Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4873 E. 2024/762 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü süre nedeniyle davanın usulden mi yoksa esastan mı reddedilmesi gerektiği.

Gerekçe ve Sonuç: Hak düşürücü sürenin dava şartı olmayıp esasa ilişkin bir konu olduğu ve mahkemenin, davanın süresinde açılıp açılmadığını tespit için esas hakkında inceleme yaparak karar vermesi gerektiği gözetilerek, usulden red kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1656 E., 2023/786 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/656 E., 2020/140 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı Hazine vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı Hazine vekili ve davalılar vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine, kamu düzeni bakımından yapılan incelemede İlk Derece Mahkemesi kararındaki ret gerekçesinin düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; ... köyünde bulunan eski 120 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına dayalı olarak 130.200 metrekare yüzölçümü ile özel şahıslar adına tescil edildiğini, DSİ kanalı geçmesi nedeni ile taşınmazın ifraz görerek 928, 929, 930 ve 931 parsellere ayrıldığını, söz konusu taşınmazların tapu kayıtları ile hesap alanları ve zemin kullanımı arasında herhangi bir hesap hatasının olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ... ve ...'ın başvuruları sonucu, eski 120 parsel sayılı taşınmazın 330.000 metrekare geldiğinin görüldüğünü, eski 120 parsel sayılı taşınmazın zemin sınırlarının tespit edilmesi için Malatya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları tespit davasında sunulan bilirkişi raporunda 120 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 929 ve 931 parsel sayılı taşınmazların vasfının kanal olup tapu alanları ile zemindeki kullanım alanlarının aynı olduğunu, bu parsellerde herhangi bir problem olmadığını, ancak 928 parsel sayılı taşınmazın zemindeki kullanım alanının 196.500 metrekare, tapu alanının ise 66.300 metrekare olduğunu, yine 930 parsel sayılı taşınmazın zemindeki kullanım alanının 122.300 metrekare, tapu alanının ise 50.400 metrekare olduğunu, toplamda 202.100 metrekarelik fark olduğunun belirtildiğini, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ncü maddesi gereğince iktisap edilebilecek taşınmaz miktarının belli olduğunu, bitişikte mera parseli bulunduğunu, 202.100 metrekarelik yüzölçümü fazlalığı nedeniyle Hazine zararının söz konusu olduğunu, 928 ve 930 parsel sayılı taşınmazlardaki miktar fazlalığının tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, davalılar cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarihli ve 2014/656 Esas, 2020/140 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların bulunduğu yerdeki kadastro çalışmasının 1977 yılında kesinleştiği, kadastro tutanakları celp edildiğinde taşınmazların evveliyatında zaten tapuda kayıtlı olduğu, davalılar adına senetsizden tescil edilmediği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13 üncü maddesi kapsamında kaldığı, bu hükümde de miktar sınırlaması bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

1.Davacı Hazine vekili istinafa başvuru dilekçesinde; Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hatalı bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, parsellerde bulunan miktar fazlalıklarının Hazine adına tescilinin gerektiğini, açıklanan ve re'sen ele alınacak nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalılar vekili istinafa başvuru dilekçesinde; ret kararına itirazlarının bulunmadığını ancak açılan tapu iptali ve tescil davasında harç ve vekalet ücretinin nispi olarak hesaplanması gerektiğini, dava konusu taşınmazların değerinin ziraat bilirkişi tarafından tespit edildiğini ve bu değer üzerinden vekalet ücretinin hesabının gerektiğini, açıklanan nedenlerle Mahkeme kararının vekalet ücretine dair kısmının kaldırılarak vekalet ücretinin düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Yerel Mahkeme tarafından davanın esastan reddine dair karar verilmiş ise de davanın niteliği itibariyle mülkiyet aktarımına ilişkin olduğu, taşınmazların aynına ilişkin davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 ncü maddesi gereği kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı, dava konusu taşınmazların geldiği 220 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 29.04.1983 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 02.04.2014 tarihinde açıldığı, dava tarihi ile kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında 10 yıldan fazla süre geçtiği, davacı Hazinenin taşınmazların miktar fazlalığının adına özel mülk olarak tescilini talep ettiğine göre davanın hak düşürücü sürenin istisnası niteliğinde de olmadığı, Yerel Mahkemece davanın 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verildiği, davalılar vekilinin istinaf itirazına gelince; İlk Derece Mahkemesince davanın esastan reddine karar verilmiş olması nedeniyle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir ise de davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı ve bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 7/2 nci maddesi gereğince kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücretini geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, sonuç olarak eldeki davada davacı Hazine vekili ile davalılar vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle esastan reddine, kamu düzeni bakımından yapılan incelemede ise Mahkeme kararının ret gerekçesinin düzeltilerek yeniden hüküm kurulmak suretiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

1.Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar etmiş, ayrıca davanın süresinde açıldığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; Hazine tarafından müvekillerine ait taşınmazın bir bölümünün bitişiğinde mera parseli bulunduğu belirtilerek fazla yazılan 202.100 metrekarelik kısmın mera olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescili davası açıldığını, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verildiğini, takdir edilen vekalet ücretinin yanlış olduğu gerekçesiyle yaptıkları istinaf başvurusu sonrası Bölge Adliye Mahkemesince yeniden hüküm kurulmak suretiyle dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiğini ve bu nedenle lehlerine maktu vekalet ücreti olan 9.200,00 TL ödenmesine hükmedildiğini, davacı tarafın iddiasının dava konusu taşınmazların kamu malı olduğuna ilişkin olduğunu, buna göre kamu malı olduğu iddia edilen taşınmazlara ilişkin 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağını, davanın esastan reddi ile nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 ncü maddesi.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 114, 115/2, 143 üncü; AAÜT'nin 7/2 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. ... köyünde bulunan dava konusu 928 ve 930 parsel sayılı taşınmazların geldisini teşkil eden eski 120 parsel sayılı taşınmazın yapılan kadastro tespitine Tapulama Mahkemesinde itiraz edildiği, Malatya Tapulama Mahkemesinin 28.03.1983 tarihli ve 1981/433 Esas, 1983/65 Karar sayılı kararı ile davanın feragat nedeniyle reddine ve taşınmazın tespit gibi tesciline karar verildiği, kararın 29.04.1983 tarihinde kesinleştiği, böylece taşınmazların kadastro tespitinin hükmen kesinleştiği anlaşılmaktadır.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı Hazine vekilinin tüm ve davalılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkının korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde eylem ve işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir. (Eraslan Özkaya, Özel Hukukumuzda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler, 3. Baskı, Ankara 2023, s. 992). Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen hak düşürücü süreler ile maddi hukuk alanındaki kanunlarda düzenlenen hak düşürücü sürelerin farklı olduğu, maddi hukuk alanındaki süreler bir hakkın düşmesine yol açarken usul hukukunda yer alan sürelerin usuli işlemin yapılmasına ilişkin hakkın düşmesine neden oluğu açıktır. Hak düşürücü süreler kanunla düzenlendiği gibi sözleşme ile kararlaştırılabilir. Hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili olup davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan re'sen dikkate alınması gerekmektedir.

4. Dava şartları ise HMK'nın 114/1 inci maddesinde düzenlenmiş olup aynı Kanun'un 115/2 nci maddesi gereğince dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddedileceği düzenlenmiştir. Belirtilen maddede hak düşürücü süre sayılmadığı gibi her uyuşmazlık için hak düşürücü sürenin öngörülmediği, öncelikle uyuşmazlık konularının tespitinin yapılacağı, sonra sürelerin değerlendirileceği, HMK'nın 142 inci maddesinde de sürelerin ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra yani tahkikata geçilmeden önce inceleneceği belirtilmiştir.

5. Hak düşürücü süreler aslında, işin esasıyla ilgili hususlardır. Bu nedenle Mahkemece davanın süresinde açılıp açılmadığının tespiti için davanın esasına girilmesi gerekeceği, birtakım delillerin dosya arasına alınmasından sonra karar verilebileceği kuşkusuzdur.

6. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru ise de özellikle işin esasına girilmek suretiyle iddia ve savunma doğrultusunda araştırma yapılıp davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı tespit edildiğine göre Bölge Adliye Mahkemesince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. Zira hak düşürücü süre yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereken bir olgu olup esasa ilişkindir. O halde, davalılar yararına, dava konusu taşınmazların miktar fazlasının keşfen tespit edilen 3.965.202,00 TL değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gözetilerek nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maktu vekalet ücreti tayini isabetsizdir. Bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı Hazine vekilinin bütün ve davalılar vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalılar vekilinin belirtilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davalılara iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.