen tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilerek tazminata hükmedilmesi isabetli değildir.Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan gerekçelerle tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile iddianın ispatlandığı gerekçesiyle iptal-tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalının İstanbul’da uzman hekim olarak çalıştığını, dava konusu taşınmazı fiyatı uygun olduğu için yatırım amaçlı olarak satın aldığını, davalının, ne davacı ile ne de oğlu ... ve vekil ... ile bir tanışıklıkları bulunmadığını, satış bedelinin vekil ...’e ödendiğini, taşınmazın ... ... tarafından dolaylı olarak davalı adına görülüp değerlendirildiğini, davalının, vekili ...’ın tavsiyesine uyarak taşınmazı satın aldığını, çevre emlakçılarda yapılan araştırmalarda taşınmazın rayiç bedelinin 100.000-110.000 TL civarında olduğunun tespit edilmesi üzerine, satış bedelinin rayiç bedelin altında olması nedeni ile taşınmazın görmeye gerek duyulmadan satın alındığını, davalının iyi niyetli olup, evi şahsen görmemiş olmasının kötü niyetine karine teşkil etmeyeceğini, davacı tarafça iddianın ispat edilemediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

2. Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinde; "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur." hükmü düzenlenmiştir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 8.398,77 TL bakiye onama harcının davalı ...’dan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

29.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.