Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2641 E. 2024/3384 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı Hazine vekilinin, davalıya ait taşınmazın kadastro öncesi kayıtlarında mera olarak göründüğünü, kadastro sırasında hatalı tespit yapılarak tapuya tescil edildiğini ileri sürerek açtığı tapu iptali ve tescili davasının reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Hazine dayanağı tahrir kaydı ve kadastro tespitine dayanak tapu kaydının zemine uygulanması, taşınmazın niteliği, kadim mera olup olmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmadığı, dosyadaki bilirkişi raporlarında çelişkiler bulunduğu ve bu çelişkilerin giderilmediği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1868 E., 2023/317 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/693 E., 2022/491 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve isteğine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi tarafından kaldırma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; çekişmeli 103 ada 65 parsel sayılı taşınmazın Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 sayılı Arazi Tahrir Defteri'nin 449 sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında bu kaydın araziye uygulanmadığını ve söz konusu kaydın kapsamında kalan çekişmeli taşınmazın şahıs arazisi olarak tespit edildiğini, bilahare yörede mera tahdidinin yapıldığı ve çekişmeli taşınmazın tahdit kapsamında kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mahsus sicile kaydedilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır.

II.CEVAP

Davalı ...; dava konusu taşınmazın mera vasfı taşımadığını ve kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığını, kadastro tespitinin üzerinden elli yıl geçtikten sonra böyle bir dava açılmasının hukuka uygun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2020 tarihli ve 2018/169 Esas, 2020/392 Karar sayılı kararıyla; mahallinde icra edilen keşiflerde alınan tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ile hükme esas alınan teknik bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın mera değil tarımsal faaliyet yapılmaya uygun ve özel mülkiyete elverişli tarım arazisi olduğu gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Kaldırma Kararı

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 20.10.2021 tarihli ve 2021/875 Esas, 2021/872 Karar sayılı kaldırma kararında; doğru sonuca varılabilmesi mera tahsis haritasını dıştan çevreleyen tüm parsellerin tapu kayıtları, kadastro tutanakları ve varsa dayanakları ile tespite esas tapu ve vergi kaydının dosya arasına getirtilmesi, bölgede 2510 ve 4753 sayılı Kanunlar uyarınca uygulama yapılıp yapılmadığının araştırılması, bundan sonra da mahallinde yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı (1955 yılı ve öncesini bilebilecek yaşta), yansız, davada yararı bulunmayan ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından belirlenecek en az üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile üç ziraat mühendisi, iki jeoloji mühendisi ve bir harita mühendisi bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklara arazi tahrir kaydında yazılı mevki ve sınırlar esas alınarak kayıt uygulaması yapılması, ayrıca taşınmazın kadastro tespitine esas tapu ve vergi kayıtlarında yazılı mevki ve sınırlar tek tek okunarak bu sınırların zemin üzerinde gösterilmesi istenilmeli, mera tahsis haritasını çevreleyen parsellerin kadastro tutanakları ve varsa dayanakları yöntemince mahalline uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiğine bakılması; harita bilirkişisine dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazın ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazların bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılması, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmesi; ziraat ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, evveliyatı itibariyle ve halen mera vasfı taşıyıp taşımadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı ayrıntılı rapor aldırılması; tanık ve yerel bilirkişilere çekişmeli taşınmazın tapulama çalışmasının yapıldığı 1954 yılı öncesi ve sonrasında mera olarak kullanılıp kullanılmadığı hususu etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması'' gereğine değinilerek hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmazı gösterir hava fotoğraflarının incelenmesinde günümüzde olduğu gibi geçmişte de taşınmaz etrafında ağaç ve yapılaşma bulunmadığı, kullanımının önceki yıllarda tarım amaçlı olduğu bu hususun mahalli bilirkişilerin beyanlarıyla da uyumlu olduğu, taşınmazın etrafındaki diğer tapulu tarım parselleri ile toprak yapısı ve özellikleri, yüzey eğimi, sulama, yeraltı su seviyesi, bitki örtüsü, kullanım durumları bakımlarından benzer dokuda olduğu, taşınmazın toprak yapısı itibariyle orman, mera ve ham toprak arazilerinden farklı olduğu, dava konusu taşınmazın toprak ve topografik özellikleri bakımından bu tip arazilerin uzun süre boş ve sahipsiz bırakılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, arazide yapılan gözlemler ışığında her ne kadar geçmiş yıllarda taşınnmazın dönemsel olarak tarım amaçlı kullanılmadığı ve boş bırakıldığı bilirkişi heyetince tespit edilmişse de teknik bilirkişilerce zemin ve toprak durumunun taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, orman ve ham toprak arazileri ile geçmişte ve halihazırda teknik olarak bir ilişkisinin olmadığı tespitlerine üstünlük tanınmak suretiyle davanın reddine hükmedilmiştir.

Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

D. İstinaf Nedenleri

Davacı Hazine vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme dayanak teşkil eden teknik bilirkişi raporunun sonuç kısmında dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduklarına dair kanaat bildirilmiş ise de eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazların açık alan olduklarının ve üzerlerinde herhangi bir tarımsal faaliyet bulunmadığının tespit edildiğini, bilirkişilerin hangi bilimsel veriye dayanarak dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduğuna kanaat getirdiklerinin anlaşılamadığını, dava konusu taşınmaz ve ilgili diğer parsellerin Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 numaralı Arazi Tahrir Defteri'nin 449 uncu sırasında köy merası olarak kaydedildiğini, 1955 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında bu mera kaydının araziye uygulanmadığını, meraların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu, Mera Kanunu'nun 4 üncü maddesi uyarınca kadimden beri mera kaydı bulunan taşınmazların tarım arazisi olarak kayıt altına alınmalarının mümkün olmadığını, mera vasıflı bir taşınmazın amacı dışında kullanılabilmesi için tahsis değişikliği yapılması gerektiğini, nitekim dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak tahsis amacı değişikliği talebinde bulunulmadığını, dolayısıyla dava konusu taşınmazların bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği gibi tarım arazisi olarak dikkate alınmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazlar ile komşu mera parselleri arasında doğal bir sınır bulunmaması, toprak yapısı itibariyle tarıma uygun olmaması, üzerilerindeki bitki örtüsü, arazinin sınıfı ve taşınmazların az önce açıklanan hukuki durumları birlikte dikkate alındığında çekişmeli taşınmazların mera vasfında olduklarının açık olduğunu, diğer taraftan fen bilirkişi raporunda 1948, 1955 ve 1956 uçuş yılı hava fotoğrafları ile 2012 yılı ortofoto ve 2021 yılı google earth görüntülerinde dava konusu taşınmazlar üzerinde ekili-dikili tarım yapıldığına dair bir bulguya rastlanmadığının belirtildiğini, fen bilirkişi raporunun keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ve hükme dayanak teşkil eden bilirkişi kurulu raporunun subjektif değerlendirmeler ile tanzim edilerek çekişmeli taşınmazların tarım arazisi olduklarının ve üzerlerinde uzun yıllardır tarım yapıldığı tespitinde bulunulduğunu açıkça ortaya koyduğunu, fen bilirkişi raporu da dikkate alınarak teknik bilirkişilerden ek rapor alınması gerekirken bunun yapılmadığını, dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla bilirkişilerden ek rapor alınmasına ya da mahallinde yeniden keşif yapılmasına karar verilmesi gerektiğini, eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

E. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen temyize konu kararıyla; davacı tarafın tutunduğu arazi tahrir kaydının mülkiyet belgesi olmadığı, davacı İdare tarafından tek taraflı ve tamamen beyana dayalı düzenlenen bir belge niteliği taşıdığı, sınırlarının tespit edilemediği, çekişmeli taşınmazın kadim mera olduğunu ispat yükünün davacı Hazine üzerinde olduğu, toplanan delillere göre taşınmazların mera vasfında olduğunun ispat edilemediği, taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet yapılmamasının taşınmazın mera olduğunu ispat etmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 16 ncı ve 20 nci maddeleri,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi,

3. Değerlendirme

1.Kadastro sonucunda Trabzon ili, Akçaabat ilçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan 382 parsel sayılı 7.060,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydı, vergi kaydı, satın alma ve taksime dayanılarak dava dışı Ahmet oğlu ... adına tespit edildiği, askı ilanlarının 11.08.1955-09.09.1955 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitinin kesinleşerek taşınmazın tapuya tescil edildiği, taşınmazın daha sonra satış ve intikal işlemlerine tabi tutularak 08.02.1988 tarihinde davalı Sami oğlu ... adına tescil edildiği, 2012 yılında kesinleşen uygulama (yenileme) kadastrosu çalışmaları sonucunda taşınmazın parsel numarasının 103 ada 65 parsel, yüzölçümünün ise 7.060,04 metrekare olarak düzeltildiği, taşınmazın halen aynı vasıf ve yüzölçümle tapuda kayıtlı olduğu, on yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunmayan eldeki davanın ise 04.04.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

2.Mahkemece, davacı Hazinenin mera iddiasını ispat edemediği, çekişmeli taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarının muhteviyat ve sonuçları itibariyle çelişkiler barındırdığı halde bu yön üzerinde durulmamıştır. Dosya kapsamında yer alan jeodezi mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazın, üzerinde zilyetlik sürdürülen yerlerden olmadığı ve parsel sınırlarının dahi oluşmadığının belirtildiği; buna müteakip jeoloji mühendisleri ve ziraat mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi heyeti raporu içeriğinde ise taşınmazın geçmişten bu yana tarımsal amaçlı kullanılan özel mülkiyete konu yerlerden olduğuna dair tersi istikamette kanaat belirtilmesine karşın bu çelişkinin giderilmediği görülmüştür.

Öte yandan, davacı Hazinenin mera iddiası yönünden Hazine dayanağı tahrir kaydının ve taşınmaza revizyon gören tapu kaydının taşınmaza aidiyeti hususunda usulüne uygun şekilde uygulama yapılmadığı, yine tahrir kayıt kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden yöntemince mera araştırması yapılmadığı, taşınmazın niteliği, kadim mera olup olmadığı, tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadığı hususunda dava konusu taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden, yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişilerden ayrıntılı ve maddi olaylara dayalı olarak beyan alınmamıştır.

3.Dosya kapsamına göre davacı Hazine, çekişmeli taşınmaz ve komşularının bulunduğu alanın 1937 tarih ve 19 sayılı tahrir defterinin 449 uncu sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, bu kaydın yörede yapılan tespit sırasında araziye uygulanmadığını bu nedenle taşınmazların şahıslar adına tespit ve tescil gördüğünü, bilahare aynı sahayı kapsayacak şekilde mera tahdit çalışması yapıldığını ve taşınmazların mera olarak tahdit edildiklerini, taşınmazın mera niteliğinde olduğunu iddia etmiştir. Dosya arasına getirtilen kayıtlara göre çekişmeli taşınmazı da kapsayan ve ... Köyü çalışma alanında bulunan sahanın tapu kaydı yahut iktisaba yeterli zilyetlik uyarınca dosya davalıları gerçek kişiler adına tespit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. Hal böyle iken uyuşmazlığın çözümü için Hazine dayanağı tahrir kaydı ve kadastro tespitine dayanak tapu kaydının zemine uygulanması, tahrir kaydının uygulanması sırasında özellikle en eski tarihli askeri haritalar ve memleket haritalarından istifade edilerek tahrir kaydında yazılı köy hudutlarının yönlerinin ve zemindeki durumlarının tespit edilmesi, ardından davalılara ve bayilerine ait kayıt kapsamında kalan taşınmazlar yönünden tapu kayıtlarının mülkiyet belgesi niteliğinde oldukları ve kadastro sırasında revizyon görmek suretiyle işleme tabi kayıt özelliğini aldıkları gözetilerek bu taşınmazlar yönünden davanın reddi gerektiğinin göz önünde bulundurulması, kayıt kapsamı dışında kalan yahut kadastro sırasında belgesizden tespit edilen taşınmazlar yönünden ise yöntemince mera araştırması yapılması gerektiği kuşkusuzdur.

4.Hal böyle olunca, somut olayda çekişmeli taşınmazın K.evvel 934 tarih, 73 sıra numaralı tapu kaydı ve tedavülleri uyarınca tespit edildiği anlaşılmakla doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle davacının iddiasına konu olup yörede yapılan tahdit sırasında mera olarak sınırlandırılan sahaya ilişkin haritadan istifade edilerek bu alanı dıştan çevreleyen tüm komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ve dayanağını oluşturan kayıtlar ile taşınmazın bulunduğu yere ait askeri haritalar ile memleket haritaları ve varsa Hazinenin dayanağı tahrir kaydına ait harita ile taşınmazın tespitine esas teşkil eden tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra, taşınmaz başında elverdiğinde yaşlı, yöreyi iyi bilen taşınmazın bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi ile 2 kişilik jeoloji uzmanından teşekkül edecek bilirkişi kurulu ve 3 kişilik harita mühendisi bilirkişinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır.

5. Keşifte, davacı Hazinenin dayandığı tahrir kaydı ile taşınmazın tespitine esas teşkil eden K.evvel 934 tarih, 73 sıra numaralı tapu kaydı ile tedavülleri mevkisi ve tüm hudutları ile uygulanarak zeminde tek tek gösterilmeli, gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı tanınmalı, yerel bilirkişilerce gösterilen hudutlar teknik bilirkişi haritasında işaret ettirilmeli, tahrir kaydının haritası varsa uygulanarak kapsamı haritasına göre belirlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği ve kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, mera vasfında olup olmadıkları ya da mera niteliğindeki taşınmazdan kazanılıp kazanılmadıkları etraflıca sorularak maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, beyanların doğruluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, davacı Hazinenin dayanağı tahrir kaydında yazılı köy hudutlarına ilişkin kadim sınır yerleri ile " Galinama Deresi" hududu askeri haritalardan ve en eski tarihli memleket haritalarından faydalanılarak kesin olarak tespit edilmeli, teknik bilirkişilerden yapılan keşfi, tespit edilen hudutları ve uygulanan kayıtların kapsamını gösteren ayrıntılı, denetime elverişli krokili rapor alınarak tahrir kaydı ve kadastro tespitine esas tapu kaydının kapsamı belirlenmeli, arazi tahrir kaydının vasfının ve taşınmaza aidiyetinin, taşınmazın niteliği ve hukuki durumu üzerindeki etkisi tartışılmalıdır.

6.Bu suretle kayıtların kapsamı belirlendikten sonra 3 kişilik ziraat mühendisleri ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan dava konusu taşınmazın öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığı, toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden mera nitelikli yerlerden nasıl ayrıldıklarını, taşınmazın meradan açılan, meranın devamı niteliğinde yerlerden olup olmadıklarını, üzerlerinde sürdürülen ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunup bulunmadığını ve ekonomik amaca uygun zilyetlik varsa hangi tarihten beri ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü açıklayıp tarımsal niteliklerini belirten, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.

7.Harita mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi kuruluna dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazın ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazın bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılmalı, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmelidir.

8. Bu şekilde yapılan tahkikat sonucunda elde edilmiş deliller ile daha evvel toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.