"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/698 E., 2023/668 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/536 E., 2021/336 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.02.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacılar ..., ... ve vekilleri Avukat ... ile temyiz edilen asıl davada davalı ... vekili Avukat ... ve birleştirilen davada davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacılar; 656 parsel; 4874 ada 2, 3, 4; 4875 ada 1; 4876 ada 1, 7, 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların babaları ... adına kayıtlı iken 10.04.2014 tarihinde babalarının iradesi olmadığı bir durumda davalılara satıldığını ve tapuda devir işlemlerinin gerçekleştirildiğini, babalarının bir süredir üçüncü kişilerin etkisi ve baskısı altında olduğunu, hukuki ehliyeti bulunmadığını, babalarını tehdit eden ve taşınmazları zorla alan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, babalarının hacir altına alınması için dava açmakta olduklarını, somut olayda suç, cebir, hile ve tehdit olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile babaları ... adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalılar; 656 parsel; 4874 ada 2, 3, 4; 4875 ada 1 parsel sayılı taşınmazların 520.000,00 TL, 4876 ada 1, 7, 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların ise 715.000,00 TL bedelle satın alındığını, satış bedellerinin taşınmazların devrinden sonra TEB'ten kullanılacak kredi ile yapılacakken açılan dava nedeniyle kredi işlemlerinin durduğunu, taşınmazların satış bedeline mahsuben ...'a bir kısım ödemeler ve harcamalar yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince ilk kararda; Gebze 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.10.2015 tarihli ve 2014/1194 Esas, 2015/959 Karar sayılı kararı ile ...'ın TMK 405. maddesi uyarınca kısıtlandığı, yargılama devam ederken 09.04.2016 tarihinde öldüğü, dosyada bulunan raporlar arası çelişkilerin giderilmesini teminen İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Üst Kurulundan dosyada alınan tüm raporların ve belgelerin incelenerek rapor düzenlenmesinin istenildiği, ...'ın 10.04.2014 tarihinde fiili ehliyetini haiz olduğunun bildirildiği, Üst Kurulun yapmış olduğu ve dosya kapsamındaki tüm raporları ayrıntılı olarak değerlendiren son rapora itibar edildiği, dava konusu taşınmazlarını temlik ettiği tarihte ...'ın fiil ehliyetini haiz olduğunun saptandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiş, kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk kararda; davacıların sadece ayırt etme gücü bulunmadığı iddiasına değil, ayrıca baskı, tehdit ve aldatma, taşınmazların tapuda gösterilen değerlerinin gerçeğini yansıtmadığı gibi hukuki sebeplere de dayandığı, dava dilekçesinde belirtilen diğer hukuki sebepler konusunda delillerin toplanması ve değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK'nın 353/1/a-6 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karar üzerine İlk Derece Mahkemesince yukarıda tarih ve sayısı belirtilen ikinci kararı ile; murisin devir tarihi itibarıyla fiil ehliyetinin bulunduğunun tespit edildiği, davalılar tarafından tehdit edildiği, baskı ve tehdit sonucu devir yapıldığının ispat edilemediği, devir tarihi itibariyle taşınmazların gerçek değerlerinin çok altında satış yapıldığı, murisin mal varlığının çok büyük kısmını aynı gün gerçek bedelinden çok aşağı bedelle ve satış bedelini almadan davalılara sattığı, davalıların taşınmaz alım satım işi ile ilgilendikleri, taşınmazların gerçek bedelini bilen kişilerden oldukları, satış bedeli yönünden aşırı yararlanma olduğu, murisin bedelini almadan taşınmazları düşük bedelle satarak aldatıldığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; satış tarihi itibariyle murisin ehil olduğu, iradesinin satış esnasında sakatlandığına ilişkin somut bir beyan bulunmadığı, kısmi ödeme yapıldığına ilişkin dekontlarının dosyaya sunulduğu, değerler arasında fark çok ve bedel tamamen ödenmemişse de satış iradesi bulunduğu, davacı tarafın iradenin sakatlandığı hususunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, ehliyetsizliğe yönelik alınmış olan raporlara itirazlarının incelenmediğini, murisin fiil ehliyeti bulunmadığını, dosya içinde birbirinden farklı raporlar bulunduğundan ...'in en azından akıl zayıflığı içinde ve bu durumun onun kandırılmaya müsait olduğunu göstereceğini, davalı tarafın ödemenin banka kredisi ile yapılacağına ilişkin savunma ve cevaplarının tam da “aldatma/hile” hususunun karşılığı olduğunu, davalıların aslında bedel ödemeden taşınmazları almayı hedeflediklerini, Emlak Satım Sözleşmesinin içeriğinin muris ... tarafından okunup anlaşılarak, farik ve mümeyyiz olarak kabul edilerek imza edilmediğini, muris ...'in iradesinin fesada uğradığını, murisin vekili olan avukatın davalılar ile birlikte hareket ederek görevini kötüye kullandığını, murisin onayını almadığını, kısmi ödeme yapılması değerlendirmesinin hatalı olduğunu, yapılan tüm değerlendirmelerin hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, ehliyetsizlik ve hile (aldatma) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar murisi 1941 doğumlu ...'ın 656 parsel, 4874 ada 2, 3 ve 4 parsel, 4875 ada 1 parsel, 4876 ada 1, 7, 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazlarını 10.04.2014 tarihinde bizzat kendisinin katıldığı resmi akitte satış suretiyle davalılara devrettiği, söz konusu satış işlemi ile 656 parsel, 4874 ada 2, 3 ve 4 parsel, 4875 ada 1 parsel sayılı taşınmazların asıl davada davalı ..., 4876 ada 1, 7, 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların ise birleştirilen davada davalı ... adına tescil edildiği, aynı gün eldeki davanın açıldığı, bilahare ...'in yargılama sırasında 09.04.2016 tarihinde ölümü ile mirasçıları olan oğulları ... ve ... tarafından yargılamaya devam edildiği, Adli Tıp Kurumu'ndan alınan 23.11.2016 tarihli Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu ve 16.01.2018 tarihli Birinci Üst Kurulu raporlarında, ...'ın 10.04.2016 temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; ehliyetsizlik iddiası bakımından asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin verilen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davacıların hile (aldatma) hukuki nedenine dayalı dava bakımından temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; dinlenen tanıkların, davacılar murisi ...'in zaman zaman kaybolduğu, para konusunda ayrım yapamadığı, paranın değerinden anlamadığına dair beyanları bulunduğu, söz konusu tanık beyanlarından ...'in kandırılmaya müsait olduğunun anlaşıldığı, emlakçı olan davalıların ...'in kendi çocukları ile arasındaki problemleri de kullanarak dava konusu 10 adet taşınmazını satmaya ikna ettikleri, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazların temlik tarihi itibariyle değerleri toplamının 2.897.560,00 TL olarak belirlendiği, davalıların ise söz konusu taşınmazları 1.235.000,00 TL'ye satın aldıklarını bildirdikleri, davalıların taşınmazları satın aldıklarını bildirdikleri satış bedelinin, taşınmazların gerçek değerinin yarısından bile az olduğu, kaldı ki davalı tarafça kredi başvurusunda bulunulduğu sabit ise de kredi bedelinin alınamadığı ve satış bedellerinin ödenmediği, dolayısıyle bedelsiz olarak satışın gerçekleştirildiği kaldı ki murisin 10 adet taşınmazı aynı gün düşük bedelle satmasını gerektiren kötü ekonomik şartlar içerisinde de olmadığı anlaşılmakta olup toplanan tüm deliller yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde davacı muris ...'in kandırıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden davacılar vekili için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davalılardan alınmasına,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.